@madrabazbiryazar
|
Erdem: Anne olmak Duyguya zor gelir şimdi. Ama Leyla olsa kanla başla o çocuğu sever büyütür. Kollar yedirir içirir. Rüzgar: Fatma Girik filmi mi lan bu? Ahahaha. Leyla: Sizin benimle bir derdiniz mi var? Neden her iki lafınızdan biri benim? Levent: Şurada iki dakika hayalde mi kurmayalım ? Özür diledim. Hâlâ küs müsün bana? Leyla: Ben seninle muhattap olmama kararı aldım. Levent: Biz seninle kötü gün dostu değil miyiz Leyla? Leyla: Değiliz. Erdem: Değilsiniz lan ahaha. Levent: Knk alındın mı? Şaka yaptım ama. Leyla: Bak bir de 'alındın mı kanka' demiyor mu, ağzına kürekle vurasım geliyor. Levent: Tamam söz bir daha yapmayacağım. Leyla: Yalan söylüyorsun sana zerre kadar güvenmiyorum. Her şeyin sahte senin! Erdem: Nayır nolamaz meselesine dönecek mevzuu ahaha. Sinan: Sen bu saatten sonra Leyla'yla biraz zor barışırsın Levent. Levent: Sana en sevdiğin çikolatayı alsam. Ne dersin? Leyla: Tek başına zıkkımlan derim. Levent: Kahve ısmarlayacağım sana. Leyla: Nerde içeceğiz? Levent: Sahile yakın bir cafe biliyorum orada içeriz. Leyla: Tamam ne zaman buluşuyoruz? Levent: Yarın uygun mu? Leyla: Öğle olmaz işim var. 7'de bitiyor. O zaman buluşuruz. Levent: Tamam. Barıştık di mi? Leyla: Tabii ki.. Ertesi gün, saat: 6.52 Levent, yarım saatten fazla sahildeki yere gelmiş, ha geldi ha gelecek diye içmediği içecek, yemediği tatlı kalmamıştı. Olaylardan habersiz üçüncü çayını içiyor gözünü giriş kısmından ayırmıyordu. Aklına onu ekme ihtimalini getirmiyor olumlu düşünmeye çalışıyordu. Bir saat 10 dakikadan sonra Leyla'nın gelemeyeceğini kesin olarak anlayan Levent, sinirlenmişti. Garsondan hesabı isteyip gelen tutarı ödedikten sonra kendisini bu kadar bekleten Leyla'ya sitem etmeyi de ihmal etmiyordu. ... Leyla evinde masanın başına geçmiş test kitaplarının önünde telefonla uğraşıyordu. Bir an Levent'in hâlâ onu kafede bekliyor ihtimalini düşünüp mutlu oldu. 'Biz dostuz' diye diye kıza saçma sapan şakalar yapmaktan geri durmuyordu. Sürekli küsüp barışıyorlardı. Ama artık bu sondu. 'Beklesin dursun orda, böylece benimle dalga geçmek neymiş görmüş olur. Üzgünüm Levent. Sen bunu hak ettin.' Kendi kendine konuştuğu için evin etrafına göz gezdirdi. Deli olduğunu düşündüyse de bu fikirden çabuk vazgeçti. Mutfağa gidip bir bardak soğuk su içip geri döndü. Zaten ders çalışmak için hevesi çoktan uçup gitmişti. Telefonun üst kısmında beliren mesaja cevap vermek için bildirime tıkladı. Levent: İntikamını aldın mı bari ? Geleceksin diye seni bekliyorum bir de salak gibi. Siz: Kuru bir özürle seni affeceğimi mi sandın? Levent: Bir saatimi aldın bir! Siz: Maalesef geçen zamanın telafisi olmuyor. Tıpkı söylediğin sözlerin telafisi olmadığı gibi! Levent: Kin iyi bir şey değil Leyla. Unutalım tüm olanları. Tekrardan eskisi gibi dost olalım. Siz: Her dostuna evlenme teklifi mi ediyorsun? Hem de alay ederek! Levent: Daha kaç kere söylemem gerekiyor, Özür dilerim. Siz: Senin için özür dilemenin bir mânası olmadığını iyi biliyorum. Levent: Özür dilemek bana göre çok aptalca geliyor. Ne yapayım! Siz: Madem senin için aptalca bir şey özür dilemek, o zaman neden sürekli özür diliyorsun? Ama en azından yaptığın şeyin özürle telafi olmadığını anlaman güzel bir şey. Bu da bir gelişme sayılır. Levent: Tamam eşeklik ettim. Seni kırdığım için üzgünüm. Bu kadar ciddiye alacağını bilsem yapmazdım. Tekrardan özür dilerim. Hâlâ dost muyuz? Leyla'dan bir süre yanıt gelmeyince tekrar yazdı Levent: Leyla orada mısın? Levent: Hadi ama kaç yıllık dostluğumuz biticek mi şimdi? Biz seninle ne acılara katlandık. Beraber ağladık beraber güldük. Her şeye rağmen dostluğuna ihtiyacım var. Beni sensiz bırakma... Siz: Tamam tamam barıştık artık beni rahat bırak testimi çözeyim. Senin yüzünden bu sene de mezuna kalmak istemiyorum ahaha. Levent: Barıştık demek, yardıma geleydim. Siz: Hayır Levent, çözemiyorum zaten telefon dikkatimi dağıtıyor. Levent: Tamam geliyorum. Siz: Hayır. Siz: Gelme.
Cevapsız arama Siz: Açsana şu telefonunu! Gelme Levent! Levent mesajları görmesine rağmen cevap vermiyor. Leyla'yı sinirlendiriyordu. Siz: Gel Allahın cezası gel. Ne var sanki geliyorsun?! Levent: 20 dakika sonra ordayım ;) Siz: Dikkatimi dağıtmayacağına, konuşmayacağına söz verirsen gelebilirsin. Aksi hâlde kovmak zorunda kalacağım seni. Levent: Aşk olsun Leyla, otururum bir köşe de testinin bitmesini beklerim. Sesim soluğum çıkmaz valla. Siz: Testler bitince bize iki kahve yaparım karşılıklı içeriz. Levent: Yok Allah razı olsun. Ben çok içtim almayayım. Siz: Niye ki? Levent: Gelirsin diye bir saat bekledim. O arada üç tane çay, iki tatlı, bir fincan kahve, bir bardak da su içtim. Siz: Oha Levent! Levent: Hepsi tekrardan barışmak içindi. Geleceğinden o kadar emindim ki. Beni ekme ihtimalini bile düşünmedim. Siz: Benim gelmeme gerek yokmuş. Sen yemişsin yiyeceğini, içmişsin içeceğini... Levent: Gelseydin beraber yiyecektik işte! Siz: Senin mide 3 oda bir salon herhalde.. O kadar şeyi nasıl yedin? Levent: Garson da şaşırdı zaten ahahaha. Leyla, zil çalınca kapıyı gidip açtı. Karşısında Levent 32 diş sırıtarak tüm enerjisiyle içeri daldı. Levent: Leyla bu ev biraz küçük sanki nasıl yaşıyorsun burada? Leyla, evini seviyordu. Bu ev ona dedesinden miras kalmıştı. 'Dedemindi burası benim değil.' Deyince. Levent masanın üzerindeki testlere doğru gitti. Eline aldı ve sayfaları çevirmeye başladı, sonra sıkılıp kalemliği kurcaladı. 'Daha ne kadar misafir çocuğu gibi davranmaya devam edeceksin?' 'Knk, gerçekten sen bu sene de mezuna kalacak gibisin. Bu renkli kalemler, düzenli notlar...' özenerek yazılmış birkaç notu Leyla'ya göstererek konuşmaya devam ediyordu. Eline bir başka küçük defter aldı. Tam içini açacakken Leyla'nın sesiyle yüzüne bakıp duraksadı. 'O elindekini hemen bırak. Başkasının günlükleri okunmaz!' Levent daha çok merak etti. Fakat bir sayfa çevirmekten dahi korktu. Elinde tuttuğu günlük yere düşünce içinden bir fotoğraf düştü. Daha ne oldu anlamadan yerden fotoğrafı alamaya çalınca Leyla daha hızla davranıp düşen fotoğrafı aldı ve defterin içine geri koydu. " Fazla merak kediyi öldürür Leventciğim. Otur!" Emri ikiletmeden oturdu Levent. Aklına günlüğün içindeki fotoğraf gelince sordu: "Fotoğraftaki adam kimdi knk? Mert miydi yoksa?" Gülmeye başladı. " Hayır tabii ki! " dedi Leyla. "Benzettim öyleyse.." yüzüne bakarak konuşuyordu fakat Leyla geçiştirici bir cevap verdi: "Aynen.." "Knk sevdiğinin fotoğrafını saklamak mı kaldı Allah aşkına, kaçıncı yüzyıldayız! " "Fotoğrataki Mert değil Levent! " dedi Leyla "Knk valla dalga geçmeyeceğim. Doğruyu söyle o mu? " Levent'in huyunu bilen Leyla söylememekte kararlıydı. Bitmek bilmeyen sorularını cevaplarken ağzından bir şey kaçırmaktan korkuyordu. "Knk hani kahve yapacaktın? " dedi arkadaşına buraya geliş amacını hatırlatmak istercesine. "Akıl bırakmadın ki, sürekli soru sorup duruyorsun. Kahveni her zamanki gibi orta yapıyoru- " lafını Levent böldü: "Hayır bol köpüklü ve çok şekerli istiyorum." Dedi. "Öyle olsun bakalım." Diyip mutfağa gitti. Bunca zamandır içtiği kahveyi değiştirmesi tuhafına gitmişti. ' Muhakkak bir şeyler karıştırıyor' dedi kendi kendine. Levent, Leyla'nın mutfağa gittiğinden emin olunca günlüğü eline aldı. Olabildiğince hızlı sayfaları çeviriyordu. O sırada Leyla mutfaktan çıkmış Levent'in elindeki günlüğü görünce: " Ben de tam kahveni neden değiştirdin diye soracaktım? Meğer beni oyalayıp günlüğe bakmak içinmiş! " dedi Leyla, Levent'i suç üstü yakalamıştı. " Ya ben neden her şeyi elime yüzüme bulaştırıyorum arkadaş! Nasıl bir nasipsizim anlamadım gitti!" "Levent! Bırak artık günlüğü hatta ver sen onu bana! Belli ki rahat durmayacaksın sen." Elinden günlüğü alıp masaya koydu. "Fotoğraftaki Mert işte! " dedi son kez şansını denemek istedi. "Evet, o! Rahatladın mı? Öğrendin artık. Zaten biliyordun. Ne bu merak anlamıyorum? " dedi Leyla. "Aslında ben buraya sana önemli bir şey söylemek için gelmiştim. " Leyla karşısındaki adama soran gözlerle bakmaya devam ederken kapı çaldı. Sizce kim geldi?
|
0% |