Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16.Bölüm

@madrabazbiryazar

İçinde bulunduğum karanlık, üzerime çökmüşken, kurtuluş arayışından başka bir şey düşünemiyordum. Yanımdaki adam, beni geriye doğru çekerek yavaşça yürümeye devam etti. Korku dolu gözlerim karanlıkta ilerlerken, her adımda hayatta mıydım, yoksa bir düşte mi yürüyorum diye düşündüm.

“Kim olduğunuzu biliyor muyum?” diye sormak istedim ama sesim soluğumdan daha da zayıf çıktı. Adam, aklındaki düşüncelerin haliyle başka bir şeyle meşguldü ve sadece “Bunu konuşmak için doğru zaman değil.” dedi ve yine karanlıkta yürümeye devam ettik.

Yanındaki bu gizemli adamın beni nasıl bulduğunu ve neden kurtarmaya geldiğini merak ederek peşinden sürüklendim. Kapkaranlık bir yolda yürürken, ardından gelen sesler kulaklarımı tıka basa doldurmaya başlamıştı. Uzaktaki ulumalar ve ayak seslerini hâlâ duyuyordum.

Yürümekten yorulmuştum neredeyse olduğum yere yığılacaktım. Beni kurtaran adama biraz dinlenmemizi söyledim. Nefes nefese kalmıştım. Ciğerlerim nefes alırken diken batıyor gibiydi.

Kısa bir süreliğine de olsa dinlenmemize izin verdi. Bir dakika sonra tekrar hızlanarak yürümeye başladık. Nereye gittiğimizi bilmiyordum.

Uzakta bir ışık gördüm. Yanımdaki de görmüş olacak ki:"Bak o tarafta bir ışık var. Oraya gidersek kurtulduk demektir!"

Bir an duraksadım. Gösterdiği yer çok uzak görünüyordu. Yürümeye hâlim kalmamışken o kadar yolu nasıl gideceğimizi düşündüm. Soğuk rüzgar yanımızdan hızla esip geçtiğinde sağ tarafımdaki döndüm. Bu adam kimdi? Güvenilir biri olduğunu bilmiyorum ama başka bir seçeneğim yoktu. “Neden beni kurtardın? Neden bu kadar risk aldın?” diye sordum.

Adam cevap vermeyince merakım giderek artmaya başlamıştı. Yürümeye devam ederek önümdeki küçük taşlara takılmamak için dikkatli adımlar atıyordum. Bu sessizlik beni korkutuyordu. "Biz neredeyiz ve sen kimsin?" Diye tekrar sormak istedim.

Adam sanki dümdüz yolda yürüyormuş gibi hiç takılmadan ilerden gidiyordu. Birden arkasını dönüp "Kim olduğumun ne önemi var ki." Diyerek yürümeye devam etti.

Elimden tutup hızla aşağı doğru ilerledik. O an ayaklarımın ısladığını anladım. Sanırım sulu bir yere basmıştım ve su giderek dizlerime doğru çıkmaya başlayınca korkmuştum. Seslere bakılırsa önümüzde bir su vardı. Elimi tutan adama doğru yaklaşarak sordum: "Suyun içindeyiz farkında mısın?"

"Evet farkındayım. Merak etme burası çok derin değildir." Dedi rahat ses tonuyla. Korkudan düşünmeyi bile unutmuştum.

"Suyun derin olmadığını nereden biliyorsun?"

Homurdanarak konuştu: "Çünkü daha önce gelmiştim!"

Sesler sanki suyun akışını değilde başka bir şeyi sürüklüyormuş gibi korkunç sesler çıkarıyordu. İki üç adım sonra su birden dizlerimin üstüne çıkmıştı. "Su çok derin gibi geliyor. Akıntı olursa ne yapacağız?"

"Yağmur yağdığı için böyle oldu, normalde derinliği diz üstünü bile geçmez."

"Elimi bırakma korkuyorum!" Dedim, suyun altındaki taşlar ayağımın kaymasına neden oluyordu. Dengemi kaybedip birkaç kez suyun içine gömüldüm. Adam beni kolumdan tutarak dikkatli olmamı söyledi ve suyun içinde ilerlemeye devam ettik.

"Tamam korkma, neredeyse çıkmak üzereyiz."

Karaya ayak basmıştık sonunda. Düz yolda hızımız artmıştı. Bir an suda boğulacağımızı zannetmiştim. Üzerimden suların süzüldüğünü hissediyordum. O kadar üşümüştüm ki yolda titreyerek yürüyordum.

Yanımdaki adam heyecanlı bir sesle "Yaklaştık."dedi. Giderek bir köye gelmiştik. Burada biraz da olsa birbirimizi görüyorduk ama beni kurtaranın kim olduğunu hâlâ anlamamıştım. Köye vardığımızda sokak lambalarından beni kurtaranın Emir olduğunu görünce gözlerime inanamadım.

"Emir, senin ne işin var burada? Beni nasıl buldun?" Diye sordum.

"Dün seni aradım ama açmadın. Ben de ev adresini buldum. Seni görmeye gitmiştim. Evde bulamayınca endişelendim. Peşinizde biri olduğunu biliyorum. Nehir, bana her şeyi anlatmıştı. Söylediklerine önce inanasım gelmediyse de sonra seni evinde bulamayınca merak ettim.."

"Hayatımı kurtardın Emir. Sana bir can borcum var artık. Gelmeseydin, o manyak beni ölüme terk edecekti!"

"Tamam artık hepsi bitti. Ben yanındayım Mira. Bak güvendeyiz, korkmanı gerektirecek bir şey kalmadı."

Sokak ışıklarının altında yüzü çok güzel görünüyordu. Emir'in sözleriyle içimdeki korku biraz da olsa hafifledi. Onun yanında güvende olduğumu biliyordum. Bir süre sessizce yürüdükten sonra, bana ne olduğunu merak ettiği için sordu.

"Neden bana yalan söyledin? Gerçeği söyleseydin sana yardım ederdim. Hem neden biri seni öldürmek istiyor?"

Emir'in gözleri merakla doluydu ve sözlerimi dikkatle dinliyordu. Köye vardığımızda, her yer sessiz ve sakindi. Önce kalacak bir yer bulmamız gerekiyordu. Köydeki evlerden birine kapı çaldık ve açılmasını bekledik.

Kapıyı açan yaşlı bir kadın, bizi şaşkın bir şekilde süzdü. Yorgun, korku dolu ve üzerimizin ıslak olduğunu görmüştü ki, bizi içeri davet etti: "Girin, girin! Soğukta kalmayın!" dedi. İçeri adım attığımızda, evin içerindeki sıcak hava yüzüme çarptı. Sol tarafa bakınca duvar tarafındaki yanan sobaya doğru ilerledik. İçimde bir ürperti dolaştı. Odanın içinde birkaç eski koltuk, bir soba ve tavandan sarkan bir lamba vardı. Kadın, bize neden ıslak olduğumuzla ilgili sorular sormadı. Buna içten içe seviniyordum. Sıcak olunca üzerimdekiler kurumak yerine beni daha fazla terletiyordu. Kendi buharında pişen yemek gibi sobanın yanında kurumayı bekliyordum. Kadın odadan çıkınca nereye gittiğini merak ettik ama konuşmaya hiç istediğim yoktu. Az sonra odaya gelen kadın, elinde bir tepsiyle bize çay ikram etti ve dinlemek istediğimizi anladı.

Bir süre sessizlik oldu. Kadının yüzünde endişe ve şaşkınlıkla ikimize baktı. Sonunda konuştu, "Belli ki başınıza talihsiz bir olay gelmiş. Ne oldu anlatın hele, belki size bir yardımım dokunur."

Emir bir yalan bulup söylerken onun yalanına şaşırmış olsam da, sessizce bakmaya devam edip kadına dönerek Emir'in yalanına ortak oldum.
Kadın, sözlerimize inanmış gibi görünse de içten içe kuşkular taşıdığını hissediyordum. O an yaşadığımız olayları anlatırken gerçeği söylemekten kaçındık.

Bizi evine alan kadınla çaylarımızı yudumlarken, o da bir süre düşündükten sonra bize yardım etmeye karar verdi: "Size yardım etmek istiyorum. Şimdi saat geç oldu. Bugün biraz dinlenin, yarın bir çaresine bakarız. Burada istediğiniz kadar kalabilirsiniz." Dedi.

Teşekkür ettikten sonra kadın ayağa kalkıp yatacağımız odayı göstererek “Burası sizin kalabileceğiniz yer.” dedi. Oda, sade ama rahattı. Bir yer yatağı, bir halı ve küçük bir ayna vardı.

Kadın odadan çıkmadan hemen önce unuttuğu bir şeyi hatırlamış gibi konuştu: "Kızım üstün ıslaksa onları sobanın yanına bırak. Ben sabah erkenden kalkar kıyafetlerini bir güzel yıkarım. Dur en iyisi ben sana temiz bir şeyler getireyim." Deyip odadan çıkınca Emir'le göz göze geldik. Kadın ikimizin de ıslak olduğunu görmesine rağmen Emir'i unutmuştu.

Kadın dışarı çıktığında, odada yalnız kalmıştık. Emir’in gözlerindeki belirsizlik ve tuhaf bir gülümseme dikkatimi çekti. "Neden bir anda evli olduğumuzu söyledin?" diye sorduğumda, hafifçe omuz silkti. "Yalan söylemek zorunda kaldık. Eğer kadına peşinde bir katilin olduğunu söyleseydik bizi kapının önünden bile geçirmezdi. Görünen o ki, yalanımıza inandığı için kadının merakını söndürdük. Şu an için bu, en iyi çözüm yolumuz oldu."

Kadının sıcaklığı ve nazik tavrı ilk başta içimi ısıtmıştı, ama artık bir şeylerin tuhaf olduğunu hissediyordum. Bu köyde her şeyin göründüğü gibi olmadığı belliydi. "Sence bu gece güvende miyiz?" diye sordum. Emir, rahat bir şekilde yanıtladı: "Güvenli olmamız gereken bir yerdeyiz. Korkma ben yanındayım."

Tam o sırada kapı aralandı ve kadın elinde temiz kıyafetlerle içeri girdi. "İşte bunları yatarken giyin. Sana uygun değil ama en azından ıslak kıyafetlerle yatmaktan iyidir." dedi, gülümseyerek. "Bunları al kızım biraz rahatla. Yarın sabah her şeyi konuşuruz." Dedi. Yine Emir'i görmezlikten gelmişti.

Kıyafetleri alıp teşekkür ettikten sonra, odanın köşesindeki halının üzerine yerleşip üzerimdeki ıslak elbiseleri çıkarmadan önce kadının boydan geceliğini Emir'e gösterdim.

Ciddi bir ses tonuyla "Biliyor musun babannemin de böyle bir geceliği vardı Mira!" Deyince kendimi tutamayıp bir kahkaha attım. Sessiz olmam gerektiğini anlayınca elimle ağzımı kapattım. Bu hâldeyken gülmeye devam ettim.

Emir kaşlarını çatarak sahte bir kızgınlıkla uyardı: "Gülmesene Mira, şimdi kadın yanlış anlayacak!"

"Ne anlayacakmış acaba?" diye sordum. Laf ağzımdan çıkınca anlamıştım.

Emir'in ne söylemeye çalıştığını anlamama rağmen yine de o açıklamaktan geri durmadı: "Kadın, bizi evli biliyor ve gece gece gülen biri hakkında pek de masum şeyler düşünmezler!"

Nefes almadan kendimi savunmaya geçtim: "Ne yapayım elimde değil, hem ben zaten gülmek istemiyorum. Evimde mışıl mışıl uyumak varken manyak bir katil yüzünden gecemi burada geçirmek zorunda kaldığım için sinirlerim bozuldu!"

Emir, odanın köşesinde dikilmiş, gözleriyle beni izliyordu. "Neyin var? Düşünüyorsun gibi görünüyorsun." dedi. Ben de derin bir nefes alarak, "Bilmiyorum, ama burada bir şeyler sence de tuhaf değil mi? Kadın bize neden bu kadar yardımcı oluyor? Neden bu kadar kibar?" dedim.

Alayla "Belki de sadece iyi biridir. Herkes kötü değil ya!" dedi Emir. O sırada üzerindeki gömleğindeki suyu sobanın yanındaki yere sıkmakla meşguldü.

"Neden beni anlamak istemiyorsun, şurada sana bir şey söylüyorum Emir.""

"Çok konuşma Mira, giy şu babannemin geceliğini de uyuyalım artık!"

Emir'in son sözüne takılı kalmıştım. Kaşlarımı çatıp "Uyuyalım derken Emir? Yanımda uyumayı düşünmüyorsun değil mi?" Deyince ciddi bir yüz ifadesiyle bakarak konuştu:
"Buz gibi yerde uyuyacağımı zannediyorsan yanılıyorsun! Zaten yerde uyuyacağım için ayrı huzursuzum!"

Mira, Emir’in bu sözleri üzerine derin bir nefes aldı. Gerçekten de böyle bir durumda yan yana uyumak zorunda kalmıştı. Fakat bir yandan da yalnız kalmak istemiyordu; ortada belirsizlikler ve tehlikeler varken Emir’in yanında olmak kötü bir fikir değildi.

"Arkanı döner misin lütfen!" Dedim. Sözümü ikiletmeden hemen arkasını döndü. Emir arkasını döndüğünü görünce biraz rahatladım. Yavaşça üzerimdeki ıslak elbiseleri çıkardım ve kadının getirdiği temiz geceliği giydim. Kumaşı, vücuduma değdiğinde hafif bir sıcaklık verdi. Kendimi biraz daha iyi hissetmeye başlamıştım. Şimdi ben rahattaydım ama Emir ıslak kıyafetlerle sobanın yanında duruyordu. Gömleğini çıkarıp sobaya doğru tutarak kurutmayı düşünen Emir neredeyse gömleğini yakacakken o tarafa gidip gömleği elinden aldım.

Kaşlarını çatarak sinirle sordum: "Gömleğini yakarsan ne giyinmeyi düşünüyorsun?"

"Kurumuyor ne yapayım yani!"

"Sessiz ol! Tut şunun ucundan suyunu sıkalım!" Dedim. Başını hayır anlamında salladı. Elimden gömleğini aldı. Ben de inat edip zorla gömleğini ondan geri aldım. Sinirlenmişti ama sözümü dinleyerek bana yardım etti. O bir ucundan, ben bir ucundan tutarak gömleğin suyunu sıkarken, Emir bunun bir işe yaramadığını söyleyip gömleğini geri alacaktı ki dengemi kaybedip az kalsın sobanın üzerine düşüyordum. Emir son anda kolumdan tutmasaydı yanacaktım. Kapının açılma sesini duyunca o tarafa baktık. Elinde pijamalarla odaya bizi evine alan kadın girmişti. Şu anki durumumuzu yanlış anladığını yüzündeki ifadede görebiliyordum. Elim ayağıma dolaştı. Emir tuttuğu kolumu hızla bırakıp boğazını temizledi.

Emir'in hâlini görmemek için bana bakan kadın elindeki pijamaları teslim edip hemen odadan çıkmak ister gibi acele ederek konuştu: "Kocanı unuttum, yaşlılık işte! Onunda ıslak kıyafetlerle olduğunu fark etmemişim. Tam uyuyacakken aklıma gelince getireyim dedim. Bunlar rahmetlik dedemin pijamaları.." dedi ve teşekkür etmeme bile fırsat vermeden odadan çıktı.

Elimdeki pijamaları Emir'e uzatarak konuştum: "Al şunları giy çabuk! Senin yüzünden kadın bizi yanlış anladı." Sanki her şey onun suçuymuş gibi davrandığım için ona haksızlık ettiğimi fark ettim. Özür dileyecektim ki o sırada Emir konuştu: "Eğer gömleğimi kurutmak için yanıma gelmemiş olsaydın o zaman kadın bizi yanlış anlamazdı!"
Deyince özür dilemekten vazgeçtim.

Arkamı dönüp giyinmesini beklerken aradan geçen süreden sonra önümü dönünce Emir'in çoktan giyinmiş hatta yatağına uzanmış olduğunu gördüm.

Ben de halının üzerindeki yorgana yerleşirken aslında iddia edilen gibi bir rahatlık bulunmadığını hissettim. Emir ise biraz geride durup, sağa sola dönmemi izliyordu. İçim daralmış gibi sıkıntıyla söylendim: "Sanki teneşirin üstündeyim!" Sözlerimden sonra Emir bana baktı ve bir an gülme krizine girecek gibi oldu.

İkisi de bir süre sessizliğe büründü. Yalnızca dışarıdan gelen rüzgârın ve bazen uzaklarda duyulan bir hayvan sesi dışında oda sessizdi. Mira, başka şeyler düşünmeye çalıştı. Günün yorgunluğu üzerinde ağır bir baskı oluştururdu. Kafası başka düşüncelerle dolup taşarken, içindeki endişe onu bir türlü uyutmuyordu. Zihninde dönen düşünceler, bir an önce sabahın gelmesi gerektiğini söylüyordu.

Başımı yastığa koyarak, güçlükle gözlerimi kapattım ama uyuyamadım. Yanımda rahat rahat uyumakta olana "Emir." diye fısıldadım: "Sabahlara nasıl çıkacağız bilmiyorum ama gün aydınlandığında bu eziyete bir son vermeliyiz!" Dedim.

“Sakin ol Mira, her şey yoluna girecek.” diye yanıtladı Emir, sesinde bir dinginlik ile. Uykum ağırlaşırken, bir an için düşüncelerimden uzaklaştım. Belki de en zor anlarda bile bir parça huzuru bulmanın bir yolu vardı. Uykuya dalmadan önce Emir’in fısıldadığı o cümle aklımda yankılandı: “Her şey yoluna girecek.”

Mira, Emir’in sıcak kollarında uyandığında ilk önce korkuyla gözünü açtı. Uyandığı an, dün gecenin etkisini bir kez daha yakıcı bir şekilde hatırlattı. Dışarıda gün ışığının doğmakta olduğu, sabahın ilk ışıklarının odanın penceresinden içeri süzüldüğü anı fark etti. Yavaşça başını Emir'in yanına yasladı ve o anki sıcaklığın tadını çıkarmaya karar verdi. Kendi kendine “Belki de birlikte biraz daha uyuyabiliriz…” diye düşündü.

O anda Mira’nın aklında daha büyük bir soru belirdi: Eğer bu durumu aşıp bir çözüm bulamazlarsa ve dışarıda onları bekleyen tehlikeler varsa, ne olacak? Ama içinde Emir’in yanında olmanın verdiği güvenle, bu düşünceleri geride bıraktı.

Bir süre sonra gözlerini tekrar kapamaya çalışırken Emir, ona doğru döndü. “Seni uyandırmak istemiyordum ama dışarıda bir şeyler oluyor. Sen burada kal, ben bir göz atacağım.” dedi Emir, hemen kalkmaya hazırlanarak.

Mira, Emir’in yanına yaklaşarak, “Hayır, ben de seninle geliyorum.” dedi kararlı bir şekilde.

Mira’nın kalbi hızla atıyordu. Birlikte, dikkatlice kapıyı açtılar ve dışarıya adım attılar. Odanın dışında bir sessizlik vardı. Geçtikleri koridorun sonunda üzerlerinde oluşan sessizlik, her an bir şey olacak gibi bir his veriyordu. “Dikkatli ol.” diye işaret etti Emir.

Loading...
0%