Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25.Bölüm

@madrabazbiryazar

Bir cumartesi sabahıydı, güneş tüm sıcaklığını etrafa yaymış, gökyüzü pırıl pırıl parlıyordu. Emir'le beraber bir günümüzü lunaparkta geçirmeye karar vermiştik. Uzun zamandır böyle bir etkinlik planlamıştık ve nihayet o gün gelmişti.

Lunaparkın kapısından içeriye adım attığımız an, neşeli müzikler ve insanların kahkahaları bizi karşıladı. İlk olarak, büyük bir tekerleğe binmeye karar verdik. Tekerlek, adeta gökyüzüne doğru tırmanmamızı sağlıyordu. Her seferinde en tepede durduğumuzda, o muhteşem manzara bana korku veriyordu. “Bak, aşağıda her şey ne kadar küçük görünüyor!” dedi. O an gerçekten de renkli çadırlardan oluşan bir tablo gibi görünüyordu her şey. Emir'in elini tuttuğumda bile hâlâ aynı heyecanı yaşamama sebep oluyordu. Tekerlekten indikten sonra, kalbim hâlâ hızla attığından ona biraz mola vermek istedim. Ormanda yavaş yavaş yürüyen bir tren vagonuna bindik. Gölgelerin arasında ilerlemek, içimde bir korku hissi uyandırdı. Emir'le yan yana oturmuştuk, onun soğukkanlılığına hayran kalmakla birlikte gerçekten korkup korkmadığını merak ediyordum. Mola vermek için bir kenara oturduğumda, Emir hemen yanımda belirdi. "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu, yüzünde meraklı bir ifade vardı.

"Biraz midem bulandı galiba." dedim, “Ama yine de bu güzel bir gündü, çok eğlendim.”

Lunaparkın içinde yürürken renkli ışıklar ve müzikler arasında kaybolmuştuk. Korkutucu ve bir o kadar da tehlikeli olan bütün aletleri denedik. Lunaparkta geçirdiğimiz güzel bir günün ardından, hava kararmaya başladı. El ele tutuşarak dışarı doğru ilerledik.

Gözlerimi yüzümde beliren bir gülümseme ile ona çevirdim. "Bugün ne kadar güzeldi, öyle değil mi?" dediğimde, yüzünde mutlulukla parlayan bir ifade belirdi. "Evet, bir dahaki sefere Kerim ve Nehir'i de getirelim." diye cevapladı.

Onaylayarak başımı salladım. Bir şey söyleyecekmiş gibi yüzüme baktı: " Bu gece hemen bitmemeli, yıldızları izlemek için sahile gidelim mi?"

"Tamam gidelim."

Hızla lunaparkın kalabalığını geride bıraktık ve sahile doğru yürüdük. Yıldızların ışığı pek görünmüyordu ama yine de mutluydum. Kumların üzerine ayaklarımızı basarken, hayatım iyi yönde değişmeye başladığını fark etmişti. O sırada bir yıldız kaydı. Emir, gözlerini gökyüzüne dikerek hayranlıkla izledi. O an, kendine bir dilek tuttuğunu tahmin ettim. Bir süre sustu. "Ne diledin?" diye merak ettim. "Bunu söylersem dileğimin gerçekleşmeyeceğini biliyorsun." dedi lafı değiştirerek, gözlerini tekrar gökyüzüne çevirdi. Yüzüme dönerken, “Emin ol ki asla tahmin edemeyeceğin bir şey,” diye ekledi.

Rahat bir ses tonuyla sordum: "Peki sence dileğin kabul olacak mı?"

"Kim bilir." dedi, gülümseyerek ve havaya dikkatlice bakarak. "Belki gökyüzü bize cevap verecektir.” Birlikte sahilde oturup kumların üstünde gelen dalgaları izlemeye başladık. Birbirimize oldukça yakın bir mesafedeyken Emir, bakışlarını değiştirmişti. Baktığı yöne dönüp neden kaşlarını çatarak uzaklara baktığını sordum: "Çaktırma, Utku bizi izliyor. Buraya nasıl geldiğini tahmin etmek zor olmasa gerek! Sana o adamın güvenilir biri olmadığını söylemiştim."

Gözlerimdeki mutluluğu silen bu sözlere sıkıntıyla oflayıp cevap verdim: "Utku'nun ne yaptığıyla ilgilenmiyorum. Sen de umursamazsan iyi edersin."

"Sence katil o mu?" Diye sordu korkusuzca.

Ellerimi boynuna dolarken gözlerinin içine bakarak cevap verdim: "Sen yanımdayken, katilden bile korkmuyorum."

Gülümsemesi genişledi. "Onun, oyun oynamaya çalışan bir manyak olduğunu söylemiştin. Sana bu kadar yaklaşmışken, bana duyduğun güvenle cesaret buldun demek."

İmalı sözlerine gülümsememeyi başaramadım ama kendimi çoktan ele vermiştim.

O gece geç saatte eve dönmüştüm. Sokaklar, karanlığın gölgesinde sessizleşmişti. Yalnız adımlarımın sesi duyuluyordu. Biri takip ediyormuş hissine kapılarak arkamı döndüm. O sırada duvarın arkasına hızla saklanan biri olduğunu fark ettiğimde bu tenha sokakta tek başıma olmadığımı anlamıştım. Uzaklardan bir keman sesi geliyordu. Adımlarımı sıklaştırarak eve doğru yürümeye başladığım sırada hâlâ peşimde biri var mı diye kontrol ederken önümü dönmüştüm. Karşımda beliren kemancıya korku dolu gözlerle bakarak neden beni takip ettiğini sordum.

O da, parmağını arkamdaki karanlığa doğru uzatarak "Orda! O seni takip ediyor, orda..." dedi. Sesinin yankısı, sanki her köşede duyuluyordu. Arkamı döndüğüm sırada maskeli adamın bana doğru geldiğini fark ettim. Çığlık atarak gözlerimi açtığımda henüz etraf aydınlanmamıştı. Battaniyeye sımsıkı sarılıp kalan uykuma devam etmek istedim fakat korkudan uykum kaçmıştı. O gün sabahı zor etmiştim, tekrar uykuya dalmam kolay olmamıştı.

Gözlerimi araladığımda sabahın ilk ışıkları odama sızıyordu. Yüzümdeki ter damlalarının, gece yaşadıklarımın ruhundaki izleri temizlemesine izin vermeden, hemen uyanmam gerektiğini hissettim. Gece gördüğüm korkutucu rüyayı zihnimden atmaya çalıştım; ama maskeli adamın yüzünu nasıl unutulabilirdim ki?

Giyinip kahvaltı için mutfağa geçtim. Dünü hatırlamaya çalıştım en son kemancının bizi takip ettiğini fark eden Emir, sonunda dikkatini bana vermişti. Beni eve kadar bırakmıştı ve ben uyuduktan sonra otele gitmiş olmalıydı.

Kahvaltımı hazırlarken zihnimde bir yandan Emir’in sesini, diğer yandan o korkunç maskeli adamın görüntüsünü canlandırmaya çalışıyordum. İçimdeki kaygıyı bir nebze olsun dindirmek için bir kahveden yudum aldım. Emir'i aradım ama ulaşamadım. Kendimi oyalayacak başka şeylerle günümü geçirdim. Kapı çalınca Emir geldi zannedip heyecanla kapıya doğru koştum. Gelen Emir değil, kemancıydı. Korkudan bir adım geriledim o da bunun farkına vardığını belli ederek ayaklarıma bakmıştı.

Kalbim hızlıca çarpmaya başladı. Kapıda beliren kemancı, o geceki korkunun canlı bir hatırasıydı. Yüzündeki maskenin arkasında olduğunu bilmediğim biri vardı sanki.

“Burayı nasıl buldunuz Utku Bey?” diye sordum sesimi titreyerek çıkmıştı. “Neden geldiğinizi öğrenebilir miyim?”

O an, kemancı başını kaldırdı ve göz göze geldik. "Ben... Şey rahatsız ettim galiba kusura bakmayın." Deyip hızla arkasını dönüp gitti. Bu sefer yanında kemanı yoktu ama, elinde bir çiçek vardı. Çiçekle beraber gözden kayboldu. O sırada gözüm kapı önünde duran bir çift ayakkabıya takılmıştı. Sanırım kemancı, Emir'in evde olduğunu zannetmişti. Katil bu adamsa eğer neden Emir'den korkuyordu?

Bu ayakkabılar Emir'in miydi bilmiyorum ama beni kurtardığı kesindi. O yüzden hemen kapıyı kapatıp içeri geçtim. Emir'i tekrar aradım bu sefer telefonunu meşgule vermişti.

İçimde bir korku ve merak vardı. Katil bana neden çiçek alsın ki diye düşünürken aklıma olmadık saçma sapan şeyler gelmişti. Bu düşünceleri hemen zihnimden atmıştım. Kırmızı bir gül ve etrafında solmuş yapraklar. Tuhaf bir hediye gibi görünüyordu, sanki bir tehditin habercisiydi. Ama kimse, cinayet işleyecek birinin çiçek alacağını düşünmezdi.

Telefonumu elime aldım, ama Emir'e ulaşamadım. Kafamda her türlü senaryo dönüyordu. Belki de Emir, bu gece orada olmadığı için bir tuzak kurmuştu. Kemancının beni nasıl bulduğunu ve Emir’in nereye gittiğini sorgularken, bir sürü şey düşünüyordum. Her biri birbirinden kötü ve korkutucuydu.

Hızla giyindim ve kapıdan çıkmadan önce derin bir nefes aldım. Dışarıda hava soğuktu. Adamın beni izlemeye devam edip etmediğinden korkuyordum, ama cesaretimi toplamak zorundaydım. Emir’e ulaşmak için hemen yola koyuldum.

Otelin lobisinden geçiyorum, kalbim hızlı bir şekilde atıyordu. Emir’in odasına doğru ilerlerken, her adımda içimde bir korku büyüyordu. Hemen gidip kapısına vurmayı düşündüm ama bir an bir şeyler beni durdurdu. Neden bu kadar telaşlıydım? Emir'in güvende olduğunu umarak kendimi rahatlatmaya çalıştım.

Odaya yakınlaştığımda, kapının hafif aralık olduğunu fark ettim. Tereddütle kapıyı açtım ve içeriye baktım. Emir odasında yoktu.

Tam kapıyı açmak üzereydim ki, bir kişinin hızlı adımlarla odaya girdiğini fark ettim. Hızla geri çekildim ve odadaki banyoya gittim. Gözlerim, odanın içine dolandı. Kapıdan içeri giren, maskeli adamın ta kendisiydi. Onu görünce bağırmamak için zor tuttum kendimi.

Kalbim küt küt atıyordu. Adam, Emir’in eşyalarını karıştırıyordu. Onu da esir almıştı. Odadan birkaç şey alıp kimseye görümeden aşağı indi. Gittiğine emin olmuştum. Korkudan olduğum yere çöktüm ve düşünmeye başladım. Birkaç dakika sonra odanın kapısının açılıp kapandığını duydum.

Loading...
0%