Yeni Üyelik
19.
Bölüm

•DİŞLER

@madamenur

Kitabımız baya büyüdü arkadaşlarr. Çok çok teşekkür ederim size

•Yeni bölüm günü yok arkadaşlar. Ne zaman yazarsam o zaman atıyorum anlayışınız için teşekkürlerr☃️🎄

 

Demir'in kurdunun üzerime yığılmasıyla şok içinde kalakaldım!

Demir'in gri gözleri kapanmış öylece üzerimde yatıyordu! Altından zorlukla kurtulmaya çalıştım. İki metrelik bedeninden kurtulmak tabiki kolay değildi!

Sonra Demir'in kocaman bedeni üzerimden çekildi. 40 yaşlarında bir adam Demir'in bedenini tutup üzerimden çekiyordu!

Aman tanrım Demir kanıyordu!

Sırtında tüfek olduğunu düşündüğüm şeyi yeniden eline alarak Demir'e doğru tutmasıyla çığlık atarak hızla Demir'in önüne geçtim!

"Hayır! Yapma bunu!" Diye bağırdım adama.

Adam şok içinde kalmış bir şekilde bakıyordu bana!

"Kızım manyak mısın sen?! Öldürüyordu kurt seni!" Dedi şaşkın ve öfkeli bir sesle.

"Neden vurdun onu ya!" Diye öfkeyle konuştum! Arkamı dönerek Demir'in kurt bedenine yaklaştım.

Karnından kanlar sızıyordu bembeyaz karlara...

"Demir...uyan lütfen! Lütfen uyan ölme..." dedim tutmayı başaramadığım gözyaşları içinde.

"Uzaklaş ondan! Ölmek mi istiyorsun?!" Dedi Demir'i vuran adam!

"Sanane Allahın belası! Senden yardım mı istedim neden vurdun onu!" Dedim ağlayarak.

"Ben gelmeseydim ölüyordun!" Dedi Aynı çok bilmişlikle!

"Bu kurda bir şey olursa seni kendi ellerimle öldürürüm!" Diye hırsla konuştum.

Yeniden Demir'e yaklaştım göz yaşlarıma hakim olamıyordum!

Elimi kalbine koydum atıyordu hâlâ! Bu kez yüzüne uzattım. Nefesleri düzenli gelmiyordu!

"Demir kalk hadi lütfen. Lütfen kalk!" Diye ağlamaya devam ettim.

"Bir de isim mi koydun bu yaratığa." Dedi adam alayla. Ve ben o an patladım.

Arkamı dönerek ateş saçan gözlerimle öfkeyle bağırdım!

"Buradaki tek yaratık sensin! Seni adi canavar! " ağzıma gelen şeyleri daha fazla sıralacağım zaman arkamdan gelen hırıltılı bir sesle hızla arkama döndüm!

Demir gözlerini yarı açmış bir şekilde bana bakıyordu. Arada gözleri kapanıyor ama zorlukla açmaya çalışıyordu!

Hızla yanına oturdum ve ona baktım.

"Demir yardım çağır lütfen! Uluman gerekiyor!" Dedim beni anlaması için. Öylece gözlerime bakmaya devam ediyordu ama o!

Sonra biraz daha bakıp yüksek sesle ulumaya başlayınca arkamda duran adamın şaşkın nidasını duydum.

Elimi Demir'in tüylerine uzatıp, yumuşacık tüylerinin içinde ellerimi gezdirdim.

"Demir... iyi misin?" Diye fısıldadım...

Gri gözleri açılıp kapandı bu iyiyim demekti. Sanırım.

Gülümsedim. Ne kadar benim için bunlar şok edici olsada kurdun içindeki Demir'di...

"Bir kurtla konuştuğunun farkında mısın?" Diyen adamla onun varlığını hatırladım.

"Sen de artık defolup gitmen gerektiğinin farkında mısın?" Dedim dişlerimin arasından.

"Seni burda bırakıp gitmem!" Dedi adam. O an Demir'in gri gözleri adama kilitlenmiş hırlayarak adama bakıyordu!

"Tamam sen bilirsin ölmen umurumda değil." Dedim alayla.

Demir tüm korkumu alıp götürmüş gibi bana bakıyordu. Nasıl yapıyordu bilmiyordum ama beni rahatlatıyordu.

"Daha iyi misin?" Diye fısıldadım. O ise yavaşça gözlerini kapatıp açtı.

Kaç dakika olmuştu bilmiyordum.

"Safir!" Diye bana seslenen Keremin sesini duydum!

Arkama dönüp bana doğru yaklaşanlara baktım.

Ahu, Kerem hatta Göktuğ bile vardı aralarında!

"Demir'e noldu?!" Diye sordu panikle Göktuğ.

"O vuruldu! Şu arkadaki adam vurdu onu!" Diye ağlayarak konuştum. Demir'e bir şey olması fikri beni neden bu kadar üzüyordu?

"Ahu yakalayın şu oruspu çocuğunu, Demir halleder sonrasını." Dedi Kerem. Adam tam kaçmak için hazırlanırken Ahu ensesinden tuttuğu gibi onu yere vurdu! Nasıl güçtü bu?

"Bırakın beni lan." Diye bağırıyordu ama kimsenin umurunda olmadı ve Ahu adamı alarak uzaklaştı. Ben de aklıma takılan şeyi sordum.

"Demir'i bu şekilde nasıl taşıyacaksınız?" Diye merak ve endişeyle sordum.

"Bu şekilde taşıyamayız zaten. Göktuğ bunun eğitimini aldı. Şimdi Demir'i tetikleyip dönüşmesini sağlayacak." Diye merakımı giderdi Kerem

Göktuğ yanıma gelerek bir şey söylemek için kıvranıyordu. Demir ise hırlayarak gözlerini Göktuğ ve bana dikmiş bakıyordu.

"Şimdi Demir'i insan formuna dönüştüreceğim..." dedi. Neden bu kadar kıvranıyordu?

"Tamam hadi yap artık acı çekiyor!" Diye konuştum ben de.

"Dönüşüm geçirdikten sonra çıplak olacak. Onu o şekilde görmeye Hazır mısın? Eğer böyle bir şeyi görürsen, sonrasında Demir bize ne yapar bilmiyorum." Diyince tüm kan yanaklarımda toplandı.

Hayır hayır buna kesinlikle hazır değildim.

"B-ben arkada bekleyeyim biraz." Dedim ve üzerimdeki montuma uzandım.

Soğuk çok keskin olsada Demir daha önemliydi...

Göktuğ dikkatle ne yaptığıma bakarken, ben montumu çıkararak Göktuğ'ya uzattım.

"Şey çıplaklığı örtmek için kullanabilirsiniz..." diye fısıldadım. Göktuğ gülümsedi sadece ve Demir'e doğru gitti.

Demir'in gri gözleri hâlâ benim üzerimdeydi. Ona doğru yavaşça gülümsedim.

Göktuğ, Demir'in kurduna benim göremediğim bir şeyler yapmaya ve bir şeyler fısıldamaya başladı. Söylediği kelimelerin hangi dilde olduğunu anlayamıyordum...

Bir kaç dakika daha devam etti buna ve Demir bir anda kurt bedeninden çıktı ve insan formuna dönüştü.

Kerem ortadan kaybolmuştu ve elinde ince bir sedye ile geri geldi Göktuğ'nun yanına.

Sedyeyi yere koyup, Göktuğ ve Kerem, Demir'in omuzlarından, bacaklarından tutarak sedyeye yatırdılar. Benim montumda Demir'in üzerindeydi.

Hızla yanlarına yaklaşıp Demir'e yaklaştım! Acı çekiyor gibi durmuyordu yüzü.

Midesinin biraz yanında kurşun izi vardı ve kanıyordu!

Demir'in kafası benden tarafta değil diğer taraftaydı.

"Demir..." diye fısıldamamla bana kafasını döndü!

"Safir..." diye fısıldadı o da. Ağlamamak için kendimi sıkıyordum.

"İyi olacaksın merak etme." Dedim bu kez ağlayarak. Acı çekmesi neden beni ağlatıyordu?

"Ağlama yavrum! İyiyim ben..." diye zorlukla konuştu.

Göktuğ ve Kerem onu taşıyordu sedyede.

"Hastaneye mi gideceğiz?" Diye sordum.

"Olmaz ben evde halledeceğim bunu." Dedi Göktuğ.

"Saçmalama bu hijyenik değil. Neden hastaneye gitmiyoruz?" Diye dehşetle sordum.

"Yavrum ben kurdum. Hızlı iyileşeceğim, doktorlar bunu görürse bizim için iyi olmaz..." dedi Demir zorlukla.

"Tamam anladım sen zorlama kendini konuşmaya..." Dedim üzüntüyle. Gri gözleri hâlâ parıldıyordu! Dudakları kıvrılmak için çaba göstersede acı çektiği için yapamadı.

Karların üzerinde yürüyeyerek eve ulaştık. Ben koşarak eve yaklaşıp kapıyı araladım ve Kerem ile Göktuğ'nun içeri girmesine baktım.

Demir'in odasına ilerleyip, Demir'i yatağına bıraktılar ve Kerem kapıyı kapatarak artık Demir'e bakmama engel oldu.

Göktuğ çıkıp elinde bir çantayla yeniden odaya girmişti.

İçerde ne yapıyorlardı acaba? Demir'in arada inleme sesleriyle kalbime bıçak saplanmış gibi oluyordu...

Duvara sırtımı yaslamış merakla çıkmalarını bekliyordum.

Ne kadar zaman geçmişti bilmiyordum ama sonunda Göktuğ ve Kerem odadan çıkmıştı!

"Demir nasıl!" Diye endişeyle sordum.

"Kurşunu çıkardım. Sana krem vereceğim onu Demir'in yarasına sür. Ona kalsa sürmez çünkü. Bir kaç güne kapanır yarası." Dedi. Ne yani dikiş yok muydu.

"Dikiş atılmadı mı?" Diye sordum merakla.

"Hayır vücudu kendini hızlı bir şekilde iyileştiriyor zaten gerek yok buna." Dedi. Ve arkasına dönüp gitmeye başladı Göktuğ.

Kerem bu kez yanıma gelip konuştu.

"Dikkatli ol. Demir'in şu an ateşi çıkabilir ve bilinci dışında bir şeyler yapabilir..." Dedi. Ne demekti bu.

"Bana zarar mı verir?" Dedim fısıltıyla.

Mahçup bir şekilde gözlerime baktı.

"Zarar vermez ama seninle bir şeyler yaşamak isteyebilir." Diyince korku sardı tüm benliğimi. Günler önceki yaşanan şeyler düştü aklıma...

"B-ben bu durumda ne yapacağım?" Dedim.

"Yanımızda gel istersen." Dedi Kerem.

Düşündüm.

Demir burada, bu şekilde bırakmak doğru muydu?

Kerem kararsızlığımı görmüş gibi konuştu.

"Burda kalacaksan sana bir iğne vereceğim. Bunu Demir'e sapla istemediğin bir şey yaparsa. Şimdi uyuyor içerde." Dedi. Ve bana bir iğne uzattı.

"Neresine saplamalıyım?" Diye sordum endişeyle.

"Ya farketmez ama boynuna saplarsan daha çabuk etki eder." Dedi.

Kâğıt uzattı bana doğru anlamazca kağıda ve Kerem'e baktım.

"Numaram bu acil bir durumda beni ara." Dedi.

"Demir'e çorba mı yapmalıyım?" Diye sordum.

"Sen bilirsin ama sebze çorbası yapmayacağını umuyorum." Dedi alayla.

"Haha çok komiksin Kerem." Dedim sahte bir kızgınlıkla.

"Hadi ben kaçıyorum iyi bak kara kurduna." Dedi ve gitti.

Onun arkasından kapıyı kapattım ve şöminenin oraya gidip yakmaya çalıştım.

Uzun uğraşlar sonucu tutuşturunca, kalkıp mutfağa geçtim.

Ne çorbası yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu...

Et yemekleri yapmayı bilmiyordum!

İnternetten öğrenip yaptığım çorbada pek harika olmazdı sanırım.

Ahu! Evet Ahu'yu aramalıydım. O bana yardım ederdi.

Demir'in telefonu aradım televizyon ünitesinin üzerinde bulduktan sonra, şifresiz telefonunu açıp, Ahu'nun numarasını bulup aradım.

Çaldı çaldı.

"Alo Demir?" Dedi.

"Ahu benim Safir."

"Ah Safir noldu? Demir iyi mi?" Diye sordu.

"Evet iyi uyuyor. Şey yardımına ihtiyacım var..." diye konuştum.

"Tabi noldu?"

"Ben etle ilgili hiç bir yemek yapmayı bilmiyorum gelip bana yardım eder misin?" Diye sordum mahçup bir sesle.

"Tabi ederim hemen geliyor canım bekle." Dedi ve kapadık.

Ben dolaptan etleri çıkarırken kapının çalma sesiyle kapıya yöneldim.

Kapıyı açınca Ahu'yu görmemle bir rahatlama geldi resmen.

Gülümseyerek içeriye geçmesi için kapının önünde bekledim. Geçince kapıyı kapatıp ona doğru döndüm.

"Hoş geldin." Dedim. Ama cevap vermek yerine bana uzanarak sarılmasıyla şaşkınlıkla donup kaldım.

"Asıl sen hoş geldin, bizim ve Demir'in hayatına." Dedi. Gözleri ışıl ışıldı.

"B-ben teşekkür ederim ne diyeceğimi bilemiyorum." Dedim utanmışlıkla...

"Bir şey demene gerek yok gel, kurduna çorba yapalım." Dedi ve kıkırdadı. Böyle söylemesi beni utanç çukuruna sokmuştu.

"Böyle dememelisin. Onun hâlâ kurt adam olduğuna inanamıyorum!" Dedim. Sonra aklıma gelen şeyle durdum.

Ahu'ya çevirdim mavi gözlerimi. Aman tanrım o da kurttu!

"Sen de kurtsun!" Dedim. Ahu büyük bir kahkaha patlattı.

"Evet. Bu kasabada tek insan sensin!" Dedi heyecanla.

"Bu korkunç..." diye fısıldadım.

"Hadi gel mutfağa gidelim." Dedi Ahu.

Mutfağa gelince üzerindeki uzun kaşesini çıkarmasıyla gözlerim üstünü süzdü.

Ahu'ya şok içinde baktım. Gördüğüm şeyle ağzımdan şaşkınlık nidası döküldü.

"Aman tanrım sen hamilesin!" Diye bağırmamla Ahu korkuyla irkildi.

"Aklımı aldın Safir!" Dedi ve gülümsedi.

Hamile haliyle resmen bir adam tutup götürmüştü! Ne kadar güçlüydü böyle...

"Babası?" Diye sordum merakıma engel olamayarak.

"Ekin... babası Ekin." Dedi mutlulukla. Sesi şükrediyor gibi çıkıyordu.

"Ateş başında oturduğumuz gece, Ekinle yakın görünmüyordun." Dedim merakla.

"Tartışmıştık. Şu an konuşup enerjimi düşürmek istemiyorum ama şu an iyiyiz." Dedi o da.

"Kaç aylık?" Diye sordum bu kez heyecanla.

"Ah iki aylık daha." Dedi. Karnı beş, altı aylık gibi duruyordu!

"Kurtlar 6 ayda doğuruyor değil mi?" Diye sordum.

"Evet benim kızımın doğumuna var daha." Dedi heyecanla. Vay canına! Kızı olacaktı.

"Sağlıkla doğsun yeterki..." Dedim ve et çorbasını yapmaya başladık.

Iki saatin sonunda, et çorbası yapmış yanında da biftek hazırlamıştık. Ahu'nun çorbadan canı çok çektiği için bir tabak yemiş ve Ekin buraya gelip onu alıp girmişti.

Demir uyanmış mı diye odasının önüne gelerek kapıyı tıklamadan içeri girdim. Uyanmamıştı.

Ateşi olabileceğini söylemişti Kerem.

Üzerinde ki yorgan belinin yarısına kadar inmişti. Belindeki sargı hafif kan olmuştu.

Yanına giderek elimi alnına uzattım. Bedeni zaten normalde çok sıcaktı ama şimdi dahada sıcaktı!

Bedeninden boncuk boncuk terler dökülüyordu...

Kaşları çatık bir şekilde uyuyordu.

Esmer kaslı bedeninden kayıp giden terlere baktım.

Göğsünden yavaş yavaş süzülen terlerin izlediği yolları takip ediyordum. Yavaşça yutkundum. Demir'i bu şekilde sapıkça izlemek utanç vericiydi ama uyuyordu.

"Gördüklerin hoşuna gitti mi?" diye Demir'in muzip sesini duymamla hızla yüzüne baktım. Gözlerini açmış yüzündeki tehlikeli sırıtmayla bana bakıyordu!

Tanrım ne kadar rezilim!

"B-ben ateşin vardı!" Dedim saçmalayarak.

Yatakta doğruldu ve sırtını yatak başlığına yasladı.

Sonra kolumdan tutarak üzerine düşmeme sebep oldu!

"Demir! Ne yapıyorsun!? Yarana bir şey olacak." Diye panikle konuşup kalkmaya başladım. Yan bir şekilde kucağına oturmuştum!

"Bir şey olmaz korkma!" Dedi uyarıyla.

Sonra beni daha çok kendine çekti. Bacaklarımı elleriyle ayırarak kucağında ata biner gibi oturmamı sağladı. Elleri iki yanımdan belimi sıkıca tutuyordu. Kafamı kaldırarak, tehlike saçan gözlerine baktım. Bu hiç doğru değildi!

Benim ellerim de onun çıplak göğüsünde duruyordu. Elimin altında hızlı kalbini hissetmek çok garipti...

"Demir..." diye korkuyla adını fısıldadım.

"Korkma... sana zarar vermem. Sadece seni daha yakından hissetmeliyim..." Dedi kendinden geçmiş bir sesle.

Evin sıcaklığı ve Demir'in sıcak bedeni ile terlediğimi hissettim.

Demir'in bu şekilde kucağında oturmak çok uyandırıyordu beni!

Demir ellerini sıkıca belime bastırıyordu.

"Kazağını çıkaralım mı?" Diye sordu boğuk bir sesle.

Başımı hayır anlamında iki yana salladım...

"Utanma benden... sana istemediğin bir şey yapamayacağım." Dedi ama sesi kendinde değil gibiydi.

"Kendinde değilsin. Ateşin yüzünden böyle davranıyorsun!" Dedim üzüntüyle. Bir şeyler yaşarsak ve hatırlamazsa bu benim için çok sarsıcı olurdu!

"Hiç olmadığım kadar kendimdeyim güzelim..." diye konuştu karanlık bir sesle.

"Her şeyi unuturum ama senle yaşadığım anları asla..." Dedi yeniden.

"Kurt adamsın..." Dedim. Hâlâ inanmazca.

"Evet öyleyim ve sen de benim küçük avımsın..." Dedi o da muzipçe.

"Senden korkmam gerekirken korkmamamı sağlıyorsun değil mi?" Diye sordum merakla.

"Yaydığım feromonlar sayesinde bu oluyor. Bana çekilmeni sağlıyorum yavrum..." Dedi. Şimdi anlamıştım neden Demir'in her şeyinin ilgi çektiğini. Bunu o sağlıyordu...

"Bu yaptığın çok kötü." Dedim kızgın gibi çıkan sesimle.

"Hayır değil mührümün bana çekilmesini istemem kötü bir şey değil..." Dedi fısıltıyla.

Kafamı kaldırmış, birbimize dikkatle bakarak konuşuyorduk.

Elleri yavaş yavaş kazağımın eteklerine gitti ve kaldırmaya başladı.

"Demir olmaz..." Dedim fısıltıyla.

"Şşşh sadece korkunu daha yakından çekmem gerekiyor, şu taptığım kokuna ihtiyacım var yavrum..." Dedi karanlık sesiyle.

Ona neden güveniyorum bilmiyorum. Ama kollarımı yavaşça kaldırarak kazağımı üzerimden sıyırmasına izin verdim.

Sıyırdı sıyırdı... sonunda başımdan çıkarıp kenara attı kazağımı.

Şimdi toz pembe sütyenim ile karşısında durmak utançtan ağlama isteğine sebep olmuştu...

Demir ise bedenime kilitlenmiş bir şekilde dikkatle bakıyordu...

Yavaşça yutkundu ve adem elmasının oynamasını seyrettim.

Utançla elimi yukarı kaldırarak çıplaklığımı kapatmak istedim...

Hızla elimi tuttu ve buna engel oldu.

"Bu bedeni benden saklama yavrum..." Dedi tutku dolmuş sesiyle.

"Demir bakma böyle dikkatli." Dedim ağlamaklı sesle.

Bir şey söylemedi onun yerine kafasını bana doğru eğerek boynuma yaklaştı.

Burnunu yavaş yavaş boynuma sürterek kokumu içine çekti. Derin derin nefesler aldı...

Bu yaptığı titrememe sebep oldu. Ellerini yavaş yavaş bacaklarıma sürterek belime çıkardı ve daha fazla kendine çekerek resmen iç içe geçmemizi sağladı...

"Sikeyim Safir! Çok güzelsin! Aklımı kaybettirecek kadar..." Dedi hırıltılı ve tutkulu sesiyle...

"Demir..." diye fısıldamamla boynuma yavaş yavaş öpücüklerini dizmeye başladı. Bunu yapması içimde ilk kez hissettiğim şeylere sebep oluyor, sanki içimden ılık ılık bir şey akıyordu...

Boynumu yana yatırmamla dudakları için daha fazla yer açıldı. Bu Demir'in ağzından daha fazla hırıltılar çıkmasına sebep oldu.

Ağzından çıkan sesler karşısında daha fazla titremeye başladım.

Boynuma dizdiği öpücükler yavaş yavaş omzuma geldi ve yumuşak öpücüklerini orayada dizdi...

Aynı zamanda belimi sıkıca tutarak kendine bastırıyordu!

Omzuma öpücüklerini dizerken Demir'in öpücükleri durdu.

Bir kaç saniye öylece durunca merakla ne yaptığına baktım.

Kafamı öptüğü omzuma çevirdim.

O an Demir'in kurt formuna dönüşürken çıkardığı dişleri dışarı çıktı!

Ben korkuyla ona bakarken o hızla dişlerini omzuma sapladı!

Ve ben çığlık çığlığa kaldım!

 


Ben geldim yeni bölümle ahahaha.

Tam 2200 kelime yazmışım en uzun bölüm

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum keyifli okumalar❤

Loading...
0%