@madrabazbiryazar
|
Parti için hazırlanırken kendimi aynada süzüyordum, içimde nedensiz bir heyecan oluştu. Bugün gerçekten eğlenceli bir gece olacak gibi hissediyorum. Saçlarımı düzeltirken, aklımdan geçen düşüncelerle gülümsedim. Elbiseyi giyinmek için banyoya gittim, döndüğümde Nehir'e nasıl olduğunu sorunca gözleri kocaman açılmıştı. Hayran kalmış gibi "Prensesler gibi oldun Mira." Dedi, son sözünü uzatarak. Hazırlık için son dokunuşları yaparken, telefonuma bilfirim gelmişti. Ekranı açtığımda Emir'den bir mesajın olduğunu gördüm. Henüz parti başlamamıştı. Gönderen: Emir "Mira, hemen yola çıkalım mı? Parti başlamadan önce seninle biraz vakit geçirelim, ne dersin?" Mesaja hızla cevap verdim ve aynada son kez kendimi kontrol ettikten sonra heyecanla otelden çıktım. Nehir'in merak eden bakışlarından kaçmak mümkün değil. Cevap vermeden onu öylece orada bıraktım. Geç kalmadan aşağı inmem gerekiyordu. Nehir mutlu gibi görünüyordu ama aklı hâlâ ondaydı. Umarım Kerim'le arası düzelir yoksa Nehir olanları unutacak gibi değildi. Otelin aşağı katına inip dışarı çıkınca Emir çoktan gelmişti. Beni görünce güneş gözlüğünü çıkarıp yanıma geldi. Üzerine siyah bir gömlek giymişti bu hâliyle oldukça yakışıklı olmuşken bana kısa bir bakış attıktan sonra birlikte arabaya bindik. Yola bakarak düşüncelere dalmıştım. Neden bir şey söylememişti yoksa güzel olmamış mıydım? Moralimi boş yere bozmanın bir anlamı yoktu. Belki yanlış bir şey düşünmemi istemiyor. Bana ne oluyor böyle? Emir'le daha tanışalı bir hafta bile olmadan neden böyle saçma şeyler düşünüyorum? Ona karşı bir şeyler hissetmeye başlıyordum ama onu sevmek için henüz çok erken. Düşüncelerimi topladım ve gülümseyip ânın tadını çıkarmaya çalıştım. Yolda, güncel şarkılarla dolu bir çalma listesiyle şarkı söyleyerek eğlendik. Emir şarkı söylemiyordu ama gülümseyerek arabayı kullanıyordu. Gözlerini kısa bir süreliğine yoldan ayırıp şaşırmış gibi yaparak "Her şarkıyı ezberliyor musun?" diye sorunca gülümseyerek "Bir çoğunu biliyorum. Her şarkıyı kusana kadar dinlediğim için aklımda kalıyor." Dedim. Kısa bir bakışın ardından gözlerini yola çevirdi. Parti mekanına vardığımızda, kalabalık ve enerji doluydu. Yüksek sesle müzik çalıyor, insanlar dans ediyor ve eğleniyordu. Gürültüden hiçbir şey duyulmayınca Emir'in kulağına eğilip "Dışarıdan çok soğuk birine benziyorsun ama seni tanıyınca bu fikirden vazgeçtim. Aslında eğlenceli birisin!" Dedim. Söylediklerime cevap vermek için o da bana yaklaştı. Bana hak verir gibi ciddi bir ses tonuyla "Doğru söylüyorsun, çoğu insan için soğuk biriyimdir." Dedi. "E madem soğuk birisin neden beni neden partiye getirdin? Demek ki isteyince eğlenceli biri olabiliyormuşsun." "Yalnız sana karşı böyleyim emin ol." Dedi gülümseyerek. Anlamamış gibi kaşımı kaldırıp sordum: "Neden öyle dedin benim ne özelliğim var?" Tatlı bir gülüşle geçiştirip "Boş ver hadi gel birlikte dans edelim!" Dedi. Kararımı beklemeden elimden tutarak beni piste doğru götürdü. Müziğin ritmi ile dans etmeye başladık. Emir'in yakın duruşu kalbimi daha da hızlandırıyordu. O ân, bu parti bizi bir araya getirdiği için çok özel olmuştu. O kadar güzel bir geceydi ki, tüm streslerimi ve sıkıntılarımı unuttum. Bir süre dans ettikten sonra, Emir beni bir kenara çekti. Gözlerindeki samimiyet ve heyecan beni etkiliyordu. Bir şey söyleyecekmiş gibi yüze bakarak "Seninle konuşmak istediğim bir şey var." dedi. Yeni tanıştığım adam benimle ne konuşacaktı ki? Sormadan ne istediğini anlamayamazdım. Merakla ona baktım ve heyecanlanmamak için durgun bir tavırla sordum "Beninle ne konuşmak istiyorsun?" Nazikçe gülümseyerek "Öncelikle benimle partiye geldiğin için teşekkürler." dedi. Bu sözlerin ardından sanki önemli bir şey söyleyecekmiş gibi kalbim hızla atmaya başladı. Biraz önceki durgun hâlimi unutup heyecanla konuşarak "Geldiğim için ben de mutluyum." dedim ve sevinçle gülümsedim. Bunu mu söyleyecekti? Devamını getirsene be adam! "Mira.." dedi ve kısa bir süre sustu. Artık sesi ciddileşmişti. Can kulağıyla dinleyip ne söyleyecek diye ona bakıyordum. Şimdi düşüp bayılıcağım artık! Belli bunun söyleyeceği yok. Ben söylüyorum, ne olursa olsun! Ucunda ölüm yok ya canım! Gözlerine bakarak "Emir, belki biraz hatta çok erken bulacaksın ama.." dedim derin bir nefes alıp devam ettim: "Ben senden hoşlanıyorum. Bunu senden duymak isterdim ama belli ki senin söyleyeceğin yok!" Gözlerimi kapatmıştım, yüz tavrını görmek istemiyordum, belki böyle bir şeyi benden asla beklemiyordu. Belki sevgilisi vardı ya da bir sevdiği falan olabilirdi. Hata yaptığımı bunları söyledikten sonra farkın vardım ama artık her şey için çok geçti. Gözlerimi açtığımda Emir yüzüme anlamsızca bakıyordu. Hayatımdaki ilk aşk itirafımı yapmıştım ve şansıma karşımdaki adam hiçbir tepki vermiyordu! Gözlerinde en ufak bir ışık yok, kötü bir şey söylemişim gibi yüzüme bakmayı sürdürüyordu. Keşke söylemeseydim, neden ben söyledim ki! "Emir bir şey söyler misin? Yoksa ne söylediğimi duymadın mı?" Diye sordum. Gerçekten ne dediğimi duymadıysa tekrar söyleyip saçmalamak istemiyordum. Yüzüme bakarak nazikçe gülümsedi ama bu gülüş beni yaraladı. Beni kırmamak için çaba sarf ederek "Mira, ben ne diyeceğimi bilmiyorum, senden böyle bir şey beklemiyordum. Ayrıca beni tam olarak tanımıyorsun bile! Bunu söylemek için henüz çok erken." Dedi. Adam gerçekten haklıydı. Kim olduğunu tam olarak bilmediğim birine nasıl böyle bir şey söyleyemeye cesaret ettim ben bile şaşıyorum. Sessiz kalarak yüzüme bakıyordu. Bu gözler bana ne anlatmaya çalıyor? Üzülmüştüm ama tepkisiz bir ses tonuyla "Haklısın." Dedim. Gözlerim doldu ama ağlamayacaktım. Emir'in söyledikleri beni derinden etkilemişti. İçimdeki umutlar bir anda hayal kırıklığına dönüşmüştü. Onun beni sevmediğini anlamıştım. Belki de gerçekten onu tam olarak tanımıyordum. Üzülmediğimi ona da söylemem gerektiğini hissederek "Anladım, Emir. Seni zor durumda bırakmak istemem. Sadece arkadaş olarak kalmaya devam edebiliriz." dedim, içimdeki acıyı gizlemeye çalışarak. Yüzünde en ufak bir ifade yoktu. Emir bir an duraksadı ve sonra başını salladı. "Evet, belki de en iyisi bu. Seninle arkadaş olarak vakit geçirmekten keyif alıyorum, Mira. Bu geceyi unutmayacağımızı biliyorum." Dedi. Hayatımda yeteri kadar arkadaşım vardı. Bir an söylediğinden zevk alıyor gibi hissettim, ama ona katıldığım tek yer; benim de bu geceyi unutmayacağımdı. Tek istediğim buradan gitmekti. Ne güzel eğlenirken neden söylemiştim bunu? Belki de gerçek aşkı başka bir yerde bulacaktım. Partinin sonuna doğru, Emir ve ben yine dans pistine döndük. Üzüldüğümü hissettirmedim ona. Dans pistine döndüğümüzde, müziğin ritmiyle duygularımı bastırmaya çalıştım. Kalbimdeki acı, kalabalığın neşesiyle çelişiyordu. Emir’in yanında olmak, ona karşı hissettiklerimi unutmama yetmiyordu. Bunu ona gösteremezdim; ne de olsa arkadaş kalma kararı almıştık. Müzik değişti ve daha sakin bir melodi çalmaya başladı. Hemen bir konu açmaya karar verdim. “Emir, senin için bu gece nasıl geçti? Eğlenebildin mi?” diye sordum, sesimdeki titremeyi gizlemeye çalışarak. “Evet, başlarda biraz soğuk gibi hissettim ama seni tanıdıkça daha fazla keyif almaya başladım.” dedi gülümseyerek. Gözleri tekrar parlamıştı. Bir an, biraz önceki karanlık düşüncelerimi unutmuş gibi hissettim. Emir, o sırada düşüncelere daldı. “Seninle bir gelecek hayal etmek için fazla erken olduğunu düşündüm. Ama, belki de seninle daha fazla zaman geçirmek de kötü bir fikir değildir. ” diye ekledi. Söylediklerine şaşırmıştım. Bu cümle beni biraz rahatlattı. Belki de zamanla birbirimizi daha iyi anlayabilirdik. “Arkadaşlık her zaman güzel bir başlangıçtır.” dedim, içimdeki umutları yeniden yeşertmeye çalışarak. Hayatımda belki de unutamayacağım bu gece için teşekkürlerimi ilettiğimde, Emir tekrar gülümsedi. Parti sona erdiğinde, Emir ve ben yorgun bir şekilde arabaya doğru yürüdük. Yolda sessizce ilerlerken, içimde oluşan duyguları düşünüyordum. Belki de gerçek aşkı bulmak için daha fazla zaman ve sabır gerekiyordu. Yol boyunca sessizliği sürdürdüm. Gece çöktüğünde istemsizce mutluluğum uçup gitmişti. Otele vardığımızda, Emir bana gülümsedi ve "Bu gece için teşekkür ederim, Mira. Gerçekten eğlenceli bir zaman geçirdik." dedi. Ben de zorla da olsa gülümseyerek cevap verdim. "Teşekkür ederim, Emir. Sana iyi geceler." Hızla otele girdim ve odama geçerek yatağıma uzandım. İçimde hala biraz hayal kırıklığı vardı, ama aynı zamanda umut da vardı. Belki de gerçek aşkı bulmak için daha fazla macera yaşamam gerekiyordu. Bu gece, Emir ve benim için bir dönüm noktası olabilirdi. Arkadaş olarak devam etmek belki de en doğru karardı. Kim bilir, belki de ileride hayatımızın aşkını bulacağımız bir yolculuğa çıkardı bizi bu gece. Gözlerimi kapattım ve içimdeki umutla uyumaya hazırlandım. Yarın yeni bir gün başlayacak ve hayatımın geri kalanında neler olacağını görecektim. Belki de gerçek aşk, hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkacaktı. Gözlerimi açıp odada gezdirdim. Düşüncelerime engel olamıyordum. Nehir çoktan uyumuştu. Ne olursa olsun kendimi üzmeyecektim ve imkansız aşk yaşamak için uğraşmayacaktım. O sırada karanlık oda aydınlandı mesaj geldiğini bildirim sesini duyunca anlamıştım. Ama telefonuma gelen bildirime bakmayacak kadar yorgundum ve hemen gözlerimi yumdum. ... Sabah kalktığımda karşı tarafa bakınca Nehir'in yatağında olmadığını gördüm. Başımı yastıktan kaldırdığımda sanki dün çalan müzikler beynimde yankılanıyordu ama yorgunluğuma rağmen bugün sebepsizce mutlu uyandım. Kapıda Kerim ile Nehir'in sesleri geliyordu. Aklıma dün bakmadığım mesaj gelmişti. Telefonumu elime aldım. Gönderen: Emir İyi geceler Mira. İyi ki bakmamışım dedim kendi kendime. Bir ânlık boşluğuma gelip Emir'e ondan hoşladığımı söylemem büyük bir hataydı. Acele kararlar, geçici çözümler üretirdi. O yüzden daha dikkatli olmalıyım diye düşündüm. Telefonu bırakıp banyoya gidiyordum ki odaya giren Nehir'le karşılaştım. Dünün aksine bugün oldukça mutlu ve heyecanlıydı. Nehir'e dönüp merakla sordum: "Bugün pek mutlusun. Kerim'le barıştınız mı?" Gülümseyerek cevap verdi: "Evet barıştık. Bana çiçek almış, içerideydi görmedin mi?" Kerim'in çiçek aldığına bir an inanamadım. Merakla gidip baktım ve gerçekten çok güzel bir çiçek almıştı. Vay be çocuğa bak, helal olsun! Nehir yarı alayla yarı ciddi bir ses tonuyla konuşmaya başladı: "Bak görürsün yakında bu çocuk bana aşık olduğunu söyleyecek!" Nehir yine bildiğim gibiydi. Zamanında Ali için aynı şeyleri söylediğini hatırladım. Şimdi Ali maziye karıştı. Adı bile anılmıyor. Ali adına üzülmeyi bırakıp Nehir'e gülümsedikten sonra banyoya gittim. İçeriden Nehir'in sesi geliyordu. "Sen inanmıyorsun ama yakında kendi gözlerinle göreceksin!" Bu sözleri bana söylediği belli oluyordu. Ben zaten ilk görüşte anlamıştım Nehir'in o çocuktan hoşlandığını ama Kerim'in bu kadar hızlı davranacağını zannetmiyordum. Olaysız geçen günlerimizden sonra dün diğer polisler de bir şey olursa diye hazırda bekliyorlardı ama Kerim hep bizimle kalmıştı. Özellikle Nehir'i bir saniye bile yalnız bırakmıyordu. Ilık bir duş aldıktan sonra giyinip çıktım. Yine her zaman ki gibi odada tektim. Saçlarımı düzeltmek için aynaya bakmaya başladım. O sırada odamın kapısı çalındı. İçeri girmesini söyledim. Kafamı çevirince Emir'i gördüm. Bir ân da ona olan bakışlarım değişmişti. Aklıma dün gece verdiğim karar gelmiyordu. Aynı umursamamazlığını bugün de takınmıştı. Oturduğum koltuktan kalkmadan "Ne oldu Emir, niye geldin?" Dedim, merakla vereceği cevabı bekliyordum. Oturduğum koltuğun başına o da gelip oturdu. Bu sefer ben ayağa kalktım. Olduğu yerde hiç kıpırdaman yüzüme bakarak konuştu: "Mira sen neden otelde kalıyorsun?" Emir şimdi bunu niye merak ediyordu diye düşünürken ona gerçeği söylemek istemedim. Makul bir yalan bulmam gerekliydi. Aklıma gelen bahaneyle "Otelde kalıyorum çünkü evim yandı." diye cevap verdim. Yüz ifadesi şaşırmış gibi değildi. Alayla gülümsüyordu. Muhtemelen benim sakar biri olduğumu düşünüyor. "Nasıl oldu peki?" dedi gülmemeye çalışarak. Bu çocuk benimle alay mı ediyor? Alay ettiğini görmek canımı sıkıyordu. Ayrıca evim falan yanmamıştı, o yüzden onun gülmesi benim için bir anlam ifade etmiyordu. "Aslında amacım evi değil içindekileri yakmaktı!" dedim, sesim alaycı çıkarken içimdeki siniri bastırmaya çalıştım. Emir, artık zorla tutmaya çalıştığı gülüşünü serbest bıraktı. “Gerçekten mi?” diye sordu, yüzündeki ciddiyeti korumaya gayret ediyordu ama gözündeki ışık bunu zor kılıyordu. Başıma gelen olayı bilsen, böyle at gibi gülmezsin. Sinirli bir tonda "Saçmalama Emir, yandı işte nasıl oldusu mu var bu işin!" Dedim. Bugün şaka kaldıracak biri değildim. Koltuğun başından hızla kalkıp gitmeye hazırlanıyordu. Ama hayır durup yüzüme bakarak konuşmaya başladı: "Sen bugün bayağı sinirlisin, bu hâlinin sebebi ben miyim?" "Evet Emir, lütfen gider misin?" Dedim sakince. Nihayet gidiyordu. Kapının orada durup arkasını döndü. "Tamam gidiyorum, bak gittim bile." dedi. Hâlâ odanın içindeydi. Gülüyor bir de! O sırada ben de oturduğum koltuktaki yastığı ona fırlattım. "Hâlâ buradasın ama!" dedim alayla. Tam isabet! Yastık omzuna çarptı, niye benim elimin ayarı yok ya! “Bravo!” dedi, tebrik eder gibi. Ama yaklaşmaya cesaret edemeyip yastığı yatağıma doğru attı. Sinirden gülmeye başladım. Onun görmesini istemediğim için kafamı cam tarafına çevirdim. Ardından gülmeyi kesip ciddiyetle Emir’e döndüm: “Masadaki bardağı görüyor musun?” Ciddi bir ifadeyle bardağa bakmaya başladı. Gözlerini masadan ayırarak yüzüme baktığında “Evet görüyorum. Sırada o mu var?” diye sordu alayla. Moralim bozulmuştu. “Niye her şeyi tahmin ediyorsun? Keşke fırlatınca anlasaydın!” dedim, şakayla karışık bir hüzünle. “İyi ki seninle sevgili olmamışım. Yüce Mevlamın da bir bildiği varmış meğer!” “Bana baksana sen!” dedim, isyan ederek. Heyecansız düz ses tonuyla konuştu: “Bakıyorum zaten Mira! Noldu?” Ee bakıyor işte ne yapacaksın Mira, dedim içimden. “Mümkünse gözüm seni bir müddet görmesin!” Odama kadar gelip beni sinirlendirmeyi başarmıştı. Dün ilan-ı aşk ettiğim çocuğa bugün bağırıyordum. “Çıkmak için neyi bekliyorsun Emir?” Yüzüme bakıyordu. Görmemiş gibi yaparak ciddi bir ses tonuyla sordum: “Yüzümde bir şey mi var, niye öyle bakıyorsun?” Cevap vermiyor. İşte buna daha çok sinirleniyorum. Düşündüm ki, ona karşı içimden geçenleri de ağızdan çıkarabilmeliyim. "Lütfen, dün söylediğim sözleri hiç söylemedim say. Bir anlık aptalca bir şeydi." dedim, sakin olmaya çalışarak. “Mühim değil, unuttum bile,” dedi ve devam etti sözlerine. “Çok acele davrandın Mira. Anlaşılan bu konuda bayağı acemisin!” Göz göre göre benimle alay ediyor. kırıldığımı belli etmemeye çalışarak “Dün senin için söylediklerim bir anlam ifade etmedi mi?” diye sordum. “Birbirimizi tanısak bile bu değişmeyecekti Mira.” Cümlesinde taşıdığı ağırlık beni derinden yaralıyordu. Gözleri, içindeki duyguları açıklamakta zorlandığını gösteriyordu ama bu sırada olup bitene anlam vermenin güçlüğü içindeydim. Bu kelimeler içimde bir burukluk bıraktı. “Ne kadar da soğuksun, Emir. Sanki her şey bir şaka, senin için her his bir alay.” İçimdeki hüznü gizlemeye çalışırken sesim titremeye başlamıştı, Emir, söylediklerime hiç kulak asmadan arkasını dönüp gitti. Peşinden gitmemek için kendimi zor tuttum ama sonra içimdeki öfkeden güç alarak sadece onun arkasından bağırdım: “Bir gün benim sana yaptığım teklifin en büyüğünü sen bana yapacaksın. İşte o zaman ben de sana, tıpkı senin bana yaptığın gibi arkamı çevireceğim!” Ama ne yazık ki, bir yanıt alamadım. Hızla uzaklaştı ve o an, sanki ona bağırmam, karşımda bir duvarla muhattap olduğum hissini güçlendirdi. İçi boş bir mekânda yalnız kalmış gibiydim. Odama geçip kapıyı kapattıktan sonra, derin bir nefes alarak duvara yaslandım. Gözlerimde biriken yaşları silmeye çalışırken, başımı geriye yasladım. İçimde bir savaş vardı; bir yandan ona karşı hissettiğim şeyler, diğer yandan yaşadığım hayal kırıklığı ile birleşmişti. Duygularım birbirine geçmişken, kendimi neye inandıracağımı bilemiyordum: Onunla bir şeyler yaşamak mı, yoksa kendimi herkesten korumak mı? Bir süre sonra, düşüncelerimin arasında kaybolmuş bir halde odanın karanlığına gömüldüm. Eminim ki, bu durumdan çıkmanın bir yolu vardı. Derin bir nefes alarak kendime güvendim. O an, arkamda kapının sesi yankılanırken odadan dışarı çıktım. Koridor boyunca yürüyüp gelen sesin kaynağını bulamaya çalıştım. Hiç ses çıkmayınca vazgeçerek geri dönecektim ki o sırada gördüğüm manzarayla donakaldım. Kerim ile Nehir birbirlerine oldukça yakın bir mesafeden konuşuyorlardı. Kerim, Nehir'in omuzlarına hafifçe dokunarak ona bir şeyler söylüyordu. İkisi de gülümsüyordu. O an, içimde garip bir his oluştu. Nehir'in söylediği gibi, belki de Kerim gerçekten arkadaşıma aşık olmuştu. Emir'in az önceki söylerinden dolayı içimde bir burukluk hissi olsa da, onların mutlu olduğunu görmek beni sevindirdi. Onlara içtenlikle mutluluklar diledim ve otelden dışarı çıktım. Kendime bir bardak kahve alıp otelin bahçesinde oturacak bir yer aradım. Bahçenin ortasında yükselen devasa ağaçlar, gökyüzüne doğru uzanan kollarıyla gölgeler oluşturmuştu. Bu gölgeler, sıcak yaz günlerinde serinlik verdiğinden gidip oraya oturdum. Hayatın bazen sürprizlerle dolu olduğunu ve her şeyin en doğru zamanda gerçekleşeceğini düşündüm. Benim için daha iyi şeylerin olacağına inanmam gerekiyordu. Hayatımın bundan sonraki kısmını kendi ellerimle şekillendirebileceğim. Yeni başlangıçlara ve mutlu sonlara inanmaya başlacağım. Bir müddet ortadaki havuzun etrafında gezmeye başladım. Herkes mutlu gözüküyor. Kendimi oyalacak şeyler arıyorum ama bulamıyordum. Burada beklemek boşunaydı. Tekrar otele geri döndüm. Emir aklımadan hiç çıkmıyor, istemesem de onu düşünüyordum. Mantığımı devre dışı bıraktığım için kalbimin yönlendirmelerini takip ediyordum. Cesaretimi toplayıp Emir'in odasına doğru gitmeye karar verdim. |
0% |