@madrabazbiryazar
|
Kararsız kalmış gibi "Bilmiyorum düşünmem gerek." Dedim sonuçta kendime bir söz vermiştim ve herkese kolay kolay güvenmeyecektim. "Peki öyleyse kararın değişirse beni otelde bulabilirsin." dedi Emir nazikçe. Gülümseyerek "Tamam, sağ ol. Kalkalım mı artık? Hem Nehir beni merak eder." dedim. Aslında Nehir'in, genç bir polisleyken beni merak etmesi pek olası görünmüyordu. "Tamam, olur," diye yanıtladı. Banktan kalktık ve çantamı alarak otele doğru yola çıktık. Oradan ayrılıp birlikte Nehir'in yanına doğru ilerledik. Geldiğimizde, gülerek bize doğru yaklaşırken heyecanını gizleyemedi. Gözlerini açarak "Sana çok önemli bir şey söylemem gerek!" dedi. "Yüzündeki gülümsemeye bakılırsa kötü bir haber değil." diye geçirdim içimden. Yine ne diyecek merakla bekledim. Ellerini hareket ettirerek "Duyunca hem sevineceğin hem de şok olacağın bir haber!" dedi ve sözlerinin sonuna göz kırpmayı da ihmal etmedi. Emir, konuşmamızı yarıda kesip, gitmek üzereyken vedalaşmak için konuştu: "Seni arkadaşına sağ salim teslim ettiğime göre artık gidebilirim, sonra görüşürüz Mira... Tabii sen de istersen." Odasına gidiyordu. Adamın sondaki bakışına dikkat kesilen Nehir, Emir'e dikkatle baktı. Emir uzaklaştığında ise Nehir yüzünü bana dönerek imalı bir şekilde 'ne iş?' der gibi baktı. O an Emir, arkamızda kalmıştı ve Nehir'in kaş göz yaptığını görmemesi için büyük bir çaba gösterdim. Bir şey anlamaması için gülümseyerek uzaktan Emir'e el salladım. Gittiğine emin olan arkadaşım yerinde duramıyormuş gibi hareketliydi. Nehir heyecanlandıkça ne olduğunu merak etmiştim. Emir'in neden yanımda olduğunu açıklamak için konuştum: "Yüzüme öyle bakma Nehir! Anlatacağım, merak etme. Ama önce sen anlatacaksın, bakalım benim şok olacağım haber neymiş?" dedim. Nehir alaycı bakışlarını bırakmıştı. Biri bizi izliyormuş gibi etrafına bakınıp "Ayol, burada ayaküstü konuşulmaz, hadi odaya gidelim. Sana orada anlatırım." dedi. İçimden umarım anlatacağı güzel bir şeydir diye geçirirken Nehir'in birden sinirle çatılmış kaşlarına bakınca azarlar gibi " Aval aval yüzüme bakma, hadi yürü Mira!" diyerek beni kolumdan tutup odaya kadar çekiştirdi. Hızla odaya çıktık, heyecandan ne yaptığını bilmeyen Nehir, beni odaya fırlattı desem yerinde bir tabir kullanmış olacaktım. İki saattir söyleyeceği şeyi bekliyordum. Belli ki ben yokken önemli bir şey olmuştu. Heyecanlanarak "Ne oluyor Nehir, söyleyeceğin şey neyse Allah aşkına anlat artık!" diye çıkıştım. Ellerini birbirine vurup "Hazır mısın?" diye sordu heyecanla. O kadar merak etmiştim ki yanıt vermekle zaman kaybetmemek için başımı salladım. O da bu anı bekliyormuş gibi heyecanla anlatmaya başladı: "Kerim bana 'sevgilin var mı?' diye sordu. İnanabiliyor musun Mira, dün tanıştığım çocuk bugün bana böyle bir soru soruyor! Kerim benden hoşlanıyor galiba..." Sessizliğime anlam veremedi. Bir şey söylesene der gibi yüzüme bakıyordu. Bıraksam odanın ortasında göbek atacak öyle sevinçli. Benim buna şaşırmamı bekliyor gibiydi ama daha bahsettiği adamın kim olduğunu bile bilmediğim için yorum yapmam imkansızdı. Merakla, "Kerim kim, Nehir?" dedim. Yoksa Nehir, bizim polisi bırakıp başka birine daha mı aşık olmuştu, diye düşünmekten kendimi alamadım. Sürekli Nehir'in tek taraflı aşk acısına dert ortağı olmaktan bıkmıştım. Nehir, hayatındaki yanlış insanları kalbinin merkezine yerleştirmede bir numaraydı. Bu düşünceler aklımdan hızla geçip gitti. Nehir o sırada Kerim’in kim olduğunu anlatıyordu. "Senin sabahtan beri dalga geçtiğin o polis işte!" En azından söylediğinin sonunu yakalamıştım; yoksa "sen beni dinlemiyorsun" diye tüm gün trip atardı. Benden bir cevap bekliyordu. Bu muydu yani şok olacağım şey? Ben evlenme teklifi edecek diye düşünüyordum. Bu, hayal gücümün çok altında kalmıştı. Şimdi Nehir’in aklına olmadık şeyler sokmanın anlamı yoktu, o yüzden cümlemi değiştirdim ve, "Ee, ne olmuş yani Nehir? Ne var ki bunda şaşılacak? Alt tarafı adam 'sevgilin var mı?' demiş!" "Tamam işte öyle söylediğine göre bu ne demek oluyor?" "Git, gelinlik bak hemen kesin aşık!" Dedim alayla. Gözlerini devirip trip atarak koltuğa oturdu. Söylenmeye devam ettim: "Daha ondan öncekiler için döktüğün gözyaşları kurumadı. Hemen başka bir aşka yelken açıp hayal kırıklığına uğrayınca kendini mutsuz ediyorsun." Konu ilgisini çekmiş gibi hemen kendini savunmaya geçti. Konuşurken işaret parmağını koltuğun kenarına bastırarak "Onlar için yas tutacak değilim. Üzülmesi gereken ben değilim, asıl üzülmesi gerekenler onlar, çünkü ben kimseyi yarı yolda bırakmadım! Artık kimse hayatıma elini kolunu sallayarak giremez. Eski Nehir yok artık!" Dedi. Sanki karşısında eski sevgilisi duruyormuş gibiydi. Bir yıl önce bir daha ölsem bile barışmam dediği çocuğu, bu sözleri söylediği günün akşamında ayrıldığı çocukla beraber el ele görünce şok olmuştum. Sonra onunla okulda karşılaşınca bizi ölüm bile ayıramaz artık deyip üç gün sonra da mesajına geç cevap verdiği için çocuğu postalayan arkadaşım, hiçbir şey olmamış gibi hayatına kaldığı yerden devam etmişti. Nehir asla yapmam dediği her şeyi yapabilme potansiyeline sahip olduğu için az önceki sözlerine inanmadım. Derin bir nefes alıp maziyi bir kenara bıraktım. Gerçekleri duymaya her zaman hazır olan arkadaşıma dönerek dostça nasihatte bulundum: "Huylu huyundan vazgeçmez. Hep böyle kararlar alıyorsun sonra yine hiçbir şey olmamış gibi aynı şeyleri yapıyorsun Nehir. Sana yapılmasından hoşlanmadığın şeyleri başkalarına yapma lütfen. " "Kerim'den bahsederken neden konu benim aşk hayatıma geldi?" "Kerim'i de hayatına alacağını hissettiğim için bunun doğru bir karar olup olmadığını sana anlatmaya çalışıyorum." "Benim aklımda bile bu yokken sen neden böyle düşünüyorsun yoksa Kerim'in benden hoşlandığını mı düşünüyorsun? " "Yapma Nehir, Kerim'i ne kadar tanıyorum ki böyle bir şeyi düşüneyim!" "Aman be, senin için ölmüş haberin yok. Tıpkı yaşlılar gibisin, babannem kılıklı seni! Bunları zaten niye sana anlatıyorsam! Bundan sonra bir şey söylemem sana!" diye sitem etti. Nehir'in bu çıkışı karşısında gülümsememek elde değildi. Eğer küserse herkesin burnundan getirir. Depresyona girip hayatı kendine zindan eder. Üzülmesine gönlüm razı olmadı. Yanına gidip yumuşak bir ses tonuyla: "Şaka yaptım ya, neler konuştuğunuzu anlat söz dinleyeceğim." Dedim. Böyle söyleyince bana bakarak gülümsemeye başladı, tekrar eski heyecanına devam etti. Ellerini çözüp beni koltuğa doğru oturttu. Bu kızın ruh hâli ne çabuk değişiyor, bazen bu hâllerinden korkmuyor değilim hani. "Bu çocuğun benden hoşlandığına adım gibi eminim Mira! Bana bir bakışı var görsen, ne dediğimi anlardın!" Bahsettiği bakışını ben de görmüştüm ama Nehir'in heyecanla konuşmasını bozmak istemedim. Onu dinlemeye devam ettim. Sözlerinin sonuna gelmişti. Onu dinlediğimi göstermek için konuyla ilgili olarak "Peki sen sordun mu ona sevgilisi olduğunu?" Dedim. Gözlerini düşünür gibi tavana dikip sonra tekrar bana baktı. "Sormadım, herhalde yoktur." Dedi ardından kelimelerini tekrar etti. "Yoktur ya, yoktur bence." Kendi de karar verememişti. Yine onun üzülmesini istemiyorum. "Ya varsa Nehir?" Dedim diğer ihtimali hatırlatmak istemesem de. Düşününce sevinci kayboldu bir ân da. Sinirlenmeye başlayan ses tonuyla "Yok işte Mira, olsa tüm gün telefonla uğraşırdı. Ona karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştım tam... Tüm hevesimi kırıyorsun!" Gözleri dolmuştu. Telefonla uğraşan herkesin sevgilisi olsaydı şu an benim sayısız flörtüm olmuştu. Nasıl bir mantık ile çalışıyor kafası diye düşündüm. Nehir ihtimalleri düşünürken birden yüzü düştü ve gözlerini bir noktaya kitleyip sessizliğine devam etti. Keşke hiç söylemeseydim. Gönlünü almak için birkaç şey söylemeyi denedim: "Yaşadıklarımızdan sonra güzel şeyler olması ihtimaline henüz alışamadım. Mutlu olmak en doğal hakkın tabii ki. Seni üzdüm, özür dilerim." Dedim. Ellerimi elleriyle tutup sıcak bir gülümsemeyle yüzüme bakarak konuştu: "Ben de inanamıyorum ama artık her şey bitti. Kötü günler geride kaldı. Bak, gördüğün gibi polisler yanımızda ve katilden de haber yok. " Katil konusuna gelince ister istemez geriliyordum. Ellerimi hızla geri çekip sesimdeki endişeyi gizlemeye çalışarak "Evet, doğru ama katil, bizi sabah değil, gece rahatsız ediyor!" Dedim. "Merak etme o geceki gibi bizi arasa bile artık bir şey yapamaz. Buraya gelmeye cesaret de edemez. Polisler bizimle, korkma!" Sesi umut verir gibiydi. Dün geceyi hatırlamıştım. Nehir'e dönerek "Sence katil bizi bu gece arar mı?" Dedim. O da dün geceki olayı unutmadığını belli eden bir sessizlikle bakmaya başladı. Sonra kendini toparladı ve: "Bunları düşünme Mira. Sen kendini negatif düşüncelere alıştırmaya çalışırsan hep negatif olursun. O yüzden pozitif düşün! Şu an katilden herhangi bir iz yok. Her dakika onu düşünüp kendini huzursuz etme." Dedi. Konuyu değiştirmek için başka bir şey bulmalıyım diye düşündüm. Aklıma Emir'in yaptığı teklif geldi. Çok tehlikeli bir adım atıyordum çünkü Nehir, eğer Emir'e karşı bir şey hissettiğimi anlarsa sabaha kadar susmaz. Söyleyip söylememek konusunda kararsız kalmıştım. Belki sadece sohbet ediyormuş gibi yaparak fikrini alabilirdim. Hislerimi gizlemeyi başaramazdım ama yine de cesaret edip sordum: "Nehir, sence Emir nasıl biri?" Bunu ona söylememin nedeni, biraz da Emir'e güvenip güvenmemeyeceğimi anlamak için sormuş olmamdı. Bazı şeyleri kendi gözümle fark edemeyebilirdim, bu yüzden dışardan bir gözün söyleyeceği önemliydi benim için. Gülümseyerek uzaklara dalarmış gibi baktı. "Çok yakışıyorsunuz! Çocuk çok yakışıklı, bence kaçırma bu fırsatı! Bak sonra pişman olursun." Dedi. Al işte ben ne dedim o ne anladı! Bu kız niye böyleydi? Küçükken seni oğluma alacağım diyen teyzelere dönmüştü iyice. Sahte bir kızgınlıkla kaşlarımı çatıp "Onu sormuyorum Nehir!" Dedim. Oturduğu koltuktan rahatsız olmuş gibi kıvrandı, arkasındaki yastığı alıp kucağına koydu. Alayla "Ne için soruyorsun o zaman cicim?" Diyerek ağzımdan laf almaya çalışıyordu. Aslında biliyordu niye sorduğumu ama işine gelmiyordu hanımefendinin, illâ benden duyması gerekirdi çünkü! "Sence ona güvenmeli miyim? Yani uzaktan bakınca nasıl biri olarak görünüyor?" Diye açıklamaya çalıştım. Yüzündeki ifadede çok şey vardı. "Valla, ben bilmem çocukta boy var, pos var yakışıklılık, endam, karizma.. Allah tüm güzelliği bu kuluna bağışlamış resmen!" Lafını bitirdikten sonra bana bakmayı sürdürdü. Adama iltifat ederken imalı bir ses tonuyla konuşmuştu. "Nehir!" Dedim uyarırcasına. "Tamam tamam! Merak etme Emir güvenebileceğin biri. Yani bence öyle görünüyor. Çok kibar çocuk! Bak artık yeni bir hayata başladın ve böyle şüpheci davranırsan hiç mutlu olmazsın! Yani her insan bir mi canım? Bir tanesi manyak çıktı diye hayatına giren herkese, aynı tavrı takınmak doğru mu? Değil bence. Emir iyi çocuk, hoş çocuk!" Söylediklerinde haklılık payı vardı yaşadığım olaylar geride kalmıştı. Geleceğimi korkarak yaşayamazdım ama yine de arkadaşıma bunu danışmak istemiştim. Onunda Emir'e güven duyması beni rahatlatmıştı. Nehir gibi şıpsevdi birine bunu sormam pek akıllıca değildi ama yanımda bir tek o olduğu için Emir'in sabahki teklifini Nehir'e de açtım. "Yarın bir partiye beni de davet etti. Sence gideyim mi?" Benden daha heyecanlıydı. Kulağımın dibinde bağırarak "Ne! İnanmıyorum siz ne ara samimi oldunuz? Ayol bana diyene bak siz daha bu sabah tanıştınız, hemen partiye gitmeler falan ne oldu hanımefendi az önce bana bir şeyler diyordunuz!" Bağırdığı için yüzümü buruşturunca ses tonunu alçaltarak konuştu: " Aman canım neyse eee yarın parti için ne giyiceksin?" Bir de bu mesele vardı. Karar aşasında bir sorun çıkınca hep vazgeçerdim. O yüzden partiye gitmeyeceğim. Hem oraya gitmek istesem bile ne giyecektim ki? Nehir, sorusuna cevap vermediğimi görünce tekrar "Sana diyorum canım arkadaşım! Ne giyeceksin yarın?" Sıkıntıyla nefes aldıktan sonra konuşabildim: "Bilmiyorum henüz ona partiye geleceğimi söylemedim, biraz düşünmem gerektiğini söyledim." Nehir oturduğu koltukta kendini uzak tutarak garipsemiş gibi yüzüme baktı. "Neyini düşünüyorsun Mira, parti işte, git eğlen, kafanı dağıt biraz mutlu ol! Hep böyle korkuyla nereye kadar yaşayacaksın?" Dedi. Otelden dışarı çıkmak tehlikeli olabilirdi. Yanımda polisler olsa bile korkuyordum. Kararımı verdiğimde bunu Nehir'e de söyledim: "Ben partiye katilden korktuğum için gitmeyeceğim demedim, yarın parti olduğu için gitmek istemedim." Hiç istifini bozmadı. Her şey yolundaymış gibi rahat ses tonuyla "O daha güzel işte." Dedi. Benim düşündüğüm ihtimali o düşünmüyor mu yoksa bunu bilerek mi söylüyor? Dalga geçer gibi: "Ne giyeceğim Nehir? Tişört mü yoksa pijamalarımdan bir tanesini mi? Parti yarın diyorum, yarın!" Evden ayrılırken sadece gerekli şeyleri almıştım. Aklımda partiye gitmek gibi bir şey yoktu. "Sen sıkıntı etme, biz hallederiz. Yarın çok güzel olacaksın, herkesin gözü senin üzerinde olacak. O iş bende!" dedi göz kırparak. Gitmeyeceğimi söylememe rağmen Nehir'in hayal kurmasına anlam veremedim. Konuşurken kararım kesin ve netti: "Neyle halledeceğiz çok pardon! Ben bir daha asla o eve adımımı atmam! Hatırlatırım, peşimizde bir katil var Nehir, hiçbir şey olmamış gibi yapamayız!" "Katilin işi gücü yok sürekli seni mi takip ediyor? Hem madem katil peşimizde, o zaman kaç gündür nerede bu psikopat! Niye ortaya çıkmıyor? Korkma! Katil, polislerden korktuğu için yanımıza yaklaşamaz!" Beni ikna etmek için daha çok dil dökeceğe benziyordu. Israrlarından yorulmuş olduğumu görünce sustu. Bu arada benim de düşünmem için fırsat oluşmuştu. Partiye gitmezsem belki bir daha Emir'i göremeyebilirdim. Otelde kaldığına göre birkaç günlük tatile gelmiş olmalıydı. Emir'i son kez görmek için o partiye gitmeli miydim? "Emir partiye başka kızla giderse sonra çok pişman olursun. Yerinde olsam bir saniye düşünmez o partiye giderdim. Ayrıca ne giyeceğim diye dert etme, senin eve gidemiyorsak o zaman bizim eve gideriz!" "Hayır, Nehir! Olmaz orası güvenli değil! Hem bir parti için canımızı riske atmaya değer mi?" Dedim. Nehir çok rahat davranıyordu."Tek gitmeyeceğiz Mira, polisler de bizimle gelecek, hâlâ ne için endişeleniyorsun?" Polisleri değil kendi güvenliğim için istiyordum ama bu duruma bir kılıf bulmam gerekliydi: "Bence polisleri yormalayım hem devletin polisini kendi zevk ve sefâmız için kullanamamız doğru olmaz. Onları peşimizde sürükleyemeyiz." "Canım sen ne düşüncelisin öyle!" Alayla söylemişti lafını. İnanmamıştı sözlerime, anlaşılan biraz daha acındırmam gerekirdi. "Yazık değil mi onlara peşimizden sürükleyeceğiz?" Dedim. İnanmamış gibi gözlerini kısıp "Bazen sana sinir oluyorum ama Allahtan kısa sürüyor!" Dedi. Tekrar aynı kararlılıkla bekledi. Vazgeçecek gibi değildi takmıştı kafayı eve gitmeye. Elimdeki en büyük kozu oynamalıydım. O yüzden şöyle dedim: "Gel biz alışverişe gidelim beraber, eve gitmekten de vazgeçersen sana yemek de ısmarlarım!" Şimdi kararını bekleme zamanıydı. Yemek deyince dikkat kesilmişti hemen. Nehir'in en sevdiği şeyler arasında yemek yemek ve uyumak vardı. Teklifimı duyunca heyecanla sanki önünde leziz bir sofra varmış gibi hayallere dalarak "İstediğim menüyü alacaksan eve gitmekten vazgeçerim." Dedi. Başımı sallamakla yetindim. Alışveriş için dışarı çıkıp birkaç kıyafet alacaktık. Ben zaten hazırdım ama Nehir'in hazırlanması uzun sürecek gibiydi. Onu tanıyordum ve o, kesinlikle bu hâlde bir yere gitmezdi. Çünkü süsüne düşkün biriydi. Yanıma çantamı ve telefonumu alıp odada beklemeye başladım. O da hızla banyoya gitti ve döndüğünde çantasını aldı ve odadan çıktık. Şaşkınlıkla "Hazırlanmayacak mıydın?" Dedim. "Boş ver şimdi hazırlanamam, biz zaman kaybetmeyelim." Dedi Bu da benim işime gelirdi. Ses etmedim. Bir taksiye binip en yakın alışveriş mağazasına gittik. Mağazada bile sürekli etrafı gözlüyordum. Yanımdan aniden biri geçse ürküyordum. Sanki her an bir yerden katil çıkacaktı. Bu hâlimden sıkıldığı belli olan Nehir sonunda dayanamayıp "Evine gitseydik bu kadar arkana dönüp bakmazdın. İstediğin oldu, geldik buraya ama yine tedirginsin. Rahat ol katilin burada ne işi var?" Dedi. Rahatlayarak "Doğru söylüyorsun." Dedim. "Söylüyorum tabii!" eline bir kıyafet alıp bana doğru tuttu. Ben ise saf saf yüzüne bakmakla yetindim. Rengi öyle dikkat çekiyordu ki kıyafeti denememe gerek bile yoktu. "Bu olmaz! Çok kötü görünüyor." deyince onu bırakıp daha kötü bir tane buldu. Gülümseyerek "Bu nasıl tatlım?" Dedi. "Şaka yapıyorum de bana!" "Tamam, sen seç ben karışmıyorum." elindeki kıyafeti aldığı yere geri koydu. Etrafta biraz gezindim ve bedenime uygun bulduklarımdan birkaçını alıp kabine doğru gittim. Ben kıyafetleri denerken Nehir'de boy aynasında kendiyle sohbet ediyordu. Gitmeden önce arkama bakıp Nehir yerinde duruyor mu diye kontrol ettikten sonra kabine girdim. Elimdekilerden bir tanesini giyip kabinden çıktım. Ardından Nehir'e doğru giderek elbiseyi gösterdim: "Nasıl oldu?" Kabinden çıktığımı görünce o da bana yaklaşmıştı. "Ayol bu çok sade çok basit! Parti için olmaz başka bir tane dene." Dedi. Gerçekten çok sadeydi. Aynadaki görüntüme son kez bakıp kabine gittim. Diğer elbiselerden birini giydiğimde dışarıda beni bekleyen Nehir, sabırsızlanmıştı. Kısa bir süre sonra kabinden çıktım. Bıkkınlıkla "Peki bu nasıl?" Diye sordum. "Şöyle bir dön bakayım!" Kısa bir dönüşten sonra 'olmamış' der gibi kaşlarını kaldırdı. "Tamam bir de diğerini deneyeyim ona bak." Dedim ve kabine tekrar gittim. Birkaç dakika sonra kıyafeti giyindim, çıktım. "Güzel bu!" Elinin başparmağını kaldırıp sallamaya başladı. "Bunu alalım mı? Daha fazla oyalanmayalım. Acıktım çünkü." Dedim. "Ben de çok acıktım, gidelim yemek yiyelim hemen. Sen ısmarlıyorsun bize değil mi?" Kafamı salladım. Kabine doğru gidip kıyafeti çıkardım. Döndüğümde Nehir kasaya birkaç parça daha eklemiş olduğunu gördüm. "Bunlar niçin?" Konuşurken kasadaki aldıklarımızın arasından dikkatimi çeken çantayı elime almış bakıyordum. "Bırak çantayı da senin için seçtiğim ayakkabılara bak!" Dedi. Ayakkabıyı göstererek "İyi de ben bunu denemedim bile." Dedim. "Olur ya bir şey olmaz. Hem değişim yapıyorlar." Kasiyere dönüp "değil mi?" diye sordu. Kasiyer kadın da onayladı söylediklerini. Aldıklarımızı ödedikten sonra sıra Nehir'e yemek ısmarlamaktaydı. Masaya yaklaşıp birer sandalye çekip oturduktan sonra cömertçe ne yemek istediğini sormadan önce " Ben hamburger alacağım kendime, sen ne istiyorsun?" Dedim. "Bana da aynısından olsun tatlım ama ben büyük boy istiyorum. Çünkü sen ısmarlıyorsun ve ben kıtlıktan çıkmış gibi çok açım!" "Tamam senin hamburgerin büyük boy olacak." İtiraz etmeden kabul etmeme dönüp gülümsedi. Gidip siparişlerimizi söyledikten sonra eski yerime tekrar geldim. Hamburgerleri beklerken Nehir coşkuyla "Sen arkadaşların en iyi kalplisisin!" Dedi. Ee benim de böyle cömert bir arkadaşım olsa ben de böyle mutlu olurdum. Kimse niye bana böyle kıyaklar yapmıyordu? Müsait bir gün arkadaşlarımla olan yakınlığımı sorgulayacaktım. Yemeğimiz gelince afiyetle hamburgerlerimizi yemeye devam ettik yani daha doğrusu ettim. Çünkü Nehir çoktan önündekileri bitirmişti bile. "Çok doydum ya patlayacağım birazdan!" Elini karnına götürmüş zor nefes alıyordu. Bu hâline gülesim geldi. Elindeki boş hamburgere sarılı kağıda bakarak "Ben daha yeni bir ısırık aldım ne ara yuttun sen onu?" Dedim. Alınmamış gibi gülümseyerek "Kesene bereket canım arkadaşım! Hadi kalkalım!" Ayaklandı gidiyor deli. Bağırdım ama duymadı. Masadan kalkarken bir elime hamburgerimi alıp diğerine de kolayı, Nehir'in peşinden gidiyordum. Öyle hızlı yürüyordu ki ona yetişmek için hızlanırken kolayı üstüme döktüm. Ona yetiştiğimde yürürkeb söylenmeye devam ettim: "Dursana kızım, kimse mi götürüyor seni, nedir bu hız! Sana yetişeyim diye üzerime kolayı döktüm." Azarlamama cevap vermedi. Arkasına bakıp sonra yüzüme endişeli bir bakış atınca kötü bir şey olduğunu hissettim. Elini sırtıma koyup "Hadi Mira yürü çabuk! Sakın arkana bakma, hızlı ol!" Deyince korkmaya başladım. Katilden bahsettiğini hemen anlamış gibi adımlarımı hızlandırdım. Bizim sakin bir günümüz olmayacak mıydı? "Kim, o mu yine?" Diye sordum. "Otele gidelim anlatırım sana." Dedi. Acele ederek kapıya doğru hızlı adımlarla yürüdük. Alışveriş mağazasından çıktığımızda dışarıyı görünce biraz rahatlatmıştım ama bu peşimizde olan katilin bizi yakalamasına engel değildi. "Keşke hiç dışarı çıkmasaydık!" diye söylendim. "Boş ver şimdi olan oldu. Gidelim!" Nehir koluma girmişti ve artık etrafa bakınmadan başımız önde yürüyorduk. Otele kadar diken üstünde gelmiştik sanki. Asansörden çıkan siyah giyimli bir adamı katil zannedip korkmuştum. Kendi yoluna gittiğinde rahatladım. Odaya girince sorumu yineledim. "Bizi izleyen peşimizdeki katil miydi?" Dedim. Nehir çantayı boynundan çıkarmaya çalışırken yüzüme baktı. Yüzü sakindi ama bu söylediğime şaşırmıştı. "Yok kız eski sevgilim. Can yok mu, işte o! Biliyorsun ne delidir!" Dedi. "Sen bana kalp krizi mi geçirteceksin Nehir? İnsan söyler ama değil mi!" Diye çıkıştım. "Ayol, ne bileyim, sen de onu fark ettin zannettim! Katilin peşimizde olduğunu düşüneceğin aklıma bile gelmedi ki." "Yani koştura koştura otele gelmemizin sebebi Can mıydı, Nehir!" "Yahu ne korkuyorsun bak katil ortalarda yok. Olsa ne çıkar kalabalıkta bir şey yapmaya cesaret edemez." "Neyse takip edilmediğimize göre sorun yok. " dedim. Söylediklerim yarıda kaldı çünkü oda kapısı çalındı. Merakla yüz yüze geldik. Kapı ardındakine içeri girmesini söyledik. Gelen Kerim'di. İçeri girmeden başını uzatıp kapıyı kendine siper edinerek konuştu: "Nehir iki dakika dışarıda konuşabilir miyiz?" O sırada gözlerimle bir Nehir'e, bir Kerim'e doğru bakmaya başladım. Arkadaşım otueduğu koltuktan kalkmak için doğruldu ve bana dönüp "Dönünce konuşmamıza devam edeceğiz. Uyuma sakın, hemen geleceğim!" Dedi. Onlar dışarı çıktığında yine tek başımaydım. Nehir'i oturup beklemek yerine duşa girdim ve suyun içinde oyalandım. Değişik fikirler aklıma hep böyle zamanlarımda geliyordu. Zamanımın çoğunu böyle ziyan ediyordum. Kaynar su iyice kötü şeyler düşünmeme neden olmuştu. Gerçekten bana hiçbir şey yaramıyordu. İşim bittiğinde sudan çıkıp giyindim. Saçlarımı kurutmak yerine havluya sarıp yatağa oturdum. Odaya Nehir de gelince sanki hiç ara vermemişiz gibi konuşmaya başladım: "Her günümüz böyle giderse çok sürmez yakında Kerim'le evlenirsin." Dedim. "Bana diyorsun yakında evlenirsin diye ama kendin, bugün tanıştığın adamla kahve içmeye gittin. Yarın da partiye gidiyorsun!" Haklı çıkmaya çalışarak "Sabahtan beri partiye gitmem başımın etini yedin. Hem gitmesem ayıp olur, yanlış anlar." Dedim Alınmış gibi "Git tabii, beni burada yalnız bırak, sen eğlenirken ben de burada sıkıntıdan patlarım." Dedi. Az önce yanımdan ayrılıp bir saat boyunca gelmeyen kimdi acaba? Diyen içimdeki sese engel olamadım. Bunu ona söylemek yerine şöyle dedim: "Sürekli Kerim'le konuşmak için beni yalnız bırakan sen mi söylüyorsun bunları?" Söylediğime cevap vermek yerine sustu ve biraz sonra "Bak bugün bir olay yaşamamak adına telefonlarımızı polislere verelim. Ararsa katil, polis cevaplar. Ne diyorsun?" Masanın üstünü işaret ederek. "Tamam al, benimki orada!" Dedim. Nehir telefonumu almak için kalktığı sırada gelen bildirim sesi ikimizinde gerilmesine neden oldu. Yüzüme korkuyla bakarak "İnşallah düşündüğümüz kişi değildir!" Dedi. Tedirgin adımlarını masaya doğru yönlendirdi. Ben yerimde oturmuştum ve hareket etmeden Nehir'e bakıyordum. |
0% |