Yeni Üyelik
10.
Bölüm

tanışma — final.

@madslice

 

bencil olmadan sevdim ben seni.
bunu kaldıramıyorum belki de ben.
seni başkalarıyla düşünmeyi,
aklımdan bile geçiremiyorum ben.

 

Büyük gün gelmişti.

Konser günü bugündü.

Baran’ın ailemle tanışma günü bugündü.

Tarihlerden kasım ayıydı. Baran ile dün konuştuğumda – bugün konuşmamıştık – eşyalarını topluyordu. Büyük ihtimalle arabayla geleceklerdi. İlk kez şehir dışında konser vereceklerdi.

Siz: Baran.

Siz: Neredesiniz?

Deniz’im: 2 saatimiz kaldı.

Siz: Geleyim mi karşılamaya?

Deniz’im: Gerek yok canım.

Deniz’im: Ailen akşam geliyor mu?

Siz: Evet geliyorlar.

Siz: Heyecanlıyım.

Deniz’im: Ben de.

Deniz’im: Seni özledim.

Siz: Ben de özledim.

Deniz’im: Görüşürüz akşam.

Siz: Görüşürüz.

Deniz’im: Öptüm.

Siz: Öptüm.

Telefonumu kapattıktan sonra kahve koydum kendime. Sıla Hanım sinyal yolladığında odasına gittim.

Kapının önü kalabalıktı, mülakat olan günlerden biriydi, unutmuştum. Kapıyı çaldıktan sonra içeri girip Sıla Hanımın yanına gittim. “Şimal, buraya gelirken moda tasarımcısı olduğunu söylemiştin, doğru hatırlıyorum değil mi?” ben gelir gelmez konuşmaya başladığında şaşırmıştım.

“Evet?” dedim sorar gibi. “Mülakata girmek ister misin?” dediğinde gözlerim far görmüş tavşan gibi açıldı. “Olur.” Sevincimi saklamaya çalışsam da çok mutlu olmuştum. Sıla hanım mülakat numaramın yazdığı fişi elime verdi. “15 dakika sonra görüşürüz.” Sonrasında çıktım.

Buraya girerken mülakatla girmemiştim, bir moda şirketinin elemana ihtiyacı olduğunu duyup görüşmeye gelmiştim.

Bugün gerçekten çok güzel başlamıştı.

Siz: MÜLAKATA ÇAĞIRILDIM.

Mira <3: NE?

Siz: of çok heyecanlıyım.

Mira <3: sakin oll.

Mira <3: sen aklına koyduğun her şeyi başarırsın çünkü senin inanılmaz bir gücün var ve sevgin de var.

Siz: YA YERİM SENİ.

Mira <3: ye canım ye.

Mira <3: Afiyet olsun.

Güldükten sonra telefonu kapatıp cebime koydum. Baran’a yazmayı düşünüp geri çıkaracaktım ama vazgeçtim. Yorgundu, rahatsız etmesem iyi olurdu.

Kapının karşısına geçip adımın yanmasını beklemeye başladım.

---

Bir mülakat nasıl geçerdi bilmiyordum. Heyecandan kelimelerim karışsa da, bacaklarım titrese de normal geçmişti herhalde.

Mülakattan önce Sıla Hanımın yanına bir kez daha uğramıştım. Yanımda CV yoktu. Neyse ki onlarda varmış, burada çalıştığım için. Çok korkmuştum.

Öğle arama az kalmıştı. Telefonum çaldı.

“Alo Baran.” Sesim çok mutlu çıkıyordu. “Şimal’im ne yapıyorsun?” Şimal’im dediğinde arkadan gelen kıkırdamaları duyabildim. “Öyle, hiçbir şey.” Derken dudaklarımı birbirine bastırdım. Zıplayıp tezgaha oturdum sonrasında.

“Seni görmeme sadece birkaç saat kaldı.” Dedi. Bu söylediği kalbimi o kadar hızlandırdı ki…

Baran ile sevgili olduğumuzda ona karşı duygularım bu kadar derin değildi. Daha yeni birini unutmuştum çünkü. Bunu her ne kadar inkar etsem de, yani Baran’ı kullandığımı, bir yerde de böyle bir gerçek vardı.

Kural basitti. Birini unutmak istiyorsan başkasına aşık olurdun.

Bu onu sevmiyordum demek değildi. Şu andan daha az seviyordum. O zamanlar sadece hoşlanmakken şimdiki aşktı.

“Çok heyecanlıyım.” Dedim uzun sessizliğin ardından. “Söylemem gereken bir şey daha var.” Dedim hevesle. “Ben mülakata girdim.” Bunu söylediğim an sevincim yeniden kendini göstermişti.

“Gerçekten mi?” o da mutluydu. Sesine yansımıştı bu. Evet dedikten sonra biraz daha sohbet ettik. Ben öğle arama girdiğimde onlar da yol üstündeki bir yerde durmuşlardı.

Baran beni görüntülü aradığında yemeğimi de alıp yeme başladım.

Benimle yemek için arkadaşlarından ayrı bir masaya geçmişti.

Aşk, içimizdeydi.

Aşk, onun bana duyduğu bu histi.

Aşk, benim ona duyduğum bu histi.

Biz, aşktık.

---

“Anne, babam bir şeyden şüpheleniyor mudur?” annemle stresli bir şekilde konuşuyordum. Biz konserden önce oraya gidecektik, kuliste de onlar tanışacaktı.

Konserden sonra Baran bize gelecekti umarım –her şey babamın tepkisine bağlıydı.

“Niye bu kadar stres yapıyorsun ki? Ayrıca baban biliyor sevgilin olduğunu.” “Ne?” Bundan haberim yoktu.

“Evet, sadece bugün tanışacağını bilmiyor.” Şimdi daha da streslenmiştim.

Siyah elbisemin üstünde oluşan allık parçalarını elimle silkeledim. Rujumu da sürüp ceketimi giydiğimde babam çıktığını haber verdi.

“Hadi bakalım.” Dedikten sonra ben de siyah botlarımı çıkarıp giydim.

Siyah kısa saçlarım, boyatmamıştım, sade makyajım, bordo rujumu saymazsak, ve yeni aldığım siyah mini elbisemle kendimi beğenmiştim. Topuklu botlarımla da çok yakışmıştı.

Siz: Geliyoruz.

Deniz’im: Bekliyorum.

Annem de arkamdan gelip arabanın ön koltuğunda bindiğinde babam arabayı çalıştırdı. Telefonundan navigasyonu açmıştı, bulabilmek için.

Babam asabi biri değildi, bu duruma aşırı kızgın bir yanıt vermezdi, zaten biliyormuş, sadece şaşırırdı.

Alt tarafı bir tanışmaydı. Bu kadar abartmama gerek yoktu belki de. Ama ilk defaydı ve ilkler özeldi, her zaman.

Yolculuğumuz on beş dakika sürmüştü. Babam bizi indirip park yeri bulmaya gitmişti. Kapıda onu bekliyorduk aynanda girmeliydik.

Siz: Kapının önündeyiz.

Deniz’im: Görevlinin haberi var, sizi getirecek.

Yazdığından sonra biraz şaşırmıştım. Neden kendisi gelmiyordu ki?

Bu kırgınlığım uzun sürmemişti çünkü babam yanımıza geldiğinde Baran da yanımıza geldi.

“Hoş geldiniz.” Dedi hepimize. “Hoş bulduk.” Dedim. “Bu taraftan.” Babam en önden yürürken annem de onu yalnız bırakmamıştı. Arkadan Baran ve ben el ele tutuşarak geliyorduk.

“Burası, burada bekleyeceksiniz.” Diğer taraf sahneydi.

“Konsere gelmedik mi?” dedi sordu babam. Şimdi, şimdi sırasıydı.

“Evet, ama ondan önce söylemem gereken bir şey var.” Kapısı açık olan odaya ilk adımı ben attım. Boştu oda, ardımdan onlar da geldi, oturduk beyaz koltuklara.

“Ben sizi buraya,” bacaklarım titriyordu. “Baran ile tanışmanız için getirdim.” Dedikten sonra Baran elini dizimin üstündeki elime koydu.

Annem de babam da başta bir şey söylememişti. Annem biliyordu zaten ama babam hiçbir tepki vermiyordu.

Güldü, şimdi.

“Hayırlı olsun kuzum.” Deyip ayağa kalktı.O ayağa kalktığında biz de ayağa kalktık. Babam bana sarılırken saçlarımı kokladı. “Ne ara bu kadar büyüdün sen?” diye sordu. “Sevgilini bizle tanıştırıyorsun.” Dedi ve Baran’a döndü. “Selim amca-” konuşmaya başlayan Baran’ın sözünü babamın beline sarılan kolları kesti.

Ayrıldıktan sonra daha detaylı tanıştılar. Babam, Baran’a ne zaman tanıştığımızı, nasıl olduğunu sordu ve her şeyi en başından anlatmaya başladı, bazı kısımları çıkararak tabii.

Annem her şeyi bildiğini belli etmedi. Bu ona minnettar olduğum anlardan biriydi.

Biz buraya konserin başlamasına bir saat kala gelmiştik ve şimdi on beş dakika vardı.

Dışarıdaki insanların sesi içeriye geliyordu.

Babam ve Baran’ın bu kadar iyi anlaşacaklarını da düşünmemiştim. Baran resmen beni unutmuştu.

Babamla bu kadar iyi anlaşmaları çok güzeldi gerçi, orası ayrı.

En sonunda yanıma geldiğinde beni yanağımdan öptü. Odadan çıkıp kulis etrafını dolaştık. Bir şeylerden konuştuk. Elleri saçlarımın uçlarıyla oynuyordu.

Kestirdiğimi biliyordu ama ilk defa canlı görüyordu. “Çok güzel olmuşsun.” Dedi durup. Beklemiyordum iltifat etmesini. Karşımda olan vücudunun boyuna yetişmek için parmak uçlarıma kalktım ve yanağını öptüm.

“Teşekkür ederim.” Dedikten sonra parmak uçlarımı indirdim. “Seni seviyorum.” Dedim.

“Seni seviyorum.” Dedi.

Bu da konserden önce bana söylediği son şeydi.

Konsere çıkmaları için uyarı yapıldığında onların ardından biz de çıktık.

Dışarısı kalabalıktı, ilk defa konser verecek ve çok az şarkısı olan bir gruba göre çok kalabalık bir kitle vardı.

Başarmışlardı.

“Hoş geldiniz Antalyalılar, nasılsınız?” diye başladı Sinan. İyi izlenim önemliydi.

“Bu bizim ilk şehir dışı konserimiz, o yüzden hepimiz çok heyecanlıyız. Umarım siz de bizim kadar heyecanlısınızdır.” Bir çığlık sesi hep bir ağızdan geldiğinde mutlu oldum.

Bir yanımda babam, bir yanımda da annem vardı. Biz konser alanında değildik, yandan izliyorduk onları.

Ve görüş açımda tam olarak Baran vardı. Baran Deniz, Oğuz Baran Deniz.

Benim Deniz’im.

Deniz gözlü'm.

Güneş'im.

Yaz yağmuru'm.

Ama bu seferki gelip geçmeyecek. Sadece bir heves olmakla sınırlı kalmayacak.

 

—SON.—

Loading...
0%