Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Second Chance Spell Part II.

@maedhros

Şubat Ayı, Romanya

Kışın aniden geri döndüğü, rüzgarın ev duvarlarını ve çatılarını büyük bir uvultu ile dövdüğü günlerden biriydi. Gün ışığı her zaman ki gibi sisin arkasına saklanmış, insanlara Şubat’ın sonunda olmalarına aldanmamalarını söylemişti. İşte böyle bir günde de Zeptor, Morwen’e, onu satanist kilisesinde bulup cidden büyü yeteneği olduğunu yıllar önce keşfeden arkadaşına planlarını açıklamıştı. Aslında istemiyordu bunu yapmak, fakat adam depresyonla karışık paranoyasından çıkıp çalışma temposuna eskisinden de sıkı bir şekilde döndüğünden beri işkillenmeye başlamıştı. “Bunu cidden yapıyorsun…” Yan tarafındaki hiç dokunulmamış tabağı kendi önüne almakla meşgul olduğu, Morwen’in sesi soru sorar gibi çıkmadığı ve az önce defol demesine rağmen kendi kendine gelin güveyi olarak odada kaldığı için cevap vermedi Zeptor. Adama hemen hemen her şeyi anlatmıştı ve şimdi söylenmekle meşguldü herif. Bu nedenle az önce ‘küçük bir sürtük gibi mızırdanacaksan defol’ demişti sakin bir şekilde, anlaşılan fazla sakin söylemişti ki Morwen hala söylenmeye devam ediyordu. Tam yanında hala ona laf anlatmakla meşgul adamı kovalayacaktı ki odanın kapısı açıldı. Sarışın bir kafa içeri uzandı.

Zeptor çatal bıçağını bırakıp boynundaki mendili tabağının üstüne bıraktı Morwen’i irkiltecek bir anilikle ve kadını karşılar gibi kollarını açtı. “Misty! Benim için neyin var küçük ‘pui’m?” Dışarıdan yeni geldiğini belli eden hala yer yer kar ile kaplı siyah cübbesinin içinde, kolunun altında az biraz ıslanmış kese kağıdına sarılı kare bir şey tutan sarışın kadın gözlerini devirdi. “Duh, istediğin kitap.” Sarı gözlü adam onu alkışlamak üzeriydi ki, yanında oturan Morwen “Ne kitabı?” diye sordu meraklı bir şekilde. Zeptor ona dönüp kısa bir an sırıttıktan sonra üstünde çatal bıçağı, peçetesi ve hala bir miktar yemek bulunan tabağını yüzüne attı. Adam üstüne düşen şeylerle boğuşup, yüzüne ıslandığı yemek suyu yüzünden yapışmış peçeteyi çıkarmaya çalışırken yaşlı adam kalkıp Misty’ye doğru yürüdü. Kadın adamın çocuksu davranışına kafa sallamakla meşguldü. Zeptor onu takip edeceğini bilerek yemek odasının kapısını Morwen’in lanet okumalarının üstüne çekti ve çalışma odası olan bodruma doğru yürümeye başladı. Yürürken Misty ona kitabı uzatmıştı. Yaşlı adam kitabı eline alıp kese kağıdını biraz sıyırdı ve siyah deri cildi okşadı. Üç haftadır bekliyordu bu kitabın gelişini, yurt dışından getirtmek zorunda kalmıştı ve sihirli postayla bile Londra’dan Bükreş’e bir şeylerin gelmesi zaman alıyordu. Onun hoşuna gitmeyen bir şekilde sarışın kadın bodruma inen merdivenlerde de peşine takılmıştı, “Nekromansi’nin gerçek büyü olmadığını sanıyordum.” diye söylendi, gerçek büyü bile barındırmayan bir kitap için postaneye gitmek zorunda kaldığı için huysuzlanmıştı. Kadının İngilizce bildiğini unutmuş olan Zeptor kitabın içeriğine bakmış olmasından hoşnutsuz bir biçimde yüzünü buruşturdu. Çalışma odasına girince içeri ilerleyip siyah takım ceketini sandalyesine astı ve masasına oturup parmağı ile kitabın üstüne iki kez vurdu. İstemiyordu, ama kadını öğrencisi olarak almıştı bir kere, en azından bazı şeyleri anlatmalıydı. “Değil zaten, yani tam olarak. Fakat unutma, bir zamanlar hiç bir büyü gerçek değildi. Bir kaç deli bu enerjiyi keşfettiler ve belirli yöntemlerle malzemelerin yardımıyla istedikleri şeyleri bu enerjiye daha rahat yaptırdıklarını fark ettiler. Böylece o kitaplarda şöyle yapın, böyle yapın, şunu söyleyin, bunu söyleyin diyen ‘gerçek büyü’ doğmuş oldu.” Misty kaşlarını çatmıştı fakat bunun dediklerini anlamadığı için değil, dedikleri üstüne düşündüğü için olduğunu biliyordu yaşlı adam. Keyifli bir biçimde sandalyesinde geriye yaslandı. “Şimdi, bende bu ‘enerji’ var, yapmak istediğim şeyi de biliyorum. Ama bunu daha rahat yapmama yardım edecek bir yöntem bulmalıyım. Işık büyülerinin unicorn kılı özlü asalarla daha rahat yapılması gibi düşün.” Öğrencisi ışık büyülerinin lafının geçmesi ile yüzünü buruşturunca istemsizce babacan bir şekilde gülümsedi Zeptor. “Düşününce gerçekten ‘enerjisi’ olmayan, yada işte büyü yeteneği olmayan birinin çoktan bir mantık kurup yöntem bulmuş olabileceği aklıma geldi. Biraz değişim ile çok işe yarayabilir nekromansi.” Misty kafasını yana eğerek delirmiş gibi ona baktı. “Yani mugglelar tarafından yapılmış bir şeyin içine büyü katıp işe yaramasını mı bekleyeceksin?” Yaşlı adam iç çekti, bu yüzden öğretmekten hoşlanmıyordu. Pek sabırı yoktu. “Öyle değil… Hiç ‘ruh şişeleme’yi duymuş muydun?” Öğrencisi meraklı bir şekilde masaya yaklaştı, ustasının önünde duran siyah ciltli kitaba yeni bir göz ile bakıyor gibiydi. “Hayır ama-” Zeptor ne diyeceğini bilerek kafasını salladı. “Evet. Hortkuluk’a yakın bir şey, hortkuluk da ruhu bir eşyaya aktarırsın. Ruh şişelemesi ise diriltilmiş bir zombiye yakaladığın bir ruhu koymakla ilgili. Tabii ruh şişeleme kalıcı değil, yapan nekromansırın gücüne göre ruhun kalacağı zaman belirlenir.” Omuz silkti. “En azından bu uydurma kitaplarda öyle yazıyor, ama bak, büyüce dünya hakkında bir halt bilmeden ne kadar benzer bir şey bulmuşlar.” Misty yeni anlamış gibi bir ‘oh’ çekti. “Ruh şişeleme olayından ruhu bir yerlere geçirmeyi ve hortkuluk’un kalıcılığını birleştirmeye çalışacaksın?” Zeptor bir kez daha omuz silkti. Öyle umuyordu ama çalışmaların ve deneylerin neler getireceği belli olmazdı. Bir an başında dikilen kadını boş verip kitabı karıştırdı. “Daha çok ruhu zombi değilde canlı bir beden içinde şişelemeye çalışacağım. Her şekilde hayvanlara ihtiyacım olacak, kan kullanmadan yapılan bir ruh töreni yok gibi bir şey.” Misty kafasını salladı, kilise törenleri için onlara hayvan sağlayan bir sürü kaynakları vardı. Bir kaç dakika sarışın kadını unutup önündeki kitaba daldı Zeptor. Kitapta törenlerde kullanılan amblemler ve işaretler üstüne koca bir bölüm vardı, aynı anlama gelen ama gerçekten işe yarayanlarla değiştirirse bir şeyler çıkarabilirdi. Misty arada bir ayak değiştirerek yaşlı adamın okumasını izledi bir süre, en sonunda kapıyı işaret etti. “O zaman ben gidiyorum?” Zeptor eliyle ‘git’ diyen bir işaret yaptı kafasını yeni kitabından kaldırmadan. Deneme yanılma yöntemi ile bulması gereken bir sürü şey vardı. Bir iç çekerek masasının üstündeki parşömen, kağıt ve kitap kalabalığı arasından boş bir parşömen bulmayı başardı ve not almaya başladı.

Loading...
0%