Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8.Bölüm

@madrabazbiryazar

Kapıyı çaldım, bir süre ses gelmeyince içeri girdim. Odasında olmadığı belli oluyordu. Merakla odadan çıktım ve koridorda ilerlemeye başladım. İyi ki odasında değildi. Otelde kalma fikrini ilk başta çok beğensem bile şimdi pişmanlık duymaya başlıyordum. Güvenli olmadığı için evime de gidemezdim. O yüzden kendime kiralık bir ev aramalıyım diye düşündüm. Cebimdeki paranın yeterli olacağını düşündüm. Bütçemi aşmamam gerekiyordu. Nehir gelince bu fikrimi ona da söyleyecektim. Bu sefer beni kararımdan vazgeçirmesine müsaade etmeyecektim. Böyle misafir gibi otelde yaşamak çok zordu. Ormandaki evimi kiraya verip onun geliriyle şehirin içinde küçük bir ev tutabilirdim. Hava kararmaya başlamıştı. Aşağı inip Nehir'i aramaya gittim.

Ortalarda görünmüyordu büyük ihtimalle Kerim'in yanındadır. Yanlarına gidip rahatsız etmek istemediğim için adımlarımı odama yönelttim. İçeri girip biraz televizyon izlemeye karar verdim.

Televizyonu açtığımda, bir film başlamıştı. O an aklımda başka şeyler vardı; Emir’in bana söyledikleri ve Nehir ile Kerim’in kaynaşmaya başlaması... Filmden bir şey anlamıyordum, gözlerim ekrana odaklı olsa da boş bakıyordum. Çok geçmeden gözlerim kendiliğinden kapanmıştı.

Ertesi sabah Nehir'i otelde bulmak için erkenden kalktım. Odamdan ayrıldığımda, otel lobisinde Kerim'i gördüm. Selaşlaştıktan sonra ona Nehir'i sorduğumda, bugün birlikte dışarı çıkacaklarını ve yemeğe gideceklerini söyledi.

Koca otelde tek başımaymışım gibi yalnız ve savunmasız hissediyordum kendimi. Nehir'le Kerim'i gelirken gördüm. Yanlarına gidip mevcut olan yalnızlığıma son verdim. Arkadaşıma beraber bir yerlere gitmeyi teklif ettim.

"Nehir, senin şu yeni açılan yere gidelim mi?"

"Olmaz, bugün Kerim'le yemeğe gidecektik bana sözü vardı."

Biraz hayal kırıklığına uğradım, yüz tavrımdan da anlamadı. Mecbur yine mutlu numarası yapacaktım: "Olsun canım yarın gideriz." Dedim.

Üzüldüğümü görünce anlayışla bana bakıp "Seninle de yarın gideriz."dedi ve göz kırptı. Çocuk kandırıyor sanki. Yarın da gidemeyeceğimizi biliyordum. Yine ikisi muhabbete dalmışlardı. Kendimi buraya aitmiş gibi hissetmediğim için oradan uzaklaştım. Gittiğimin farkına bile varmamışlardır kesin.

Bütün gün Nehir'in gelmesini bekledim. Kendimi boş işlere verip vakit geçirdim. Akşam yemeğini yemedim belki gelir diye. Nehir'in en sevdiği yemek şu an masamda duruyordu. İştahım olmamasına rağmen hepsini yedim. Yemekten sonra oteldeki bahçede biraz dolaştım. En son odama gittiğimi hatırlıyorum. Sanırım onu beklerken uyuyakalmıştım.

Sabah kalktığımda güneş ışıkları odanın içini dolduruyordu. Gözlerimi zorla da olsa açmayı başarmıştım. Etrafı olduğundan sessiz bulmuştum. Umursamayıp yataktan doğruldum ve banyoya gidip yüzümü yıkadım. Döndüğümde Nehir'in yatağını hiç bozulmamış olduğunu gördüm. Bunu niye şimdi fark ediyordum, o nereye gitmiş olabilir ki? Belki de benden erken kalkmış, Kerim'in yanına gitmişti ya da dün gece hiç odaya gelmedi.

Biraz bozulmuştum bu duruma en azından telefonla haber verseydi. Tüm gece onu beklemiştim. Saat erkendi. Sabah sabah gidebileceği bir yer vardıysa o da Kerim'in yanıydı. O yüzden umursamadım. Benimle vakit geçirmek istemiyorsa zorlamanın bir anlamı yok. Madem bugün de tektim, o zaman kahvaltıyı burada değil, dışarıda yapmaya kararlaştırdım. Üzerime bir şeyler giyip çantamı aldım ve çıktım.

Otele yakın bir restorana gidiyordum. Nehir olsaydı kahvaltı ısmarlayacaktım ama şansını kaybetti. Tek yürümek bile istemiyordum. O kadar arkadaşım vardı biri bile şu an yanımda değildi.

Kübra'nın öldürüldüğü video gözlerimin önüne gelince suçluluk duygusuyla ağlamaya başlamıştım. Polat da ortalardan kaybolmuştu. Nehir, Kerim'le birlikte eğleniyordu.

Kaç gündür Emir de yoktu. Hadi bizimki Kerim'leydi peki Emir nereye gitmişti?

Yolda yürürken, aklım hala Nehir'in bana neden haber vermediği konusunda doluydu. Bir yandan da Emir'in de nerede olduğunu merak ediyordum. Belki de ikisi bir yerlere gitmişlerdi. Hissettiğim bu yalnızlık ve terk edilmişlik duygusu beni rahatsız ediyordu.

Kendimi oyalamak için bir kafeye girdim. Oturdum ve menüyü gözlemeye başladım.

İçimde bir his vardı, belki de Nehir buraya gelir diye düşündüm. Ardından bu düşünceyi kafamdan silip attım.

Kahvemi yudumlarken, yan masada konuşan iki kadını duydum. Konuşmaları Nehir ve Kerim hakkındaydı. Sessizce dinlemeye başladım. Kulak misafirliği de denebilirdi.

Kadınlardan biri, aralarında bir çiftin herkesin önünde kavga ettiğini söyleyince öteki kadın şaşırmıştı. Kadın tartışanlardan birinin polis olduğunu söyleyince bu çiftin Kerim ve Nehir Nehir'in olabileceğini düşündüm. Onlara belli etmeden dinlemeye devam ettim. Kadının adamla tartıştığını ve otelden ayrıldıklarını söylüyordu. Bu sözler beni telaşlandırdı. Ne olmuştu da Nehir ve Kerim tartışmışlardı?

Merakım artık dayanılmaz bir hâl almıştı. Hemen kalktım ve hesabı ödeyip oradan ayrıldım. Kerim'in nerede olduğunu bilmesem de, Nehir'i bulmak için onu her yerde aramam gerektiğini düşündüm. Belki de sadece biraz yalnız kalmak istemişti. Hemen kötü düşünmemeliydim.

Sokaklarda yürüyerek Nehir'i aramaya başladım. Kalabalık yerlerde, parklarda, kafelerde gözlerimi dikkatle açık tutmaya çalıştım. Her köşe başında onu görmek umuduyla yürüdüm.

Bir süre sonra yorulmuştum ve bir banka oturup dinlenmeye karar verdim. Nehir'in nerede olduğunu düşünürken, telefonum çaldı. Arayan Emir'di.

"Alo, Mira nasılsın? Ben de sana geliyordum."

"Öyle mi ben de senin peşindeydim. Nehir'i bulmak istiyorum. Bana yardım et lütfen sen şimdi neredesin?" diye sordum heyecanla.

"Oteldeyim hatta odana doğru geliyordum. Sen otelde değil misin?"

"Yok otelde değilim, sen şimdi bunları boş ver de, Emir Nehir ya da Kerim'i gördün mü? " dedim.

"Kerimi gördüm sadece. Nehir'le tartışmışlar biraz, endişelenme, kötü bir şey olmadı."

Emir'in sözleriyle oturduğum banktan ayağı fırladım. En azından Nehir'in nerede olduğunu öğrenince rahatladım. Biraz daha beklemeye karar verdim.

Yavaş yavaş gözlerimi kapatarak dinlenmeye başladım. Nehir'i bulamamış olsam da, en azından yanımda olduğunu bildiğim dostlarımın olduğunu hissetmek beni rahatlatıyordu. Telefonu kapalıydı. Ona hiçbir şekilde ulaşılamıyordu. Nehir, Kerim'le tartıştıysa bana karşı neden sinirliydi?

Yürürken boş bir yer bulup oturarak düşüncelere daldım. İçimdeki burukluk hissi hâlâ duruyordu, ancak artık hayatıma yeni bir yön vermeye kararlıydım. Kendime olan güvenimi toparladım. Her şey çok güzel olacaktı buna eminim. Aklıma kötü şeyleri getirmemeliydim.

Kendime bir kiralık ev bulma konusunda kararlıydım. İnternet üzerinden araştırmalar yapmaya başladım ve birkaç ilan buldum. İçlerinden birkaçını inceleyerek randevu alıp evleri görmeye karar verdim.

İki saat boyunca şehirde dolaşarak kiralık evlerin bulunduğu bölgelere gittim. Biraz yorulmuş olsam da, Emir' düşünmeye fırsatım olmadığın için mutluydum

Sonunda, beğendiğim bir evi buldum ve hemen kiralama işlemlerini hallettim. Ev sahibiyle anlaştık ve bana birkaç gün içinde taşınabileceğimi söyledi.

Yeni evim, şehir merkezine yakın, ferah bir daireydi. Bir süre boyunca orada kendime bir düzen kurmayı hayal ettim. Yavaş yavaş eşyalarımı toplamak için biraz paraya ihtiyacım olduğunu biliyordum. Bu yüzden hemen yeni bir iş arayışına girmek için harekete geçtim.

O akşam biraz yorgun ama mutlu bir şekilde geçti. Yemek hazırlayıp yedikten sonra, düşündüğüm her şeyi bir kenara koyup biraz dinlenmeye karar verdim.

Ertesi gün, iş başvurularını yapmaya başladım. Kaç gündür arkadaşıma ulaşamıyordum ve neler yaşadığını merak ediyordum. Emir'e tekrar ulaşıp ondan daha fazla haber almak için mesaj attım.

“Emir, Nehir ile ilgili bir şey öğrenebildin mi?” Mesajını merakla bekledim. Cevabı kısa sürede geldi.

Henüz bir şey öğrenemedim ama görüşelim bu akşam. Bir şeyler içeriz." Diye yazdı.

Akşam olduğunda planladığım gibi kafeye gittiğimde Emir'i gördüm. Garip bir gülümsemeyle karşılayan Emir'in halinden bir şeyler seziyordum ama ne olduğunu anlamamıştım. "Nasılsın?" diye sorduğunda, "İyiyim. Kendi evimi kiraladım, artık orada kalıyorum. Otelde kalmak zor oluyordu." diye cevap verdim.

Bir kahve siparişi verirken, Emir derin bir nefes aldı: "Evinde çok zarar var mı?" “Ne demek istiyorsun?” diyerek, merakla yüzüne baktım. Gözleri kaygı doluydu. Bakışlarımdan durumu anlayıp açıklamaya çalışarak "Evin yandığı için eşyalar kullanılmaz bir hâlde mi?" Diye sordu.

Bir an söylediğim yalan ortaya çıkacak diye korkmuştum. İşin kötüsü söylediğim yalanı devam ettirmek zorundaydım. Emir'e peşimde psikopat bir katilin olduğunu söylersem arkasına bakmadan koşarak uzaklaşacağını bildiğim için bunu ondan gizliyordum. İçimdeki tedirginlik artarken, Emir'in endişeli bakışları karşısında söylediğim yalanı korumaya çalıştım.

Söylediğim yalanın ve sakladığım gerçeğin ağırlığı beni rahatsız etse de, susmakta kararlıydım.

"Evimdeki her şey yolunda, sadece birkaç eşya zarar gördü." dedim, kendimi zorlayarak güldüm ama bu gülümseme sahteydi, içten gelmiyordu.

Emir'in ifadesi daha da ciddileşti. “Beni kandıramazsın, Mira. Eğer ciddi bir şey olduysa, bunu benimle paylaşmalısın. Biz dostuz, hatırla!” dedi. Sesinde samimiyet vardı ama benim bu durumu çözmem gerekiyordu. Gözlerimin içine bakarak söylediklerimi sorguluyordu. Yalan söylediğimi anladı mı acaba?

"Buraya neden geldik Emir?"

“Sadece Nehir ile ilgili bir şeyler duydum. İyimiş ama merak etme. Belki biraz yalnız kalmaya ihtiyacı vardır.” dedi.

"Sen otelde kalmaya devam mı edeceksin?" diye sorunca gülümseyerek cevap verdi: "Yıllık izinimde tatil için buraya geldim."

Onun bu gülümsemesi ve sözleri kafamda birkaç soru işareti oluşturmuştu. "Yani buraya tatil için mi geldin? Bu kadar kısa sürede mi?" diye sordum, bir yandan da kendi içimde Emir’in bana karşı neden bu kadar mesafeli olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Emir başını sallayarak, "Buraya hem iş hem de tatil için geldim. Üzerimdeki stres ve yoğunluktan uzaklaşmak istiyorum. Hem burada eski bir dostla buluşacağım." dedi.

Merakla yüzüne baktım. Eski bir dost dediği kişi kimdi acaba?

O sırada telefonuna bakıp cevap vermek zorunda kaldı. Bu durum dikkatimi çekti, ama bir şey söylemedim. Sanki Emir’in bir şeyler sakladığını hissediyordum, ama ne olduğunu netleştiremedim. Heyecanlanmış olduğunu fark etmiştim. Emir gitmek için izin isteyince bir şey diyemedim. O da hesabı ödeyip beni burada yalnız başıma bıraktı. Kafeden çıkarak etrafı sarmalayan karanlığa dalarken içimdeki hisler karmaşa hâlindeydi.

... 

Yeni evime dönerken, Nehir'i düşünmek yerine kendi geleceğimi düşünmeye başladım. Yeni bir çevre, yeni bir başlangıç, belki de yeni bir arkadaş... Her şey mümkündü.

Ertesi gün, ev sahibinden aldığım anahtarları kullanarak yeni evime taşındım. Eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Olduğu kadar evi kendi tarzıma göre düzenlemeye çalıştım.

Yeni yaşamımın tadını çıkarmak için çevremi keşfedecektim. Şehrin parklarında kafa dağıtmak için gezindim, farklı kafelerde oturdum, yeni insanlarla tanışma fırsatım olmuştu. Hayatımın kontrolünü kendi ellerime aldığımı hissettim. Artık her şey bana bağlıydı.

Bütün bunlar olurken Nehir yine kendini dış dünyaya kapatmıştı. Onun neden gittiği ve neden benden uzaklaştığı üzerine bir şeyler düşünmeye devam ediyordum. Ona ulaşmaya çalıştım. Bana yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu söyledi.

Yeni evimde kendimle başbaşaydım. Katilden de haber yoktu. Olmaması için çok uğraşmıştım. O manyak kim bilir başkalarının peşinde ne yapıyordu!

Evim tek katlıydı ama oldukça güvenilir bir mahalleye taşınmıştım. Yapacak bir şeyler ararken mutfağa gidip birkaç atıştırmalık aldım ve ışıkları kapatıp televizyon izlemeye başladım.

Çok heyecanlı bir aksiyon filmi başlamıştı. Daha filmi yarılamadan cipsi bitirmiştim. Reklam olunca mutfağa gidip kendime çay demlemeye karar verdim.

Odaya tekrar geldiğimde yerime oturacaktım ki gelen bildirim sesi, ilgi odağım telefonuma çekilmesine neden oldu.

05*******03: Kız filmin sonunda ölüyor. Tıpkı senin gibi ;)

Etrafıma endişeyle bakındım. Numarayı bir yerden hatırlıyordum. Bu otele ilk geldiğimizde bizi arayan numaraydı.

05*******03: Aramalarımı cevaplamayınca ben de mesaj atmaya başladım. Son birkaç gündür hiç dışarı çıkmıyorsun. Artık tecrübeliyim diyorsun öyle mi?

Benimle oyun oynuyordu sanki şerefsiz! Hızla gidip ışıkları açtım. Karanlıkta hissettiğim korku biraz da olsa gitmişti. Evin kapısını kilitledim. Pencereyi kapatıp perdeyi çektim.

05*******03: Filmin sonuna yaklaşıyorsun. Kanalı değiştirmeden izlemeye devam et.

Gözlerim telefonun ekranında sabitlendi. Yüzümde bir soğuk ter oluştu. Kanalı değiştirdiğimi de biliyor. Beni nereden görüyordu bu şerefsiz! Evimi bulmayı başarmıştı yine. Kutulamadım bir türlü şundan!

"Polise gitmeliyim hemen. Bu Allah'ın belası peşini bırakmayacak yoksa!" Diyerek sesli düşündüm.

Ardından mesaj geldi yine.

05*******03: Polise gitmek, korkunun üstesinden gelmek için en iyi yol değil. Biliyor musun, bir şeyin peşinde olan biri için doğru adımları atmadığında, daha kötü bir hale gelebilirsin.

Bu mesajı okuyunca içimdeki korku ve öfke birleşti. Elim titreyerek telefonu tekrar kontrol ettim. Hayır mesaj yoktu.

Hızla mutfağa gittim ve çekmeceden bir bıçak çıkardım. "Bu gece kendimi savunmak zorundayım." diye düşündüm. İçimde bir şüphe vardı. Gerçekten ne yaparsam yapayım sanki bir şeyleri göz ardı ediyordum.

05*******03: Yan taraftaki komşun polis, ona gitsene Mira!

Şimdi neden böyle bir şey söylüyordu diye düşünmenin sırası değildi. Katil de olsa doğru söylüyordu. Yan taraftaki komşum polisti. Belki o bana yardım eder umuduyla dışarı çıktım. Kapıyı çaldım ve açılması için sabırsızca bekliyordum. Issız bahçenin oraya bakmamaya çalışıyorum. Zihnimdeki kötü senaryoları bir tarafa bırakıp, komşumun uyumadığını düşünerek tekrar kapıyı çaldım. Korku içinde cebimdeki bıçağa sarılmıştım. "Eğer burada biri varsa ve yardım almazsam, başıma kötü şeyler gelecek." diye düşündüm.

"Uyuyorlar mıydı acaba?" diye düşündüm. Pencereden görünen ışıkları fark edince vazgeçtim bu fikirden.

Tekrar zili çaldım, yetmedi bu sefer kapıya da ellerimle vurmaya başladım. Açmayacaklar galiba.

Benim için her şeyin sonu gelmişti. Kapıyı çalmaya devam ettim, umutsuzca içeriden bir tepki bekliyordum. Sonunda kapı yavaşça açıldı ve komşum olan polis memuru Nedim Bey karşımda durdu.

"Ne oluyor burada?" diye sordu sinirli bir şekilde.

"Lütfen yardım edin. Birisi beni takip ediyor, mesajlar atıyor. Yine buldu beni." dedim telaşla.

Komşum, hızla beni içeri aldı ve kapıyı arkamdan kapattı. "Sakin ol, polis olarak sana yardım edeceğim. Mesajları göster bana." dedi.

Telefonumu çıkarıp mesajları gösterdim. Komşum, mesajları okurken yüzünde bir endişe belirdi. "Bu ciddi bir durum gibi görünüyor. Hemen polis merkezini arayalım ve durumu bildirelim" dedi.

"Buraya yeni taşındım, o yine izimi buldu. Lütfen bana yardım edin. " Diye dert yandım.

Komşum, hızla telefonunu çıkarıp polis merkezini aradı ve durumu anlattı. Ben ise titreyen ellerimle kendimi bir sandalyeye bıraktım. Korku ve endişe içindeydim, ama polis memurunun yanımda olması biraz olsun rahatlamamı sağladı.

Polis merkezi, hızla bir ekip göndermeyi kabul etti ve bize yardım etmek için yola çıktılar. Nedim Bey, beni sakinleştirmeye çalıştı ve güvende olduğumu söyledi. İçimdeki korku bir türlü dinmek bilmiyordu.

Tam o sırada, telefonumda yeni bir bildirim geldi. Kalbim tekrar hızla çarparken telefonun ekranına baktım. Yine ondan mesaj gelmişti.

05*******03: Yalnız değilsin, Mira. Belki de en yakın komşun herkes gibi kötü biriyken bile..

Gözlerimin korkuyla açılıp telefonu yere düşürdüğümü fark eden komşum, yanıma geldi. Eline telefonumu alarak mesajı okudu.

"Yanlış kararlar vermeni istediği için seni psikolojik olarak kararsız bırakmaya çalışıyor.” Nedim Bey’in sesi sanki uzaklardan geliyordu; kafamda çalkanan düşünceler her şeyin önündeydi. Mesajın getirdiği korku içimde bir yılan gibi kıvrılıyordu. Bu söz, içimde bir yerlerde yankılanıyordu. Polisten başka güvenebileceğim kimse yok muydu?

Nedim Bey, gözlerini benden ayırmadan telefonumdaki mesajı inceliyor, düşündüğü şeyleri tahmin etmeye çalışıyordum. “Bilmiyorum.” dedi.

Telefonum bir kez daha çaldı. Gözlerim mesajı görmeden, kalbim çarparak “Lütfen katilden olmasın!” diye dua etmiştim ama zihnim çoktan mesajı okumaya başlamıştı.

05*******03: Senin için en güvenli yer burası değil, Mira. Senin düşmanın burada, en yakınında... Saklanmalısın, mezarlık gibi bir yerde.

Benim için, bu cümleler bir tuzak gibiydi. Onun söylediğine güvenmiyordum, belki Nedim Bey de güvenilir biriydi. Tüm bu düşüncelerle, “Nedim Bey, bana ne yapmam gerektiğini söyleyin. Ama lütfen beni yalnız bırakmayın!” dedim.

Beni sakinleştirmeye çalışırken bir süre sonra polis ekipleri geldi ve önce benim evimi kontrol ettiler. Herhangi bir tehlike belirtisi bulunmadığını söylediler. Ancak yine de beni güvende hissetmem için bir süreliğine başka bir yere yerleşmemi önerdiler.

Komşum, beni güvendiğim bir arkadaşının yanına götürmeyi teklif etti. Kabul ettim ve hızla evden ayrıldık. Yolda, Nedim Bey bana destek olmaya çalıştı ve sözleriyle beni rahatlattı. Bundan önceki vakalarımı da anlattım. Şaşkınlıkla dinledi. En son şöyle dedi: "Telefonunuzu kullanmayın. Size telefonunuz yoluyla ulaşıyor belli ki. Böylelerinin ne yapacağı belli olmaz!"

"Telefonu kırıp atarsam beni yine bulabilir mi?" diye sordum.

"Telefonunuzda gps olabilir. Son zamanlarda birilerine telefonunuzu vermiş olabilir misiniz? "

"Bilmiyorum hatırlamıyorum. Telefonumda benim çekmediğim fotoğraflar var. Yüklemediğim uygulamalar.."

Nedim Bey’in yüzü düşündürücü bir ifadeye büründü. “Bu durum daha da karmaşık görünüyor,” dedi ve gözlerimi dikkatle incelemeye başladı. “Özellikle izlenme veya takip edilme ihtimali varsa, hemen harekete geçmeliyiz.”

O sırada içimde bir korku dalgası yükselmeye başladı. Daha önce fark etmediğim şeyler, şimdi zihnimde belirginleşiyordu.

Yolda ilerlerken her an gözümün önünde, o rahatsız edici mesajın tekrar tekrar belirdiğini hissediyordum. “Saklanmalısın, mezarlık gibi bir yerde…” Bunu düşünmek bile içimi ürpertiyle dolduruyordu.

"Sizi gerçekten rahatsız ediyor olmalı. Merak etmeyin polis arkadaşlar sizinle kalacaklar."

Onlara Derya'nın evini tarif ettim. Çünkü Nehir telefonuma cevap vermiyordu. Emir'i aradım ama açmadı belki de uyuyordur.

"Hayatımı cehenneme çevirdi. Bundan birkaç gün önce hiçbir şey yoktu. Tam peşimi bıraktı zannettim, yine karşıma çıktı! Ne kadar aptalım!"

"Endişelenmeyin lütfen. Sizin suçunuz yok."

Derya'nın evine gelmiştik bile arabadan inip kapıyı çaldım. Polisler de burada olduğu için güvendeydim. Kapıyı tekrar çaldım. Biraz daha bekledim. Polisler evin etrafını gezinmeye başladılar. Bu evde de ışıklar yanıyordu.

Derya'nın başına bir şey gelmiş olabilirdi. Pencereyi kırıp içeri girdim. Ev aşırı pis kokuyordu. Vakit kaybetmeden gidip kapıyı açtım ve polislerle evi aramaya başladık.

Loading...
0%