@madrabazbiryazar
|
Masal akşam için hazırlanmaya başladı. Önce kısa bir duş aldı. Saçlarını kuruttu. Henüz ne giyeceğine hâlâ karar vermemişti. Mezuniyet için aldığı elbiseden başka giyecek güzel bir kıyafetleri vardı ama giymek istemedi. Dolabı açıp elbiseye baktı, iç geçirdikten sonra tekrar yerine koydu ve eline bir tişört ve pantolon alıp dolabın kapağını kapattı. Alisa odaya girince Masal'ın elinde olan kıyafetlere şaşırmış gibi elini ağzına götürerek konuştu: "Gerçekten bunları mı giyeceksin?" Masal kıyafetleri yatağına bıraktıktan sonra Alisa'ya dönerek cevap verdi: "Başka seçeneğim yok. Bazılarını abartılı bulduğum için onları giyemem hem alt tarafı bir akşam yemeğine gidiyorum, düğüne gitmiyorum. Ben karar verdim bugün akşam yemeğine bunlarla gideceğim." "Mezuniyet elbiseni giy, o çok güzel." Kaşının birini kaldırarak "Gökay için mi, ben o elbiseye ne kadar ödedim sen biliyor musun? Hayatta olmaz." Diyerek itiraz etti. "Bunlar da çok günlük ama, hem mezun olmana bir buçuk yıl var Masal. Bu kadar sade olma. Gökay canını sıkacak bir şey söyleyip seni üzebilir." "Evet, her şeye bir kusur bulmayı iyi biliyor. Ama sence ben buna izin verir miyim sanıyorsun?" "Her zaman güzel giyinip konu neden Gökay olunca kotla akşam yemeğin gitmeye karar veriyorsun?" "Pijamayla gitmediğime dua etsin. Yok. Onun için değmez, Gökay'la boşuna uğraşmak istemiyorum zaten sınavım onun yüzünden iptal olduğu için ayrı bir sinirliyim. Beni birde öyle görürse onun için hazırlandığımı zanneder. Allah korusun ona aşık olduğumu falan düşünür. Evlerden ırak Yarabbi!" Kulağını çekip komodinin üzerine vurdu. "Tam Gökay'dan beklenecek tavır. Doğru söylüyorsun." "Benim onu tanımam için yıllarımı vermeme gerek yok. Ben böylelerinin ciğerini bilirim. Sanki kadınlar sadece erkekler için giyiniyorlarmış gibi her şeyi kendisi için var olduğunu zannediyor. " "Bilmiyorum Masal söylediklerin çoğu kadın için geçerli değil gibi geliyor." "Ben de zaten her kadın öyledir demiyorum. Sadece başkaları için giyimine özen verenlerden değilim. Kendine saygısı olan insan başkalarını beğendirmekle vaktini kaybetmez. Ben bunu bilir bunu söylerim." Alisa, Masal'ın sözlerine karşılık sustu. Kendi de farkında olmadan hep başkaları için giyimine özen verirdi. Başını eğip üzerindeki kıyafete bakınca Masal'a hak verdi. Kız düşüncelere dalarak odadan çıktı. Masal saçlarını topladı, aynadaki görüntüsünü beğenmeyince serbest bıraktı. Biraz daha oyalanırsa geç kalacaktı. Aynaya kısa bir baktıktan sonra çantasını alıp evden çıktı. ...
Masal, evden çıktıktan sonra hızlı adımlarla mekana doğru yürümeye başladı. Yolda yürürken düşüncelere dalmıştı. Alisa haklıydı, mezuniyet elbisesi gerçekten çok güzeldi ama o elbiseyi Gökay'a harcamak istemiyordu.
Masal mekana vardığında Gökay'ı beklemeye başladı. Oraya tam vaktinde gelmişti. Etrafındaki insanları görünce kendi giydiklerine baktı. Masal, diğerlerine nazaran daha sade bir görüntü sergiliyordu. Umurunda olmadı. Bir saat bekledikten sonra nihayet Gökay gelmişti. Ha geldi ha gelecek diye beklerken vaktin nasıl geçtiğini fark etmedi. Yine de bekletildiği için Gökay'a kızmıştı: "Geç geleceğini söyleseydin evden geç çıkardım." Adam giyimine son derece titizlikle özen vermiş gibiydi. Ceketini çıkarıp yanındaki sandalyeye bırakırken kızın sözlerine cevap verdi: "Eski bir arkadaşımı gördüm o yüzden geç kaldım. Yoksa ben de erken çıkmıştım." Arkadaşını falan görmemişti ve evden bilerek ve isteyerek geç çıkmıştı. Gökay acelesi varmış gibi lafı dolandırmadan konuştu: "Ee, buraya niye geldik, benimle ne konuşacaksın merak ediyorum?" Masal, konuya direkt girerse karşısındaki bu kurnaz adamın hemen her şeyi anlayacağını bildiğinden başka konular bulmaya çalıştı: "Ne içersin?" Bu başlangıç olarak iyi bir soruydu. Gökay etrafına küçümseyerek baktı, Masal'a dönerek cevap verdi: "Ben buradan hiçbir şey içmem!" Genç kız bunun nedenini az çok tahmin ediyordu. Burası Gökay gibi birinin takıldığı yerler gibi değildi. Oldukça ferah ve sakin bir mekandı. Gözlerini Gökay'a diken Masal: "Niye buradan bir şey içmezmişsin, ne eksiği var ki?" diye sordu. Masa ve sandalyelere bakarak konuştu: "Mekan seçimin çok kötü." "Pardon ama seni nereye çağırsaydım?" "Buradan gidelim, ruhum daralıyor. Bildiğim çok güzel bir yer var, orada konuşalım." Masal itiraz etmeden kalktı ve Gökay'ı takip etti. Dışarı çıktılar ve araya bindiler. Sürücü koltuğuna Gökay geçti. Masal emniyet kemerini taktı ve çok geçmeden yola çıktılar. "Benim fazladan canım yok , biraz yavaş kullan şunu! Kaza yapacaksın." Gökay cevap vermeyip önüne bakıyordu. On beş dakika sonra güzel bir yere geldiler. Arabadan inip içeri geçtiler. Kapıdaki görevliler yanımdaki adama doğru gelerek "Hoş geldiniz Gökay Bey, rezervasyonunuz soldaki ikinci masa. Sizi şöyle cam kenarına alalım." Deyince şok oldum. Buluşma yerini ben zaten belirlemiştim. Gökay bana haber vermeden yer mi ayırt etmişti? Söylenen yere geçtiğimizde sorgular gibi Gökay'a baktım, umursamayıp yüzüme bakıyordu: “Neden buraya geldik Gökay, ben zaten buluşacağımız yeri belirlemiştim. Hiç üşenmeden bir de yer mi ayarladın?" "Senin kötü yer seçeceğini bildiğimden ayarladım. Ayrıca üstündekileri gördükçe gözlerim kanıyor. Hiç olmuş mu, Allah aşkına! Benimle buluşmaya geliyorsun ama kot ve t-shirt giyerek gelmişsin." "Gelinliğimle mi gelseydim, salak mısın Gökay?!" Deyince evde Alisa'yla konuştuklarını hatırlamıştım. Böyle gelmekte ısrar etmekte hata mı ettim, diye düşünürken karşımdaki, benimle alay ederek kahkaha atınca sinirlerim bozulmuştu. Sanki ne giyeceğimi tahmin etmiş de sırf bana inat olsun diye bu kadar özenli giyinmişti. O gülmeye devam ederken herkes bize bakmaya başladı. Yan masadaki kadınlar Gökay'ın gülüşüne bakıyorlardı. Masaya doğru yaklaşıp "Gülme, herkes bize bakıyor Allah'ın cezası! Sessiz ol, insanları rahatsız etmeye hakkın yok." Diye nazikçe uyardım. Genç kızın ikazıyla beraber "Tamam, ciddiyim, şu an tamamen sendeyim." diyerek gülmeyi bırakmış, Masal'ı dikkatle incelemeye başlamıştı. Kıza doğru biraz yaklaşıp gözlerini karşısındakinden ayırmadan konuştu: "Bu arada gözlerin güzelmiş..." Masal ilk defa Gökay'dan güzel bir şey duymuştu. Umurunda olmaması gerekiyordu ama bu iltifat onun hoşuna gitmişti. Başını önüne eğip gülümsemesini gizledi. Tekrar Gökay konuştu: "Benden iltifat aldığın için çok mutlusun biliyorum. Normalde çok zor beğenirim." Masal, karşındaki adamın sözleriyle gülümsemeyi bırakıp eski hâline dönmesi kısa sürmüştü, Gökay yine egosuyla baş başaydı. Genç kız alayla gülümseyerek arkasına yaslandıktan sonra kendinden emin sesiyle konuştu: "Ben de zor beğenirim o yüzden senin gözlerini hiç beğenmedim." Kaşlarını çatan Gökay, kızı sinirlendirmeye yemin etmiş gibi alaycı tavrını devam ettirdi: "Emin misin, çoğu kadın gözlerimin rengine bayıldığını söylüyor." Kız arkasına yaslanmayı bırakıp tekrar masaya yaklaşarak konuştu: "Çoğu kadın diye bahsettiklerin 'içtikten sonra beraber olduklarını' kastediyorsun herhalde!" Adam boğazını temizler gibi yaptıktan sonra "Sarhoş olmalarına gerek yok, ayıkken de aynı şeyleri söylüyorlar." Dedi. "Kiminle yatıp kalktığın beni ilgilendirmez Gökay." Karşısındaki çapkın bir gülüşle kıza karşılık verdi: "Niye soruyorsun o zaman?" "İltifat eden sensin çünkü..." diye bahanesini ileri sürdü. "Peki benim gözlerimde ne görüyorsun söyle bakalım?" Kız adama biraz yaklaşarak gözlerini kıstı ve ciddi bir ses tonuyla sözlerine başladı: "Gözlerimin içine bakınca ruhumun derinlere dalıyor gibisin ama zihnin bulanık. Ne düşündüğünü bir türlü kestiremiyorum." "Evet bir şeylerin zihnimi kurcaladığı doğrudur." "Senin aklın hep kötülüğe çalışır. Bunu bakışlarından bile anlayabiliyorum. Sen kötülük etmek istediğine öyle bir bakıyorsun ki insan kendini çaresiz hissediyor." Adam, kızın sözlerinin etkisini dağıtmaya çalıştı: "Ben herkese aynı bakıyorum. Sen farklı anlıyorsun. Ben kötü biri değilim." "Hayır öylesin." "O zaman ispat et! Söylediklerinde haklı çıkarsan sana bir daha itiraz etmeyeceğim." "Tamam, mesela Alisa ile beraber mekana geldiğimiz o gün, Carly'e öyle bir bakıyordun ki kadının adına ben üzüldüm. Başına açılacak belalardan haberi var ama sen onu hiçbir şey yapamayacak kadar çaresiz bırakıyorsun. O sadece planladığın oyunun bir kurbanı..." "Utanmasam birde Carly için üzüleceğim. Bu ona az bile." dedi Gökay acımasızca. "Neden sevenlerin arasına giriyorsun? Senin kendine ait bir hayatın yok mu?" Diye sordu Masal. "Benim hayatımı o kadın mahvetti. Ben de onunkini mahvetmeye yemin ettim. Ona bu dünyada asla rahat vermeyeceğim!" Dedi hırsla. "Geçmişte yaşanmış bitmiş bir şeyi tekrar hatırlayıp neden kendini de onları da üzüyorsun? Sana yapılan kötülüğü unutursan.." diye sözlerine devam edecekken Gökay Masal'ın sözünü kesti: "Hayır, bu olay biteli 3 sene oldu ama hâlâ dün yaşanmış gibi o kadına karşı nefret doluyum! Sadece ona değil, bana inanmadığı için Araf'a da çok kızgınım." "Ölmüş aşiret reisinin karısı gibi intikam yeminleri etmek neye yarar Gökay? Başkasına çamur atan evvela kendi elini kirletir, derdi babaannem. Sen de o kadının kötülüğüne karşılık verirsen onu tekrar kışkırtmış olacaksın. Sonra yine yaptığına karşılık vermeye çalışacaksın. Bu böyle nereye kadar devam edecek hiç düşünmüyor musun? " "Böyle haklı haklı konuşarak beni davamdan vazgeçiremezsin. Bu işin geri dönüşü yok." Dedi kesin bir ifadeyle. "Şu saatten sonra artık sana nasihat kâr etmez. Belli ki rahat durmayacaksın. Ne hâlin varsa gör Gökay! Karışmıyorum." "Ne yapıp edip konuyu yine Carly'e getirdin bunu fark etmedim zannetme. Bakalım bu gece benden daha ne öğrenmek isteyeceksin..." "Senden bir şey öğrenmeye gelmedim. Kötü biri olduğunu ispat etmemi istemiştin ben de kanıtlarımı sundum." Gökay saatine bakıp gerçek niyetini hâlâ belli etmeyen bu kızın amacını öğrenmek için cüretkârca konuştu: "Saat geçiyor öyle değil mi? Ama ne yazık ki hâlâ benden almak istediğin bilgilere ulaşamadın. Vakit kaybetmek istemiyorsun. Amacına bir ân önce ulaşıp buradan gitmek istiyorsun. Benden hazmetmediğini anlayabiliyorum Masal." Kız daha fazla inkar edemeyip içinden gelenleri söyledi: “Evet sınavımın iptal olmasına sebep olan birine karşı iyimser kalamıyorum!" "Sınav mı, şu okuluna geldiğim günden bahsediyorsun tamam, hatırladım." "Neden yaptın amacın neydi?" "Bazı kötülükler nedensiz yapılır. Bu da onlardandı.." "Seninle oturup felsefe yapacak değilim zaten Sokrates sana gereken cevabı asırlar öncesinden vermiş." "Kötülük cahillikten doğar. Sanırım öyle bir şeydi.." "Çok doğru. Ben bunu sonuna kadar savunuyorum." Gökay itiraz etti: "Ben savunmuyorum şu dünyada bile bile kötülük yapanlar da var. Onlar iyiliğin ne olduğunu biliyorlar ama yapmıyorlar." "Sen de onlardan birisin." "Biliyor musun? Böyle konuları tartıştığım tek insansın. O yüzden bende yerin ayrı Masal." "Kitap okumayı sever misin?" "Çok okumam ama hangi kitabı okuduğuma göre değişir. Bazen öyle bir kitaba denk gelirsin ki sana kim olduğunu unutturur. Bazen de öylesini bulursun ki sana kim olduğunu hatırlatır." Gökay son sözlerini söyledikten sonra boşluğa bakar gibi konuşmuştu. "Bu ara Türk klasiklerine merak saldım." Diyerek devam ettim. Adamla oturup sohbet ediyorum. Keşke karşımda biraz salak biri olsaydı o zaman ağzından laf almak daha kolay olurdu. "Başka okuyup beğendiğin var mı?" Düşüncelere dalıp ağzını arayarak "Var." Diye cevap verdi. Gökay kızın sözlerini ilgiyle dinliyordu. Kitaplardan bahsederken mutlu olan bu kızın hangi kitapları okuyup beğendiğini merak ettiği için sordu: "Adı neymiş?" "Ateş Gecesi." Diye cevap verdim. "Daha önce hiç duymadım kiminmiş o roman?" "Reşat Nuri'nin. Niye bilmiyorum ama bu kitabı severek okudum. Anlatımı hoşuma gitmişti. Senin en sevdiğin yazar kim?" "Hüseyin Rahmi tabii ki." Kız kaşının birini kaldırıp cevap verdi: "Hüseyin Rahmi mi? Bir ân Sabahattin Ali falan diyeceksin zannettim. Yalan yok kadınları etkilemek için kitap okuyorsun diye düşündüm. Peki neden onu seçtin?" "Romanları hoşuma gidiyor." "Hayatı hep kadınlar arasında geçmiş bir yazar. Bu yüzden de bu konuda çok iyi romanları var. Sanırım şimdi neden onu seçtiğini anlıyorum." Diye ekledi Masal. "Söylediklerinde haklılık payı var ama Hüseyin Rahmi'yi sadece kadınları anlattığı için sevmiyorum. Eleştirel tarafı daha çok hoşuma gidiyor. " "Beni gerçekten çok şaşırttın Gökay. Azıcık da olsa düşündüklerimden dolayı beni utandırdın. Senin hakkında yanılmışım." Gökay yorulmuş gibi arkasına yaslanarak konuştu: "Senin çoktan benimle evde olman gerekiyordu ama hâlâ buradayız. Çok ilginç bir vakasın." "Sen buraya bu yüzden mi geldin?" "Yo, o yüzden gelmedim, ama asıl sen ne için buraya geldin ben en çok onu merak ediyorum." "İki medeni insan gibi sohbet etmek istemiştim ama görüyorum ki yanılmışım." "Gözlerin gerçeği söylerken konuşmana gerek yok. Buraya benimle sohbet etmeye gelmediğini ikimiz de biliyoruz." "Aklında bir ihtimal var ama eğer onu söylersen seni mahvedeceğimi çok iyi biliyorsun Gökay." "Bence o ihtimal sadece benim aklımdan geçmiyor." Masal, Gökay'ın alaylarına daha fazla tahammül edemedi. Kız, sinirle karşısındaki adama ağzına geleni söylemek istedi: "Seninle olmak istediğimi kim söyledi, buraya Alisa' ya yaptığın teklifi konuşmaya gelmiştim ama sen bildiğin bana 'eve gidelim' diyorsun, sen kendini ne zannediyorsun, zampara! Herkes sana bayılıyor mu?" Kız, bunları zihninde sadece hayal etmişti. "Niye öyle sustun?" Diye sordu Gökay. Kız, içinden geçenleri bastırmaya çalışarak sakinleşmeye çalıştı. "Burada olmamızın sebebi benim, unutma. Seninle konuşmak istediğim bir şey var." Gökay, şaşırmamış gibi bir ifadeyle aynı rahat tavrını takınıp Masal'a baktı: "Nedir konuşmak istediğin şey? Söyle artık ne söyleyeceksen çünkü babaannem gibisin." "Nilay diye birini tanıyor musun?" "Tanıyorum Araf'ın kız arkadaşı.." "Arkadaş olduklarına emin misin aralarında bir şey yok değil mi?" "Yok diye biliyorum. Sen bir şey mi gördün, bana niye Nilay'ı soruyorsun?" "Araf ve Nilay denen kadını bir mekanda gördüm. Hiç arkadaş gibi görünmüyorlardı." "Bunu bana Carly' den intikam almayı bırakmak için söylemiyorsun değil mi?" "Hayır." "Nilay güzel kız. Araf'la görüşmeye başladı demek. Desene bu bilgi Carly'i çok üzecek." "Bunu ona söylemeyeceksin değil mi Gökay?" "Bunu zevkle yapacağımdan emin ol." "Bu konuyu sana nereden açtım? Suç bende, hemen gidip kadına söyleyeceksin. seninle de bir şey konuşulmuyor." "Ağzından bir kere kaçırdın artık bu işin geri dönüşü yok. Bana bu müjdeyi verdiğin için seni ne ile ödüllendireyim?" Kız "Benim dileğimi sen gerçekleştiremezsin. Buna gücün yetmez çünkü.." dedi gözleri dolarak. "Başın sağ olsun." "Kimse ölmedi niye öyle söylüyorsun?" "Kimse ölmediyse o zaman neden gözlerin doldu?" "Eski erkek arkadaşım başka bir kız için beni terk etti. Ben onu geri getiremezsin demeye çalıştım. Kimse ölmedi yani." "O zaman tekrardan başın sağ olsun. Zaten şu saatten sonra yaşaması da ölmesi de senin için birdir." "Sen de Alisa gibisin. O, beni terk ettiği gün Alisa'la tıpkı cenazesi varmış gibi helva kavurup yedik. Yetmedi yasin okuyup ölülerin ruhuna bağışladık. Bana unutacaksın o şerefsizi dedi." "Hayatta olan bir adam için helva kavurup yasin mi okudunuz? Gerçekten siz kızlardan korkulur." Kız "Çok yararı oldu inan işe yarıyor." Diye tavsiye verdi. "Ben cenazelere katılmam. Sizin yaptığınız gibi sahte bile olsa gitmem." "Neden?" "Ailevi bir şey." diyerek sustu. "O zaman senin de başın sağ olsun. Belli ki bir şeyler olmuş ve söylemek istemiyorsun." "Bilmemek, hatırlamamak istiyorum." "Çok üzüldüm. Ölen kişi sevgilin miydi?" "Hayır, kız kardeşim." "Hastalıktan mı?" "Hayır Masal. Bu konuyu bir daha açılmamak üzere kapatalım lütfen. Bana böyle şeyler hakkında soru sorma." "Tamam." "Carly ve kardeşim hariç bana istediğini sor. Mutlaka cevap veririm." "Neden kardeşinin yanına Carly'i de ekledin?" Diye sordum merakla. "Bu konuda konuşmayacağımı söyledim Masal." "Ben zaten başka bir şey soracaktım. " "Çok güzel o zaman sen konuşmaya devam et bakalım bu işin sonu nereye varacak? Bu arada benimle konuşurken gözlerimin içine bak." Diye uyardı. "Senin yüzünden söyleyeceğim şeyi unuttum." Gözleri boşluğa bakar gibi "Ben ne diyecektim?" Diye sordu. "Gözlerime bakarak konuşamıyorsun. Demek sana bildiğini de unutturmaya başladım... Konuşurken heyecanlanıyorsun da sakin ol. Benden hoşlandığını çok belli ediyorsun." "Ne alakası var? Senden hoşlandığımı nereden çıkardın? Neden kendinden bu kadar emin konuşuyorsun, belki hayatımda bir başkası var?" "Hayatında biri olsa neden burada bu saatte benimle olasın ki?" "Senden hoşlanmıyorum ama sen öyle zannetmeye devam et." "Ben kadınlar hakkında yanılmam. Bir bildiğim var ki söylüyorum. Hem benden hoşlanmış olmasan bile şu sözlerimden sonra kendin hakkında düşünüp bir karar varmak isteyeceksin. O zaman farkında bile olmadan benden hoşlanacaksın." Diyerek göz kırptı. Masal, karşısındaki adamın sözlerine daha fazla tahammül edemedi ve masadan kalktı. Gökay'a yaklaşarak kulağına eğildi: "Dua et burası kalabalık ve insanların önünde uysal davrandığıma bakma, hayatını cehenneme çevirmem çok vaktimi almaz, bilmiş ol!" Dışarı çıktığında hızla yürüyerek eve gitmeye çalışıyordu. Arkasından gelen arabaya aldırış etmedi. Yürümeye devam ettikçe peşinden onun geldiğini hissediyordu. Kimseden korkusu olmayan bu kız yerden eline koca bir taş alıp arabaya doğru gitti. Adam arabadan inip Masal'ın yanına gelince takip edenin Gökay olduğunu anladı. Adamı görünce elindeki taşı bırakmamıştı, sinirle Gökay'a bakıyordu. "Gece vakti nereye gidiyorsun? Orası orman kaybolacaksın Masal! Ne inat kızsın, bir sözüme kızarak hemen çekip gidiyorsun." dedi Gökay. "Defol git lan, hadi! Bir daha sakın karşıma çıkma yoksa seni doğduğuna pişman ederim." "Tamam önce sakin ol, ben öyle demek istememiştim. Her şeyi yanlış anladın." "Yani ben salağım öyle mi?" "Evet... Yani hayır tabii ki, sadece birbirimizi yanlış anladık.. seni rahatsız ettiysem özür dilerim." "Beni rahat bırak Gökay! Sana olan sinirim hâlâ geçmedi." "Saat geç oldu seni eve ben bırakabilirim." "Söylediklerinden sonra mı, sürünerek giderim ama yine seninle gelmem!" Kıza yetişemeyince peşinden bağırdı: "Gece vakti yalnız başına yürüyüp gidecek kadar neyine güveniyorsun?" Arkasını dönüp cevap verdi: "Sen benimle böyle konuşurken neyine güveniyorsan ben de ona güveniyorum!" "Ne hâlin varsa gör!" Gökay, Masal'ı orada bırakıp arabasına bindi ve eve gitti. Masal daha fazla yolda yürümek istemedi. Bir taksi bulup eve gitmek istedi. Buradan neredeyse hiç taksi geçmiyordu. Kimseye güvenemeyeceği için yürümeye devam etti. Nereye gittiğini bilmiyordu. Önüne biri çıksa parça parça edecekmiş gibi bakıyordu. Elindeki taşı bırakmamıştı. Karşı kaldırımda iki adam kıza bakıyordu. Yolun diğer tarafına bakmayıp yoluna devam etti. Adamlar kaldırımdan inerek kızın olduğu tarafa geçtiler. Masal durmuş, arkasındaki iki adamın ona doğru gelmesini bekledi. Adamlar gülerek kıza yaklaşıyorken Masal gel gel der gibi işaret ediyordu. Bereket versin adamların ikisi de zil zurna sarhoştu. Onların gelmesini beklemek hayli zaman alacağı için hırsla adamlara doğru yürüdü. Adamlar gözlerinin önünü zor görüyorlardı. Kız taşı elinden atıp adamların yakasını iki eliyle yakaladı ve hesap sordu: "Siz iki geri zekâlı niye peşimden geliyorsunuz?" Zayıf olanı ne dediği belli olmayan şeyler söyledi. Boyu küçük olan sarhoş arkadaşına güldü. Adamların yakasını bırakınca boş çuval gibi yere yığıldılar. Düştüklerinde kafaları birbirine çarptı. Bu sefer birbirlerinin yakasına yapıştılar. Ayakta durmaya mecali olmayan bu adamlar ağız dalaşıyla kavgaya başladılar. Masal izin verse birbirlerini boğmak üzere olan sarhoşları ayırmaya çalıştı. Bir araç kavganın olduğu yerin önüne gelip durdu. Arabanın farları olayı aydınlatıyordu. Gözleri kamaştıkları için elleriyle ışığı engellemeye çalıştılar. Masal kendisine temas eden ellerin kime ait olduğunu görmek ve karşı saldırıya geçmek için hazırlanıyordu ki yanında Alisa'yı görünce şaşırmıştı. Arkadaşı sarhoşların burnundan kan aktığını görünce suçun faili zannettiği Masal'a baktı: "Bu adamlar kim niye kavga ediyorlar?" Hâlâ kavga eden ikiliyi umursamadan cevap verdi: "Bilmiyorum. Arkamdan geliyorlardı." Birinin burnundan kan geliyordu. Alisa, adama acıyarak baktıktan sonra "Onları bu hâle sen mi getirdin?" Diye sordu. "Hayır benim bir suçum yok. Bir ânda birbirlerine girdiler. Onlar da ne yaptıklarını bilmiyorlar ki olayı bana soruyorsun." "Bir ân adamları yanında görünce korktum. Sen iyi misin?" "İyiyim ben, teşekkür ederim geldiğin için ben de eve neyle döneceğimi düşünüyordum. Senin burada ne işin var Alisa?" "Evde seni beklerken Gökay beni arayıp tartıştığınızı söyledi. Bu saatte başına bir şey geldi diye korktum. Hadi eve gidelim." "Yalnız biz bunları böyle bırakıp gidersek birbirlerine zarar verecekler." "Yolda polisi ararım sen arabaya geç." "İyi ki geldin yoksa bu ikisi elimde kalacaktı." Arabaya binip oradan uzaklaşınca polisi arayıp olayı anlattıktan sonra adresi verip kapattı. Alisa yolda Gökay'a kızıyordu. Masal çekinerek konuştu: "Onun bir suçu yok ben onunla gelmek istemedim." Aracın hızını düşürüp arkadaşına sorgular gibi baktı: "Bana seni kızdırdığını için arabaya binmemekte inat ettiğini söyledi." "Böyle mi söyledi?" "Evet." Kızlar sonunda eve gelmişlerdi. Arabayı park edip apartmana yöneldiler. Merdivenleri bir çırpıda çıkıp eve girdiler. Gelir gelmez kıyafetlerini değiştirip yatağa uzanan Masal çok geçmeden uykuya daldı. O gece Gökay uyuyamamıştı. Masal'ı orada bırakıp eve gidince hata yaptığını anlamıştı. Geri dönüp onu oradan alıp evine götürmeyi düşündü fakat o kıza zorla hiçbir şey yaptıramazdı. Bütün gece başına bir şey geldi mi diye düşünürken aklına Alisa'yı aramak geldi. "Bir şey mi oldu Gökay? Bu saatte niye aradın?" "Haklısın saat geç olunca insan iyi bir haber alacağına inanamıyor. Masal ile tartıştık onu eve bırakmamı istemedi. Tek başına orada kaldı. Ben gidersem kesinlikle kabul etmeyecek. " "Sen Masal'ın yanında değil misin? Benim arkadaşım şu saatte sokakta yalnız başına mı?" "Evet, şu ân tek başına eve gelmeye çalışıyor. Kendi arkadaşını sana anlatmak istemiyorum. Onun inadını en iyi sen bilirsin. Sana adresi göndereyim gidip başına bir şey gelmeden onu oradan al lütfen." "Adresi gönder Gökay." "Attım." Kız tamam bile demeden telefonunu alıp evden hızla çıktı. Bu adresi daha önce biliyordu. Vakit kaybetmeden arabasına binip arkadaşını almaya gitti. ... Gökay, kızın eve dönüp dönmediğini merak ediyordu. Alisa'yı arayınca telefonunun kapalı olduğuna sinir krizi geçirmişti. Masal'ı aramayı denedi. Tabii ki ulaşamadı. Bir oraya bir buraya evde turlamaktan yorulmuştu. Oturduğu koltukta bir aralık rüya görür gibi oldu. Kabuslar devam ederken telefonun titremesine uyandı. Etrafına bakınca evde olduğunu hatırlayıp kan ter içinde kaldığını fark edince rüya olduğu için rahatlamıştı. Telefona bakınca yarım saattir bu kabusu gördüğüne inanamamıştı. Odasına gidip duş aldıktan sonra giyindi. Sabah olmasına bir şey kalmamıştı. Uykusu artık tamamen kaçmıştı. O gün Masal'ın telefonuna bir mesaj geldi. Gökay: Özür dilerim. |
0% |