@madamenur
|
Sakin ol Safir sakin ol ve usulca gözlerini, gri gözlerden uzaklaştır. Evet uzaklaştır hadi. Ama olmadı mantığımın söylediği şeylere kalbim, bunca ağrısına rağmen ihanet etti ve gözlerimin uzaklaşmasına engel oldu. Kilitlenmiş gibiydim. Hâlâ ormanın içindeki o gözlere bakmaya devam ederken elektrikler geldi ve dikkatim dağılıp mutfağın aydınlanan lambasına baktım. Tekrar gözlerimi çevirdiğimde o orada yoktu gri gözlerin sahibi yok olmuştu ve yok olması beni rahatlatmak yerine daha fazla paniğe soktu. Bana yaklaşabilirdi! O buraya gelebilirdi! Ona insan bile diyemezdim o şey insan olmayacak kadar büyük gözlere sahipti. Büyük gri gözler... O an onun gözlerini tekrar hatırlayınca rüyamda gördüğüm gözlere ne kadar benzediğini düşündüm. Ne? NE? Rüyamda gördüğüm gözlerin aynısıydı bu! Rüyamdaki şey benim yakınıma mı gelmişti!? Kurt! Rüyamda gördüğüm şey devasa bir kurtdu. Yani az önceki, rüyamda beni parçalayan kurt muydu!? Ne? Hayır hayır saçmalama Safir. Lütfen sacmalama. Düşünmemem gerekiyordu. Evet düşünmemek. Düşündüğüm her saniye daha çok adrenalin seviyem artıyordu ve daha fazla titreme olarak geri dönüyordu bana. Düşüncelerimden koparak titreyen ellerimde zar zor duran telefonuma baktım. Harika! Harika! şarjım sadece %3! Çekmeceleri karıştırıp şarjımı bulup telefonumu şarja taktım. Elektrik yeniden gidebilirdi ve telefonum yoktu. Hızla mutfaktan aldığım çakmakla beraber çıkıp, oturma odasındaki televizyon ünitesine yürüdüm. Orada mumlarım olacaktı. Ünitenin çekmecesini açtım. 10 tane kokulu bardak mum vardı. Bunları noelde kullanmak için stoklamış olsamda şu an daha fazla lazımdı. Hepsini kucağıma doldurmaya çalıştım ama gerginlikten ve titremekten hepsi birer birer yeri boyladı. Sanki her an elektrikler gidebilir ve ormanın arasındaki gözlerin sahibi yanıma gelebilirdi. Düşünme Safir düşünme. Gelemez kapılar kilitli. Başımı sallayarak kendime gelmeye çalıştım ve düşen mumları daha sakin olmaya çalışarak kucağıma aldım. İki tanesini yakıp, oturma odasına koydum. Birini televizyon ünitesinin üzerine, diğerini vazo sehpasının üzerine. Geri kalanlardan üç tanesinin, iki tanesi mutfak tezgahına ve birinide yemek masasına olmak üzere koydum. Diğer mumların bir tanesini dış kapının önüne koydum ve bu tamamen eğer gelen biri olursa gölgesini görürüm mantığıydı. Geriye kalan son mumlar... Bunları da benim odama koyacaktım. Merdivenlere yönelip üst kata çıkmaya başladım. Sonradan karar değiştirerek bir tane mumu merdivenlere bıraktım. Sonunda çatı katındaki odama geldiğimde tuşa basarak odamı aydınlattım. Elimde sadece üç mum kalmıştı. Birini yatağımın kenarındaki komodinnin üzerine, birini tavan penceremin altına ve sonucuyuda çalışma masama bırakarak tekrar tuşa ilerleyip odamın ışıklarını kapattım ve mumların aydınlatma durumuna baktım. Loş dursada idealdi ve şu an yeterliydi. Umarım bu loş ışıkta gölgeler beni rahat bırakırdı. Odadan çıkarak merdivenleri inmeye başladım. Her yer vanilya, çilek, çikolata ve limon çiçeği kokuyordu. Çok güzel kokuyorlardı. Mutfağa gidince telefonumun şarjına baktım %22 olmuştu. Umarım bu gece idare edebilirdi beni. Telefonumu şarja bırakarak pencereye doğru ilerledim. Kar yağışı durmuştu ama çok fazla kar yağmıştı. Hava ayaz hâle gelmiş ve dolunay ortaya çıkmıştı. Dolunay... Çok ama çok güzel görünüyordu bu gece. O sırada dışardan bir uluma sesinin geldiğine yemin edebilirim. Tekrar tekrar yanlış duyduğumu düşündüm. Sesi tekrar duyana kadar... Ve elektrikler gitti. Hızla telefonumu elime alıp, mumların loş ışığında merdivenlere yöneldim. Odama koşup kapıyı arkamdan kilitledim. Nefes nefese kalmıştım resmen. Ellerim, bacaklarım hatta tüm vücudum aynı anda titriyordu. Titreye titreye mumların loş ışığında yürürken yerde uzanan gölgemi gördüm. Çok geçmeden kendi gölgemin arkasında uzanan kocaman siyah kurt gölgesini, görünce artık nefes almıyordum. O kadar korkuyordum ki; bu tüm bedenimi zangır zangır titriyordu. Şu an kendimi avutma, sakinleştirme cümlelerimin hiç biri yoktu. Sadece saf korku vardı her yerde. Hızla yatağıma koşarak yorganın arasına girdim. Gözyaşlarım korkudan her an akmak için beklerken hızla telefonumu açıp annemi aradım. Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor... Daha bir kaç saat önce mesaj gelmişti nasıl ulaşılamazdı? Babamı aramayı denedim bu sefer. Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor... Yine aynı sonuç. Nasıl mesaj gelmişti o zaman aklım almıyordu. Artık saklandıkları kuyudan kurtulmaya çalışan göz yaşlarım hızla göz pınarlarımdan aşağı aktı. Çaresizlik sarmıştı her yanımı. Her yanımdan buram buram çaresizlik akıyordu. Bıkmıştım artık. Şu an bir sürü şeye akıyordu göz yaşlarım. Evde tek ve karanlıkta kalmama. Dışarıda kurt seslerine. Arkamda beliren kurt gölgesine. Her şeye ağladım her şeye... ❄ Ne kadar süre sesli bir şekilde ağladım bilmiyordum ama artık ağlamalarım güçsüz hıçkırıklara dönüşmüştü. Yatakta kıvrılarak küçücük kalmıştım. Çok geçmeden de uyuya kaldım. Yine rüyadayım. Bu kez bir değişiklik var. Bu kez bilmediğim uçurumun orada değil kendi evimin önündeydim. Üzerimde saten beyaz bir elbise vardı ama bu kez diğer elbiseden farkı vardı. Bu elbise daha kısaydı. Diz kapağımın baya üzerinde kalıyordu. Yerde karlar vardı, ayaklarım çıplaktı. Ellerimi kollarıma sardım biraz olsun ısınmak için ama pek işe yaramıyordu. Ben üşümemeye çalışırken çok uzaktan gelmeyecen bir hırlama sesi geldi ve hızla kafamı kaldırıp karşıya, evimizin karşısındaki ormana baktım. Ormanın bitiminde yerdeydi bu kez. Kocaman iki metrelik bedeni yerde öylece yatıyordu. Kafası karların üzerinde kocaman duruyordu. Ön patileri kafasının altındaydı uyuyor gibi görünüyordu. Kurum rengindeki tüyleri bembeyaz karların üzerinde o kadar zıt ama bir o kadar da güzel duruyordu ki, tekrar tekrar gözlerim kamaştı. Ama bir sorun vardı. Neden yerde hareketsiz öylece yatıyordu ki? "Ama kalbini parçaladı...' dedi içimden bir ses. Evet kalbimi parçaladı. Ne yazık ki bu onu merak etme dürtüme engel olamadı ve tüm mantığıma inat ona doğru yürüdüm. Soğuk kar ayaklarıma batıyordu bu canımı yakıyordu. Daha fazla üşümeme neden olacak bir şey olarak kar yağmaya başladı. Yavaş yavaş, aheste aheste yağmaya başladı. Onun siyah tüylerine yağmaya başladı, birer birer üzerine düştü kar taneleri. Ona doğru yürümeye devam ederek sonunda yanına geldim. Gözleri kapalıydı. Amansızca gri gözlerini görmek için sabırsızlandım. Korka korka yanında diz çökerek bacaklarımın üzerine oturdum. Ne kadar büyüktü böyle. Ne kadar devasa. Tek hareketiyle beni parçalara ayıracak kurdun yanına oturmuş onu inceliyordum. Ona hayran olmamak elimde değildi çok güzeldi. Göz kamaştırıcı... Korkudan mı yoksa soğuktan mı titrediğine emin olmadığım elimi kaldırıp boynundaki tüylerine dokundum. Ellerim yumuşacık tüylerinin içinde kayboldu... Gelen boğuk hırlama sesiyle hızla elimi çektim. Bu kez o çok görmek istediğim gri gözler açıktı ve kafasını kaldırmış bana bakıyordu. Önce saçlarıma düşen karlara baktı. Sonra usulca gözleri mavi gözlerimle buluştu. Daha sonra dudaklarımda durdu güzel gözleri... Baktı ve baktı ve küçük bir hırlama sesi bıraktı. Gözleri boynuma ulaştı ve ordan hızla elbisenin açık bıraktığı yakama kaydı bakışları. Elbisenin kısalığı yüzünden neredeyse göğüslerimin yarısı dışarıdaydı. Hırlama sesleri artmaya başlayınca korkudan geri çekilmeye çalıştım. Ama zaten kısa olan elbise daha fazla açılarak bacaklarımı ortaya serdi. Kurda bakınca bakışları hırlayarak bacaklarımdaydı ve hızla üzerime atladı... Şok içinde uyandım tam anlamıyla şok içinde. Rüyamda her ne kadar üşümüş olsam da kan ter içinde kalmıştım. Sabah olmuştu artık kabus bitti diye düşünürken penceremden gelen sesle hızla kafamı kaldırıp tavana baktım ve korkudan yeniden titremeye başladım.
|
0% |