@m.yaprak_epli
|
"Bu bir şaka mı!" Sesimin sert çıkmasını engellemeyemedim. "Ne demek oluyor bu!" "Lütfen sakin olun. Biliyorum, şaşkınsınız. Şaşırmakta da haklısınız ama bu yola başvurmamın yolu ikimizi ilgilendiren bir meselenin olması." "Neymiş o mesele! Bana görücü olarak gelmenizin ne gibi bir haklı gerekçesi olabilir ki!"dedim sesim titreyerek. "Açıklayacağım. Lütfen sonuna kadar dinleyin. Sonra kararınızı verirsiniz. Anlaştık mı?" "Sizi dinliyorum o zaman? Sırf Allah yolunda güzel işler yapan iyi bir kul olduğunuzu bildiğimden gitmiyorum. Aksi takdirde başkası olsaydı çoktan ayrılmıştım buradan." "Allah razı olsun."dedi ve bir süre sustu. Ben de içimden "Ecmain olsun."dedim. "Efendimiz (SAV) Hz. Hatice'ye derinden bir muhabbetle bağlıydı. O vefat ettikten sonra çok üzüldü ama buna rağmen onu unutmadı ve başka hanımlarla evlenmesine rağmen onu sevmeye devam etti. Hz. Hatice'nin bir yakını gelse ona ayrı bir ikramda ve sohbette bulunurdu. İşte bu kadar bağlıydı Hz. Hatice'ye. O gittikten sonra derin bir boşluğa düştüğünü hissetti belki de. Çünkü onu çok seviyordu. Hz. Aişe annemiz Hz. Hatice'yi çok kıskanırdı. Efendimiz (SAV) ondan her bahsettiğinde 'Yine mi o yaşlı kadın!' diye tepkisini hiç çekinmeden belirtirdi. Efendimiz (SAV), Hz. Aişe annemiz ile evliyken bir rüya görür. Yeşil bir entari içinde Hz. Aişe annemizi görür. Cebrail aleyhisselam ona ahiretlik eşinin Hz. Aişe olduğunu söyler. Ne kadar diğer eşleri olsa da, ne kadar Hz. Hatice'yi çok sevse de!" Hiçbir şey anlamamıştım. Neden bunu anlatmıştı bana şimdi? "Bunları neden anlattınız şimdi bana?" "Ben de buna benzer bir rüya gördüm de o yüzden anlattım." "Ne?" "Ben biliyorsunuz ki Mukaddes hanıma yıllardır derin bir muhabbet besliyorum ama sizi rüyamda gördüm. Bembeyazlar içinde bir örtü ve beyaz geniş bir elbise giymiştiniz. Nurlar içinde bir adam gelip sizi göstererek 'Ey evlat! Senin dünya ve ahiret eşin odur. Eğer Allah'ın lütfuna erişmek istiyorsan o kadınla evlen. Çünkü o saliha bir kadındır. Nikahınız Allah'ın semalarında kıyılmış ve bereket içinde dünyaya inmeyi bekliyor' dedi. Ben de 'Ama ben başkasını seviyorum' dedim. O da bana 'O senin nefsinin sevdiğidir. Nefs ancak kötülüğü emreder ve seni masivaya esir kılar evlat' dedi." Ahmet susup üzgünce başını eğdi. Ben ise sadece şok içinde ona bakıyordum. "Bu rüyayı bir hafta önce gördüm ve sürekli kaçıyorum. O kadar ağır geldi ki bana, etrafımdan da kaçmaya başladım. En çok da sizden! Kaçamadıkça sinirlerim bozuldu. Uyuyamaz oldum. Belki de nefsime ağır geldiğindendir. Sevdiğim biri dururken bu rüyayı görmek dengemi alt üst etti." Gözleri dolmuştu. Resmen önümde işkence çekiyordu. Demek o yüzdendi bütün o tavırları. Hem benden hem de Mukaddes'ten kaçmasının nedeni bu rüyaymış meğerse. "Bir hafta boyunca etrafta ölü gibi gezdim. Tuhaf olan da ne biliyor musunuz? Bu süreçte karşıma sürekli siz çıktınız ve bu vicdanımı daha çok zorluyordu. Sonunda bir daha gördüm o rüyayı. O nur yüzlü adam bana kızıyordu. 'Evlat!' diyordu. 'Allah sana lütfünu ikram edeceği bir kapı açmışken neden o biçare nefsini dinlersin! Bilmez misin ki kalbin seni Allah'a götürür. O vakit kalbini dinle ve cennetinin anahtarını kaybetme. Senin cennetinin tek anahtarı işte o saliha kadındır.' dedi ve gitti. Bu rüyadan sonra daha fazla kayıtsız kalamazdım. O yüzden ilk işim anneme gitmek oldu. Sonrasını biliyorsunuz işte." "Anneniz Mukaddes'i sevdiğinizi bilmiyor muydu?"dedim hayretler içerisinde. "Birini sevdiğimi her zaman biliyordu ama Mukaddes hanım olduğunu bilmiyordu. Ben gizli tuttum evlilik nasip oluncaya kadar. O zaman söylemeyi planlıyordum ama hep 'Bekle oğlum. Doğru zamanı bekle' diyordu. Size talip olduğumuzda 'İşte o mübarek zaman geldi' dedi. Sanki annem de sizi rüyamda gördüğümü bilir gibi." "Neden kendinizi sakladınız? Neden görücüye geldiğinizi sakladınız peki?" "Sert bir tepki vereceğinizi biliyordum. Bu yüzden görüşme ayarlanadeğin annemden annenize rica ettirdim söylememesi için." "Yani annem de biliyordu siz olduğunuzu öyle mi?" Başını salladı. O kadar üzgün görünüyordu ki bu haline acımadan edemedim. Sevdiği kız ile evlenmek varken rüyasında gerçek eşinin başkası olduğunu öğreniyordu. "Arada Mukaddes'in olduğunun farkındasınız değil mi?"diye sanki benimle dalga geçiyormuş gibi sordum. Doğrusu bu rüyaya inanasım gelmiyordu. Yoksa bunu söyleten nefsim miydi? Sonuçta Ahmet'i tanıdım tanıyalı ne kadar iyi bir insan olduğunu biliyordum. Mukaddes'le bir arada olduğumuzda dahi sevdiği olsa bile bakmayan bir çocuktu. Bu rüyayı yalan olarak anlatması için hiçbir sebebi yoktu. O halde neden inanmıyordum? Sırf arada Mukaddes olduğu için mi? Sanırım evet... Ama ne olursa olsun bunu arkadaşıma yapamazdım. Ne kadar Ahmet'e özel hisler beslemeye başlasam da o arkadaşımın sevdiğiydi ve ben dostum için gerekirse hislerimi kalbime gömerim de ona bunu yapamazdım! Peki ya anlattığı rüya? Beni saliha kadın olarak tanımlayan rüya olmasını, dahası bu hayırlı rüyayı görmezden gelmem ne kadar doğruydu? Bilmiyorum... Ah hiç bilmiyorum... "Haberi var." "Efendim?" "Mukaddes hanımın haberi var."dedi camdan dışarı dalarak. Benim olduğum rüyayı görmesi onu bu kadar mı üzmüştü? Belki de benim yerime Mukaddes'i görse havalara uçardı sevinçten. Bu niye beni üzmüştü ki? "Nasıl haberi var?"dedim şaşırmayı engelleyemeden. "Size görücü gelmişken onunla görüşüp konuşmak caiz olmazdı. Bu yüzden ben de her şeyi bir mektuba yazıp Hümeyra ile ona gönderdim. Hatırlıyor musunuz size anneniz aracılığıyla bir mesaj göndermiştim çok eşlilik ile ilgili?" "Evet?" "Aynısını ilk önce Mukaddes hanıma sordum Hümeyra ile uzun bir süre önce. Sizin aksinize o buna karşı çıktı. Buradan bile anlamış oldum. Onu gerçekten nefsim için seviyormuşum. Çok özür diliyorum. Mukaddes hanım bilginiz üzere çok güzel bir hanım ve mahalledeki çoğu erkek de ona talip. Çok sonra anladım ki gerçekten onu güzelliği ile sevmişim. Çocukluk aşkı falan bahane. Biliyorsunuz, bu dünyaya aşkın sadece gölgesi düşmüştür ve birçok surete yayılmıştır. Bunlardan biri benim için Mukaddes hanımın sureti oldu. Ki bunun gerçek bir aşk olduğundan bile şüpheliyim. Belki de onu aşk zanneden benim. Aşkın bulunduğu yerde nefs olmaz ama ben ona nefsten bakmışım hep. Tabi ki de o da çok mücahide bir hanım ancak bu onu nefsim için sevdiğim gerçeğini değiştirmez. Ben yıllarca Allah'ın rızasını kazanmak için çabaladım ve önüme çıkan fırsatı Mukaddes hanım zannettim. Fakat o rüyadan sonra aslında kimin fırsat, kimin nefsi olduğunu görmüş oldum. Ahmet hâlâ Mukaddes'in onun çocukluk aşkı olduğunu zannediyordu ve ben haklıymışım. Ahmet'in hiçbir şeyden haberi yokmuş. Bu tavırları hep rüyası yüzündenmiş. O hâlâ çocukluk aşkının Mukaddes olduğunu sanıyordu. "Peki Mukaddes ne tepki verdi?" "İki gün boyunca hiç cevap vermedi. Çok üzüldüğü ve yıkıldığı buradan bile belliydi." Bunu söylerken sesi titremişti. Ahmet Mukaddes'i çok ama çok seviyordu. "İki günün sonunda Hümeyra'nın telefonu ile bana mesaj attı. 'İstediğiniz gibi olsun. Madem Allah böyle istemektedir. O halde boynumuz kıldan ince.' dedi. Hümeyra bana 'O kadar üzülmüş ki hastalanmış' dedikten sonra bu iki gün zehir gibi geçti. Gerçi bugün de öyle... Benim yüzümden acı çeken bir insanın olması tahammülüm dışı. Anlıyor musunuz? Özellikle kalbimde o kişinin özel bir yeri varsa..." Ahmet resmen ağlamak üzereydi. Elinin tersiyle gözlerini ovdu. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Ağlamamak için kendini çok zor tutuyor gibiydi. Onu anlıyordum. Gerçekten çok zor bir imtihandan geçiyordu o da. Sonra da bana döndü. "Bu durumun benim için, özellikle benim için hiç kolay olmadığını bilmenizi isterim. Mukaddes hanım ve sizin için de hiç kolay bir durum değil, çok iyi anlıyorum ama aklıma bu rüyanın şundan başka bir yorumu gelmiyor. Hz. Hatice de dünya ve ahirette çok saliha bir kadındı, Hz. Aişe de öyle ama Efendimiz (SAV)'in ahiretteki eşinin Hz. Aişe olduğunu haber veriyor Cebrail aleyhisselam. Ne kadar Hz. Hatice'yi çok sevse de. Bilmem anlatabildim mi?" Neden bu kadar tepkisizdim? Neden bağırıp çağıramıyordum? Neden bu kadar sessizdim bilmiyorum ama yorulmuştum o kesin. O kadar sessiz durunca Ahmet "Söylediklerime inanmıyorsunuz değil mi?"diye birden sorunca gözlerimi kaçırdım. Bunu cevabını hiç bilmiyordum. Tek istediğim Yeni Zelanda'ya geri dönmek ve burayı hiç gelmemişim gibi eski düzeninde bırakmaktı. "Siz başkasını seviyorsunuz. Dahası o benim en iyi arkadaşlarımdan biri. Bunu ne ona ne de size yapamam. Yakında buradan gideceğim ve bence kalbinizde Mukaddes'in kalması çok daha makul. O size benden daha iyi saliha eş olur."diye ayağa kalktım. Gitmenin vakti gelmişti. Hem buradan hem de bu diyardan... Ahmet'in kasıldığını gördüm ve masadan üç-dört adım uzaklaşamadan sözleriyle durmak zorunda kaldım. Yine beni şaşırtmaya devam ediyordu. "Kalbimde kimin olduğu umurumda değil! Eğer senin sayende Allah'ın lütfunu kazanacaksam o zaman onu da unutmaya hazırım. Yeter ki bana hayır deme..." "Birbirini seven kimselerin arasına giremem ben, kusura bakmayın!" "Ucunda Allah'ın rızası varsa gözüm hiçbir şeyi görmez. Bundan sonra senden başkasını görmeyeceği gibi..." -Bölüm sonu- |
0% |