Yeni Üyelik
37.
Bölüm

~37.Bölüm~

@m.yaprak_epli

"Ceylan yengene söyle, şunları getirin de masaya koyalım, hadi kızım."

Annem...

"Kız Seyhan, bu sehpanın örtüsünü değiştir. Benim sandığımdan yeni bir tane getir, hadi kızım ayıp aaa... Ne derler sonra?"

Annem...

"Gülhan sen de ara babanları bakalım, ne zaman geliyorlarmış?"

Annem...

"Ay vallahi benim bu beceriksiz kızlarım öldürecek beni. Yahu biraz acele edin. Misafirler gelecek. Vallahi bir eksik olsun, rezil olalım, ben o zaman gösteririm size!"

Ve annem...

Dün eve gelip Ahmet'lerin yarın söz kesmek için gelmek istediklerini söylediğimden beri bu haldeydi annem. Önce babamı aramış, her şeyi anlatıp izin almış, sonra da ablamlar, yengemler, ne kadar kadın akrabalarımız varsa çağırıp evi temizletmiş, yiyecek-içecek hazırlığına başlamışlardı. Annem beni hiç dinlemiyordu. Bu kadar hazırlığa gerek yok, israf desem de tek düşündüğü şey el aleme rezil olmamak! Fırat ağabeyimin düğününde de böyle yapmıştı. Benim Ahmet'le evleneceğim kesinleştiğinden beri daha bir abartmıştı bu huyunu. Ahmet'i çok sevmesinin özel bir nedeni mi vardı bilmiyorum.

Bu arada meğerse Ahmet'in babası babamla annemden önce konuşup izin almış. Öyle duydum annemden.

"Ela sen Ceylan'ı alıp yukarı çıkar, hazırlansın. Saat dörde gelmek üzere."

"Tamam Saliha yenge."

"Anne kadınlar neyse de erkeklerin karşısına çarşafımla çıkacağım baştan söyleyeyim."

"Ceylan'ım bugün yapma bari! Bugün senin sözün var kızım."

"Anne onlar bana helal değiller daha. Eğer çarşaf olmasaydı yine eskisi gibi giyinirdim. Süslenip püslenmezdim."

"Ela çıkar şunu yukarıya. Vallahi elimden bir kaza çıkacak."dedi annem elini alnına dayayarak.

Ela hemen koluma girip merdivenlere yönlendirdi. Merdivenleri çıkarken "Çok gitme sen de kadının üzerine. Baksana dünden beri ne kadar da gergin."dedi.

"Sanki onu istemeye geliyorlar ya Allah'ım!"deyince Ela'yla birlikte güldük.

Odaya girince Ela kapıyı kapattı ve "Mukaddes gelmemekte kararlı mı?"diye sordu.

"Üzerine gitmek istemedim Ela. Bir yandan arkadaşı, bir yandan sevdiği adam. Nasıl dayanır ki insan? Benim hâlâ içim rahat değil. Vallahi eğer Ahmet'in rüyası olmasaydı onu sevdiğim halde bile yine Mukaddes ile evlenmesini isterdim."

"Ceylan saçmalama! Bunları geride bırak artık. Mukaddes'in acısı taze. Gelmek istememesi kadar doğal bir şey yok ama bu demek değil ki unutmayacak. Allah kimseye taşıyamayacağı yük vermez. Bu yükü Mukaddes'e verdiyse vardır bir hikmeti. Mutlaka atlatacaktır Mukaddes. Sen de daha fazla bunları düşünüp de canını sıkma. İnan bana, her şey geride kalacak. Her şey yoluna girecek inşaAllah. Sadece biraz zaman, biraz dua ve biraz da dayanışma. Bu kadar..."

"Haklısın Ela. Her zaman yanımda oldun. Allah senden razı olsun."deyip sarıldık.

"Ya siz benim her şeyimsiniz. Herhalde yanı başınızda olacağım deli."dedi ve ayrılıp yüzüme baktı.

"Ee ne giyeceksin? Gerçekten çarşaf mı giyeceksin?"

"Herhalde çarşaf giyeceğim Ela. Ama altına da şöyle güzel bir elbise de giyer, kadınların yanında otururum."deyip kıkırdadım.

"Ay hâlâ inanamıyorum Ceylan. Nasıl cesaret ettin de giydin? Ben henüz kendimi hazır hissetmiyorum."

"Biliyorsun, en başından beri hep istiyordum ama annem hep engel oldu."

"Bilmez miyim? Saliha yengemden küçüklüğümden beri hep çok korkmuşumdur zaten."diye Ela da kıkırdadı.

"Halbuki seni çok sever kuzenler arasından. Hatta hep büyüse de gelinim olsa derdi hatırlıyor musun?"deyince bu sefer birlikte güldük.

"Hatırlamaz olur muyum? Çok güzeldi o günler. Çocukluk hep en güzeliydi. Herkes ayrı bir tarafa savrulup gitti. Şimdi sen evleniyorsun."diye iç çekti.

"Fazla üzülme Ela."

"O ne demek şimdi?"

"Senin düğünün de yakın olabilir demek."deyip Ela'yı bozulmuş bırakırken ben gülmelere doyamamıştım.

Bir tane koluma geçirip "Patavatsız patavatsız konuşmayı bırak da Ahmet'e çocukluk aşkı mevzusunu anlattın mı, sen onu söyle."deyince elimle alnıma vurdum.

"Unuttun değil mi? Ah neden şaşırmadım!"deyip Ela da alnına vurdu.

"Ela aslında unutmamıştım. Tam söylüyordum ki garson bir çocuk çayları getirdi. Ahmet de ev konusuna girince unutuvermişim ya af!"

"Bu unutkanlık senin başına bela olacak. Ki bence olmaya başladı bile. Ahmet senden öğrenmeli ve bir an önce öğrenmeli Ceylan. Yoksa onu nazarında yalancı konumuna düşersin Allah korusun. Daha evlenemeden güveni sağlayamadığınızı düşünecek çocuk."

"Af. Ela ne yapayım? Biliyorsun, ben çok unutkan bir insanım. Bir dakika sonra bile ne diyeceğimi unutuyorum hemen. Söyleyecektim ya, nasip değilmiş af."

"Bence bugün Ahmet'i çek odaya, konuş."

"Ela herkesin önünde nasıl olur, saçmalama! Hem haram hâlâ o bana."

"Ya öyle değil. Gülhan ablaya söyleriz. O da Saliha yengeye söyler. Sizi odaya çekerler, olur ya evlilik şartlarını konuşmak için yalnız bırakırlar. Yanına da Cansu'yu alırsın."

Cansu büyük ağabeyimin üç yaşındaki kızı oluyordu.

"Ama biz konuşacağımız her şeyi konuştuk kafede."

"Af. Ceylan! Çocukluk aşkı mevzusunu söylememişsin ya. Bu sayede onu söylersin, arada çıkar."

"Mantıklı aslında. Haklısın Ela. Ben hazırlanayım, sonra gider Gülhan ablamla konuşalım. Ama mutlaka bana hatırlat tekrar Ela. Biliyorsun, unutuyorum."

"Tamam tamam, sen merak etme. Ee ne giyeceksin?"

"Ya bilmem ki. Aslında Yeni Zelanda'dayken çok güzel siyah bir elbise almıştım. Hem şık, sade ve gösterişsiz. Üstüne de çiçek motifli krem bir baş örtüm var. Uzun ama. Onları giyeyim. Sen de bak bakalım. Güzel oluyor mu?"

"Tamam tamam olur. Hadi sen git hazırlan. Ben seni burada bekliyorum."

Giyeceğim şeyleri seçip hemen banyoya geçtim. Sabah duş almış olmanın rahatlığıyla abdest aldım ve hazırlanıp hemen yan odaya geçtim.

"Nasıl olmuşum Ela?"deyip etrafımda döndüm.

"Of be! Bu ne güzellik? Dediğin kadar varmış elbise. Ve o eşarba bayıldım Ceylan. Hemen bana da bir tane alıyoruz. Sana acayip yakışmışlar. Ahmet seni böyle görse var ya direkt büyülenir ve ayağı takılıp yere düşer."

"Ela!"

"Tamam tamam, sustum."deyip güldü.

"Olmuşsa üzerine çarşafı giyeyim."

"Vallahi ben bile aşık oldum sana. Çok güzel oldun."

"Bence sen elbise ve eşarba aşık oldun Ela."

"Vallahi saklayamayacağım, öyle."

Araba sesi gelince Ela pencereye koştu.

"Ela geldiler deme kalpten gideceğim."

"Yok yok babanlarmış."

"Oh!"diye rahat bir nefes verdim. Babamlar işleri dolayısıyla hep geç gelirlerdi. Arada erken geldikleri de olurdu ama o da çok nadir.

"Kızlar hadi hazır değil misiniz daha?"diye kapıyı tıkladı Seyhan.

"Geliyoruz. Hadi Ela çıkalım artık buradan."

"Evet. Yoksa Saliha yenge bizi doğrayacak bu sinirle."deyince güldüm ve Seyhan ile birlikte aşağı indik. Çarşafı daha gelmedikleri için giymemiştim. Aşağı inip de üzerimi gören annem "Allah'ım ay ay ne de güzel olmuş benim küçük kızım."deyip yanaklarımdan öptü ama elimdeki çarşafı görünce "sen iflah olmazsın" bakışı attı.

Biz hanımlar mutfağa geçip babamların getirdiği eşyaları yerleştirirken babam ve diğerleri de üzerimi görüp annemle aynı tepkiyi vermişlerdi. Babamın zaten çarşafımla bir sorunu yoktu. Kimsenin yoktu. Annem el âlemin lafını çok önemsiyordu, hepsi bu...

"Geldiler geldiler..."diye içeriden bağıran Gülhan ablamla az daha kalp krizi geçiriyordum. Allah'ım Sen kalbime mukayyet ol.

"Ceylan hadi."diye önden çıkan Ela ile ben de tam çıkıyordum ki telefonuma gelen mesaj ile durmak zorunda kaldım. Bu da kimdi? Bir dakika! İsmini yazmıştı. Adem'di bu.

"Ela dur!"

"Ne oldu kız?"

"Adem bana mesaj yollamış."

"Ne?"

"İyi de telefon numaramı kim verdi ona..."

-Bölüm sonu-

Loading...
0%