Yeni Üyelik
1.
Bölüm

•RÜYA

@madamenur

Yine aynı ormanda yine aynı korkunç gökyüzü.
kaç yaşımdan beridir bu rüyaları görüyordum? 5? 7? bilmiyorum ama artık kabusa dönüşmeye başlamıştı yaşım ilerledikçe.

Yetmedi mi? Sürekli aynı yerde aynı şekilde yürüyüp durmak sonunda güzeller güzeli simsiyah kurda ulaşıp onun beni parçalara ayırmasına izin vermek?

Yine yürüyordum aynı ormanda üzerimdeki güzeller güzeli beyaz elbisemle. Ah pardon birazdan kırmızıya boyanacak olan elbisem.

Geldim siyah kurt karşındayım yine. Gri gözlerini kaldırarak bana bakmıştı kalbimi sıcacık yapmayı başaran muazzam güzellikteki gri gözlerini çevirdi bana hayran oldum yine o irislere.

Dolunayın altında ormandan çıkarak siyah kurda yürüdüm her gece olduğu gibi. Dolunayın altında yaklaşık 2 metre boyuyla yine orada uçurumun kenarında avını bekliyordu, yani beni.

Neden kaçmadığımı ben de bilmiyordum ve ayaklarıma, bacaklarıma yön veremiyordum sadece kukla gibi ecelime yürüyordum. Yürüdüm yürüdüm...

Sonunda onun önünde durduğumda yeri göğü inletecek şekilde kocaman kafasını asil bir şekilde göğe kaldırarak uludu. Daha sonraysa ağır çekimde kafasını aşağı indirdi ve gri gözlerini bana çevirdi.

Bundan sonra ne olacağı belliydi hızla üzerime atladı ve dişlerini kalbime sapladı bembeyaz elbisem dolunayın altında kırmızıya boyandı ve ben acılar içinde kaldım...

Şokla gözlerimi açtığımda saat 07.00' yi gösteriyordu
yine kan ter içinde kalmıştım. Hiç şaşırmadım.

Göğüsüm yine çok ağrıyordu hemde fazlasıyla bıkmıştım bu ağrıdan ciddi anlamda sıkılmıştım.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyordum ama ağrı yavaş yavaş hafiflemişti. Hep böyle olurdu zaten.

Günlerden cumartesi ve aralık ayındayız ben Safir 19 yaşındayım üniversiteye gitmedim bir yıl daha çalışmaya karar verdim bunlar gereksiz bilgiler boşverin.

Hızla odamdaki tavan pencereme koştum ve gök yüzüne baktım. Kar yağıyordu ve düşen taneler aheste aheste yere dökülüyordu. En sevdiğim andı şu an ve bu kar oynama fırsatını kaçıramazdım.

Aşağıdan harika kokular gelirken üzerimi değiştirerek kalın bir tayt üzerine ise boğazlı kalçalarımı kapatan gri bir kazak giyerek odamdan ayrıldım.

Aşağı indiğimde annem tost yaparken babam ise gazete okuyordu.

Sonra annem
"Safir biliyorsun ki bugün babanla merkeze geçeceğiz ve eve alışveriş yapacağız biz gelene kadar kapıyı kimseye açma olur mu?" dedi.

Zaten bize birileri gelmiyordu neden böyle bir şey söyledi anlayamadım.

"Anne zaten kimse gelmiyor kapıyı kilitlerim merak etme ama bir sorun mu var?" diye merakla sordum.

"Hayır canım ne sorun olabilir? Sadece artık bu kasaba ıssız. İnsanlar şehir merkezine indi. Dışarda kar var ve bu karda tipide kötü niyetli insanlar gelebilir, kasabanın ıssızlığını fırsat bilerek. Bu yüzden dikkatli olmanı istiyorum."

Evet annem haklıydı yılın bu zamanlarında yani kış mevsiminde yollar kapanır, insanlar sağlık gıda gibi ihtiyaçlarına daha kolay ulaşmak için şehir merkezine inerdi.

Masada sessizce gazetesini okuyan babam ise kafasını kaldırıp gözlüğünün üzerinden bana bakarak konuştu.

"Biliyorsun Safir aç yabani hayvanlar kasabaya inebilir sakın dışarı çıkma olur mu kızım?" dedi.

O an aklıma gördüğüm rüyalar yılladır peşimi bırakmayan kurt gölgesi geldi.

Her zaman kendi gölgemin yakınlarında görürdüm bu aptal gölgeyi.

Ne zaman karanlıkta kalsam, içeri sızan minik bir ışık parçasında kurt gölgesini görüyordum. Ama son zamanlarda görmemiştim, onun yerine bu ağrıları ve rüyaları görmüştüm.

"Tamam mı Safir?" diyerek yeniden konuştu babam.
Anlaşılan dalmıştım.

"E-evet baba merak etme çıkmam dışarı" dedim dalgın olmamın mahcupluğu ile kekelimiştim.

Annemlere dışarı çıkmayacağım demiştim ama daha sabah yaptığım kar oynama fırsatını da kaçırmak istemiyordum. Belki küçük bir kaçamak olabilirdi ama bunu onların bilmesine gerek yoktu.



Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum sonunda kahvaltımız bitmiş annem ve babam artık gitmek için hazırlanmıştı. Özellikle istediğim bir şey olup olmadıklarını sorduklarında sadece bol bol süt ve yumuşak şeker istemiştim.

Bir kaç dakika sonra gittiklerinde artık yalnızdım.

Kar baya şiddetini arttırmıştı ve umarım annem ve babam bu havada gelebilirdi eve.

Mutfağı temizledikten sonra ayaklarımı sürüye sürüye oturma grubunun oraya geçtim.

Şömineye gözüm değince sönmek üzere olduğunu ve sadece közlerin kaldığını gördüm.

Odun için ayırdığımız kutuya bakınca tek bir odun kalmadığını görerek dudaklarımı büzdüm.

Babamın çıkma uyarısını kar oynamak için askıya alacağımı düşünsem de odun almak zorundaydım ve bunun için askıya almış oluyordum.

Odun kutusunu alarak babamlar gittikten sonra tüm kilitlerini çevirdiğim kapıyı yeniden açtım üzerimdeki tayta ve kalın kazağıma rağmen tenime iğneler batıran kara baktım.

Annemler gitmeden önce bu kadar yağmamıştı her ne kadar babam bu şartlara uyum sağlasın diye arazi arabası alsada, eve gelebilirler miydi bilmiyorum.

Umarım gelip beni bu gölgelerle baş başa bırakmazlardı.

Ayaklarıma botlarımı geçerek evin arka tarafındaki odunluğa geçmeye çalıştım ama ayaklarıma çoktan kar dolmuştu.

Kafamı kaldırıp lapa lapa kahverengi saçlarıma düşen kara hayran oldum çok güzeldi ama üşüdüğüm için acele etmeliydim.

Kara batıp çıkarak sonunda odun deposuna ulaşmıştım.

Kapısını açarak içeriye girdim ve odunları kutuya doldurmaya başladım. Annem ve babamın ne zaman geleceğini kestiremediğim için gece de bana yeteceğini düşündüğüm kadar odunu alıp dışarı çıktım.

Yeniden eve doğru yürümeye başladım dış kapıya geldiğimde kapıyı açmaya çalışırken bir kaç odun yere düşmüştü. Sonra gelip alacaktım.

Botlarımı çıkarıp odun kutusu ile şöminenin o tarafa geçtim ve odunları yere bıraktım. Şömineyede bir kaç tane attıktan sonra üfledim tutuşsunlar diye.

Ne kadar üfledim bilmiyorum ama sonunda lanet odunlar tutmuştu.

Artık yapacak bir işim olmadığını farkettim ve yapacak bir şeyler olmalıydı.

Kurabiye!

Evet kesinlikle kurabiye yapacaktım annem ve babam da geldiklerinde yerlerdi.

Mutfağa geçerek telefonumu elime aldım. Herhangi cevapsız arama yoktu. Hızla pencereye bakınca kar yağışının hızla devam ettiğini gördüm. İçimde bir sıkıntı oluştu o an.

Merkezde evimiz vardı eğer annemler gelemezlerse orda kalabilirlerdi sorun değildi.

Peki ya ben?

Bana ne olacaktı? Rüyalarım? Gölgeler? Kalbimdeki ağrı?

Hayır hayır düşünme Safir. Şşh düşünme bunları sakin ol.

Evet sakin olmak zorundaydım yoksa yeniden yaşardım bunları.

Düşüncelerimden çıkıp elimde tuttuğum telefonuma bakıp babamın numarasını çevirdim.

Çaldı çaldı ve çaldı...

Sonunda babam açınca içimden bir 'oh' çekmiştim.

"Alo baba neler yaptınız bakalım?" diye sordum.

"Güzel kızım şimdi alışverişi tamamladık ama merkezde bile arabayı haraket ettiremiyorum sanırım annenle burda kalacağız" diyerek duymaktan en çok korktuğum şeyleri söyledi babam.

Hızla babama gelmeleri için yalvardım.

"Baba hayır lütfen gelin ben evde tek kalamam lütfen" diyerek ağlamaklı şekilde konuştum. Hayır olmaz kalamazdım burada tek başıma.

"Söz veremem canım kızım gelmeye çalışacağız şimdi eşyaları arabaya koymam lazım öpüyorum birtanem dikkat et lütfen hemde çok dikkat et." dedi ve kapattı.

Bu ne demekti neden bu kadar dikkatli olmamı söylemişti ki başıma ne gelecekti?

Ben bir gerizekalıydım. Neden onlarla gitmemiştim ki?

Neden? Neden?

Tamam derin nefes al Safir ve telefonundan müzik aç.

Evet müzik iyi gelecekti.

Spotify listelerimden birini açarak Gökhan Türkmenin 'derdim' şarkısını açtım.

Şarkı çalarken mutfak önlüğünü giyip kafamı dağıtmak için kurabiye yapacaktım.

Malzemeleri hazırlamaya başlarken şarkının
'Son dileğimdi güzel yüzün' kısmında inanılmaz bir acı saplandı tam iki göğüsümün ortasına.

Bu dayanılmaz acı nerden çıkmıştı böyle.

'Yarın olsun gün doğsun senden öteye gitmez, senden sonra hiç bitmez' kısmında acı daha fazla katlanarak yere çökerek çığlık atmama sebep oldu.

Bu acı katlanılamazdı, bu acı dayanılamazdı.

Artık acının yanında gözyaşlarım da vardı.

Gözlerimden akan yaşlar hızla yanaklarımdan aşağı döküldü ve ben sadece çaresizce yerde kıvanarak bu korkunç, amansız acının geçmesi için ağlayarak tanrıya yalvardım.

İlk kez bu kadar canım yanıyordu ilk kez bu kadar acı veriyordu bu ağrı.

Lütfen geç, lütfen geç diyerek tanrıya yalvarmaya devam ettim

Yerde daha ne kadar o şekilde kaldım bilmiyordum kesinlikle ama kalktığımda hava artık kararmaya başlamıştı.

Ve annemler gelmemişti.

Mutfaktan çıkıp oturma odasına geçtim ve şöminede sadece közlerin kaldığını görüp yeniden odun attım.

Koltuktan bir tane minder alarak şöminenin karşısına geçip oturdum ve düşünmeye başladım acılarımı.

Neden yıllardır bu acı vardı içimde?

Neden bugün öylesine bir şarkının sözlerinde bu kadar acı çekerek acı içinde kıvrandım?

Bunun nedeni neydi? Çünkü ben artık katlanamıyorum buna.

Annem ve babam gelmemişti.

Acaba herhangi bir mesaj atmışlar mıydı?

Arama ve mesaj atma ihtimalleri gözümün önüne gelince hızla oturduğum yerden kalkıp mutfağa gittim.

Hava kararmıştı ve evin ışıklarını yakma zamanı gelmişti.

Mutfağa geçince mutfağın lambasının tuşuna bastım.

Yanmadı!

Yanmadı!

Ne elektrikler mi gitmişti yani?

Hayır tanrım hayır başıma bu da gelmiş olmasın lütfen ben evde tek başımayken olmasın...

Karanlık mutfakta telefonumu ellerimi her yerde gezdirerek aramaya başlamıştım.

Bingo! Onu buldum.

Elime alınca mutluluğum kısa sürdü çünkü annemden merkezde kalacaklarına dair mesaj gelmişti.

Hızla aradım annemi elektirik olmadığını söylemeliydim.

Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor...

Babam! Evet babamı aramayı denemeliyim.

Umudunu kaybetme Safir sakin ol...

Korkarak babamın numarasını aradım.

Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor...

Ve benim umutlarım birer birer yok oldu.

Yenilmişlikle omuzlarım düştü ve gözlerim doldu.

Issız bir kasabada, kocaman evde, elektrik yokken tek başıma kalınca başıma gelecekleri düşünmek bile istemiyordum...

Burası eski bir kasabaydı ve haliyle elektrik direkleri ve telleride eskiydi bu yüzden kopmuş olabilirdi.

Ben elektrik kesintisinin sebebini düşünürken içime tuhaf bir his doğdu ve hızla başımı pencereden ormana çevirme gafletinde bulundum.

Orda, orada ormanın içinde karların içinde gri kocaman gözleri gördüm ve kalbim hiç olmadığı kadar hızlı çarpmaya başladı...

Loading...
0%