@madrabazbiryazar
|
Levent'e dikkatle bakarak "Kimseye söylemeyeceğine yemin et." Dedi Leyla. "Yemin ederim. Söyle artık! Niye geldik buraya?" bıkkınlıkla. Leyla ağzındaki baklayı bir çırpıda söyledi: "Ben birini öldürdüm Levent ve bana yardım etmen gerekiyor." Leyla'nın söylediği şey Levent'in kulaklarında çınlıyordu. Bu sözlerden sonra etrafındaki her şeyin bir an karardığını zannetti. Bunca yıllık dostu, onu buraya suçuna ortaklık etmesi için mi çağırmıştı? Rengi benzi atan Levent, konuşmakta zorlanıyordu. "Kimi öldürdün Leyla?" Dedi dehşetle. Leyla'nın cevap vermesini beklemeden heyecandan isyan bayrağını çekmişti ve ardı arkasına konuşmaya başladı: "Niye beni de alet ediyorsun yaptığın pisliğe Leyla! Kendi işini kendin halletseydin, şimdi senin yüzünden beni de bu yaptığına ortak olduğumu zannedecekler. Gerçekten inanamıyorum sana, bana şaka yapıyorum de lütfen!" Leyla şaka yapar gibi görünmüyordu. Tekrar soğukkanlılığını koruyarak konuştu: "Bana yardım etmelisin Levent, gerçekten kazaydı, bilerek yapmadım. Beni tanıyorsun niye isteyerek birinin canına kıyayım!" Gözleriyle etrafı inceliyerek konuştu: "Ceseti nereye koydun ya da gömdün mü ne yaptın söyle!!" "Hayır ona mezar kazamadım. Tek başıma yapamadım sonra direkt aklıma sen geldin, bana şu an da sadece sen yardım edebilirsin. Lütfen Levent, hapislerde çürümek istemiyorum. Çok korkuyorum. Kimse göremeden halletmek için iki gündür onu buraya getirene kadar akla karayı seçtim!" Levent bu sözlere şok oldu: "İki gündür mü! Lan hastaneye götürseydin, belki kurtarılabilirdi! Benden ne istiyorsun Leyla, beraber mi hayatımızı karartalım, bu muydu amacın?" Leyla, çıldırmış gibi abartılı hareketler yapıyor ellerinin arasına almış saçlarını yolacakmış gibi sıkıyordu. "Hastaneye gitmeyi denemedim mi sanıyorsun, götürdüm ama adam yoldayken hastaneye kadar dayanamadı. Arabayı durdurup durumunu kontrol ettim. Nefes almıyordu ve çok kan kaybetmişti. O çoktan ölmüştü anlıyor musun, onu bu hâlde hastaneye götürseydim bana asla inanmayacaklardı. Bir süre durup ne yapacağıma karar verdim. Bu haldeyken hastaneye gitmekten vazgeçtim." "Neden Leyla, neden! Sen kimseye zarar vermezdin, karıncayı bile incitmezdin ne oldu sana, nasıl böyle birden değiştin! Allah'ım aklımı kaçıracağım, inanamıyorum sana, nasıl bu kadar aptal olabilirsin!!" Levent biraz sakinleşmeye çalışıyordu ama olmuyordu. Bu sözlerin bir anlamı olmadığını o da biliyordu. Sakinleşmeye çalışarak sordu "Ne zaman oldu bu?" Dedi. "İki gün önce oldu, zaten isteyerek olmadı ki kazaydı Levent. Gerçekten bilerek yapmadım! " Adam aklına gelen ilk soruyu sordu: "İki gün boyunca onu nasıl saklamayı başardın?" Gözleri şüpheyle bakıyordu. Leyla derin nefesler alarak ağlamak üzere olan sesiyle o günkü olayı anlattı: "Gece vakti biraz dolaşmak için arabamla dışarı çıkmıştın. Yolda gidiyordum ki biri önüme çıktı. O kadar hızlı araba kullanıyordum ki bir an duramadım ve adam ezildi. Aşağı inip durumuna bakmaya korktum. Yandaki aynalardan bakınca adamın yerde kanlar içinde olduğunu gördüm. Etrafta kimse yoktu. Derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştım ve arabadan indim. Adamın yanına gidip durumunu kontrol ettim ama çok kötü bir haldeydi. Önce onu hastaneye götürdüm ama sonra adamın kesin öldüğünü fark ettiğimde bu fikirden vazgeçtim. Arabayı evime doğru sürdüm. Mahalleye geldiğimde etrafıma göz atıp öyle dışarı çıktım. Gecenin yarısını çoktan geçtiği için in cin top oynuyordu. Adamı, kimse görmeden eve kadar taşıdım ama sonra bu evde şüphe çeker diye bavula koyup onu buraya kadar getirdim. Bavula sığmayacağını anlayınca birkaç uzvunu kesmek zorunda kaldım, artık gün doğmuştu bile. Elimde bavulla beni gören herkes tatile gittiğimi sanıyordu. Ben bavulu taşırken kimse bir şey görmedi. Ona nasık arabayla çarptığımı, evime getirdiğimi, bavula sığdırmak için parçalara ayırdığımı hiç kimse görmedi anladın mı!" Levent gözlerini açmış dehşet içinde Leyla'ya bakıyordu. Yine konuşmaya devam etti: "Tek çarem buydu. Ben elimden geleni yapmıştım ama o.." Ne yapacağını bilmeyen Levent bağırarak "İyi halt yedin! Kendini de benimle beraber yakıyorsun aferim sana Leyla! Psikopat mısın sen, niye boyundan büyük işlere kalkışıyorsun!" Dedi. Leyla ağlayarak cevap verdi: "Onu gömmemiz lazım Levent, kimse görmemeli. İki gündür saklamayı başardım ama şimdi de sen bana yardım etmiyorsun. Olan oldu zamanı geriye alamıyorum!" Leyla çaresizlikle bavula bakarak devam etti: "Ceset ağırlaşmaya ve kokmaya başladı iyice... Bu işi çabucak halletmeliyiz yoksa yakalanacağız Levent." Adam, kızın sözlerine daha fazla tahammülü kalmamıştı: "Lan ne gömmesinden bahsediyorsun, kafayı mı yedin Leyla! İki gündür öldürdüğün adamı hiç mi arayan soranı olmadı! Polis öğrenirse o zaman ne yapacağım lan ben.. ama sen yaptın bunu! Ben sana yardım falan etmedim, asla da etmeyeceğim. Yaptığın şey yanına kâr kalmayacak er ya da geç anlaşılacak o adamı öldürüldüğün, ozaman ne yapacaksın, söylesene Leyla!" "Adamın bir kızı varmış sadece.. o gün bir tek o aradı, ama açmadım. Açamazdım ona 'Babanı ben öldürdüm' diyemezdim... Lütfen yardım et Levent. Ceset o kadar ağır ki tek başıma yapamam bu işi... " dedi ve daha çok ağlamaya başladı. Levent, Leyla ile ilgilenmryi bırakınca yerdeki kanları gördü. Sürüklenerek getirilen bavuldan sızan kanlar zemini kaplamıştı. "Bu kadar ileri gideceğini asla tahmin etmezdim. Böyle bir caniliği asla senden beklemezdim! " dedi başını sallayarak. Leyla, Levent'in yardım etmeyeceğini anlayınca evin köşesindeki bavulu sürükleyerek odanın ortasına getirmeye çalışıyor fakat giderek kaskatı kesilen cesedi birkaç santim oynatmaktan başka bir şey yapamıyordu. Leyla bu sefer daha çok efor sarfederek ceset dolu bavulu sürüklemeye çalıştı. Odanın ortasına kadar gelen bavuldan kötü kokular gelmeye başlayınca o an midesi bulandı ve usmamak için zor tuttu kendini. "Onu, ormana gömmeliyiz. Hadi yardım et." Dedi Leyla. Sinirle çıkıştı Levent: "Sana yardım falan etmiyorum anladın mı! Hemen git polise teslim ol. Senin için en doğrusu bu zaten. Adamın ailesi çoktan haber vermiştir bile. Gerçek er ya da geç her şey ortaya çıkacak Leyla! Sen istediğin kadar saklamaya çalış, başaramayacaksın anladın mı beni!" Dedi. "Bana yardım etmeyeceksen neden burdasın o zaman! Olayların hepsine şahit oldun. Sır saklamayacak gibisin... Seni de öldürmem gerekiyor." Dedi ciddi bir ses tonuyla, artık iş çığırından çıkmıştı. Leyla bir anda çıkardığı silahı Levent'e doğrulttu. Ellerini kaldırarak teslim olur gibi konuştu: "Tamam dur, sana yardım edeceğim. Sakın ateş etme Leyla! Lütfen bak elinde silah olduğunu unutma!" İkna olan Leyla uysal bir ses tonuyla konuştu: "Aferim sana..." Sesini yükselterek emir verdi: "Hadi yardım et. Yanlış bir hareketini görürsem o zaman dostluk falan dinlemem sıkarım, hiç acımam!" Leyla Levent'le beraber cesedi ormanın içine kadar getirdiler. Leyla, mezarı Levent'e kazdırdı. O sırada genç kız ise silahı Levent'e doğrultmuş daha hızlı kazması için bağıyordu. Bir buçuk saat sonra ormanın içinde derin bir çukur kazılmıştı. Levent saatlerdir bu ormanlık araziyi kazmaktan çok yorulmuştu. Leyla çukurun yeterli olduğuna karar verince Levent'e durmasını söyledi. Adam kazmayı yana atıp kendini yere bıraktı. Oturduğu yerden ayağa kalkan kadın, silahı tekrar Levent'e doğrultu: "Seninle yolumuz buraya kadarmış Levent! Yakında diğer arkadaşlarını da göndereceğim yanına... Gittiğin yerde çok mutlu olacağına eminim!" Dedi. Yerde oturup soluklanmaya devam eden Levent nefes nefese kalmıştı: "Sakin ol Leyla. İstediğini yaptım işte, beni neden öldürüyorsun? Kimseye bir şey söylemeyeceğim. Lütfen yapma,bırak onu!" Dedi. Leyla bu sözlere inamamıştı. Kadın gözlerini adama dikerek cevap verdi: "Bunları polise anlatamayacağın ne malum, artık buradan geri dönüşün yok Levet! Her şeye şahit oldun ve ölmeyi çoktan hak ettin..." Dedi. Levent, karşısında, bunca yıldır masum numarası yaparken aslında içinde psikopat bir manyağın olduğunu fark edemediği için küfürler yağdırıyordu kendine. Genç kız alay edercesine çıkan sesiyle "Ben de böyle olsun istemezdim Levent. Çok üzgünüm." Dedi gülümseyerek. Levent artık etrafını göremez olmuştu. Gözleri kararıyor. Başından aşağıya doğru bir sıcaklık hissediyordu. En sonunda dayanamadı ve bayıldı. Kazılan mezara düştü. Bir kadın, bir bavuldaki ceset, bir de baygın hâlde mezara girmiş bir adam, yağmurda sırılsıklam ıslanıyordu. Dakikalar sonra Leyla, adama seslenmesine rağmen cevap vermiyordu. Leyla, Levent'in bayılacağını düşünmediği için ne yapması gerektiğine karar vermeye çalışıyordu. Hareketsiz çukurda yatan arkadaşına seslendi: "Levent! Yaşıyor musun? Numara yapmayı keser misin!" Dedi ama Levent'ten yine ses çıkmamıştı. Biraz sonra kız da, çukura girip Levent'i kontrol etti. O sırada ne olduğunu dahi anlamadan Levent çoktan Leyla'nın elindeki silahı almış, kadına doğrulmuştu. Şimdi işin rengi değişmişti işte. "Sakın yaklaşma, sıkarım!" Dedi Levent, arkadaşının az önceki sözlerini hatırlatmak istercesine. Leyla ellerini korkuyla havaya kaldırarak konuştu: "Sakın ol Levent, bak o elindeki oyuncak değil! " fark ettirmeden ona yaklaşmaya çalışıyordu ama adam bunu hemen fark ederek silahı tekrar doğrulttu. "Ya öyle mi, sen silahı bana doğrultunca, ben de aynen böyle oyuncak zannetmemiştim, yürü şimdi karakola gidip her şeyi itiraf edeceksin. Her şeyi anlatacaksın Leyla!" "Yapamam Levent, tamam belki onu ben öldürmüş olabilirim ama sonuçta beni kimse görmedi ve sen de bana yardım ettin. Bu gerçekten artık kaçamayız. Bu işe sen de ortak oldun! Polise gidersek benimle birlikte sende ceza alacaksın!" Dedi. "Kes artık, daha fazla bu saçmalıkları dinlemek istemiyorum! Ben buraya ne için gelmiştim ne ile karşılaştım Allahım! Beni mi sınıyorsun, bana bunu mu reva gördün yani?" Diyerek gökyüzüne bakıyordu. Leyla iğneler gibi konuştu: "Bence bunlar sana müstehak! Hatta az bile, az!" Levent, kızın sözlerini umursamadı. Azarlar gibi "Hadi düş önüme polise gidiyoruz. Her şeyi anlatacaksın. Yürü çabuk!" Diyerek silahı sağa sola sallıyordu. Kadın söyleneni yaparak arkasını döndü yürüdü, aklına bir fikir gelmişti. Birkaç adım daha atıp durdu ve sinsice sırıtarak şöyle dedi: "Pekâlâ, gidelim anlatalım her şeyi, senin bana yardım ettiğini.. cesedi bavula sığdıramadığımız için adamı beraber öldürdüğümüzü ve onun uzuvlarını senin kestiğini..." "Çok akıllı zannediyorsun kendini!" Dedi Levent. Leyla aynı tavırla devam etti:" Polislere eğer sana yardım etmeseydim beni öldüreceğini söylerim!" Dedi, Leyla'nın ses tonundan ne kadar eğlendiği belli oluyordu. Levent bunu düşünmediği için kendini savunmak zorunda kalmış gibi hissederek "Yalancı! Sahtekâr, ben kimseyi öldürmedim de parçalamadım da, sen yaptın her şeyi!" Dedi. Leyla sinsice gülümsemeye devam ederek önünü döndü konuşmaya başladı: "Bi sana bak, bir de bana bak. Sence hangimiz bir insanı parçalara ayırabilecek güç var? Ayrıca buna itiraz etmen bir şey değiştirmeyecek çünkü artık bavulda senin de parmak izlerin var. Bu bana yardım ettiğin anlamına geliyor." Dedi. Levent sinirlenmişti: "Seni öldürürüm. Anladın mı beni?" Kadın gülümseyerek yanıtladı: "Sence ölümden korkuyor muyum, ama sen belli ki ölmekten çok korkuyorsun! Biliyor musun yerimde bir başkası olsa çoktan yakalanmıştı." Gözlerini kısan adam, karşısındaki kadına acır gibi söylendi: "Seni hiç tanıyamamışım. Yazıklar olsun sana!" Hava kararmak üzereydi. Yağmur yağmaya devam ediyordu. Hava soğuk ve sisliydi. Üşüseler de bunun farkında bile değildiler. Bir süre sessizlik oluştu. Leyla kafasını kaldırıp genç adama baktı, sonra tekrar başını eğip sustu. O an Leyla'nın bakışları değişti ve Levent'e bakmadan konuştu: "Buraya daha önce yine geldim desem bana inanır mısın?" Dedi. Saçları önünde olan kadına bakmaya korkarak konuştu: "Ne girdi lan senin içine, yine ne saçmalıyorsun?" Levent'in birkaç saat içinde aldığı haberle her bir anda şey değişmişti ve artık eski hayatı yoktu. Etrafındaki ormanlık olan yere bakındı ve tekrar konuştu:"Kaç kişi öldürdün lan sen! Kesin bu adama da çarpmadın değil mi?" Dedi. Leyla Levent'in söylediklerini alay edercesine dinledikten sonra gözlerini adama dikerek konuşmaya başladı: "Ben anlamazsın zannetmiştim ama, demek ki o kadar da salak değilmişsin! Soruna cevap arıyorsan ormanın diğer taraflarını da gezmen yeterli olacaktır... Daha çürümemişlerdir eminim." Dedi gülümseyerek. Leyla'nın buraya ilk kez gelmediğini anlayan Levent, o an şok oldu. "Diğeri kimdi, onu niye öldürdün? " diye sordu korkuyla. Leyla yine aynı umursamaz tavrıyla cevap verdi: "Yaşlı bir amcaydı sadece. Bir de küçük bir çocuk. Sanırım parka torununu getirmişti. Dışarıdan çok mutlu görünüyorlardı." Dedi ve kahkaha atmaya başladı. "Allah senin belanı versin. Seni tanıdığım güne lanet o-" diyecekken Leyla lafını böldü: "Silah benim elimde olsaydı seni çoktan öldürmüştüm ama, seni düşünceli görüyorum, niye öldürmüyorsun beni Levent? Bak, hazır mezar da kazılı, cesedi ve beni gömer, tüm şahitlerden kurtulmuş olursun. Niye yapmıyorsun, korkuyor musun yoksa? Dedi kışkırtır gibi. Konuşurken ses tonu değişmişti. Soğuktan mı yoksa dost sandığı bu kızın daha önce görmediği bir yönü müydü bilemiyordu. Zaten şu an bu umrunda değildi. Sadece bunların bir rüya olmasını diledi. Kadın ellerini etrafındaki ağaçlara doğru açarak Levent'e baktı: "Şöyle bir etrafına bak! Ormandayız bizden başka kişi var mı? Yok..." dedi ve sesi ormanda yankılandı. Levent ne yapacağını bilemez hâle gelmişti. Olaylar buraya kadar nasıl geldi onu bile anlayamamıştı. Tek düşündüğü, Leyla'dan kurtulmak onun için bunun en doğru yol olmasıydı. Daha önce hiç birini öldürmemişti. Filmlerde soğukkanlılıkla tetiğe basan insanlara hep şaşırmıştı. Şimdi sıra kendindeydi. Derin nefes alarak kendine cesaret vermeye çalıyordu. Gözlerini kapatıp yaptığını görmek istemedi ama ne gözünü kapatabiliyor ne de karşısındakini vurabiliyordu. Kendi kendine mırıldanarak "Yapabilirsin.. Yapabilirsin.. Gözünü kapat ve tetiğe bas! Sonrasını düşünme." Dedi. Elleri titriyordu. Birini öldürmek zorunda kalması onu korkutuyordu, o asla birini öldüremezdi. Bu durumun kendisi de farkındaydı. Silahı indirdi. "Yapmacağım. Hayır, ben birini öldüremem. Ben senin gibi katil olamam! " dedi. Öfkelenen kadın azarlayarak konuştu: "Beceriksiz! Senin, salak biri olmadığına hep inanmak istedim ama, sen gerçekten hem salak hem de korkak çıktın!" Dedi. "Bu salaklıkla çok yaşamazsın zaten! Ben olmasam bile başka biri seni gebertir mutlaka!" Bu sözlerle onu, kışkırtmayı başaran Leyla, Levent'in silahı Leyla'ya hızla doğrultup aniden sıkmasıyla şok olmuştu. Silahta kurşun yoktu. Gözlerini kapatıp başını öteki tarafa çevirmişti. O sırada Leyla kahkalarla Levent'e gülüyordu. Gözünü açıp başını çevirdiğinde konuştu: "Lan sen nasıl bir psikopatsın!" Dedi Levent. "Aaa, Levent silahın içi dolu olduğunu kim söyledi sana..." dedi oyun oynar gibi sesini yumuşamıştı. "Ben o kadar mezarı, içi boş olan bir silah için mi kazdım! Sen o yüzden böyle yürek yemiş gibi cesaretliydin demek, silah boş olduğunu biliyordun zaten!" "Ve bavulun içinde ceset olmadığını da.." dedi ekleyerek. Gülmekten ayakta duramıyordu. Levent inanmayıp bavulu açınca, içinde ağzına kadar dolu taşları görünce sinirle bavulu bıraktı, Leyla konuştu: "Sana yalan mı söyleyeceğim?" Dedi, ama hâlâ gülüyordu. Levent sinirle sordu: "Yerdeki kanlar ne peki?" "Salak boya tabii ki. Marketten aldım. Sen de amma korktun rengin, betin benzin attı." Diyerek ellerini Levent'in yüzüne götürdü. Levent derin bir nefes alarak gökyüzüne baktı. Bakışları tekrar Leyla'yı bulduğunda sinirle çıkıştı:"Lan ben burada neredeyse korkudan ölüyordum, sen bana şaka mı yaptın şimdi! İki saat kürekle mezar kazdım ben! O kadar alın teri döktüm, hepsi yalan mıydı!" İkinci bir şoku geçiren Levent delirmiş gibiydi. "Evet her şey yalandı... Manyak mısın! Böyle bir şeyin kim gerçek olmasını isterdi ki?" Söylediklerine Levent'in de katıldığını biliyordu. "Hazır kazmışken çukuru seni gömelim o zaman..." Sinirle Leyla'ya bakıyordu. Levent eline biraz toprak almış Leyla'nın üstüne doğru attı. Leyla yere çökmüş çamur olan toprak, kıyafetine bulaşmasına aldırmadan gülüyordu. "Nasıl korktun ama... Hayatının dersini verdim sana! Bundan sonra benimle dalga geçmemen gerektiğini anlamış oldun! Çok yoruldum ya... Bugünü hiç unutmayacağım." Levent tehdit eder gibi başını salladı. Bakışlarıyla 'Ben de asla unutmayacağım.' diyordu. Leyla gülmeye devam etmesi daha çok sinirlendirdi. "İşsizler gibi oturup bunu mu planladın? Manyak!" Bütün bunların şaka olması azda olsa rahatlatmıştı. "Masraflar biraz fazla tuttu ama olsun, suratındaki ifadeyi görmeye değerdi. Keşke daha önce planlasaydım. " dedi ve kalktı yerden. "Ben gidiyorum ne halin varsa gör! Şakaymış. Böyle şaka mı olur lan? Bu bildiğin eşek şakası!" Levent silahı çukura fırlattı. "Tamam be abartma! Böylelikle benim ve erkek arkadaşların olacak o erkek sürüsünün de intikamını almış oldum. " "Onca kişinin yediği haltların cezasını neden bana çektirdin!" "Ben seni uygun gördüm bu işe!" Dedi Leyla meydan okurcasına. "Öyle mi, o zaman sana ormanın da saadet dolu dakikalar diliyorum. " dedi. Levent, Leyla'yı beklemeden gitti. Yetişmeye çalışıyordu. Fakat öyle sinirlenmişti ki Leyla arkasından bağırmak zorunda kaldı. "Dur ya... Şaka yaptım. Beni de bekle. Heyyy nereye gidiyorsun?" Zar zor yetişen Leyla, Levent tam arabasına binerken önünü kesti. "Beni burada mı bırakacaksın? " dedi ve masum masum bakmaya başladı. Levent hiç acımadı. "Ormanda kal biraz aklın başına gelsin. Ya da orman fantazini başka zaman keyfini sürersin. Nasıl geldiysen öyle dön! Benimle gelmiyorsun! " "İyi de param kalmadı, taksiye binemem. " dedi Levent'e bakarak. "Ormandan çıkınca ana yol var orada bulursun kendine otobüs! Hiç paran kalmadıysa yürüyerek git evine!" Deyip arabasına bindi. Son gaz arabayı çalıştırıp gözden kayboldu. "İşte şimdi sana yol göründü Leyla. Yürü bakalım. " dedi. 30 dakikadır yürüyordu. Burası göründüğünden de ıssızdı. Sürekli arkasına dönüp bakıyordu. Nihayet ana yola varabilmişti. Ormandaki hayvan seslerinden kurtuldum derken, gereksizin biri onu rahatsız etmesinden korkuyordu. Bugünü sorunsuz atlatması için dua etti. Daha fazla yürüyerek gidemeyeceğini biliyordu. Arkadaşlarından birini arayıp gelmesini bekleyebilirdi. Hemen telefonu cebinden çıkarıp rehberinden Esin'i aradı. Uzun süre çaldı ama açılmadı. Bu sefer Ceren'i aradı. Onunda telefonu meşguldeydi. Şansını Yıldız'ı arayarak denedi. Karşı taraftan alo sesi duyunca sevindi. Hemen arkadaşına onu almaya gelip gelemeyeceğini sordu. Yıldız dünkü olaydan sonra ona kırgın olsa da hayır demedi. Leyla olduğu yerin konumunu attı. O gelene kadar giydiği yağmurlukla kıyafetini kapatmış. Başını yüzü görünmecek şekilde örtmüştü. Beklemeye başladı. Saatlerdir yağmur dinmeksizin yağıyordu. Sonunda Yıldız arayınca yağmurluğunun şapkasını indirmiş arabaya doğru giderek içindekinin Yıldız olup olmadığına bakıyordu. Emin olunca kapıyı açıp arabaya bindi. Derinden bir oh çekti. "Leyla, ne bu halin Levent nerede?" Dedi merakla. "Boş ver Levent'i emin ol o benden iyi durumda. Neyseki başıma bir bela gelmeden kurtuldum. Ne gündü ama!" Dedi. "Levent neden bırakmadı seni? Onunla buluşacaktın hani?" "Haklısın ama beni dinleyince sende haklı olup olmadığımı anlarsın. Önce biraz soluklanayım." Yol boyu Yıldız soru sormuştu. Leyla olan biteni anlatmaya başlayınca, az kalsın kaza yapıyorlardı. Leyla korkuyla Yıldız'a çıkıştı: "Kızım önüne bak. Dikkatli kullan arabayı. Öldüreceksin ikimizi de!" "Yok artık Leyla gerçekten bunu ona yaptın mı?" "Evet zaten ben bunu çok önceden beri planlıyordum. Öncekle ormandaki evi kiralamak zorunda kaldım birkaç saatliğine... Sonra güzelim bavuluma taş doldurdum ve üstüne pis kokması için, biraz da çöp attım. Sonra arabamı kokutmamak için bir taksiye binmek zorunda kaldım. O ağır bavulla otobüsle de gidemezdim. En son yere kırmızı gıda boyası alıp döktüm. Boş silah bulmam gerekliydi sadece, onu da benim dedemin bozuk silahıyla hallettim. " "Aklını kaçırdın herhalde! " dedi Yıldız. "Biliyor musun, ormanlığa kadar taş dolu bavulu ona taşıttım. Kocaman, derin mi deri bir mezar kazdırdım. O yorulurken içimin yağları eridi resmen. " "Ne! Sen ciddi misin Leyla?" "Tabii ayol bunun şakası mı olur? Sonra Levent bayıldı, meğer bayılmamış hain! Ben de insanlık edip onu kontrol edeyim derken o sırada elimdeki silahı aldı ve bana doğrulttu. " "Ya boş olmasaydı silah ne yapacaktın ha?" Diye sordu Yıldız. "Silah bozuk dedim ya, Yıldız!" "Böyle çılgın fikirler nerden geliyor aklına acaba Leyla, nasıl böyle şeyler yapabiliyorsun gerçekten bazen sana hayret ediyorum." "Ee, insanın Levent gibi ifrit bir arkadaşı olunca insan böyle şeylerin planını yapıyor işte..." "Sana sinirlendi ve sonra senç ormanda tek başına bıraktı öyle mi?" "Ay, evet sorma sen olmasaydın eve kadar yürüyerek gidecektim. İyi ki geldin." "Dün attığın mesajlar planın parçası mıydı yoksa içinden mi gelmişti?" "Yok canım ne içimden gelmesi hepsi planın bir parçasıydı." Leyla ve Yıldız konuşa konuşa eve gelmişlerdi. Arkadaşını eve bırakan Yıldız, daha sonra kendi evine doğru yol almaya başladı. |
0% |