@m.yaprak_epli
|
"Ceylan'ım, Ahmet oğlum seninle konuşmak istiyormuş..." Ela ile birlikte şaşkınlıkla anneme baktık. Allah'ım! Bugün kaçıncı şokumu yaşıyordum böyle? Ahmet ismi geçince kalbim hızlanırken diğer tüm vücut fonksiyonlarım geçici olarak donmuştu maalesef. Sadece anneme öyle boş boş bakıyordum. "Kız alsana telefonu! Çocukcağız bekliyor."diye fısıldadı annem kızarak. Ela ise sırıtmaya başlamıştı. Ben gösteririm sana Ela hanım! Nasıl olsa birazdan Tan gelirdi eve. Annemin ısrarcı bakışlarına dayanamadım ve telefonu aldım. Bakışları ile öldürüyordu mübarek! Heyecandan kasım kasım kasılsam da balkona çıkmayı sonunda başarmış ve telefonu kulağıma dayamıştım. Bir süre ne diyeceğimi bilemedim. En sonda derin bir nefes alıp besmele çektim ve "Alo?"diye fısıldadım sessizce. Sesimin bu kadar çıktığına bile şükür! Mukaddes içimi rahatlatan o konuşmayı yaptığından beri artık Ahmet'e korku ve heyecan beslemiyor, sadece saf heyecan hissediyordum. Dilim damağıma yapışmıştı resmen. İnsan şey olunca böyle mi hissederdi? Yani... Birini sevince... Allah'ım bu bir itiraf mı? Çok utanıyordum... "Selamün aleyküm?"diye kulağımdaki telefondan ses gelmesi üzerine korkudan sıçradım. Boş bulunmuştum ve tabi onu unutmuştum bunca şeyi düşünürken. "Ve-ve aleyküm selam." Hah! Bir kekelemediğin kalmıştı Ceylan, bravo! Zaten sesin kedi mırıltısından farksız çıkmıyor. İyice rezil et kendini iyice! "Nasılsın Ceylan?"dediğinde kalp atışlarım daha bir hızlandı. Bunun nedeni sesinin keyifli geliyor olması olabilir miydi acaba? Diğer seçenek; ismimle ve arada resmiyet olmadan hitap etmesi. Son seçenek; Bu çocuğun sesi her zaman mı bu kadar güzeldi? Tabi ya, ben ezan okuyan, Kur'an okuyan o sesine hastaydım zaten. Tekrar besmele çekip öyle cevap verdim. Kekelemek istemiyordum. "Hamdolsun iyiyim. Siz nasılsınız?" Ben resmiyeti bozmak istemiyordum. Böyle daha rahat hissediyordum. "Annemin güler yüzle eve döndüğünü görünce ne yalan söyleyeyim, keyfim bir anda yerine geldi ama her halimize şükür tabi." Ama Melek teyzeye herhangi olumlu bir şey söylememiştim ki. O zaman neden güler yüzle eve dönmüş olabilirdi? Ben sessiz kalınca tekrar o devam etti. "Bugünkü buluşmamızda doğru düzgün bir şey konuşamadık. Ben tekrar buluşmak istiyorum. Tabi müsaadenle."deyince yine heyecandan bir şey diyemedim. "Bu arada sen ne karar verdin? Benimle ilgili hâlâ kafanda soru işaretleri var mı?" "Şey..."diye geveleyince "Dürüstlüğüne güveniyorum."diye bir anda atılması ile derin bir nefes aldım tekrar. "Yok." "Tek soru işareti Mukaddes hanımdı öyle değil mi?" Bana karşı resmiyeti bırakıp sevdiği kadından hanım diye bahsediyordu. Allah'ım, Ahmet nasıl bir insandı böyle? Üstelik benimle hep annemin telefonundan iletişime geçmişti onda telefon numaram olmasına rağmen. O da yanlışlıkla Hümeyra aracılığıyla olmuştu ama Ahmet o zaman bile benimle konuşmamış, telefonu hemen Hümeyra'ya vermişti. Bu çocuk günden güne gözümdeki yerini bir üst basamağa çıkarıyordu. Sorusuna karşı yine sessiz kaldım. "Peki çözüldü mü?" Gülümsedim. Allah Mukaddes'ten razı olsun. "Elhamdülillah..."diyebildim sadece. Onun da gülümsediğini hissettim. O da "Elhamdülillah..."diye fısıldadı. Allah'ım, şimdi kalpten gideceğim. "O zaman yarın aynı yerde, öğle namazından sonra buluşsak senin için uygun olur mu? Eminim senin de bana sormak istediklerin vardır." Evet. Mesela şu çok eşlilik sorusu aklımı kurcalıyordu. "Olur inşaAllah."dedim sessizce. "Çok sevindim. Allah razı olsun." Yine gülümsediğini hissettim. O gülümseyince içimde bir yerlerde bahar havası esiyordu sanki. "Bana söylemek istediğin bir şey var mı ya da herhangi bir isteğin?" "Yok, teşekkür ederim." "Allah'a emanet ol o zaman. Yarın görüşürüz." "Siz de. Hayırlı akşamlar." "Hayırlı akşamlar. Selamün aleyküm." "Ve aleyküm selam."deyip kapattım telefonu. Arkamı döndüğüm gibi balkon kapısında beni meraklı gözlerle izleyen annem ve Ela'yı gördüm. İnanamıyorum! Beni mi dinliyorlardı? Ben onlara dönünce sanki perdede bir şey varmış gibi bakınmaya ve numara yapmaya başlamışlardı. Bunlar bir de yakında gelin-kaynana olacaklardı. Şimdiden uymuşlardı birbirlerine. "Ayıp ayıp..."diye cıkladım. "Ceylan'ım bu perdenin tülleri çok sararmış. Ben de Ela'ya yıkasak mı diye soruyordum. Değil mi Ela?"dedi annem sanki ben onları yiyecekmişim gibi! "Evet evet, öyle." "Hı hı, ben de yedim zaten. Hata bende ama. Ne diye şu kapıyı kapatmadıysam!" "Kız bırak şimdi onu bunu. Ne dedi çocuk?"dedi annem özüne dönerek. "Ay ben de çok merak ettim. Ne konuştunuz Ceylan?" "Tekrar buluşmak istiyor."dedim biraz utana sıkıla. Bu konuları konuşmak istemiyordum. "Ee?"dediler aynı anda. "Ne ee? Yarın buluşacağız işte aynı yerde ama öğle namazından sonra."diye bir anda söyleyiverdim her şeyi. Yoksa peşimi bırakmayacaklardı biliyorum. "Ayyy..."diye heyecanla ağzını kapadı Ela. "Bak Ceylan! Bu sefer de çocuğu red edersen vallahi kulağından çeker, tavana asarım ha!" "Anne baskı yapmasana bana ya!" Bu kadar Ahmet sevgisi gına getirmişti artık! "Bu durumda Yeni Zelanda'ya geri dönmeyeceksin değil mi Ceylan'ım?" Ela öyle bir soru sormuştu ki öylece donup kaldım. Sahi, o iş ne olacaktı şimdi? Eğer bu evlilik işi olursa mecbur gidemeyecektim. Ama ben çok kararlıydım, döneceğime emindim neredeyse. Allah'ın planı tüm planlardan üstündür... Dedi içimden bir ses. Bir aylığına ailemi, ülkemi, memleketimi ziyaret etmek için gelip de böyle şeyler yaşayacağım kimin aklına gelirdi ki? Resmen evleniyordum artık... *** "Bir bırakmadın eve gideyim ya!" "Yemek yemeden olmaz." "Annem de benim başımın etini yiyecek ama." "Ela annem aradı ya anneni? Yemekten sonra bırakacağız seni eve işte. Mızmızlanma." Ela ile birlikte annemlere sofra kurmasında yardım ediyorduk. Ben ile Ela mutfakta hanımların sofrasını kurarken annem ve Seyhan ise babamların sofrasını kuruyordu. Her şeyi tamamlayıp oturduğumuz sırada içeriye Tan girdi. "Ee benim çatalım... Çatalımı getirmeyi unutmuşsunuz anne."diye geveledi ağzında. "Oğlum emin misin? Bizzat Ceylan getirmişti. Kendim gördüm. Değil mi Ceylan'ım?" "Anne belki birileri bilerek masanın altına düşürmüştür ne bileyim?"deyince Ela kıpkırmızı oldu. Hepimiz Tan'ın buraya Ela'yı görmek için geldiğini gayet iyi biliyorduk ya neyse. Tan ise bana gözlerini kısmıştı. Bu intikam bakışıydı, biliyorum. Siz de itiraf edin, kurtulun kardeşim, bana ne! Zor kullandırıyorsunuz illa ki. "Yenisini ver de gideyim çenesi düşük biricik ikizim!"dedi dişlerinin arasından. Gülmemek için kendimi zor tuttum. Yerimden kalkıp çekmeceden yeni çatal çıkardım. "Al bakalım."diye uzattığımda kulağıma eğilip fısıldadı. "Beni rezil etmenin bedelini ödeyeceksin Ceylan."dedi ve gitti. Fena bozulmuştu anlaşılan. Çekeceğin var desene Ceylan. Yemek yemeyi bitirip tüm sofraları topladığımızda artık Ela'yı burada tutmak çok zordu. Sürekli annemler kızacak deyip durmuştu. Çay işini Seyhan'a bırakıp Tan ile birlikte onu eve bırakmak için çıktık. Yolda ikisi de suspustu. Bu ikisini nasıl konuşturacağım ya Rabb'i? Ela Tan'a başkasını sevdiğini sandığı için kızgın olup tavır yapıyordu. Tan da bundan epey nasibini alıyor ve bir şey yapamıyordu. Kız evi naz eviydi ne de olsa. Ela hâlâ Tan'a çok kızgındı. Bu yüzden yüzüne bile bakmıyordu. Bu biraz da benim yüzümdendi ama ne yapayım? Başka bir yol bulamadım. Önünde sonunda o kızın kendisi olduğunu öğrenecekti. İşte o zaman ne yapacaktı, çok merak ediyorum. Ela'nın evinin önüne geldiğimizde "Hayırlı geceler. Bıraktığınız için sağ olun."dedi Ela aynı tavırla. "Önemli değil Ela."dedi Tan bana fırsat vermeden. Yüzünde farklı bir ifade vardı. Gülümsüyordu. Ela yine kızarmıştı. Ela kapıyı kapattığında Tan elini omzuma koyup "Hesap sormak için daha iyi bir zamanlama olamazdı değil mi Ceylan'ım?"diye şeytanca gülümsedi ve yürüttü zorla. "Canım kardeşim benim. Ben ne yaptım ki şimdi sana?" "Sen ne yaptığını çok iyi biliyorsun!" Tam cevap veriyordum ki köşeyi dönerken karşımıza Adem çıktı. Onu görünce bugün bana çay bahçesinde söyledikleri geldi aklıma. Kaşlarım çatılmıştı. İlk baş Tan'a baktı, sonra da omuzumdaki koluna. En son hep bana bakmıştı. Rahatsız olduğumu görmüyor muydu? "İyi akşamlar. Hayırdır gençler? Akşam akşam nereden böyle?" "Ela'yı bıraktık eve." Tan'ın sesinde hoşnutsuzluk vardı. Adem'i gördüğüne pek sevinmiş görünmüyordu. "Anladım. Bu arada bu ay teskere çıktı. Seninle de vedalaşayım dedim kardeşim. Hakkını helal et." "Helal olsun tabi. Sağ Salim git, sağ Salim dön inşaAllah. Vatanımıza iyi bak."deyip kucaklaştılar. Adem güldü. "Hiç şüphen olmasın. Sen de ben dönene kadar buralara iyi bak."dedi gözlerini bana dikerek. Ayrıldıklarında "Senin de şüphen olmasın."dedi Tan. Adem bana döndü. "Hakkını helal et Ceylan." "Helal olsun. Allah yardımcınız olsun."dedim aceleyle. Adem bize veda edip yoluna devam etti. Tan kaşlarını çattı ve tekrar kolunu omuzuma attı. "Siz nereden tanışıyorsunuz?" "Küçük yer burası Tan. Yan komşularımızdan biri onlar. Ben tanımıyordum. Ela tanıttı." "Ela nereden tanıyormuş!"diye gürleyince pot kırdığımı geç fark ettim. "Canım kıskanma bu kadar sen de. Dedim ya, küçük yer burası. Herkes birbirini tanır." "Ne kıskanacağım ben onu! Ben sadece... Amaaan! Neyse ne boşver." Elimi ağzıma götürüp gülmemi engellemeye çalıştım ancak pek becerili olamadım. "Merak etme Tan. Siz birbirinizi bu kadar severken kimse kapmaz Ela'yı."deyince şaşkınlıkla yüzüme baktı. "Öyle mi Ceylan hanım? Senin bugün çok çenen düştü. Ahmet'e söyleyeyim de şu ağzını bir dizginlesin evlendikten sonra."dedikten sonra bu sefer şaşırma hatta şok olma sırası bendeydi. Nereden biliyordu bunu? Yerimde durup öylece Tan'a bakarken "Gol öyle değil, böyle atılır işte."dedi ve güldü. Sanırım bugünkü gol yeme kotamı fazlasıyla doldurmuştum... *** Dolabımı açıp askılıktan aldım ve yavaş yavaş okşadım. O kadar uzun zaman olmuştu ki bir anda karşımda bulunca gözlerim dolmuştu. En büyük hayallerimden biriydi ve galiba zamanı gelmişti artık. Askılığı yatağın üzerine bırakıp banyoya gittim ve bir koşu abdestimi alıp geri döndüm. O kadar heyecanlıydım ki bugün. Bu heyecan birçok şey içindi. Şüphesiz bana çok iyi geleceği kesindi. Üzerimi değişip askılıktakini üzerime geçirdim ve aynaya baktım. Allah'ım bu ne güzel şerefti böyle? Tekrar gözlerim doldu aynaya bakarken. Dışarıdan ayak sesleri geldi ve bir anda kapıyı açan annem "Ceylan'ım hazır mısın kızım-" dedi ve üzerimi görünce şaşkınlıkla durakladı. "Sen onu nereden buldun? Ben saklamıştım onu!"dedi hiddet ve hayret karışık sesiyle. "Anne bunu yaptığına inanamıyorum! Sen nasıl-" "Onunla dışarıya çıkacağını söyleme. Vallahi şurada düşer bayılırım Ceylan." "Tam olarak öyle yapacağım anne. Geçmişte bir takım olaylar yaşadık diye erteledim ama artık kimseyi dinlemeyeceğim." "Kızım yapma. Ahmet seni böyle beğenir mi sanıyorsun!" "Bu umurumda mı sanıyorsun anne!" "Ceylan'ım..." "Eğer karışırsan anne, o buluşmaya gitmem. Haberin olsun!" "Ama-" "Kararını ver. Ya çarşafım ya da Ahmet. Benim kararım çoktan belli." "Tamam tamam. Allah seni ne yapmasın emi! Bilerek bu anı mı kolluyordun?"deyince zafer kazanmış bir edayla gülümsedim. "Hayır anneciğim. Yüce Allah bu anı kolluyordu ki nasip etti elhamdülillah." "Bırak çeneyi şimdi. Hazırsan çık. Çocuğu bekletme daha fazla."dedi ve çıktı sinirle. İlk tesettüre girdiğim zamanlar tam olsun diye direkt çarşaf almıştım ama bütün ailem bana karşı çıktığı yetmezmiş gibi annem sinirden fenalaşmıştı. Hastaneye kaldırılmış, üstüne de bana tonla vicdan azabı çektirmişti. Ben de biraz ortalık durulsun diye ertelemek zorunda kalmış ve ferace, uzun eşarp ile yoluma devam etmiştim. Sonra annem çarşafımı bir şekilde saklayıp unutturmuştu. En sonunda da araya Yeni Zelanda girmişti. Ama bundan sonra daha fazla ertelemek yoktu. Ahmet sağ olsun, onun sayesinde anneme şantaj yapıyor ve her istediğimi yaptırabiliyordum. Bunun için ona fazlaca dua edecektim. Çünkü Çarşaf giymeme bir vesile de oydu. Hazır olduğuma emin olduktan sonra çantamı alıp aşağıya indim ve bana deli gibi kızgın olan annemin gönlünü ve duasını almış, yanağından öpmüş, haber vererek çıkmıştım evden. Bugün içimde öylesine bir huzur, öylesine bir hafiflik vardı ki Allah'a bir kez daha şükrettim. Huzurumun sebebi çarşafım, hafifliğimin sebebi de Ahmet'ti şüphesiz. Durağa kadar yürüyüp gelen dolmuşa binmiş ve çarşıda inip yine yürümüştüm. Namaz vakti gireli beş dakika olmuştu. Hemen bana en yakın olan merkez camiiye gidip kadınlar bölümünde namazımı güzelce eda edip uzun uzun dua ettim Allah'a. Sonra yine kafeye kadar yürümüştüm ağır ağır. Ahmet... İlk tanıştığım andan beri bana tuhaf bir şekilde hep güven veren adam... Bana kendimi iyi hissettiriyordu. Onu daha fazla bekletmeden adımlarımı biraz daha hızlandırmış ve kısa sürede kafeye varmıştım. İçeriye girdiğimde her zamanki dinginliğinde olan kafenin dokuzuncu masasına diktim gözlerimi. İşte oradaydı. Yine arkası dönük oturmuştu. Onu görünce kalbim yine kontrolsüzce çarpmaya başlamıştı. Besmele çekip güzelce bir Ayet-el Kürsi okuduktan sonra gözlerim yerde masaya vardım ve oturdum. Ahmet'ten hiçbir ses yoktu. Merakla gözümü kaldırdığımda şaşkınlıkla bana baktığını gördüm. Ah tabi ya. Çarşafıma şaşırmış olmalıydı. "Ceylan bu sen misin?" Ağır ağır başımı salladım. Gülümserken dudak kıvrımları gözlerine kadar ulaşmıştı. Bir gülümseme bu kadar mı huzur verirdi insana bilmem ama bunu ilk defa tadıyordum. "Çok yakışmış. Hayırlı olsun."dediğinde gözlerim anlık dokundu irislerine ve o an gözlerinin dolduğunu gördüm. "Rüyam boşuna senden saliha kadın diye bahsetmemiş. Bunu bugün bir kez daha iyi anladım."dediğinde dudaklarımdan hemen bir "Estağfurullah." kelimesi döküldü. "Sen bundan sonra benim şükür duamsın Ceylan..."deyince kalbim daha bir hızlandı. Utandığımı görünce boğazını temizleyip konuyu değiştirdi. "Namazdan sonra buluşalım diye önermemin sebebini az çok anlamışsındır. Huzur'un yanından gelirken huzurla dolsun istedim içimiz. Böylece bu, buluşmanın daha bereketli geçmesini sağlayacak. Konuya girmeden önce sana şunu sormak mecburiyetindeyim Ceylan. Benimle ilgili aklında herhangi bir şüphe, soru, sıkıntı var mı? Varsa baştan konuşup çözelim isterim." "Aslında sormak istediğim bir şey var." "Buyur, seni dinliyorum." Derin bir nefes alıp açtım ağzımı. Bunu konuşmak benim için kolay olmayacaktı. İnşaAllah beni yanlış anlamazdı. Sadece nedenini merak ediyordum o kadar ve Ahmet'in mantıklı bir cevabı olduğundan da emindim inşaAllah. "Çok eşlilik konusunu daha önce neden dile getirdiğinizi merak ediyorum." -Bölüm sonu- |
0% |