Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Müstakbel Koca

@marco_

Aynadan kendime bakarken annemin gelinliğinin üzerimde ne kadar güzel durduğunu düşündüm. Bu bembeyaz gelinliği annemde giymişti. Acaba onun üzerinde nasıl gözüküyordu bu gelinlik, benim gibi miydi, evlenmek onu korkutuyor muydu? Aynı beni korkuttuğu gibi onu da korkutmuş muydu bu gelinliğin içinde bulunmak. Bu düşüncelerin içinde boğulurken adımın seslenilmesiyle kendime geldim

"Naz!" Seçkin'in bana seslenmesi ile korkuyla yutkundum. Sesi kızgın geliyordu. Babam Eflah Soykan yüzünden Seçkin Özdemir ile evleniyordum. Babam otoriter birisiydi fazlasıyla katı kuralları vardı lakin bu tamamen komutan olmasından kaynaklanan bir şeydi. Odadan kaçmak için hiç şansım yoktu babam her yere askerler dikmiş olası bir tehlikeden bizi korumaya çalışıyordu. Bir tehlike olsa ben de kendimi koruyabilirdim 5 yaşında sıkı bir askeri eğitim almaya başlamıştık ablam sürekli yakınıp duruyordu lakin ben halimden memnun bir şekilde eğitim alıyordum. Dövüş sanatları ve daha birçok şeyde uzman sayılırdım. Babam bir komutan olduğu için sayısız düşmanı vardı. Bu yüzden kendimizi korumamız için bizi eğitmişti çoğu zaman ablam ve bana amcam Servet Soykan bakardı daha doğrusu biz ona bakardık amcam Alzheimer hastasıydı ablamı bile bazen unuturdu ama beni şuana kadar hiç unutmamıştı. Ablam... Ablamı görmeyeli tamı tamına 12 yıl olmuştu. Ablama ne olduğunu kimse bilmiyordu tabii benim dışımda...

"Naz dedim!" Seçkin'in sesi bu sefer öncekinden daha sinirli çıkmıştı. Cevap verme gereği duymadım. İstese de bana hiç bir şey yapamazdı. Ben korkulması gereken birisiydim. İnsanlara zarar vermem, lazım olmadıkça tabii. En son dayanamayıp kapıdan içeri daldı. Başımı ona çevirince duraksadı ve bir süre beni seyre daldı. Yavaşça bana doğru adımlar atması her an tetikte kalmamı sağlıyordu.

"Sevgilim" dedi gülerek -tabiri caizse piç gibi sırıtarak- gülümsemeye çalıştım "Efendim" dediğimde dudağının bir köşesi çapkınca kıvrıldı onu sevdiğimi düşünüyor olamazdı değil mi? "Nasıl olmuşum" dedi kollarını iki yana açarak. Yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tutuyordum. Seçkin berbat gözüküyordu. En kısa zamanda kocamı öldürüp dul kalmam gerekiyor galiba, tabii evlenirsek. Evet, bugün için çok güzel planlarım vardı... Mesela, bu düğün olmayacak! Bunun için elimden geleni yapacağım babamla aramız bozulsa bile. Planım kısa ve basitti aslında, zaten uzun zamandır bu plan üzerine çalışıyordum. Daha önce tuttuğum bir adam bu düğünden beni kaçıracaktı tabii bunun için adama yüklü miktarda para ödemiştim. Daha önce de bu plan üzerine çok çalışmıştık. Planımda bana yardımcı olacak kişi benden 10 yaş büyüktü. Sadece gelip beni kaçıracak ve havalimanına bırakacaktı. Evet havalimanı. İlk uçakla Eskişehir'i terk edecektim. Bu plan için iki ayımı harcadım ve berbat olmasına izin vermeyeceğim!

Nikâh memuru evlenmek isteyip istemediğini sorunca hayır desen daha mantıklı olmaz mıydı?

Hayır. Kes sesini iç ses!

Ah! Sizi tanıştırmayı unuttum değil mi? Bu konuşan benim geri zekâlı iç sesim.

Geri zekâlı biraz ayıp olmuyor mu Naz?

Sana az bile iç ses! Şimdi sus.

Şimdi diyeceksiniz ki 'iç ses mi? Ne saçma!' evet saçma bir şey olduğunu kabul ediyorum ancak yalnız olmak insanın 'saçma sapan' diye tabir ettiğimiz bir takım yöntemlere başvurmasına sebep oluyor. Eğer benim gibi çocukluğunuz sanırlar ile dolu geçtiyse beni anlarsınız. Ancak el bebek gül bebek büyüyen biri beni anlamaz. Babamın komutan olması bize ailecek en zarar veren şeydi. Söz konusu vatanı olunca ailesi gözden çıkaracağı ilk şey oluyordu. Ve annemin ölümünde en etkili olan faktör de buydu zaten. Annem öldükten sadece 1ay sonra ablam evden gitmişti...

"Hayatım? Nasıl olmuşum?" Seçkin'e güzel olduğunu söylemeden susacağını zannetmiyorum

"Güzel olmuşsun" dediğimde bana doğru bir adım atmıştı ki babamın katı sesi onu durdurdu.

"Nikâh memuru sizi bekliyor" gelinliğin eteğini tutup nikâh masasına oturdum peşimden seçkin de masaya oturdu.

Hadi ama nerede kaldı bu adam

İlk defa sana katılıyorum iç ses!

Gerçekten nerede kalmıştı bu! Nikâh memuru ilk önce seçkin'e döndü

"İyi günde, kötü günde; hastalıkta ve sağlıkta Eflah Soykan kızı Naz Duru Soykan'ı eşin olarak kabul ediyor musun?" Seçkin önce bana döndü. Sonra mikrofona yaklaşıp

"Evet!" Dedi nikâh memuru şimdi bana dönmüştü

"İyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta Ayhan Özdemir oğlu Seçkin Özdemir'i eşi-"

"Durun!" Diye bağıran bir ses ile herkes kapıya dönmüştü. Gelen kişiyi görmek için kapıya döndüm. Bu benim tuttuğum adam değildi ki! Aman ne fark eder beni bu evlilikten kurtarsın yeter!

"Bu evlilik olamaz!" Dedi ve yanıma gelip beni kucağına aldı üzgün rolü yaparak seçkin'e döndüm

"Üzgünüm Seçkin ama ben Eray'ı seviyorum." Seçkin ve diğer herkes bana şaşkın bakışlar atıyordu. Bu fırsattan yararlanıp salondan çıktık ve arabaya bindik.

" Sen kimsin gerçek Eray nerede?" Diye sordum

"Sakin olun. Eray'ın işi çıktığı için beni tuttu bende sizi almaya geldim"

"Tamam, hadi beni havalimanına bırak" adam dikiz aynasına ufak bir bakış attıktan sonra tekrar bana döndü

"Tamam, efendim" aramızdaki samimiyet düğün salonundan çıkana kadardı.

Havalimanına geldiğimizde nereye gideceğime karar vermiş değildim. Uçuşların nereye yapıldığına baktığımda Fransa'ya gitme kararı aldım. Yurt içi uçuşlar iki gün sonraya ertelenmişti. Yurt dışı uçuşlarda ise Fransa, İtalya, Bolivya, Belarus ve Lüksemburg'a idi. Fransa uçuşunun saati daha yakın olduğu için Fransa'ya gidecektim ve uçağın kalkmasına sadece iki saat kalmıştı. Babamlar beni aramaya koyulmuştu. Eşyalarım bir kaç gün öncesinden otel odama yerleştirilmişti. Planı yaptığım an hazırlıklara başlamıştım. Tek yapacağım şey kalkış saati geldiğinde bavullarımı alıp uçağa binmek olacaktı.

***

"Sayın yolcularımız, uçağımız kalkmak üzeredir lütfen herkes yerlerine geçsin" anons sesi ile birlikte valizlerimi alarak uçağa doğru yürüdüm 13 numaralı koltuğuma oturup uçağın kalkış yapmasını bekledim 10 dakika sonra uçak Fransa'ya doğru yola çıkmıştı. Yaklaşık 3 saat sonra Paris Orly havalimanına inmiştik. Bir kaç saat sonra Eiffel kulesini net bir şekilde gören otellerden birinde oda tutmuştum bile. Yakın zamanda kendime bir ev alacağım için bavulları boşaltmamıştım. Çantamdan bilgisayarımı çıkartıp güzel bir ev arayışına girdim. Bir kaç ay daha Türkiye'ye döneceğimi zannetmiyorum. Güzel bir ev bulamamış olmanın hayal kırıklığı ile birlikte otelden çıkıp Eiffel kulesine doğru yürümeye başladım kafamı dağıtmak için biraz içmeye ihtiyacım vardı. Eiffel kulesine ulaşınca barın olduğu kata çıkıp boş bulduğum ilk masaya oturdum. Yanıma gelen garsonun;

"Bonjour madame, que voudriez-vous boire ?" ( Merhaba hanımefendi ne içmek istersiniz?) Demesi ile irkilerek bana gülümseyen kadına döndüm ve içten bir gülümseme ile kadına baktım menüyü elime alıp biraz inceledikten sonra tekrar kadına dönerek

"Puis-je avoir une bouteille de cognac ?" (Bir şişe tekila alabilir miyim acaba?) Kadın hafifçe başını salladı ve yanımdan uzaklaştı bir kaç dakika sonra yanıma elinde bir şişe tekila ve shot bardağı ile geldi. İçki ve bardağı masaya bıraktıktan sonra yanımdan uzaklaştı. Shot bardağıma tekilayı doldururken telefonumun cebimde titremesi ile elimi cebime attım arayan babamdı. Telefonu meşgule atıp tam cebime koyacaktım ki ekranda beliren '156 cevapsız çağrı' yazısı ile çağrıların üzerine tıkladım arayan sadece babam değildi bilmediğim bir numaranın daha aradığını görmek kaşlarımı çatmama neden oldu umursamayarak telefonu tekrar cebime koydum ve doldurduğum içkiyi kafama diktim. 40 dakika sonrasında neredeyse 1 şişe tekilayı bitirmiştim. Midemin bulanmaya başlaması ile tekilayı masada bıraktım ve ödemeyi yaparak Eyfel kulesinden çıktım kaldığım otele geri gidip üzerimdeki alkol kokusundan kurtulmak için duşa girdim. Hızlı bir duş alıp üzerimi değiştirmeden bornozla kendimi yatağa attım. Gözlerimi kapatır kapatmaz uykunun kollarına çekildim...

*

Telefonun alarm sesi ile uyandığımda havanın daha yeni aydınlanmaya başlamış olması şaşırtıcıydı... Bugün Fransa'da geçireceğim ikinci günümdü. Telefonu elime aldığımda gördüğüm şeylere şaşırmadım. Yine bir sürü arama vardı. Telefonu kapatıp yatağa bırakacaktım ki ekranda beliren aramayla durdum;

GİZLİ NUMARA ARIYOR...

Açacak mısın Naz?

Bilmiyorum iç ses!

Ve evet, tam da tahmin ettiğiniz gibi merakıma yenik düşerek telefonu açtım. Peki tahmin edin bakalım ne oldu! Evet tehdit edildim!

Açmamalıydın Naz!

Biliyorum iç ses sus!

"Alo?"

"25 dakika içinde gönderdiğimiz adrese gelmezsen baban ölür!"

"Bu bir tehdit mi? Her kimseniz ben bir asker kızıyım hiçbir şeyden korkmam!"

"20 dakikan kaldı!" Ve bam telefon yüzüme kapandı. Hazırlanmam 10 dakika sürmüştü. Evet eğer öleceksem bile görünüşüne değer veren birisiydim son olarak hiçbir zaman yanımdan ayırmadığım rujumu da dudaklarıma sürdüğümde aynada nasıl göründüğüme baktım.Siyah taytım ve siyah krobum, krobumun üzerine giydiğim ve önünü açık bıraktığım beyaz gömleğime, ayağımdaki siyah topuklu ayakkabılarıma... Acil bir durum olursa daha rahat dövüşebilmek için saçlarımı tepeden at kuyruğu yaptım ve sutyenimin içine ufak bir çakı sıkıştırdım...

***

Yaklaşık 10 dakika sonra konumda gönderilen yere vardığımda kapıdaki korumaların beni alıcı gözüyle süzdüklerini fark ettim rahatsız olsam da belli etmemeye çalışarak onlara gülümsedim ve yanlarına gittim. Üzerimde silah olup olmadığını kontrol etmek için ellerini belimden ayakkabılarıma kadar gezdirdi işi bitmiş olmasına rağmen elleri göğüslerime doğru uzanınca suratına yumruk attım yanındaki koruma bana silahını doğrulttu

"Çok yanlış kişiye silahını doğrultuyorsun bebeğim!"

suratına yumruğumu geçirdim ve elindeki silahı alıp kabzasıyla ensesine vurdum silahı taytımın kenarına sıkıştırdım ve gömlekle görünmemesi için üzerini kapattım

"Hakkını helal et tatlım silahın bana lazım olabilir"

İçeriye doğru bir adım attığım sırada arkamdan bir el ağzıma kapandı ve bunun eter olduğunu anlamam saniyelerimi aldı

Bayılmanın tam zamanıydı değil mi Naz!

Kapa çeneni iç ses !

***

Uyandığımda bir sandalyeye bağlıydım ama bilmedikleri bir şey vardı sutyenimin içine sakladığım çakı avuçlarımın arasındaydı evet beni bayılttıklarında o çakıyı elime çoktan almıştım. Kafamı kaldırdığımda beni bayıltan adamın bana baktığını gördüm yavaş adımlarla bana yaklaşırken elleriyle de alkış yapıyordu

"İtiraf etmeliyim ki beni çok etkiledin" karşıma bir sandalye çekip ters bir şekilde oturdu "Kapıda yaptığın o şeyler de neydi öyle" baştan ayağa beni süzdü "Ufacık bir kızın yapabileceği şeyler değildi"

"Ufacık dediğin kızın ne kadar tehlikeli olduğunu bilmiyorsun pislik herif" ben de aynı şekilde baştan ayağa onu süzdüm "Sence de senin gibi bir adamın benim gibi ufacık bir kızdan korkması çok komik değil mi? Bana korkmadığını söyleme eğer korkmuyor olsaydın beni bağlamazdın, öyle değil mi?"

Çok doğru konuştun Naz ilk defa seni tebrik ediyorum

Teşekkür ederim iç ses

Adamın bakışları aniden değişti sözlerimin üzerine sinirden yüzü kızardı bakışları delici bir hal aldı ve aniden sandalyesinden kalkıp bana doğru yaklaştı çenemi sertçe tutup ona bakmamı sağladı

"Seni öldüreceğim!" Kocaman bir kahkaha attım, bu onu daha çok sinirlendirdi yumruk yaptığı elini sertçe suratıma geçirdi

"Bana bak pislik! Eğer senin yüzünden bu tanrıça kadar güzel suratımda bir iz kalırsa seni kendi ellerimle gebertirim!"

Az önceki sözlerimi geri alıyorum! Sen manyağın tekisin Naz!

Bunu bir iltifat olarak kabul ediyorum iç ses!

Adam konuşmak için dudaklarını aralamıştı ki bir silah sesi ile aniden yere yığıldı. Arkasında beliren suret ise yunan tanrıları ile kapışacak yakışıklılıktaydı insanın bakarken iç çekeceği türdendi.

"Ne duruyorsun çözsene beni!" yunan tanrısı kahkaha attı ve arkama doğru geçip ellerimi çözmeye başladı. Bileklerimi sıkan iplerden kurtulduğumda sandalyeden ayağa kalktım ve yunan tanrısına yaklaşıp yüzüne ani bir yumruk geçirdim

"Bu beni kurtarmaya daha önce gelmediğin içindi" ardından bir yumruk daha geçirdim "Bu o adamı öldürdüğün içindi! O pisliği ben öldürecektim" bir yumruk daha attım "Bu Yunana Tanrıları kadar yakışıklı suratını dağıtmak için" bir yumruk daha "Bu da... Canım istediği için" Adam şaşkınlıkla bana baktı

"Senin sorunun ne ruh hastası manyak karı teşekkür etmen gerekirken yumruk atıyorsun!" güldüm

"Kimsin sen ve beni neden kurtardın"

"Yakında müstakbel kocan olacak o adamım asker kızı..."

-BÖLÜM SONU-

Evet ilk bölüm bu şekilde bitti nasıl beğendiniz mi? Ve bölümle alakalı sormak istediğiniz bir soru var mı? Varsa yorumlara yazın ve oy vermeyi unutmayın...

 

Loading...
0%