O sırada kapı çaldı. Benim yerime Emir hızla gelenin kim olduğuna bakmaya gitti. Yanıma geldiğinde bir kutu ile döndü. "Bu paket sana gelmiş üzerinde adın yazıyor."
"Ben buraya yeni geldim bunu gönderen benim burada yaşadığını nasıl öğrendi ki? Üzerinde adı yok gönderenin."
"Aç bakalım kimden gelmiş?" Dedi merakla. Kutuyu açtığımda, Kemancı Utku Bey'den gelen bir küre vardı.
Emir, kutuyu eline alıp içindeki küreyi dikkatlice inceledi. Gözleri, karların içindeki iki aşığa kaydı, sanki onları görünce sinirlenmişti ama belli etmemeye çalıştı. İçimde korku ve aynı zamanda bir merak oluştu.
"Küredeki aşıklar, bizim durumumuzu mu temsil ediyor? Utku Bey durduk yere neden böyle bir hediye aldı ki?" diye mırıldandım, sesim bir an için şüpheyle doldu. Emir, kafasını hafifçe eğerek yanıma yaklaştı. "Nehir haklıydı. Bu kemancı güvenilir biri değil." dedi. "Utku Bey senin nerede olduğunu biliyorsa, bunun bir nedeni olmalı."
Küreyi daha dikkatli incelemeye başladım. İçindeki karların dans ederken, ben de kalbimdeki korkuyu dindirmeye çalıştım.
Emir, bir süre sessiz kaldı. Gözleri, kutunun içindeki kar manzarasına takılı kalmıştı. "Sana mesaj vermeye çalışıyor olabilir. Belki senden hoşlandığı için bunu gönderdi."
Kapı tekrar çalındı. Korkudan elimdeki küreyi yere düşürdüm, ama kırılmadı. Kapıyı açmadan önce merceğe bakıp kim olduğu öğrenmek istedim. "Utku Bey!" Diye mırıldandım. Kalbim hızlıca çarpmaya başladı, gözlerimdeki tedirginliği fark ettiğinde kısa bir bakış attıktan sonra "Adama öcü muamalesi yapmasana Mira! Bu adamdan o kadar korkuyorsan hemen koltuğun arkasına saklan ve sakın dışarı çıkma." Dedi alayla. İşaret parmağımı dudaklarıma götürerek sessiz olmasını söyledim. Hızla salona gittim. Emir de kapıyı açıp Utku Bey'i karşıladı.
Emir'in kapıyı açtığı sırada Utku Bey korkudan bir adım gerileyip ürktüğünü belli etmedi. Sahte bir gülümsemeyle Emir'e baktı. "Günaydın Efendim, Mira hanımlar evde yok muydu acaba?"
Emir, bu tuhaf adamın hareketlerine anlam verememişti. Az önceki kıskançlık krizi geçmişti. Adama gülümseyerek alaycı bir ses tonuyla cevap verdi:
"Mira Hanımlar, evet burada! Bir saniye hemen kendisini çağırıyorum." Dedi ve bir eliyle kapıyı tutarken öteki eliyle Mira'ya gel gel işareti yapıyordu.
Emir'in bana işaret yaptığını fark ettiğimde sessizce kapının arkasına kadar geldim. Utku Bey beni göremiyordu ama duyabilirdi. O yüzden fısıltıyla konuşuyordum: "Müsait değil de bir yalan bul, hemen gönder şu adamı!"
Emir sanki gıcıklık olsun diye sesli olarak söylendi: "Hayatım buraya gelir misin, bak kemancı bey seni görmek için buraya kadar gelmiş!"
Emir sesli olarak beni çağırınca artık gözlerimi yumup adamın gitmesini beklemek işe yaramayacaktı. Gözlerimi açıp sinirle Emir'e baktım. Sessiz kalmaya çalışıp ona tehditler savurdum. Kemancı gittikten sonra Emir'i elimden kimse alamayacaktı. Beni ele verdiği için mecburen kapıya kadar gitmek zorunda kaldım. Madem Utku Bey'le yüzleşmemi çok istiyor o zaman bu yaptığına bir karşılık verecektim.
Emir'in yanına gelip gülümseyerek Utku Bey'i karşıladım: "Hoş geldiniz Utku Bey. Bu ne hoş bir sürpriz! Kapıda kalmayın lütfen içeri geçin."
"Ah size de zahmet olacak efendim."
Emir inanmamış gibi yüzüme bakarak az önce fırsatı varken bu adamı göndermediği için pişman olmuştu. Utku Bey'i salona aldığımızda hep birlikte koltukta oturup sohbet ederken kahve yapmak için mutfağa gittim. Kemancının kahvesini sormadığımı fark edip hızla geri gelip sordum. Nazik ve anlayışlı ses tonuyla cevap verdi: "Eğer size zahmet olmayacaksa sade bir Türk kahvesi rica edeceğim." Adam i sesini öyle bir telâffuz ediyordu ki sanki çok Yeşilçam filmlerimden fırlamış gibiydi. Oturuşu ve konuşması adabı muaşeret kurallarına uyarak hareket ediyordu. Mutfağa gidip cezveye kahve koyduğum sırada Emir'in sesi geliyordu: "Mira ile nereden tanışıyorsunuz?"
"Efendim, ben keman çalarak sanatımı icra ederken Mira Hanım, sesten ibcam¹ olunca maiyetime doğru gelmek suretiyle teârüf² etmiş bulunduk."
"Öyle mi çok güzel, çok güzel!" Diyen Emir'in sesini duyduğumda kahkaha attım. O da kesin bu sözlerden bir şey anlamamış ve duyunca çok şaşırmıştı. Yüz ifadesini merak ediyordum ama önce kahveleri fincana doldurmak gerekiyordu. İşimi bitirip yanlarına gittim. Önce Utku Bey'e ikram ettim, ardından da Emir'e kahveleri sunduktan sonra yerime oturdum.
Kahveden bir yudum alan adam, beni överek konuştu:"Aman bu ne hüsn-ü hizmet³ efendim! Kahvenin tadı pek güzel, pek hoş olmuş!"
"Afiyet olsun efendim! Şey yani Utku Bey diyecektim."
Emir araya girerek "Utku Bey size bir şey sorabilir miyim?" Dedi.
"Elbette, hay hay efendim sorunuz lütfen!"
"Başka enstruman olarak hangi müzik aletlerini çalıyorsunuz?"
"Efendim, ben yıllardır keman çalarım, fakat bundan seneler önce ses tellerim hasar görünce maalesef ney çalamaya ara verdim."
"Geçmiş olsun Utku Bey, ayrıca hediye için teşekkürler." Dedim.
Utku Bey, kahvesinden bir yudum daha alarak derin bir nefes aldı. "Teşekkür ederim Mira Hanım. Müzik, ruhun gıdasıdır. Ne yazık ki bazı anılar ruhumda derin izler bıraktı." Gözlerinde karanlık bir gölge belirdi.
Emir, Utku Bey’in bakışlarındaki ifadeyi görünce sordu: "Nasıl yani anlamadım, konuyu biraz daha açar mısınız?"
Utku Bey gülümsedi, ama bu gülümseme içten değildi. "Müzik beni bazı dönemlerde kurtardı, ama hâlâ geçmişimin gri gölgeleri peşimi bırakmadı. Özellikle kaybettiklerim... Ah, özellikle benim için çok değerli olanlar..."
Emir tam soru soracakken Utku Bey lavaboya gitmek için kalktığı sırada Emir oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geldi.
"Ömrümde böyle birini hiç görmedim." Deyince ona hak verdiğimi belli ederek sözlerini başımla onayladım.
"Sanki bir şeyler anlaşılmasın diye böyle konuşuyor. Bu adam çok gizmeli ve karanlık biri... Korkuyorum."
"Onu içeri davet ederken pek cesurdun!" Dedi imayla. Utku Bey’in karanlık dünyası, onu da sarmaya başlamış gibiydi.
Kapı açılma sesi duyunca heyecanla konuştum: "Çıktı galiba... Sessiz ol, hiçbir şey olmamış gibi yerine geç!"
Avuçlarımda bir soğukluk hissettim. Utku Bey’i daha iyi tanımak istemiştim fakat Emir ve Nehir'in uyarıları aklımdan çıkmıyordu.
Utku Bey, lavabodan döndüğünde görünüşte daha huzurlu bir haldeydi. Gözlerindeki derinlikler hâlâ bir şeyler sakladığını hissettirdi. "Kusura bakmayın, müzikten bahsediyorduk. Hayatımın dönemlerinde, musiki ile ben adetâ iltiyak⁴ olduk." dedi.
Kahvelerimizi bitirip sohbetimize devam edecektik ki Utku Bey gitmeye hazırlanır gibi ayaklandı: "Size de rahatsızlık verdim, af buyurunuz. Benim kalkmam icap eder. Malumunuz üzere çalışmam gerek. O kar küresi benden size küçük bir yadigar kalsın istedim. Beğenmenize çok sevindim. Baktıkça beni hatırlayınız." Dedikten sonra onu kapıya kadar uğurlandık.
Kapıyı kapatır kapatmaz Emir dibimde bitti. "Bu adam sana mı yazılıyor yoksa ben mi yanlış anlıyorum."
"Hayır, öyle bir şey yok!" dedim, içimdeki korkuyu bastırmaya çalışarak.
"Utku Bey’in derdi bana biraz farklı gibi göründü. O daha çok geçmişiyle yüzleşmekte, biz de ona tanıklık edeceğiz gibi!"
Cevap vermedim. Emir, gözlerini kısarak muhalefet etmeye çalıştı. "Kötü bir şey yapmıyor gibi görünse de, o adamın fazla derin sulara açıldığını hissediyorum." dedi.
"Onun karanlık geçmişi onun sorunu Emir! Bizim üzerimize düşen, ondan uzak durmak." Diye cevap verdikçe Emir sinirleniyordu. "Bu adam birkaç gün sonra sana ilanıaşk ederse şaşırma!"
"Kapıdayken 'hayatım' diyerek beni neden çağırdın? Adamın bizi yanlış anlamasını istedin ve bunu bilerek yaptın."
"Evet, o da bizim kim olduğumuzu anlasın istedim!"
"Pardon ama kimmiş biz Emir, iki candan arkadaş mı?!"
"Saçmalama Mira, ben seni arkadaşım olarak görüyorum ve hep öyle kalacaksın!"
"Hayatta ne olacağını bilemezsin canım, o yüzden öyle peşin peşin konuşup sonra pişman olacağın sözler söyleme!"
"Hayat, risk almaktır öyle değil mi sevgili arkadaşım?" Arkadaş derken üzerine basa basa söylemişti.
Bu sefer sert bir tonla devam ettim. "Emir, ben seni daha fazlası olarak görüyorum, ama bunu anlaman biraz zaman alacak çünkü, görüyorsun ama fark etmiyorsun!"
"Arkadaş olarak her zaman yanında olacağım ama benden daha fazlasını bekleme ve bu konuyu bir daha konuşmayalım." Dedi kaçar gibi.
"Pekii öyle olsun bakalım. Hadi sen daha fazla gecikmeden işine git, ben de biraz dışarı çıkacağım. "
"Anlaştığımıza sevindim, sonra görüşürüz. " dedi ve çıkıp gitti.
Ben de çok geçmeden Emir'in ardından evden çıktım. Biraz yürüyünce Utku Bey'i gördüm. Aynı yöne doğru giderken sohbet ettik. Bana keman çalmayı öğretmek istediğini söyleyince kabul ettim ve beraber komşumun müzik atölyesine çalışmaya gittik.
¹ İbcam: Huzur ve rahatını bozma, rahatsız etme.
² Teârüf: Tanışma, birbirini tanıma, bilinme, tanınma, tanışmak, birbirini tanımak
³ Hüsn-ü hizmet: Güzel hizmet
⁴ İltiyak: Sıkı fıkı dost, candan arkadaş olma