@m.yaprak_epli
|
"Ceylan dikkat et. Sen dışarı çıktıktan sonra Adem de peşinden çıktı. Yüzü bir farklıydı. Zaten geldiğinden beri seni göz hapsine almıştı da sen farkında değildin. Bir şey olursa bizi çağır mutlaka. Allah'a emanetsin." Mesajı okur okumaz kaşlarım çatılmıştı. Başımı kaldırıp etrafa baktım ama hiç kimseyi göremedim. Bunun üzerine hâlâ çalmakta olan telefonumu açmak zorunda kaldım. "Selamün aleyküm Ceylancığım?" Sesini duymak gülümsetmişti beni. "Ve aleyküm selam Eslem ablacığım." "Nasılsın canım?" "Elhamdülillah ablam. İyiyim. Sen nasılsın?" "Ben de iyiyim, hamdolsun canım. Ağabeyinin düğünü varmış, ben de unutmuşum. Bir arayıp da kutlayamadım. Allah tamamına erdirsin." "Amin ecmain. Allah razı olsun Eslem abla. Hiç önemli değil bu arada. Dua etmen yeterli." "Ederim tabi. Ne zaman geliyorsun buraya?" Bu soru içimde birdenbire fırtınalara yol açmıştı nedense ama kararlılıkla dile getirmeyi kendime hatırlatmayı ihmal etmedim. "İnşaAllah bir-iki haftaya kalmaz geri döneceğim ablacığım." "Ay hadi inşaAllah. Çok özledim seni biliyor musun? İş yeri sensiz çok sıkıcı. Aişe hanım bile iş yerimizin neşesinin sen olduğunu söylüyordu." "Yaaa estağfurullah ablacığım. Allah razı olsun. Ben de sizleri ve orayı çok özledim. Burada kalmaya çok niyetim yok zaten. Ağabeyimin düğün telaşesi bitsin, ortalık bir durulsun. Tez vakitte geleceğim Allah nasip ederse."diye gülerek arkamı dönüp etrafa refleks olarak göz gezdirdiğimde gördüm onu. Adem'di bu evet. Bir arkadaşıyla konuşuyordu. Daha doğrusu arkadaşı konuşuyor, o ise bana bakıyordu! Ve yüz ifadesi Ela'nın dediği gibi gerçekten farklıydı. Hep gülerken görmeye alıştığımız için onu, şimdi bu yüz ifadesi ile bana bakması açıkçası tüylerimi ürpertmişti. Bir an önce içeri girsem iyi olacaktı. Aksi takdirde hiç iyi şeyler olacağa benzemiyordu. Etrafta kimse de yoktu ve herkes içerideydi. Yutkunmadan edemedim. "Alo? Ceylan?" "Ha? Buradayım Eslem abla." "Anlaşılan çok meşgulsun ki bu kadar daldın. Neyse ben de daha fazla meşgul etmiyeyim seni. Hadi Allah kolaylık versin." "Estağfurullah ablacığım, o ne demek şimdi? Asla meşgul etmiyorsun tabi ki." "Olsun olsun. Sen erkek tarafısın. Sizin tarafa daha çok iş düşüyor. Biz yine konuşuruz. Allah'a emanet olun hepiniz." "Sağ ol abla. Siz de inşaAllah."deyip telefonu kapattım. "Demek burada kalmaya çok niyetin yok öyle mi?"diye bir ses duymam üzerine sıçrayarak arkama döndüm. Adem'i görmemle bir-iki adım geriye gittim. Bu çocuktan ilk defa bu kadar korkuyordum. Allah'ım Sen yardım et. Ama bir dakika! Ben Eslem abla ile İngilizce konuşmuştum. O nasıl anlamıştı beni? Aklıma bu gelince şaşkınlıkla ona baktım, sonra da hemen yere. O da bunu anlamış gibi geciktirmeden cevap verdi. "İngilizce biliyorum Ceylan." "İnsanların telefon konuşmalarını dinlemeye çok alışıksınız herhalde!"diye tersleyip düğün salonuna gitmeyi planlıyordum ki sözleriyle adımlarım istemsizce duraklayıverdi. "Hayır. Sadece senin her şeyini takip ediyorum." Bu ne demek oluyordu! Sapık mıydı bu çocuk! Ne demek senin her şeyini takip ediyorum! Ellerim korkudan mı, şaşkınlıktan mı titriyordu bilmiyorum ama sinirlenmiştim. "Ne demek oluyor bu!" Kaşlarım çatılmıştı. "Hâlâ hatırlamıyorsun değil mi?" "Neyi?" "Ceylan?"diye bir ses gelmesi üzerine düğün salonun bize uzak olan kapısına döndüm. Ela'ydı seslenen. Yanımıza gelir gelmez önce Adem'e, sonra bana baktı. Gelmesi doğrusu beni çok rahatlatmıştı. "Neden hâlâ gelmedin? Annen seni arıyordu." "Bir dakika Ela. Adem beyin bana söyleyeceği şeyler varmış."dedim Adem'in devam etmesi için elimi öne sallayarak. "O zaman birlikte döneceğiz. Hiçbir yere gitmiyorum."dedi Ela kararlılıkla ellerini göğsünde bağlayarak. Bu benim de işime gelirdi. "Benim kimseden saklayacak bir şeyim yok Ela. Burada olup olmaman çok önemli değil ama Ceylan'ın artık beni hatırlamasını istiyorum!"diye ilk Ela'ya bakarak konuşsa da en sonda bana dikmişti gözlerini. Adem kimdi ki onu hatırlamamı istiyordu anlamıyorum! "Kimsiniz ki siz?"dedim anlamayan gözlerle. Ela da merak etmişti benim gibi. "Lise son sınıftayken gizli bir numaradan bir mesaj almıştın ya-"diye devam edemeden Ela bağırarak araya girdi. "Haaa!!! Yoksa o sen miydin?"demesiyle Adem gözleriyle onay verdi. "Evet, o bendim." "Kim kimdi Ela? Neden bahsediyorsunuz?"diye dayanamayıp sesimi yükselttim. Bu kadar gizem canıma tak etmişti artık! "Af Ceylan! Bunu da hatırlamıyorum deme! Vallahi kafanı kırarım!" "Neyi hatırlamıyorum?" "Ya hani 12. Sınıftayken sana gizli bir numaradan mesaj gelmişti hatırlamıyor musun?" "Hayır?"diye direkt cevap verdiğimde Ela hiddetle kolumu cimcikledi. "Ouvvv!" "Ya inanamıyorum sana Ceylan ya! Bu kadarını unutmuş olamazsın. Yuh ama! Pes!" "Ya ne oluyor ya! Hatırlamamam benim suçum mu sanki? Ne mesajıydı ki bu?" "Tam bir ay aralıksız gizli bir hayranın sana mesajlar atıyordu. Senin hiç ilgini çekmediği için ilk gelen mesajdan sonraki diğer hiçbir mesajı okumadın bile. Hepsini ben okuyordum. Ona engel attın. Sen cevap vermeyince o da mesaj atmayı kesti hatta. O kadar önemsememişsin ki böyle bir olay olmuş mu, onu bile hatırlamıyorsun! O çocuk sen miydin yani Adem?" "Hiçbir mesajımı okumadın mı yani?"dedi Adem konuyu değiştirip üzgün-kızgın karışık gözlerini gözlerime dikerek. Ben de kolumu ovmaya devam ederek gözlerimi kaçırdım ve "Hatırlamıyorum..."diye yanıt verdim sadece. Ona anlık baksam da o sürekli bakmamı istediği için bakıyordu sanki. "Ceylan seni 9. Sınıftan beri izliyorum. Bir anda dikkatimi çektin. Okulun en çalışkanlarından biriydin. Okulun spor gruplarında bir numaraydın. Her etkinlikte baş roldeydin. Dikkat çekmemen mümkün değildi zaten. Üstelik sadece benim değil, herkesin dikkatini çekiyordun ama o kadar kendi halinde bir yapın vardı ki kendi etrafından başka hiçbir yere bakmadığın için ne aynı mahallede yaşadığımızı ne seni gizlice takip etmelerimi ne de sana bağlanıp her şeyini araştırdığımı fark edemedin."diyen Adem'in sözlerine şok olmuştum. "Üniversiteyi kazanıp gittin, arkana bile bakmadın. Aynı şekilde Yeni Zelanda'ya gittiğinde de kimseyi önemsemedin. Bunun için yıllarca kızgın kaldım sana çünkü kalbimi senin kadar hiç kimse kırmadı. Bu kızgınlık o gün babaannem ile evinize geldiğimiz ana kadar sürdü. Seni o an karşımda görünce o kadar başka bir şeye büründüm ki çarpıldığımı hissettim." Demek o yüzden o gün sürekli sırıtıyordu. "Seni hemen tanıdım. O Ceylan gözlerini nasıl unutulur ki? Onca yıla rağmen daha da güzelleşmişsin-" "Yeter artık! Daha fazla bir şey duymak istemiyorum tamam mı! Nerede olduğumuzun farkında mısınız? Fırat ağabeyim sinir hastasıdır. Sizin burada bu sözlerinizle derinizi yüzer." "Umrumda değil! Geldiğinden beri sürekli sana bir şeyler hatırlatmaya çalışıyorum ama vurdumduymaz yapın yüzünden beni çileden çıkarıyorsun Ceylan!" "Gerçekten vurdumduymazsın Ceylan. Çocuk haklı."diyen Ela'ya inanamazcasına bakıp bu sefer ben kolunu cimcikledim. "Ouvvv!" "Adem bey!-" "Daha sözüm bitmedi! Yıllarca seni bekledim. Lisede duygularımı itiraf edemememin tek sebebi umursamaz yapındı. Sanki etrafında senden ve sevdiklerinden başka kimse yok gibi davranıyorsun ve bu gerçekten çok kırıcı oluyor. Özellikle tanımadığın erkeklere olan sert tavrın beni daha da kabuğuma sokulmaya mecbur bıraktı. Bunların hepsini bir kenara bırakıyorum. Daha da ağrıma giden başka bir mesele var ki sana görücüye geliyoruz. Annen anneme bizden önce bir görücü geldiğini, şu an onlarla konuştuğunuzu söyleyip bizi reddediyor. Kim o Ceylan? Sana gelen ilk görücüler kim!" Ela ile şaşkınlıkla birbirimize baktık. İkimizin de gözlerinden hatta muhtemelen aklından aynı şeyler geçiyordur. Demek ikinci görücüler Adem ve ailesiydi. Peki ama birinci görücüler kimdi? Gerçekten de kim bu gizemli çocuk? -Bölüm sonu- |
0% |