@madslice
|
Nihayetinde hisler de ölüyor
— Aynı anda iki insana karşı hoşlanma duygusunu hissedebilirdiniz, etkilenmiş olabilirdiniz, nefret beslemiş olabilirdiniz. Ancak iki insana karşı da iyileşme duygusunu en yoğun şekilde hissettiren hissi, aşkı, hissedemezdiniz. Bu da duygularımızın bir tür kanunuydu ve bu kanunun dışına çıktığımızda başımıza hoş şeyler gelmeyebilirdi. Baran arabadan inip yanımıza geldiğinde Ülgen ile kaşlarımız çatıktı. “N’apıyorsun kardeşim burada?” dedi Ülgen, aklımı resmen okuyarak. “Mekanda bazı olaylar çıktı, biz de dışarı çıkalım demiştik de beni sattılar ben de arabayla gezeyim bari dedim.” Diye açıklama yaptı. “Of tam kaos olduğu anda mı gittik yani?” Ülgen canı sıkkın bir şekilde kurmuştu bu cümleyi. Baran da ben de gülümsemiştik Ülgen’in bu tavrına. “Gelsene.” Dedim ve bankta yana kaydım. Mavi gözleri gözlerime değmişti ve ağzını açmıştı. “Yok, önce büfeye gideceğim. İstediğiniz bir şey var mı?” Ülgen’e baktıktan sonrasında “Ben de geleyim.” Dedim ve Baran ile beraber büfeye doğru ilerledik. Gece boyu şarap içtiğimden biraz daha alkol alırsam iyi olmazdı ve son zamanlarda çok alkol almaya başlamıştım. “Ben dondurma alayım.” Dedim ve büfenin dondurma kısmına geçtim. Baran elinde cips ile yanıma gelip dondurmalara bakmaya başlamıştı. Ülgen için de dondurma aldığımızda aldıklarımızın fiyatını ödeyip oturduğumuz banka doğru ilerledik. Üstümdeki kıyafet her ne kadar rahat olmamı engellese de o kadar da önemseyeceğim bir şey değildi, nihayetinde her zaman giydiğim şeyler değildi. “Uykum geldi benim ya.” Esneyen Ülgen’e baktığımızda rol yapıyor olduğunu düşündük ikimiz de, sanırım, Ülgen’i tanıdığımızdan. Telefonumu elime alıp mesajlaşma uygulamasını açtığımda Mira’dan on beş mesaj vardı. Ayağa kalkıp kumlara doğru ilerledim ve mesajlarına öyle baktım. Mira <3 Şimaaalll. Aşkım ben eve geldim. ÇAĞRI ÇOK TATLI BİLİYOR MUSUN??? EVE ÇAĞIRACAKTIM ASLINDA AMA ÇOK ERKEN OLUR DİYE DÜŞÜNDÜM. Umarım doğru olanı yapmışımdır. Artık lütfen doğru olanı yapayım. Neyse, neyse, AY SİZ HALA SAHİLDESİNİİİZZZ. NASIL DENİZ? Ay caps lock. Asıl ay nasıl ay?* Japon inancında birine ‘seni seviyorum’ demek yerine ay nasıl? Diye sorulur. Neyse ya. Meşgul etmeyim sizi. :D. Yaz bana bakınca. - Çağrı’dan hoşlandığını açıkça belirtmese de ben anlamıştım. Bazı insanların sevgilerini belli etme yöntemleri farklıydı. Mira daha çok onun yanında fazla gülen, mutlu olan, ondan başka bir şey düşünmeyen veya temas bağımlısı olan biriydi. Sevgiyi göstermenin birden çok çeşidi vardı. Kimisi davranışlarıyla bunu belli ederdi, kimisi de aldığı hediyelerle, söylediği sözlerle, okuduğu - yazdığı şiirlerle veya sadece adadığı şarkılarla bunu gösterebilirdi. Ve bunları size yapmayan, göstermeyen, midesinde kelebek hissi oluşmayan – oluşturmayan kişi sizi sevmiyordu. Asıl gerçek buydu. Belirsiz olan şey ise ‘sevmiş miydi peki?’ sorusuydu. Kumlarda yürürken ayakkabılarımı çıkardım ve cevap yazdım. Siz: Tek değiliz, Baran da var. Mira <3 NE? NE ALAKA YA? Bu çocuğa ısınır olmuştum ama ŞİMDİ… Mesajına random* atarak yanıt verip denize yaklaştım. Rastgele harflere basarak oluşturulan gülme biçimi. Dalgalara yaklaştıkça sanki daha da hırçınlaşıyormuş gibi hissettiriyordu. Mavi deniz, köpüren dalgalar… “Baran Deniz, denize gir!” Ülgen’in şakası kulağıma banktan geldiğinde çok sinir oldum. Espri o kadar kötüydü ki, deniz mi daha soğuk yoksa espri mi tam anlayamadım. Ayıp olmasın diye gülerek arkama onların olduğu yere baktım. Baran sinir olmuş gibi ayağa kalktı ve derince nefes aldı. “Gireceksen girerim haberin olsun!” diye bağırdı Ülgen. Baran, benim olduğum tarafa doğru yürürken yeniden arkasına döndü. “Evet ya, hadi girelim.” Dediğinde Ülgen de hızlıca peşinden geldi. 🦋 Her şey birkaç dakikada olmuştu. Beyler denize koşarak girmiş ve beni de aralarına almışlardı. Kabul etmeyecektim, etmemeliydim belki de ama o an sadece çocuk olmak istemiştim. Geçen gün Ülgen bana ‘kız çocuğu’ dediği için bugün böyle giyinirken ben yine de ‘kız çocuğu’ olma kısmına gitmiştim. Belki de öyleydim, belki de kız çocuğuydum gerçekten ve o beni böyle görmekten hoşlanmıyordu. Kendim olduğum için beğenmiyordu ve bu doğru olan değildi. Doğru olan sizi kendiniz olduğunuz için seven kişiydi. Bir özelliğini değiştirmeni isteyen veya bunu size söylemese de bunu ima konusu, şaka konusu yapan kişi doğru kişi değildi. Demek ki Ülgen benim için doğru kişi değildi. Bu düşünce kafana girdiyse, kurtulman zor değildi. O an Ülgen’e baktığımda her şey kaybolmuş gitmiş gibi hissetmiştim. Kafamı çevirmemle yanan yangın sönmüş, geriye sadece külleri kalmıştı. O kül ise benim ona harcadığım zamandı. Külleri üfleyip, izlerinden kurtulmam gerekiyordu. Zaten, kaç kere geliyorduk ki hayata? Daha ne kadar beni sevmesi için uğraşacaktım? “Çıksak mı acaba artık?” diye sordu Baran. Ülgen hâlâ onu ıslatmaya devam ediyordu. Kafamı salladım ve Baran’a uydum. “E siz çıkın, ben biraz daha durayım.” Dediğinde Baran ile birbirimize baktık. Ben çıkmak için arkamı döndüğümde o da peşimden gelmeye başladı. “Sen kal istersen, Ülgen yalnız kalmasın.” Dedim bir an durup. Tökezlemiş ve arkasına bakmıştı. “Yani, o alışkın bu hallerime aslında.” Demişti, kafasını hâlen çevirmemişti. Ülgen kafasını sudan kaldırıp ona bakan bizi gördüğünde “Ya siz gidin ben de buradan Emir’e geçeceğim.” Dedi. O zaman önümüze dönüp devam ettik. Dışarı çıktığımızda kolum göğsüme sarılmıştı. “Ah, arabada olacaktı havlu. Gidip getireyim.” Deyip arabasına yöneldi. Sudan çıktığım için üşüyordum, titremeye başlamıştım. Baran havluları getirdiğinde teşekkür edip sardım vücuduma hızlıca havluyu. Baran hızlıca kurulanıp havluyu katlamış ve Ülgen için de bırakmıştı banka havluyu., “Araba senin araban mı?” diye sordum bir sohbet açılması adına. “Yok, benim motorum var aslında. Murat ağabeyin arabası.” Dedi gülümseyerek. Daha yeni tanışmıştık ve bu yüzden çekiniyordum. Anlaşılan o da çekiniyordu ki gözlerime bakamıyordu çok. “Nerede oturuyorsun? Ben bırakayım seni.” Dedi kısa bir sessizlik sonrasında. “Arabana ıslak binmeyeyim. Yürürüm ben.” Dedim ve havluyu katlamaya başladım. “Yok, sorun değil. Yorulmuşsundur belki, ama sen bilirsin tabii.” Dedi ve saçını eliyle dağıttı. Neden bilmiyorum ama o an gözüme bir hoş gelmişti. Gömleğini giymeye başlarken ona arkasından bir baktım. Dövmesi olduğunu bilmiyordum, zaten nerden bilecektim ki? Grubundaki piyanistin, adlarını ezberleyememiştim, dövmeleri olduğunu biliyordum. Satürn dövmesinin yanında bir de bulutların arasında gözüken Güneş resmi vardı. Gökyüzünü seviyordu belli ki, belki de gezegenleri. Ben de severdim. “Dövmelerinin anlamı ne?” diye sordum. O bu sırada gömleğini giymişti ancak sorumla beraber yeniden çıkartmıştı. “Satürn olanın anısı var, aslında, ablamla küçükken bir iddiaya girmişiz, o da sırtıma ben uyurken Satürn resmi çizmiş ben de büyüyünce onu kalıcılaştırdım.” Dediğinde gülümsememe engel olamadım. Ablasını seviyordu belli ki. Anılarının da önemi vardı onun için, anıları yaşatmayı seviyordu. “Diğeri de benim, bulutların arasındaki güneş’im. Bir nevi karanlığın içindeki aydınlık gibi.” “Umut gibi.” Aynı anda söylemiştik bunu. O yeniden gömleğini geçirmişti sırtına, “Köprücük kemiğimde de var.” Dedi ve önünü bana döndü. Köprücük kemiğini yıldızlar ele geçirmişti sanki. Böyle küçük küçük yıldızlar vardı sol köprücük kemiğinde. Bazılarının içi siyahla boyalıyken bazıları sadece çerçevelenmişti. “Güzelmiş.” Dedim. Favorim ‘umut’ olmuştu. Gömleğini giydikten sonrasında ben de havlumu ona verdim. Üstümdeki elbise çabuk kuruyan bir kumaşa sahip olduğu için çabuk kurumuştu. Uzun siyah saçlarımı son bir kez sıktım ve ayakkabılarımı alıp yürümeye başladım. Arabasının önünde durdum bir süre ve onu bekledim. Elindeki ayakkabılarıyla telefona bakarak yürüdüğünde arabasının yanında duran beni görmüş ve şaşırmıştı. “Gittin sanmıştım.” Dedi. “Yok, seni bekledim.” Dediğimde bagajı açıp bir çift terlik çıkardı kendisi için. Havluları koydu ve dönüp kapımı açtı. Bu hareketine gülümsedim ister istemez. Garip gelmişti sanki randevuya çıkmışız gibi hissetmeme neden olmuştu. O da arabaya bindiğinde hareket etmeye başlamıştık. Denize girmemiz benim için iyi olmuştu, serinlemiştim ve biraz daha ayılmıştım alkol aldığımdan iyi gelmişti. “Şarkı açmamı ister misin?” diye sordu bana bakıp. “Yok, başım ağrıyor biraz.” Diye yanıt verdim. “Siz de iyi çalıyordunuz yani, çalıyorsunuz.” Gülümsedi. Gamzeleri vardı. “Bana hâlâ nerede oturduğunu söylemedin.” Ona oturduğum yeri anlattım, bu sürede biraz sohbet ettik. Konu nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde Ülgen’e gelmişti. “O Emir’e gidecekti buradan sonra, takılırlar biraz.” Dedi Baran. “Emir kim?” merakıma engel olamayarak sordum. “Flörtü gibi. Daha net bir şey yok.” Dediğinde ellerimde olan bakışlarım Baran’ın ellerine çıkmıştı ve gözlerim büyümüştü. Eşcinsel olduğunu bilmiyordum. “Sen Ülgen’den mi hoşlanıyorsun? Diye sordu ve bakışlarım ona çıktı, onun da bakışları bana dönmüştü. “Hoşlanıyordum, zamanında.” İnkâr etmedim, inkâr etmek için sevmemiştim onu. “Ne kadar zamanında tahminen?” dediğinde gözlerim ellerime düşmüştü. Ellerimle ‘minnacık’ işareti yaptım ve ona gösterdim. “Yaklaşık kırk dakika öncesine kadar.” Dedim ve onu da güldürdüm. “Şaka bir yana, yok öyle bir şey.” Dedim yeniden, gerçekten bittiği için. Eve geldiğimizde arabayı durdurmuştu. Ona teşekkür ettim ve kapıyı açıp indim. “Eğer üzülüyorsan veya üzüleceksen üzülme.” Dedi arkamdan. Kapıyı kapattığında ben de arkama döndüm. “Seni seven için üzülmelisin Şimal. Seni sevmeyen, arkadaşı olarak gören biri için üzülme. Hatta seni arkadaşı olarak gördüğü için minnettar ol.” Dedi. İşte o an gözüm doldu. “Ben anlamıştım senin Ülgen’den hoşlandığını. Ona bakışların falan, belliydi yani.” “O bilmesin.” Diye uyardım onu. “Merak etme.” Arkamı dönüp eve gittim. Mira uyumuştu galiba, ışığı kapalıydı. Duşa girdim, suyun altında ne kadar da belli olmuyordu gözyaşları. Her zaman ıslanan kişi ne kadar da şanslıydı, gözyaşları belli olmadığı için. Ama ağlamadım, çünkü Baran haklıydı. Gerçekten haklıydı.
BARAN DENİZ Eve gelip duş aldıktan sonra kendimi gitarımın yanında bulmuştum. Akustik gitarımın akortunu ayarladım ve kulaklığımı takıp arkama yaslandım. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Belki de birazdan güneş doğardı. Kim bilir? “Sen ve ben Nilipek’in hissettirdiği duyguları seviyordum. Her zaman dinlemezdim, özel anlar özel duygular hissetmek içindi. Bu zamanlarda çok dinlerdim. Özel olarak ne yaşanmıştı bugün, bilmiyordum. Şimal’e ait bir sır öğrenmiştim. Ona da söz vermiştim, verdiğim sözleri tutardım. “Vardık bir yere Sesim şarkının sonlarına doğru fısıltıya dönüştüğünde gitarımı bıraktım ve günlüğümü çıkardım.
“Sevgili günlük; Böyle bir insan değilim aslında. Bugün bir gariptim ya da ben öyle hissettim sanırım. Fazla dramatiktim. Bazen sadece dizilerde değil, gerçek hayatta da dramatik olmak gerekiyormuş. Ve bir şeyi daha anladım bugün. Ben Şimal’e ilk görüşümde âşık olmuşum. Aşırı saçma. Çok saçma. Daha bir hafta önce sana Leyla ve Emre’nin ayrılık yıldönümünü anlatırken, Emre’nin Leyla’ya ilk görüşte aşık olmasını anlatmıştım. O kadar dalga geçmiştim ki onlarla. Çünkü bana göre aşk zamanla olan bir şeydi. İlk bakışta aşk, saçmaydı işte. Neyse, Ülgen’i seviyormuş zaten. Keşke dedim biliyor musun? Keşke Ülgen’i sevmese, beni sevse dedim. Daha üç gündür tanıdığım bir kız hakkında böyle düşündüm. Ne kadar da eziğim. Neyse işte. O kadar da üzülmemem gerek, daha üç gün oldu. Üç günde aşk mı olurmuş? Değil mi? Ben iyice değişken olmaya başladım. İyice çocuk oldum bir de. Ben bu değilim. Bu kadar çocuk değilim ki ben, neden bugün denize girdim mesela? Sırf ilgisini çekmek için mi? Ne gerek vardı ki böyle bir şeye? Şu an düşündüğümde o kadar utanç verici geliyor ki. Ne vardı ki çıkıp karşısına ‘seni tanıyalı çok olmadı ama senden hoşlandım’ demekte? Neyse, bir süre kendim gibi davranmalıyım onun yanında. Bugünkü Baran çok garipti. Hatta, bir şey yazdm böyle, şarkı sözü değil. Kafiyeli olmadı pek, serbest şiir gibi oldu.Öylesine yazdım, bir anlamı yok. Şuraya yapıştırayım. İyi geceler sevgili günlük. bu şey, bir madde, bir his kalbimi uçsuz bir çölde donuyormuşum gibi hissettiriyor. yüzümdeki yaşlar, kalbimdeki yaralar, ağlıyorlar birer birer bu şeyi aldıklarında içimdeki boşluğu şarkılar da doldurmuyor yalnızca bu şey yalnızca sen. Defterimi yerine koyduktan sonra yatağıma girdim, kulaklığımı taktım önce. Birkaç şarkı dinledikten sonra kulaklığımı çıkardım ve uykuya daldım.
— bölümü beğendiyseniz oy vermeyi ve profilimden diğer kurgularımı incelemi unutmaayııınn |
0% |