@madrabazbiryazar
|
Her tarafı düzenliydi. Bu iyiye işaret diye düşündüm. Yatak odasına doğru gittim. Yerde kurumuş kan vardı. Damla gibi lekeleri takip ettim. Yerdeki kurumuş kan damlalarını takip etmek, beni bir korkunun eşiğine sürüklüyordu. Her damla, beni korkutucu bir sona doğru götürüyor gibiydi. Bu lekeler dolabın önünde son buluyordu. Dolabın önünde durduğumda derin bir nefes aldım. Kendi kendime, "Belki de burada sorularımın cevabı var." Fakat bir başka ses içimde yankılanıyordu: “Ya kötü bir şey bulursan?” Kapağı açıp açmama konusunda kararsız kaldım. Göreceğim manzaraya hazır değildim. Dolabın kapaklarına uzandığımda parmaklarım titriyordu. “Ya içindeki bir cesetse?” diye korku dolu bir düşünce aklımın köşesinde belirdi. Dokunmaktan vazgeçip içerideki polislere seslendim. Saniyeler içinde odaya doluşmuştu hepsi. Onlarda fark ettiler yerdeki kan izlerini. Polislerden biri eline eldiven takıp dolabın kapağını açtı. Gelen kokuyla burnunu tıkadı. Kusacak gibi oldu. Eldivenli eller dolabın içindeki eşyaları karıştırmaya başladı. Birden, üzeri kanla kaplı bir örtü dikkatleri çekti. O sırada, incelemeyi sürdüren diğer polis memurları, yerdeki kan izlerini takip ederek odanın diğer köşesine yöneldiler. Bir an gözlerimizi dolabın içine çevirdik. Polis, örtüyü nazikçe kaldırdı ve altından çıkan şeye baktığında, derin bir nefes aldı. O, genç bir kadının vücudu, yerden birkaç santim yukarıda, görünürdeki tüm canlılığını yitirmişti. Gözleri açık, ama bakışları donuk ve ifade yoksunuydu. Kırmızı saçları, etrafa yayılmıştı ve kanlar, odanın duvarlarına kadar sıçramıştı. Az sonra olay yeri incelemeden biri delilleri diğeri ise olayı fotoğraflıyordu. Biri ölmüştü ama kim? Odanın içinde buz kesmiş sessizliği bozan bir sesle "Burada bir kadın cesedi var." dedi ekipten biri. Evin etrafında bir güvenlik çemberi kurarak, mümkün olan her çıkış kapısını kapatmaya başladılar. Ekip, kadının kimliğini bulmak için hemen harekete geçti. Olay yeri inceleme, herhangi bir parmak izi ve kan örneği toplarken, bir başka polis memuru not defterine önemli bilgiler not alıyordu. Dolabın içindekinin Derya olmamasını diledim. Böyle bir şeye bakmaya cesaret edemezdim. Ceset torbasına koyulan ölüye bakmamaya çalışıyordum. Ama içimdeki hisse engel olmadım ve Derya'nın yüzünü gördüm. Yüzü kararmış ve şişmişti. Korkudan geriye doğru bir iki adım gittim. Polis memurlarından biri yanıma geldi. Odadan dışarı çıkarıldım. Sakinleşmem için beklediler, kalbim hızla çarpmaya başladı. Sinirden elim ayağım titriyordu. Nedim Bey gelince bana birkaç şey söyledi, ardından o acı haberi verdi. Derya ölmüştü. Kendimi daha fazla tutamayarak hüngür hüngür ağlamaya başladım. Derya düşünceli, sevecen, etrafına neşe saçan biriydi. Hâlâ şoktaydım. Bir daha onu görememek beni hüzünlendiriyordu. Onun değerini ölürken bildiğim için kendimi suçluyordum. Keşke yanımıza Derya'yı da alsaydık. O zaman katil onu ölmemiş olurdu. Derya ölmüştü. Aslında bunu az önce öğrenmiştim. Üstümdeki şoku atlatamadım. Belki de onu peşimdeki katil öldürmüştü. Bunun başka bir açıklaması olamazdı. Araştırmalar devam ederken Derya'nın sosyal medya hesapları incelendi. Onun son zamanlarda tanıştığı birinin ismi sıkça geçiyordu: Kaan. Kaan, Derya'nın sıkça paylaştığı fotoğraflarda yer alıyor, birlikte vakit geçirdikleri anları olduğu fotoğraflar inceleniyordu. Ekip, bu kişinin ifadesini almak üzere hemen harekete geçti. Akşam saatlerinde Kaan, polis merkezine çağrıldı. O gün Kaan denilen adamın yüzüne bakınca duyduğum güvensizlik, onun başka bir yüzü olabileceği düşüncesini tamamen içime yerleştirmişti. ... Kaan acılı bir ifadeyle polislere bakıyordu ama öte yandan içindeki korkuyu gizleyemiyordu. Sorulan sorulara cevap olarak “Derya’yla birkaç gün önce buluştuk.” dedi heyecanla. “Aramızda hiçbir şey olmadı. Onu ben öldürmedim!” Birkaç soru daha soruldu. Verdiği cevaplardan sonra polis gözetimi altına alındı. Derya’nın hayatındaki son günlere dair daha fazla bilgi toplandıkça, Kaan’ın cinayetin olduğu gün evde olduğunu anlaşıldı. Kaan’la ilgili derinlemesine bir araştırma yapılmasına karar verildi. Ekibin birkaç üyesi, Kaan’ın geçmişine dair kayıtları incelemek üzere harekete geçti. Derya'nın vefatının ardından Kaan'ın evini tek tek incelemeye başladıklarında, evin içinde daha önce gözden kaçan gerekli deliller bulmayı umut ediyorlardı. Bir polis memuru, Kaan’ın bir arkadaşının ifadesini aldı: "Kaanı Derya'yla tanıştırdığımızda aralarında kötü bir şey yoktu. Hatta Kaan kızı sevmeye bile başlamıştı. Ama Derya onu yüz vermiyordu çünkü Derya Polat'a aşıktı. Kaan kötü biri değil komiserim." "Derya öldürülmeden önce sizlerle görüşüyormuş. Ortak arkadaşlarınız varmış. Son zamanlarda Derya'nın davranışlarında bir şeyler dikkatini çekti mi?" "Hayır komiserim Derya bize karşı soğuk, sessiz biriydi. Ama son zamanlarda Kaan biraz tuhaf davranıyordu." Polisin yüzü düşünceli bir hâl almıştı: "Tuhaf davranıyordu öyle mi? Ne yapıyordu?" Adam önce konuşmaya çekindiyse de karşısında polisten korkup bildiklerini anlatmaya başladı: "Tuhaf davranıyordu işte başkomiserim! Kaan'ın Derya'ya karşı takıntılı tavırları vardı." “Peki, Kaan’ın tavırları tam olarak ne şekilde tuhaflaştı? Derya’ya karşı nasıl bir tutum sergiliyordu?” Arkadaş, biraz düşünerek, “Son zamanlarda Derya’nın her hareketini takip ettiğini hissetmeye başlamıştık. Onunla görüşmeden sonra hangi etkinliklere katıldığı, kiminle zaman geçirdiği konusunda sürekli bize soru soruyordu. Zamanla bu durum, Derya’yı rahatsız etmeye başladı.” diye yanıtladı. Bu ifade, Kaan’ın içindeki karanlık tarafı gözler önüne seriyordu. Kaan’ın davranışları ciddiyet kazanırken, aynı zamanda Derya’nın son zamanlarda ruh halinin bozulduğuna dair sinyaller veriyordu. Özellikle de, Derya’nın Kaan ile ilişkisini arkadaşlarına açmaması dikkat çekiciydi. Araştırmalar devam ediyordu ve Kaan ile ilgili yeni bir bulgu ortaya çıktı. Kaan’ın telefonunda, Derya’nın izini sürdüğünü gösteren birçok mesaj ve arama kaydı bulundu. Kaan, Derya’nın sosyal medya hesaplarını gizlice takip ediyor, bazen de ona mesaj atarak görüşme talebinde bulunuyordu. Fakat Derya, sürekli olarak bu talepleri geçiştiriyor, ondan uzak durmaya çalışıyordu. Bir diğer bulgu, Kaan’ın Derya’nın evine izinsiz girdiğine dair bazı delillerdi. Kaan’ın cep telefonundaki konum bilgileri, Derya’nın evinde bulunduğu yönündeydi. Bu durum, onun masum olmadığını kanıtlamak için yeterli bir kanıt olabilirdi. Diğer yandan, Derya’nın komşularından gelen ifadeler de dikkat çekiciydi. Bir komşusu, Derya’nın sık sık yalnız başına dışarı çıktığını söylemişti. ...
2 gün sonra.. Derya'nın otopsi raporunun detayları, olayın seyrini değiştirmişti. Raporda, Derya'nın vücudundaki kesiklerin ve darbenin, agresif bir şekilde planlanmış bir saldırıyı işaret ettiği belirtiliyordu. Eve giren katil kapı pencereyi hiçbir zorlama olmadan girmişti. Derya ona kapıyı açmış olabilirdi. Kendini savunma fırsatı dahi olmadan onun öldürdüğünü gözümün önüme getirince korkuyla ürperdim. Kaan’dan alınan DNA testinin, Derya’nın vücudundaki izlerle eşleşmemesi, katilin kim olduğu sorusunu daha da karmaşık hale getirmişti. Kaan’ın evinde bulunmuş olan Derya’nın eşyaları ve sosyal medya mesajları, onun şüpheli konumunu artırırken, aynı zamanda başka birini daha aramak gerektiğinin mesajını veriyordu. Olay araştırılmaya devam ederken ailesine haber verildi. Haberi alan annesi olayı öğrendiğinde kendini tutamayıp bağıra çağıra ağlmaya başladı. Babası sanki kızının başına geleceklerden haberi varmış gibi sessizce kenarda oturup bekliyordu. Bu acılı insanlara baktıkça daha kötü oluyordum. Cenazeyi teslim alan aile acılarını içine gömüp kızlarını son yolculuğuna uğurladılar. Bu zor zamanlarında ben de yanlarında olmuştum. Olanlara hâlâ aklım ermiyordu. Her şey kötü birer kabus gibiydi. Uyanınca geçecek sandığım ama asla uyanamadığım bir rüya... Ailesi onu öldürenin peşini bırakmadılar. Kızına bunu yapanı bulup cezalandırılması için kararlıydılar. Polisler araştırmalarına devam ediyordu. Derya'yı tanımadığı biri öldürdüyse o zaman iş daha da zorlaşacaktı. Bu olay artık kabuslarıma giriyor. Derya'yı ceset torbasındaki yüzünü görüyorum sürekli. Geceleri uyuyamıyorum başına gelenleri Nehir'de duyunca direkt polis merkezine geldi. Ben olayı kabullenmiş, sukunetimi korurken Nehir, gözyaşlarına boğulmuştu. Onu sakinleştirmek için hiçbir söz bulamadım. Nehir’in ağlaması, tüm havayı ağırlaştırmıştı. Derya’nın kaybı, etrafındaki herkesin hayatında derin yaralar açmıştı. Nehir, Derya ile olan dostluklarını hatırlarken hissettiği boşluk, içindeki acıyı gözyaşlarıyla dışarıya taşıyordu. “Bu nasıl olabilir?” diyerek kendini tutamayıp ağlamaya devam etti. “Derya hep hayat doluydu, hiçbir zaman başına böyle bir şey geleceğini düşünmezdim. Kim yapar böyle bir şeyi? Neden?” Onu susturmak için ne diyebilirdim bilmiyordum. “Bilmiyorum Nehir, bilmiyorum. Ama katilin bulunması için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız,” dedim. Elimle onun sırtını okşarken derin nefesler alarak ağlamaya devam ediyordu. Nehir, gözlerini silerken, “Biz onun yanında olmalıydık. Belki de bir şeyler değişebilirdi. Belki Derya'yı koruyabilirdik.” diyerek tekrar ağladı. O an, benim içimdeki suçluluğu daha da derinleşti. Hayatımız gittikçe kötüye gidiyordu. Polat'tan kaç gündür haber alamıyorduk. Bu bizi daha da endişelendiriyor. En son Nehir ile konuşmuş bir daha da ondan haber alınamamıştı. Nehir’le ben, Polat’ın başına bir şey gelmiş olabileceği ihtimalini düşünüyorduk. |
0% |