Yeni Üyelik
39.
Bölüm

39. Bölüm

@madrabazbiryazar

Sabah olduğunda Alisa güzel bir kokuyla uyandı. Saat daha çok erkendi. Biraz daha uyumak istedi fakat yan tarafına dönünce Araf'ı göremedi. Hemen yataktan kalkıp banyoya gittikten sonra aşağı inip mutfağa gitti.

Alisa, mutfağa girdiğinde masada Araf'ın hazırladığı kahvaltıyı gördü. Masanın üzerindeki notu eline alıp gülümseyerek yerine oturdu.

Not: 

Sabahları seninle uyanmak benim için bir ayrıcalık. Bugün seni güzel bir kahvaltıyla şımartmak istedim. Senin yanımdayken hayat çok daha anlamlı ve güzel geliyor. Seni seviyorum.

Araf 

Araf'ın ne kadar özenli ve düşünceli olduğuna inanamadı. Kağıdı parmaklarının arasına alıp Araf'a bakarak "Merak ediyorum seni kararından değiştiren ne oldu Araf? Bana karşı davranışların birden olumlu yönde değişti ve her şey bir anda mükemmel olmaya başladı. Buna hâlâ inanamıyorum."

Araf bu sözlere acıyla güldü. Bu oyuna daha fazla devam edemedi. Bakışlarını değiştirip tekrar umursamaz tavrını takınmaya çalışarak

"Her şeyin bir anda mükemmel olmasının sebebi seni sevdiğim için değil. "

"Ama Araf dün sen..." sözlerimin devamını getirmeme izin vermeden Araf tekrar acımasız ses tonuyla devam etti: "Dün sana iyi davranmamın nedeni buna mecbur olmam!"

Duyduğum sözlerden sonra kelimeler zihnimde uğuldamaya başladı. "Ne demek mecbur olmak? Bunlar senin sözlerin mi Araf? Dünden sonra ne değişti, gerçekten merak ediyorum!" Dedim ses tonumun titrememesi için direniyordum.

"Ne yazık ki birkaç gün daha merak edeceksin. Sonrası..." deyip sustu.

"Sonrası ne Araf?" Diye tekrar ettim öfkeyle.

"Yok bir şey kahvaltına devam et. Benim dışarı çıkmam gerek!" Hiçbir şey olmamış gibi kaçıp gitmesine izin veremezdim. Bir şey söylediyse devamını getirmek zorundaydı. Beni merak içinde bırakıp hiçbir yere gidemezdi!

"Gidemezsin! Otur ve sonrasını anlat Araf!"

Araf kendisine karşı emirle konuşan Alisa'ya kaşlarını çatarak sesini yükseltti: "Sonrası yok, olsa bile bu seninle ilgili bir şey değil!" Diyerek yalan söyledi. Alisa bu sözlere inanmadı. Ortada bir şeyler dönüyordu. Araf'ın bu dengesiz hallerine sinir krizi geçirmemek için zor sabrediyordu. Her şey bir anlık öfkeyle verdiği karara bağlıydı. Araf, Alisa'nın sorularını yanıtsız bıraktı. Adam evden hızla çıkıp giderken Alisa adamın ardından bakarak öylece kalakalmıştı.

Bu evde daha fazla kalmak istemedi hızlıca yatak odasına gidip kıyafetlerini topladı. Gitmeden önce bir not yazmayı düşündü. Çalışma odasına gidip birkaç kağıt eline aldı.

Koltuğa oturup hızla içinden geçenleri kağıda dökmeye başladı. Bir saat sonra yazdığı mektuplarla birlikte ayağa kalkıp evdeki odaların her tarafına dağıttı. Öyle dolmuştu ki ağlayarak etrafta dolaşıyordu. Her odaya bıraktığı mektuptan sonra oda kapılarını açık bırakmıştı. Bu evdeki en büyük kurallardan birini çiğnemişti. Odaları gezmeye devam ederken kilitli bir kapıya rast geldi. İçinde bir şüphe oluştu. Evdeki en önemli olan çalışma odasının bile kapısı açıkken burası neden kilitliydi ki? Bu kapıyı açmaya kararlıydı. Anahtarın çalışma odasında olacağını düşündü çünkü en önemli şeyler hep orada saklanırdı. Hızla sağ tarafına döndü ve çalışma odasına girip çekmeceleri dolapları koltukların altına baktı. Umudunu kaybetmişken evi bir an önce terk etmek istedi. Yanlışlıkla düşürdüğü heykelin kırılma sesini duyunca metal bir şey parlamaya başlamıştı. Eğilip kırık heykel parçalarının arasına bakınca aradığı anahtarı bulmuştu. Gözleri dehşetle büyüdü. Bu anahtar neden bir heykelin içine saklanırdı ki? Büyülenmiş gibi anahtara bakıyordu. Kötü bir his içini kemirmeye başlamıştı. Bu anahtarın korkunç bir sırrı açıklayacağını biliyormuş gibi ayakları onu istemsizce kilitli kapının önüne götürmüştü. Elleri titremeye başlamıştı. Bu da neydi böyle neden korkuyordu ki?

Alisa, anahtarı titreyen parmaklarının arasına sıkıştırarak kilitli kapının önünde durdu. Kalbi göğsünde hızlıca atıyor, içindeki merak ile korku arasında gidip geliyordu. “Bunu açmalısın, ne olursa olsun,” diye düşündü kendine. Bir yandan Araf’ın soğuk tavırları aklına geliyordu; onun hakkında ne kadar az şey bildiğini ve tüm bu olanların ardında ne saklı olabileceğini düşünmek zorunda kalıyordu.

Anahtarla kapıyı açmadan önce derin bir nefes aldı . Elleri hala titriyordu ama kararlı bir şekilde anahtarı çevirdi. Kapı ağırca açıldı. İçerisi loş ve tozlu bir odadaydı. Yazdığı mektuplardan birini buraya bırakıp gidecekken omuzunda titrek bir el hissetti. Çığlık atarak arkasını döndüğünde genç bir kadının ona korkuyla baktığını gördü. Ne olduğunu anlamadan kendisine sarılan kadına karşı hiçbir şey yapamadı. Bu kadından çok korkmuştu.

Kadının yaprak gibi titrediğini hissedince onu sakinleştirmeye çalıştı. O gün aşağıda duyduğu seslerin sebebi bu kadındı. Alisa, kadına anlayışla bakarak ne olduğunu ve neden burada olduğunu sordu. Kadının konuşmayıp bir şeyler anlatmaya çalıştığını görünce konuşamadığını anlamıştı. Çalışma odasına gidip hemen bir not defteri ve kalem bulup getirdi.

Kadın titreyerek kağıda bir şeyler yazıyordu. Büyük harflerle "BEN GÖKAY'IN KIZ KARDEŞİYİM! AİLEM DAHİL HERKES BENİ ÖLDÜ BİLİYOR! ARAF HARİÇ!"

O gün Masal'la olan konuşmalarımızda Gökay'ın kardeşinin öldürüldüğünü söylemişti. Şimdi bahsi geçen kızı karşımda kanlı canlı durduğuna inanamamış gibi sesli olarak sordum: "Sen Gökay'ın kardeşi misin? Araf seni neden burada tutsak ediyor? Ne zamandan beri buradasın?"

Aceleyle yazmaya devam etti: "PEŞİNDE BİRİLERİ FALAN YOK! OLANLAR DA ARAF'IN ADAMLARINRAN BAŞKASI DEĞİL..!

"Hayır, o düşmanlarını karşısına alarak beni korudu. Peşimdeki adamlar Araf'ın adamları değil." Dedim, aslında kızın söylediklerini düşünce Araf'ın böyle bir şey yapabileceğine inanmaya başladım.

"ONLAR SANA HER ŞEYİ BİR TESADÜF ESERİYMİŞ GİBİ GÖSTERDİLER. İŞTEN ATILMANA, EVDEN ÇIKARILMANIZA VE DAHA BİRÇOK ŞEYE ONLAR SEBEP OLDULAR!"

"Ailen seni öldü biliyor. Baban, Gökay yüzünden senin öldürüldüğünü düşündüğü için abinden nefret ediyor. Gökay, kardeşini en yakın arkadaşında tutsak edildiğini öğrenirse eğer Araf'ı öldürmekten beter eder! Ben en kötünün hep Gökay olduğunu düşünürken Araf'ın böyle bir şey yapmasının nedenini anlamıyorum!"

"ABİMİN BUNU ÖĞRENMEMESİ GEREKİYOR!"

"Sen burada zorla mı tutuluyordun? Bu evde çalıştığım günler boyunca dikkatimi hiçbir ses çekmemişti. Bir gün birinin ayaklarını sürterek evin içinde gezindiğini duyduktan sonra bile böyle bir şeyi beklemiyordum."

"ARAF BANA KÖTÜ DAVRANMADI. AMACI CARLY'İ KORUMAKTI, ZATEN EN ÇOK DA BU YÜZDEN HAYATTAYIM!"

Neredeyse bağırarak sordum: "Carly de mi işin içinde?"

"EVET HEM DE BAŞINDAN BERİ BU İŞİN İÇİNDE. CARLY DENEN KADIN AZ KALSIN BENİ ÖLDÜRÜYORDU!"

"Bunu neden yapmaya çalıştı ki?"

"ÖNCE AMACI ABİMLE ARAF'IN ARASINI BOZMAKTI, ATTIĞI İFTİRAYLA BUNU BAŞARMIŞTI, SONRA ABİM GERÇEKLERİ ÖĞRENİNCE DURUM DEĞİŞTİ. HERKES OLAYIN GERÇEK YÜZÜ ÖĞRENDİ. ABİM VE ARAF BARIŞTILAR. CARLY DE GÖKAY ABİMİN YAPTIKLARINA KARŞILIK, GÖZDAĞI OLARAK BENİ ÖLDÜRMEYE ÇALIŞTI!"

"Artık buradan kurtuldun şimdi ne yapacaksın?"

"BENİ KURTARDIĞIN İÇİN ARTIK SEN DE TEHLİKEDESİN. BU ODANIN ANAHTAR YEDEĞİNİ BULMAKLA HAYATINI RİSKE ATMIŞ OLDUN!"

"Araf, Carly'i korumak istiyorsa o zaman seni neden burada tutsak ediyor?"

"ABİMİN AMACI CARLY'İ ÖLDÜRMEK. BUNU DEFALARCA DENEDİ FAKAT ARAF HER ZAMAN CARLY'İ KORUMAYI BAŞARDI."

"Yani Araf, Gökay'ın arkasından iş mi çevirdi? Araf, Carly'i korumak isterken seni öldü göstermekle Gökay'ın Carly'e karşı nefretini arttırmış olmadı mı? Ölmediğini Araf'tan başka bilen var mı?"

"HAYIR BUNU SADECE O BİLİYOR."

"Herkesin gerçeği öğrenmesi gerek. Önce seni kurtarmalıyız."

"DIŞARI ADAM KAYNIYOR NASIL KAÇACAĞIM?"

"Ben sana yardım edeceğim."

"O ADAM SENİN BANA YARDIM ETTİĞİNİ ANLARSA EĞER MUTLAKA SENİ DE ÖLDÜRÜR!"

"Araf'tan mı bahsediyorsun?"

Başını salladı. Korkmadan kıza cevap verdim: "Sen beni merak etme. Ben ona ne yapacağımı çok iyi biliyorum."

Not defterine şunu yazdı: "NE YAPACAKSIN?"

"Bendeki parasını kullanarak çevresindeki herkesi yanıma çekeceğim. Yapayalnız kalacak."

Gökay'ın kardeşi, Alisa'ya her şeyi baştan sona anlatmaya başladı.

...

 

 

 

 

 

 

 

Bir saat sonra

Aşağıdan Araf'ın sesi gelince iki kadın korkuyla birbirlerine baktılar. Adam yukarı doğru geliyordu. Alisa hemen kapıyı kapattı ve Araf gelmeden koridor boyunca ilerledi. Merdivenlerde karşılaşınca istifini bozmadan gülümsedi. Araf bir şeylerden şüphelenmiş gibi bakışları kilitlediği odaya kaydı. Araf'ın hızla koridora gittiğini görünce durdurmak için peşinden koştu. Adam arkasını dönünce Alisa'nın telaşından şüphelenmişti. Gökay'ın kardeşi yarı açık bıraktığı kapıdan Araf'a bakıyordu. Alisa kapının açık olduğunu görünce Araf'ı kolundan tutup çevirdi. Adam kızın ne yaptığını anlayamamıştı.

Sevinçle "İyi ki geldin Araf!" Diyerek Araf'a sarıldı. Kadın adama sarılınca o an karşı tarafta Gökay'ın kardeşiyle Alisa göz göze geldiler. Alisa eliyle kızın saklanmasını için işaret etti. Araf'ın sırtı kapıya dönük olduğundan Alisa'nın ne yaptığını anlamamıştı. Kız, bu sessiz uyarı üzerine kapıyı dikkatice kapattı. Alisa sıkıntıdan kurtulduğunda kendini geri çekmek istedi fakat Araf buna izin vermedi.

"Aşağıda işim var Araf, alay etmenin sırası değil!"

"Alay edeceğimi nereden çıkardın?"

Alisa, Araf'ın ellerini işaret ederek "Lütfen beni rahat bırak!"

Tatlı bir gülümsemeyle karşılık verdi: "Bırakmıyorum ve bırakmayacağım da!"

Alisa artık bu numaraya inanmıyordu. Araf'ın sakin tavrının aksine sinirle çıkıştı: "Yine akşam çökünce romantik Araf ortaya çıktı. Nedense sabah olunca eski Araf geri dönüyor. Artık sana inanmıyorum!"

Adam, Alisa'nın elinden tutup gelmesi için birkaç adım attı fakat kız hareket etmeyince sinirlenmişti ama anlayışlı biri gibi davranarak "Bunları sabah olunca düşünürüz şimdi beraber aşağı inelim." Dedi adam.

"Tabi inelim bakalım aşağıda bizi ne bekliyor!" Araf, Alisa'nın elinden tuttu. Alay eder gibi "Ne oldu bugün pek keyifsiz görünüyorsun?" Dedi adam.

"Sen geldiğin içindir. İnanır mısın az önce çok mutluydum!"

"Dün hiç öyle demiyordun ama." Sesi ima doluydu. Bukalemun gibi renk değiştiren oydu. O yüzden burada utanması gereken tek kişi Araf olacağı için sözlerini umursamadım.

"Dün dünde kaldı biz bugüne bakalım! Dün benim için yaptıklarını unuttum bile..."

"Sen giderek duygusuz birine dönüşüyorsun Alisa."

Duygusuz olan ben miyim acaba? Sabahki tavrından sonra ona karşı sinirim geçmemişti. Ayrıca Gökay'ın kardeşini yıllarca herkesten saklamıştı. O çocuk sırf bu yüzden ailesinin nefretini kazanmıştı. Çünkü onlar Gökay'ın, kız kardeşinin ölümüne sebep olduğunu düşünüyorlar. Arkadaşına bunu yapan biri bana neler yapmaz! Kolay pes etmeye hiç niyetim yok. Bu savaşın sonunda ya o kaybedecek ya da ben kazanacağım!

"Biletini kestim yakında gidiyorsun."

Aşağı merdivenlerden inerken Araf durup Alisa'ya bakarak "Benden önce sen gideceksin ama Hindistan'a değil..." dedi acımasızca. Alisa gerçeği öğrendiği için Araf'ın ne söylemek istediğini anlamıştı.

"Sen beni öldürmeyeceksin ama ben seni süründüreceğim Araf!" Diye mırıldandı. Sözlerinin bir kısmını yanındaki adam da duydu.

Araf'ın yüz ifadesi bir anda değişti. İçinde büyük bir şüphe oluştu. Acaba karşısındaki bu kadın gerçeği öğrenmiş olabilir miydi?

Otoriter ses tonuyla emir vererek konuştu: "Sen aşağı in, ben hemen geliyorum!"

Alisa boynundaki anahtarı göstererek cesurca "Bunu mu arıyorsun kocacım?" Diye sordu.

"Kilitli oda! Sen o anahtarı nasıl buldun?"

Araf merdivenlerden yukarı çıkacakken Alisa adamın kolundan tutarak "Heykelciğini arıyorsan maalesef ben onu yanlışlıkla kırdım. İçinden bu anahtar çıktı."

"Gerçeği öğrendin demek o zaman geriye tek bir şey kalıyor..." dedi Araf.

"Ben gerçeği öğrendim ama, sen parana henüz kavuşamadın... Bu yüzden de beni öldüremezsin."

Araf kaşını kaldırıp sordu: "Anlamadım ne gerçeğini öğrendin?"

"Numara yapma. Ayırca paran bendeydi ve bunu başından beri biliyordum."

"Demek biliyordun öyle mi hanımefendi! Nereye sakladın o kadar parayı çabuk söyle?"

"Bunu asla öğrenemeyeceksin Araf. Ayrıca Gökay'ın kardeşini sakladığını biliyorum!"

Araf gerçekten duyduklarına inanamadı:"Ne Gökay'ın kız kardeşi mi? Manyak mısın neden böyle bir şey yapayım?"

"Yalan söyleme gerçeği biliyorum!"

"Lan ben ölüyü niye saklayayım, kokar!"

Alisa gerçeği bildiği halde adamla dalga geçer gibi: "Sen zeki adamsın Araf koymuşsundur bir yere!"

"Saçmalama Alisa. Gökay'ın kız kardeşi öldü. Ölü olan birini nasıl saklayabilirim söyler misin? "

"O zaman yukarıdaki kadın kim Araf?"

"Ne kadını Alisa! Bilmece gibi konuşma!"

"Yukarıda işte kilitlediğin odada duruyor inanmıyorsan git bak!"

Araf hızla merdivenleri çıktı. Bahsi geçen odaya girince tanımadığı bir kadının ona silah doğrulttuğunu gördü. Alisa odaya girince şok oldu.

"Şeyma indir o silahı ne yapıyorsun?" Dedi Alisa korkuyla.

Araf ellerini hafifçe kaldırmıştı. Alisa'ya bakamıyordu ama sinirle "Gökay'ın kız kardeşinin adı Şeyma değil, Ceren! Bu kadın kim Alisa?" Diye sordu.

Alisa hiçbir şey anlamamıştı. Bu kadın kilitli odaya nasıl girmişti. Şeyma'nın anlattığı şeyler doğru muydu?

Odada tutsak bulduğum kadın "Kes sesini yoksa sıkarım!" Diye bağırınca onun Gökay'ın kardeşi olmadığını anlamıştım.

Araf karşısındaki kadına keskin bir bakış attıktan sonra sordu: "Sen kimsin, bu odaya nasıl girdin?"

"Carly Hanım sayesinde..."

Alisa'nın gözleri açılmıştı. Kadın silahını hareket ettirerek tehdit etti: "Düşün önüme gidiyoruz!"

Alisa "Nereye gidiyoruz?" Diyerek onları durdurdu.

Alisa adamın tam arkasında olduğu için onu göremiyordu. Araf hareket etmemeye çalışarak Alisa'ya cevap verdi: "Saçma sapan sorular sorma! dediğini yap elindeki oyuncak mı zannediyorsun?" dedi.

Tartışmaya devam ederek "Yine suçlu ben mi oldum?" Diyerek haklı olduğunu savundu. Şeyma'nın sabrı tükenmiş gibi bağırdı: "Kesin tartışmayı! Sen de dediğimi yap yoksa kocanı vururum!"

Alisa kararlı ses tonuyla "Vur!" Deyince bu sefer Araf'ın gözleri şaşkınlıktan büyümüştü.

Kadın silahın tetiğini çekince vazgeçerek "Şaka yaptım dur sakın yapma!" Dedi.

Elindeki silahı sinirle kaldırıp indiren Şeyma delirmiş gibi konuştu: "Sen de bir karar ver vurayım mı vurmayayım mı?"

"Hayır yapma lütfen! Sen bizden ne istiyorsun?"

"Mutluluğunuzun bozulmasını..!"

Alisa isyan eder gibi dert yanarak "İnanır mısın biz onunla tanıştığımız günden beri sadece dün mutluydum, onun haricinde Araf'la bir gün mutlu olmadım." Dedi.

Zevkle gülümseyerek "O zaman ben kocanı vuruyorum." dedi psikopatça.

Araf beğendin mi yaptığını der gibi baktı. Kadın kendi kendine konuşmaya devam etti: "Carly Hanım isteği sizin asla mutlu olmamanız!"

Alisa, kadının kararlı olduğunu görünce vazgeçirmeye çalıştı: "Ya biz yaşıyorken çok daha mutsuzuz, bırak bizi bu halimizle, valla bize daha çok eziyet etmiş olursun!"

Şeyma silahı doğrultmaya devam ederek "Beni böyle kandıramazsın." Dedi.

Başka teklifler yapamaya çalıştım: "Sana para verelim vazgeç bu işten Şeyma."

Kadın, bu söze güldü. Alisa'nın sözünü dinlemeyip tetiğe bastı ama silah tutukluk yaptı. Tekrar ateş etmek için davrandı fakat Araf, kadından çok daha hızlı davrandı. Silahı kadının elinden alıp bütün kurşunları çıkardı. Alisa kapıda dikilmeyi bırakıp Araf'ın yanına gitti. Adam, Şeyma'nın ellerini bağladı. Polis bir saat sonra suçluyu almaya geldiğinde Alisa aşağı katta olan masaya doğru gitti.

Araf, suçluyu polise teslim ettikten sonra birkaç adamını da peşinden gönderdi. Daha sonra salonda Alisa'nın yanına geldi. Masadaki sandalyelerden birini çekerek oturmasını bekledi. Alisa'nın oturmadığını görünce "Neyi bekliyorsun?" Diye sordu kibarca.

Kadın şaşırarak "Ben mi oturacağım?" Deyince, Araf niye şaşırıyorsun der gibi baktı.

Kadın iğneler gibi "Sandalyeyi kendin için çektin zannettim. Bir iyi bir kötü davranarak beni delirtmeye çalışıyorsun herhalde." Dedi.

Araf isyan ederek "Ne yapsam suç oluyor!" Deyince Alisa kaşlarını çatarak cevap verdi: "O kadar çok şey yaptın ki saymaya kalksam sabah olur!"

"Lütfen artık tartışmayalım. "

"Paranı geri vermeyeceğim Araf eğer bunun için bana iyi davranıyorsan yanlış yoldasın! "

"Paralar senin olsun. İstediğini yap. Sen hep yanımda ol, o yeter bana."

"Seni tanımasam bu sözlerine inanacağım. Kötü niyetlisin Araf, sana güvenmiyorum!"

"Dün seni eve kadar ben taşıdım. Beraber çok güzel bir gece geçirdik. Gerçekten seni ne kadar sevdiğimi anladım. Ayrıca bundan sonra sana kötü davranmayacağım söz veriyorum, lütfen bana inan."

Araf'ın eve gelmesi Alisa'yı zor durumda bırakmıştı. Kızın aklı mektuplarda olduğu için Araf'ın sözlerini dinlemeden kestirip atarak "Yalan söylüyorsun beni kandırmaya çalışıyorsun." Dedi ve masadan kalktı.

Alisa odaların hepsini dolaşarak mektupları topladı. Kağıtları mutfağa getirdi. Yazdıklarını Araf'ın görmemesi için önce yırtıp sonra yaktı. Yangın alarmı çalmaya başlayınca Araf hızla mutfağa geldi. Hemen düğmeye basıp alarmı kapattı. Alisa'nın sular içinde kaldığını görünce kahkaha attı. Adamı umursamayıp üzerindeki kıyafetin suyunu sıkan Alisa, ters bakışlarını Araf'a yöneltti. Adam yanmış kağıt kokusu alınca gülmemeye çalışarak merakla sordu: "Sen az önce mutfakta ne yapıyordun?"

Alisa alay ederek konuştu: "Hiç canım duş almak istedi ben de gideyim mutfakta mangal yapayım dedim! Her taraf battı görmüyor musun?"

"Bu yaşına kadar sağ kalmayı nasıl başardın?" Dumanlara bakarak gözleri büyüdü "Bir şey yanıyor orada." Dedi.

Alisa cevap vermeyip ateşin olduğu tarafa bakınca mektupların küle döndüğünü gördü ve rahat bir nefes aldı. Ateş sönmüş sadece dumanı tütüyordu. O an mutfağa göz gezdirince yerlerdeki su birikintisi canını sıkmıştı.

Hemen mutfağı temizlemek için işe koyuldu. Eskiden olsa bu manzarayı görünce kıyameti koparması gereken adam mutfağın hâline hiçbir tepki vermedi.

Araf eline bir elma alıp Alisa'yı temizlik yaparken seyretti. İki saat sonra mutfağı tekrar eski hâline getirmişti ama aynı zamanda çok yorulmuştu. Duş almak için odaya gitti. Döndüğünde ise hemen yatağa girip uyumak istedi.

... 

Düğün gecesi Gökay ve Masal yalnız kalmışlardı. Gece Masal'ı eve kadar bırakan Gökay evine geri gittiğinde Masal da ışıkları kapatıp karanlıkta oturdu. Kapı çaldığında kim olduğunu sorup cevap alamayınca kapıyı araladı. Etrafta kimse yoktu. Kapının önünde koca bir kutu duruyordu. Gecenin bir yarısında kendisine gelen paketi içeri almaya çalıştı. Paketi atmak için gidip maket bıçağı getirdi. Bıçağın çıkardığı sesi duyan Gökay paketin içinden bir anda fırlayıp sürpriz diye bağırınca Masal korkudan yere yığıldı.

Elinde yüzükle kalakalan Gökay paketin içinden söylenerek çıktı: "Ulan ne çok bantlamışlar!"

Ayağıyla kutunun yan tarafına basıp yırtmayı denedi o sırada yuvarlanarak Masal'ın yanına düştü. Kutunun içinden çıkmayı başarınca bayılan kızı ayıltmaya uğraştı.

Masal ayıldığında Gökay'ı gördü. Kendine gelir gelmez Gökay'a vurmaya başladı: "Aklım gitti senin yüzünden!"

Darbelerin şiddeti artınca Gökay, Masal'ın ellerini tutarak korunmaya çalıştı. "Bir saniye sakin olsan açıklayacağım."

Masal vurmayı bırakıp Gökay'a baktı. Boğazını temizleyerek kendine çeki düzen veren adam yerden yüzük kutusunu alıp kıza evlenme teklifi etti.

Masal, önce Gökay’ın elindeki yüzük kutusuna, sonra da Gökay’ın gözlerine inceleyerek ile baktı. "Bu da ne demek şimdi? Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordu, sesi hala titreyerek.

Gökay derin bir nefes aldı, kalbi hızla çarpıyordu. "Masal," dedi, gözleri parlayarak, "bu gece benim için çok özel. Seni seviyorum ve yanında olmak istiyorum. Her şeyden önce, seni mutlu etmek istedim."

Masal, Gökay'ın söylediklerine bir an inanmakta güçlük çekti. Gökay, hep eğlenceli, neşeli ve biraz da çılgın olan biriydi. Ama şimdi, onun bu ciddi hali, kalbinde bir sıcaklık hissettirdi. "Ama sen benim kapımda ne kadar tehlikeli bir sürpriz yapıyorsun! Biraz mantıklı ol!" dedi ama içindeki heyecanı da gizleyemedi.

Gökay, yüzüğünü açarak, "Biliyorum, bu gece biraz abarttım ama buna değer. Benimle yaşlanacak, birlikte hayallerimizi gerçekleştirecek, hayatın zorluklarını paylaşacak birisini arıyordum. Sen de bu kişi olmalısın." dedi.

Gökay’ın gözleri, sevgiyle parlıyordu: "Peki ama bu şekilde mi evlenme teklifi edilir? Bir sürü bantla sarılı kocaman bir kutu nereden çıktı?" dedi gülümseyerek, sonunda durulmaya başlayan kalbiyle.

Gökay, gülümseyerek başını eğdi. "Evet, belki biraz garip ama ben de pek normal sayılmam."

Masal yavaşça gülümsemeye başladı. Gökay, yüzüğü parmağında döndürerek, "Bunu senin takman için seçtim. Şimdi bana bir cevap ver, Masal. Benimle evlenir misin?" dedi. Kalp atışları hızla yükselmişti.

Masal bir an düşündü; sonra başını sallayıp, gözlerine bakarak, "Evet, evet! Tabii ki evet!" dedi.

Gökay, yüzüğü Masal’ın parmağına takarken, ikisi de de kocaman bir gülümsemeyle birbirlerine sarıldılar. Artık her şeyi geride bırakmış, sadece birbirlerine duydukları sevgiyi ve beraber yaşlanma sözlerini kutluyorlardı.

... 

Alisa sabah gözünü açtığında yataktan doğrulup esneyerek uyandı. Araf ise her zamanki gibi bu sabah da özenle hazırlanmıştı. Kadın, banyoya gidip yüzünü yıkamadan önce parmağındaki nişan yüzüğünü çıkardı. Odaya geri döndüğünde Araf'ın çıkmak üzere olduğunu gördü: "Nereye gidiyorsun?"

Araf soruyu yanıtsız bırakıp evden çıkınca Alisa da odasına gidip akşama kadar kıyafet denedi. Sonunda birine karar kılıp evden çıktı. Arabasına binip yola çıktığında arkasındaki korumaları fark etti. Bu durumdan Araf da haberdar olunca hemen şirketen ayrılıp Alisa'nın olduğu mekana gitti.

İçeri girince deniz kenarında tek başına oturan kadının Alisa olduğunu fark etti. Hiçbir şey olmamış gibi karşıdaki sandalyeyi çekip oturdu. Alisa içeceğini pipetle karıştırırken Araf'a bakmıyordu. Derken Araf, kadının parmağında yüzüğü olmadığını gördü:

"Yüzüğünü evde unutmuşsun." Diyerek ceketinin cebini aradı. Kutudan yüzüğü çıkarıp Alisa'nın ellerini uzatınca nazikçe parmağına taktı. Kadın ellerine bakınca o gün çok isteyip de vazgeçtiği yüzüğün parmağında olduğuna inanamadı.

"Aramızdaki düşmanlığa bir son verelim. Oyun oynamaktan çok sıkıldım. Seni gerçekten seviyorum Alisa." Dedi ciddi bir ses tonuyla.

Alisa'nın içeceği boğazına kaçınca kendini zor toparladı. Araf gülümseyerek Alisa'ya bakıyordu.

Alisa cevap vermek için konuşmaya başladığı sırada Gökay'ın aradığını görünce Araf'ın telefona cevap vermesi için sustu.

Cevabımı duymak için sabırsızlanan Araf aceleyle "Gökay eğer önemli bir şey değilse sonra ara!" Dedi, daha Gökay'ın konuşmasına bile fırsat vermeden telefonu kapattı. Gökay tekrar arıyordu. Araf artık delirmek üzereydi:

"Sen bizi bir yerlerden falan mı gözlüyorsun?"

"Yanlış bir zamanda aradım sanırım, tamam hemen kapatıyorum!" Dedi gülerek.

"Dalga geçmeyi bırak Gökay! Ne söyleyeceksin?"

Coşkuyla "Evleniyorum!" Dedi.

Araf yalandan bir mutlulukla "Çok sevindim, size mutluluklar Gökay!" Deyip telefonu tekrar kapattı.

Alisa Araf'ın bu acelesine gülerek sordu: "Arayan Gökay mıydı?"

"Evet! Tam arayacağı zamanı buldu! Evleniyormuş manyak!"

Alisa, Araf'ın söylediğine inanamadı. Merakla "Kiminle evleniyor?" Diye sorunca adam öylece kaldı. Alisa, Gökay'ı aradığında evleneceği kadının Masal olduğunu öğrendi ve çok mutlu oldu. Tebrik ettikten sonra telefonu kapatıp Araf'a baktı ve gülümseyerek "Sana inanmak istiyorum. Ben de seni seviyorum Araf." Deyince, adam mutluluktan hızla ayağa kalkıp Alisa'ya sarıldı.

 

 

 

Devam edecek...

Loading...
0%