@madrabazbiryazar
|
Bu sefer korkudan nefes bile almayı unutmuştum. Ayak sesleri buraya geldiğine işaret ediyordu. Gözlerimi sımsıkı yumdum. Kapı açıldığında karşımda gülümseyen Emir'i gördüm. Tuttuğum nefesi bırakıp rahat bir nefes aldım. Katilin onu da kaçırdığını düşünmem aptallıktı. Kalbim hızla atıyordu ama onun yanımda olduğunu görünce içimdeki korkunun biraz azaldığını hissettim. "Ne oldu? Neden buradasın?" Emir'e yaklaşırken gözlerimden bir an olsun ayrılmadım. Yüzündeki rahatlık, ona güvenmemi sağlıyordu. “Senin için geldim, merak etmiştim telefonuna ulaşamayınca buraya geldim ve inanmayacaksın ama az önce katil buradaydı. Yine yüzünü kaplayan maskesi gördüm, tüyler ürpertici boğuk sesini duyunca yakalanacağım diye çok korktum. O, bu sefer senin peşindeydi.” "Tamam sakin ol, geçti artık güvendesin." Deyip sarıldı. Emir’in sarılması, her şeyin normale döneceğini düşündürdü ama içimde bir rahatsızlık vardı. O an, güvende olduğumu hissetmiyordum. "Burayı öğrendiğine göre gitmemiz gerek. Beni takip et!" Dışarıdaki ayak sesleri azalırken, Emir beni kapıdan dışarıya çıkardı. Koşmaya başladık. İçimdeki ses, bu durumu sorgulamaya başladı: “Emir, neden bu kadar hızlı gidiyoruz? Nereye?” diye sordum. “Güvende olabileceğimiz bir yere gideceğiz, hemen bir yer bulmalıyız." Gözlerimdeki şüphe derinleşiyor, kalbimdeki korku büyüyordu. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Beni koruduğunu düşündüğüm Emir’in, aslında her an tehlike yaratan biri olabileceği fikri kafamda dönüp duruyordu. Katil şu an dışarıda kol gezerken bizim hızla dışarı çıkmamıza bir anlam verememiştim. Nihayet bir yerde durmuştuk. Sırtımı duvara dayayıp nefes almaya çalıştım. Emir şüpheyle etrafa bakıyordu. "Burası hiç güvenli değil, eve dönelim." Dedim. "Sen eve git beni bekle, ben de çok geçmeden yanına geleceğim. Katilin gittiğine emin olmalıyız yoksa kötü şeyler olacak." Kabul etmek istemesemde Emir'in kararı kesindi. Mecburen eve dönmek zorundaydım. Emir'den ayrıldığımda her tarafta maskeli katili arıyormuş gibi sürekli arkama dönüp bakıyordum. O sırada Utku Bey'le göz göze geldik. Birden bire karşıma tesadüf gibi çıkması bana tuhaf geldi. Belki katil gerçekten de kemancıydı. "Böyle acele nereye yetişmeye çalıştığınızı öğrenebilir miyim?" Ona nereye gideceğimi söylemeyecektim. Bir yalan bulup geçiştirdim: "Hastaneye gideceğim, randevum var." "Ne hoş tesadüf ben de zaten hastaneye gidecektim. Buyurun beraber gidelim. Arabamı aşağıdaki araziye park etmiştim." Hastaneye gidersek onu kapana kıstırıp polise teslim edecektim. Cesaretimi toplayıp teklifi kabul ettim. Hızla yola çıktık. Arabayı ona belli etmeden gözlerimle incelemeye başladım. Her şey normal görünüyordu fakat bu arabada normal görünen her şey biraz tuhaftı. "Siz niçin hastaneye gidiyordunuz, bir rahatsızlığınız mı var?" "Başım ağırıyor, acile gidip serum takılacağım." Dedim. Arabada çaktırmadan polisi aradım ve indiğimizde onda birkaç metre gerideydim. Telefonu kapatıp koşarak yanına gittim. İçeri girdiğimizde, pancar beyaz duvarlar, ışıkların soğuk parıltısı gözlerimi kamaştırıyordu. Utku hemen acil bölümüne yöneldi. Ben de onu takip ettim. Tereddütlerim artmaya başladı. Acil bölümde biraz bekledim; Utku’nun gerçekten rahat durması gerektiğini düşündüm. Acilde sıra beklerken çok geçmeden polis gelmişti. Polisin geldiğinde adamın yüzündeki gülümseme aniden kayboldu, yüzü korku ve öfke karışımı bir ifadeye bürünmüştü. Polis memurları bakışlarını Utku’ya çevirdiğinde, Utku bir an için sinirli bir tavır takındı. Polisler, Utku’nun gerginleştiğini hemen fark etti. Utku, ifadesini bozmadan yanımda durmaya çalıştı ama aslında durumu zorlaştırıyordu. Kararlı bir sesle. “Gizli bir yüzün olduğunun farkındayım.” dedim. “O nasıl bir saçmalık? Ne yapmaya çalıştığını gerçekten anlamıyorum Mira!" Utku'nun maskesini çıkaracak güce ve cesarete sahip olmalıyım diye düşündüm. Polisler, Utku'yu karakola götürünce başka bir araçla arkalarından gittim. Karakola vardıklarında, bir köşede bekleyip polislerin Utku’yu götürmesini izledim. Yüzümde bir soğukluk, içimde bir huzursuzluk hâkimdi. Utku, tanıdığım kişiden çok uzaktı artık. Öfke ve korku karışımı bir ifade yüzündeydi ve her an patlayacak bir bomba gibi görünüyordu. Bir süre bekledikten sonra, acil çağrı yapan bir polis memuru beni yanına çağırdı. "Araştırmaya devam ediyoruz. Mutlaka onun yaptığını kanıtlayacağız ve onu adalete teslim edeceğiz." Utku’nun odasına girmeme izin verildi. Odaya girmeden önce, derin bir nefes alarak kendimi hazırladım. Ne yapacağını bilemiyordum ama ona gerçekleri söylemem gerektiğini biliyordum. Dışarıda polisi tedbirli olarak izleyen birkaç memur benim peşimdelerdi. Kapı açıldı ve Utku karşımda belirdi. Gözlerinde o korkunç karanlık hâlâ duruyordu. “Burada ne işin var, Mira?” diye sordu, ama sesinde bir şeylerin değiştiğini biliyordum. Utku’nun yüzündeki gülümseme kayboldu ve yerini öfke aldı. “Beni burada daha fazla tutamazlar! Ben kimseyi öldürmedim, kimsenin peşinde falan da değilim!” Kapıdan çıkmaya çalıştığımda beni durdurdu ve arkamı döndüğümde, Utku’nun üzerime gelerek “Mira, sen de beni suçlamaktan vazgeç!" demesiyle kendimi kaybetmemek için zor duruyordum. Ama bu bir tuzaktı. Utku aniden üzerime doğru geldi ve o sırada korkuyla geri çekilirken can havliyle bağırdım. “Uzak dur benden!” “Neden yalan söyledin? Neden böyle bir şey yaptın?” diye sordu. Korkum yeniden patlak verdi. Her şeyin sonlandığını düşünürken, aslında her şeyin daha yeni başladığını hissediyordum. Karakoldan çıktıktan sonra, tüm yaşananları zihnimde tekrar canlandırmıştım. Utku’nun gerçek yüzüyle yüzleştikten sonra, insanlar arası güvenin nasıl kolayca sarsılabileceğini bir kez daha anladım. Artık arkamda onun gibi bir tehlike olduğunu biliyordum. Eve döndüğümde, kapıyı kapatıp kilitledim. Gözlerim kapıdan bir an olsun ayrılmadı; sanki birden kapı açılacak ve Utku yeniden içeriye girecekmiş gibi hissediyordum. Olan biteni düşündükçe, nefes almam zorlaştı. Telefonu almak için cebime uzandım ve hemen Emir’i aramaya karar verdim. Yine açmamıştı. O gece sabahı zor etmiştim. Sabah erkenden kapı alacaklı gibi çalınınca uyku sersemliğiyle gidip kapıyı açtım. Utku'yu karşımda görmemle çığlık atmam bir olmuştu. Hızla içeri girip kapıyı kapattı ve susmam için eliyle ağzımı kapattı. "Bağırma herkesi başımıza toplayacaksın, susacaksan elimi çekiyorum!" Başımı sallayarak kabul etttim. Ellerini yüzümden uzaklaştırdım: "Sen dışarı nasıl çıktın, neden sürekli peşimdesin!" "Asıl sen polislere ne söylediğinin farkında mısın, ben kimseye zarar vermedim, böyle bir şeyi asla yapmam!" Diyerek kendini savunmaya geçti. "Bileğindeki dövmeyi saklamak için çok uğraşmıştın ama ne yazık ki ben gördüm! Sen de tıpkı o adam gibi kötüsün!" "Saçmalamayı keser misin!" "Yani katil sen değilsin öyle mi?" "Değilim eğer gerçekten bir katil olsaydım işte o zaman polisler beni serbest bırakmazdı!" "O zaman benim burada olduğumu nasıl öğrendin ve neden bizi takip ediyorsun?!" "Ben seni rahatsız etmek istememiştim.... Sadece Emir'e neden bu kadar yakın olduğunu anlamak istedim. Sen belki fark etmiyorsun ama o adam seni hiç sevmiyor!" "Bırak da ona ben karar vereyim. Yüzünü kim bu hâle getirdi?" "Emir'le birlikte mutlu olmayacaksın Mira." Dedi alakasızca. Sorumu cevaplamak istemediğini anlamıştım. "Emir'le mi kavga ettiniz, o mu yaptı?" "Neden bunu sevgiline sormuyorsun?" Telefonuna ulaşamıyordum ki arayıp ne olduğunu sorayım diyemediğim için kaşlarımı çatıp konuştum: "Ben ne olduğunu sana soruyorum, ona değil." "İyi, o zaman sevgilin anlatır artık sana gerçeği..." Deyip çıkıp gitti. |
0% |