@m.yaprak_epli
|
"Ben arkanızdayım, merak etmeyin. Korkmanıza gerek yok." Şaşırarak arkamı döndüm. Mukaddes gelmeseydi, korkudan teklifini kesinlikle kabul ederdim ama artık gerek yoktu elhamdülillah. "Allah razı olsun. Zaten ben geldim. Size zahmet olmasın."dedi Mukaddes sanki içimi okumuş gibi. "Olsun. Siz yine de önden gidin. Ben arkanızdan geleceğim."dedi Ahmet tekrar ısrar edip gülen gözlerle yeri süzerken. Keza Mukaddes de aynı durumdaydı. "Peki. Allah razı olsun tekrardan." "Ecmain olsun." Sırıtarak Mukaddes'in koluna vurdum omzumla. Utanarak kendine geldi. "Hadi gidelim."diye fısıldadığında gülerek koluna girip ben de fısıldadım. "Hadi yine iyisin. Enişte beyin inceliği bugün yine üstünde." "Ceylan duyacak!"diye utanıp sırıtmasını benden gizlemeye çalıştı. Ela'ların evine kadar bizi geçiren Ahmet'e teşekkürlerimizi sunup içeriye girdik. O da camiye gitti. Ela bizi karşılamaya geldiğinde "Ooo sonunda Leyla'larımız gelebildi. Ne oldu? Mecnun'larınızı çölden mi topluyordunuz?"diye daha çok Mukaddes'e takıldığını açıkça belli ediyordu. Sanırım giderken Ahmet'i görmüş olmalıydı. Ben gülerken Mukaddes gülerek ikimizin koluna birer tane geçirdi. Anam! Eli de sertmiş yalnız he! "Allah biliyor ya. Sizi de bir gün göreceğim!"deyip sinsi sırıtışını Ela'ya sundu. "Gerçi biriniz benden erken davranmasa iyidir."diye sonra bana dönünce ona göz kırptım. Kesinlikle benim gibi Tan'dan şüpheleniyordu. Bu sefer utanan taraf Ela olunca gizlice güldük. "Ee Ceylan bir sen kalıyorsun. Yok mu şöyle yabancı, müslüman bir enişte?"diye gülen Mukaddes'le Ela da merakla bana dönmüştü. Yeni Zelanda'da hiç başıma böyle bir şey gelmemişti. Aslında bakarsanız hayatımda hiç böyle bir şey başıma gelmemişti. Sadece bir kere lisedeyken sıra arkadaşım sınıfımızdaki bir çocuğun benden hoşlandığından şüphelendiğini söylemişti ama ben ne umursamış ne de peşine düşmüştüm. Öyle bir unutkanlığım vardı ki sevdalansam onu bile unuturdum Allah bilir! Anı hafızam çok zayıftı. "Benden o kadar kurtulabileceğinizi mi zannediyorsunuz küçük hanımlar!"diye yalandan kızıp sonunda konuşabildim. "Anladık, yok!"dedi Ela göz devirerek. "Aşk olsun Ela. Senin üstüne hiç gül koklar mıyım?"deyince hep beraber güldük. Sohbet ede ede içeriye girmişiz. Evde kimsenin olmadığını fark ettiğimde Ela'ya döndüm. "Ela biz geleceğiz diye herkesi kovmana gerek yoktu."dedim gülerek. "Yok be Ceylan'ım. Yan komşuya gittiler. Evde çok sıkıldıklarını söylüyorlardı hep. Biz de bu sayede rahat rahat sohbet ederiz işte." "Ee ne yaptın bize yeni gelin?"diye takıldı Mukaddes. "Aa beni kendinle karıştırdın herhalde Muko!"diye gülen Ela, Mukaddes'in atak yaptığını görünce mutfağa kaçtı. Biz de peşinden gidip ona yardım ettik ve misafir odasına bir sofra serip çay ve atıştırmalıkları getirdik. Sonunda işlerimiz bittiğinde oturup sohbet etmeye başladık. Hamdolsun Rabb'ime. Sohbetimizde dedikodu yoktu, çekiştirme, zan altında bırakma yoktu. Faydalı ve İslami sohbetlerimiz her zaman için en güzel tercihti benim adıma. Ela harıl harıl gülerek ortaokul anılarımızdan birini anlatırken birden bahçe kapısının çalındığını duyduk. Ela ev sahibesi olarak elindeki çekirdekleri bırakıp hızla dışarı koştu. Bir süre sonra odaya kocaman neşesiyle "Selamün aleyküm kızlar?"diye giren Hümeyra'yla selamını alıp ayağa kalktık ve ona sarıldık. Doğrusu Hümeyra'yı beklemiyordum. "Camiye gidip sizi görmeyi umuyordum ama bulamadım. Sonra ağabeyime sordum. O da ağzından kaçırdı her şeyi."diye gülen Hümeyra sanki aklımı okumuş gibiydi. Bugün herkes içimi okuyordu nedense? Bunu boşverdiğimizde aramıza katıldı o da. Bir saatin sonunda sohbetimiz iyice koyulaşmıştı. "Çok haklısın Mukocan. Kimi sevdiğinize dikkat edin kızlar. Zira Peygamber Efendimiz (SAV) bir Hadis-i şerifinde 'Kişi sevdiği ile beraberdir' buyurmuştur. Yani ahirette sevdiklerimizle olacağız. Kimi severseniz onunla dirileceksiniz. Firavun'u seversen veya sevmeyip onun gibi zulmedersen onunla haşrolunursun. Firavun'un baş danışmanı Hâmân gibi olursan onunla haşrolunursun. Karun gibi kıskançlık ve fitne besleyip onun gibi davranırsanız onunla haşrolursunuz. Hz. Bilali kırbaçlayan Übey ibni Haleb gibi merhametten yoksun olursanız onunla haşrolursunuz." "4 büyük kafir."diye tamamladı beni Ela. "Evet kızlar. Bu ünlüler için de geçerlidir. Günümüzde ünlülere hayran olan o kadar çok insan var ki, Peygamber Efendimiz (SAV)'le ve O'nunla birlikte olanlarla dirilmek varken ünlülerle veya kafirlerle dirilebileceğinin farkında olsalardı insanlar, çok pişman olurlardı."diye sözümüzü devam ettirdi Mukaddes. "Ay Ceylan hatırlıyor musun? Korelilere ne kadarda hayrandık küçükken!"dedi Ela. "Evet ya. Hiç bahsetme! Ben özellikle Demi Lovato'yu çok seviyordum. İnsan İslam'laştıkça doğruya daha yakın oluyor." "Ay ben de Justen Bieber'ı çok severdim küçükken. Allah affetsin bizi."diyen Ela'yla hep birlikte güldük. Hümeyra ise sabahtan beri sessiz kalıp bizi gülümseyerek dinlemekle yetinmişti ama sonra sessizliğini bozmuştu. "Ee söyle bakalım Ceylan abla? Seveceğin insan nasıl olsun isterdin?"diye yumruğunu çenesinin altına yerleştirip sırıtarak bana bakmaya başladı Hümeyra. "Neden sadece bana soruyorsun?"diye güldüm ben de. Hayırdır bugün herkes ya? "Ee malum Mukaddes ablayı biliyoruz. Ela'yı da biliyoruz. Bir sen kaldın." Ela'yı o da mı biliyormuş? Ben şaşırırken Ela, Hümeyra adını söylediği ilk başta "Ben bir mutfağa bakayım."diye kaçmıştı. Biz ardından gülerken bana hâlâ soru ile bakan Hümeyra'ya döndüm cevap vermek için. "Aslına bakarsan Hümeyra, hayatımda hiç böyle hissedecek ne vakit oldu ne de fırsat. Hep derslerle, sporla falan uğraştım, durdum. Sonra Allah razı olsun, Mukaddes sayesinde Ela'yla müslümanlığımızın değerini anlayıp İslam'a sığındık elhamdülillah." Mukaddes elimi sıktı şefkatle. "En son lisede dillere olan ilgimi farkettim ve üniversite falan derken ilim öğrene öğrene, kendimi geliştire geliştire Yeni Zelanda'da buldum kendimi. Ki orada olmaktan büyük mutluluk duyuyorum ama memleket bir ayrı tabi. Memleketin yerini hiçbir yer tutmuyor, bunu öğrendim. Yani kısaca böyle bir şeye hiç fırsatım olmadı desem yeridir ama İslam ve sünnet merkezli ilişkilere her zaman derin bir sevgi ve saygı duymuşumdur." "Ama Ceylan abla ya, illa ki bugüne kadar aklında bir şeyler ya da biri şekillenmiştir."dedi Hümeyra sızlanarak. "Tamam tamam."dedim gülerek. "Anlatacağım. Aklımda elbette bir eş modeli var. Ve ne biliyor musunuz? Eşim en çok beni sevsin istemem."deyince kızlar sessiz kalırken ha bu arada Ela konuşmaları merak edip dönmüştü, Hümeyra ise şaşırmıştı. "Neden abla? En çok seni sevmeyecek de kimi sevecek?" "Yüce Allah'ı tabiki Hümeyracığım. Eğer kalbine her şeyden en önce Yüce Allah'ı koyarsa benim O'nun emaneti olduğumu bilincinde olup bana daha da sahip çıkacak. Çünkü Allah'tan korkan biri O'nun emanetine hıyanet etmeye cesaret edemez. Zira biz kadınlar Yüce Allah'ın emanetiyiz."diye gülümsedim. "Haklısın abla. Ee?" Hümeyra'nın bu merakı sanki bir sevdiği olup olmadığını düşünmeme sebep oluyordu. Neyse, birazdan onun da ağzını ararız biiznillah. Mukaddes ve Ela hem bizi dinliyor hem de farkında değillerdi ama epey hayallere dalmış görünüyorlardı. "Yani diyeceğim o ki beni Allah sevdiği için sevecek. Allah rızası için sevecek. Güzelliğim, malım ve şöhretimden dolayı değil ahlakımdan dolayı sevecek, benimseyecek. Tıpkı Peygamber Efendimiz (SAV)'in dediği gibi. Kısaca şey gibi biri olsun..." Ahmet gibi biri olsun... İç sesimin cümlemi onunla tamamlamasıyla şaşkınlıkla yere baktım. Hiç böyle hissettiğimi bilmiyordum. Gerçekten böyle mi düşünüyormuşum ben? "Kim gibi olsun abla? Daldın gittin."diye sırıtan Hümeyra'yla kızlar da merakla bana dönmüştü. Ben ise sadece gerginlikle yutkunmakla kalakaldım. Şimdi ne cevap vermeliydim onlara... -Bölüm sonu- |
0% |