Yeni Üyelik
8.
Bölüm

~8.Bölüm~

@m.yaprak_epli

"Evet o."

"Ne?"

"Müezzin olan Ahmet mi dedin ya? Ben de 'evet o' dedim Ceylan."

"Ah!"deyip alnıma vurdum. Yine dışımdan konuşmuştum! "Ne hazırlamamı istersin peki?"

"Özel bir şey yapmana gerek yok. Birkaç patates kızartsan yeterli. Bir saate kalmaz çıkarız zaten."

"Tamam."

"Sağ ol Ceylan gözlüm. Kolay gelsin."deyip yanağımdan öptü. Herkes bana böyle hitap ediyordu. Zaten annemin dediğine göre gözlerim ceylana benzediği için adımı öyle koymuşlardı.

"Rica ederim. Ben Ela'yı da alıp aşağı ineyim. Hazırladığımızda sizi çağırırız."dediğimde Tan gözleriyle onaylayıp odasına gitti. Ben de üstüme uygun bir şeyler almak ve Ela'yı çağırmak için kendi odama gittim.

***

"Vallahi ben de bilmiyordum Ceylan. Yani Ahmet ve Tan çok farklı kişiler. Ne ara arkadaş olmuşlar, ben de hiç bilmiyorum."dedi Ela salatayı hazırlamaya girişmişken.

"Ay! Ay!"diye geri çekilip metal kaşığı uzaktan tavaya daldırmaya çalıştım. Niye bu kadar sıçrıyor bu yağ, hiç anlamıyorum! Patates kızartmasının sevsek de yağından çok çekiyorduk şüphesiz ve ne yazık ki kardeşlerim en çok bunu seviyorlardı.

"Allah Allah! Tan beni şaşırtıyor doğrusu. Yani Ahmet'le arkadaşlık etmesi benim için çok sevindirici bir şey. Sonuçta Hz.Ali 'Bana arkadaşını söyle. Sana kim olduğunu söyleyeyim' diye boşuna konuşmamış. İnşaAllah Tan Ahmet'i örnek alır da doğru yolu bulur. İkizi olarak bazen ben bile etkisiz kalıyorum bu durumda ama arkadaş farklı, arkadaş örnek alınır. Rabb'im mübarek kılsın."

"Amin."diyen Ela'nın yüzünde huzurlu bir tebessüm gördüm. Bu dualarım hoşuna gitmiş gibi görünüyordu.

Ben patatesleri kızartmayı bitirmiş, Ela da salatayı hazırlayınca birlikte masayı kurmaya başladık. Ayrıyeten çay da demlemiştik hepimiz için. Sohbet ederek yapmak çok eğlenceli olmuştu. Ela iyi ki gelmişti. Mukaddes de bir an önce gelse ne iyi olurdu.

Masayı hazırlamayı bitirince Ela çaylarımızı alıp salona geçti. Ben de Tan ve Ahmet'i çağırmak için yukarı çıktım.

"Tan yemek hazır."deyip kapıyı tıklattım ama kapı bir anda Ahmet tarafından açılınca ikimiz de hızlı bir şekilde yere baktık. Çünkü yine göz göze gelmiştik. Bu çok kötü hissettiriyordu. Allah'ım Sen affet.

"Şey, Tan banyoya gitmişti."demesinden hemen sonra Tan banyodan çıktı.

"Hazırladınız mı?"

"Evet. Hadi çabuk yiyin de soğumasın."

"Ellerinize sağlık."dedi Ahmet'le birlikte.

"Afiyet olsun."

Onlar önden inip mutfağa geçtiler. Ben de çaylarını doldurup Ela'nın yanına gittim. Biraz sohbet ettikten sonra kapı çalınca ev alışkanlığımız gereği "Ben bakarım."diye bağırıp kapıya koştum ama Ahmet'in evde olduğunu hatırlayınca buna pişman olmuştum. Ah! Ne kadar da unutkandım böyle.

Ela da hemen arkamdan gelmişti. Kapıyı açıp da Mukaddes'i görünce yüzümde güller açtı.

"Selamün Aleyküm? Naber kızlar?"diye neşeli bir şekilde bağırarak içeri girdiğinde Ela'yla aynı anda şehadet parmaklarımızı dudaklarımıza götürdük. Mukaddes buna bir anlam veremezken biz Ela'yla sessizce güldük. Tabi bilmiyordu Ahmet'in burada olduğunu.

"Aleyküm selam. Hoşgeldin Mukaddes."diye güldüğü belli olan sesiyle karşılık veren Tan'dan sonra Mukaddes'in şaşkınlıktan ve biraz da utançtan gözleri büyüdü. Mutfak hemen ana kapı girişinin sağındaydı.

Ancak sonra kendini toparlayıp mutfak kapısının oraya gitti.

"Hoşbuldum Tan. N-asıl-"diye devam edememişti. Ahmet'i görmüş olmalıydı. Ela'yla biz kıkırdamaya devam ederken Mukaddes sözlerine kekeleyerek devam etti.

"Na-nasılsın in-inşaAllah ?" Ah be enişte bey! Bizim kızı ne hale getirdin böyle? Ela'yla hâlâ gülüyor, Mukaddes de gözleriyle bize kızıyordu.

"İyiyim ben hoca hanım. Teşekkür ederim. Sen nasılsın?" Tan'ın sesi hâlâ gülerek çıkıyordu. Acaba bir ihtimal Mukaddes ve Ahmet'in arasındakileri biliyor olabilir miydi?

"E-elhamdülillah bı-ben de iyiyim."deyip yere baktı Mukaddes.

"Niye sürekli kekeliyorsun? Gelirken köpek falan mı kovaladı?"demez mi Tan, Ela'yla salona kaçıp kapıyı kapattık ve daha fazla dayanamayıp kahkahalarla gülmeye başladık. Mukaddes de çok geçmeden gelip kanepedeki büyük yastığı kaptığı gibi ikimizi kovalamaya başladı.

"İnsan bir haber verir değil mi? Öldüm konuşana kadar!"diye bizi kovalamaya devam eden Mukaddes'le gülmekten karnıma ağrılar girmişti. Yüz ifadesi sinirlenirken daha çok komikleşiyordu. Gücüm kalmadı ve kaloiferin oraya yığılıverdim. Sonra Mukaddes ve Ela da yanıma gelip oturdular. Bir süre gülmemiz dinip birazcık dinlendiğimizde ayağa kalkıp "Ben gidip Mukaddes'e bir çay koyayım."dedim ve Mukaddes'in itirazlarına kulak asmadan mutfağa gittim.

Beyler sohbet ederek yemeklerini yemeğe devam ediyordu. Beni fark ettiklerinde Ahmet susup başını eğdi. Tan ise "Mukaddes iyi olabildi mi?"diye sordu ama ben anlamadım.

"Nasıl yani?"

"Sürekli kekeliyordu ya hani?"deyince gülmemi zor tuttum. "Bana köpek değil, tavuğun kovaladığını söyledi."deyince Ahmet'le aynı anda güldük ama tabi seslerimiz çıkmamıştı.

"İyi iyi. Hamdolsun."deyip dolaptan bir çay bardağı alıp önce demini doldurdum. Suyu da koyacakken biraz elime dökülmesiyle tiz bir ses çıkardım. Tan ve Ahmet bunu fark eder etmez kalkıp yanıma geldiler.

Tan "Dikkat etsene be kızım!"deyip elimi alırken Ahmet soğuk suyu açınca elimi oraya tuttu. O sırada içeriye kızlar da gelmişti. Tan'ın yüzündendi. Endişelendiği zaman hep sesi yükselirdi.

"Ceylan ne oldu eline?"

"Önemli değil Mukaddes. Biraz sıcak su döküldü sadece."

"Yandı mı?"diyen bu sefer Ela'ydı.

"Kör müsün? Yandı tabi!"diye çıkışan Tan ile kolunu çimdikledim. Ne diye kıza bağırıyordu sanki! Ela gözleri dolu bir şekilde hızlıca dışarı çıkarken Tan sinirle içini çekip peşinden gitti. İnşaAllah çok kırılmamıştır. Ah Tan!

Tan'dan sonra Mukaddes onun yerini alırken elimi okşayıp inceledi. Okşarken biraz sızladı. O sırada Ahmet'in de yüzünün buruştuğunu gördüm.

"Bu böyle olmayacak. Evde yanık kremi var mı?"deyince Mukaddes ona baktı. Sonra elime döndü.

"Önemli değil. Geçer şimdi."

"Canınız acıyor. Önemli değil de ne demek! Krem sürersek hem acıyı hem de yanığı dindirir. Nerede?"

"Şey... Buzdolabının orada ecza dolabı var."deyince Ahmet aceleyle oraya gitti. Bu kadar kızmasına ben de, Mukaddes de şaşırmıştık.

Kremi Mukaddes'e uzatınca şefkatle onlara baktım. Ruhumu okşuyorlardı. Muhteşem bir çift olurlardı kesin.

Mukaddes kremi sürdükten sonra mutfağa önden Tan, arkasından Ela geldi. Ela biraz ağlamış görünse de şu an ikisinin de yüzü gülüyordu. Tan nasıl gönlünü almıştı, merak ediyordum. Ela'ma kızmasınında ayrı hesabını soracağımı aklıma not etmeyi unutmadım.

"Elin nasıl oldu?"

"İyi ya. Niye bu kadar endişeleniyorsunuz?"

"Yanık ciddi bir şeydir Ceylan!"dedi Mukaddes.

"Alt tarafı ufacık su döküldü yahu."deyince Tan ve Ahmet aynı anda "Ufacık mı!"deyip kızdılar. Ben de pes edip başımı önüme kıstırdım. Sonuçta onlar görmüşlerdi ne kadar su döktüğümü. O yüzden konuşmadım daha fazla.

***

"Ee?"diye telefonu kulağımın ve omuzumun arasına yerleştirip hamurumu yoğurmaya devam ettim.

"Ee'si özür diledi. Ben de kabul ettim."

"Ne yani, yüzünün o kadar gülmesine sadece bir özür kelimesi mi sebep oldu?"

"Ceylan sonuçta peşimden de geldi. Daha ne yapsın çocuk?"

"Ne bileyim? Yüzünün o kadar güldüğünü görünce ben de bu çocuk ne söyledi de bizim kız böyle mutlu oldu dedim." Ela çabuk kırılan bir kızdı en nihayetinde. "Sadece özür diledi ha?"

"Af Ceylan! Evet. Sadece özür diledi."deyip içini çekti Ela.

"Tamam tamam ya. Şaşırdım sadece o kadar."

"Sen ne yapıyorsun?"

"Fırat ağabeyimin akşam akşam canı birden poğaça istemiş de şimdi hamurunu yoğuruyorum!"deyip göz devirdim. Ela ise güldü. Gerçekten Fırat ağabeyimi anlayamıyordum. Akşamları canı tuhaf tuhaf şeyler ister ve yemezse kıyameti koparıyordu. Gerçekten Allah eşinin yardımcısı olsun.

"Bir gün ağabey katili olacağım! Adamın canı sürekli benim yaptığım şeyleri çekiyor nedense? Neymiş efendim? Ben daha güzel yapıyormuşum!"

"Ee demek ki gerçekten güzel yapıyorsun ki böyle söylüyor."

"Elaaa!"deyince yine güldü. "Burada hamurla nikah kıyacak kıvama geldim neredeyse!" Ela hâlâ katıla katıla gülüyordu.

"Tamam tamam, neyse. Yarın Mukaddes'le eve bekliyorum sizi. Sözümüzü unutma. Sırayla birbirimizin evine gideceğiz. Sonuçta bir ay kalacaksın. Bugün biz geldik. Yarın siz bana."

"Ne hazırlayacaksın bize?"

"Gelirsen görürsün. Gelmezsen küs şansına. O kadar güzel yemeği kaçıracaksın."

"Ooo o zaman gelmemek olmaz. Başımızın üstüne."deyince Ela güldü ve "Neyse annem çağırıyor. Yarın görüşürüz."dedi.

"Allah'a emanet ol Ela."

"Sen de fıstığım."diye öpücük atıp kapattı. Bu kız bir alemdi ya.

Hamuru yoğurmayı bitirip üstünü örttüm ve dinlenmeye bıraktım. Sonra da üzerinde hamur kuruyan ellerimi ovuşturarak iyice bir yıkıyayınca kapı zilinin sesini duydum.

"Ceylan bakar mısın abim kimmiş?"

"Pekiii."diye içeriye bağırıp elimi kuruttuğum gibi kapıya koştum. Ahmet'ti gelen.

"Hayırlı akşamlar."deyince başımı salladım. "Tan telefonunu bende unut-"diye devam edemeden yüzüme bir saniyelik bakıştan sonra kafasını başka yere çevirip gülmeye başladı. Ya da gülmesini durdurmaya çalışıyor gibi görünüyordu.

Da... Niye güldü birdenbire anlayamadım? Ben ona şaşkın şaşkın bakarken tekrar bana bakıp konuşmaya çalıştı ama yine güldüğüyle kaldı. Neler oluyor ya! Sinirim bozulmuştu.

"Özür dilerim..."dedi kahkahalarının arasından ama ben hâlâ bir şey anlamış değildim.

"Kim gelmiş Ceylan?"diyen Tan yanıma gelince yüzüme baktı ve o da Ahmet gibi gülmeye başladı.

"Ne oldu ya? Ne gülüyorsunuz?"diye ağlamaklı dururken Tan şehadet parmağını gülmekten güçlükle doğrultup "Yüzün... Ahahaha..."deyince hemen portmantodaki aynaya koştum.

Haaa!!!

Yüzüm hamura bulanmıştı. Kaşlarımın üstü, yanaklarım, burnumun ucu ve altı hep un olmuştu.

Rezil oldum!

Demek bu yüzden gülüyorlardı...

-Bölüm sonu-

Loading...
0%