Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6.Bölüm

@madrabazbiryazar

Nehir, telefonumu eline alıp ekrana baktığında derin bir oh çekti. Kötü bir şey olmadığını Nehir’e bir bakışla anlamıştım. Yüzüme bakarak "Mesaj Emir'den gelmiş! Allah'ım sana şükürler olsun." dedi. O an, aklımda türlü felaket senaryoları canlanmıştı ama mesajın Emir’den olduğunu duyduğumda bir nebze rahatlayarak Nehir'den telefonumu kurtarıp yerime oturdum. Gelen mesajı okumaya başladım.

Gönderen: Emir

"Yarın partiye tek gideceğim. Sen gelmeyeceksin, bu yüzden kendimi mutsuz hissedeceğim. Ama eğer sen de gelirsen yalnız olmam. Kararını değiştirmeyi düşündün mü?" 19.03

"Düşünmedim bile, yarın partiye ben de geleceğim. Kendini yalnız ve mutsuz hissetme." 19.04

Partiye gideceğimi ona söylemeyi bile unuttum. Tekrar telefonuma baktığımda yeni bir mesaj daha vardı.

Gönderen: Emir

"Beni kırmadığın için teşekkürler Mira. İyi ki varsın." 19.04

Mira, ne oluyor, sırıtma kendine gel! Yine de gülümsememi engelleyemedim. Ekrana bakarken, Nehir gözlerini kısarak merakla sordu: "Ağzın kulaklarında bakıyorum. Emir'e partiye geleceğini söyledin mi? Ne diyor beyefendi?"

Bana seslendiğinin farkında bile değildim. Tekrar "Sana diyorum Mira!" Dedi.

Nehir'in sorusuna ciddi bir yüz ifadesiyle cevap vermeye çalıştım: "Yok bir şey, ördeklerin mi yoksa kazların mı daha keskin dişleri var diye soruyor. Deli ya bu çocuk!"

Nehir, kaşlarını kaldırıp indirdi. Söylediklerime inanmadığı belliydi. Mırıldanarak "Kazların dişleri mi?" Diye söylendi ama içinden "Tabi canım, sen şuna yalan bulamadım desene!" dediğini duyar gibiyim.

Bugün pek bir şey yapmamıştım ama kendimi yorgun hissediyordum. Nehir'e dönerek konuştum: "Ben uyuyorum, uykum geldi. Bugün erken uyuyacağım." dedim. Gerçekten çok uykum vardı; kendimi hemen yatağa attım. Nehir o sırada telefonuyla meşguldü.

Rüyamda güzel şeyler görmeyi diledim ve kısa bir süre sonra uykunun tedirgin dünyasına daldım. Gözlerimi açamasam da dışarıdan gelen sesleri duyuyordum. Nehir çığlık atıyordu. Kalbim hızla atmaya başladı; yine aynı kabusların peşimi bırakmadığından korkuyordum.

Refleksle yataktan fırlayıp Nehir’e ne olduğunu sordum. Artık hiçbir şey bilmek istemiyordum. "Yok bir şey kuzum, uyu sen. Kerim bana görüldü attı!" dedi.

Saate baktım, aradan yarım saat geçmişti. Bana çok uzun gelmişti. Kendimi hâlsiz hissediyordum.

Huzursuzca gözlerimi ovuşturup "Kerim görüldü mü attı?" Diye tekrarladım. Sinirlenmiştim insan bunun için çığlık atar mıydı?

Heyecanlı sesiyle açıklama yapmaya devam etti: "Bana görüldü attı, inanabiliyor musun? Bana!"

Kimin neden görüldü attığı umrumda bile değil. Korkunun vermiş olduğu etkiyle söylendim: "Manyak mısın, kızım sen?! Görüldü yemiş olabilirsin ama yüreğimi ağzıma getirdin! Böyle davranmaya devam edersen bu yaşta tansiyon hastası olacağım!"

Telaşlı hâlimi görünce "Seni korkuttum, özür dilerim Mira!" dedi gülerek. Sözlerimin devamına izin vermeden, "Sen uykuna kaldığın yerden devam et." dedi. Kötü bir durum olmadığı için yastığıma sarılıp tekrar uyuyacağım tarafa döndüm. O sırada odadan dışarı çıkmaya hazırlanan Nehir aceleyle, "Ben bir Kerim’e bakıp geleceğim. Ona bana görüldü atmanın hesabını soracağım. Sen de geliyor musun?" diye sordu.

İki kişinin tartışmasını dinleyip kulaklarımı cezalandırmaktansa, odada kalıp beynimi dinlendirmeyi tercih ettim. Uykulu bir ses tonuyla "Yok, sen git. Ben biraz daha dinleneceğim." Dedim.

Nehir odadan çıkınca gözlerimi kapattım, dakikalarca sağa sola döndüm durdum. Hemen uyuyacağımı zannetmiştim ama öyle olmadı. Artık dikkatim dağılmıştı. Ben sıkıntıyla uyumaya çalışırken Nehir odaya geri dönmüştü. Bu kadar çabuk gelmesini beklemiyordum.

Merakla "Ne oldu, Kerim’i bulamadın mı?" dedim.

"Yokmuş beyefendi. Önemli bir işi varmış oraya gitmiş!" Sinirli olduğu her halinden belliydi.

"Madem o burada değil sen de yarın konuşursun. Saat çok geç şimdi lütfen uyu."

Nehir bu önerime sıcak bakmamıştı. Odanın ortasına kadar gelip tekli koltuğa oturdu. Işık açıktı ve uyuyamıyordum. Nehir’i böyle görünce canım sıkıldı. Yataktan kalkıp yanına oturdum. O gün okuduğum mesajlar aklıma gelmişti. Ne olduğunu öğrenmek için Nehir'le konuşmam gerekiyordu: "Şimdi bırak şu Kerim’i de Polat ile beni bulmaya çalışmanızı anlat! Siz beni aramaya mı çıkmıştınız?" Diye sordum.

Kızmaktan çok, söylediğimi algılamak ister gibiydi. Kaşının birini kaldıraran "Sen benim telefonumu mu karıştırdın?" Dedi. Henüz Kerim'e olan siniri geçmemişti.

Yaptığım doğru bir şey değildi ama şu an önemli olan izinsiz telefonuna bakmam değildi. Ciddi bir ses tonuyla "Konuyu dağıtmaya çalışma. Sen ve Polat beni aramak için nereye gittiniz?" dedim.

Bunları neden sorduğumu anlamamış gibi yüzüme bakıyordu: "Mesajları okumuşsun işte daha neyi merak ediyorsun? Başka bir şey konuşmadığımızı görmüşsündür."

İçimdeki şüpheyi Nehir'e açarak "Ben Polat’ın mesajlarından hiçbir şey anlamadım. Çok tuhaf davranıyor." dedim.

"Polat'ın mesajlarından ben de bir şey anlamadım. Senin beni kıskandığını söyledi. Bu yüzden buluştuğunuzda beni çağırmamışsınız." dedi alıngan bir ifadeyle.

Ben de bu konuya açıklık getirmek istedim. "Biz buluşma ayarlamadık ki ayrıca öyle bir şey yapsak mutlaka seni de çağırırdık. Bu çocuk aramızı bozmaya çalışıyor."

"Polat yalan mı söylüyor yani?" Dedi Nehir, bana inanmamış gibi. Ona kendimi ispatlamak zorunda değildim ama telefonumun kilidini açıp o gün Polat'la olan konuşmalarımızı Nehir'le beraber okuduk. Nehir gördüklerine inanamadı. Benden şüphe ettiği için kendini kötü hissetmişti. Ondan özür dilemesini beklemiyordum yüzündeki pişmanlık ifadesiyle "Polat yanlış düşünmeme sebep oldu." Dedi. Konuyu değiştirerek başka bir şey söyledim: "Polat ortalarda görünmüyor. Derya da ona kaç gündür ulaşamıyormuş. Polat hiç böyle şeyler yapmazdı. Ne oldu bu çocuğa böyle anlamıyorum."

"Birdenbire değişmesine ben de anlam veremedim. Derya ile aralarında bir şey geçmiş ve bu yüzden böyle davranıyor olabilir." Dedi.

Nehir oturduğu yerden kalkıp yatağına uzanarak yatmayı tercih etti. Ben ise koltukta oturmaya devam ediyordum. Gözlerim bana "Uyu, lütfen!" diyordu. Ben de bu isteğe daha fazla dayanamadım ve gözlerimi yumdum.

.... 

Ben uyanmadan önce Nehir kalkmıştı bile sabah sabah banyoda yüksek sesle şarkı söylüyordu. Gözlerimi açacak kuvveti bulunca kalkmak istedim. Salak gibi burada uyuyakalmıştım!

Ayağı kalkıp yatağıma gittim. Nehir banyodan çıkana kadar biraz daha uyuyabilirdim.

Nehir, gelmese de olur zirâ sonsuza kadar uyumak istiyorum.

Bir süre daha uykuya dalmaya çalıştım, fakat bir türlü başaramadım. Nehir'in şarkı söylemesi ve su sesi hâlâ kulaklarımda çınlıyordu. Çok yorgundum. Bedenim uykulu bir şekilde yatağa yapışmış gibiydi.

Sonunda pes ettim ve kendimi yataktan kaldırdım. O ise çoktan giyinmiş neşeli bir şekilde makyaj yapıyordu.

Onun enerjisi ve neşesi beni de etkilemeye başlamıştı. Nehir'e yaklaştım ve sakin bir şekilde "Günaydın, banyodaki konseriniz çabuk bitti bakıyorum." dedim.

Gözleri bana döndü ve bir süre anlamamış gibi bana baktı. Sonra gülümseyerek "Günaydın! Neden bu kadar geç kalktın?" diye sordu.

Can sıkıntısıyla "Uykuya dalmak istedim ama bir türlü başaramadım. Banyoda şarkı söyleyen biri olunca uykum kaçtı." dedim.

Nehir bir an durdu ve düşündü. Sonra gülerek "Sesimin güzel olduğunu zannediyordum. O yüzden biraz bağıra bağıra söylemiş olabilirim. Keşke beni uyarsaydın." dedi şakayla.

Banyoya gidip yüzümü yıkadım. Yüzüm soğuk suyla temas edince kendime gelmem zor olmadı. Ardından banyodan çıkıp kahvaltı için otelin aşağı katına indik. Güzel ve sakin bir yer bulup Nehir'le birlikte güzel bir kahvaltı yaptık. Odada bir süre sessizlik oluşunca kendimi garip hissettim. İlk sohbeti başlatan ben oldum: "Dünden sonra Kerim'le hâlâ küs müsünüz?"

İlgilenmemiş gibi yaparak konuştu: "Az önce onu gördüm. Hiç umursamadı! Çokta umurumdaydı sanki!" Kerim'den bahsederken heyecanlanıyordu bunu fark edebiliyordum. Nehir'e dönüp "Kerim seni görünce bir şey söylemedi mi?" dedim.

Nehir yüzünde bir gülümsemeyle bana baktı ve "Hiçbir şey söylemedi! Bugün onu ve arkadaşlarını görmek istemiyorum." dedi.

Kerim görüldü atarak hayatının hatasını yaptığının farkında mıydı acaba?

Nehir bu duruma karşı biraz fazla mı hassastı yoksa bu başıma daha önce hiç gelmediği için mi, onu bir türlü anlayamıyordum.

Bunları düşünürken elimdeki çay bardağını bir süredir havada tutuşum Nehir'i rahatsız etmişti. Ters ters bakınca korkup bardağı bıraktım ve masadan kalktım.

Kahvaltısına kaldığı yerden devam eden arkadaşım, oldukça huzursuz görünüyordu. Madem bu durum onu üzmüştü o zaman neden gidip Kerim'le konuşmuyordu?

Nehir'in yüzündeki gergin ifadeyi görmekten bıkmıştım. Ona doğru yaklaşıp elini tuttum ve sakinleşmesi için destek olmaya çalıştım.

"Nehir, biliyorum bu durum seni çok üzüyor ve sinirlendiriyor. Ama birlikte üzerinde düşünmekten ve konuşmaktan başka bir seçeneğimiz yok. Belki de Kerim'in de anlatmak istediği bir şeyler vardır. Onunla konuşmadan ne olduğunu bilemezsin." dedim.

Nehir gözlerimden içeriye bakarken derin bir nefes aldı ve bana minnettar bir şekilde gülümsedi.

"Haklısın, belki de bir şeylerin üzerine gitmek yerine konuşmak daha iyi olur. Ama şimdilik bunlardan uzak kalmak istiyorum. Bugün sadece seninle vakit geçirmek istiyorum." dedi.

Bu sözlerle içimde bir rahatlama hissettim ve ona anlayışla bakarak "O zaman bugün partiye hazırlanmam için yardım et."dedim.

Dünden razıymış gibi heyecanlanarak "Emir'e partiye geleceğini söyledin mi?" Diye sorunca başımı sallayarak onayladım.

Ellerini birbirine vurarak "O zaman başlayalım!" Dedi mutlulukla. Kahvaltıyı bitirip hemen odaya gittik. Hazırlanırken bir yandan saate bakıyordum.

Loading...
0%