22. Bölüm

15. Bölüm (1. Kısım)

majdafan
majdafan

Akşamın bu ilk saatlerini seviyordu. İş güç azalıp da etraftan el ayağın çekilmesinin yarattığı sessizlik, paha biçilmezdi. Tıpkı bu akşam olduğu gibi bir de sıcak ateşin karşısında akşam yemeğinin üstüne bir iki kadeh yuvarlayabiliyorsa keyfine diyecek olmazdı. Yine de elleri, Mathilda'nın kıvrımlarında sanki yılların getirdiği alışkanlıkla ağır ağır dolaşırken kendini daha önce hiç bu kadar doygun ve mutlu hissettiğini hatırlamıyordu.

Mathilda'nın yatak odasından çıkıp mutfağa inmelerinin üzerinden yarım saat ancak geçmişti ama yine de Samuel, bulduğu ilk fırsatta Mathilda'yı kucağına çekmekten kendini alamamıştı. Kadının minyon bedenine neden hiç doyamadığını bir türlü anlamıyordu ve işin açıkçası anlamaya çalıştığı da söylenemezdi.

Mathilda da Samuel'den farklı değildi. Elini çoktan erkeğin gömleğinin içine kaydırmış, ağır işlerin biçimlendirdiği kaslarında dolaştırmaya başlamıştı. O, başından evlilik geçmiş bir kadındı; toy bir genç kız değildi. Bir erkeğin beklentilerini bilirdi. Ya da bildiğini sanırdı. Oysa şimdi Samuel sayesinde çok da bir şey bilmediğini anlamıştı.

Dün akşam bu saatlerde üst kattaki atölyede yaptıkları aklına gelince yanakları alev aldı. İsabella, hemen her gün yandaki kitapçının sahibi Margaret'le birkaç sokak ötedeki yetimler yurdunu ziyaret ettiği için Mathilda'nın yalnız olduğunu Samuel çok iyi biliyordu. Sessizce atölyeye girmiş, göz göze geldiklerinde Mathilda kendini kurulu bir oyuncak gibi onun önünde bulmuştu. Erkek, sert ve uzun öpüşüyle birlikte onu masaya doğru geriletmiş, en sonunda da Mathilda'nın yüzünü masaya çevirip "Eğil!" demişti.

Hatırladıklarının etkisiyle kanı kaynayan Mathilda, dayanamayıp Samuel'i öptü ve her zaman olduğu gibi ondan coşkulu bir karşılık almayı da başardı. En sonunda yüzünü erkeğin göğsüne bastırdığında soluk soluğa sayılırdı ama yine de fısıltı gibi bir sesle, "Seni seviyorum." demeyi başardı.

Samuel'in Mathilda'yı duyduğunun tek kanıtı aynı sabit ritimle inip kalkmaya devam eden göğsüne karşın gerilen bedeniydi. Kocaman kolları Mathilda'nın minyon vücudunu sıkıca kavrayıp iyice kendine çekti; yavaşça sırtının narin kavisini, belini okşadı. Yanlara kayan elleri, sevdiği kadının dirseklerinden zarif bileklerine indi.

Mathilda; her bir avucuna tapınırcasına öpücükler konduran Samuel yüzünden o kadar çok duygulandı ki gözyaşlarını kirpiklerini kırpıştırarak yok etmek zorunda kaldı ama lanet olası Samuel bununla da kalmayıp kadife bir kesenin içinden sade bir yüzük çıkardığında Mathilda'nın ağlamamak için gösterdiği tüm çabalar boşa gitmiş oldu.

"Bu annemindi. Biliyorum; basit, düz bir halka ama..."

Duyduğu hıçkırık sesi; o ana kadar elindeki yüzüğü Mathilda'nın parmağına geçirmeye çalışan Samuel'in başını hızla kaldırıp, "Ah, balım!.." diye inlemesine neden oldu. "Ağlama!.." Başparmaklarıyla Mathilda'nın yüzünün iki tarafından aşağı kayan damlacıkları silerken bir kez daha, "Ağlama balım!" dedi.

"Nasıl ağlamayayım?" diye soran Mathilda yeniden hıçkırdı. "Ben... Ben çok mutluyum!"

"Mutluluğunu ilginç bir şekilde gösteriyorsun." diyen Samuel kararlılıkla yüzüğü Mathilda'nın parmağına geçirdi. "Bu, bana verdiğin sözün şimdilik bir kanıtı olsun. En kısa zamanda yenisini alırız."

Mathilda, hızla diğerinin içine hapsettiği yüzüklü elini göğsüne doğru çekti.

"Yenisini istemiyorum!"

"Tatlım... Kendi yüzüğünü takmak istemez misin?"

"Bu artık benim yüzüğüm Sam!" diyen Mathilda, uzanıp Samuel'in elini yakaladı; yanağıyla sevgi, daha çok da hürmetle o eli okşadı. "Aşkımızın kanıta ihtiyacı yok." derken kedi gibi mırlıyordu. "Öyle olsa benim sana verecek ne bir yüzüğüm ne de başka kıymetli bir şeyim var."

Samuel, yüzünü Mathilda'nın yüzüne iyice yaklaştırdı. Gözleri alev alevdi. "Sen bana kendini verdin, bil ki benim için bundan kıymetlisi yok!" Alnını kadının alnına yaslayıp, "Kalbim senindir." dedi. "Aşkım senin!" Ve sözlerini bir yeminle mühürledi: "Sonsuza kadar!"

Mathilda'nın yüzündeki gözyaşı izleri henüz silinmeden yerini yenileri almaya başlamıştı.

"Ağlama!.." dedi Samuel yeniden, kadının çenesini öperken. "Ağlama!.." dedi yeniden, dudakları yanaklarında gezerken. "Ağlama!.." dedi yeniden, kadının soluğunu kesecek son bir öpücük için yaklaşırken.

Mutfağın sokağa açılan kapısının tıklatıldığını ikisi de duymadı. Hatta sonrasında ne koluyla oynandığını, ne de davetsiz misafirin içeri girdiğini duydular. Hayatlarının belki de en önemli dönüm noktasını kutlayan çiftin hiçbir şeyden haberi yoktu. Bu yüzden ziyaretçi, iki-üç kez boğazını temizlemek zorunda kaldı.

Samuel, usulca geri çekilirken Mathilda'nın dudaklarından itiraz dolu bir inilti yükseldi. Samuel, Mathilda'nın kulağına, "Biliyorum tatlım." diye fısıldadı. "Ama bir ziyaretçimiz var."

Mathilda, yakalandığı duygu ve tutku fırtınasının şiddetiyle titrerken her türlü mantığı kurmaktan uzaktı.

"Samuel!"

"Bir ziyaretçimiz var tatlım."

Mathilda, hızla kafasını çevirdi ve kalakaldı. Sonrasında bu anı her hatırladığında; öylece bakmakla neden vakit geçirdiğini, neden Samuel'in kucağından hemen fırlamadığını merak edecekti. Ama o anda bunu akıl edebilmesi için aradan bir on saniye geçmesi gerekmişti.

Neredeyse yuvarlanır gibi ayağa fırladı, elbisesini çekiştirdi, saçını başını düzeltti ve sonra pancar gibi bir yüzle korkunç derecede beceriksiz ve zarafetten uzak bir reverans yaptı. O esnada da "E-Ekselansları..." diyor ve sesi, duyduğu utanç yüzünden titriyordu.

"Bayan Mathilda"

Warwall Dükü, Mathilda'nın selamını ufak bir baş hareketiyle kabul etmişti.

Mathilda'nın bakışları, oturduğu yerden kımıldamaya niyetli görünmeyen Samuel'e kaydı. Samuel; sanki her gün mutfakta öpüşürken bir dük tarafından yakalanıyormuşçasına sakin bir ifadeyle beklenmedik misafirlerine bakıyordu. Tavrı son derece kayıtsızdı. Mathilda'nın uyarı dolu öksürüğü olmasa yerinden asla kımıldamazdı.

Samuel, Mathilda'nın onaylamaz ifadesine boyun eğerek ayağa kalktı. Lanet olası aristokrasiden ve aristokratlardan nefret ediyordu. Yine de sevdiği kadını kırmamak için başını eğerek, "Ekselansları..." dedi. "Yine sizi buraya hangi rüzgar attı?"

Mathilda, bu soru karşısında ne kadar dehşete düştüğünü, "Samuel!" diye bağırarak gösterdi.

Sebastian St. James, Samuel'in kabul edilebilirliğin sınırlarında gezinen selamını da küstah sorusunu da oldukça eğlenceli bulmuştu ama yine de Bayan Mathilda'ya cevap verirken oldukça ciddiydi. Sadece ağzının kenarında, her zamanki ciddiyetiyle çelişircesine, bir kas atıyor; gerçekte, adamın kasıntılığından değil de gülmemek için dudaklarını sımsıkı birbirine yapıştırdığının işaretini veriyordu.

"Samuel haklı Bayan Mathilda. Sizi böyle rahatsız etmemeliydim."

"Rica ederim ekselansları, rahatsız etmediniz!"

"Aslında kapınızı vurdum ama kimse cevap vermedi. Mağaza da kapalıydı. Evin etrafını dolaşarak şansımı denemek istedim. Umarım sorun olmamıştır?"

"Evet ekselansları... Yani 'hayır' demek istedim! Yani ben... Yani..."

"Mathilda, sonunda teklifime olumlu yanıt vererek beni onurlandırdı ekselansları." diyen Samuel, Mathilda'yı yaşadığı sıkıntıdan kurtardı.

"Demek öyle." diyen dük, kendinden beklenmeyecek kadar sıcak bir tavırla, "Lütfen tebriklerimi kabul edin Bayan Mahilda." dedi. Sonra bakışlarını Samuel'e çevirdi. "Her ikinizi de tebrik ederim."

"Teşekkür ederim ekselansları." diyen Mathilda bu kez zarif bir reverans yapmayı başarabilmişti. Başını kaldırdığında dükün dikkatle Samuel'e baktığını fark etti.

"Seni birine benzettiğimi söylemiş miydim, Samuel?"

"Söylemiştiniz ekselansları ama kime benzettiğinizi söylemediniz."

Dükün dudakları sıcak sayılabilecek bir gülümsemeyle kıvrıldı.

"Bulduğumda söylerim."

Dükün hala ayakta durduğunu fark eden Mathilda, "Oturmaz mısınız ekselansları?" diye sordu. Sandalye çekip, "Buyurun, oturun lütfen!" dediğini on gün önceki Mathilda duysa kendi arkasına sıkı bir tekme atardı çünkü o günlerde Mathilda, bu adamı eline bir geçirirse öldüreceğini düşünüyordu.

Geçmişte İsabella'ya yaptıkları yetmezmiş gibi, şimdi de onun ruhunu paramparça edip bırakmıştı. Özellikle de İsabella'yı soğukta buz kesmiş, şöminenin önünde kimsesiz bir çocuk savunmasızlığıyla dertop olmuş gördüğünde Mathilda'nın ömründen ömür gitmişti. Ve o görüntü, her şey yoluna girecek olsa bile zihninden uzun süre kaybolmayacaktı.

Fakat sonra bir şey olmuş; bütün umutların tükendiğini sandıkları günlerde dük, İsabella'ya kızını geri vermişti.

Mathilda, ekselansları tarafından İsabella'ya yazılan mektubu okumuştu. Aslında mektuptan çok kısa bir not gibiydi ama adam, zaten söylemek istediği her şeyi birkaç satırda söylemeyi başarmıştı. O notu yazan adamın İsabella'ya herhangi bir kötülük yapabileceğine inanmaktan vazgeçmişti Mathilda. Geçmişte ne olmuş olursa olsun artık yapmazdı, yapamazdı. Yine de Lord Hall tarafından İsabella'ya iletilen notu ilk okuduğunda, bunun altından bir şey çıkacağını düşünmemiş değildi fakat Leydi Elizabeth, daimi refakatçileri gibi görünen Lord ve Leydi Hall'un eşliğinde sık sık mağazalarını ziyaret ettikçe kuşkuları bir sis bulutu gibi dağılmaya başlamıştı. Mathilda; İsabella'nın yüzünden eksik olmayan gülümseme için, sırf bunun için bile, Warwall'ın geçmişte yaptığı tüm haksızlıkların bağışlanabileceğini düşünmüştü. Şimdi aynı adam sandalyeye otururken ona, "Çay alır mıydınız ekselansları?" diye sormasının nedeni de o gülümsemeydi.

Mathilda, en sevdiği fincanları çıkarmaya çalışırken Sebastian St. James'in yüzünü buruşturduğunu ondan saklaması kolay olmuştu ama tam karşısında oturan Samuel'in alaycı bakışlarından sakınması o kadar kolay değildi.

Samuel, gözlerini dükten ayırmadan, "Bence ekselansları iyi bir içkiyi çaya tercih edecektir hayatım." dedi.

Mathilda, hayal kırıklığıyla döndüğünde iki erkek bardaklarını cömertçe dolduran içkiden ilk yudumlarını alıyorlardı.

Samuel, ilk yudumunun ardından dükün gözlerinin şaşkınlıkla açılmasını keyifle izledi. Bu burbona az para vermemişti ama verdiği her kuruşa değerdi. Şimdi onu lanet olası bir dükle paylaşmak zorundaysa en azından bir parça takdiri hak ediyordu.

Dük boğazını temizledi ve "Bu..." diye başladı, sonra yine boğazını temizledi. "İyiymiş!"

Mathilda; aralarındaki sosyal uçuruma rağmen mütevazi bir mutfak masasında karşılıklı oturup iyi bir içkiyi paylaşan erkekleri sessizce izledi. Kendini utandıracak bir kibirle "Biri benim!" diye düşünürken her ikisinden de çevreye yayılan baskın erkekliğin farkındaydı.

"Gerçekten iyiymiş!" dedi dük, son yudum da boğazını yakarak aşağı indiğinde. Samuel'in yeniden şişeye uzandığını görünce itiraz etti: "Bu kadar yeter, teşekkür ederim."

Mathilda, erkeğin kibar sözlerinin ardında onun yine kibirli bir soylu gibi göründüğünü düşündü. Bunun için onu kim suçlayabilirdi ki? Fazlasıyla kibirlenecek kadar statüsü, parası ve sağlığı vardı. Sert yüzü ve hiç ısınmayan soluk gözleri, Mathilda'nın ondan uzak durması için yeterli sebeplerdi ama bazı kadınlara onun bu görünüşü cazip bile gelebilirdi.

Adının zihninde belirmesiyle mutfağın sokağa bakan kapısının açılması ve İsabella'nın bir eli kapı kolunda, bedeni yarı onlara dönük bir biçimde eşikte belirmesi arasındaki paralellik Mathilda'nın şaşkınlıkla gülümsemesine neden oldu.

"Teşekkür ederim Margaret. Perşembe görüşürüz, bu sefer geç kalmayacağım. İyi akşamlar."

İsabella sesindeki kaygısız neşe, suratına da yayılmış olarak içeri girdi. Küçük ellerinden eldivenlerini çıkarırken, "Ohhh, Mathilda!.. Çok soğuuuk!.." diyordu. Geniş gülümsemesi, yavaşça ayağa kalkan adamı fark ettiğinde çabucak soluverdi ve şaşkınlığı, asla üçüncü kişilerin yanında yapmayacağı şekilde onun ilk adını fısıldamasına neden oldu: "Sebastian!.."

Gözlerini adamın dar alanda daha da iriymiş gibi duran gövdesinde, son gördüğünden bugüne iyice uzamış saçlarında, kaygılı görünen gözlerinde dolaştırdı. Onun bir dük olduğunu hatırlaması için aradan sessizlikle dolu saniyelerin geçmesi gerekti. Kendini aptal durumuna düşürmediğini umarak erkeği olması gerektiği gibi, "Ekselansları..." diyerek selamladı.

Daha reveransını bitirmeden Sebastian karşısındaydı. Doğrulurken elini tuttu ve "Lütfen!" dedi. "Bir düşesin eşine reverans yapma zorunluluğu yoktur."

Mathilda'nın ellerini kalbinin üstünde kavuşturarak iç çektiğini sadece Samuel duydu.

İsabella, erkeğin dudaklarına götürdüğü elini geri çekmemek için kendini zor tutarak ağzının içinde, "E... Ekselansları..." diye geveledi.

Sebastian'ın işaret parmağını İsabella'nın dudaklarının üstüne koyması İsabella'nın hiç beklemediği bir şeydi. Şaşkınlıktan konuşamadığı gibi utançtan yanaklarının kıpkırmızı olmasına da engel olamamıştı.

Sebastian, "Bir düşesin eşine, 'ekselansları' deme zorunluluğu da yoktur." dediğinde Mathilda, bu kez yüzünün tamamına yayılmış kocaman bir gülümsemeyle içini çekti.

İsabella sözleri tükenmişçesine karşısındaki erkeğe bakarken; o erkek, Mathilda ve Samuel'e dönerek, "Misafirperverliğiniz için teşekkür ederim." dedi. "Şimdi izninizi rica ediyoruz."

Ardından hiçbir uyarıda bulunmadan, Mathilda'nın şaşkın bakışları altında İsabella'yı mutfağın evin içine açılan kapısına yönlendirdi ve çıkmadan hemen önce içerideki adamla kadına, "Tekrar tebrik ediyorum." dedi.

Neden sonra kocaman açılmış gözlerini kapıdan Samuel'e çeviren Mathilda, "A-man Tanrı'm!" diye fısıldadı. "Duydun mu Sam? Duydun mu? Ekselansları, İsabella'ya 'düşes' dedi."

"Duydum."

"Karısı olduğunu kabul etti, hem de iki kez! Aman Tanrı'm, iki kez!"

"Onu da duydum."

Samuel'in alaycı tavrını umursamayan Mathilda, fısıltıyla, "Sence nereye gitmişlerdir?" diye sordu.

Samuel gözlerini devirdi.

"Tatlım, nereye gittiklerini ne yapacaksın? Zaten fazla seçenekleri yok: Ya üst kattaki oturma odasına ya da İsabella'nın odasına gitmişlerdir."

Mathilda'nın gözleri kocaman oldu.

"İsabella'nın odasına gidemezler! Orada... Orada..."

Samuel, sinsi bir gülümsemeyle Mathilda'yı onun tam da sevdiği gibi belinden sıkıca kavradı.

"Orada, ne balım? Senin odandakilere benzer şeyler mi olur?"

Mathilda'nın gözleri daha da büyüdü ve iyice fısıldayarak, "Sence öyle bir şey yaparlar mı?" diye sordu.

Samuel, Mathilda'yı gülerek kendisine çekerken, "Ben nereden bileyim Mathilda?" dedi. "Ama istedikten sonra bizden daha çok hakları var. Sonuçta karı kocalar."

Mathilda, "Evet ama..." diye başlamıştı ki Samuel yeni bir öpücükle onu susturdu ve kısa süreliğine de olsa aklından İsabella ve Ekselansları Warwall Dükü'yle ilgili düşüncelerin kaybolmasına neden oldu.

 

 

Bölüm : 19.05.2025 16:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...