@madrabazbiryazar
|
Mert: Bu hafta sonu bir plan yapalım mı? Ceren: Tövbeler olsun. Sen insan içine çıkar mıydın? Alya: Şu an şoktayım, sakın birisi Mert'in telefonunu ele geçirmiş olmasın? Yıldız: Mert'te belki değişmek istiyordur artık, az bir ihtimalde olsa insan ümit ediyor. Leyla: Herkesin işi gücü var. Plan falan yapamayız Mertciğim! Esin: Leyla, trip atmanın sırası mı? Leyla: Ben gelmiyorum. Siz gidin. Mert: Tamam gelmesende olur, biz sensiz de eğleniriz. Leyla: Bensiz eğlence öyle mi, hayatta olmaz!Ben de geliyorum! Levent: Kırk yılın başı Mert, bizimle vakit geçirmek istemiş. Herkes işini gücünü bırakıyor. Ölüm dışındaki itirazları kabul etmiyorum. Kaan: Gelmek istemeyen yoktur herhalde. Mert: Tamam ne yapalım peki? Ceren: Benim önerim hep beraber güzel bir yerde piknik yapmak. İşe gidip gelmekten dışarıda hayat olduğunu unuttum. Hem bu hafta hava güzel olacak gibi görünüyor. Alya: Piknik fikri güzelmiş ama nereye gidelim? Esin: Ormanlık bir alana gidebiliriz. Doğayla iç içe olmak bizlere iyi gelebilir. Kaan: Kızım, ne ormanlığı şimdi orada bir sürü insan kaynıyordur, en iyi dışarıda yemek yiyelim işte. Alya: Hayır biz piknik yapmak istiyoruz, değil mi kızlar? Esin: Eveeeeeeet! Bilge: Ben de ormanlık alan fikrine katılıyorum ama hangi ormanlık alana gidelim? Esin: Benim bildiğim çok güzel bir yer var. Hem ormanlık bir alan hem de göl var. Çok sakin bir yer. Levent: Tamam canım seni mi kıracağız, hep birlikte oraya gidelim. Ne dersiniz arkadaşlar? Rüzgar: Ya Allah aşkına orası Esin'in önerdiği bir yer, hiç oraya gidilir mi? Esin: Gelmezsen eğer ben seni zorla getirtmesini bilirim. Rüzgar: Ona ne şüphe... Esin: İyi. Yıldız: Çoğunluk kabul ettiğine göre planı yapalım o zaman. Alya: Tamam, hafta sonu ormanlık alana piknik yapmaya gidiyoruz. Herkes hazır olsun. Leyla: Valla çok güzel bir plan. Ben de heyecanlandım şimdi. .... Bir hafta sonu, Kızlar ve arkadaşları planladıkları piknik için erkenden kalktılar. Herkes hazırlıklarını yapmış, yiyeceklerini ve içeceklerini hazırlamış, buluşma noktasına gidiyorlardı. Esin, ormanlık alana gitmek için önerdiği yolu tarif etti ve arkadaşlar arabalarına atlayarak yola koyuldular. Arabayı Kaan kullanıyordu. Ceren: Piknik yapmayalı uzun zaman oldu. En son çocukken falan gitmiştim herhalde. Kaan: E tabi yoga, plates gibi sıkıcı şeylere ayırdığın vakitlerin çoğunu böyle harcıyorsun. Ceren: Senin gibi biri hayatımdayken bana başka alternatif kalmadığı için olabilir. Kaan: Sağ ol ben de seni çok seviyorum. Nihayet ormanlık alana vardıklarında, herkesin gözleri açıldı. Ormanın içindeki göl, doğanın güzelliği ve ihtişamı herkesi büyülemişti. Leyla: Ay, burası çoook güzel! "Leyla biraz geri dur yoksa birazdan suyun içine düşüceksin" dedi Levent gülerek. Arkadaşının kolundan tutup sudan uzaklaştırdı. Yıldız etrafa göz gezdirirken Levent'e sordu: "Su soğuk mu? Elini suya daldırdı ve "Buz gibi." Yanıtını verdi. Ceren: Buradaki su çok berrak ve tertemiz görünüyor. Kaan suya biraz yaklaşıp yansımasına bakarak "Aman Allah'ım bu yakışıklı da kim? dedi alayla. Ceren başını Kaan'a doğru çevirip konuştu: "Narcissusmuş, Asıl gerçek narsist burada!" Ceren'in yanına gelen Leyla merakla "O kim be?" Diye sordu. "Yunan mitolojisinde, Narcissus adında bir genç işte. Sudaki yansımasına aşık olmuş. Kaan da ondan esinleniyor herhalde." "Narcissus mu, deli miymiş çocuk?" Alya elindekileri bırakıp yanlarına gelip sohbete dahil oldu: "Narcissus'tan mı bahsediyorsunuz? Levent: Biriniz anlatsın kim bu adam? Bilge: Ceren anlatsın. O daha çok biliyor gibi. Ceren: Narcissus, mitolojide çok güzel bir genç olarak anlatılıyor. Bu adam zamanda çok büyük bir narsistmiş. Bir gün ormanda yürürken su kaynağının yanında durmuş ve suya bakarken yansımasına aşık olmuş. Ama yansımanın gerçek olduğunu anlayamamış ve sürekli yansımasını seyrederek sevgisini dile getirirmiş. Sonunda kendini sudaki yansımasına kaptırmış ve ölmüş. Kaan: Beni niye o manyağa benzetiyorsun? Leyla ellerini birbirine vurarak üzüntülü bir ses tonuyla konuştu: "Bu nasıl bir hikaye böyle? Çok üzüldüm adama." "Belki de Narcissus'un hayatı, insanların kendileriyle ilgilenme ve kendilerini sevme ihtiyacını anlatıyor." Dedi Alya ve uzun bir sessizlik sardı etrafı. Ceren: Şu suyun güzelliği ve berraklığı insanın içini ferahlatıyor. Kaan: Ne yapalım, suyun güzelliğine hayran kalmakla yetinelim o zaman kızlar, yürüyün hadi açım ben aç! Ceren yanındaki adama bir bakış attı ve suda oluşan yansımalardan uzaklaştılar. Leyla hemen piknik örtülerini serdi ve kızlar da piknik için hazırladıkları yiyecekleri açtılar. "Siz neden bize yardım etmiyorsunuz süs diye mi getirdik sizi buraya?" Dedi Esin. Bilge kaşlarını çatıp konuştu: "Sen ateşi harla sen de git arabadan su getir!" Levent ateşi harlamaya, Rüzgar'da su getirmeye gitti. Kaan alayla sordu: "Biz onur konuğu muyuz?" "Evet onur konuğumuzsun, o yüzden sana çok özel bir iş tarif edeceğiz." Dedi Ceren. "Neymiş görevim merak ettim şimdi?" "Tabii ki kek servisi yapmak, nasıl beğendin mi görevini?" "Onlar neden orada oturuyor da ben bu işi yapıyorum?" Diye sordu, Sinan ve Mert'i göstererek. "Sinan ve Mert'e iş kalmadı. Ben seni seçtim!" Diyerek gülümsedi. "Gıcıklığına yapıyorum desene şuna! Her şey hazırlandığında oturup yemeye başladılar o sırada yandaki ağacın dallarına konan kuşlar ötüşüyordu. Levent: Lan cik cik cik kafam gitti, bir susun abicim! Aloo gidin başka yerde ötün. Alya, kuşlardan şikayet eden arkadaşını anlayışla uyardı: "Leventciğim o kuşların da hakkı var burada ötmeye... Neden rahatsız ediyorsun onları canım? Levent konuyu uzatmamak için uysal ses tonuyla cevap verdi: "Haklısın Alyacığım, pardon kuşlar. Çok bağırmadan ötmeye devam edebilirsiniz." Ceren elindeki bardağı bırakıp eliyle gökyüzünü göstererek "Bakın o yükseklerde uçan kuşlara. Onlar ne de güzel uçuyor." Dedi. Leyla dertli dertli söylendi: "Bazen uçmak istiyorum. Kurtulmak istiyorum her şeyden, keşke biz de kuşlar gibi özgür olabilsek." Kaan, Leyla ile dalga geçmek için baktığı yöne bakarak cevap verdi: "Aaa ama biz de özgürüz Leyla. Burada doğanın ortasında, huzur içindeyiz. Bak her yer yemyeşil. Mesela tam arkanda bir ayı var. Hadi selamla onu." Leyla çığlık atarak hızla yerinden kalktı. Arkasını dönünce ayının olmadığını gördü. Kaan Leyla'nın az önceki hâline kahkahalarla gülüyordu. "Aklım çıktı gerizekalı!" Levent elindeki çatalı daldaki kalan birkaç kuşa uzatıp konuştu: " Acı çığlığınla kuşlar da kaçtı Leyla, çok sağ ol!" Leyla: İstediğin de bu değil miydi zaten? Levent: Tamam ya bir şey demedim sakin ol Leyla. Ceren: Böyle yerlerde vakit geçirmek insana mutluluk veriyor. Alya: Evet, her zaman şehir hayatının koşuşturmasından kaçıp buraya gelmek istiyorum. Yıldız: Ben de öyle düşünüyorum. Doğanın güzelliklerini görmek ve huzur bulmak için haftada bir gelmem gerek. Arkadaşlar göl kenarına geldi. Kaan: Üşüdün mü? Ceren: Hayır üşümüyorum. Kaan: Belli oluyor. Dişlerini kıracaksın. Ceren: Ne yapayım hava soğuk, donuyorum. Kaan: Gerçekten çok mu üşüdün? Kız başını evet anlamında salladı. Kaan elindeki hırkayı iyice kendine sardı ve "Koş biraz belki ısınırsın." dedi gülerek. Ceren ise Kaan'ın önerisini ciddiye alıp yapmıştı. Koşuyu tamamladıktan sonra Kaan'ın yanına döndü ve gülerek, "Doğruymuş, koşunca gerçekten ısınıyormuş insan." dedi. Kaan ise alayla, "Tabii ki, spor yapmak sana iyi gelir. İhtiyacın var zaten." diye karşılık verdi. Ceren, Kaan'ın bu sözlerine sinirlense de, onunla tartışmak yerine sadece gülümseyerek "Evet, haklısın. Spor yapmak sağlıklı bir yaşam için çok önemli." dedi ve konuşmalarına devam ettiler. Onları seyreden Alya ve Yıldız aralarında konuşmaya başladılar. İki arkadaş, Kaan ve Ceren'e yaklaşarak onlarla birlikte yürümeye başladılar. Konuşmalarına devam eden dört arkadaş, sohbetlerine kahkahalar eşlik ederek diğer arkadaşlarının yanlarına doğru yürüdüler. Sinan: Hava iyice soğudu. Mert: Akşam olmak üzere artık gidelim mi? Rüzgar: Niye hemen gidiyoruz ki, biraz daha kalalım. Esin: Ne yapacaksın ki burada? Rüzgar: Bekle ve gör. Akşam olunca, Rüzgar ateş yakarak etrafında toplandılar. Levent: Sesi güzel olan biri şarkı söylesin. Leyla: Hayır, lütfen herkes sussun sessizlik huzur verici. Erdem: İlk defa sana katılıyorum. Levent: Ne yani böyle bön bön birbirimize mi bakacağız? Esin: Sessiz ol ve anın tadını çıkart. Rüzgar: Asıl gitmezsek kurtlar ayılar bizim canımızı çıkaracaklar. Ceren: Saçmalamayın ne arar burada kurt ve ayı! Mert: Bilmiyorum farkında mısınız ama ormandayız! Yıldız: Tamam yedik içtik doyduk ama bırakın da biraz dinlenelim. Levent: Evde dinlenirsin Yıldız. Hadi gidelim. Leyla: Al işte ben biliyordum böyle olacağını bunlarla pikniğe niye geldiysek?! Erdem: Levent haklı. Hadi eve gidelim benim izlemem gereken bir maçım var. Leyla: Bize ne sizin maçınızdan, isterseniz gidin ama biz kızlarla birlikte yürüyüş yapacağız. Alya: Yürüyüş fikrine katılıyorum. Hem etraftı gezerken biraz hareket etmiş oluruz. Esin: İyi fikir. Ceren: Hadi o zaman yürüyüşe çıkalım. Yıldız: Ama karanlıkta yürümek tehlikeli. Sinan: Durduk yere başınıza bela almayın şimdi. Kaybolursunuz sizi aramayalım bir de. Esin: Merak etmeyin bize bir şey olmaz. Hem bakın benim yanımda el feneri var. Rüzgar: Hep böyle hazırlıklı mısın? Esin: Evet! Rüzgar: Karşınıza bir hayvan çıkarsa aynı performansı koşarken de sizlerden bekliyoruz. Leyla: İnanmayın yalan söylüyorlar kızlar! Rüzgar bizi korkutmak için söylüyor. Erdem: İstediğiniz yere gidebilirsiniz. Kaybolursanız sizi aramayız. Alya: Merak etmeyin biz kaybolmayız çünkü o kadar uzaklaşmayacağız. Hepsi bir arada yürümeye başladı ve ormanın sessizliği etraflarını sardı. El feneriyle aydınlatılan yolları takip ederek ilerlediler. Yolda birkaç hayvan sesi duyduklarında hızlandılar, sonra normal tempolarına geri döndüler. Yürüyüşleri bittiğinde, ateşin başına geri dönmüşlerdi. Ancak onlae ortada yoktu. Etrafta hiçbir şey kalmamıştı. Leyla: Gerçekten bizi bırakıp gitmişler. Yıldız: Gerçekten de gitmişler. Alya: Ne yapacağız şimdi? Ceren: Önce sakin olalım. Belki bir şey oldu da acilen gitmek zorunda kaldılar. Leyla: Eve sağsalim varalım göstereceğim onlara akşam vakti ormanda bizi bırakıp gitmek neymiş!? Ceren: Haklısın Leyla. Bu kadar sorumsuz davranmalarına izin vermemeliyiz. Ceren: Ama nerede olduklarını bilemiyoruz ki. Esin: Belki de sadece biraz uzaklaştılar. Yıldız: Ya da şaka yapıyorlardır. Alya: Bence hemen yola çıkalım. Şansımıza doğru yolu buluruz. Esin: Ya kaybolursak yine. Yıldız: O zaman burada kalıp sabaha kadar bekleyeceğiz ya da yola çıkacağız. Leyla: Bence daha fazla zaman kaybedemeyiz. Buradan gidelim. Alya: Peki ne yapacağız? Ceren: Benim fikrim var. Onlardan birini telefonla arayalım. Belki de buradadırlar. Arkadaşlarını aramaya başladılar. Ancak etrafta hiçbir sinyal yoktu. Esin: Sinyal yok. Leyla: Bence biz hep birlikte yolda gidersek korkmayız. Bilge: Ama nereden gideceğiz yolu bilmiyoruz ki. Yıldız: Bence biraz daha yürüyelim. Belki de onları buluruz. Denemekten başka şansımız yok. Hadi gidelim buradan. Yolda birkaç kez yanlış yola sapmalarına rağmen, sonunda eve ulaştılar. Eve vardıklarında, erkek arkadaşları heyecanla maç izliyorlardı. Bağırış çağırışlardan geldiklerini duymadılar. İçeri gitmeden önce uzakta kalıp aralarında konuşmaya daldılar. Leyla: Öldürürüm ben bunları, şunlardaki rahatlığa bak! Oturmuş bir de maç izliyorlar. Leyla tam onlara doğru bir adım atıyordu ki Esin durdurdu: "Elini kana bulama arkadaşım. Şunlar için hapis yatmaya değer mi?" Ceren: Biz de onlara şaka yaparız o zaman. Leyla: Aynen iyi fikir. Önceden ne yapacağımızı planlayalım ona göre bir şeyler ayarlarız. Alya: Onlara güzel bir ders vermek için iyi bir fırsat. Bilge: Mesela ne gibi bir plan? Esin: Onları korkutacak bir şey yapabiliriz. Leyla: Korkmazlar, biz de boşuna uğraşmış oluruz. Bilge: Benim bir fikrim var. Onların da izlemeleri için korku filmleri açalım ve burada onlara korku dolu anlar yaşatalım. Esin: Tamam önce korku filmlerini aramaya çıkalım ve onların zevkle maçlarını izlemelerine mani olalım. Yıldız: Kafalarını bile kaldırmıyorlar ki, baksana nasıl da ekrana kitlenmişler. O sırada Alya ve Leyla korku filmleri almak için kimseye görünmeden yukarıdaki odalara çıktılar, korku filmlerini bulup aşağıya indiklerinde maçın son dakikalarıydı. Ortam çok gergindi. Kimseden ses çıkmıyordu. Leyla: Mert'in maç izlediğini yeni görüyorum. Bu çocuk futbol fanatiğiymiş resmen! Yıldız: Anlamadığım niye bu kadar dikkatle televizyona baktıkları? Alya: Çünkü maç son dakikalarında ve bitmek üzere. Esin: Sen nerden biliyorsun son dakikalar olduğunu? Alya: "Kulağınız duymuyor mu, sunucu 'hakem 3 dakika verdi.' Dedi. Bu da demek oluyor ki maç birazdan bitecek. Sessiz olun, maç biter bitmez içeri girip hesap soracağız." Üç dakikayı bekledikten sonra hakemin düdüğünü duyan kızlar. Maçın bittiğini anladılar ve salona geldiler. Pardon daldılar. Karşısında kızları görenler çok şaşırmışlardı. Yıldız: Yılın hainleri de burdaymış! Levent hiçbir şey olmamış gibi sordu: "Kızlar neden bu kadar geç kaldınız?" Leyla lafa girdi: "Utanmadan bir de soruyor. Siz bizi ormanda bırakıp gitmişsiniz beyefendi!" Rüzgar: Kıyamam size korktunuz mu, ama ormanda yürümeye giderken pek bir cesaretliydiniz! Erdem: Bizimle birlikte gelseydiniz başınıza bir şey gelmezdi. Ormanda yürümeyi siz istediğiniz. Yıldız: Ama yeter bu kadar şimdi hepimiz çok yorgunuz ve biraz dinlenmeye ihtiyacımız var. Sinan: İyi tamam dinlenin kim kovuyor ki sizi? Alya: Benim izlemek istediğim bir korku filmi var. Onu izleyelim hep beraber ne dersiniz arkadaşlar? Leyla: Çok iyi olur. Hadi izleyelim. Maçınız da bitti hem. Sinan: Siz izleyin ne izleyecekseniz benim gitmem gerek. Saat geç oldu, uykum geldi. Yıldız: Korkuyorum demiyorsun da uykum geldi diyerek kaçıyorsun! Sinan: Ben böyle şeylerden korkmam. Yıldız: Eğer burada film bitene kadar kalırsan korkup korkmadığını bizde görmüş oluruz. Sinan: Tamam kalıyorum, hadi açın filmi hep beraber izleyelim. Herkes yerine geçti ve anlaştıkları gibi planlarını uygulamaya başladılar. Erdem: Sizler iyi misiniz, izlemeye cesaretiniz var mı? Esin: Hah, biz ormanda neler gördük neler? Filmdekilerden mi korkacağız, değil mi kızlar? Kızlar anlaşmış gibi hep bir ağızdan 'evet' dediler. Levent: Bana bakın izlerken bağırmak yok. Baştan söylüyorum. Esin: Siz bağırmayın asıl. Az sonra film başladı. Müziği bile insanın tüylerini ürpertirken kızlar korkmamak için gözlerini kapadılar. Seslerin kdynağını merak edip gözkapaklarını araladılar. Esin: Allah senin iyliğini versin Alya, seçe seçe üç harfli olan film mi seçtin? İnsan katilli cinayetli bir film seçerdi. Ceren: Aman Allah'ım güzelim kızı ne hale getirdiler! Kaan: Filme yorum yapmasan da hep birlikte izleyelim. Ceren: Hayır kimse de demiyor bu kıza ne oldu diye? Kaan: Allah'ım sabır ver. Leyla: Levent, o köşedeki karanlık şey ne ? Niye ayakları öyle onun.. üstümüze geliyor Levent!! Levent: İyi ki korkmuyorsun Leyla, kolum kopardın. Leyla sıkı sıkı tuttuğu kolu bıraktı. 'Özür dilerim. Farkında değildim.' dedi. Bilge: O neydi, az önce oradan ne geçti öyle? Eliyle yüzünü kapattı. Esin ellerini belli etmeden açmış bir şeyler mırıldanıyordu: "Eüzübillahimineşeytanirracim Bismilllahirrahmannirrahim... Kul eüzü......" Rüzgar: Allah kabul etsin de hatim indirdin kulağımın dibinde. Esin: Bi sus ya, neydi en son söylediğim, of nerde kaldım ben? Hah tamam... Melikinnas ilahinnas... Rüzgar: Korkuyorsan o zaman niye izliyoruz ki? Esin: Korku filmi korkmak için izlenir. Alya: Vay hain kadın, büyüyü yaptıran bu muymuş? Yıldız filmi izlemekten çok Sinan'a bakıyordu, o fark edince de tavana bakıyormuş gibi yapıyordu. Sinan: Bak eğee çok korktuysan o zaman izlemeyebilirsin. Yıldız: Benim korkmaktan çok midem bulandı. Ne iğrenç şeyler gösteriyorlar. Sinan: Yüzün bembeyaz oldu iyi misin? Yıldız: Yok bir şeyim, ben gayet iyiyim. Filmin sonuna doğru Yıldız, Sinan'in omzuna başını koyarak uykuya daldı. "Hiç sesin çıkmıyor bakıyorum." Dedi, Yıldız'a bakarak. Kızın uyuduğunu görünce hafifçe kaşlarını çattı. Ondan uzaklaşarak Yıldız'ı uyandırmaya çalıştı. "Uyan hadi daha filmi izlerken hemen de uyumuşsun, oldu mu şimdi bu yaptığın?" O sırada filmden bir çığlık kopunca irkilerek uyandı Yıldız. "Hadi balığa gidiyoruz kalk." Dedi Sinan. Yıldız gözlerini ovuşturmayı bırakıp Sinan'a soran gözlerle baktı: "Ne balığı?" "Belli ki tam uyanamadın sen. Balığı falan boş ver." Levent, Yıldız'la dalga geçen Sinan'ın lafına gülmüştü. Leyla tuhaf tuhaf Levent'e baktı. "Başlayacağım şimdi bu işe ha! Bizim amacımız sizi korkutmaktı. Biz sizden daha çok korktuk. Planımız elimizde patladı. Sinirlerim bozuldu." Erdem: Bi dakika siz bizi korkutmayı mı planladınız? Rüzgar: Hem de bu filmle bunu başaracağınızı mı zannettiniz? Kaan: Kim seçti bu filmi? Alya: Ben. Erdem: Üzgünüz kızlar korkmayı çok isterdik ama pek başarılı olamadınız maalesef. Yıldız: Görüyoruz onu. Keşke eve gitseydim. Uyurdum ne güzel. Sinan: Tamam gidebilirsin şimdi. Yıldız: Evet gideceğim ama, sen beni evime bırakacaksın. Sinan: Niyeymiş o? Yıldız: Çünkü korkuyorum. Tek gidemem. Sinan: Öyle düşünme. Yüreğini ferah tut. Esin gibi okuya okuya gidersin. Yıldız: Ben yalnız gidemem. Sen de gelsen, ne olur! Sinan: Israr etmenin sonucu değiştirmeyeceğini biliyorsun. Yıldız, Sinan'ın gelemeyeceğini kesin olarak anlamıştı. Eve yalnız dönmek zorundaydı. Ceren: Biz de eve hep beraber gideriz o zaman. Esin: Evet gideriz. Alya: Bugün hep beraber kalabilir miyiz? Korkuyorum. Ceren: Tamam benim için sıkıntı yok. Yıldız: Valla benim de. İşime gelir. Esin: O zaman hep beraber bana gidelim. Hem ben tek yaşıyorum ve evim oldukça büyük. Sıkıntı olmaz. Alya: Tamam bize gidelim hadi. Ve kızlar o gece Esin'de kaldılar. |
0% |