Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3. BÖLÜM

@manolyakalbim

 

İyi okumalar

 

Salonun koltuğuna oturmuş derin düşüncelere dalarken bu sessizliğin daha ne kadar devam edeceğini bilememek zordu. Bir yanım buradan çıkıp kaçmak isterken bir yanım artık bu verdiğim mücadelenin sonunu görüp rahatlamak istiyor.

 

Galiba çok yoruldum artık kızıma bahaneler bulmak, onu oyalamak beni çok yoruyordu. Yüzündeki üzüntüyü görmek beni kahrediyordu. Babasını sorunca ne cevap vereceğimi bilemediğimde yüzüne bakamıyordum bazen. Şimdi bunların bir sonu geldi. Artık sorularının cevabı ben değil babası verecek.

 

Ama bu yeni hayatın getirdiği bilinmezlikten de korkuyorum. Ne yapacağım, beni neler bekliyor bilmiyorum. Parmaklarımla beyaz elbisemi sıkarken onun sesiyle durdum.

 

"Beni biliyor mu?" diyerek sessizliği bozdu. Bunu beklemediğimden irkildim.

 

"Evet." Dedim.

 

"Neyi biliyor?"

 

"Bir babası olduğunu, senin adını, her şeyini biliyor kızıma gerekli olan her şeyi söyledim."

 

"Her şeyi? O zaman ayrıldığımızı da açıkladın mı?" Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. O gözlerde alaycılık varsa sinirime yenilip ağzıma geleni söyleyecektim ama suratı ifadesiz, bakışlarından da bir anlam çıkaramayınca derin nefes verip.

 

"Gerekli olan her şeyi yaşına uygun bir şekilde anlattım. Kızımı yalanlarla büyütemezdim onun güvenini kıramazdım. Şimdi gidip kahvaltı hazırlamam lazım Lale birazdan uyanır. Eğer başka soruların varsa kahvaltıdan sonraya sakla aile kahvaltısı yapmaya çok hevesli mümkünse bu kahvaltıya katıl. Soruların cevabını da belki öğrenmiş olursun. " mutfağa doğru adımlarken aklıma gelenle durdum.

 

"Bitti mi yolculuğun." Arkamı dönüp gözlerine baktım. "Ya da kaçışın mı demeliyim?. Dedim sakince. "Eğer hala bırakıp gitme düşüncen varsa bu kahvaltıya hiç gelme bavulunu alıp çıkabilirsin. Lale'ye baba olamayacaksan şimdiden gitsen iyi olur. Sonrasında canı daha çok yanar. Sana güvenip gitmeyeceğine inanır ve sen onu bırakıp gidersen bu babalık olmaz. Baba olamayacaksan git. Benim kızımın terkedecek bir babaya ihtiyacı yok gerçekten baba olmanın farkında olan birine ihtiyacı var. Kendinde bunu hissedemiyorsan gidebilirsin kimse seni burada zorlamıyor. İyice düşün ve karar ver. Ama kararın bana verdiğin sözler gibi yalan olmasın."

 

Mutfağa gidip çaydanlığı musluğun altına koyup suyu açıp dolmasını beklerken ellerimi tezgaha koyup başımı eğdim ve gözlerimi kapattım. Şimdi ben ne yapacağım?.

🥀

 

Masaya zeytin tabağını koyarken Lalenin gelmesiyle ona dönüp kucağıma aldım.

 

"Kızım, bebeğim uyanmış mı? Eller ve yüzler sabunla yıkanıldı mı?"

 

"Evet. Ben çok açıktım anne." Benim aksime Lale'nin saçları sarıydı
önü ıslak olmasından dolayı daha koyu duruyordu. Esmere çalan teniyle bana değil babasına benziyordu. Yumaşacık yanağını okşadım.

 

"Çok mu aç benim bebeğim."

 

"Evet hem de çok." deyip kafasını göğsüme yasladı. Kollarımı ona sarıp ne yapacağımı düşündüm. Her şey o kadar ani oldu ki ne yapacağım ne konuşacağımı bilmiyorum. Sıkıntılı bir nefes verip kızımın saçını öpüp başımı onun başına yasladım. Bunca zaman boyunca tek güç kaynağımdı Lale. Her şeyimde onu düşünüp öyle katlana bildim bunca şeyi. Varlığıyla tek yanımda olan kişiydi. Kızımdan başka hangi insan vardı ki hayatımda. Hiç kimse.

 

İçeriye gelen Arslan'la düşüncelerime bir son verdim. Sandalyeyi çekip oturup sırtını geriye yaslayıp bize bakışıyla Lale ona dönüp bakıp tekrar bana baktı. Kızımın gözlerindeki o ifadeyi anlıyorum yıllarca babasının dönmesini özlemle beklemişti ama ne yapacağını da bilmeyen bir ifadesi vardı. Çünkü babasına yabancıydı ve ondan çekiniyor belki de utanıyordu. Babasını hep anlattığım anılardan biliyor ve ona hayrandı her kız çocuğu gibi. Bu ikisi arasındaki bakışmaları neyle sonlanacak ne yapabilirim bilmiyorum. Bir gün karşılarsa diye psikoloğa sorular sormuştum ama söylediklerini hatırlamıyor, benim bazen hayal ederken kurduğum diyalogların hiç biri aklıma gelmiyordu.

 

Laleyi sandalyesine bırakıp yerime otururken düşünüp durdum ve ben de yerime oturdum. Kızıma bu ciddi bir durumu nasıl daha yaşına uygun anlatabileceğimi bilmiyorum onun için olduğu gibi doğaçlamayla söylemeye karar verdim. Sonuçta planlı olan hiç bir şey olmuyordu maalesef. Ve Lale de Arslan da konuşmak için harekete geçmiyorlardı o zaman benim devreye girmem gerekiyordu.

 

Bu gerici ortamı ortadan kaldırmak için söze başladım. Ben de olabildiğince basit ve karışık olmayacak şekilde yalın ve genel bir ifadeyle anlatmalıyım.

 

"Kızım kahvaltıya başlamayacak mısın hani çok istiyordun aile kahvaltısını." deyince boş tabağına bakan yüzünü kaldırıp gözlerime baktı. Konuya artık giriş yapmalıydım.

 

"Hep çok istemiştin babanın gelmesini artık baban burada, geldi. İstersen yeniden kutlama yapalım ister misin?"

 

"Ama geçti ki."

 

"Olsun hani biz Hanife ablanın doğum gününe de geç kutlamıştık hatırlıyor musun yani geç kutlayabiliriz. Kutlamalarda önemli olan birlikte olup mutlu olmaktır."

 

"İstemem." aslında kabul etmeyeceğini bilmem gerekirdi ama ortam biraz yumuşasın diye sevdiği şeylerden bahsedeyim dedim ama yanlış oldu. O gün çok ağlamıştı çok yanlış bir konu açtım.

 

"Peki tamam." Konuya artık girmem gerekiyordu böyle dolambaçlı olmasındansa ciddi bir konu da olsa ona anlatmalıyım. "Kızım bu durum biraz tuhaf anlıyorum ama böyle bir ortam olmasını istemiyorsak konuşmalıyız. Yani bazı şeyleri telafi edemeyebiliriz ama bu demek değil ki her şeye için çok geç. Bazen bir şeyler olur, elimizde olmayan nedenler insanı istemediği bir hayata sürükler. Biz de babanla bunu yaşadık biliyorsun. Senle ilgili hiç bir durum yok. Yani aklından seni istemediği gibi bir düşünce olmasın. Babanın senden hiç bir zaman haberi olmadı biz bir türlü ulaşamadık ondan dolayı bilmiyor sana bunu önceden açıklamıştım. Ama bak baban burada senin yanında onunla konuşabilir istediğini sorabilirsin." Basit olacak demiştim degil mi?

 

Aklım o kadar karışık ki daha ne söyleyeceğimi toparlayamıyorum. Onun için bu konuşmanın daha sağlıklı olması için başka zamana bırakmalıyım. Belki de sadece ikisine bırakmalıyım.

 

Sessiz kalan kızımın dikkatini çekmek için tabağımı elime alıp "O zaman bu konuyu istediğin bir zaman konuşalım. Şimdi kahvaltı yapalım." deyip kahvaltılıklardan doldurmaya başladım. Kahvaltıya başlamadığını görünce "Hadi kızım başla. Hem bugünde istediğini yapabiliriz." deyip gülümsemeye çalışıp kızıma süt kendime de çay doldurdum.

 

"İşe gitmeyecek misin anne."

 

"Hayır bebeğim bugünü de tatil yapıp biraz çılgınlık yapalım dedim. Onun için ne gibi çılgınlık yapacağımızı da sen karar ver. Hanife ablanın bizim planımızdan haberi yok ama olsun." deyip tesebessüm ettim. Lale gülüp ona uzattığım tereyağlı ve ballı ekmeği elimden alıp ısırdı.

 

Bir şey yiyormuş gibi davranıp daha çok Lalenin bir şey anlamasın diye rol yapmakla geçen kahvaltıyı Lalenin kahvaltısını bitirip çıkmasıyla sona erdi. Elimdeki çatalı masaya bırakıp, dirseklerimi masaya yerleştirip parmaklarımı alnıma bir kaç kez ovalayıp ağrıyan yere baskı yapıp derin bir soluk aldım. Kahvaltı boyunca ahşap kahverengi masanın iç içe olan desenlerine bakıp durdum. Çay bile boğazımda geçmiyordu. Ağlamamak için verdiğim çabadan boğazım düğümlenmiş gibi yutkunamıyordum. Gözlerimin dolduğunu anladığım an engellemeye çalışıyordum.

 

Bu çok zor. Bu kaldıramayacak kadar zor. Hem ona o kadar öfkeli olup ağzıma geleni söylemek isterken hem de hiç bir söylemek istememek nasıl bir duygu. Buradan çıkıp gitmesini istiyorum aynı zamanda kızım için kalması gerektiğini de biliyorum. İçim bu kadar yanarken kızım için gelişinin iyi ve mutlu bir şey olduğunu göstermek için rol yapmak ne kadar zormuş. Halbuki canım o kadar yanıyor ki gidip bir köşede ağlamak istiyorum.

 

"Ne anlattın." konuşmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp ona baktım. Yüzümdeki ifadeyi değiştirip bana ne sorduğunu düşündüm ama aklıma gelmedi.

 

"Ne dedin?" Deyip kaşlarımı çattım.

 

"Benim hakkımda ne anlattın." sorusunu düşünüp ne cevap vereceğimi düşünürken daha fazla yüzüne bakmaya dayanamayıp tabağa baktım.

 

Canımı yakıyorken birde onunla konuşmak o kadar zor ki halbuki kaçıp gitmek istiyorum. Beni bırakıp gittikten sonra daha ne anlatmamı bekliyorsun? Hakkın var mı konuşmaya? Ne dememi bekliyorsun kızım baban anneni öylece terk edip gitti bir kere bile ulaşmaya çalışmadı. Hatta ona ulaşmama rağmen geri dönmedi dememi mi? Ama diyemiyorum bu lafları Lale duyar ya da kavga ederiz görür diye susuyorum.

 

İçim yana yana susmak. Böyle can yakıcı mı oluyor hep? O zaman ben nasıl dayanacağım. Alışmaz mı insan durulmaz mı bu sızı. Neden hep böyle can yakıcı olmak zorunda ki.

 

"Seninle konuşurken birbirimizi anlayamadığımızı ve senin canın yandığı için başka bir yere gidip iyileşmen gerektiğini ve kendini toparlanman gerektiğini söyledim. Senin Laleden haberin olmadığını biliyor çünkü ayrılırken senin bunu bilmediğini de biliyor, onun için seni suçlamaz ama sana niçin ulaş.."

 

"Sen biliyor muydun?" dedi cümlemi kesip.

 

"Neyi?" derken kafam karışmış bir şekilde ona baktım.

 

"Hamile olduğunu. Ayrılırken sen hamile olduğunu biliyor muydun?"

 

"Hayır sonradan öğrendim. hatta sana ulaşmaya çalışt... neyse konuya dönersek Lale senin haberin olmadığını biliyor yani onun için seni suçlamaz ama sana ulaşamadığı için mantıklı bir cevap verebilir misin bilmiyorum ama doğruyu söyle yalan söylemeni istemiyorum tamamen doğruyu söyleyemezsen bile daha genel bir ifadeyle açıklayabilirsin ya da ne bileyim annene kızgındım ve onunla ilgili bir şey duymak istemiyordum da diyebilirs.."

 

"Evet nasıl bildin. Tam da olan şeyi söyledin senle ilgili hiç bir şey duymak istemedim."

🥀

 

İyi okumalar ❤

 

3. BÖLÜM

 

 

Salonun koltuğuna oturmuş derin düşüncelere dalarken bu sessizliğin daha ne kadar devam edeceğini bilememek zordu. Bir yanım buradan çıkıp kaçmak isterken bir yanım artık bu verdiğim mücadelenin sonunu görüp rahatlamak istiyor.

 

Galiba çok yoruldum artık kızıma bahaneler bulmak, onu oyalamak beni çok yoruyordu. Yüzündeki üzüntüyü görmek beni kahrediyordu. Babasını sorunca ne cevap vereceğimi bilemediğimde yüzüne bakamıyordum bazen. Şimdi bunların bir sonu geldi. Artık sorularının cevabı ben değil babası verecek.

 

Ama bu yeni hayatın getirdiği bilinmezlikten de korkuyorum. Ne yapacağım, beni neler bekliyor bilmiyorum. Parmaklarımla beyaz elbisemi sıkarken onun sesiyle durdum.

 

"Beni biliyor mu?" diyerek sessizliği bozdu. Bunu beklemediğimden irkildim.

 

"Evet." Dedim.

 

"Neyi biliyor?"

 

"Bir babası olduğunu, senin adını, her şeyini biliyor kızıma gerekli olan her şeyi söyledim."

 

"Her şeyi? O zaman ayrıldığımızı da açıkladın mı?" Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. O gözlerde alaycılık varsa sinirime yenilip ağzıma geleni söyleyecektim ama suratı ifadesiz, bakışlarından da bir anlam çıkaramayınca derin nefes verip.

 

"Gerekli olan her şeyi yaşına uygun bir şekilde anlattım. Kızımı yalanlarla büyütemezdim onun güvenini kıramazdım. Şimdi gidip kahvaltı hazırlamam lazım Lale birazdan uyanır. Eğer başka soruların varsa kahvaltıdan sonraya sakla aile kahvaltısı yapmaya çok hevesli mümkünse bu kahvaltıya katıl. Soruların cevabını da belki öğrenmiş olursun. " mutfağa doğru adımlarken aklıma gelenle durdum.

 

"Bitti mi yolculuğun." Arkamı dönüp gözlerine baktım. "Ya da kaçışın mı demeliyim?. Dedim sakince. "Eğer hala bırakıp gitme düşüncen varsa bu kahvaltıya hiç gelme bavulunu alıp çıkabilirsin. Lale'ye baba olamayacaksan şimdiden gitsen iyi olur. Sonrasında canı daha çok yanar. Sana güvenip gitmeyeceğine inanır ve sen onu bırakıp gidersen bu babalık olmaz. Baba olamayacaksan git. Benim kızımın terkedecek bir babaya ihtiyacı yok gerçekten baba olmanın farkında olan birine ihtiyacı var. Kendinde bunu hissedemiyorsan gidebilirsin kimse seni burada zorlamıyor. İyice düşün ve karar ver. Ama kararın bana verdiğin sözler gibi yalan olmasın."

 

Mutfağa gidip çaydanlığı musluğun altına koyup suyu açıp dolmasını beklerken ellerimi tezgaha koyup başımı eğdim ve gözlerimi kapattım. Şimdi ben ne yapacağım?.

🥀

 

Masaya zeytin tabağını koyarken Lalenin gelmesiyle ona dönüp kucağıma aldım.

 

"Kızım, bebeğim uyanmış mı? Eller ve yüzler sabunla yıkanıldı mı?"

 

"Evet. Ben çok açıktım anne." Benim aksime Lale'nin saçları sarıydı
önü ıslak olmasından dolayı daha koyu duruyordu. Esmere çalan teniyle bana değil babasına benziyordu. Yumaşacık yanağını okşadım.

 

"Çok mu aç benim bebeğim."

 

"Evet hem de çok." deyip kafasını göğsüme yasladı. Kollarımı ona sarıp ne yapacağımı düşündüm. Her şey o kadar ani oldu ki ne yapacağım ne konuşacağımı bilmiyorum. Sıkıntılı bir nefes verip kızımın saçını öpüp başımı onun başına yasladım. Bunca zaman boyunca tek güç kaynağımdı Lale. Her şeyimde onu düşünüp öyle katlana bildim bunca şeyi. Varlığıyla tek yanımda olan kişiydi. Kızımdan başka hangi insan vardı ki hayatımda. Hiç kimse.

 

İçeriye gelen Arslan'la düşüncelerime bir son verdim. Sandalyeyi çekip oturup sırtını geriye yaslayıp bize bakışıyla Lale ona dönüp bakıp tekrar bana baktı. Kızımın gözlerindeki o ifadeyi anlıyorum yıllarca babasının dönmesini özlemle beklemişti ama ne yapacağını da bilmeyen bir ifadesi vardı. Çünkü babasına yabancıydı ve ondan çekiniyor belki de utanıyordu. Babasını hep anlattığım anılardan biliyor ve ona hayrandı her kız çocuğu gibi. Bu ikisi arasındaki bakışmaları neyle sonlanacak ne yapabilirim bilmiyorum. Bir gün karşılarsa diye psikoloğa sorular sormuştum ama söylediklerini hatırlamıyor, benim bazen hayal ederken kurduğum diyalogların hiç biri aklıma gelmiyordu.

 

Laleyi sandalyesine bırakıp yerime otururken düşünüp durdum ve ben de yerime oturdum. Kızıma bu ciddi bir durumu nasıl daha yaşına uygun anlatabileceğimi bilmiyorum onun için olduğu gibi doğaçlamayla söylemeye karar verdim. Sonuçta planlı olan hiç bir şey olmuyordu maalesef. Ve Lale de Arslan da konuşmak için harekete geçmiyorlardı o zaman benim devreye girmem gerekiyordu.

 

Bu gerici ortamı ortadan kaldırmak için söze başladım. Ben de olabildiğince basit ve karışık olmayacak şekilde yalın ve genel bir ifadeyle anlatmalıyım.

 

"Kızım kahvaltıya başlamayacak mısın hani çok istiyordun aile kahvaltısını." deyince boş tabağına bakan yüzünü kaldırıp gözlerime baktı. Konuya artık giriş yapmalıydım.

 

"Hep çok istemiştin babanın gelmesini artık baban burada, geldi. İstersen yeniden kutlama yapalım ister misin?"

 

"Ama geçti ki."

 

"Olsun hani biz Hanife ablanın doğum gününe de geç kutlamıştık hatırlıyor musun yani geç kutlayabiliriz. Kutlamalarda önemli olan birlikte olup mutlu olmaktır."

 

"İstemem." aslında kabul etmeyeceğini bilmem gerekirdi ama ortam biraz yumuşasın diye sevdiği şeylerden bahsedeyim dedim ama yanlış oldu. O gün çok ağlamıştı çok yanlış bir konu açtım.

 

"Peki tamam." Konuya artık girmem gerekiyordu böyle dolambaçlı olmasındansa ciddi bir konu da olsa ona anlatmalıyım. "Kızım bu durum biraz tuhaf anlıyorum ama böyle bir ortam olmasını istemiyorsak konuşmalıyız. Yani bazı şeyleri telafi edemeyebiliriz ama bu demek değil ki her şeye için çok geç. Bazen bir şeyler olur, elimizde olmayan nedenler insanı istemediği bir hayata sürükler. Biz de babanla bunu yaşadık biliyorsun. Senle ilgili hiç bir durum yok. Yani aklından seni istemediği gibi bir düşünce olmasın. Babanın senden hiç bir zaman haberi olmadı biz bir türlü ulaşamadık ondan dolayı bilmiyor sana bunu önceden açıklamıştım. Ama bak baban burada senin yanında onunla konuşabilir istediğini sorabilirsin." Basit olacak demiştim degil mi?

 

Aklım o kadar karışık ki daha ne söyleyeceğimi toparlayamıyorum. Onun için bu konuşmanın daha sağlıklı olması için başka zamana bırakmalıyım. Belki de sadece ikisine bırakmalıyım.

 

Sessiz kalan kızımın dikkatini çekmek için tabağımı elime alıp "O zaman bu konuyu istediğin bir zaman konuşalım. Şimdi kahvaltı yapalım." deyip kahvaltılıklardan doldurmaya başladım. Kahvaltıya başlamadığını görünce "Hadi kızım başla. Hem bugünde istediğini yapabiliriz." deyip gülümsemeye çalışıp kızıma süt kendime de çay doldurdum.

 

"İşe gitmeyecek misin anne."

 

"Hayır bebeğim bugünü de tatil yapıp biraz çılgınlık yapalım dedim. Onun için ne gibi çılgınlık yapacağımızı da sen karar ver. Hanife ablanın bizim planımızdan haberi yok ama olsun." deyip tesebessüm ettim. Lale gülüp ona uzattığım tereyağlı ve ballı ekmeği elimden alıp ısırdı.

 

Bir şey yiyormuş gibi davranıp daha çok Lalenin bir şey anlamasın diye rol yapmakla geçen kahvaltıyı Lalenin kahvaltısını bitirip çıkmasıyla sona erdi. Elimdeki çatalı masaya bırakıp, dirseklerimi masaya yerleştirip parmaklarımı alnıma bir kaç kez ovalayıp ağrıyan yere baskı yapıp derin bir soluk aldım. Kahvaltı boyunca ahşap kahverengi masanın iç içe olan desenlerine bakıp durdum. Çay bile boğazımda geçmiyordu. Ağlamamak için verdiğim çabadan boğazım düğümlenmiş gibi yutkunamıyordum. Gözlerimin dolduğunu anladığım an engellemeye çalışıyordum.

 

Bu çok zor. Bu kaldıramayacak kadar zor. Hem ona o kadar öfkeli olup ağzıma geleni söylemek isterken hem de hiç bir söylemek istememek nasıl bir duygu. Buradan çıkıp gitmesini istiyorum aynı zamanda kızım için kalması gerektiğini de biliyorum. İçim bu kadar yanarken kızım için gelişinin iyi ve mutlu bir şey olduğunu göstermek için rol yapmak ne kadar zormuş. Halbuki canım o kadar yanıyor ki gidip bir köşede ağlamak istiyorum.

 

"Ne anlattın." konuşmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp ona baktım. Yüzümdeki ifadeyi değiştirip bana ne sorduğunu düşündüm ama aklıma gelmedi.

 

"Ne dedin?" Deyip kaşlarımı çattım.

 

"Benim hakkımda ne anlattın." sorusunu düşünüp ne cevap vereceğimi düşünürken daha fazla yüzüne bakmaya dayanamayıp tabağa baktım.

 

Canımı yakıyorken birde onunla konuşmak o kadar zor ki halbuki kaçıp gitmek istiyorum. Beni bırakıp gittikten sonra daha ne anlatmamı bekliyorsun? Hakkın var mı konuşmaya? Ne dememi bekliyorsun kızım baban anneni öylece terk edip gitti bir kere bile ulaşmaya çalışmadı. Hatta ona ulaşmama rağmen geri dönmedi dememi mi? Ama diyemiyorum bu lafları Lale duyar ya da kavga ederiz görür diye susuyorum.

 

İçim yana yana susmak. Böyle can yakıcı mı oluyor hep? O zaman ben nasıl dayanacağım. Alışmaz mı insan durulmaz mı bu sızı. Neden hep böyle can yakıcı olmak zorunda ki.

 

"Seninle konuşurken birbirimizi anlayamadığımızı ve senin canın yandığı için başka bir yere gidip iyileşmen gerektiğini ve kendini toparlanman gerektiğini söyledim. Senin Laleden haberin olmadığını biliyor çünkü ayrılırken senin bunu bilmediğini de biliyor, onun için seni suçlamaz ama sana niçin ulaş.."

 

"Sen biliyor muydun?" dedi cümlemi kesip.

 

"Neyi?" derken kafam karışmış bir şekilde ona baktım.

 

"Hamile olduğunu. Ayrılırken sen hamile olduğunu biliyor muydun?"

 

"Hayır sonradan öğrendim. hatta sana ulaşmaya çalışt... neyse konuya dönersek Lale senin haberin olmadığını biliyor yani onun için seni suçlamaz ama sana ulaşamadığı için mantıklı bir cevap verebilir misin bilmiyorum ama doğruyu söyle yalan söylemeni istemiyorum tamamen doğruyu söyleyemezsen bile daha genel bir ifadeyle açıklayabilirsin ya da ne bileyim annene kızgındım ve onunla ilgili bir şey duymak istemiyordum da diyebilirs.."

 

"Evet nasıl bildin. Tam da olan şeyi söyledin senle ilgili hiç bir şey duymak istemedim."

🥀

Loading...
0%