Yeni Üyelik
22.
Bölüm

~22.Bölüm~

@m.yaprak_epli

Sonunda beklediğimiz o kına gecesi gelmişti. Olaylardan memnundum. Zira annemle babam karma düğün yapmak isteseler de düğüne gelmemekle tehdit edip üstüne bir de Ahmet'in anne-babasını araya sokunca mecbur kız-erkek ayrı ve en önemlisi de İslam'a uygun yapmayı kabul etmişlerdi. Kendimize müslüman diyorsak mensup olduğumuz dinin gereklerini yerine getirmeye çalışmalıydık.

Ahmet dedim de aklıma dün gece olanlar geldi. Adem'i gördükten sonra onu da orada formalı ve futbol oynarken görmüştüm. Gerçi kızlar daha önce bahsetmişlerdi Ahmet'in futbolu ne kadar sevdiğini ama onu ilk defa futbol oynarken görmüştüm. Beni rahatsız eden konular arasında sürekli erkek kardeşlerimle bu kadar yakın olması ve ben neyse de Mukaddes'ten kaçması. Acaba diyorum bir şeylerden mi şüphelendi? Çocukluk aşkı saçmalığını mı öğrendi? Çocukluk aşkı neymiş ya! Ahmet ile Mukaddes'in evlendiğini görmedikçe galiba asla rahat bir nefes alamayacaktım.

Ya Adem'e ne demeli! Herkesin içinde göz kırpması ne cesaret, ne cüret anlayamıyordum! Özellikle Fırat ağabeyim oradayken yürek mi yemişti bu çocuk! Fırat ağabeyim görseydi orada dümdüz ederdi onu. Amacı neydi, benden ne istiyordu bilmiyorum ama bu yaptıkları hoşuma gitmiyordu. Kötü bir insan olmadığını biliyordum fakat bu yaptıkları yalnız kendisine zarar, bana değil...

"Yine ne düşünüyorsun Ceylan gözlüm?"

Ela pempe bindallı elbisesini gözüme sokar gibi yanaşmıştı. Madem düğün vardı, biz de hem düğüne hem de İslam'a uygun şık kıyafetler giyelim demiştik. Erkekler de olmadığı için oldukça rahattık. Ben mavi bindallı giyerken, Gülcan ablam kırmızı, Seyhan yeşil, Mukaddes ise mor giymişti. Yani kısaca erkek tarafı olduğumuz için hepimiz renkli renkli bindallı giymiştik ve çok da güzel olmuştuk açıkçası.

"Ne düşüneceğim Ela? İslam'a göre düğün yaptığımız için mutluyum açıkçası. Hem örf ve adetlerimizi unutmayarak bunu İslam'a göre yaptık. Annemler artık bir şey diyemez."diye mutlulukla kıkırdadım.

"Bahsettiğimde buydu işte Ceylan?"

"Anlamadım. Ne demek istiyorsun?"

"Bak! Mukaddes'in tebliğ gücünü asla küçümsemiyorum ama seninki bambaşka. Sen bir işe elini koydun mu hemen hallediyorsun. O gün bu yüzden sana çok kızmıştım. Çünkü eğer kalıp İslam'ı yaymak için uğraşsaydın şu an başka manzaralar görebilirdik. Tebliğ gücünün farkına değilsin Ceylan. Baksana hemen nasıl hallettin düğün olayını."

"Haklısın Ela. Gitmem belki hataydı ama nasip bu ya. Eğer o zaman bunu yüzüme söyleseydin belki anlamayacaktım ama bak şimdi çok daha bilinçliyim ve hatamın farkına vardım."

"Yani bu, oraya geri dönmüyorsun demek mi oluyor?"

"Çakallık yapma Ela. Orada benim kurulu bir düzenim ve işim var."

"İş iş iş! Hayır oğlak da değilsin. Nedir bu iş sevdası? Ben anlamıyorum ki! Af!"diye kollarını göğsünde bağladı Ela. Bana trip mi atıyordu bu yine?

"Yine niye kızdırdın Ela'yı Ceylan'ım?"diye yanımıza gelen Mukaddes'le üzerini süzdüm. Gerçekten çok güzel olmuştu. Kayınvalide adayları onu her an kapabilirdi mazaAllah.

"Dur tahmin edeyim. Gitmekten mi bahsediyordu yine Ela?"

"Bak! Mukaddes bile artık ezberledi. Pes Ceylan artık! Benim de adım Ela ise ortada dönen bütün bu gizemleri çözmeden seni hiçbir yere göndermem, bilesin!"

"Büyük konuşma Ela. Her şey Allah'ın takdirine bağlı, unutma."

"Büyük konuşmuyorum, sadece dua ediyorum. Her şeyin hayırlısı ama bence bunlar çözülmeden olmaz. Aa Muko'can bu arada bir gelişme var mı? Hani demiştin ya Hümeyra'yı kullanıp Ahmet'i çözmeye çalışacağım diye?"

"Ya sorma Ela. Hümeyra'yı ne zaman eve çağırsam Ahmet'in izin vermediğini söylüyor. Ahmet neden böyle davranıyor bilmiyorum ama bu gece bize engel olamayacak. Ne de olsa kız-erkek ayrıyız."

"Kız, bu gece Ahmet Kur'an okuyacakmış Muko?"diye sırıtıp Mukaddes'in koluna koluyla vurdu Ela. Mukaddes yine utanıp başını eğdi ve o da sırıttı. Onun gülmesiyle ben de gülmüştüm.

"Evet. Bu gece Kur'an ziyafeti var kızlar. Onu dinlemeyi çok seviyorum. İnşaAllah bir gün bana özel olarak da okur."

"Amin amin. O zaman bana yine sesini kaydetmek düşüyor. Böyle bir ses her yerde bulunmuyor."dedim heyecanla. Ahmet'i dinlemek için sabırsızlanıyordum.

Kızlarla sohbet ederken düğün salonundan içeri giren bir kişi hariç diğer 3 kızın laubali bir şekilde konuşa konuşa içeri girdiğini fark ettik.

"Ya kızlar şu Ahmet çok tatlı be. Dışarıda gördüm onu, erkekler bölümüne geçerken. Bir takım elbise giymiş, bal dök yala yani."

"Arzu abla yapma böyle konuşma gözünü seveyim. Ahmet ağabey efendi, eli, yüzü düzgün bir insan. Senin hayal ettiğin gibi biri değil o. Böyle düşünmen çok yanlış."

"Ay sen sus be! Sırf teyzem istedi diye seni yanımda taşıyorum. Şımarma hemen! Hayır yani kızlar, kuzen ama destek olacağına köstek oluyor. Bence Ahmet de benden hoşlanıyor ama kaçarak ben zorum diyor. Kovalanmak istiyor kerata. Ne de olsa ben zorların kızıyım. Şu Mukaddes gibi pısırık, kenar mahalleli değilim ne de olsa!"diye adeta Mukaddes'i kışkırtmak için Ahmet ve onun hakkında konuşmuştu resmen. Galiba onları kıskanıyordu.

"Ay Arzu ilahi ya!"diye hep birlikte güldüler sonra.

Şu Arzu denen kızı pek tanımıyordum ama Ela ve Mukaddes epey sinirlenmiş görünüyordu. Haksız da sayılmazlardı. Kızın bir kılığına, bir sözlerine bakıyorum da hayret ediyordum doğrusu. Kızın açık elbisesi, deve hörgücü gibi topuzlu ama saçlarını kapatmayan şalı ile makyajlı yüzü beni dehşete sokmuştu.

"Bana baksana dedikodu kazanı, fosforlu Cevriye! Sen kime laf atıyorsun kızım! Senin o adeta yorgan sığdırdığın topuzundan tutar etrafta paylaço diye gezdiririm! Bak yine dalaşma bize. Geçenkinden daha fazla rezil ederim seni!"diyen Ela ile dehşetle büyüyen gözlerimi ona çevirdim. Bu nasıl bir konuşma tarzıdır böyle? Tamam, bizim mahallemizde kim kavga etse böyle konuşuyordu ama böyle sözler müslüman bir hanıma yakışmayacak sözlerdi. Ela'yı uyarmak üzereyken Arzu'nun konuşmasıyla ona döndüm.

"O zaman kimse yanımda yoktu canım. Sen de fırsat bu fırsat hemen üzerime saldırdın. Adalet mi bu? Gel şimdi hepimize birden dalaş da göreyim! Hem ben Mukaddes'e konuşuyorum. Sana mı konuşuyorum? Niye üzerine alınıyorsun?"

"Gerizekalı ben de tek başımaydım. Sanki Mukaddes ile üstüne saldırmışız gibi konuşma! Ayrıca kardeşlerime yapılmış hainliği bana yapılmış sayar ve o kişinin saçını başını yolarım anladın mı!"

"Bak Arzu bence git ve daha fazla gözümüzde düşme. Bunları konuşmanın ne yeri ne de zamanı."dedi Mukaddes sakince. İşte benim mücahidem. Konuşma tarzı çok hoşuma gitmişti. Arzu ise bu sözler üzerine sadece çirkin ve alaylı bir kahkaha atmıştı.

"Bak sen bak! Senin gözünden düşsem ne olacak be! Biliyor musun seni hiç sevmiyorum! Senin yüzünden Hasan hoca beni camiden kovdu. Oysa başkanlığı ben hak ediyordum, sen değil! Yetmedi bir de hoşlandığım çocuğa göz koydun! Sevdiğin ne varsa elinden alacağım, göreceksin!"

Mukaddes "Tövbe Estağfurullah!"diye iç çekerken Ela "Bak hâlâ konuşuyor!"diye Arzu'nun üstüne yürüdü. Ki son anda tuttum.

"Ela dur. Sakin ol biraz."diye onu geriye çekip Arzu'nun karşına dikildim.

"Selamün aleyküm Arzu? Ben Ceylan."diye gülümseyerek elimi uzattığımda şaşkınlıkla bir elime bir yüzüme baktı.

"Sen kimsin?"dedi tükürür gibi.

Yanındaki arkadaşlarından biri "Ay kim olacak Arzu! Saliha teyzenin tüm mahalleye öve öve bitiremediği şu yurtdışındaki kızı, bilmiyor musun!"dedi burun kıvırarak.

Bu sözler beni biraz sinirlendirse de şeytana uymamak için besmele çektim üst üste. Zira Ahmet'in geçen "Öfke sana yakışmıyor, şeytanın oyununa bu kadar kolay gelmemelisiniz." Şeklindeki konuşması beni derinden etkilemiş olup kendimi biraz daha frenlememi sağlamıştı. Şüphesiz bu konuda çok haklıydı. Öfkelenmek bir işe yaramıyordu. Sadece insanın moralini bozuyor, insan ilişkileri bozulup aralar açılıyordu. Her şeyi güzelce çözmek varken böyle şeylere gerek yoktu ama Mukaddes gibi bu kadar sakin kalabilir miydim, bilmiyorum ve Allah yardımcımız olsun.

"Bak kardeş! Öncelikle sizi ve bizi Allah için sakin olmaya ve kardeşçe konuşmaya davet etmek istiyorum."

Arzu yine seslice gülüp "Ay bu da tam bir ana kuzusu çıktı. Şu konuşma tarzına bak? Sanırsın sunum yapıyor."deyince güldüm ve uzağa bir yere bakarak konuştum. Sinirlenmek istemiyordum ama sınırdaydım evvela.

"Cahil kimseler, kaliteli insanları ve sözlerini anlamadığı için kendini yükseklerde görür. Zira gözü yüksekte olanın topraktaki inciyi görmesinin mümkünatı olmadığı gibi kendini elmastan bir taş olarak görmesi kaçınılmaz olur. Oysa kömür de bir taştır ama en azından bir işe yarayacak özelliği vardır, elmas ise sadece fiyattır ve dünyada fiyat biçilen her şey değerli değildir..."dediğimde bizimkiler dahil Arzu ve arkadaşları da çok şaşırmıştı.

"Bu hafta köşe yazarlığı yaptığım dergiye verdiğim yazı kızlar. Sizce nasıl olmuş?"deyince Ela Arzu'ya dönüp "Konuşma tarzını küçümsüyordun. Al işte, nasıl da senin dilinden konuştu ama?"deyince Arzu'nun kuzeni, şu tatlı kız katıla katıla gülmeye başladı.

***

38 - Musa'nın kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu apaçık bir delille Firavun'a göndermiştik.

 

39 - Firavun ise ordusuyla birlikte yüz çevirmiş, onun hakkında: "Bu bir sihirbazdır ya da bir delidir." demişti.

 

40 - Nihayet biz onu ve ordularını yakalayıp hepsini denize attık. Firavun ise o sırada (inadından dolayı pişmanlık duyarak) kendi kendini kınıyordu.

 

41 - Âd kavminin helâkinde de bir ibret vardır. Hani biz onların üzerine köklerini kesecek bir rüzgar göndermiştik.

 

42 - O rüzgar üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül gibi dağıtıyordu.

 

43 - Semud kavminin helâkinde de bir ibret vardır. Hani onlara: "Belirli bir süreye kadar dünyadan yararlanıp, geçinin!" denmişti.

 

44 - Onlarsa Rab'lerinin emrine karşı büyüklük tasladılar. Bunun üzerine kendilerini, bakıp dururlarken yıldırım yakalayıp çarptı.

 

45 - Artık onlar, ne kendi kendilerine ayağa kalkabildiler ne de yardım gördüler.

 

46 - Daha önce de Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış fâsık bir kavimdiler.

 

47 - Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz.

 

48 - Yeryüzünü de biz döşedik. Bakın biz onu ne güzel döşüyoruz!

 

49 - Biz herşeyden iki çift yarattık. Umulur ki iyice düşünürsünüz.

 

Ne güzel okuyordu Ahmet. Zariyat suresini okuyordu. İbretlik kavimleri anlatan bir sureydi Zariat suresi. Bilimsel ayetleri barındırıyordu içinde. Evvela tüm ayetler birer mucizeydi elbette ama günümüzde çoğalan ateist, deist ve inançsız olanlara karşı bilimsel ayetler çok daha önem teşkil ediyordu kalpten inanmaları için.

 

Küçükken kızlarla camide Kur'an dersi alırken belli bir şuura ulaşanadeğin hiçbirimizin aklına gelmemişti Kur'an'ı açıp mealiyle ve tefsiriyle okumak. O günü hiç unutmuyordum. Defalarca hatim indiren ben, bir gün merak edip Kur'an'ı Kerim'in mealini açıp okudum ve hayrete düştüm. Ben yıllarca neler okuyormuşum da anlamını bilmiyormuşum meğerse demiştim. Bu kitap mucizevi bir kitaptı demiştim kendi kendime o zaman. Kâinatı öğrenmek, çözmek ve keşfetmek isteyenlerin bu kitabı okuması gerekiyordu. İlahi mesajlar barındıran bu kitabın insan elinden çıkması mümkün müydü? Haşa, bin kere haşa!

 

Erkekler bölümü üst kattaydı ve Ahmet'in Kur'an okurkenki sesi bize de ulaşsın diye aşağıya yani kadınlar bölümüne hoparlör bağlamışlardı. Büyükler kına öncesi bereket olsun diye Kur'an tilaveti dinlemeyi kararlaştırmışlardı. Şimdi hepimiz oturmuş Ahmet'in o güzel ve acıklı sesini dinliyorduk. Bazıları kendisini tutamayıp ağlamaya başlamıştı bile. Onlardan biri de bendim. Ne zaman Ahmet'i Kur'an okurken dinlesem gözyaşlarımı tutamıyordum. O kadar yüreğe işliyordu ki sesi. Mukaddes ıslanan gözlerime bakıp şefkatle gülümsedi ve elimi sıktı. Ben de onun elini sıktım. Ela'ya biraz kızgındım. O konuşma tarzı hiç hoş değildi. Tamam insanız, sinirlenebiliriz ancak araya nefsimizi karıştırsak iki taraf da kazanmaz, aksine mağlup olur. Kime? Şüphesiz şeytana...

 

50 - Ey Muhammed de ki: "Öyleyse Allah'a koşun, gerçekten ben size O'nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.

 

51 - Allah'la beraber başka bir tanrı uydurmayın (O'na ortak koşmayın). Gerçekten ben size O'nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım."

 

52 - Böylece onlardan öncekilere de herhangi bir peygamber gelince, onun hakkında da mutlaka: "Bir sihirbazdır veya bir delidir." dediler.

 

53 - Onlar birbirlerine bunu mu tavsiye ettiler? Hayır onlar azgın bir kavimdir.

 

54 - Ey Muhammed! Sen onlardan yüz çevir. Artık sen kınanacak değilsin.

 

55 - Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü, hatırlatmak müminlere fayda verir.

 

56 - Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.

 

57 - Ben onlardan herhangi bir rızık istemiyorum. Beni yedirmelerini de istemiyorum.

 

58 - Şüphesiz ki rızık veren O sağlam kuvvet sahibi olan Allah'tır.

 

59 - Şüphesiz ki, zulmedenlerin geçmiş arkadaşlarının payı gibi, dolgun bir azab payı vardır. Ama şimdi onu acele istemesinler.

 

60 - Kendilerine vaad edilen günlerinde uğrayacakaları azabdan dolayı vay inkâr edenlerin haline!..


"SadakAllahülazim."diye bitiren Ahmet ile herkesin yüzünde mest olmuş bir ifade ve huzuru bir arada gördüm. Elhamdülillah! Allah Ahmet'ten de, bizden de razı olsun.

Kur'an tilavetinden sonra her şey son hız devam edip en son kına yakıldığında halaylar çekilmiş, yemekler yenilmiş, çaylar içilmişti ve davetliler şüphesiz bundan memnun kaldıkları gibi çokça da eğlenmişlerdi. Annem bu hizmet için uğraşanların başında geliyordu. Onun derdi el alemin kendi oğlunun düğünü için kusur bulmamalarıydı. Hizmeti takdire şayan olsa da amacı yanlıştı annemin. Bunu nasıl ona anlatırım bilmiyordum.

Derken iyi insan lafın üstüne gelirmiş gibi annem, kızlarla sohbet ederken kaş göz işaretiyle beni yanına çağırdı. Ben de kızlardan müsaade isteyip annemi takip ettim. Gelin odasına gitmişti. Ben girince kapıyı kapattı.

"Hayırdır anne? Ne oldu?"

"Kızım düşündün mü?"

"Neyi?"

"Görücü meselesini diyorum canım! Bugün yine sordular. Gelsinler mi? Çocukla görüşeceğin mi?"

"Anne kim bu ya!"

"Sen görüşeceğin mi? Önce onu söyle. İnsanlara ayıp olmasın. Ona göre diğerlerine haber vereceğim."

"Ne? Diğerleri de ne demek oluyor anne ya!"

"Ceylan'ım bak kızma ama aynı anda üst üste iki görücü geldiydi sana ama biri daha önce haber verdiği için diğerlerine umut vermek istemedim."

Annem bu yaptığı güzel şeyin İslam'a uygun olduğunu bilseydi ne derdi acaba? Zira biri görücüye gelmişse sonuç belirlenene kadar diğerlerine umut vermek caiz değildi.

"Ee?"dedim kızgın bir şekilde ellerimi belime koyarken.

"Ee'si senin cevabına göre diğer görücülere haber vereceğim."

"Anne önce bana bunların kim olduğunu söyler misin!"diye sinirle soludum. Niye sinirlenmiştim bilmiyorum ama bu olanlar hoşuma gitmemişti. Onun dışında görücü adayların yaptıkları uygulamalar yanlış değildi. Birine helalinden talip olmak haklarıydı elbet.

"Tamam, sinirlenme Ceylan'ım. Söyleyeceğim. Biliyorum böyle şeylerden hoşlanmıyorsun ama iyice düşünüp taşınıp öyle karar ver olur mu iki gözüm? Bir de..."

"Anne daha ne var!"

"Çocuk bana mesaj attı sana okutmam için. O yüzden çağırdım seni buraya. Bir soru sormak istiyormuş sana."diye telefonunu uzattı annem.

"Benim şimdi gidip misafirlerle ilgilenmem gerekiyor Ceylan'ım. Sen de o işi halletmeden gelme."deyip çıktığı gibi onun ardından Ela ve Mukaddes'in gelmesiyle sevinmiştim. Onların varlığı bana güç veriyordu hamdolsun.

Kızlar bir şey olduğunu anlamışlardı zaten. Annem çıksın diye beklemişler. Hemen ardından benim yanıma gelmişlerdi. Ben de olayı kısaca anlattığımda konunun üzerinde biraz hasbihal ettik. İşin sonunda üçümüz de elimdeki telefonla bakışmaya başladık.

"Tamam canım. Ne olacaksa olsun artık. Ben çok merak ettim, çocuk ne yazdı acaba? Hadi aç da okuyalım Ceylan."dedi Ela.

"Bence de ya. Sana talip olduysa üstüne bir de annenden mesaj yolluyorsa gerçekten düzgün bir insan ve seni gerçekten önemsiyor demektir."dedi Mukaddes. Bunun üzerine daha çok gerginleşmiştim.

"Bence kesin Adem. Dün sırıtıp sana göz kırpmasından belliydi. İkinci görücüler kim bilmiyorum ama bu kesin Adem."

"Diyorsun?"dedim Ela'ya kaşlarımı kaldırarak. "O zaman açıyorum."

"Ay hadi Ceylan. Aç artık şu mesajı. Çok merak ettim."diye yerinde zıpladı Mukaddes.

"Benden günah gitti o zaman..."deyip mesajı açtım.

"Ne yazmış, ne yazmış?"diyen Mukaddes ile Ela telefonu elimden alıp mesajı seslice okudu. Zira neden böyle bir soru sorma ihtiyacı duymuş, pek anlayamamıştım.

"Çok eşlilik konusundaki düşüncelerinizi merak ediyorum. Eğer sizinle evlendikten sonra tekrar evlenmem gerekseydi buna tepkiniz ne olurdu?"

-Bölüm sonu-

Loading...
0%