@manjima068
|
Arkadaşlar öncelikle demek istediğim bir şey var. Bölümleri hızla atıyorum çünkü bu bölümler engel yiyen uygulama da yayımlamış olduğum, yani hazır da olan bölümler. 14.bölüme kadar hızla atacağım. Ancak ondan sonra elimde bölüm kalmadığı için diğer uygulama ile aynı hız da olacaktır bölüm aralıkları. Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın olur mu??? ♤♤♤ İki gündür Ares yoktu. Ne telefonları açıyor, ne de kendisi bize ulaşıyordu. Gittiği günün akşamı benim için yeni bir telefon göndermişti. Ona mesaj attığımda bile bakmıyordu. Ondan uzaklaştığım andan dolayı mı böyleydi anlayamıyordum. Gerçi sadece benim değil, ailesinin de ona ulaşmasına izin vermiyordu. Tek bildiğim iyi olduğuydu. Tabii bunu da beni iki kez arayıp söyleyen Yağız sayesinde biliyordum. O bana her haber vermediğinde, beklettiğinde ona karşı öfke ile doldum bu iki gün boyunca. İnsan en azından bir görüldü atardı. Onda o bile yoktu. Bu iki gün boyunca bir kez olsun yemek yemek için odamdan çıkmadım. Gece yarısı olduğunda çıkar atıştırırdım. Bir ara Hozan enişte ile karşılaştığımda konaktakilerinde Ares'ten habersiz olduğunu öğrendim. Şimdi yine bir gece yarısındaydım. Yaptığım tostu mutfakta yemek yerine odamda yiyordum. Sadece gece yarısı yiyip, böyle ufak ufak atıştırmak bana iyi gelmiyordu. Çok aç kalıyordum. Tabii bu iki gün boyunca canımı sıkan bir başka konu vardı. Kolyem. Kahrolası iblisin oğlu bana cevap vermediği için kolyemin bulunup bulunmadığını, hatta ve hatta aklına gelip gelmediğini bile bilmiyordum. Konaktan çıkmamı istemedikleri için de odamda kuduruyordum. Kolyemi bulmalıydım. Tostum bittiğinde tepsiyi sehpanın üzerine koydum. Dişimi fırçalamak için banyoya ilerlediğimde, duş alma kararını aniden alıverdim. Banyoya girdiğim gibi ilk işim her zaman aynadan aksime bakmak olurdu. Şimdi ise boş boynumu görmemek için bakmadan geçtim. Elimde hâlâ sargı olduğundan, ve ilk gün duşakabinde iken ıslandığı için küvete yöneldim. Üstümde ki eşofman takımını çıkardığım gibi hiç oyalanmadan ılık ayarlı olan suyu açıp içine girdim. Şu an kendime gelmek yerine mayışmaya ihtiyacım vardı. Uzunca bir duş, ve diş fırçalama işleminin ardından bornozumu giyip çıktım banyodan. Adım adım giyinme odasına girip ışığı açtım. Son iki gündür Ares gelmediğinden rahatça giyinebiliyordum. O varken vücudumu göstermeme konusunda epey bir özenliydim. Şortlu geceliklerimin olduğu kısmı açtığımda, vişne çürüğü renginde olan geceliğim dikkatimi çekti. Onu elime aldığımda şortun ve crobun baya kısa olduğunu gördüm. Önemsemedim. Zaten yalnız kalıyorum odada. Bornozumu çıkarıp, iç çamaşarı giymeden üstüme geçirdim geceliğimi. Aynadan kendimi gördüğümde gülümsedim. Vücudumu seven bir insandım ben. Elimde olsa sürekli böyle giyinirdim odamda. Lakin bir sorun vardı... Aynamın karşısına oturup çekmecemi açtım. İçinden nemlendiricilerimi alıp tek tek masaya dizdim. Öncelikle yüzüm ile başladım, göz altım, dudaklarım, boynum ve vücudum... saç bakımımı da yaptığımda işim bitti. Kurutmadığım saçlarımı omuzlarımdan belime saldım. Giyinme odasından çıktığım gibi yatağın üstünde oturan Ares ile yerimden sıçradım. Bir elim kalbimin üzerinde iken birbirimize bakakaldık. Onun beyaz gömleğinin her tarafı kan içindeydi. "Ares? Sana bir şey mi oldu?" Hızla yanına koşup omuzlarından tuttum onu. Gözlerim ile bir yarası olup olmadığına baktım. Lakin kanlardan anlaşılmıyordu. Gözlerimi onunkilere çevirdiğimde korku ile tekrar sordum. "İyi misin?" Cevap vermeyince endişem arttı. "Cevap versene!" Bir kez onu sarstığımda bana izin verdi. Korku tüm vücuduma yayıldığında gözlerimin dolmasına engel olamadım. Gözlerimi dolu gören Ares, bir parmağını onun omzunu tutan elime değdirdi. "İyiyim, sakin ol. Bu kan bana ait değil." Derin bir nefesi yüzüne doğru bıraktığımda içime su serpti. Bu duygu değişimi çok aniydi. Kalbe zarardı. "İnsan böyle mi çıkar birinin karşısına?" Fazlası ile korkmuştum. Korkum geçmeye başladığında bu kanların kime ait olduğunu yeni yeni idrak edebildim. Elimi hızla onun omuzlarından çektiğimde, parmağı kendi omzuna düştü. O artık gerçekten bir ölüydü... içimin burkulduğunu hissettim. Onun ile 3 yılımız beraber geçmişti. Bu 3 yılın, 2 yılında sevgiliydik. İyi anılarımız olmuştu. Bunun böyle olması canımı yaktı. Her şey çok daha farklı olabilirdi. Bir iki adım gerilediğimde üstümde olan gecelik aklıma geldi. İç çekip başımı sağa sola salladım. "Geldiğini haber verseydin böyle giyinmezdim. Bu senin suçun." Arkamı döndüm. Gidip üstümü değiştirmem gerekiyordu. Onun karşısına böyle çıkamazdım. Giyinme odasının kapısına ulaştığımda kolumdan tutulup çevirilmem çok ani bir hareketti. Sırtım duvara yaslı iken, Ares'in elleri kollarımı tutarak duvara yapışmıştı. Yaslı değildi, yapışıktı. Yüzü, yüzüme birkaç santim uzaklıktaydı. Beni öyle sert vurmuştu ki iç organlarımın birbirine çarptığını hissettim. Oysaki yüz ifadesi hiç öfkeli durmuyordu. "Ne yapıyorsun Ares?" Sesim fısıltı gibi çıktığından dolayı kendime sövmek istedim. Neden aniden bu hale büründüm ki? Benim gibi yüzüme doğru üfleyerek fısıldayan Ares ile mayışıklığım arttı. "Benden uzaklaşmanı istemiyorum Ahter." "Ben sana yaklaşamam Ares. Bunun nedenini çok iyi biliyorsun. Seni hiç anlayamıyorum. Bir gün böyle yaklaşırsın, dakikalar sonra kusmaya gidersin. Eğer böyle olacak ise sana asla yaklaşamamayı tercih ederim." Dediklerim cidden düşündüklerimdi. O çekici bir adamdı, her anlamı ile. Lakin gururum ona yaklaştırmazdı beni. Beni istemediğini değil, benden midesinin bulandığını söyleyip kanıtlamıştı. Ona ne kadar çekilirsem çekileyim dur noktamı bilirdim. Ares gözlerini yumup sert nefeslerini yüzüme verdi. Ilık su ile duş aldım ve gece yarısıydı bu nefesler yüzümü okşayıp beni mayıştırıyor ve öfkemi öldürüyordu. Ares her ne kadar sert soluklar alıp verse de, öfkeli değildi. Bunu burnundan anlayabiliyordum. Gözlerini açtığında iki gündür göremediğim erik yeşillerini yakından görebildim. "Ahter, kusmamın nedeni sen değildin," dediğinde şaşırdım. Yalan mı söylüyordu? Sahi miydi? "Yalan söylüyorsun," diye mırıldandım. Yalan olmalıydı. Ben bunca zaman bunu düşünerek kendi vücudumda kusur aradım. "Yalan değil, yemin ederim yalan değil. Yağız seni öfkelendirdiğim için yemeklerimi baya karıştırmıştı o gün, karın ağrısı çekeyim diye. Yani o kusmanın senin ile alakası yok." İçten içe öyle olmasını umdum. "Gerçekten benim ile bir ilgisi yok mu? Kusmana ben neden olmadım mı?" Bunu söylerken sesime yansıyan bir umut vardı. Ares yutkunduğunda umudum götüme tokat attı. O cevap vermedikçe öfke beni sarıyordu. Yalan söylememeliydi. "Bırak beni!" Diye yüzüne bağırdığımda yükselmemi beklemiyordu. Yaşadığı bocalama sayesinde ellerimi ondan kurtardım. Hızla giyinme odasına girip kapıyı kapattığımda artık beni görmek zorunda değildi. Sırtımı kapıya yaslayıp çömeldim. Çok fazla duygu karmaşası vardı... Kapının hemen arkasına sertçe yaslanan Ares'i anladım. Öyle bir sertlikle yaslanmıştı ki anlamamak mümkün değildi. Sürtünme sesi geldiğinde o da benim gibi çöküyordu. Dakikalarca oturduğum yerde kaldım. Ares hâlâ sert soluklar içindeydi. Onu anlayamıyordum. Onu asla anlamadım. Onun ile konuşmayacaktım. İlk gece yaptığı gibi açık açık söylemeliydi. Kıvırtıp bana ümit vermemeliydi. "Ahter, çıkmayacak mısın oradan?" Çıkmayacağım. "Özür dilerim. Gururunu incittiğim için." Özür dilemesini beklemiyordum. Bacaklarımı kendime çekip kollarımı doladım. "Lütfen konuş," dediğinde canım yandı. Ben onun böyle konuşmasından hoşlanmadım. O dimdik duran biriydi. Ama yine de bana karşı hatalıydı. Belki de değildi... Bir insanın elinde miydi midesi? "Ahter, bilmediğin şeyler var. Anlatmak istiyorum, anlatmak istemiyorum. Ben hayatımda ilk defa bu kadar utanıyorum..." Ne saklıyorsun Ares Şahkar? Utanmasına neden olacak neyi saklıyordu? Eşcinsel miydi acaba? Yağız'a mı aşıktı? Yok canım. Gözlerim doldu. Neden dolduğunu bile anlamadım. İçimde birikenler hiç olmadık zamanlarda dökülüyordu. "Ahter, sana anlatsam beni kocan olarak görmezsin. Bu yüzden anlatamıyorum." Bu kadarı fazlaydı. Ne demek kocam olarak görmezdim? Bu sakladığı şeyi anlatmak zorundaydı. Ayağa kalkıp elime kulpa uzattım. En son yaslandığını düşündüğüm için yavaşça açtım. Başımı çıkardığımda Ares sırtını kapıdan çekmişti ve başı yere bakıyordu. "Ne söyleyeceksen söyle. Uzatma." Sesim bu kadar sert çıkmak zorunda değildi. Elimde olmadan aniden oldu. Benim sesim ile başı biraz daha yere doğru eğildi. Gözleri bana değmiyordu. "Ares?" Sesimi bu defa yumuşatarak konuştum. Onu ilk defa iki büklüm görüyordum. Söyleyeceği şey çok mu kötüydü? Dudaklarını araladığını zar zor görebildiğimde tüm odağımı ona verdim. Öncelikle sıkıntılı bir nefes verdi. Ve asla tahmin edemeyeceğim konuyu anlattı. "Ben 19'lu yaşlarımda şehir dışına çıkmıştım bir ara. O vakit ilk kez bir mekanda içtim. Ama nasıl içmişim, kafa bir milyon. O gecenij sabahında uyandığımda yanımda bir kadın vardı. Uzunca bir süre olanları idrak edemedim bile. Ne olduğunu hatırladığımda kendimden, ve o kadından öyle bir iğrendim ki. Sanki dünya başıma yıkılmış gibiydi," bir an duraksayıp birkaç kez nefes alıp verdi. Bana başka kadınlar ile olan ilişkisini anlatması sinirimi bozsa dahi, asıl anlatacağı olaya odaklanıyordum. Yutkunup tekrar devam etti. "Ben o cinsel beraberlikten sonra 2 hafta kadar kendime gelemedim. Yemek yedikçe kusuyordum. O anlar aklımdan çıkmıyordu. Dedem bunu öğrendiğinde baya telaşlandı. Benim zevk almam gerekirken bir daha hiçbir kadına yaklaşmak istemiyor olmam, büyük bir sorundu. Bubun üzerine dedem birkaç kadın tuttu dönem dönem. Lakin hepsinde sonuç aynıydı. İlk zamanlar sürekli mide bulantısı yaşıyor, ardından o kadınları değil görmeye, hatırlamaya bile dayanamıyordum. Psikologlar ile görüştüm bu süreçte. Lakin pek yararı olduğu söylenmez. Kimileri arzu duyup duymadığımı sordu. Arzu duyuyordum, sex bitene kadar. Ondan sonrası benim için işkence gibi geçiyordu. Bu sorunun üzerine asla evlenemeyeceğimi, biri ile beraber olamayacağımı anladım. Amacım kadınlardan uzak durmaktı. Lakin dedem buna izin vermedi. Beni senin ile evlendirdi. İstiyordu ki ben senin ile beraber olup seni hamile bırakayım. Sonra da diğer kadınlara uyguladığım tavrı sana da uygulayıp sana dul hayatı yaşatayım. İstemedim Ahter. Seni görmek istemediğim bir anım olsun istemedim." Şaşkındım. Afallamıştım. Ben bunu beklemiyordum. Ares'in nasıl böyle bir sorunu olabilirdi? Bu nasıl bir sorundu? Tekrar devam ettiğinde düşüncelerimi sonraya sakladım. "Sana açık olacağım. Seni arzuladım. Seni çok arzuladım. Ama biliyordum ki eğer senin ile beraber olursam seni bir daha görmek istemeyecektim. Midem bulanacaktı. Ahter, ben nasıl senin ile ilgili olan bir anımı düşündükçe iğreneyim? Bunun düşüncesi bile seni bana yasaklı kıldı. Ve kustuğum güne gelirsek, o gün cidden karnımdaki yemekler fazla karışıktı. Bir de senin vücudunu ilk kez gördüğümde, aklıma o kadınlar geldi... senin bir alakan yoktu." Sesi ızdırap ve utanç doluydu. Son kelimeleri ile yüzüme baktığından dolayı burnundaki kızarıklığı gördüm. Ares, utanınca da kızarıyordu. Bu itiraf asla beklemediğim bir zaman, asla beklemediğim bir şekilde geldi. Aklıma anneannesinin geldiği gün konuştukları konular geldi. Beni kullanmayacağını söylüyordu. O gün konuyu anlayamadığım için kafamı kurcalayıp durmuştu. Fatih'in anlatmak istememesi, her şey şu an o kadar mantıklı geliyordu ki Ares'e olan tüm öfkem uçup gitti. Bu yaşadığı durum bir sorundu. Ona, bunun için kızamazdım. Hayır, kızmaya hakkım yoktu. Çok mu utanıyordu bu durumundan? Ona koca gözü ile bakmayacağımı söyledi, utancı bu denli mi büyüktü? Veya bu durumu onun yüzüne mi vuruyorlardı? Bu düşünce ile zorlukla yutkundum. Ares'i o halde düşünmekmcanımı yaktı. Ne diyorlardı ona? Koca olamazsın diyenler olmuş muydu? Usulca onun önüme çöktüğümde kolumu boynuna doladım. Ona sıkıca sarıldığımda onun da elleri saniyeler sonra titrekçe belimi buldu. Benim zor anımda onun kolları beni dolamıştı. Şimdi benim ona karşı böyle olmam gerekiyordu. Tüm samimiliğim ile onu sardım. Konu biri ile sex yapamamak değildi, Söylenen laflar, hissedilen eksiklikti... bu yüzden soylarını devam ettirecek kişinin Fatih olduğunu söylemişti. Ne aptaldım. Asla üzerinde durmamıştım bu konuların. Belki de bana her baktığında kendinden utanmıştır. Çünkü şu anki hali tam olarak bunu yansıtıyordu. Belimi sarışı bile varla yok arasındaydı, elleri titriyordu... "Böyle bir şey için seni kocam olarak görmeyeceğimi söylemen saçmalık." Saçmalıktı. O benim ne olursa olsun kocamdı. "Cinsel ilişki olsun, olmasın sen benim kocamsın. Ve böyle utanmamalısın." Şu an kullandığım ses fazlası ile alımlı idi. Artık bu konu ile ilgili hiçbir öfkem, kırgınlığım yoktu. Gerçeği öğrenmenin verdiği rahatlama üstümdeydi. Kollarımı Ares'in boynundan çektim ve yüzünü ellerim arasına aldım. Yüzlerimiz çok yakındı birbirine, ama artık bir sorun değildi benim için. Ares'in gözleri sadece gözlerimdeydi. "Asla senin için iyi bir adam olamayacağım Ahter. Yetersiz olacağım. Kendi ihtiyacımı geçtim, senin ihtiyacını karşılayamayacağım." Sesi boğuktu. Alnımı, alnına yasladım usulca. Ares gözlerini yumduğunda hemen ardından ben yumdum. Nefeslerimiz birbirine karışıyor, evlendiğimizden beri ilk kez böyle bir yakınlık içerisinde bulunuyorduk. Şu an benim için önemli bir andı. Ona aşık falan değildim, ama rahatsız olmuyordum yakınlığımızdan. Fısıltı ile "sen iyi bir adamsın Ares. İyi bir kocasın." Dediğimde samimiydim. Benim için tek sorun benden midesinin bulandığını söylemesiydi. Onun dışında berdel ile evlenmemize rağmen iyi bir kocaydı. "Ayrıca ihtiyaç konusuna gelicek olursak, ya da gelmeyelim edepsizleşmek istemiyorum," Dudaklarımdan bir kıkırtı döküldü. Edepsiz düşüncelerimi dile getiremezdim. "Her neyse. Benim şu an senden bir şikayetim yok. Yetersiz olduğunu da düşünme. Hangi koca, senin gibi yapar ki? Benim sözlerime güvendin. Beni savundun. Hem de elimde bir kanıt olmadan. Buradaki hiçbir koca bunu yapmazdı. Hemen yargıyı koyar, ona göre davranırlardı. Sen ise beni dinledin. Bu benim için çok yeterli." Yüzümde oluşan tebessüm tamamen istemsizceydi. İçimden bir his saatlerce onun ile bu pozisyonda kalmayı istedi, kovdum o hissiyatı. Gözlerimi hafifçe araladığımda eş zamanlı olarak Ares'te gözlerini açtı. Alınlarımız hâlâ birbirine yaslı iken sordum. "Sadece cinsel ilişkiye girince mi oluyor bu durum? Yoksa her türlü yakınlaşmada mı?" Merak ediyordum. Kesinlikle aklımda kötü şeyler yoktu. "Sadece cinsel ilişkide olu-" devamını getiremedi. Çünkü dudaklarım onun dudaklarını susturdu. Hayır onu sevmiyordum. Ama bunu kendime hak gördüm. Dudakları epey iştah açıcıydı. Ben dudaklarını vahşice sömürürken, Ares dona kalmıştı. Onun ile sex yapamazdım. Ama en azından öpüp kudurtabilirdim. Kesinlikle ona iyi muamele yapmayacaktım. Öğrendiğim bu durumu çok iyi kullanacaktım. Ares bana karşılık verdiğinde ikimizde birbirimizden yararlanıyorduk. Bunun gideceği yolun farkındaydım. O bunu yaşamamak için benden uzak dururken, ben buna sebep olmayacaktım. İstemeye istemeye geri çekildiğimde, bana öyle bir baktı ki onu öptüğüm için neredeyse pişman olacaktım. Masumca "ne oldu?" Dediğinde çok tatlıydı. "Bir şey olmadı Ares." Deyip tatlı tatlı gülümsedim. Yatağa uzanmak için ayağa kalktığımda hâlâ şaşkınca bakıyordu. Ben yatağa adım adım gittiğimde ardımda azmış bir adam bıraktım. Uzanıp yorganı üstüme çektiğimde Ares kendine gelmiş gibi banyoya hızla girdi. Onun için mesai başlıyordu. Kudursun. Evlendiğimizden beri kahrolası vücudunu sürekli göz önüne koyup beni zorluyordu. Şimdi ben onu zorlayacaktım. Kendi kendime kıkırdadığımda ona yapacaklarım için epey sevinçliydim. Yalan yok, onu öpmek anlatılmayacak kadar güzel bir duyguydu. Ve ben azgın bir kadındım. onu öptüğüm an karnımda oluşan kasıntı hiç hoşuma gitmedi. Bu kasıntı geçsin diye derin nefesler alıp verdim. İşe yaramadı. Gözlerimi yumup derin bir uykuya dalmak istedim. Vücudum epey mayışıktı. Klimanın odaya verdiği soğukluk beni daha da rahatlatıyordu. Yorganıma sarılıp bilincimin uykuya dalmasına izin verdim... . . . . . Gözlerim yaklaşık 2 dakikadır açıktı. Ares'e sırtım dönük olduğundan dolayı tek bildiğim Verdiği ağılık ile yatakta olduğuydu. Bir kez daha esnediğimde uyandığımdan beri 3.esneyişim oldu. Usulca arkamı döndüğümde Ares'in yine bana dönük yattığını gördüm. İlk zamanlar o da bana sırtını dönerdi. Gözleri kapalı olan adam ile ilgili fark ettiğim bir detay dudağımı dişlememe neden oldu. Göz altları morarmıştı. Gittiği günden beri hiç uyumamış olabilir miydi? Yataktan biraz doğrulup yüzümü onun yüzüne yaklaştırdım. Artık temas olarak uzak durmam için herhangi bir neden yoktu. Eski Ahter gibi olacaktım, biraz daha azgın hali ile. Aslında sadece kendimi değil, Ares'i De düşünüyordum. Eğer ona kendim gibi davranmazsam asıl o vakit çekinirdi. Ama normal Ahter her konu da kudurtmayı severdi. Yüzüm yüzüne çok yakındı. Bir öpme mesafesi vardı aramızda. Lakin bunu yapmadım. Uyuması gerekiyordu. Yataktan çıktığımda yorganı üstüne tekrardan güzelce örttüm. Uykulu Ares çok mızmızdı, bir de hasta Ares'i hiç çekemezdim. Giyinme odasına doğru adım adım gittiğimde üstümdeki geceliği çıkartmam gerekiyordu. Artık Ares sorun değildi. Lakin güzdüz vakti biri aniden odaya gelebilirdi. Elbise bölümüne baktığımda rahat bir şey seçmek istedim. Havalar epey sıcaktı. Ve biliyordum ki Ares geldiğine göre beni de kendi ile beraber aşağı indirecekti. Peygamber çiçeği mavisi olan bir elbiseyi elime aldığımda hem çok açık olmadığını hem de rahat olduğunu görüp gülümsedim. Bazen kıyafetlerimi tanıyamadığım zamanlar oluyordu. Üstümdeki vişne çürüğü renginde olan geceliği çıkarttım. Zincirli elbiseyi giydiğimde zincir sırtımda kaldı. Elim ile ulaşmaya çalışsam dahi ulaşamıyordum. Biraz daha zorlamaya çalıştığım da kolum epeyce yoruldu. İnat ettiğim için illa ki bir şekilde giymem gerekiyordu. Arkamı dönüp odaya girdiğimde Ares hâlâ uyuyordu. Acele ile ona ilerledim. Bir elim sırtımdaki kumaş parçasını tutuyor iken, diğer elimi Ares'in çıplak koluna değdirdim. Biraz sarsıp, "Ares," diye de seslendim. Ama Ares uyanmadı. Bu adamın uykusu fazla mı ağırdı ne? "Ares uyan!" Birkaç kez sarsıp seslendiğimde sonunda biraz kımıldandı. "Heh!" Diye şakıdım. Bir kez daha sarstığımda kaşları çukur oluşturdu. Gözlerini açmadan, "yine ne oldu Ahter?" Görende Ahter uyumasına izin vermiyor sanırdı. "Bana yardım edebilir misin kocacığım?" Son kelimde gözlerini açıp bana baktı. Koca koca gözlerim ile karşılaştığında ona gülümsedim. Erik yeşilleri uyku için yalvarıyordu. "Ne yardımı?" Sesi yeni uyandığı için normalden daha da kalındı. Gözlerim hafiften nemimi kaybetmiş dudaklarına değdi. Kendi dudaklarımda bir sancı hissettim. Dudaklarım, dudaklarını istiyordu. Ben istemiyordum. Dudaklarım kendini tek bir öpücül ile ait olduğu yeri seçmişti. O hissi bastırmak için dudağımı ağzmın içine çekip dişledim. Gözlerim tekrar erik yeşillerine ulaştığında onun da benim dudaklarıma baktığı görüp gülümsedim. O kudurabilirdi. "Elbisemin zincirini kapatamıyorum. Bana yardım edebilir misin?" Ben vereceği cevabı bekliyor iken, o bön bön bakmaya devam ediyordu. Red mi edecekti? Beni süzmeyi bırakıp konuşmaya karar verdiğinde dikleştim. "Bunun için mi uyandırdın beni?" Başka ne için olacak ki? "Evet." "Başka bir şey giymek aklına gelmedi mi?" Gelmişti tabii. "Geldi kocacığım. Ama canım bunu giymek istedi. Ne yapsaydım? İstediğim elbiseyi sırf zincirini kapatamıyorum diye giymeyecek miyim?" Gözlerime masum bir ifade ekleyip kendimi red edilmeyecek duruma getirmek istedim. Ares birkaç kez üst üste göz kırpıştırdı. Ardından yerinden doğruldu. "Senin cidden benim uykularıma kastın var. Başka açıklaması olamaz." Ona sırtımı dönüp yatağa oturdum. Hemen arkamda olan Ares saçımı kaldırmak için bir elini saçlarıma dokundurttu. İçim huylanırken kıkırdadım. "Başka açıklaması var Ares. Sürekli bir şeyler oluyor. Yani seni isteyerek uyandırmıyorum. Canım bu elbiseyi giymek istemeseydi uyandırmazdım." Haklıydım. Eli usulca saçlarımı tek bir tarafta topladığında sessizce mırıldandı. "Hıhı, isteyerek uyandırmıyorsun." Kaşlarım çatıldığında ona yanıt verecektim. Lakin çıplak sırtıma sürtünen parmaklarından dolayı sustum. Dediğim gibi ben azgın bir kadındım. Kocam ile 2 ay evli kalıp hiçbir şey yapmadığımızdan, bu yakınlaşma bile beni etkiliyordu. Bu yüzden Sessizce işini bitirmesine karar verdim. Saçımı bıraktığında bir eli zincirleri birleştirdi. Şimdi eli tamamen sırtımdaydı. Sessizce yutkunduğumda Ares'in duymadığına emindim. Diğer eli zinciri usul usul kapatırken sabır ile bekliyordum. Zincir kapattığında benim kalkmam, onun ise elini çekmesi gerekirdi. Öyle yapmadık. Ne o elini çekti, ne de ben kalktım. Sırtım kendiliğinden hareket ediyormuş gibi onun göğsüne yaslandı. Onun sert göğsüne yaslanmam ile gözlerimi yumdum. Burada biraz daha uyuyabilirdim aslında. Ares'in sırtımda duran elleri usulca sırtımdan ayrılıp belimin etrafını sardı. Birbirimiz ile uyum içinde iken konuşmamıza gerek yoktu. Ares'in çenesi başımın üstünde yerini aldığında birmişiz gibi hisettim. Ben onun bacakları arasında göğsüne yaslıydım. Ben ondaydım. Yeni uyanmasına rağmen üstündeki rahatlatıcı koku yerini koruyordu. Bir eli usulca belimden ayrılıp kasığıma doğru ilerler iken ne yapacağını anladım. Yine seviyormuş gibi yapacaktı. Eli yara izimin üstünde durduğu vakit yavaşça ve merhamet dolu olan parmakları ile okşamaya başladı. Bana böyle yaklaşmamalıydı. Yoksa sever, bağlanırdım. Ama ben ona bağlanmamalıydım. Ben de bir elimi onun elinin üstünde koyduğumda ne istediğimi belli ettiğimi düşünüyordum. Lakin o umursamıyormuş gibi seviyormuş gibi yapmaya devam etti. Daha da uzatmadım. Birkaç dakikanın ardından Ares derin bir nefesi burnundan verdi. Verdiği nefes saçlarıma değerken gülümseme oluştu dudaklarımda. "Ahter." Gözlerim hâlâ kapalıydı. Konuşmaya devam etmesini söyler gibi bir ses çıkardığım boğazımdan. "Ben yokken herhangi bir sorun oldu mu konakta?" "Sen gittikten dakikalar sonra oldu," deyip güldüm. Komedi gibiydi. Can sıkan bir komedi. Ares benim aksime gülmedi. "Ne oldu?" Diye ciddi bir tonda sordu. Ailesi ve benim aramda olanlar onun için ciddi konulardı. Bunu her zaman belli ederdi. Sırf bu yüzden elimden geldiğince ailesine karşı sessiz kalıyordum. Sadece onun için. "Anneannen bana biraz laf etti, ve ben de karşılık verdim. Belki de kışkırtmak istedi bilmiyorum. Şimdi diyeceksindir ki neden karşılık verdin. Anneannen haddini aşıyor Ares. Kimsenin söyleyemeyeceği kelimeleri yüzüme baka baka söylüyor. Bunları bana söylememeli." Derin bir iç çektikten sonra, "sonra ne oldu?" Diye sordu. Yalan söylemek istemiyordum. Aslında ben şikayet eder gibi de anlatmıyordum. Anlatır gibi anlatıyordum. Biraz eksik anlatmaya karar vererek dudaklarımı araladım. "Tartışma biraz yükseldiğinde annen beni şaşırtarak önüme geçti. Annesi ile benim arama girip beni odama gönderdi. Ben de canına minnet deyip sessizce odama çıktım. Ondan sonra bir daha çıkmadım odadan. Geceleri çıkıp azıcık tıkandım sadece." Son cümlem ile kıkırdadım. Oysaki açlıktan geberecektim. "Ben ne yapacağım sizinle?" Ben bir şey yapmıyordum. "Valla saygısızlık gibi olmasın ama, anneannen giderse sorun kalmaz." Kızmasını bekliyordum, ama o beni şaşırtıp kızmadı. Aksine kıkırtısı saçlarıma ulaştı. "Sence annen neden aniden öyle bir şey yapmıştır? Beni istemiyorken canımın yanması onun hoşuna gitmeliydi. Yani en azından ben böyle düşünüyorum." "Düşüncelerinde haklısın. Kim olsa öyle düşünürdü. Ama benim annem kötü biri değil Ahter. En azından bunu aklında tut olur mu?" İnsan olarak kötü değildi. Bana kötüydü. Yine de başımı hafifçe aşağı yukarı salladım. Konuşacak bir şeyin pek kalmadığını anladığımda sırtımı göğsünden çekmek istedim. İzin vermedi. Kasığımın üzerinde duran elini bastırıp tekrardan yaslanmama neden oldu. "Herhangi bir işin olmadığını düşünüyorum. Madem beni uyandırdın burada kal." "Aslında ben çok meşgul bir kadınımdır. Ama bu seferlik işimden olabilirim. Değerimi bilmelisin Ares ağa, hiç kimse için işlerimi ertelemem." Burnum öyle bir havadaydı ki uçak geçse burnuma çarpıp öyle geçerdi. "Değerini biliyorum bayan çok meşgul." Tabii çok meşguldum. Eğer ben odamda durup sıkılmazsam, kim benim yerime sıkılacaktı? Kapımıza sertçe vurulduğunda ikimizinde bakışları hızla oraya yöneldi. Kapı açılmadan Fatih'in gür sesi yükseldi. "Yenge'm! Uyanık mısın? Geleyim mi?" "Gelebilirsin!" Ares'ten çekilmeye çalıştığımda izin vermedi. Fatih gelmeden bırakmalıydı beni. "Ares bırak." Ne Ares bıraktı, ne de benim çekilmeme izin verdi. Fatih yavaşça açıp önce başını gösterdi bize. Ares'i gördüğünde gözleri büyüdü. Kapıdan girip kapattığında "günaydın," diye şakıdı. İkimizde ona karşılık verdiğimizde sinirlerim epey bozuktu. Çocuğun karşısında olduğumuz pozisyon hiç hoş değildi. Fatih büyük adımlar ile Ares'in sırtından tutup ona sarıldı. Bundan dolayı Ares beni bırakmak zorunda kaldı. Ares'ten kurtulduğum için rahat bir nefes alıp ayaklandım. Gözlerim birbirine sarılan iki kardeşe ulaştığında içtenlikle gülümsedim. Fatih, Ares'in yanında iken bir çocuktan farksız oluyordu. "Keşke geldiğini haber etseydin ağabey." Konaktan çıktıkları günün akşamı Ares, Fatih'i postalamıştı. Fatih buna baya bozulsa dahi bir şey diyememişti. Neredeyse her saat başı yanıma gelir dedikodu yapardı. Bana da ona gülmek kalıyordu. Zaten eğer Fatih olmasaydı ben asla dayanamazdım bu konakta. "Gece yarısı geldim Fatih." Ares, Fatih'i kolları arasından çıkarttığında gözlerini gördüm ve sadece iki günde bile kardeşinin onu bu kadar özlemesinin hoşuna gittiğini gördüm. En az Fatih kadar, Ares'te aralarındaki alakayı seviyordu. Özlüyordu. Normaldi, aile her şeydi. Fatih'in gözleri beni bulduğunda mahcup bir ifade ile gülümsedi. "Üzgünüm yenge. Ağabeyimi görünce tutamadım kendimi." Yüzümde varlığını koruyan tebessüm daha da genişledi. "Sorun değil. Sen benim yanıma gelmiştin değil mi?" Sabahın bu saatinde Neden geldiğini merak ediyordum açıkçası. Kaşlarını kaldırdı Fatih. "Doğru. Senin yanına gelmiştim ben. Ama sanırım ne diyeceğimi unuttum. Kahvaltıya inelim mi?" Çok şüpheliydi. Fazlası ile şüpheli. Ares yanımızda olduğu için bozuntuya vermedim. "İnelim mi kocacığım?" Deyip sinir bozucu bir gülümseme takındım. Bu dengesizlik benim elimde değildi. Aniden oluveriyordu. Fatih kıkırdadığında beni taklit etti. "Evet, inelim mi ağabeyciğim?" Ares onun ensesine şaplağı yapıştırdığında tükürüğü boğazında kaldı. Gülmeye başladığımda Ares'te benim ile beraber gülüyordu. Fatih'in öksürmesi durduğunda Kaşlarını çatıp kendince sinirli olan ifadesini Ares'e gönderdi. Ares'in gülümseyip elini Fatih'ib omzuna koydu. "Öncelikle ağabeye öyle bakılmaz. Ve şimdi de sen çık. Biz birazdan geleceğiz." Dediğinde şok ile baktım Ares'e. Çocuğu baya baya kovuyordu. Bana baktığında ona öldürücü bakışlarımı gönderdim. Ama beni kaale almadı. Fatih ise sanki hiç kovulmamış gibi başını salladı, ve gülümseyerek kalktı. "Aşağısa görüşürüz," dedi ve çıktı gitti. "Bu neydi şimdi? Zavallı çocuğu kovdun. Ayıp değil mi sana?" Ayıptı. Ares hiçbir şey demeden ayağa kalktı. Arkama geçtiğinde ne yaptığını sorguluyordum. "Ares? Bak öfkeleniyorum." Ne yaptığına bakmak için arkamı dönmek istedim. Lakin tam o sırada omuzlarımdan tuttu. "Kuduz kadın. Az yerinde dursan bacakların kopmaz." "Kopmayacağını nereden biliyorsun?" Diye çıkıştım. Belki kopardı. Boynumda soğukluk hissettiğimde, gözlerim anında boynuma indi. Gördüğüm kolye ile burnumun direği sızladı. Bir elim kolyemi bulduğunda güldüm. Arkamı döndüğümde bana gülümseyerek bakan Ares'i gördüm. Hiç düşünmedim. Onun üstünde atlar gibi sarıldım ona. Beni belimden tuttuğunda ayaklarım hava da kaldı. Kollarım boynuna sarılı iken yüzümde boyun girintisindeydi. "Çok teşekkür ederim..." teşekkür ederim Ares. "Geç getirdiğim için özür dilerim," dediğinde başımı boyun girintisinden çıkardım, ve ayaklarımı yer ile buluşturdum. Kollarım hâlâ boynuna sarılıydı, ama gevşekçe. Elleri hâlâ belimdeydi, sıkıca. "Özür dilemene gerek yok. Bulmuş olman yeterli. Gerçekten, çok teşekkür ederim." Sesim minnet doluydu. Ares'in yüzündeki gülümseme az biraz solduğunda, "asıl senin teşekkür etmene gerek yok," dedi. Ama vardı. Kolyenin değerli olduğunu biliyordu. Ama yine de ne kadar çok değerli olduğunu anlayamazdı. Kollarımı onun boynunda çektiğimde o da belimdeki ellerini çekti. "İnelim mi artık?" "Sen in. Ben giyinip öyle geleceğim." Başımı aşağı yukarı sallayıp ona arkamı döndüm. Sürekli kontrolümü kaybedip duygusal olarak ona yaklaşıyordum. Ama onun ile aramda duygusal bir bağın olmasını hiçbir şekilde istemiyordum. Kapının kulpunu tutup indirdim. Arkama bakmadan çıktığımda sırtımdaki izlenme hissini görmezden geldim. Kapıyı arkamdan kapatıp uzun koridora doğru adımladım. Şahkar konağı, Soylu konağından daha büyüktü... Merdivenlere ulaştığımda hiç acele etmeden yavaş yavaş indim. Bekleyenimiz olmayınca, acelemizde olmazdı. Gerçi beni bir bekleyen olsa dahi gıcıklığına geç giderdim. Merdivenleri bitirdiğimde bana bakan Fatih ile karşılaştım. Bana diyeceği vardı. Ve bu Ares'in yanında olsun istemiyordu. Anlaması zor değildi. "Yenge'm sonunda geldin be." Tahminimde haklıydım. "Geldim geldim. Ne oldu?" Merdivenlerin üstüne kısa bir an baktığında ben de arkamı dönüp baktım. Lakin kimse yoktu. Bileğimden tutulduğumda Fatih tarafından çekiştiriliyordum. "Sana işim düştü yenge. Vallahi zor durumda olmasam seni rahatsız etmezdim." Fatih'in beni rahatsız edebileceğini sanmıyordum. Beni yürütmesine izin verdim. Kimsenin olmadığı bir kısma geldiğimizde durduk. "Dinliyorum seni?" Sorarcasına söylediklerim ile sıkıntılı bir nefes verdi. "Kimse duymasın olur mu yenge'm?" Olur canım. "Olur tabii. Sen ne olduğunu söyle." "Ya yenge bir tane kadın var. Bana kafayı takmış. Git diyorum, gitmiyor. İstemiyorum, diyorum. istiyorum, diyor. Her dışarı çıktığımda beni izliyor. Korkuyorum artık. Sen de kadınsın belki bir şey yapabilirsin diye sana danışmaya geldim." İşte bu beklenmedik bir sorundu. Fatih ilişki isteyen biri değildi. Bunun için erken olduğunu düşünüyordu. Buna rağmen, "e beraber olursan kafan rahat etmez mi?" Diye sordum. Biliyorum, şaka gibiydim. Fatih ofladığında cidden hiç istemediğini anladım. "Hadi rahatsızlığı geçtim, Kadın 24 yaşında. Benden 5 yaş büyük. Yani hiç olası yok. İmkansız." İşte bu iğrençti. Kendinden 5 yaş küçük birine kafayı takmış olması epey rahatsız ediciydi. Bu durumdan bir şekilde kurtulması gerekiyordu. Ve ben ona yardım edecektim. "Tamam. Bir şeyler yapar, kurtulmana yardımcı olurum." Yüzüne yerleşen umut ile bu seferde ben içimden ofladım. Kadın fazla takık olmasa iyiydi. Yoksa bu işten elimizi kirletmeden kurtulamazdık. Bölüm sonu <3 Oy vermeyi ihmal etmeyinn Ufak bir instagram grubu kursak mı? İnstagram ismi; 0x_msa00 Tiktok ismi; manjima0680 Bu bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler oldu? Peki Ares hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu bölümde Ahter'e karşı olan tavrının nedenini öğrendik. Peki masum Fatih? Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın... |
0% |