Yeni Üyelik
22.
Bölüm

22. Bölüm

@madrabazbiryazar

Utku Bey, keman çalmanın inceliklerini öğretirken, bir yandan da bana hayat hikayesini anlatmaya başladı. Genç yaşlarda müziğe olan tutkusunun nasıl başladığını, ailevi sorunlar yüzünden nasıl uzun bir süre keman çalamadığını ve şimdi yeniden bu tutkuyu tekrar canlandırmaya çalıştığını anlattı.

Bu zavallı adam tam bir iyilik meleğiydi. O an, Emir ile aramdaki tartışmaların ne kadar gereksiz olduğunu düşündüm ama bir yandan da şüphelerim bu adamın anlattığı her şeyin bir yalan olduğunu söylüyordu.

Utku Bey’in öğretmekta çok sabırlıdı. Anlayışlı ve son derece istekli hâlleri pes etmeme izin vermiyordu. İlk denemen içler acısıydı. Sonunda birkaç notayı bir araya getirip basit bir melodi çalmayı başarınca Utku Bey çocuk gibi sevinmişti. “Harika gidiyorsun, Mira!

Başlangıç için fena sayılmaz!” dedi gülümseyerek. Kendimi uzun süredir bu kadar iyi hissettiğimi hatırlamıyordum.

Kemanı tutmaktan yorulmuştum ve parçanın sonlarına doğru kötü bir ses duyulmaya başlayınca Utku Bey müdahale ederek yanıma geldiği sırada Emir'in sesini duyduk. Çok geçmeden yanımıza gelmişti. Hesap sorar gibi konuştu: "Ne oluyor burada, ne yapıyorsunuz siz?"

Utku Bey heyecanla "Mira Hanım'a keman çalmasını öğrete-" diyerek açıklama yapmasına fırsat dahi vermeyen Emir, Utku Bey'i susturmak için eliyle durdurarak "Ben size sormadım!" cümlesinin ardından, Emir’in sesindeki keskin ton, ortamın enerjisini aniden değiştirmişti. Utku Bey, şaşkın bir ifadeyle geriye çekildi. Emir'in aniden gelip adama karşı böyle bir öfkeyle yaklaşması, içimde bir gerginlik oluşturdu.

Utku Bey, durumu yatıştırmak için hızlı bir şekilde devreye girdi. “Mira Hanımlara sadece birkaç musiki dersi veriyorum. Keman çalmak istiyor ve ben de ona yardımcı olmak istedim, efendim.” dedi sakince.

Adamın sakin tavırlarına hayran kaldım, onun yerinde başka biri olsa kavga çıkarırdı çünkü Emir'ın atölyeye öyle ani bir girişle gelip hesap sorması sinir bozucu bir durumdu. Bizi gören biri de içeride yanlış bir şey yapıyoruz zannederdi.

“Senin ona bunu öğretmene kim izin verdi?” diye ısrar etti. Duyduklarıma inanamıyordum.

“Benim izin almama gerek yok, Emir. Ben kendi istediğim şeyleri yapma hakkına sahibim!” diyerek, söze karıştım. Ama bu tepkim Emir’in sinirlerini daha da gerdi.

“Mira, bu adamla bu kadar zaman geçirmeni istemiyorum!” dedi Emir, sesindeki sertlik azalmak yerine artarak. “Biz seninle ne kararı almıştık hatırlasana!”

O an, Utku Bey’in ifadesi değişmişti. Bir yerlerde derin bir acı gizliydi. Dışarıdan bakıldığında iyi niyetli bir insan gibi görünse de Emir, onun gerçek yüzünün ne olduğunu biliyormuş gibi davranıyordu.

"Eve gidelim Mira, belli ki sen burada kaldıkça düşünme kabiliyetini kaybetmişsin!" Diyerek kolumdan tuttu.

"Ben hiçbir yere gelmiyorum! Lütfen bizi rahatsız etmeyi bırakır mısın Emir?"

"Emir Bey lütfen daha fazla zorlamayın. Mira Hanım sizinle gelmek istemiyor belli ki. Bu çok açık ve net!"

"Sen niye her şeye karışıyorsun, bir kere o benim arkadaşım ve ben onun iyiliğini düşünmek zorundayım! Bir daha sizinle görüşmeyecek!"

"Oldu görüşeceğim insanların listesini yap! Ben de ona göre kendime arkadaşlar bulayım, ne saçmalıyorsun Emir! Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu!"

"Çok iyi duyuyor, canım arkadaşım! Şimdi bana zorluk çıkarma Mira, yürü hadi gidiyoruz!"

"Bakıyorum yine sözde arkadaş olduk! Gelmiyorum Emir, lütfen çıkıp gider misin, sinirlerim bozulmaya başlıyor!"

Kolumdan tutup fısıldayarak "Utku hakkında önemli bir şey buldum. Uzatma Mira gitmemiz gerekiyor!" Dedi.

O an anladım ki Emir rol yapıyordu. Bu durumu bozmamaya çalışarak konuştum: "Yalanlarını dinlemek istemiyorum Emir!"

Utku Bey'e durumu çaktırmak istemeyen Emir tekrar kulağıma mırıldandı: "Ne saçmalıyorsun sen?"

İşaret parmağımı dudaklarıma götürüp oyunu bozmaması için kaş göz işareti yaptım. Söylemek istediğimi pek anlamışa benzemiyordu ama Utku Bey'i şüphelendirmeden sözlerime karşılık verdi: "Kanatsız meleğim! Bir saniye beni dinlersen sana yalan söylemediğimi izah edeceğim ama müsaade etmiyorsun ki bal porsuğum benim."

Emir’in sesindeki o tatlı mırıltılarla karışık gülesim geldi. Emir'in koluna girip "İyi madem çok yalvardın o zaman gidelim pembe panterim!" Dedim şakayla. Emir, bu şakayı beklemiyormuş gibi görünüyordu. Kısa bir an, dudaklarında beliren hafif bir gülümseme, gergin havayı biraz olsun dağıtmıştı. "Pembe panter mi? O da ne?" diyerek ironi yapmaya çalıştı. O sırada Utku Bey’in şaşırmış olan gözlerini gördüm. Ciddiyetin dışına çıkıp, şakamla durumu yumuşatmıştım.

Utku Bey, araya girmeyi uygun gördü. "Emir Bey'in yanında biraz dinlenmek iyi olur." dedi gülümseyerek, durumu biraz yumuşatmaya çalıştı. "Lütfen müzik dersimizi kesmeyelim. Senin ilerlemeni görmek çok hoş." Bu sözü, Emir’in hayal ettiği tüm kötü niyetleri bir kenara itmek için atılmış bir adım gibiydi.

Emir alay ederek konuştu: "Başka zaman kısmetse. Bizim önemli bir işimiz var."

"Ne işiymiş o?" Diyen Utku Bey'e ağzım açık kalmıştı. Böyle nazik bir adam sabahtan beri Emir'in hareketlerine sabredip son anda sorusu bizi şaşırtmıştı. Emir mırıldanarak konuştu: "Gördün mü bak hemen nasıl tavırları değişti! Bu adam rol yapıyor aç gözünü artık!"

"Susar mısın adam duyacak!"

"Duyarsa duysun çok da önemliymiş gibi!" Dedikten sonra Utku Bey'e sesini duyurmak için yüksek sesle konuştu: "Bugün biraz özel bir işimiz var."

İçimdeki huzursuzluk büyümeye başladı. Emir’in durumu bu hale getirmesi, beni oldukça rahatsız ediyordu. "Emir, bu kadar kötü olmana gerek yok. Utku Bey burada bana bir şeyler öğretiyor ve senin saygı göstermen gerekiyor. Benim hayatımda kimlerin olduğu sana bağlı değil." dedim, biraz cesaret toplayarak.

"Biraz önce buradan gitmek için rol yapmıyor muyduk şimdi neden vazgeçiyorsun?"

"Düşündüm de ben burada kalmaya niyetliyim."

Utku Bey, cesaretimi takdir edercesine gülümsedi. Emir derin bir nefes aldı. Gözleri çatık ama ses tonu ciddileşti. "Altını çiğnediğin her adımda ortaya çıkacak olan sonuçları düşün Mira. Ben senin için buraya geldim, sadece senin iyiliğin için ama, görüyorum ki Mira Hanımlar burada kalmaya pek hevesli!" dedi.

Emir'in sözlerine karşılık “Hadi ama Emir, bu kadar da abartma.” dedim. “Ben burada sadece müzik dersi alıyorum. Beni kendine bu kadar bağlı hissettirmek zorunda değilsin.”

"İyi! Madem öyle bunu sen istedin..." dedi ve ardından beni kendine doğru çekip kulağıma fısıldadı: "Başına bir şey geldiğinde o çok sevdiğin Emir, yanında olmayacak..."

Kulağıma fısıldadığı her kelime, içimdeki bütün huzuru birden yok etti. Söylediklerinin ağırlığı sırtımda bir yük gibi hissettirdi. Bir an duraksadım; gözlerimdeki sabit bakış, onu merhamete getirmemişti.

"Ne demek istiyorsun Emir?" dedim, sesimdeki sarsıntıyı gizlemeye çalışarak. "Beni tehdit mi ediyorsun?"

Emir, hafif bir gülümsemeyle başını çevirip Utku Bey’e bakarken, “Tehdit ettiğimi düşünmüyorum. Sadece gerçekleri söylüyorum.” diye yanıtını verdi. Gözlerimin içine bakarak, karşımdaki adamın ciddiyetinin altını çizdi.

Ellerimi kollarımın arasına alarak kendimi korumaya çalıştım. Emir’in bu tavırları, adeta aramızdaki bağı silip atar gibiydi. “Kendimi iyi hissediyorum ve burada kalmamda sorun yok!” dedim, kararlılığımı vurgulamaya çalışarak.

Emir, biraz geriledi ama gözleri hala üzerimdeydi. “O zaman dikkatli ol! Herkesin senin gibi iyi niyetli olmadığını unutma sakın...” dedi ve arkasına bile bakmadan atölyeden çıkıp gitti.

Emir’in ayrılışı, içimde bir gerginlik ve belirsizlik hissettirdi. Gözlerim onun arkasında kapanan kapıda kalırken, derin bir nefes alıp vermeye başladım. Utku Bey’in yanımda durduğunu fark ettiğimde, kendimi toparlamaya çalışarak ona döndüm: "Lütfen kusura bakmayın aslında Emir böyle biri değildi.. neyse biz derse dönelim." kemanı elime aldım ve derin bir nefes aldım.

Kemanı çalmaya başladığımda, notaların akışında kaybolmanın verdiği huzuru bir an için unuttum. Müzik dersi sona erdiğinde, Utku Bey’in önerilerini not alarak oradan ayrılırken Emir'in arabasının hâlâ atölyenin önünde olduğunu gördüm. Etrafa bakınarak nerede olduğuna baktım. O sırada telefonuma bir mesaj gelmişti.

Emir: Gözlerin beni arıyor gibi... 17.49

Siz: Araban neden burada diye baktım yoksa seni merak falan ettiğimden değil yani! 17.50

Emir: Sonunda sevgili kemancının dersi bitti demek. 17.50

Siz: Kim, Utku mu? 17.51

Emir: Utku... Utku'nun sonundaki Bey'e ne oldu? 17.51

Siz: Artık Bey hitabına gerek duymuyorum. 17.52

Emir: Utku Bey, Mira, Utku Bey! O adam mümkünse bey olarak kalsın! 17.53

Siz: Hayır Utku! 17.54

Emir: Sabaha kadar benimle inatlaşacaksın değil mi? 17.55

Siz: Evet! 17.55

Emir, bir süre cevap vermedi. Ekran başında düşünmekte olduğunu gösteriyordu.

Emir: Hâlâ inat ediyorsun, o zaman tamam. 18.03

Siz: İnat mı? Hayır, ben kendi doğrularım peşindeyim. 18.04

Emir: Tamam, anladım. Peki, ya senin ‘doğrun’ bir gün başını belaya sokarsa? 18.05

Yanı başımda durmaya devam eden arabanın içindeki Emir’in yüzünü görebileceğim bir yerde duruyordu. Arabaya doğru yaklaştım. Kapıyı açmadan önce derin bir nefes alarak içeri girdim. Emir, ciddi bir mimikle bana baktı, ama yüzünde bir gülümseme vardı.

“İnatçısın, Mira. Bu huyun nasıl ve ne zaman geçeecek bilmiyorum ama o adamın gerçek yüzünü er ya da geç göreceksin." Dedi.

Loading...
0%