Yeni Üyelik
14.
Bölüm

•DANS

@madamenur

Hepimiz dikkatle yaşlı adamın ne anlayacağına bakıyorduk çok geçmeden konuşmaya başladı.

"Bu gün anlatacağım efsane kurtlar..." dediğinde vücudumdan istemsiz bir titreme geçti.

Demir bunu farketti. Yavaşça kulağıma yaklaşarak konuştu.

"Üşüdün mü?" Dedi fısıldayarak. Başımı olumsuz anlamda salladım. Sonra adamı dinlemeye devam ettim.

"Kurtlar yüz yıllardır mitlerimizi, efsanelerimizi süslerler. İnsanlığın çoğu bu türün varlığını reddetsede ben hâlâ yaşadıklarına insanlar gibi toplumda dolaşıklarına inanırım." Dedi. Tanrım kalbim korkudan yerinden çıkacak gibi çarpıyordu ve tüylerim diken diken olmuştu.

Şok içinde karşımdaki yaşlı adama bakıyordum. Böyle bir saçmalığın varlığında gönülden nasıl inanabiliyordu?

"Kurtlar kabile hâlinde yaşarlar. Bir kurdun eşini gözüyle bile aldattığını göremezsiniz. Her kurt kabilesinin bir lideri bir alfası vardır." Bunu söylediğinde gözleri Demir'e dönmüştü. Demir ise ateşe bakıyordu.

Adamın gözleri anlık Demir'e bakmıştı zaten. Herkes kendini tanıtırken o bana bakmamış ismini söylememişti.

"Alfa sonradan olunan bir şey değildir. Alfa olarak doğulur. Ve alfanın eşi de alfa olmalıdır. Erkek alfa simsiyah halindeyken, dişi alfa yani aşina bembeyaz karla yarışır tüylere sahiptir." Dedi. Bunlar çok tuhaftı ilk kez böyle şeyler duyuyordum kurtlar hakkında.

"Bir kurt asla normal düz bir insana mühürlenemez kurdun eşi de kurt olmak zorundadır!" Diye bir anda bağırınca korkuyla yerimde irkildim.

Demir'in belimdeki eli beni sakinleştirmek için yavaşça okşadı belimi.

Yaşlı adam sinirle bize doğru daha çok Demir'e doğru bakıyordu. Demir'in sinirli gözleri ondaydı.

"Sen gidebilirsin artık Mustafa baba." Dedi Demir ona öfkeyle.

Neden adamı kovuyordu daha adam hikayesini bitirmemişti ki?

"Demir..." diye fısıltı çıktı bilinçsiz ağzımdan.

Bakışları bana doğru döndü ve yavaşça bana doğru eğildi.

"Efendim güzelim, adımı bu şekilde söylemen için doğru yerde miyiz?" Dedi. Sesi öfkeli ve huzursuz çıkmıştı.

"Adamı neden kovuyorsun daha hikayesini bitirmedi?" Dedim aynı fısıltıyla.

"Peki yavrum! Peki!" Dedi kızgınlıkla. Neden kızıyordu şimdi?

Adama başıyla onay verdi ve adam devam etti. Pardon Mustafa devam etti.

"Kurtlar, mühürlendiği kurtları bırakması gibi bir şey söz konusu olamaz. Dişi kurtların doğum süreci 6 ay kadardır. Kurtlar doğururken çok acı çekmezler ve insan formunda doğurduğu söylenir.
Dolunay da kurtlar ne yaptığının bilincinde olmazlar. Bu ağır geçebilir. Ama mühürlendiği kurt yanındaysa çok kolay bir şekilde atlatılır o gece.

En kötüsü kanlı aydır. Kanlı ayda erkek kurtlar daha çok etkilenir. Mühürlüsü yanında olsa bile onun, o an yaşadığı öfke mührünü yaralamasına, hatta bir köyü yok etmesine bile sebep olabilir." Dedi.

Ayağa kalktı ve yürümeye başladı. Ne yani bu kadar mı?

Adam ateşin ışığı kadar gözümüzün önündeydi. Sonra karanlık o içine çekti ve kayboldu.

"Ne yani bu kadar mı?" Dedim. Herkes kahkaha attı.

Utançla Demir'e döndüm. O yüzünde hafif bir gülümsemeyle bana bakıyordu.

"Demir komik bir şey mi söyledim?" Dedim utançla.

"Hayır yavrum. Mustafa baba böyledir. Yarıda keser herkesi merak ettirir." Dedi.

"Neden güldüler o zaman." Dedim.

"Kimse böyle bir tepki beklemiyordu senden." Dedi Aynı gülüşle.

"Anladım." Dedim.

"Hadi etleri hazırlayalım." Dedi adının Kerem olduğunu öğrendiğim adam.

Onlar etlerle uğraşırken ben cebimden yumuşak şekerimi çıkardım.

Ahu bana yaklaşarak merakla elimdekine baktı.

"Sen ne yiyeceksin?" Dedi.

"Yumuşak şeker." Dedim heyecanla.

Yüzünü buruşturdu.

"Nasıl yiyorsun bunu ve neden et yemiyorsun?" Dedi.

Artık elimdekine iğrenç bir şey gibi bakıyordu.

"Çünkü et o kadar sevmem ama Demir çok seviyor." Dedim bir anda. Tanrım bu da nerden çıkmıştı?

Banane Demir'den!

Herkesin gözleri şimdi dikkatle bana dönmüştü.

Ahu yüzüme sırıtarak bakıyordu. Demir'de bana muzipçe bakıyordu. Ve diğer herkes.

"Onu biliyoruz." Dedi Ahu.

Utanmamı daha fazla istemediği için sanırım konuyu kapattı.

Etler hazır olmuş közlerin üzerine mangal teliyle konulmuştu.

Ben de yumuşak şeker paketimi açarak kokusunu içime çektim.

Bir tanesini ağzıma götürerek muhteşem tadını dilimde hissettim.

Ben kendimden geçmiş gibi bunu yerken gözlerim Demir'e değdi.

O da bana, benim yumuşak şekere baktığım gibi bakıyordu!

"Bir şey mi oldu?" Dedim yavaşça.

"Hayır sadece düşünüyordum." Dedi. Neyi?

"Neyi düşünüyorsun?" Dedim merakla.

"Bir gün bu şekere baktığın gibi bana da bakar mısın?" Dedi. Aman tanrım nerden çıkmıştı bu?

"Demir..." Dedim sadece. Bakışları karardı. Olamaz sanırım yine aynı sesimi kullanmıştım.

"Şimdi zamanı değil!" Dedi sert sesiyle.

Sonra bir yere uzanarak uzun ince bir çubuk uzattı. Bu yumuşak şekerim içindi.

Elinden alarak yumuşak şekeri ucuna takıp ateşe doğru uzattım. Kar durmuştu artık ama her an yeniden yağar gibiydi.

Yavaşça kızarınca geri çektim ve üfledim. Çok geçmeden ağzımla buluştu. Çok çok güzeldi.

Bir tane takarak yeniden uzattım.

O da kızarınca geri çektim. Yenilmeye hazırdı. Tam yiyeceğim zaman Demir bana bakıyordu. Sanırım şekerden istiyordu.

Elime alıp Demir'e doğru uzattım.

"Al hadi." Dedim. Elimdekine şokla bakıyordu şimdi.

"Yok yavrum ye sen." Dedi hızla.

"Hadi Demir ye şunu. Tadı çok güzel." Dedi elimdeki şekeri dudaklarına uzatarak.

"Bence sen yemelisin." Dedi yine ısrarla.

"Demir..." Dedim sadece.

"Peki yavrum peki. " dedi. Sanki elimde iğrenç bir şey varmış gibi bakıyordu.

Herkes dikkatle Demir'e bakıyordu ve sırıtıyordu.

"Dönün önünüze hemen!" Diye bağırdı bir anda.

Sesiyle elimdeki şekeri yere düşürecektim korkudan.

Herkes önüne dönünce yavaşça yaklaştı ve dudaklarını parmaklarıma sürterek ağzına aldı şekeri.

Yavaş yavaş çiynedi. Yüzü öyle bir hâle gelmişti ki bu yaptığımdan pişman oldum.

Sonunda zorlukla yuttu ve zorla bana dönüp gülümsemeye çalıştı.

Cevabını bilsem de sordum.

"Nasıldı?" Dedim. O da alay ediyormuşum gibi yüzüme baktı.

Kafasını kulağıma yaklaştırarak konuştu.

"Hayatımda tattığım en iyi şey." Dedi ve ekledi.

"Senin parmakların..." dedi ve geri çekildi.

Utançla gözlerine baktım.

"Etler hazır." diye bir ses geldi sonra.

Demir mangaldan bir et alarak iştahla ısırdı.

Aslında herkes iştahla yiyordu.

Demir elindeki eti benim dudaklarıma doğru uzattı yemem için.

Isırdığı yer dudaklarıma yakındı ben de ısırdığı yerden küçük bir ısırık aldım.

Demir bana gri gözleriyle dikkatle bakıyordu.

"Daha fazla ye." Dedi Demir.

"Yok sen ye." Dedim. Demir'de ısrar etmedi zaten.

Benim ısırdığım yerden kocaman bir ısırık aldı.

"Tadı şimdi daha güzel olmuş." Dediğinde ne kaydettiğini anlayarak utançla başka bir yere baktım.

Herkesin içinde nasıl konuşuyordu böyle. Herkes kendi halindeydi zaten.

Bir saat sonra artık evlere dağılma vaktimiz gelmişti.

Yavaşça herkes ayaklandı ve ateşi söndürüp yollara koyulduk.

Kar yavaş yavaş yağmaya başlamıştı zaten.

Evin önüne geldiğimizde kar yavaş yavaş üzerimize düşüyordu.

Demir durdu ve bana doğru baktı.

"Dans edelim mi Safir?" Dedi.

Ne dans mı? Demir'le mi bir de?

"Ben dans etmeyi bilmiyorum ki." Dedim üzüntüyle.

"Ben de bilmiyorum deneyelim hadi." Dedi.

Sonra cebinden telefonu çıkarıp aradığı şarkıyı bulup açtı.

Bilindik ses kulağıma dolunca gülümsedim. Sevdiğim güzel bir şarkıydı.

Yavaşça bana doğru yaklaştı ve iki eliyle belimi tuttu.

Ben de ellerimi geniş göğsüne koydum.

Küçücük kalmıştı ellerim göğsünde.

Ve şarkının sözleriyle yavaş yavaş dansa girdik.

Düşerdim yamaçlarından
Sapsarı saçlarından, avuçlarından
Yine de kalkar severdim, gülüşün özeldi
Beni kendinden kurtar.

Şarkıyla yavaş yavaş salınıyorduk.

Kalbim anın yaşadıklarıyla deli gibi çarpıyordu. Sadece kitaplarda öğrendiğim bu duyguyu yaşamak beni heyecanlanıyordu.

Demir gibi bir adamla yaşamak ise bambaşkaydı.

Şarkının sözleri bana bir çok duygu yüklüyordu.

Devam etti şarkı. Devam ettik dansa.

O gece karın altında Demir'le olan unutulmaz anıma bir yenisi daha eklendi.

Büyüleyici bir anı...

Demir'in gözleri dikkatle gözlerimdeydi. Bana yaşattığı an için yavaşça gülümsedim. Onun bakışları ise dudaklarıma düştü.

Sonra yavaşça kendi dudaklarını yaladı. Bu görüntü kalbimde volkan patlamasına neden oldu sanki!

Şarkının sözü girdi yeniden araya.

Düşerdim yamaçlarından
Sapsarı saçlarından, avuçlarından
Yine de kalkar severdim, gülüşün özeldi
Beni kendinden kurtar.

Bana doğru yaklaştı yavaşça Demir'in kafası. Tanrım kalbim yerinden çıkacaktı resmen.

Yavaş yavaş yaklaştı. Öpecekti.

Hayır yanılmıştım. Dudakları, dudaklarımı es geçerek kulağıma yaklaştı ve fısıldadı.

"Beni kendinden kurtar Safir..."

Bu da bu gecelik son bölüm olsun canlarım.

Oy ve yorum yapmayı unutmayın. Dikkat edin kendinize grip olmamaya çalışın mandalina yiyin hahaha.

Loading...
0%