Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.Bölüm

@madrabazbiryazar

Kulaklarımı kapıya dayayıp sesleri dinlemeye çalıştım ama bir şey duyamadım. Hemen pencereyi açtım. Dışarıda sesler az çok anlam kazanıyordu.

Dışarıda bir karmaşa hakimdi. Polis arabalarının sirenleri yükseliyor, içimdeki korku gitgide artıyordu. Kalbim hızla atıyor, derin nefesler alıyordum. “Demek beni buldular,” dedim, içten bir sevinçle. “Sonunda esaret dolu günlerim bitiyor, şükürler olsun!”

Dışarıda köpeklerin havlaması artarken, pencerenin kenarına doğru uzandım. O an, katilin ormana doğru kaçtığını fark ettim.

Bir anda, kapının hemen yanından gelen patlama sesiyle irkilip geri çekildim. Camlar titredi ve tozlar havada uçuştu. Şok içindeyken, kapının yanında açılan bir boşlukta bir el uzandı. Panikle geri çekildim ve kapıya doğru sıçradım. Uzanan el, bir polis memuruna aitti ve kısa süre sonra diğerleri de içeri girdi. Yanında biri daha vardı.

Gözlerim korkuyla doldu. Tanıdık yüzü gördüğümde içimde bir rahatlama hissettim; evet, öyleydi! Yakın arkadaşım Nehir’di bu.

Nehir, nefes nefese kalmış bir şekilde yanımda belirdi: “Hemen buradan çıkmalıyız, Mira!” dedi.

Beni kapının yanından çekerek kaçış yoluna yönlendirdi. Kapıdan dışarı çıktığımızda, polislerin bize doğru hızla yaklaştığını gördüm.

“İyi misiniz hanımefendi?” diye sordu bir polis.

Cevap vermek yerine, “Ormana doğru gitti! Kaçıyor, lütfen onu yakalayın!” dedim, elimle yolu işaret ederek.

Bazı polisler ormana doğru koşmaya başladı. Diğerleri ise bizimle kaldı.

“İyi misin Mira? Beni çok korkuttun. Sana kötü bir şey yapmadı değil mi?” diye sordu.

“İyiyim,” dedim, içimdeki korkunun etkilerine rağmen.

Polisler bize bakmaya devam etti. Hızla onlara doğru ilerledik.

Polis arabalarına binerken, içimde bir belirsizlik belirdi. Umarım polisler kaçan katili yakalamışlardır diye düşündüm. Yol bitmek bilmedi, pencereden dışarı bakmaya başlamıştım. Gördüğüm bu doğa harikası yeşil yeri, geceleri nasıl da korkunç bir yere dönüştürüyordu. Ve bu ormanı koşarak kaçtığım günleri şimdi arabadan hızla geçerek izliyordum. Düşüncelerim karışırken, Nehir bana döndü: “Mira, seninle konuşmamız gereken çok şey var.”

Nehir, bana önemli bir bilgi vermek istiyordu ama niyeyse boğazıma düğümlenmiş bir korku vardı. İçimdeki bu nefreti ve korkuyu atlatmalıydım.

Yolda ilerlerken, polisler arasında bir konuşma duyuldu. “Katilin izini kaybettik. Ama bu gece sona ermeyecek. Onu bulmamız gerek,” dedikleri her kelime, içimdeki korkuyu derinleştiriyordu.

Ardımda bıraktığım karanlık sırrın peşinde kimlerin olduğunu biliyordum. Şimdi bu olayın içinde sadece kurban olarak değil, aynı zamanda bir tanık olarak yer almıştım.

Şehir merkezine vardığımızda, Nehir benimle yüz yüze geldi. “Her şey kontrol altında, Mira. Ama bu katilin peşinde olduğumuzdan emin olmalıyız. Senin gördüklerin çok önemli,” dedi.

Şehir merkezine vardığımızda, polisler bizi güvenli bir yere götürdüler. Nehir ve ben, polis karakolunda ifade vermek için beklerken, olayın şokunu üzerimizden atmaya çalışıyorduk.

Bir süre sonra, bizi sorgulamak üzere içeri aldılar. Olayları en ince ayrıntısına kadar anlattık; katilin ormana doğru kaçtığını ve polislerin peşinden gittiğini söyledik. Her kelime, yaşadığımız dehşeti tazelemiş gibi görünüyordu.

İfademiz alındıktan sonra, yetkililer bize bir süreliğine koruma sağlayacaklarını ve olayın soruşturmasının devam edeceğini bildirdiler. Bununla birlikte, içimde bir güvencesizlik belirdi; her şeyin yoluna girmiş gibi görünmesine rağmen, içimde bitmek bilmeyen bir tedirginlik vardı.

Nehir ve ben, korunaklı bir odaya yerleştik ve beklemeye başladık. Katilin hala yakalanmamış olması ise içimi bir kurşun gibi deliyordu. Her yerde aranmasına rağmen bulunamamıştı; bu, gerginliğimi daha da artırıyordu.

Birkaç saat sonra, yetkililer koruma sağlayacakları için dışarı çıkmamıza izin verdiler. Dışarı adım attığımızda, şehrin karmaşasıyla yeniden yüz yüze geldik.

Nehir, çaresizce arkadaşına baktı ve sormaya başladı: "Sence katil bulunur mu?"

"Tabii ki bulunacak," dedim cesaretle. "Düşünme bunları, o artık bize zarar veremez."

Nehir derin bir nefes alarak, "Peki, burada ne kadar kalacağız?" diye sordu.

Odaya göz gezdirirken "Burada kalmamızı gerektirecek bir şey yok artık. Evlerimize dönmemiz gerekiyor," dedim.

"Olmaz, lütfen eve dönmeyelim. Ben hâlâ bu konuda endişeliyim," dedi ve korkuyla dolu gözleriyle bana baktı.

Doğru söylüyordu; eve dönmek gerçekten de tehlikeli olabilirdi. "En azından bizim için gerekli şeyleri alalım. Hiçbir şeyimiz yok. Böyle yaşayamayız," dedim, yanımda sadece telefonumun kaldığını hatırlayarak.

Nehir, ikna olmuş görünüyordu. Taksiye bindik ve evimize doğru yola çıktık. Vardığımızda, evimi görmek beni mutlu etti; ancak burada fazla kalamayacağımı biliyordum. Kapının önüne gelince anahtarlığımın olmadığını fark ettim. Ya ormanda düşürmüştüm ya da katilin evinde kalmış olabilirdi. Kapıda hiçbir şey yapmadan durunca Nehir merakla sordu: "Mira, anahtarlığın nerede?"

"Bilmiyorum, düşmüş olabilir," dedim, durumun çok can sıkıcı olduğunu ekleyerek. Şimdi bununla uğraşmak zorundaydık.

Nehir kapıyı birkaç kez zorladı ama işe yaramayınca umutsuzca vazgeçti. "Ne yapacağız şimdi?" diye sordu.

Aslında bu soruyu benim sormam gerekiyordu. "Bence pencereyi kıralım," dedim umutsuz bir çözüm önerisi olarak.

"Neden anahtarının yedeği yok muydu?" dedi, gözlerinde endişe vardı.

O an, anahtar yedeğini saksıdaki toprağa gömdüğümü hatırladım. Elime saksıyı alıp toprağı bulunduğu yerden boşalttım. İçine ellerimi daldırarak aramaya başladım. Birkaç saniye sonra elime soğuk metalin dokusu geldi.

"İşte, buldum!" dedim ve elimdeki anahtarı Nehir'e gösterdim.

İçeri girdiğimizde, direkt yatak odasına yöneldim. Cüzdanımı ve birkaç kıyafetimi bavula koyarak evden çıkmadan önce odamdaki fotoğraf çerçevelerine son kez baktım. Anılarım, evin her bir köşesinde yankılanıyordu.

Nehir, "Acele etmeliyiz Mira," dedi, hemen yanımda bekliyordu.

"Geldim!" diyerek vurguladım ve biraz daha hızlandım.

Tekrar bir taksi bularak evden uzaklaştık. Kendimize kalacak bir otel ayarladık. Ücreti Nehir'le beraber karşıladık ve odaya yerleştik.

İki gün boyunca olaysız geçmişti. Yavaş yavaş hayat normale dönmeye başlıyordu. Günlük rutinlerimize geri dönerken, o korku dolu anılar hâlâ zihinlerimizde geçerliydi. Ormanda geçirdiğim o kovalama, artık hayatımın bir parçası olmuştu. Geceleri kabus görmeye başlamıştım; uyandığımda Nehir'i baş ucumda buluyordum.

Bana sakinleştirici bir dokunuşla, "Merak etme Mira, her şey geride kaldı. Biz artık güvendeyiz," dedi. O an ona minnettarlıkla bakıp içimdeki korkunun biraz olsun hafiflediğini hissettim.

Gözüm duvardaki saate takıldı; saat ikiye geliyordu. Yavaşça tekrar uyumaya döndüm, ancak uykuyla uyanıklık arasında bir yerdeydim. Tam o sırada çalan telefonun sesiyle irkildim. Gözümün tekini açıp etrafa bakmaya başladım.

"Bu ses ne?!" diye düşündüm. Kendi telefonum, komodinimdeydi ve ekranı kapalıydı. Sesin Nehir'in telefonundan geldiğini anlayarak, derhal yanına döndüm.

"Nehir, kapat şu alarmını ya! Gece gece!" Alarmın susmasını bekliyordum ama hâlâ çalmaya devam ediyordu.

"Nehir, kapat şunu!" dedim, ama beni duymadığı belliydi.

Karanlık odada, alarm sesi giderek daha baskın hale geliyordu. Uyku ile uyanıklık arasında hâlâ kalakalmıştım. "Nehir, kapat şu alarmı!" diye tekrar seslendim ama yanıt alamadım.

Artık sabrım tükeniyordu. "Nehir, uyan! Alarm çalıyor!" dedim. Ölüm uykusuna devam eden Nehir'in hiçbir şey umurunda değildi.

Titreşimde olan telefon sesine sinirlenmiş halde, yataktan kalkıp karanlık odanın içini dolduran aydınlığa doğru yürüdüm. Yaklaşınca bunun alarm değil, bir arama olduğunu gördüm.

“Kim bu sapık gece gece arıyor?” dedim hiddetle.

Nehir'in uykulu hâlde ağzının içinde bir şeyler mırıldandığını işittim. Ne dediğini anlamadığım için tekrar telefona döndüm; ‘Gece vakti kim arayabilir ki?’ diye düşündüm ama numara gözükmüyordu. Şüphelenmeye başlamıştım. Telefonu sessize alıp tekrar yatağıma doğru yürüdüm. Yerime oturduğumda, artık uyuyabileceğimi düşündüm.

Gözlerimi bir ânlık tavana dikmeye başladım. Fakat bir süre sonra oda tekrar aydınlanınca, hızla kalkıp telefonu elime aldım; yine aynı numara arıyordu.

“Ya sabır ya selamet! Ne bu ısrar, sabahlar çuvala mı girdi kardeşim?!” diyerek söylenirken, telefonu yüzüstü çevirip tekrar yatağıma yöneldim. Kim arıyordu, aman neyse canım!

Gözlerimi kapamaya çalışırken, oda yine aydınlanınca korkuyla komodinin üzerindeki telefonuma baktım. Yerimden kalkmadan telefona doğru başımı uzattım. Ekranda numara yine gözükmüyordu. Muhtemelen bu, Nehir'i arayanla aynı kişiydi.

Açmamaya kararlıydım, dönüp uyumaya çalıştım. Fakat başıma gelenlerden sonra bunu yapamayacağımı düşündüm. Ben açmayınca, telefon kendiliğinden kapandı. Derin bir oh çektim içimden.

Tekrar arayınca telefonu sessize alıp ters çevirdim ve komodine geri koydum. Bu sefer de içimde bir merak uyanmıştı; kesin katilden geliyordu. İçimdeki merak, korkuya dönüşmüş ve saniyeler içinde yaşadıklarım gözlerimin önünde geçmeye başlamıştı. Daldığım hayalden kurtulmak istercesine, başımı salladım.

Saate baktım; üçü geçiyordu. Derin nefesler eşliğinde, saatin sesini dinliyordum. “Kafayı yemek üzereyim sanırım.”

Başımı tekrar komodindeki telefona doğru çevirdim. “Hayır, bakmamalıyım! Uyu Mira, uyu!” Fakat içimdeki merak duygusu uyumama engel oluyordu. Üstümdeki örtüyü kafama kadar çektim; çok sıcaktı ve boğulacak gibi hissediyordum. “Katil peşimde olabilir miydi? Buldu seni Mira… Sus, tamam! Düşünme bunları!”

Yok yok, bu böyle olmayacaktı. Elimi komodine doğru uzatıp telefonumu aldım. Nevresimin altında ekranımın kilidini açtım. İki cevapsız arama, telefon ekranında bildirim olarak kalmıştı. Peki, bu arayan kimdi?

Haftalar önce, reklamlarda sürekli karşıma çıkan gizli numaraların kime ait olduğunu gösteren bir uygulama aklıma geldi. İşime yaramayacağı için indirmemiştim ama şimdi ona ihtiyacım vardı. Hemen uygulama mağazasına girdim ve hızlıca indirmeye başladım.

Uygulama indirilene kadar her an kapının çalmasını bekliyormuşum gibi hissettim. Kalp atışlarım hızlanmıştı. Otelin internetine bağlandığım an, bir sürü bildirimle karşılaştım. Uygulama yüklenirken, gelen mesajlara göz atıyordum. İlk olarak geçmiş mesajlara dönüp bakmaya karar verdim.


6 gün önce

Polat: Mira uyuyor musun? (00:39)

Polat: Derya mesaj attı, inanabiliyor musun, söylediğin gerçekleşti! (00:40)


4 gün önce

Polat: Mira! (00:40)

Polat: Kes şunu, sinirleniyorum! (00:40)

Polat: Şaka yapmanın sırası değil! (00:41)

Ne şakasından bahsediyor bu? Mesajlarından hiçbir şey anlamamıştım. Oradan çıkıp Derya ile yaptığımız konuşmalara devam ettim.

Derya: Söylediklerini çok düşündüm ve Polat'a yazmaya karar verdim. (01:03)

Derya: Heyecandan uyuyamıyorum! (01:04)

Cevap verememem onu üzmüş olmalıydı. Bu mesajları, muhtemelen kaçırıldığımın ikinci günü yazmıştı. Onun adına çok mutlu oldum; sonunda aşkını itiraf etmişti. Polat ve Derya'nın birbirlerinden hoşlandığını biliyordum, hatta ikisini de ben ikna etmiştim.

Mesajları kaydırarak okumaya devam ettim.

Derya: Mira neden mesajlarıma cevap vermiyorsun? Çok mu sıktım seni? (01:20)

Derya: Tüm cesaretimi toplayıp evine gittim. (01:21)

Derya: Biri beni takip ediyor galiba. (01:21)

Derya: Dün Polat'a gittiğimde fark ettim. (01:22)

Derya: Sanki hep peşimde gibi, ama arkamı döner dönmez kayboluyor. (01:23)

Derya: Polat bana çok garip davranmaya başladı. Beni gördüğüne sevinmedi bile! (01:24)

Derya: Bugün yine gittim, evde bulamadım, nerede olduğunu biliyor musun, sana bir şey söyledi mi? (01:25)

Derya: Dünden beri telefonu kapalı, cevap vermiyor. (01:26)

Derya: Mira?? (01:28)

Derya: Orda mısın? (01:30)


Bugün

Derya: Polat'a yine gittim. Kapıcıya sordum. "Aceleyle çıktı evden" dedi. (00:03)

Derya: Sana da kaç gündür ulaşamıyorum. (00:04)

Derya: Kendimi takip ediliyormuş gibi hissediyorum. (02:54)

Derya: Burada hiç iyi şeyler olmuyor. Müsait olunca beni ara lütfen. (02:56)

Acaba arayan Derya mıydı? O zaman neden numarasını gizliyordu? Hayır, kesinlikle arayan Derya olamazdı.

Polat'ın kaç gündür ortalarda görünmediğini söylüyor. Katil, bu sefer de onun peşinde olabilir miydi?

Gelen bildirimle ekrana baktım.

Polat: Selam Mira, nasılsın? (04:03)

Polat gecenin bu saatinde neden aktifti? Hemen mesaj yazdım.

Siz: İyiyim, şimdi bunları boş ver... (04:04)

Siz: Derya sana kaç gündür ulaşamıyormuş. Evine gitmiş, kaç defa seni bulamamış, neredeydin Polat? (04:05)

Cevabını merakla bekliyordum. On dakika sonra yanıt verdi.

Polat: Anneannemin tansiyonu çıkmıştı, acilen hastaneye gitmek zorunda kaldım. Doktor yatış verince birkaç gün onunlaydım. (04:15)

Siz: Tamam, sabah Derya'ya söylerim. (04:16)

Polat: Teşekkürler Mira ;) (04:17)

Attığı mesajlara kaşlarımı çattım. Gerçekten de tuhaftı; Polat'ın anneannesi dört yıl önce ölmüştü...

...

Nehir'in telefonunu alıp onun mesajlarına bakmak istedim. Hemen kalkıp hızla telefonunu aldım ve yerime gitmeden önce, Nehir’in parmağını ekrana doğru tuttum. Parmak izi kilidi açıldı.

Direkt mesajlar kısmına girdim. Böyle yaparak arkadaşımın özeline saldırı düzenliyor olabilirdim ama şu anda daha önemli bir mevzu vardı. Polat ile olan konuşmalarına baktım. Mesajları yukarı doğru kaydırdım ve geçmiş mesajlara göz gezdirdim.

Acaba Nehir’in başına bir şey gelmiş olabilir mi? Derya'nın hissettiği korku sadece ona mı aitti? Geçmiş mesajlardan yola çıkarak daha fazla bilgi edinmeliydim; eğer Polat’ın söyledikleri gerçekten doğruysa, ortada korkunç bir durum vardı.

Nehir’in mesajlarına göz attığımda, birkaç gün önceki konuşmalarında garip bir tını olduğunu fark ettim. O an katilin Polat'ın peşinde olabileceği düşüncesi aklımı karıştırmaya başladı.

Nehir'in Polat ile olan konuşmalarına baktım. Mesajları yukarı doğru kaydırarak geçmişe göz gezdirdim.


4 gün önce

Polat: Çok kötü bir şey oldu, Nehir. (02:08)

Nehir: Ne oldu Polat? (02:09)

Polat: Mira beni aradı. (02:10)

Nehir: Yani Polat? (02:11)

Polat: Sana söyleyip söylememek konusunda tereddüt ettim. Sonuçta sen de arkadaşısın. Telefonu açtım ama cevap vermedi. Ardından hemen kapattı. (02:12)

Nehir: Yanlışlıkla aramıştır, yat uyuyup geç! (02:13)

Polat: Beni korkutuyor... (02:14)

Nehir: Şaka yapıyordur. (02:15)

Polat: Mesaj atıyorum, aktif ama mesajımı görmüyor! (02:16)

Nehir: Beni bunun için rahatsız etme Polat, şaka yapıyor, işte! (02:17)

Polat: Yine de gidip bakacağım. İyi mi diye... (02:18)

Nehir: Kafayı mı yedin? Saatten haberin yok sanırım! (02:19)

Polat: Haklısın, yarın gidip bakarım. Ona böyle bir şaka yapmasının hesabını soracağım. (02:20)

Nehir: Sonunda mantıklı davranabildin. İyi geceler. (02:21)


3 gün önce

Nehir: Mira'ya ulaşamıyorum Polat. Sen nerede olduğunu biliyor musun? (12:54)

Polat: Ben de ulaşamıyorum. Sana kötü bir şey olduğunu demiştim! Beni dinlemedin bile. (12:55)

Nehir: Nereye gider ki bu kız? (12:56)

Polat: Polisi arayalım, kayıp ilanı verelim, başı dertte olabilir. (12:57)

Nehir: Haklısın, beraber karakola gidelim. (12:58)

Polat: Bir saat sonra buluşalım. (12:59)

Nehir: Tamam. (13:00)

Polat: Geldim ben, nerdesin? (14:00)

Polat: Tamam, gördüm seni. (14:01)


Dün

Polat: Bence böyle olmayacak; biz kendimiz gidip aramalıyız onu. (15:40)

Nehir: Nerede arayacağımızı bilmiyoruz ki? (15:41)

Polat: Ben biliyorum. Mira, daha önce bir ormandan bahsetmişti. Oraya gitmiş olabilir. (15:42)

Nehir: Orman mı? Ne işi var ki ormanda? (15:43)

Polat: Bilmem, evde olmadığına göre oradadır. (15:44)

Nehir: Adresini bilmiyoruz ama... (15:45)

Polat: Biz beraber gitmiştik. Yani ben, Derya ve Mira... (15:46)

Nehir: Bana niye haber vermediniz? (15:47)

Polat: Mira istedi... (15:48)

Nehir: Ne, gerçekten mi? (15:49)

Polat: Bence o seni kıskanıyor... (15:50)

Nehir: Saçmalama! Neden böyle konuşuyorsun? (15:51)

Artık mesajların sonuna gelmiştim. Polat gerçekten de garip davranıyordu. Bu diyaloğun altında bir şeyler yattığı belliydi ve içimde bir tuhaflık hissettim.

Polat’ın mesajları arasında gezinirken, her anın ağırlığını hissettim. Bir şeyler yanlış gidiyordu ve beni bu kadar derin bir kaygıya iten bu his, daha önce hiç hissetmediğim türden bir korkuydu.

Kendimi toparlayarak, Nehir’in telefonunu bıraktım. Nehir’in Polat ile olan konuşmalarında geçen her kelimenin önemli olabileceğini düşünerek, geçmiş mesajları tekrar okumaya başladım.

Yeni bölüm nasıldı? 😈

Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın lütfen 💖

Diğer bölümlerde görüşmek üzere iyilikle kalın.


Loading...
0%