Yeni Üyelik
7.
Bölüm

5. Arafta Kalmış Yürekler

@madamosiella

 

 

 

 

HÜZÜN KOVAN KUŞU

 

 

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar,
Ne de şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar

-N. Fazıl Kısakürek

 

 

BEŞİNCİ BÖLÜM

"Arafta Kalmış Yürekler"

🕊

 

“Off yapamıyorum işte olmuyor. Her seferinde Barbieyi sen alıyorsun bana da saçları sümüklü Soner'in saçlarına benzeyen çirkin Ken’i veriyorsun. Ben sarı saçlı olanı seviyorum.” dedi küçük kız veryansın edercesine. Elindeki bebeği Asmin’in kucağına bırakıp oturduğu koltuktan aşağı kayarak vitrinin önündeki kahverengi yemek masasının üstünde ödevini yapan Kaya’nın yanına usulca ilişti. Boyu yüzünden sandalyeye tırmanmak ona hayli zor gelse de Kaya’nın ona attığı ters bakışların ardından sırtından iterek ona destek olmasıyla birlikte çıktı sandalyenin tepesine.

“Ayy...Yoruldum.” dedi yüzüne dökülen uzun saçlarını süpürürken. “Hadi sen yaz ben seni izlicem.”

“Başka işin yok mu kızım senin git bebeklerinle oyna.”

“Hayır, sıkıldım bebeklerle oynamaktan.” Kalemlikten seçtiği kırmızı Galatasaraylı kalemi elinde evirip çevirirken Kaya’ya biraz daha yanaşıp defterine ne yazdığını görmeye çalıştı. Seneye annesi onu da okula yazdıracağı için hayli heyecanlıydı. O da yazı yazmak istiyordu artık. Kendi adını yazmayı öğrenmişti aslında hatta Kaya’nın adını yazmayı bile öğrenmişti ama ikinci adını yazarken hala zorlanıyordu.

“Ya sıkıştırmasana Karaca. Koluma çarpıyorsun.”

“Ama ne yazdığını göremiyorum ki Kayacım.”

Kaya kitabındaki soruları deftere geçirirken burnundan alaycı bir soluk verdi. “Sanki ne yazdığımı görsen okuyabileceksin.”

“Evdeki hikâye kitaplarını okuyabiliyorum ben bir kere.”

“Resimlerine bakarak mı?”

Karacanın yüzü iyice düşerken öfkeyle Kaya’nın koluna sertçe vurarak bütün sayfanın boydan boya çizilmesine sebep oldu. İşte şimdi ayvayı yemişti. Sandalyesinden hızla inerken Kaya’yı öfkelendirdiğini çok iyi biliyordu.

“Karacaa!”

Koşarak salonu kapısını açtıktan sonra ayakkabılarını giyerek bahçeye fırladı.

“Kaya! Oğlum kovalamasana çocuğu bak düşeceksiniz bir yerinize bir şey olacak.”

“Bacaksız bücür! Bu sefer kimse alamayacak seni elimden.”

“Oğlum kime diyorum ben!”

Peşinden koşan Kaya’nın sinirli sesini duyunca ağaçların arasında daha hızlı koşmaya başladı Karaca fakat kaçacak yeri kalmamıştı, bahçenin demir kapısından çıkıp hızlıca top oynayan çocukların arasına karıştı. Bir anlık gafletle arkasını dönüp bakmıştı ki bacağına yediği çelmeyle birlikte yere kapaklanması aynı anda oldu.

Dizleri ve avucu sızım sızım sızlarken sırtını dönüp öfkeyle ona çelme takan sümüklü Soner’e baktı. Avucuna batmış büyük taş parçalarını ve parçalanan kilotlu çorabından sızan kanı gördüğünde gözleri dolsa da bu salak oğlan çocuğunun karşısında ağlayacak değildi.

“Ne o çırpı bacaklı, önünü de mi göremiyorsun art-”

Soner kafasına yediği topla tıpkı onun gibi yere serildiğinde Kaya elinden tutup kaldırdı küçük kızı.

“Tam da layığını buldun. Sümüklerini bulaştıra bulaştıra sürün şimdi.”

“Seni varya...”

Kaya Karaca’yı zarar görmemesi için kenara ittikten sonra akşam babasından bir araba azar yiyeceğini bile bile annesi gelip onları ayırana kadar bir güzel dövdü Soner’i. Gönül teyzesine söz vermişti bir kere. Bu bücüre göz kulak olacak, koruyacaktı.

Soner’in dövülmesi Karaca’nın içinin yağlarını bir güzel eritse de Leyla Teyzesi Kaya’yı kulağından onu da elinden tutup eve götürürken içten içe suçlanmıştı.

“Bu yaşta eşkıya oldun başıma. Ben kaç kere dedim oğlum sana kimseyle kavga etmeyeceksin diye. Çocuğu ne hale getirmişsin.”

“Oda kaşınmasaydı.” Kulağında hissettiği acıyla birlikte öfkeli gözleri anında annesine döndü. Kadının bakışları onunkinden daha öfkeli ve imalıydı. Akşam bir azarda babasından yiyecekti anlaşılan. Dişlerini sıkarak Karaca’nın yanında sızlanmamak için kendini zor tuttu. Annesi kulağını çekmiyor resmen koparıyordu

“Biraz yavaş yürüyelim Leyla Teyze dizim açıyor.”

“Az kaldı kuzum, eve gidelim sarıcam ben senin dizini, bir şeyciğin kalmayacak.”

Bakışları kaşı yaralı üstü başı toprak içinde olan Kaya’ya döndüğünde Leyla Teyzesinin elini yeniden çekiştirdi. “Kayacığım da kanamış onu da saracak mıyız?”

Kadının bakışları yeniden oğlunun anlına dönerken yüzü düşmüştü. Oğlunun kafasının akşama kalmadan şişeceği şimdiden belliydi “Saracağız kuzum. Çiğnenmiş ekmek basarız başına bir şeyciği kalmaz taş kafalı Kayacığının.”

“Ben kafama salyalı ekmek falan koydurmam kafama!”

“Eşek sıpası ben doğurdum seni. Dişlerin çıkana kadar nasıl beslendin sanıyorsun sen?”

“İyyy.”

“Leyla teyzee” Kadın en sonunda sızlanmalarına dayanamayarak onu kucağına aldığında nihayet Kaya’nın kulağını da rahat bırakmıştı. Derin bir oh çekti. Leyla teyzesi sündüre sündüre kepçe etmişti valla oğlanın kulaklarını.

“Benim yüzümden dövdü Kaya Sümüklü Soner’i Leyla Teyze onun bir suçu yok valla. Çekeceksen benim kulağımı çek.”

“Bak sen şu sıpalara. Büyüdün de abini mi korumaya başladın sen?”

“Asmin’in abisi o benim değil ki.”

Leyla Teyzesi yüzüne bulaşmış tozu sildikten sonra oğlunun elini yeniden tuttu. “İstersen senin de abin olur.”

Karaca omzunu silkerken Leyla Teyzesinin omzunun üzerinde dönüp baktı onları takip eden Kaya’ya. Kaya, dizilerindeki yaralarda olan bakışlarını onun yüzüne kaldırdığında buruşturduğu suratına baktı. Kaya’yı kurtarmak için sızlanmış olsa da dizleri sahiden çok acıyordu. Belki Leyla Teyzesi onun yarasına da salyalı ekmek basardı.

“İstemem, olmasın.”

 

🪽

 

Günümüz

Karaca'nın Kaya'yı son görüşünün üzerinden neredeyse iki hafta geçmişti. O gece onu bir acile götürüp ayağındaki yaraların sarılmasını sağlamış sonrasındaysa tek kelime dahi etmeden kendisini eve bırakmıştı. Bu iki hafta da genç kız hayatını düzene sokmaya çalışsa da yeni düzenine bir türlü ayak uyduramıyordu. Uzun zamandır yalnız ve serbest çalışmaya alıştığı için birilerinin altında çalışmak bocalamasına sebep olmuştu. Daha işe başlayalı bir ay bile olmadan bir sürü dava dosyası birikmişti masasında. Çoğu halledeceğine emin olduğu davalar olsa da içlerinden biri onu hayli zorlayacağa benziyordu. Eskisinden daha fazla mesai harcıyor akşamları annesini en fazla bir iki saat görebiliyordu. Bazen eve iş getirdiği bile oluyordu.

O gün yine işten geç döndüğü günlerden biriydi. Ayakları hala arada sızlasa da eskisi kadar canını yakmıyordu. Saat dokuz buçuk ona gelirken bahçelerinin kapısını aralamak için davrandı ama çalan telefonu duraksamasına sebep oldu.

“Efendim Efnan?”

“Sabahtan beri yolunu gözlüyorum ha geldi ha gelecek diye nerede kaldın ya?”

Dönüp iki katlı evin balkonuna baktı. Arkadaşı tamda tahmin ettiği gibi evlerinin balkonundaydı.

“Anca bitirebildim işlerimi arasaydın keşke. Bir şey mi oldu?”

“Bizimkiler evde yok bize gelsene oturup sabahlayalım.”

“Çok yorgun-”

“Tek itiraz kelimesi duymak istemiyorum. Önümüzde koskoca bir hafta sonu var.”

Derin bir iç çekti genç kız. Dostunu kırmak istemiyordu. Yorgunluğunu bir kenara bırakıp ona istediği cevabı verdi. “Peki üzerimi değiştirip geliyorum.”

“Tamam çok gecikme ama senin için ağlayan kek yaptım.”

“Subliminal bir mesaj mı bu?” dedi Karaca bahçe kapısını yeniden aralarken.

“Saçmalama, sen seviyorsun diye yaptım.”

“Seni de çok seviyorum.”

“Yaa... Beni de yiyecek misin?” dedi Efnan nazlı bir sesle.

“Görüşürüz Efnan. Yarım saate orada olurum.”

Eve girer girmez kısa bir duş aldı ve üzerine lacivert pijama takımlarını geçirirken üşürse diye de kalın bir hırka giymeyi ihmal etmedi. Annesine haber verip evden çıkarak sokağın karşısındaki bahçeli eve geçti. İki katlı evin alt katında Efnanlar üst katındaysa Ercüment ve ailesi oturuyordu.

Kapıyı aralayıp içeri girerken bahçe takımına yerleşmiş sohbet eden adamları gördü. Anlaşılan tek plan program yapan Efnan değildi. Yavuz, Sencer, Akgün, Ercüment ve Kaya dahil hepsi buradaydı. Açtığı kapıyı kapatırken ilk karşılaştığı irisler Kaya’nınkiler oldu.

“İyi akşamlar.”

“İyi akşamlar. Gelsene Karaca.” diyen Ercüment ona ev sahipliği yaparak önündeki sandalyeyi geriye çekti.

“Efnan bekliyor.”

“Gel gel beklesin Efnan biraz daha. Bizde Yavuz’un nişan muhabbetinden bahsediyorduk. Sen kadın gözüyle bir fikir ver Yavuz'a”

Tereddütte kalsa da Kaya ile Ercüment’in arasında kalan boş sandalyeye otururdu. Ercüment ona semaverde demledikleri çaydan ikram ederken Akgün’de tabaklara koymaya erindikleri kese kağıdından avuçladığı çekirdeği ona doğru uzatsa da reddederek bakışlarını Yavuz’a çevirdi.

“Ee, kim bu şanslı kız?” dedi Karaca ortamdaki sessizlikten rahatsız olarak.

“Şu aşağı mahalle de esmer kıvırcık saçlı bir kız vardı hatırlıyor musun?” Bir süre düşündü ama hatırlayamayınca “Adı Züleyha.” dedi Yavuz müdahil olarak.

“Senin çirkin diye bok attığın ama mahallenin en güzel kızı olan Züleyha’dan bahsetmiyorsun değil mi abi?” dedi Karaca Yavuz’a sorarcasına. Bu durum onda sandığından daha fazla merak uyandırmıştı.

Ercüment kahkahasını tutamayınca Yavuz önündeki küp şekerlerden birini alıp fırlattı.

“Üstüne bastın kaldır ayağını.” Akgün keyfi yerine gelmiş gibi oturduğu yere daha çok yayıldığında bu konunun hepsi için bir malzeme olduğunu fark etti Karaca

“İlk aşklar nefretle başlar hesabı.” Sencer Yavuz’u işaret etse de bakışları Kaya’nın üzerindeydi. Bir şey ima ediyordu hissetse de üzerinde durmamaya çalıştı. Dönüp bir saniye olsun bakmadı bu kez Kaya’ya. Elalarındaki o dalgalı denizde boğulmaya korkar olmuştu.

Koptuğu sohbete Yavuz’un sözleri üzerine yeniden dahil olurken kaçırdığı kısmı anlamaya çalıştı.

“Büyük lokma ye büyük konuşma diye boşa dememişler. Düştük işte bizde yüreğimiz yangın yeri eden bir sevdaya. Yetmedi bir de bu itlerin diline düştük.”

“İt mit ayıp oluyo ama abi.” dedi Ercüment alınmış gibi. Umurunda bile olmadığına emindi ama Karaca. Alışkındı onlar küfürlü hakaretlere.

“Karaca’ya dua et daha ağır konuşmuyorum.”

Züleyha’nın nelerden hoşlandığını bilmese de teklif ile organizasyon hakkında birkaç fikir ve bu işlerle ilgilenen yakın bir tanıdığının numarasını verdi Yavuz’a. Merak etmişti ilişkilerinin nasıl başladığını. Yavuz ona üstün körü anlatırken öne doğru eğilerek elini çenesinin altına yerleştirdi. Arada esniyor bastıran uykusunu bertaraf etmeye çalışıyordu.

Bu pozisyon daha çok uykusunu getirince kollarını göğsünün altında bağlayarak arkasına yaslandı. Kaya’nın kendi sandalyesinin arkasına yasladığı kolu sırtına temas ettiğinde gerilse de bunu belli etmedi. Bir süre kolunu çekmesini bekledi ama ondan bir girişim gelmeyince yeniden eski pozisyonuna döndü ve üzerindeki bakışların varlığı ile dikkatini Yavuz’a vermeye çalıştı.

Aynı saniyelerde Ercüment Efnan’ı arayarak bahçeye gelmesini söyleyince canı biraz sıkıldı. Burada onun yanında daha fazla oturmak istemiyordu. Eskiden olsa bir saniyesi bile onsuz geçsin istemezdi. Oysa artık her şey çok farklıydı. Haklı olduğunu bilse de Kaya tarafından kırılıp dökülmek canını sandığından çok yakıyordu. İzmir’deki Karaca ile buradaki Karaca arasında dağlar vardı.

Neydi onu bu kadar güçsüz savunmasız hissettiren? Neydi dimdik basan ayaklarına takılıp onu tökezleten?

Çok çabalamıştı düzelebilmek için hayata yeniden tutunabilmek için. Hataları vardı evet lakin yeniden o dipsiz kuyunun içine düşmeyecekti. Her şeyi en başından Kaya’ya anlatmak istiyor ama reddedilip affedilmemekten deli gibi korkuyordu. Ne yapması gerektiğini nasıl yapması gerektiğini hiçbir şeyi bilmiyordu. Sadece bu şehre dönmeye yetmişti cesareti

Zihnindeki düşünce karmaşasıyla uğraşırken masanın altında ne ara titretmeye başladığını hatırlamadığı bacağı Kaya’nın eli tarafından durdurulduğun da olduğu yerde donup kaldı.

“Rahatla artık. Yemeyeceğim seni merak etme.”

Bakışları ona dönse de gözlerine bir saniyeden fazla bakamadı. Elaları, onun gözleri hariç her yerde dolandı. Karşısındaki adamın vücut dilini çok iyi tanıyor olması işlerini daha da zorlaştırıyordu.

“Gerginliğimin seninle alakası yok. Bir müvekkilimin davası hakkında düşünüyordum.”

Yeniden önüne döndüğünde kollarını göğsünün altında bağlayarak arkasına yaslandı. Unuttuğu şey Kaya’nın hala aynı yerde duran koluydu.

“Şu kolunu çeker misin artık?”

“Ben rahatım.”

“Ama ben değilim.”

“Rahat et o zaman.”

Bıkkınca bir soluk verdikten sonra yeniden Kaya’ya döndü.

“Sen şahsi alanımı işgal ederken nasıl rahat edebilirim?”

“Şahsi alanı işgal etmek.” Dedi sorarcasına. “Var mı bunun TCK’da bir karşılığı?”

“Olduğunu biliyorsun.”

“Hukuk okuyan sensin.”

“Kafasını içinde koca bir kütüphane taşıyanda sen. Okulu bırakmana rağmen hukuk hakkından benden daha çok şey bildiğine eminim.”

“Bi s*kime yaradığını görmedim.”

Elaları kısa bir süre gözlerine dokunduktan sonra uzaklara dalıp gitti genç adamın. Kaşları saniyeler içerisinde daha çok çatılırken hatırladığı şeylerin onu rahatsız her halinden belliydi. Ritmik bir şekilde açıp kapattığı çağmağı avucunun içine hapsederken deri ceketinin iç cebine ulaştı kemikli parmakları ve dudaklarının arasına yerleştirdiği sigarasını ateşleyip içli bir nefes çekti.

Elinde tatlı tabaklarıyla gelen arkadaşını görünce oturduğu yerden istemeyerek de olsa kalktı Karaca. Tabakların birkaçını tepsiden alıp Akgün, Yavuz ve Sencer’in önüne koyduktan sonra kalan son dört tabağı yerine bırakmak için Kaya ve Ercüment’in arkasına geçti.

“Yasemin Teyzem mi yaptı tatlıyı?” dedi Ercüment arkasındaki Efnan’a dönerek.

“Ben yaptım.”

“Sabah ezanına selâmızı vermesinler?”

“Dokuz canlısın sen sana bir şey olmaz. Olsa da selanı sabaha verdirmem, koktuğuna emin olana kadar bekletirim cesedini.” Dedi Efnan omzuna iki kez pat pat vururken.

“Zalim.”

Ercüment’e tabağını verdikten sonra uzun saçlarının çikolataya bulaşmaması için büyük çaba sarf ederek parmakları üzerinde yükseldi ve Efnan’ın elindeki tepsiye uzanıp tabağı Kaya’nın önüne bıraktı. Bu hareketi saçlarının Kaya’nın omzuna dökülmesine sebep olmuştu. Çok üzerinde durmamaya çalışarak işine devam etti. Onun bakışlarının üzerinde olduğunu hissetse de iki yandan göğsüne dökülerek yüzünün perdeleyen saçları sayesinde onunla yüz yüze kalmamıştı.

Tepside ona kalan son tabağı aldıktan sonra Efnan’ın yerleşmesiyle yeniden yerine oturdu iştahı yoktu ama Efnan’ın üzerinde gezinen merak dolu gözlerinin övgüye dair birkaç yorum beklediğini biliyordu. Önündeki tatlıdan bir dilim aldı çatalına. Ağzına gelen badem parçacıklarını hissettiğin de büyük bir hazla bir çatal daha aldı tabağından. Bademli olan hiçbir şeye hayır demezdi.

“Şekeri çok olmuş.” Dedi Ercüment.

“Zıkkım ye Ercüment.”

“Zıkkım az kalır bu şerefsize.” Bu sözler Akgün’den başkasına ait değildi. “Eline sağlık Efnan.”

“Afiyet olsun abi.”

Ercüment aynı şekilde söylenmeye devam edince Efnan en sonunda dayanamayarak masanın altından ona bir tekme savurdu. Ercüment kendini Efnan’ın sert tekmesinden kurtulmaya çalışırken dizini masaya çarpınca üzerindeki çay bardağı sallanarak masanın üzerine devrildi. Kaya son anda bardağı yakalayıp onu yanmaktan kurtarmıştı ama kendini göz ardı etmişti. Pijamasına sıçrayan sıcak çay anında bacağını yakıp geçti ama aklı Kaya’nın eline dökülen çayda kalmıştı. Onu kurtarmaya çalışırken kendini yakmıştı.

Kaya’nın yanan elini tutup tutmamak arasında gidip gelirken “Efnan buz... buz var mı evde?” dedi.

“İyiyim. Sıcak değildi zaten çay.”

“Olsun abi buz koyun işte izi kalmasın.” Sencer tıpkı diğerleri gibi direktif verirken Kaya bengince soludu. “Ortalığı ayağa kaldırmayın a*mına koyayım. İyiyim dedim ya.”

“Biz yine de buz koyalım.”

“Uzatma Karaca.” Kaya’nın keskin sesi Karaca’nın hareketlerini ve sözünü bir bıçak gibi keserken irkilse de geriye doğru geriye doğru adımlamamak için bedenini zor zapt etti. Kısa bir an öylece durdu olduğu yerde kendini topladığında sesini duymakta o bile zorlanmıştı.

“Tabakları mutfağa götüreyim.” Masadaki boşalan tabakları topladı ve Efnanların alt kattaki evlerine doğru yürümeye başladı. Buraya gelip Kaya’nın yanına oturmakla büyük hata etmişti. Elindeki tabakları bıraktıktan sonra titreyen elleriyle doldurduğu suyu zorlukla içti. Israr etmesinin sebebi Kaya’nın canının gerçekten yandığını bilmesindendi çünkü kendi bacağı hala acı acı sızlıyordu. “Taş kafalı herif.”

Buzluktaki buz kalıbını alıp bacağına koyarken irkilse de bacağına tutmaya devam etti. Tenine yayılan soğukluk acısını dindirmişti. Saniyeler sonra duyduğu ses ile birlikte arkasını döndü. Kapının ağzında dikilen sandığının aksine Efnan değildi.

“Napıyorsun sen?”

“Sıcak değil dediğin çayın yaktığı bacağımı soğutuyorum. Senin gibi çelikten yapılma değiliz.”

Kaya çeşmeyi açıp Karaca’ya döndü. Bakışları çayın döküldüğü yere, dizinin birkaç karış üstüne ulaştığında sıkıntılı bir soluk verdi ve kıpkırmızı olmuş elini tutup suyun altına soktu. Canının yandığını adı gibi biliyordu işte. Bir de iyiyim demiyor muydu.

Karaca onun beceriksiz hareketlerine dayanamayınca Kaya’nın üzerindeki bakışlarına ters bir karşılık vererek usulca sokuldu yanına, gömleğinin kolunu kıvırıp suyu iyice soğuk tarafına çevirdikten sonra elini altına tuttu.

Kaya’nın belirli aralıklarla tenine vuran sıcak nefesi ensesinden boynuna doğru süzülüp kendine bir yol bulurken genç adamın sol eli mermerin diğer yanına tutunarak genç kızı bedeni ve lavabo arasında bıraktı. Kaya’nın gözleri anında gözlerine ulaştığında elini ellerinin arasından çekerek diğer yanına koydu.

“Telaşlanma. Senin yaktığın kadar yakmadı.”

Genç kız bu sözleri duyduğunda gözleri sulandı. Belinin iki yanındaki elleri iterek kurtulmaya çalıştı “Çekil.”

Kaya izin vermeyince dönüp onunla yüz yüze geldi. Bakmaya korktuğu gözlerin en dibini gördü.

“İçinde tek bir duygu olmadığını söylüyorsun Kaya. Sana öfkeli değilim diyorsun. Ama yanılıyorsun” dedi genç kız başını umutsuzca iki yana sallayarak. “Sen içinde saçılmayı bekleyen safi bir nefret biriktirmişsin bana. Beni yakmaya ant içmişsin gibi ağzını her açtığında zehirden başka bir şey dökülmüyor dudaklarından.” Kaya kollarını iki yanına indirip uzaklaştığında sıcaklığına hasret kaldığı teni anında buz kesmiş bedeni ayazda kalmışçasına üşümüstü.

“Zamanı geri alamam geçmişi düzeltemem yaşanılanları değiştiremem ama bu saatten sonra bakmaya dahi tahammülün olmayan yüzümü görmemen için elimden geleni yapacağım. Söz veriyorum.

 

 

✨️

Biraz kısa oldu ama söz verdiğim için erken attım yavrukuşlar.

Sizce Karaca ne saklıyor?

​​​​​​Kaya'nın gel gitleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ne olur yorum atmayı ve beğenmeyi unutmayın. İnanın en büyük motivasyonum onlar ve sizden talep görünce bende yazarken daha istekli oluyorum. O yüzden çok çok yorum atmayi ve beğenmeyi unutmayın. Nokta dahi olsa düşüncenizi belli edin yani. Hepinizi seviyorum.

 

Bir sonraki bölüme kadar sağlıcakla kalın

🖤

 

 

 

Loading...
0%