Yeni Üyelik
8.
Bölüm

•TÜKENMEYEN ÇIĞLIKLAR

@madamenur

Hızla geri çekildim Demirin kollarından.

Ne demek sen benimsin?...

Ne demek istiyordu bu adam!

Ben onun kollarından geriye çekilirken sinirle konuştum.

"Ne demek seninim?! Sen beni daha iki gündür tanıyorsun, ne bu benimsemeler?"

"Evet yanlış duymadın sen benim yanımdasın ve bana aitsin! Bunu kabul etmen senin iyiliğin için daha iyi olur!" Diye hırsla soluyarak konuştu.

Ne demek sen bana aitsin ya?!

Ne oluyordu bu adama?!

"S-sen ne dediğinin farkında mısın!? Senin yanına sadece güvende olmak için geldim. Sen kimsin de bana sahip olduğunu düşünüyorsun?" Dedim. Ellerim dahil tüm bedenim titriyordu sinirden.

Söylediklerim onu daha fazla kızdırmış gibi ağzından korkunç bir kahkaha döküldü.

Bu tüylerimin hepsini havaya kaldırdı!

"Ben kim miyim!? Ben! Kim miyim!" Diyerek tabiri caizse kükredi!

O kadar şiddetli bağırdı ki korkudan bir kaç adım geriye kaçtım.

Tanrım ailem beni kimin insafına bırakmıştı!

Ama hayır Demirin bana bu şekilde davranmasına izin vermeyecektim!

"Evet! Sen kimsin ki Benim hayatımda? Ah dur ben söyleyeyim bir kaç gün sonra bir daha asla görmeyeceğim birisin sadece! Asla karşıma çıkmayacaksın sonra!" Dedim yarı korku ve öfkeyle.

Kafasını geriye yatırarak güçlü bir kahkaha attı.

Ama bu kahkaha mutluluk değil birazdan sana korkunç şeyler yaşatacağım kahkasıydı!

"Ah Safir... Sen bu evden benim yanımdan gidecek olmana cidden inanıyor musun?" Dedi önce sakince.

Kıyamet sonra geldi.

"Asla! Asla! İzin vermeyeceğim gitmene! Sen. Bu evden. Benim yanımdan. Asla. Gitmeyeceksin!" Dedi yemin eder gibi.

Ne?

Ne, ne, ne!?

Ne demek gitmek yok!

Ailem hayatım geleceğim?

Gözyaşlarım hızla göz pınarlarımdan aşağı doğru aktı...

Hayır hayır hayır!

Bundan sonra annemi ve babamı göremeyecek miydim yani?

Bitmiş miydi? Onlar sadece bu kadar mı kalmış olacaktı yanım da?

Tanrım hayır sen bana yardım et lütfen. Beni bu adamdan kurtar. Yalvarırım kurtar...

"Hayır senin iznini istemiyorum zaten! Bir kaç gün sonra annemler gelecek ve beni alacak. Sen asla engel olamayacaksın Demir!" sesim çok yüksek çıkmıştı.

Sinirden Demiri parçalara ayırmak istiyordum.

Ben ne olduğunu anlayamadan belimden tutuğu gibi sırtımı duvarla birleştirdi.

O kadar şiddetli çarpmıştım ki ağzımdan bilinçsiz bir ah nidası döküldü.

Kocaman elleri belimi sıkıca tutmuş nefes alamamı bile güç haline getiriyordu.

Tanrım bu adamın gücünden haberi var mıydı!?

"Demir bırak beni! Ah canımı yakıyorsun..." diye ağlamaklı sesimle konuştum.

Demir sanki transa girmiş gibiydi. Duymuyordu! Öylece belimi iki yandan tutmuş ağırlığını üzerime vermişti.

Hem ellerinin sıkı tutuşu hem de ağırlığı vermesi yüzünden, nefes almak güç geliyordu.

Benim sözlerimi algılamamıştı.

Kafasını yavaş yavaş bana eğmeye başladı.

Tanrım! Hayır!

Düşündüğüm şeyi yapmasın! Lütfen...

Kafası yavaş yavaş bana gelmeye devam etti.

Dudakları dudaklarıma santimler kala durdu.

Nefesleri dudaklarımı yalayıp geçiyordu.

Dudaklarıma yaklaşmaya devam ettiğini görünce ve tam dudaklarımızı birleştireceği zaman kafamı hızla sağıma çevirdim!

Bunu görmesiyle ağzından hırıltı gibi bir ses fırladı.

O an titrediğimi farkettim. Titriyordum ancak ağzından böyle bir ses çıkması titrememi misliyle arttırmıştı.

Tanrım yardım et!

Başının hedefi bu kez boynum oldu.

Ben o yaklaştıkça geri çekilmeye çalışıyordum.

Bana istemediğim bir şey yapar diye aklım çıkıyordu!

Böyle bir şeyi asla kaldıramazdım asla... kimse kaldıramazdı ki bunu...

Yaklaştı yaklaştı.

"Demir dur artık lütfen... yalvarırım dur..."

Yalvarmalarımı dinlemedi.

Boynumda bastırdı sıcak yumuşak dolgun dudaklarını.

Sakalları çizdi hassas bedenimi.

Ama ben artık çığlık çığlığa ağlıyordum.

"Yapma Allah belanı versin senin! Yapma dur artık!" Diye bağırıyordum bir yandan!

Demir durmuyordu!

Hem de hiç durmuyordu!

Dudakları yavaş yavaş boynumu talan etmeye devam ediyordu!

Hayır hayır allahım böyle olmamalıydı!

Zorla olmamalıydı!

Ve son dokunuşu yavaşça dilinin boynuma dokunmasıydı!

Öyle bir şiddetle bağırmıştım ki yer gök inledi...

Tüm çaresiz varlıklar duydu belki de benim çığlığımı bu yüzden kimse gelmedi yanıma...

Belki ben sadece kendimin duyabileceği bir çığlık attım.

Her şey bitti Safir hazırla kendini diyordum ki, Demir'in devasa bedeni çekildi üzerimden!

Yardımıma gelen çığlıklarımı duyan kişiye baktım.

Göktuğ...

Daha saatler önce korkudan öldüğüm adam kurtarmıştı beni.

Demir'in yüzüne geçirdi yumruğunu.

Şiddetle bağırdı " Ulan kıza naptın piç kurusu!" Diye bir tane daha vurdu!

Ben yaslandığım duvardan yavaş yavaş aşağıya doğru kaymaya başladım.

Kalçam evin soğuk zeminine temas etti. Bacaklarımı kendime çekip kendimi korumak için kollarımı da bacaklarıma doladım. Kafamı da bacaklarıma gömdüm son olarak.

Şimdi sadece sesler vardı.

Göktuğ'nun Demir'i dövdüğünü göremiyordum artık.

"Allahın cezası ne hâle getirmişsin kızı! Ya ben gelmeseydim! Ya ben sesini duymasaydım kıza ne yapacaktın ha! Tecav-" sesi kesildi Göktuğ'nun.

Kafamı kaldırıp merakla onlara baktım!

"Sen karışmayacaksın Göktuğ! Ben ona öyle bir şey yapacak adam mıyım!" Dedi. Göktuğ' nun boynunu sıkıyordu tek eliyle!

Tanrım nasıl bir güçtü bu!

Göktuğ öylece duruyordu.

"Evet gördük! Kızın haline bir bak!" Dedi ve Göktuğ gözlerini bana çevirdi!

Demir'de Göktuğ'nun baktığı yere bakarak bana çevirdi gri gözlerini.

Sonra hırlayarak Göktuğ'nun boğazına daha çok sarıldı!

"Ona bakmayacaksın! Ona gözlerin değmeyecek!" Dedi Demir kükreyerek.

Daha fazla küçülmek istedim korkudan.

Yok olmak Demir'in gazabından kurtulmak istedim.

Ama bu dileğim kabul olmadı...

"Yoksa?" Dedi Göktuğ alayla.

"Yoksa, değil Safir'e kimseye bakacak gözlerin kalmayacak..." dedi fısıltıyla Göktuğ'ya.

Hâlâ Göktuğ'nun boynunu sıkıyordu.

Yavaş yavaş geri gitmeye başlıyordu gözleri adamın.

Nerden geldiğini anlayamadığım bir cesaretle yerimden kalkıp Demirle, Göktuğ'nun yanına koştum.

Demir'in koluna geçirdim ellerimi.

"Bırak onu! Bırak artık!" Diye bağırdım Demir'e.

"Onu öldüreceğim sana bakan gözlerini oyacağım hatta!" Dedi hırsla.

"Safir çekil..." dedi Göktuğ.

Bu Demir'i daha şahlandırdı.

"Konuşma onunla!" Diye bağırdı Demir, Göktuğya

"Sana bırak onu dedim Demir! Bırak onu bırak!" Diye çığlık çığlığa konuştum.

Serbest bıraktı Göktuğ'yu.

Ama tuttuğu gibi yere çarptı kocaman adamı.

Gücü karşısında gözlerim fal taşı gibi açılmıştı!

Göktuğ'yu bıraktıktan sonra hırsla bana döndü!

Bana bir adım atmıştı ki korkuyla geriye kaçtım bir adım.

Bel hizamda kaldırdığını farkettiğim elini yumruk yaparak aşağıya indirdi.

"Sen bana bu adamı mı koruyorsun Safir!" Dedi hırsla.

"Evet beni o kurtardı senin pis ellerinden!" Dedim aynı öfkeyle.

"Ulan onu senin gözünün önünde kurtlara yem edeceğim!" Dedi. Korkunç biriydi bu adam!

"Hayır yapamazsın ona hiç bir şey!" Dedim. Bu öfkeyle soluklar almasına sebep oldu.

"Göreceksin ona neler yaptığımı! Şimdi yukarı çık ve ben in diyene kadar inmeyeceksin!" Dedi.

Tanrım ne sanıyordu bu kendini!

"Aynen şu an yaparım istediğini hünkarımız Demir!" Dedim öfkeyle.

"Yukarı çık Safir konuşacağız bekle beni." Dedi. Ama sanki her şeyin suçlusu benmişim gibi davranıyordu.

Yerde yatan Göktuğ'ya değdi gözlerim.

"Bakma ona!" Dedi Demir bana.

Arkamı dönüp merdivenlere yöneldim.

Evin dış kapısı ardına kadar açıktı.

Soğuk soğuk hava, geceliğimin açık bıraktığı yerleri kesiyordu resmen.

Kaçmalı mıydım?

Ya da bu evde Demirin beni taciz etmesini mi bekleyecektim. Belki de daha ilerisini de yapabilirdi.

Içime dolan cesaretle kendimi hızla kapıdan dışarı attım.

Kara gömülmüştüm.

Ama bu umurumda değildi.

Karın içine bata çıka Demirin evinin etrafındaki ormana karıştım.

Arkamdan duyduğum ismim beni, kardan daha fazla titretti ve ben ilk kez adımdan bu denli nefret ettim.

YENI BÖLÜMLE MERHABAAAAA !!

OY VE YORUMLARINIZ ÇOK ÖNEMLİ LÜTFEN OY VE YORUMLARINIZ EKSIK KALMASIN

Loading...
0%