Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Şaka Sever Misin?

@madrabazbiryazar

Leyla: İntikamımız alındı kızlar artık içiniz rahat olsun.

Duygu: Anlamadım, kimden intikam alındı ne diyorsun Leyla?

Leyla: Şöyle oldu... Ya da bunu sen söylemek ister misin Levent?

Levent: Dün çok eğlendin bakıyorum!

Leyla: Ah, eğlenmem mi, o kadar eğlendim ki tahmin dahi edemezsin. 😈

Rüzgar: Lan benim aklıma bir şey geliyor ama...

Esin: Saçmalama Rüzgar!

Rüzgar: Hiç şüphem yok.

Esin: Susar mısın lütfen!

Erdem: Ne düşünüyorsunuz lan siz? Anlatın biz de bilelim.

Esin: Hiçbir şey!

Rüzgar: Hiçbir şey!

Bilge: Belli oluyor zaten bir şey düşünmediğiniz ahaha. Aynı şeyi yazdınız bilmem bunu fark ettiniz mi?

Erdem: Niye biz mal mıyız ki fark edemeyelim?

Ceren: Abimsin diye sana cevap veremiyorum Allah kahretsin.

Erdem: Sus kız, abine cevap verme!

Ceren: İyi misin abicim zaten, görüyorsun ki sana cevap vermedim.

Erdem: Az önce ne demek istediğini çok iyi anladım Ceren Hanım!

Levent: Bu gruptaki kızlar size de çok şeytanmış gibi geliyor mu beyler? Özellikle Leyla.

Sinan: Valla ben bir tane şeytan tanıyorum, o da her gün mahkemede zaten milletin iflahını kurutuyor!

Esin: Sanırsın kendi hayırlar babası!

Rüzgar: Sen niye üstüne alındın ha?

Esin: Bana diyor çünkü bu aşağılamaya sessiz mi kalayım!

Levent: Sen Leyla'dan sonra en şirret olanısın Esin :)

Esin: Eyvallah koçum, her zaman ve her yerde yaşasın şirretlik!

Yıldız: Aşk olsun Levent. Bizim şeytana benzer bir hâlimiz mi var?

Sinan: İnsan şu kıza şeytan demeye utanır. Melek, melek!

Yıldız: O ünlem ne oluyor Sinan? İroni mi yapıyorsun?

Sinan: Yok güzelim sen paha biçilmez bir mücevhersin.

Levent: Ne bok yedin kanka bize de söyle lütfen, azıcık gülelim.

Sinan: Yok bir şey sen de hemen şüpheleniyorsun.

Rüzgar: Çok klasik bir yalan bu: Yok bir şey! Aslında var bir şey ama saklıyorsun.

Mert: Sokrates misin be mübarek! Yok bir şey, yok bir şey demektir. Adamı darlamayın.

Levent: Ooo, aman efendim. Aman da aman kimler yazmış kimler... Lan kırmızı halı getirin.

Erdem: Şaklabanlık yapma, azıcık kalıbının adamı ol lan!

Rüzgar: Delikanlık raconu ders:1

"Cıvıklık, sululuk yapma!"

Levent: SJSJSOWHWO

Alya: Bakıyorum keyfin yerine geldi Levent, az önce pek suskundun.

Levent: Bak yine hatırlayınca sinirlendim, mutlu musun Alya!

Erdem: Bana bak lan o Alya'nın yanında bir daha ünlem görürsem seni yamulturum!

Levent: Lan bu nasıl iğrenç sevgi! Madem seviyordun kıza zamanında değer verseydin!

Leyla: Bu arada Leventciğim her şeyi kayıt altına aldım artık bakıp bakıp güleceğim.

Rüzgar: Oha lan, ben size söylememiş miydim?

Esin: Leyla öyle bir şey yapmaz!

Erdem: Lan bu kız ne yapmaz bize de söyleyin!

Alya: Ben Leyla'ya güveniyorum, kesinlikle dersini vermiştir sana.

Yıldız: Duyduğumda ağzım açık kalmıştı.

Esin: Aslanım benim! Yürü be kim tutar seni WKSIWKSLA

Levent: Ortada gülünecek bir şey vardı da ben mi gülmedim lan? Neresi komikti, aksine korkunçtu resmen!

Sinan: Ne olduysa doğru düzgün anlatın. Bir şey anlamıyorum!

Yıldız: Ben biliyorum ama bir de Levent anlatsın.

Esin: Sen nerden biliyorsun?

Yıldız: Leyla'yı ben gittim aldım ormandan.

Esin: Ne ormanı? Leyla o seni ormana mı götürdü?

Levent: Lan hemen muhalefet hemen bir kötü düşünce! Asıl o beni götürdü ben niye onu görüyorum ya!

Esin: Siz niye ormana gittiniz?

Leyla: Hiiiç doğada biraz hava aldık. Değil mi Leventciğim! 😈

Levent: Hiç beklemediğin bir anda sana öyle bir korkunç şaka yapacağım ki Leyla, aklın hayalin duracak!

Leyla: Olur ama şöyle iddialı bir şeyler olsun. Öyle 'bö' deyip karşıma çıkma da sonra WKSJAKA

Levent: Orası bende sen merak etme.

Duygu: Leyla hadi anlat ne ormanı, dün Levent'e atacağın konum bir orman mıydı?

Leyla: Durun size o günün videosunu göndereyim.

Leyla bir video gönderdi

Levent: Leyla gözüme görünme sakın!! Ülke dışına falan git.

Sinan: Paranormal video mu çekiyorsunuz lan ne bu?

Yıldız: Oscarlık oyun sergilemişsin bravo ahahah.

Levent: Göstereceğim ben ona Oscarlık oyunu!

Esin: Leyla umarım mahkemelik olmazsın.

Levent: Ben niye bunu düşünmedim, hazır avukatımız ve savcımız da buradayken seni bir yargılayalım. Elimizde kanıt bile var.

Leyla: Sen bana kendi isteğinle geldin. Seni zorlamadım. Yalan mı arkadaşlar, o geldi bana ben ısrar etmedim değil mi?

Yıldız: Evet kendin gittin.

Sinan: Tüm olay bu mu?

Leyla: Evet! Ona yalandan birini öldürdüğümü söyledim. Hepsi bu!

Levent: Bir tane bavul içine taş doldurmuş, yerinden kalkmıyor o kadar ağır! Gelmiş bana 'onu parçaladım' dedi. İçi boş silahı doğrulttu, üzerine bir de beni tehdit etti, sonra bana o bavulu ormanlığa kadar taşıttı! Ulan mezar bile kazdırdı! Videoda görünüyor zaten. Allah'ın cezası seni..

Leyla: Şimdi benim şaka yaptığım gayet belli hemen sana söyleyemezdim sonuçta, adı üstünde bu bir şaka. Gerçekten ortada ceset yoktu. Silahta boştu. Ayrıca silahın ruhsatı da var.

Sinan: Mezar niye kazıldı?

Leyla: Bavuldaki yalancı ölü için kazıldı.

Sinan: Bunu kayıt altına aldın öyle mi? Levent haberin var mıydı?

Levent: Haberim yoktu. O an hiçbir şeyin farkında değildim. Dava açmak istiyorum.

Leyla: Ne? Levent, saçmalama!

Sinan: Kişinin, rızası dışında fotoğrafının yahut videosunun çekilmesi, TCK 134'te düzenlenmiş olan 'özel hayatın gizliliğini ihlal' suçunu işleyerek büyük bir hata yaptın.

Leyla: Ben şimdi hapse mi gireceğim?

Sinan: ahaha.

Levent: Şöyle bir ay nezarete atsalar seni fena olmaz.

Sinan: Ne nezareti, 3 ilâ 5 yıl hapis bile yer.

Leyla: Yuhh!

Sinan: Levent, gerçekten dava açacak mısın?

Levent: Tabii ki!

Esin: Tamam Levent, Leyla'nın yaptığı doğru değil ama gerçekten hapis cezası var işin sonunda. Gel vazgeç bu işten.

Levent: Hayır kararım kesin.

Leyla: Öyle olsun Levent :(

Levent: Sinirim hâlâ geçmedi Leyla! O yüzden konuşmasan iyi olur.

Leyla: Pekii.

Yıldız: Levent sen de ona bir şaka yap olsun bitsin işte. Hem ödeşmiş olursunuz. Kimse de hapise girmez. Ayrıca sizin birbirinize ait kaç tane fotoğrafınız var gerçekten buna mı rahatsız oldun?

Esin: Davayı açsan bile kim bilir ne kadar bekleyeceğiz? Kaç tane böyle dava dosyası var senin haberin var mı? Uzun sürer bu iş, gel vazgeç!

Levent: Önce benden özür dilesin.

Leyla: Özür dilerim. Ne istersen yaparım ama lütfen dava açma!

Levent: Ne istersem yapacak mısın?

Leyla: Aşırıya kaçmazsan tabii ki yaparım. Elimden gelen bir şey olsun yeter ki.

Levent: Tamam affettim.

Leyla: Hâlâ dost muyuz?

Levent: Evet dostuz.

Leyla: Sevindim o zaman.

Levent: Ben de 😈

Leyla: Umarım pişman olmam.

Levent: İtalya'ya benimle beraber gelecektin ya hani? İşte onu iptal ettirdim. Başka biriyle gitmeyi planlıyorum. Kızmamışsındır umarım.😈

Leyla: Yok canım sağlık olsun.

Levent: Sabah beraber spor salonuna gideceğiz.

Leyla: Saat kaçta?

Levent: 5'te.

Leyla: Çok erken değil mi?

Levent: Ben 09.00' da geleceğim zaten. Sen oraya 5'te geleceksin. Senin için bir sakıncası yoktur değil mi?

Esin: Başlıyoruz yine Levent'in sınır tanımaz. Sabır taşırır imtihanlarına!

Leyla: Tamam kabul.

Levent: Saat öğlen iki gibi biter.

Leyla: Spor yapmak hiç güzel değil ama...

Duygu: Siz, Alya ile seansınız yapmıştınız. Nasıl geçmişti peki?

Rüzgar: Boşuna vakit geçirdik işte..

Alya: Seni tedavi edecek ilaç, henüz tıpa yok Rüzgar!

Yıldız: Kortizol bunları muma çevirirdi ama işte Hipokrat!😈

Sinan: Kortizol mu? Biliyorum o ilacı. Ne yazık ki :(

Yıldız: Geçmiş olsun canım ne içindi?

Sinan: Dedem için, kanser oldu kendisi.

Yıldız: Allah şifasını versin.

Levent: Allah şifasını versin denmez! Allah bir avuç toprak versin denir.

Yıldız: Levent!

Levent: Ne var ya? Huysuz mu huysuz biri ölsün! Kime ne yararı var?

Erdem: Lan gerizekalı, Sinan da burada! Dedesi ya hani?

Duygu: Dilinin ayarı yok gerçekten

Sinan: Sakin olun gençler.

Yıldız: Sen niye bu kadar sakinsin Sinan, dedene ne dedi duymadın mı?

Sinan: Dedem Levent'i pek sevmez. Levent ile dedem arasındaki şeye ben niye karışayım?

Selin: Yine kim bilir ne yapmıştır?

Sinan: Az çok tahmin ediyorum ama şüphelerim var bu konuda. Umarım düşündüğüm şey değildir!

Levent: Knk, yok mu şu ucunda zümrüt olan bastonu... Onunla az kalsın kafamı kırıyordu. Bu sefer aşırı sinirlendirdim dedeni ahahah.

Sinan: Niye sinirlendirdin lan adamı!

Levent: Sürekli "Sinan nerede, Sinan nerede?" diyordu. Bende dayanamadım "cehennemde!" diye bağırınca kıyameti kopardı.

Funda: Bir şey yok yani dedesi Sinan'ı merak etmiş o da söylemiş yerini işte! Ahaha.

Levent: Sen bir dedeyi görsen keşke, biraz da seni azarlasa!

Funda: Hak etmişsin.

Levent: Deden beni hşç sevmiyor kanka bunu da anlamış oldum. :(

Erdem: Yaşlı başlı adamın dediklerine mi takıldın lan!

Levent: Seni seviyor tabii, öyle konuşmak kolay. Sen gel bir de karşısında dur yiyorsa!

Kaan: Ah yazık demek çok hasta, müsait bir gün ziyaretine gidip "geçmiş olsun" dileyeceğim. Sende geleceksin özür dileyeceksin dededen!

Levent: Tamam Allah Allah! Olum ben yaşlılarla dalga geçecek kadar şerefsiz miyim?

Esin: Bize sorduğuna göre şüphelerin var demek ki.

Bilge: Gülmekten karnım ağırdı ahaha.

Esin: Ben yaşlılara üzülüyorum. Allah şifasını versin.

Rüzgar: Dedenin daha önce de "gut hastalığı" vardı. Nasıl dayanıyor?

Kaan: İman gücü sayesinde mal.

Ceren: İman kelimesinin yanına yakıştı mı şimdi o lafın Kaan?

Kaan: Özür dileriz sayın Diyanet İşleri Başkanı bir daha olmaz!

Bilge: Ah canım ya, demek çok hasta deden yüreğim dağlandı şimdi!

Erdem: Senin mi yüreğin dağlandı?

Bilge: Evet olamaz mı dedesi hasta çünkü.

Rüzgar: Bizim şeytan bile merhamet geldi.

Yıldız: Deden hangi hastanede Sinan?

Sinan: Hastaneye gitmiyor ki doktoru eve çağırıyor, biraz inatçı olduğu için sadece ağrısı olduğunda geliyor, normalde onu da çağırmaz.

Levent: Ev derken şu dedenin yaşadığı viraneyi mi diyorsun knk.

Sinan: Ulan hakikaten kaşınıyorsun! Ne viranesi manyak? Adam yalıda yaşıyor!

Levent: Yine de güzelim yerler varken orada yaşaması biraz ürkütücü knk. Hem ev yüzyıllık abicim. Kuytu köşe de zaten! Evi bulacağım diye bir gün az kalsın kayboluyordum.

Yıldız: Nerede ki evi?

Rüzgar: İzmir'de

Yıldız: Sinan'ın dedesi buralı değil mi ? Evi niye burada değil?

Rüzgar: Dede İstanbullu ama, asıl evi Katar'da. Eskiden dedenin babasının babası paşaymış. Biz de ona 'Paşa' deriz. Ev niye Katar'da derseniz? Eskiden dedesi orada oturuyormuş galiba öyle duymuştum.

Yıldız: Paşa mı sjsj

Esin: Paşama bak sen.

Selin: Deden kanser olmasın da ne yapsın? Allah, ona senin gibi torun vermiş daha ne olsun!

Sinan: Yani ben mi kanser ettim adamı!

Selin: Rahat durmuyorsun, üzmüşsündür de sen dedeni!

Erdem: Knk, deden koskoca evde yalnız başına yaşıyor. Bu zamana kadar hiç gitmedin mi yanına?

Sinan: Dedemi en son bayramda gördüm.

Selin: Ne ilgili bir torun maşallah!

Sinan: Gideceğim ziyaretine ama zaman bulamıyorum.

Yıldız: Suçlulara vaktin var da dedene mi yok!

Sinan: Yıllık izinimde giderim.

Alya: Yıldız, sen de git istersen. Hem doktorsun belki bir yardımın dokunur.

Yıldız: Dede zaten tedavisini yaptırıyormuş bana niye gerek duysun ki?

Sarp: Kanserin kaçıncı evresi biliyor musun?

Sinan: Üçüncü evrede ve ağrısı çok.

Yıldız: Ne kanseri?

Sinan: Mide kanseri.

Yıldız: İyi bir doktora görünse keşke böyle olmaz.

Sinan: Var zaten doktoru.

Leyla: Demek deden paşaymış ha!

Rüzgar: Leyla şimdi gözün değecek, nazardan götüreceksin dağ gibi adamı!

Levent: Bir şey olmaz amma da abarttınız! Hem o, iyleşince yine bana Kore Savaşı'ndaki anılarını anlatacak. Özlemişim dinlemeyi ahaha.

Sinan: Dinlemiyorsun ki köpek! Adamın tansiyonunu çıkarıyorsun boş yere!

Levent: Dede buram buram tarih kokuyor abicim! Başına türlü olaylar gelmiş, ölmüyor da hiçbirinde ahaha.

Rüzgar: Ama en beteri benim dedem. Bu su götürmez bir gerçek!

Levent: Senin deden de ayrı bir manyak!

Leyla: Milletin ana babası arkadaş olur; bunların dedesi arkadaş çıktı iyi mi?

Sarp: Ahahaha

Erdem: Valla arkasından konuşmak gibi olmasın ama Levent haklı. Kollarımız kopana kadar şınav çektirirdi bize.

Esin: Ne biçim laflar bunlar, bi rahmetliğe sövmediğiniz kaldı!

Kaan: Ben, onun yüzünden fizik tedaviye başlamıştım sen ne diyorsun! Kollarımda mecal bırakmamıştı. Allah kurtardı bizi ondan. Tam 2 yıl çektik bu çileyi düşünebiliyor musunuz?

Sinan: Dede dede değil, tuğgeneral sanki öyle böyle değildi yaşadığımız şeyler.

Rüzgar: Psikoloji pek yerinde değildi özellikle son dönemlerinde...

Kaan: Öldüğü gün inanamamıştım Rüzgar. Deden bir an mezardan çıkıp yine bize şınav çektirecek zannetmiştim.

Erdem: Sen attın ya lan adamın mezarına toprağı onu da mı hatırlamıyorsun?

Kaan: Hatırlıyorum da gerçekten öldüğünü üçüncü gün anladım.

Erdem: Lan hiç unutmuyorum. O gün herkes ağlıyorken, bu gidip köşe de sigara içiyordu Ahahah.

Sinan: Acısından yakmış bir tane.

Kaan: Ne azaplı günlerdi şükür bitti Allah'ım.

Rüzgar: Dedem yaşasaydı o içtiğin sigaranın hesabını fena sorardı Kaan!

Esin: Millet askerlikte çeker. Bunlar dedelerinden çekmişler!

Leyla: Allah belanızı, dede tarafından veriyormuş işte! Ey Yüce Mevlam beddualarımın boşuna gitmediğini gösterdiğin için sana minnettarım. Demek iki yıl çektirdi size, bunu öğrenmem iyi oldu. En azından biraz içim soğudu.

Selin: Krize girdim akşam akşam.

Alya: Dede bildiğin, sizin travmanız olmuş desenize!

Kaan: Beni bir kere sigara içerken yakalamıştı, o günü de hiç unutmuyorum. O an elimde sigara, dedeyle göz göze geldik birkaç saniye baktı ama hiçbir şey demeden gitti, sonra sabahın altısında bana o Mart soğuğunda şınav çektirmişti. Bir yandan da kar yağıyordu. Ellerim uyuşmuş, hatta donmuştu. O zaman anlamıştım dedenin normal olmadığını.

Rüzgar: Dedim ya, psikolojisi bozulmuştu, savaştayken çok şeyler yaşamış kolay değil.

Kaan: Askerlikte kimin psikolojisi bozulmuyor ki aq!

Erdem: Ben Hakkari'de askerlikteydim orda bile böyle çekmemiştim.

Kaan: Lan ben Hatay'da yaptım.

Rüzvar: Ben Adana da. Ulan cehennem gibiydi her yer yanıyordu sanki! Dedemin bize onca yaşattığı şeyi orda bile yaşamadım. Yine de güzel geçmişti.

Sarp: Ne güzeli lan!

Mert: Ben Malatya'da askerliği yaptım gayette güzeldi. Çok sevmiştim.

Levent: Ben Şırnak'da ne aksiyonlar yaşadım!

Sinan: Çok çektik anlayacağınız!

Yıldız: Nasıl yani aranızda hiç bedelli yok mu?

Kaan: Herhalde dede de bizi öldürüdü! Biraz nefes almak istedik.

Rüzgar: Yıldız, biz iki saattir ne anlatıyoruz? Adam bizi emrindeki askerleri zannediyordu. Yağmur, çamur, dolu, kar, fırtına, soğuk demeden her gün şınav çekiyorduk!

Mert: Kendi adınıza konuşun rahmetli beni çok severdi.

Rüzgar: Torunu bendim ama seni seviyordu ben böyle işin...

Esin: Dede bile anlamış ne mal olduğunuzu! Ahaha.

Kaan: Kanka valla az çektirmedi bize kabul et.

Duygu: Aman sizde ne olmuş şınav çektiyseniz, gücünüz kuvvetiniz yerinde maşallah.

Sinan: Ölmedik şükür!

Alya: Ucuz kurtulmuşsunuz.

Kaan: Ben nasıl sevinçliydim bir görseydiniz! Adam askerlik için çok sevdiğimi görünce gözleri dolmuştu sjsjs

Leyla: Ne askerliği sen dededen kurtuldun diye sevinçliymişsin!

Erdem: Neyse şimdi kötü anıları bir yana bırakın.

Levent: Ben askerliğimi üç ay uzamıştım sırf dededen ayrı kalayım diye!

Esin: Yani ceza almıştın

Levent: Ee orası öyle tabii ahaha.

Erdem: Ne 3 ayı lan! Sen en az 6 ay ortalarda kayboldun. Kesin bir yere gitmiştin!

Bilge: Muma çevirmiş sizi desenize?

Sinan: İte çevirdi daha çok!

Rüzhae: Baktık ki olmuyor kaçmak için hepimiz bir bahane bulduk, Sinan başka ülkeye okumaya gitti. Kaan desen fizik tedavi alıyordu diye gitmiyordu. Erdem, kolundan vurulmuştu askerde zaten ondan ümidini çoktan kesmişti. Benim ayağım kırılmıştı ama yine de gitmek zorunda kalmıştım. Mert de kendini ilime irfana vermişti, onu da rahatsız etmedi. Olan Levent ve bana oldu yani!

Leyla: Dede hepinizi sakatlamış desenize.

Selin: Ayağın kırıksa seni eğitime nasıl çağırıyordu? 💀

Rüzgar: Onun eğitimine gitmemen için ya felç olman gerek ya da ölü.

Leyla: Ama diğerleri kurtulabilmiş ne hikmetse!

Funda: Bir saniye Sinan bu yüzden mi başka ülkede okumaya gitti?

Rüzgar: Ne sandın?

Funda: Bu yüzden mi, başka bir şey olmadığına emin misin?

Levent: Ben de bir bahane bulsaydım gidecektim ama olmadı işte.. ölene kadar çektik biz dedeyi!

Selin: Sadece o yüzden değil bence Sinan, Funda'yı görmeye tahammül edemediği için de gitti. Malum mazileri ortak!

Levent: Sen o dedeyi görseydin bak bakalım başka bir şey düşünmene izin veriyor muydu? Ben burada ne anlatıyorum! Sinan, sınıra askerliğe gitmesine rağmen "cennet gibiydi" diyordu. Bulmuş kaçacak bir yol, Funda'yı mı düşünecekti.

Funda: Kesin öyledir!

Levent: Bacım sen kendini öyle kandırmaya devam et.

Alya: Neyine inanmıyorsun?

Ceren: Uyandırma onu uyusun o!

Bilge: Ee ayakta uyumaktan düşüp bir yerlerini kırar mazallah!

Levent: Zaten kırılmazsa sen kıracaksın gibi.

Funda: Yok uyumuyorum ki uyusam nasıl yazacağım?

Esin: Bu ikili arada bir ironi yapıyor. İşin komik tarafı, ikisi haricinde kimse anlamıyor sjsjsj

Ceren : Anlamışsın ya işte gülüyorsun.

Esin: Ben ona gülmüyorum ki sinirlerim bozuldu ona gülüyorum. Yan tarafta cin düğünü var herhalde, davul zurna sesleri geliyor.

Kaan: Knk onlar seninkilerdir al içeri onları..

Esin: Sana davet ettireyim ister misin?

Kaan: Aman istemez sende kalsınlar!

Leyla: Niye evde misafir için yerin mi yok?

Kaan: Var ama onlar için yok!

Esin: Canım sen yaptıklarından dolayı onlar senin evinden hiç çıkmıyordur merak etme ahaha.

Kaan: Evde sadece insanlara yer var. Başka türlü mahluklara değil! Leyla'yı bile kabul ederim onları etmem.

Esin: Ahaha mal seni.

Kaan: Gel bizde kal derdimde şimdi evi kirletmenin mânası yok zaten kırklasan yine temizlenmez değil mi?

Leyla: Ben pis miyim Kaan?!

Levent: Ahahaha.

Ceren: Senin evini temizlediğin görülmüş müdür ki Kaan Efendi, evi kırklayacakmış laf!!

Kaan: Doğru, sen gittikten sonra kendimi temizliğe verdim.

Ceren: Bir kere ben, dağınık değilim. İkincisii evine gelsem bile kalmadım! Sen, beni takıldığın kızlarla karıştırıyorsun!

Erdem: Oha lan ne ara oldunuz siz? Ben niye yeni öğreniyorum abisi!

Kaan: Doğru sen onlardan farklıydın değil mi? 😏

Ceren: Seninle neden muhatap oluyorsam.

Kaan: Muhattap olan o, hem beni eleştirmekten geri kalmıyor hanımefendi!

Bilge: Kaan rahat dur bak, kaç gündür tövbeliyim tövbemi bozdurma benim.

Kaan: Sen bana ne yapabilirsin ki, ya da bu zamana kadar 'Bana ne yapabildin ki ' diye sorsam daha doğru olur.

Selin: Evet cevap ver bakalım.

Kaan: Uğraşamayacağım sizlerle! Hem siz ayrılmaya karar verdiniz değil mi caymadınız?

Esin: Selin'in ayrılması seni ne alakadar ediyor pardon!

Kaan: Kocası benim dostum olduğu için alakadar ediyor da, seni ne alaka ediyor, ben de onu anlamıyorum!

Esin: Canım ben onların boşama avukatıyım unuttun mu? 💅

Kaan: Öyle mi? Ver o mübarek elini öpeyim.

Kaan: Ya da neyse vazgeçtim.

Esin: gİT ve zıbar yAT

Leyla: Mesaj alındı reis ahaha.

Duygu: Ben anlamadım, ne mesajı alındı ki?

Esin: Büyük yazdığım harflere bak.

Erdem: Güzel yemek yapan biri bana gelebilir mi?

Alya: Ne oldu da akşam akşam yemek yiyesin geldi?

Erdem : Alya geri gelsen mi acaba?

Yıldız: Acından ölmezsin merak etme.

Alya: Hizmetliyi kovmadan önce düşünecektin onu Erdem!

Erdem: Sarhoştum hiçbir şey hatırlamıyorum ki!

Alya: Hatırlamıyorsan içme o zaman.

Levent: Lan öyle dedin ben de acıktım.

Mert: Sana katılacağımı hiç tahmin etmezdim.

Sinan: Niye bir anda hepiniz acıktınız lan beni de acıktırdınız!

Leyla: Makarna yapın yiyin.

Levent: Babannem gibi konuşma Leyla, ne makarnası?!

Leyla: Sarma saracak değilsiniz ya!

Mert: Biz sarmayız ama illa ki sardıracak birini buluruz.

Levent: Sen bu iş için uygunsun mesela.

Leyla: Ben mi sarma saracağım! Hayır sen beni ormanda terk edip gittin.

Levent: Tamam özür dilerim

Duygu: Hakikaten delirdin artık

Sinan: Delirmedi, sadece çok aç.

Rüzhar: Ben kahvaltıyla duruyorum.

Kaan: Allah'a emanet yaşıyormuşsun lan sen! Ne kahvaltısı aga ben günde dört öğün yiyorum.

Bilge: Nasıl ya, şimdi sen dört öğün yiyip nasıl hala böylesin kalabiliyorsun?

Levent: Çok koşturuyor ablası 😌

Kaan: Evet özellikle senin pisliklerini örtmek için!

Levent: Şerefsiz insan çat diye söyler mi lan kızlar var burada!

Yıldız: Saklanmasına gerek yok ki, her şey ortada zaten!

Loading...
0%