Yeni Üyelik
6.
Bölüm

~6.Bölüm~

@m.yaprak_epli

"Aa siz?"deyip şahadet parmağımı ona doğru doğrulttum ve devamını getiremedim şaşkınlıktan.

"Selamün aleyküm kızım?"diyen kadın benim aksime sırıtıyordu bana. "A benim deli kızım. Size geçen gün birlikte taksiyle geldiğim o tatlı kızı anlatmıştım ya? Bak, bu o işte."diye beni gösterip Hümeyra'ya güldü.

"Aa yani Ceylan abla mıymış o kız?"

"Demek sen Saliha'nın kızı ve benim deli kızımın öve öve bitiremediği şu Ceylan'sın ha kızım?"

"Aleyküm selam, estağfurullah. Siz de dün akşam bana o lezzetli sarmaları gönderen Melek teyze olmalısınız?"deyince karşılıklı gülüştük.

"Çok güzel bir tevafuk bu canım."

"Haklısınız. Biraz şaşırttı ama tevafuk sonuçta."deyip gülümsedim. Cidden hâlâ büyük bir şaşkınlık içerisindeydim.

"Kız Saliha niye bu güzel kızın senin kızın olduğunu söylemedin bana?"

"Ayol ben ne bileyim şekerim? Zaten yurt dışından daha yeni döndü. Biz bile yüzüne hasret kalmıştık."diyen annem başta gülse de sonradan özlemle başımı okşamıştı.

"Evet, biliyorum. Takside bol bol sohbet etme fırsatımız oldu. Değil mi Ceylancığım?"

"Öyle Melek teyze."deyip ellerimi önümde bağladım. Şu an sohbetin ana konusu olmak fazlasıyla utandırmıştı beni. Hiçbir zaman bir ortamın odak noktası olmayı istemezdim.

Bizim aksimize ablamlar ve yengemler kendi aralarında hâlâ sohbetlerini sürdürüyorlardı. Annemle Melek teyze ayrı olarak, sonra ben ile Hümeyra ayrı olarak sohbet ede ede tüm hanımlar bir pasaja girdik.

Pasajın girişinde sağdaki dükkanda kumaş, soldaki dükkanda ise ayakkabı satılıyordu. Annemler ve Melek teyzeler kumaş satılan dükkanın önündeki tezgahtan kumaş bakmaya başladılar. Ben de sıkılıp etrafıma bakmaya başladım. O sırada telefonum çaldı. Arayan Elzem ablaydı. Hayırdır inşaAllah?

"Alo? Selamün aleyküm?"diye ingilizce konuştuğumda Hümeyra şaşkınlıkla yüzüme baktı. Sonra da Melek teyze ve annemler aynı şekilde baktı bana. Bunun üzerine ben de onlardan uzaklaşıp karşımızdaki ayakkabı dükkanına yaklaşarak konuşmaya başladım. Orada bir yıldır böyle konuştuktan sonra ailemin yanında ingilizce konuşmak bir tuhaf gelmişti.

"Aleyküm selam Ceylancığım? Nasılsın kuzum?"

"Elhamdülillah iyiyim ablam. Sen nasılsın?"

"Hamdolsun. Çok iyiyim. Nasıl gidiyor tatilin?"

"İlk günüm hiç fena geçmiyor gibi. Annemlerle düğün alışverişindeyiz."deyince Elzem abla güldü.

"İyi iyi. Allah muhabbetinizi artırsın. Ceylancığım aslında senden bir ricam olacaktı. Tatildesin biliyorum ama..."

"Estağfurullah ablam. Söyle lütfen."

"Ya yeni bir kitabı çeviriyoruz da yazarı Hintli ve kitap eski tarihçedeki bir dille yazılmış. Ofisteki hiçbirimiz çevirmeyi başaramadı. Sonra aklıma sen geldin. Senin Hintçen çok iyi. Sana mail atsam bir bakar mısın acaba?"

"Ay abla dert ettiğin şeye bak, tabi ki bakarım. Sen at, ben eve dönünce bilgisayardan incelerim biiznillah."

"Ya şu an beni ne kadar mutlu ettin biliyor musun? Dünden beri kafayı yedim bu kitap yüzünden."deyince gülmeden edemedim. Sonra pasajın girişine kaydı gözüm. İçeriye asık suratlı bir adet Ahmet girmişti. Sabahki beyaz tişörtünün üzerine koyu lacivert bir kapüşon giymişti. Bu haliyle tıpkı bir liseliye benziyordu. Bir dakika! Onun ne işi vardı burada?

"Anne ya! Neden her alışveriş yaptığında beni çağırıp bu işkenceyi çektiriyorsun? Mehmet'i de yanına alsana. Camide bir ton işim var benim."deyince Melek teyze oğlunun yanağını sıkıp güldü.

"Mehmet araba kullanmayı bilmiyor ki oğluşum. Biliyorsun arabalara pek güvenemiyorum ama sen sürdüğünde içim rahatlıyor."

"Geçen seferki gibi bütün dükkanı satın almadınız inşaAllah değil mi?"deyip söylenince gülmeme engel olamadım. Bu sayede Ahmet beni fark edip arkasına döndü ve yine göz göze geldik. Hemen gözlerimi çekip gülüşümü toparladım. Hay Allah! Bu iyi olmadı işte. Onunla göz göze gelince tuhaf hissediyordum. Mukaddes aklıma geliyordu. Allah'ım ne olur, Sen bu kontrolsüz hareketlerimi affet ve bütün şerlerden koru.

İkimiz de aynı anda gözlerimizi çekince Elzem ablanın sesini duydum. Ah! Onu tamamen unutmuştum.

"Ceylan?"

"Efendim abla?"diye tekrar ingilizce konuşunca Ahmet de şaşırdı. Ne oluyor bu abi kardeşe de sürekli şaşırıyorlardı? Çok mu komik konuşuyordum acaba?

"Bir an konuşmayınca telefon kapandı zannettim."

"Yok abla. Dalmışım. Kusuruma bakma."

"Yok. Önemli değil canım. Ee anlat bakalım..."

Oradaki herkesin varlığını unutmuş gibi Elzem ablayla sohbet etmeye başladım. Yerimde duramayacağımı anlayınca bir annemlere, bir ayakkabı dükkanına doğru gidip geliyordum konuşurken. Annemler hâlâ hangi kumaşları alacaklarını tartışıyorlardı.

Elzem abla bir yaşındaki küçük oğlunun yaramazlıklarını anlatıyordu ve ben de gülümseyerek dinliyordum. Bebeklere bayılıyordum. Haliyle dinleyince aklımda canlanıyor ve refleksle gülümsüyordum. Onu dinlerken bir ara fark etmeden yolun tam ortasında durmuşum. Tabi arkamdan gelen bir sürü ayak ve erkek sesini fark edememiş ve istemsizce arkama dönmüştüm.

Aman Allah'ım! Bunlar, boyları en az bir zürafa kadar uzamış yeni yetme erkek liselilerdi. Bir sürü kişiydiler ve şu an üzerime doğru koşuyorlardı. Beni de görmüyorlardı zaten. Kesin ezerler diye düşünürken iyice yaklaşıverdiler. Neye uğradığımı şaşırıp annemlerin yanına kaymayı düşünüyordum ki koluma yapışan bir elle bir anda yüzümü bir göğüse gömülmüş buldum. Telefonum da elimden uçup ayakkabı dükkanının önünde sıralanan bir tane ayakkabının içine girmişti.

Allah'ım ne olur o olmasın. Ne olur bir hanım olsun. Biliyorum, göğsü dümdüz ve bu bir erkek parfümünün kokusu ama en azından bana helal bir erkek olsun ne olur! Ne olur!

İkimiz de aynı anda birbirimizden uzaklaşıp önümüze bakmaya başladık. Şu an o kadar çok utanıyordum ki, yetmemiş gibi bir de sürekli aklıma Mukaddes geliyordu. Allah'ım Sen yardım et.

"Bı-ben çok özür dilerim. Hakkınızı helal edin. O çocukların öyle koştuğunu görünce..."

"Yok. Önemli değil. Siz de hakkınızı helal edin."deyince tahminimce o bana etti, ben de ona. En azından birbirimiz üzerinde hakkı kalmasın.

Ahmet'i boş verip ayakkabılara doğru gittim ve tek tek içlerine bakıp telefonumu aramaya başladım.

"Bu galiba?"

Ahmet eğilmiş bir vaziyette bana kırmızı kılıflı bir telefon uzattığında şaşırarak ona baktım ama üzerinde çok durmayıp telefonu aldığım gibi incelemeye başladım. Evet, benimdi.

"Evet. Allah razı olsun."

"Ecmain olsun."diye fısıldadı.

Bu durumdan hiç hoşlanmamıştım. Bu ortamda daha fazla durmak istemiyordum.

"Ceylan abla iyi misin sen?"diye yanıma endişeyle gelen Hümeyra'yla ona baktım. Üzerime bakınıyordu yaralanmış mıyım diye.

"Elhamdülillah. İyiyim canım." Sesimin soğuk çıkmasını engelleyemedim ne yazık ki.

"Bu çocuklar hiç önlerine bakmazlar mı ya! Az daha eziyorlardı seni. Allah'tan ağabeyim buradaydı da bir kaza çıkmadı."

Ahmet de benim için endişelenmiş görünüyordu. Her an tetikte duruyordu. Onu görmezden gelip etrafıma bakınmaya başladım. Annemler yoktu.

"Annemler nerede Hümeyra?"

"Şuradaki mutfak eşyası satan dükkana girdiler abla."deyip parmağıyla bir yeri gösterdi.

"İyi. Geldiklerinde onlara söylersin. Ben eve gidiyorum."

"Neden? Kendini kötü mü hissediyorsun abla?"

"Yok canım. Çevirmem gereken bir kitap vardı. İş arkadaşlarımdan biriyle konuştum az önce. Onu halletmem gerekiyor."

Yalan değildi. Bu da vardı nedenler arasında ama asıl neden gerçekten gitmek istediğimdi. Ahmet buradayken ben burada durmak istemiyordum.

"Ha anladım abla. Tamam, ben onlara söylerim. Sen gidebilirsin."

"Allah razı olsun canım."deyip kolunu sıvazladım. Hümeyra hemen inanmıştı ama Ahmet pek kanmışa benzemiyordu.

Onlara veda edip pasajın girişine doğru hızlıca yürümeye başladım. Yoksa gelecekti arkamdan biliyorum.

"Bir dakika bekler misiniz lütfen?"

Al işte! Ne yapacağım ben şimdi? Onunla konuşmak istemiyordum. Allah'ım sen yardım et...

-Bölüm sonu-

Loading...
0%