@m_mars_s
|
ARAF'TAN... Gözümün önüne yine Aryama çarpacak araba sahnesi canlandığında, hızla yüzümü sıvazladım ve o olayı kafamdan atmak amacı ile viski dolu bardağı kafama diktim. Ben olmasaydım Arya'm ölecekti, benim minik kızımı o doyumsuz toprağa koyacaktım? Daha sarılıp, öpememişken birde... Sol gözümden düşen yaşı hızla sildim ve hırsla bardağı sıktım. Halit baba bu halimi görse eminim ki parçalardı beni 'ah evlat! Ben sana demedim mi aşk lanetlidir, mutluluk ile kutsanmamış, acının evladıdır diye.' Söylenir dururdu. Histerik bir şekilde güldüğüm sırada kapımın çalındığını duydum ve hemen kendimi toparladım. Ne olursa olsun kimse beni böyle görmemeli, düşmanlarımın kulağına bir zaafımın olduğu bilgisi asla gitmemeli. "gel!" Kapı açılıp Serhat'ın sadece kafası gözüktüğünde kaşlarım çatıldı. 'Ne yapıyor bu geri zekâlı?' diye içimden söylenmeden edemedim. "Ne yapıyorsun Serhat? Kız çocuğun odasına mı giriyorsun, ne bu temkinli, ergen hareketler?" Serhat tamamen içeriye girip elini ensesine atıp kaşımış gibi yaptığında anlamıştım utandığını. Oflayıp başımı koltuğun kısmına yatırıp gözlerimi tavana diktiğimde Serhat konuşmaya başlamıştı ama pek umurumda değildi. "Abi, Halit baba yarın akşam yemeğine davet etti. Önemli bir konu hakkında konuşacakmış." "telefon ile neden beni arayıp haber etmedi de seninle haber gönderdi? Yine telefonlar dinleniyor mu?" "Aslında olaylar tamamen çok farklı abi. Halit baba biliyorsun ki iki hafta önce cumartesi Kıbrıs'a gitmişti, kumar için. Kara Murat ve Cengiz de oradaymış..." Serhat sustuğun da başımı kaldırıp Serhat'a baktım. Kaşlarımın çatıldığını hissedebiliyordum. Bir şeyler dönüyordu ve benim bu dönen şeyden haberim yok. "Ee ne olmuş yani? Normalde de gider Kara Murat ile Cengiz kumar için Kıbrıs'a?" "Biliyoruz da Halit babaya tuzak kurmuşlar aslında. Hatırlarsın ki Halit baba bundan iki ay önce Ruslar ile alışverişi kesti, eh Kara Murat ile Cengiz en çok Ruslarla alışveriş yapardı. Zarara uğradılar, masada da itiraz ettiler ama Halit baba bıçağını masaya koyunca sustular. Cengiz elimizde iki haftadır ahırda tutuyor Halit baba, Cengiz her şeyi söyledi. Kara Murat uyuşturucu işine girmiş kimsenin haberi olmadan. Ülkeye Ruslar tarafından hazırlanan Kokaini ülkeye sokup zengin kesimlere satıyormuş. Tabi Halit baba alışverişi bozunca 20 Milyon dolar zarara girmiş. Bizler ise tek silah işini biliyorduk, alttan iş yürütüyormuş şerefsiz." Serhat'ın söyledikleri beynimde bomba etkisi yaratmıştı. Ben bunların hiç birini bilmiyorum ve kimsede beni uyarmamıştı... "Baba nasıl? Benim niye en son haberim oluyor! Serhat sen benim adamım değil misin? Lan nasıl olurda en son bana dersin!" Sinirden elim titrerken masadan nasıl ve ne zaman kalkıp Serhat'ı duvara yapıştırıp hesap sorduğumu bilmiyordum. Yakasından tuttuğum Serhat'ı serbest bıraktığım da bir kaç kez öksürdü ve ellerini önünde birleştirip, başını eğip "Özür dilerim abi ama Halit baba özellikle sana dememem için tembihledi beni. Arya ile o kadar meşguldün ki baba seni rahatsız etmek istemedi ve evet baba iyi. Bu tuzağı önceden bildiği için önlemeni almıştı." "Baba Aryayı nereden biliyor?" "Bilmiyorum..." "Siktir..." Her şey üst üste geliyordu. Siktir, siktir, siktir... Derin bir nefes aldım ve çenemi sıvazladım. Bir şeyler düşünmek ve bulmak adına gözlerimi masamın üstünde gezdirirken gerilmeden edemiyordum. Pekâlâ, Aryayı daha çok korumaya almam lazım ama nasıl? "Baba nerede?" "Hemen bakıyorum" Serhat cebinden telefonu çıkarıp bir şeyler yaparken bende bitmiş olan viskimi yeniden doldurup büyük bir yudum aldım. Yapacak bir şeyim yoktu. Gözlerim pencereye kaydığında bahçedeki büyük çınar ağacın üstüne konan beyaz kuş dikkatimi çekmişti. Dikkatlice bakarken yanına gelen siyah kuş ile istemsizce gülümsemiştim. Beyaz Arya'm, siyahta bendim. Öyle onlara bakarken gök gürültüsü ile hızlıca uçmuşlardı. Öylece arkalarından bakarken Serhat'ın sesi ile bakışlarımı pencereden çekip Serhat'a diktim "Abi şuan evinde, müsait." "Arabayı hazırlayın, şimdi çıkıyoruz" "Tamam abi." Tekrardan ağaca dönüp baktığımda orada kuşu görmeyince başımı iki yana salladım ve odadan çıktım. Sağ tarafta kalan merdivenlere doğru ilerlerken bir yandan da telefonu çıkardım ve rehbere girip 'Berke'yi aradım. Telefon çalarken merdivenleri bitirdim ve çıkışa doğru ilerledim. Berke'nin sesini duyunca cevap verdim. "Alo" "Beni iyi dinle Berke, senden isteyeceklerimi kimse bilmesin. Halit babanın Kara Murat ile Cengiz'in şu olayını bir araştır. Bana rapor et, ha birde bana koruma gönder, sadece benim sözüme itaat etsin Halit Baba'nın seçtiği ve eğittikleri dışında olsun. Belki bir kaç güne ortalık karışabilir." "Tamam, abi hemen hallediyorum. Bir kaç saat içinde elinde olur belge. Korumalardan ise benim korumalarımı göndereyim abi? Biliyorsun hepsi en üst düzeyden eğitimlerden geçti ve sadakatle bağlı olacaklarından emin olabilirsin. Ne dersin?" "Olur gönder" "Tamam, abi hemen o da bir kaç saatte kapında olur." "Tamam" Deyip kapattım ve arabaya bindim. Serhat kullanırken arabayı bende elime arabada bulunan tableti aldım ve mailere bakmaya başladım. Pek bir şey yoktu, bir kaç önemli gördüğüm mailere geri döndükten sonra tableti indirdim ve Serhat'a ithafen "Bu saldırıdan sonra masadan ses çıkmadı mı?" "Hayır çıkmadı. Halit baba bu saldırıdan sonra masayı toplattı ve ölüm emrini verdiğini söyledi. Kimseden zaten ses çıkamazdı, Kara Murat'ın Rusya'ya kaçtığını düşünüyor baba, bundan dolayı Dimnitlerle iletişime geçti. Her ne olursa olsun bizlere bağlılar Dimnitler." "Rusya'ya kaçmamıştır, Fransa'da ki kendine ait olan evine kaçmıştır. Kimsenin haberi olmadığını düşünüyor zavallı. Yarın babanın önüne atarım leşi. Peki ya Cengiz? Ondan haber yok mu?" "Cengiz hâlâ ahırda tutuyor baba, büyük ihtimalle Kara Murat'ın çıkmasını ya da bulunmasını bekliyor. Bilmiyorum" Kafamı 'tamam' anlamında sallayıp konuşmayı kesip camdan dışarıya bakmaya başladım. Biliyordum ki bu akşam ya kan dökülecek ya da tatlıya bağlanacaktı. Eğer kan dökülürse bu ya Aryanın ya da babamın kanı dökülecek. Huzursuzluk kol gezerken, gerginlikten dolayı kaşlarım olabildiğince çatılmıştı. Birazdan her şey açığa çıkacaktı... ARYA'DAN... "Anne süt kalmamış mı?" Buzdolabına boş bakışlar atarken içimde ki sıkıntıyı göz ardı etmeye çalışıyordum, başarabiliyor muydum orası meçhul ama neyse. "Dolapta olması lazımdı kızım" "Baktığım için soruyorum ya anne!" "O zaman kalmamış demek Arya, meşgul etme beni işim var." Buzdolabını kapatıp ofladığım da kek için hazırlamış olduğum malzemeleri geri tekrar yerine koymaya başladım. Bir kek yapıpta ağzımız tatlansın dedim de işte hayat bu ila bir şeyi eksik çıkaracak. Mutfağı elimden geldiğince topladım ve tekerlekli sandalyemin tekerleklerini ittire ittire mutfaktan çıktım ve salona girdim. Kumandayı elime aldım ve önce bedenimi koltuğa atıp sonrada elimle ayaklarımı düzeltim. Derin bir nefes alıp verdikten sonra televizyonu açıp öyle boş boş kanallar arasında gezmeye başladım. Bugün uyuşuktum ve bir o kadar da gergindim. İçimde adlandıramadığım kötü bir his vardı. Öyle gezinirken "Yemekteyiz" programını görene kadar merakla izlemeye başladım. Kavga etmeleri aşırı hoşuma gidiyordu. Ne kadar izledim bilmiyorum ama annemin sesi ile irkildim ve bana seslenen anneme kulak kabartım. "Kızım akşam yemeğine ne yapalım? Canın ne istiyor?" Dudaklarımı büzüp biraz düşündüm ama aklıma bir şey gelmeyince "Bilmiyorum" Dedim. En nefret ettiğim soru 'akşam ne yapalım' sorusuydu. Aklımdan bir tane bile yemek gelmiyordu işte, beynim duruyordu. Annemin söylendiğini duyabiliyordum ama umurumda değildi açıkçası. Tekrardan programa dönüp izlemeye başladım. Başıma neler geleceğini bilmeden, güzel günlerimin yakın zamanda biteceğini, kâbusa uyanacağımı bilmeden izlemeye başladım. Gerçi bilsem dahi bir şey değişmezdi, kaçsam yine de bulurlardı. *** Ve evet bitti. Açıkcası açık havada yazı yazmayı özlemişim. Kulağımda no1 şarkıcısının eşsiz müzikleri, kafam da kurmuş olduğum senaryo, parmaklarımdan akıp giden yazılar... Ah bunu kendime mahrum ettiğim için kızıyorum. Galiba her cumartesi gününü bölüm günü ilan edeceğim. Hadi yine iyisiniz <3 Her neyse, bölüm nasıldı? Yazım hatam varsa lütfen söyleyin yada belirtin. Bir de ben bir konu hakkında konuşacağım. Arkadaşlar eğer topluma açık bir yerde bir şey yaparsanız eleştiri almanız çok Büyük bir ihtimal. Eğer eleştiriye açık biri değilseniz yapmayın. Yeni kitap yazmaya başlamış bir arkadaşımıza betimlemesinin eksik olduğunu, "geçiş sahneleri çok fazla" diye yazdığım için beni aklınca linç etmeye çalıştı. Güzelce uyardım ve bunları dikkate alırsa güzel bir şekilde yazacağına, kitlesinin artacağını söyledim ama maalesef, arkadaş bunları ego olarak algıladı :) her neyse asıl konu bu. Herkes mükemmel değil ama elimizden geldiğince en iyisini yapmaya çalışıyoruz, halka açık bir platformda eleştiri tabikide olacak, önemli olan dikkate alıp tekrardan denemektir. Aşırı derecede zamanında eleştiri aldım, baya sert sert, hevesim kırıldı, istemedim ama sonra dedim ki 'beni destekleyenlere yazık" dedim ve tekrardan başladım. Eleştirenlerin neyi eleştirdiğine bakıp o açığı kapattım ki bir daha kimse yazmasın diye. Önemli olan bu, birisi size bir şeyi söylerse parçalamak yerine dikkate alın. Her neyse zaten bilgili arkadaş engelledi beni wğspxkslağsld içim baya dolmuş bu konu hakkında. Çok boş yaptım bea. Niyseee
S İ Z L E R İ
S E V İ Y O R U M <3
|
0% |