Yeni Üyelik
22.
Bölüm

22.Bölüm

@madrabazbiryazar

Gökay, çayını içerken ben de kaş göz işaretiyle Masal'ı ikna ediyordum. Arkadaşımın inadında ısrarcı olduğunu gördüğümde daha fazla üstelemedim. Masal yaptığım hareketlere bakıp kendini tutamayarak güldü.


Gökay, bir ânda gülen arkadaşıma baktı. Merakla onu süzerek Masal'a baktı. İnatçı arkadaşım konuşmayınca iyice şüphelenen adam: "Siz niye gülüyorsunuz? Komik bir şey mi var?" Diyerek kaşlarını kaldırmış, yüzümüze bakıyordu.


Masal otomatiğe bağlanmış gibi cevap verdi: "Aklımıza bir şey geldi de ona gülüyoruz önemli bir şey yok."


Gökay ikna olmuş gibi görünüyordu. Çayının yarısına gelmişti hiç beklemediğimiz bir ân da Masal'a dönüp merakla sordu: "Sen ne mezunusun?"


Arkadaşım cevap vermeyecek zannettim ama sakince "Mezun değilim, hâlâ okuyorum." Dedi.


Gökay çayından bir yudum alıp sordu: "Hangi okul?"


"... Üniversitesi"


Gökay dudaklarını küçümser gibi büzerek "Hiç zeki görünmüyorsun ama..." diyerek sustu.


Masal kendini kötü hissetmişti ama cevap vermekten geri durmadı: "Zeka ilk bakışta görünen ya da hissedilen bir şey değil zaten!"


"Zamanla da bir şey değişmiyor."


"Yani sen ne demeye çalışıyorsun?" Diye üsteledi arkadaşım.


"Sen zeki kızsın anlamışsındır ne dediğimi.." kısa bir sessizlik oluştu ama Gökay, Masal'ı iyice sinirlendiğini belli etmek için başka bir soruya geçti: "Çayı sen mi demledin?"


Masal alayla cevap verdi: "Evet, ben demledim. Niye soruyorsun yoksa beğenmedin mi?"


Gökay, arkadaşımın bakışlarından hiç etkilenmeden aynı ses tonuyla: "Ellerine sağlık, çok kötü olmuş! Ben artık gideyim, sonra görüşürüz Alisa." Dedi.


Gökay hızla Masal'ın yanından ayrıldıktan sonra bir an sessizlik oldu. Masal dudaklarını sıkıca birbirine bastırarak sinirli bir şekilde çay bardağına bakıyordu. Hâlâ gergin olduğunu hissedebiliyordum.


"Boş ver Masal, umursamaya değmez." Dedim, ona teselli vermek için elini omzuna koyarak.


Masal hafifçe başını sallayıp gülümsedi. "Evet, haklısın. Umursamıyorum aslında. Sadece biraz sinirlendim. Onun düşünceleri ne kadar önemli olabilir ki? Kendi değerimi başkalarının yargılarına göre belirlememeliyim."


Masal her zaman güçlü ve özgüvenli biri olmuştu. Gökay'ın yaptığı yorumlar ona olan inancını sarsmış olabilir, ama biliyordum ki bu durum onun kendine olan güvenini tamamen kaybettirmeyecekti.


Masal'ın hâlâ düşündüğünü fark ettiğimde bana döndü. "Sence ben zeki görünmüyor muyum?" diye sordu.


Gülümsedim ve başını salladım. "Masal Gökay'ın yaptığı yorumlar sadece onun sınırlı görüş açısından kaynaklanıyor. Senin gerçek değerini görmek istemeyen birisinin yorumlarına takılmana gerek yok."


Masal bir an düşündükten sonra gülümsedi. "Evet, kendi değerimi onun yargılarına göre belirlememem gerekiyor. Ben sadece kendim olmalıyım ve başarımı kendi ölçütlerimle değerlendirmeliyim."


Aslında hayatımda Masal gibi bir arkadaşa sahip olduğum için çok şanslıydım. O, kendi değerini bilen, güçlü ve cesur bir kadındı.


"Hadi uyuyalım artık!" Dedi.


İkisi de odalarına çekildiler ve çok kısa bir süre sonra uykuya daldılar.


Ertesi gün, kamp için her şey hazırlamışlardı. Araf ekipmanlarını topladı ve arabaya yüklendi. Sabahın erken saatinde uyanmış Carly'i umursamadan evden çıkmıştı.


Gökay ise erken kalktığı için hâlâ uykuluydu. Her ikisi de aynı araca binip ormana doğru yola çıktılar. Araf, yanlarında getirdikleri çadırları kurmaya başlarken Gökay, Araf'ın talimatlarına göre etrafı keşfe çıktı. Bir süre sonra geri döndü ve yanına gelerek bir şeyler anlatmaya başladı.


"Şu hayatta asla vazgeçemeyeceğim iki şey var. Bunlardan birisi doğa, ikincisi ise..."


"İkincisi ise kadınlar!" Diye tamamladı Araf.


Gökay yalandan alınmış gibi yaparak konuştu: "Aşk olsun kardeşim ben öyle biri miyim?"


Araf hiç tereddüt etmeden: "Evet öylesin Gökay!" Dedi.


"Beni bu kadar iyi tanıman gözlerimi yaşarttı."


İkisi de gülerek mutlu bir şekilde kamp yaparken Gökay arkadaşının yanında mutluydu.


"Hayret benimle kamp yapmana o yılan nasıl oldu da izin verdi! Yine bir yalan bulup gelmeni engeller diye düşünmüştüm ama öyle olmadı. Burada olduğumuza inanmıyorum."


Araf, Gökay'ın yılan diye bahsettiği kadının Carly olduğunu anlamıştı.


Araf ciddi bir ses tonuyla cevap verdi: "Carly, benim nereye gideceğime, ne yapacağıma karar veremez Gökay. Sen de bu konuyu açmasan iyi edersin."


Gökay hiç oralı olmayıp aynı tavrını devam ettirerek "Yüzsüz gelmiş buraya hâlâ beni unutmadığını biliyorum, diyor! Üstünden iki yıl geçmiş unutsun bir zahmet! Ama ben ona ne yapacağımı biliyorum, sen hiç merak etme, onu evden göndermem uzun süremeyecek."


"Senin aklında ne var? İntikam almayı planlama çünkü ben bundan çoktan vazgeçtim. Bırak benim hiçbir şeyi bilmediğimi zannetsin, böyle daha eğlenceli oluyor." Dedi Araf kamp sandalyesine yaslanıp gökyüzüne baktı.


"Dün onu affettiğini söyledin."


"Öyle bilmesi gerekiyordu."


Gökay arkadaşını ikna etmek için bir şeyler söyledi: "Bence o kadınla bir dakika bile aynı evde durmamalısın, yediği haltı biliyor ama kimsenin haberi yok zannediyor!"


"Ayrıldık biz ama o hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ediyor." Dedi Araf uzaklara dalarak.


Gökay şakayı bırakıp kaşlarını çatarak konuştu: "Beni korkutuyorsun."


"Neden?"


"O gün 'onu tekrar sevmekten korkuyorum' demiştin ya? Dün onu affettiğini söyledin bugün de mutsuz görünüyorsun."


Kararsız kalan adam uzaklara bakarak söylendi: "Bilmiyorum Gökay, kafam çok karışık!"


"Allah aşkına topla artık şu kafanı yoksa ben dağıtacağım! Yeter be!"


"Unuttum demekle unutulmuyor sen de bunu anla!"


"Ben sana ne dedim hiç beni dinlemiyorsun, bul başka birini, bırak şu delinin peşini..."

Adam, Gökay'ın susması için pes etmiş gibi konuştu: "Tamam deneyeceğim..."


"Lan öyle uzaklara dalarak tamam deneyeceğim deme! Adam gibi unut gitsin, hem yeni biriyle tanışınca sen de rahatlayacaksın inan ki.."


"Dün onu tekrar sevmek istemediğimi fark ettim."


"Sen fark edersin ama harekete geçmezsin. Bırak şu kadını! Dün yalnız kaldınız aranızda ne yaşandı bilmiyorum ama inşallah seni kandırmamıştır!"


"Güzel bir gece geçirdik ve bitti, gitti."


Gökay aceleci tavrını takınarak "Tamam o zaman daha neyi bekliyoruz gönderelim gitsin!" Dedi.


"Beni aldattığı için ona bir ders vermem gerekiyor. Yaşattığını yaşamadan o buradan girmeyecek!"


"İntikam alacaksın yani."


Araf, arkadaşına sadece bakmakla yetindi. Gökay arkadaşının üzgün olduğunu fark etti. Kendisine yapılanları unutmadığı için öfkeliydi. Carly'e kızan Gökay söylenmeye başladı: "Hadi aldatıyorsun insan sevgilisinin çalışanıyla mı aldatır?!"


O günü hatırlayan Araf kaşlarını çattı. Öfkelenmesinin bir anlamı olmadığını biliyordu çünkü artık her şey geçmişte kalmıştı. Gökay'a sert bir bakış atan Araf ateşin önünde sessizce düşüncelere dalmaya devam etti: "Umurumda bile değil."


"Ama Carly öyle söylemedi! Onun hâlâ senin evinde ne işi var? Yetmemiş gibi hâlâ ona karşı iyi davranıyorsun!"


"Kötü davransam ne değişecek ki Gökay?"


"Ne olacağını ben sana söyleyeyim geldiği yere gidecek! Hem o kadının yaptıkları yüzünden Alisa'ya neden kötü davranıyorsun, sinirini neden sürekli kızdan çıkarıyorsun, bunu fark etmedim zannetme."

Araf, arkadaşının ilk söylediğini hiç duymamış gibi yaparak "Carly gidecek öyle mi, bu söylediğine senin inanasın geliyor mu?"

Kararlı bir ses tonuyla konuştu Gökay: "Ne yapıp edip o kadını göndereceğim, göreceksin bak, öyle ya da böyle dediğimi yapacağım!"


Araf aklına bir şey gelmiş gibi mırıldanarak "Carly, Alisa'yı kıskandı."

Gökay o günü hatırlatmak istedi: "Evet kıskandı ama sen Alisa'yı değil, Carly'i savundun! Şimdi kim bilir neler planlıyordur o yılan! Daha şimdiden düşman belledi kızı! Carly Alisa'dan kurtulmanın bir yolunu bulacaktır. Sen de Carly'nin yalan söylediğini bilmene rağmen hiçbir şey yapmazsın. Dün gözleri dolmuştu neredeyse ağlayacaktı kız. O kız sana karşı bir şeyler hissediyor."

İlgisizce konuştu Araf: "Merak etme Alisa bunu dert edecek biri değil. Hem böyle bir şey için neden üzülsün ki?"

"O kadar emin olma bence sevgilin olduğunu öğrenince çok üzüldü. Hem Carly ile tekrar barıştığınızı görünce ağlayarak gitti. Hiçbir şey yapmadın. Sen de çok taş yüreklisin!"

"Üzgün olduğunu ben de gördüm Gökay, hatırlatmana gerek yok!!"

"Bence Alisa sana karşı boş değil. Çok da güzel kız, Carly'nin de hakkından gelir. Birlikte mutlu mesut yaşarsınız, sonra siz erersiniz muradınıza biz.."

"Saçmalama bu sana daha önce de söyledim! Bizim amacımız farklı."

"Bak eğer Alisa gerçeği öğrenirse işte o zaman..." devamını getirmesine izin vermedi Araf: "Bu kızı bizim zannettiğimiz kadar salak biri olduğunu düşünmüyorum. O bir şeylerden şüphelenmeden biz bu işi bitirmeliyiz."

"Tamam işte seni peşindeki adamlardan koruduğunu zannediyor. Olur da polise gider diye onu evde göz önünde tutmak için sözleşme bile imzaladın. Ayrıca sürekli nereye gittiğini kimlerle görüştüğünü öğrenmek için adamlar görevlendirdin. Biz bu sırrı üç kişi biliyorduk ama artık Ayşe de öldüğüne göre kaldık ikimiz. Adamlarının zaten hiçbir şeyden haberi yok. Biz de konuşmayacağımızı biliyoruz. Bizden başka gerçeği bilip de canlı kalan yok ki Alisa nereden öğrenecek?"

"Her şey bir tesadüfmüş gibi yaptık ama benim içim hiç rahat değil. Alisa hiçbir şeyden şüphelenmemeli. Henüz benim olanı ondan almadım."

Gökay umursamadan rahat bir ses tonuyla konuştu: "Hiçbir şeyden şüphelenmez. Bu kadın seni normal şirket sahibi biri zannediyor zaten neyden şüphelenecek ki?"

"Elimde silahı gördü. Oturup birlikte Rus ruleti bile oynadık."

Loading...
0%