Yeni Üyelik
19.
Bölüm

Bakarsan Dağ Bakmazsan Bağ Olur

@madrabazbiryazar

Leyla: Kızlar hep birlikte kahve içelim mi?

Esin: Müvekkilimi karşı tarafın avukatı dövmüş hastanedeyim Leyla, beni biliyorsun işim olmasaydı mutlaka gelirdim.

Alya: Ne kahvesi, kim gönderdi kahveyi?

Levent: Psikolojim yerinde değil diyorsun. Kimse kahve falan göndermedi, Leyla kahve içmeye çağırıyor sizleri.

Alya: Sırada çok hasta var. Öğle saatlerinde kahve içemiyorum, kötü ediyor beni.

Bilge: Ben şehir dışındayım. Burada kahve yerine çay içiyoruz kırk yaşındaki dayılarla.

Levent: Nereye gittin kuzum sen?

Bilge: Kahvehaneye gittim. Burada çok önemli şeyler konuşuyorlar dikkatimi çekti.

Yıldız: Aslında bir kahve iyi olurdu ama hastanede nöbetteyim yine. Kantine gidip bir bardak kahve içmek istiyorum ve çok yorgunum.

Sinan: Çölde bahtsız bedevi gibisin. Senin hiç izinli günün yok mu?

Esin: Değil mi yani savcım, insan biraz izin kullanır! Hep iş hep iş bir günde işe gelmeyin canım!

Esin: Şey pardon işe gitmesin diyecektim, klavye hatası olmuş.

Levent: İçimden geçenler demiyor da klavye hatası diyor. Esin sen sözünü kimseden esirgemeyen şirret mi şirret bir ablamızdın ne oldu sana?

Esin: Ayol benim ne şirretliğimi gördünüz?

Kaan: Hatırlıyor musun lisedeyken Rüzgar’ın bir kızla konuştuğunu görüp elinde koca bir bardak meyve suyuyla yanlarına gidip Rüzgar’ın üzerine yanlışlıkla dökülmüş gibi yaparak onları ayırmıştın.

Sinan: Bunlar daha küçük numaralar işi giderek büyütüp Rüzgar’la kızın arası açılsın diye onların beraber ödev yapacakları günü denk getirip Rüzgar’ın kafasına basketbol topu fırlatmıştı.

Esin: Ne var be, onun geldiğini görmemiştim bilerek yapmadım.

Erdem:Tabi tabi! Rüzgar’ın tahtaya çıktığı gün kitabının arasından senin bir fotoğrafını düşürmesi de bir kazaydı.

Esin: Tamam belki bütün talihsizlikler onun başına gelmiş olabilir ama gelin görün ki o zamanlar da içimde feminist bir ruh taşıyormuşum. Meyve suyunu Rüzgar’ın üzerine dökmek ve basketbol topunu tam kafasına isabet ettirmem kaza değildi. Kıza kötü bir şey yapmadım.

Leyla: Of şimdi kimse kahve içmeye gelmeyecek mi? Tek başıma kahve içip kendi kendime fal bakacağım.

Esin: Kahve fincanının fotoğrafını bana at, ben buradan yorumlarım. Madem beraber kahve içemiyoruz bari fal bakalım.

Leyla bir fotoğraf gönderdi.

Levent: Kahvede gözyaşları var.

Sinan: E bu bilmediğimiz bir şey değil.

Rüzgar: Esin bakalım neler uyduracaksın?

Esin: Eros’un okları... Kıpkırmızı kalp... Bir de cenaze alayı...

Rüzgar: Türkçe konuşuyor ama tercüme edilmeye ihtiyaç duyuyoruz.

Kaan: Birine aşık olacaksın o da yaşam enerjine doyamayıp aşkından ölecek. Arkada olan kalabalık ise bu bahtsızın cenazesine katılanlar.

Leyla: Eros’u anlarım ama cenaze neden orada yoksa Kaan’ın yorumu gerçekleşecek mi?

Erdem: Eros kim bilmiyorum ama delikanlı çocukmuş, ok falan taşıyor yanında savaşçı biri olduğu kesin. Koçum benim!

Leyla: Mitolojiden hiç haberin olmadı mı Erdem, bu nasıl bir tahmin yürütmek? Eros Yunan mitolojisinde aşkın ve şehvetin tanrısı olarak biliniyor.

Erdem: Lan bir de bu Eros pezevenk miymiş! O zaman az önceki sözlerimi geri alıyorum.

Rüzgar: Bence sen Eros’u boş ver, Hades’ten devam edelim biz!

Erdem: O da mı o yolun yolcusu?

Levent: Olum sen saf olunca çok komik oluyorsun.

Leyla: Fenalık geçireceğim Erdem, lütfen susar mısın?

Esin: Eros’un okları; çok duygusuz ve işinden başka bir şey düşünmeyen birine atıldığı için maalesef çok üzüleceksin Leyla.

Leyla: Biliyordum, biliyordum böyle olacağını ben ağlamaya gidiyorum.

Rüzgar: Sen Mert’i tarif ediyorsun.

Kaan: Benim anlamadığım nokta şu: Kahverengi olan telve artıklarından kıpkırmızı kalbi nasıl gördün Esin, bize de bu ilham kaynaklarını açıklar mısın?

Erdem: Doğru söylüyorsun lan, ben de aynısını soracaktım.

Esin: Ona bakarsan fincandaki cenaze alayı da küçücük kahve fincanına sığmaz, şurada bir şeyler söylüyorsak bilimsel değil herhalde!

Rüzgar: Madem bilimsel bir şey değil o zaman bu salak niçin üzülüyor. Kız gitme gel gel, bak Esin ablan bir taraflarından uydurmuş. Üzülme telli duvaklı gelin olup davulla zurnayla kocana kavuşacaksın.

Erdem: Kızı yok yere ümitlendirme eğer bu kız evlenemezse sen o zaman görürsün dalga geçmek neymiş.

Kaan: Sen neden evliliğe bu kadar taktın bekarlık sultanlıktır bir de işin bu tarafını düşün Leyla.

Rüzgar: Leyla yaşlı gözyaşlarını mendiline silmekle meşguldür şimdi.

Erdem: Falda saçma sapan şeyler çıktı diye insan ağlar mı, ne yani Esin güzel şeyler söyleseydi o zaman mutlu mu olacaktın Leyla?

Leyla: Evet mutlu olacaktım!

Rüzgar: Esin güzel bir şey de söylese kötü bir şey de söylese hiçbiri gerçekleşmeyecek, niye kendini üzüyorsun ki safım benim!

Leyla: Doğru söylüyorsun. Tamam ağlamayacağım ama gözyaşlarıma engel olamıyorum.

Kaan: Boş yere gözyaşlarını tüketme. Sen ağlayacak daha saçma nedenler bulursun merak etme Leyla.

Leyla: Şu karşımdaki koltukta oturduğunu var sayıp kumandayı sana fırlattım Kaan, bilmem anlatabildim mi!

Kaan: Eüzübillah, Leyla sen manyak mısın?

Rüzgar: Alya bir saniye buraya bakar mısın canım arkadaşım?

Leyla: Bana bakın zaten ikinizi hiç sevmiyorum, gelirsem oraya dalga geçmeyi gösteririm.

Erdem: Bari ünlem falan koy be kızım, böyle sanki normal sohbet ediyormuşsun gibi oldu.

Leyla:!!!

Sinan: Leyla her lafı nasıl bu kadar düz anlayabiliyorsun?

Leyla: Kızlar nerdesiniz, beni bunlarla yalnız başıma bırakıp gittiniz. 🥺

Alya: Akbaba gibisiniz gerçekten, uzak durun arkadaşımdan!

Leyla: Alya 🥰

Levent: Lan zaten uzaktayım şu andan itibaren aramızda kmlerce yol var, daha ne kadar uzaklaşayım Alya!

Esin: Savulun bre Bizans kargaları, Esin geldi! Ben Leyloş’umu size size yâr etmem!

Rüzgar:İstersen bir de kılıç kalkan kuşan böyle çok sade bir giriş oldu. Çık, bir daha gir hadi bakalım!

Esin: Nasıl yani?

Kaan: Aferin lan Rüzgar sayende Esin iptal...

Levent: Bilin bakalım ben neredeyim?

Rüzgar: Japonya.

Mert: Malezya olabilir mi?

Kaan: Uganda olabilir mi Uganda!

Esin: Cevap veriyorum kesin Ukrayna!

Yıldız: Dubai!

Selin: Hiçbiri bilemedi mi Levent, nerdesin Allah aşkına söyle artık!

Alya: Sırbistan

Leyla: Kazakistan

Levent: Yok Arap Birleşik Emirlikleri, kardeşim biriniz de Türkiye topraklarını saysaydınız!

Yıldız: O zaman Adana ya da Kayseri.

Levent: Çorum’dayım.

Erdem: İki saattir burada saydırıyoruz söylesene o zaman Çorum’da olduğunu!

Rüzgar: Olum gelirken Çorum’dan bizlere leblebi getir. Oradan da Iğdır’a uğra bana birkaç kilo kayısı getir. Canım çekti.

Levent: Kars’tan da at getireyim mi knk, lan ben o kadar yolu birkaç kilo kayısı için gider miyim? Ayrıca Çorum’un sadece Leblebisi meşhur değil!

Leyla: Nesi meşhursa birkaç torba getir işte uğraştırma bizi.

Levent: Ticarete mi atılacaksın Leyla, birkaç torba yiyeceği ben sana nasıl getireyim?

Erdem: Leyla işin o tarafıyla pek alakadar değil, getir de nasıl getiriyorsan getir diyor.

Kaan: Gözünü toprak doyurur anca.

Leyla: Senin doyurmaz da orası kesin.

Loading...
0%