Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4.Bölüm

@maria.tiraki

Bir insanı öldürmenin en kolay yolu o kişiyi zaaflarından vurmaktır umut ise zaafların en büyüğüdür kişiye yaşadığını hissettiren tek şeydir umut yaşadığı boktan hayatın katlanabilir olması için umuda muhtaçtır insan bu yüzden birini öldürmek isterseniz umut ettiği şeyleri teker teker elinden alın Maria yaşamayı umut ediyordu.

 

Genç kız sabahın ilk ışıklarına kadar o bankta oturdu mahkemede yapmak için bir konuşma düşünüyordu en azından düşünmeye çalışıyordu ancak abisi ile yaptığı konuşma sürekli aklını karıştırıyordu elindeki kiraz dalını bir o tarafa bir bu tarafa çevirip duruyor kendince abisinin haksız olduğunu umut ediyordu bencil olmamayı umut ediyordu korkuyordu belki de gerçekten kendisinden başka kimseyi düşünmemekten korkuyordu bir gün kendi bencilliği yüzünden sevdiği herkesi kaybetmekten korkuyordu donuk bakışlarının ardında bir duygu fırtınası vardı ve Maria bu fırtınadan ilk defa korkuyordu "bayan Starfire sabahın bu saatinde burada ne işiniz var?" dedi bay Barnes yanına otururken elindeki kırmızı kupasındaki kahveyi yudumladı "günaydın profesör" soğuk sesi belki de ilk defa bu kadar durgundu çantasının içinden çıkardığı mektubu yanında oturan yaşlı adama uzattı "bu gün derslere katılamayacağım üzgünüm" elindeki kiraz dalına son kez baktı ardından dalı çantasına koydu Barnes mektubu dikkatle okudu "bay Noir de sizinle gelsin orada yalnız olmayın" dedi şefkatli bakışlarını kıza çevirerek "bilirsiniz yalnız olmayı severim" diyerek karşı çıktı genç kız "yaptığın şey çok güzel Maria ancak Scropius Noir'in masum olduğuna emin misin?" Maria bu cümleden sonra bakışlarını yanındaki yaşlı adama çevirdi "Starfire ailesi hakkında bilmeniz gereken ilk şey profesör" kendinden emin bir şekilde başını dikleştirdi "biz emin olmadığımız hiçbir işe girmeyiz" uzanıp adamın elindeki mektubu aldı "bay Noir'e söyleyin hazır olsun mahkeme abisinin gelmesi onun için iyi olabilir" oturduğu yerden kalkıp karanlık binaya gitti uzun merdivenleri düzenli adımlarla çıkarken kendi kendine bu adama ne kadar sinir olduğunu düşündü odasına girdiğinde çoktan siyaha boyadığı duvarları ona güven verdi karanlık ona hep güven vermişti çantasını dağınık yatağının üzerine koyup duşa girdi soğuk su vücudundan aşağı süzülürken titremedi bile her bir damla gecenin izlerini silermiş gibi bedenini okşarken ruhundaki derin yaralar hiç geçmedi yarım saat boyunca sanki ruhunu da yıkamak istiyor gibi suyun altında kaldı üzerine bir bornoz geçirip çıktığında aynadaki yansımasına baktı ellerini birbirine sürtüp saçlarına doğru tuttuğunda saçları havalandı ellerinin arasından çıkan doğal rüzgar onu gülümsetti rüzgarın uğultusu kulaklarını öpüp geçerken saçlarını kurutması yalnızca dakikalarını aldı sonunda işini bitirdiğinde ellerini tekrar birbirine bastırdı rüzgar yok oldu sesi de yok oldu genç kız elini kızıl uzun saçlarının arasında gezdirdi görüntüsünü seviyordu eline siyah kaplamalı tarağını aldığı sırada kapısı hafifçe tıklandı tarağı elinden hiç bırakmadan banyodan çıktı güzel kız ikizinin geldiğini biliyordu her doğum günlerinde ilk o gelirdi bu yüzden bornozuyla açtı kapıyı Alexander ise bornozla karşısında duran kızı kısaca süzdü bakışları vücudunun hiçbir yerinde oyalanmamıştı mavi gözlerini kızın gözlerine çevirdiğinde içten bir gülümsemeyle kıza baktı "günaydın beni bay Barnes gönderdi" dedi Maria tepkisiz bakışlarla onu süzdü ardından kapının önünden çekilerek içeri girmesi için yol açtı "erken değil mi daha?" dedi çocuğun içeri girişini izlerken o ise cevap vermeden öylece odanın siyah duvarlarını inceliyordu Maria kapıyı kapatıp dolabına yöneldi "koltuğa oturabilirsin hemen gelirim" soğuk sesi çocuğu duvarları izlemekten almıştı sessizce başını sallayıp cam kenarındaki tekli koltuğa oturduğunda genç kız kıyafetlerini alıp banyoya dönmüştü bile üzerine siyah bir gömlek giydi gömlek dizlerinin üzerine geliyordu aynanın karşısına geçip saçlarını taradı kızıl saçları gömleğine renk katıyordu siyah diz üstü bir etek giydiğinde son kez aynaya baktı makyaja ihtiyaç duymayacak kadar güzel bir kızdı ve bunun farkındaydı banyodan çıktığında Alexander ile ne kadar uyumlu giyindiklerini fark etti siyah kot bir pantolon giymişti siyah gömleğinin üstteki düğmelerini açık bırakmış ve haç işaretli bir kolye takmıştı "bu şekilde mi geliyorsun?" dedi Maria kınayan bir sesle genç çocuk kendisine baktı "kötü mü? " Maria başını salladı "iyi ama fazla serseri gibisin orası ciddi bir mevki ve mahkumun yakını olarak daha düzenli giyinmelisin" çocuk ayağa kalkerken genç kız odada saçını toplayacak bir toka arıyordu "sendeyim bayan Starfire" dedi çocuk gülümseyerek Maria ona baktı bir şeyi tarttığı belliydi bir süre onu izledikten sonra tam karşısında durdu nazikçe boynundaki kolyeyi çıkardı onu masanın üzerine bıraktıktan sonra açık bıraktığı düğmelerini ilikledi gömleğin kırışık yerlerini eliyle düzelttikten sonra çocuğu boydan boya süzdü uzanıp dağınık bıraktığı kıvırcık saçlarını eliyle geriye doğru tararken Alexander bariz bir hayranlıkla onu izliyordu kız sanki atomu parçalıyormuş gibi ciddi görünüyordu geriye taradığı saçlara kısa süre baktı beğenmemiş olacak ki eliyle saçlarını düzenli bir şekilde iki yana ayırdı "şimdi oldu" dedi masanın üzerindeki kolyeyi ona uzatırken "erkek görünüşünden iyi anlıyor gibisin" dedi çocuk kolyeyi alıp cebine attığı sırada "ben bir abi ile büyüdüm Noir" dedi Maria tekrar odasına bakınırken "ne arıyorsun?" çocuk kızın bir şey aradığını anlamıştı anlamamak elde değildi ki zaten "tokamı sanırım Lucas'ta unuttum" diye onu yanıtladı kız ancak bu yanıt çocuğun kaşlarını çatmasına sebep oldu "tokanın onda ne işi var ki?" Maria onun saçını bağladığı anı hatırlayarak tebessüm etti "o uzun saçlı bir çocuk saçlarını bağlamıştık sonradan açtı tabii ama tokamı almayı unuttum" Alexander güldü "sen baya normal bir kızsın" dedi gülüşünün arasından genç kız yüzündeki tebessümü silerek ona döndü "uzaylı bir kız mı bekliyordun?" ters çıkmıştı sesi uzan zaman sonra ilk defa soğuk sesi birine karşı değişmişti "yok öyle demek istemedim de yani" çocuk bir süre duraksadı doğru cümleyi arıyordu "farklısın işte herkes gibi değilsin" dedi tek nefeste "herkes gibi olmak istemem zaten fazla sıkıcı" dedi kız tekrar toka aramaya başlarken "toplama saçını salık bırak daha güzel" diyerek onu durdurdu çocuk kız ona baktı "bakma öyle" kıza yaklaşıp saçını kulağının arkasına sıkıştırdı "kızıl saçların sana renk katıyor" dedi gülümseyerek Maria ise geri çekilerek temasından kurtuldu "çıkalım mı?" dedi kapıyı açarken genç çocuk gülümseyerek dışarı çıktığında yatağın üzerinden çantasını alarak peşinden çıktı birlikte bahçeye inene kadar ikisi de tek kelime etmedi bahçeye indiklerinde Maria'nın gözleri kendilerine doğru gelen kıza döndü siyah kısa saçları ve ışıl ışıl kahverengi gözleri vardı Alex'in karşısında durduğunda her bir hücresinden heyecan akıyordu "günaydın Alex!" dedi neşeli bir ses tonuyla genç çocuk ise soğuk bir tavırla başını salladı "günaydın Lydia" bu kısacık cümle bile kızın yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmasına sebep oldu Maria karşısında kendisine el sallayan ikizleri görünce hafifçe tebessüm etti "yarım saat sonra okulun kapısında buluşuruz olur mu?" diyerek Alex'e baktı çocuk da ona el sallayan çocukları görmüştü şimdi başını aşağı yukarı salladı "olur görüşürüz" Maria onlardan ayrılıp ikizlerin yanına gitti "günaydın baş belaları" dedi yanlarına oturarak "büyük gün ha sessiz" dedi Lucas neşeyle "çıkarıyor musun bu gün sevgili kurdunu?" diyerek araya girdi Liam "planım o yönde" diye karşılık verdi kız.

 

☯️

 

𝙼𝚊𝚛𝚒𝚊'𝚍𝚊𝚗

 

Yarım saat boyunca çocukların yanında oturmuştum ikisi de bunu başaracağıma emindiler yani karşılarında ben varım tabii emin olurdular gömleğimin içindeki madalyon tenime değdikçe bir ürperti veriyordu dilerim bu gün onu kullanmak zorunda kalmazdım ben çocuklarla otururken Lisa ve Louis dışarı çıkmıştı yanlarında Andy de vardı beni şaşırtan şey Lisa henüz yanıma gelmemişti normalde her doğum günümüzde ilk benim yanıma gelirdi ilk birbirimizin doğum gününü kutlardık zaten doğum günümü kutlayan tek kişi de o olurdu bu defa tek kişi Alex olmuştu aman canım zaten doğum günü dediğin nedir ki insanın yaşlanmasını kutlaması gerek yok kimse kutlamasın evet şimdi ne yapıyorum üzerime avukat cübbesi giymiş Scrops'un getirilmesini bekliyorum ilk defa bir mahkeme salonuna gelmiştim ve itiraf edeyim buranın bu kadar kasvetli olacağını hiç tahmin etmemiştim karşımda bir yargıç bir katip ve onların da üzerinde konsey üyeleri vardı üyelere bakarken onu gördüm Goldory... bu davayı kazanmak artık kan meselesi oldu arkadaş! onlar dışında birde fazlasıyla izleyicimiz vardı aralarında Alex de vardı elbette arkamdan gelen inleme sesiyle oraya döndüm işte ordaydı demir bir kafesin içinde bileklerini kangren edecek kadar sıkılmış kelepçeler ve hareket ettikçe canını yakan demir çubuklar arasında salonun ortasına getirildi mavi gözleri anında beni buldu gözlerinde umut vardı ama umuttan çok "bunu başaramazsan da sorun yok" der gibi bakıyordu onu bu halde görmek canımı yakmıştı "evet bayan Starfire başlayabilirsiniz" dedi yargıç küçümseyen bir sesle o kemik yığını az önce beni küçümsedi mi? ahmak herif! "evet bildiğiniz üzere bundan on yedi yıl önce Scropius Noir evinde elinde kanlı bir bıçakla bulundu" diyerek söze girdim bu anıları hatırlamak ona iyi gelmemişti "peki onun yaptığına dair hiçbir kanıt yokken onu neden hapis ettiniz sayın yargıç?" dedim bakışlarımı ona çevirerek "elinde bıçakla bulunmuştu bayan Starfire" dedi kibirli ses tonu bende kusma isteği uyandırıyordu bakışlarımı kaldırıp Goldory'e baktım "öğrendiğim kadarıyla tam altı yıl müvekkilime açıklama yaptırmadan mahkum etmiş ve çeşitli işkenceler etmişsiniz" dedim doğrudan mavi gözlerine bakarak "bir insanın hayatından altı yıl çaldıktan sonra ona gel kendini açıkla demek ne kadar adaletli?" kendinden fazla emindi yapamayacağımı düşünüyordu "adaletimizi sorgulamak için fazla genç değil misiniz?" dedi yargıç egoist pisliğin tekiydi "olayı müvekkilimden dinlediniz sözde öldürdüğü karısının cesedini ise hiçbir zaman bulamadınız" dedim bakışlarımı Scrops'a çevirerek bana gülümsemesi içimi ısıtıyordu "müvekkilimin beraatini talep ediyorum" dedim başımı dikleştirip onlara bakarken konsey üyeleri aralarında sessizce konuştu ardından Goldory eğilip kararı yargıca fısıldadı "delil yetmezliği!" dedi yargıç ve benim için kırılma noktası bu oldu "ekleyecek bir şeyiniz yoksa mahkemeyi düşürüyorum bayan Starfire" bakışlarım Alex'e döndü umudu tamamen tükenmiş gibiydi aptal çocuk sen beni hiç tanımadın mı? ben pes etmem anla artık şunu! "aslını isterseniz var" dedim Alex anında yere eğdiği başını kaldırarak bana baktı ne kadar da çabuk umut doluyordu "müvekkilimi içinde acı çektiği kafesten çıkartırsanız üzerinde baykuş madalyonu kullanmayı talep ediyorum" dedim bakışlarım doğrudan ona döndü mavi gözleri hırsla parladı Goldory madalyonun peşindeydi eliyle kafesi işaret ettiğinde gardiyanlardan biri kafesin kapısını açtı Scrops kendisine acı veren o kafesten çıktığı için bile kurtulmuş kadar mutluydu salonda derin bir sessizlik vardı tabii baykuş madalyonun nerde ve kimde olduğu artık belliydi gömleğimin içindeki madalyonu çıkarıp Scrops'un boynuna taktım ellerimin arasına alıp baykuşa baktım "yalnızca doğrular" dedim baykuşun gözlerinden siyah bir ışık çıktığında zincir sıkılaştı ve onun boynunu tamamen sardı konsey üyelerine döndüm "izninizle önce size biraz madalyondan bahsedeyim" Goldory başını yavaşça salladığında bunun devam etmem için bir işaret olduğunu biliyordum "madalyonu bizzat Marcus Starfire yani babam tasarladı madalyonun içinde onun tüm gücü var, kimsenin sahip olamadığı onunsa doğuştan sahip olduğu o güç" dedim başımı dik tutarak "ayrıca madalyon verilen komutları algılıyor ona 'yalnızca doğrular' dediğinizde onu takan kişi yalan söylerse dayanılmaz bir acı verir" bakışlarımı salonda gezdirdim kimseden ses çıkmıyordu tanrım vurucu konuşmaları yapmaya bayılıyorum! "izninizle ilk sorumla başlıyorum" dedim yargıç elini uzattığında onlara arkamı döndüm doğrudan mavi gözlerine baktım "karını sen mi öldürdün?" dedim yüksek sesle "hayır" dedi herkes nefesini tutmuştu acı yoktu. İşkence yoktu. gülümsedim "karının öldüğü gece ne yapıyordun?" dedim bu defa "yeni doğmuş kızım ve iki yaşındaki kardeşim ile ilgileniyordum" dedi salondaki derin sessizliğin sebebi acı çekmesini beklemeleriydi "peki karın öldü mü?" dedi yargıç araya girerek "hayır o kaçıp kurtarıcılara katıldı" dedi Scrops bakışları hala benim üzerimdeydi "neden o gece elinde bıçakla bulundun?" dedi yargıç bu defa "çocuklar uyuduktan odama karıma bakmaya gitmiştim yerde büyük kırmızı bir leke vardı" duraksadı boğazı düğümlenmiş gibiydi ona gülümsedim "karım şarap içmeyi çok severdi" dedi titreyen sesiyle "şarap döktüğünü sandım sonra fark ettim yatağın üzerindeki bıçağı" duraksadı tanrım yaşadığı şey iğrençti "ne olduğunu anlamak için aldım elime sonra bir de baktım ki bıçağın görünmeyen yüzü kan içinde ben daha ne olduğunu anlayamadan evime polisler geldi" kimse dinlememişti ki onu bir kişi bile 'yaptın mı' diye sormamıştı şimdi ise anlattıklarından sonra bile herkes acı çekmesini bekliyordu yalan söylemiş olmasını istiyorlardı "peki neden o gün konuşmadın?" dedi izleyenlerin arasından bir adam Scrops ona döndüğünde mavi gözlerindeki yaşlar aktı "izin vermediler ki bana hiç sormadan o hücreye attılar" dedi şu mahkeme bitsin ona sarılacağım! kesinlikle bunu yapacağım! "evet Scropius Noir suçsuzdur beraatini talep ediyorum" dedim ona başka bir şey sormalarına gerek yoktu "peki o madalyonun gerçek olduğuna nasıl inanacağız?" dedi yargıç bu adam duracağı yeri bilmiyor madalyonu sevgili kurdumun boynundan çıkartıp ona baktım "denemek ister misiniz sayın yargıç?" dedim madem kaşınıyor onu kaşımaktan zevk alırım ben Maria'yım arkadaş bende yalan olmaz yargıç gardiyanlardan birine işaret verdiğinde adam yanıma geldi ve onun yanına kadar bana eşlik etti karşısında durduğumda yüzümde memnun bir sırıtma oluştu bir taşta iki kuş madalyonu boynuna taktım baykuşu avucumun içine aldım "yalnızca doğrular" baykuşun gözlerinden yine aynı siyah ışık çıktı zincir sıkılaşarak boynunu sardı "en büyük hayaliniz bu mesleği yapmak mıydı sayın yargıç?" dedim doğruyu söylemesini istiyordum "hayır" dedi acı yoktu bu doğruydu başımı dikleştirdim "kurtarıcıların casusu musunuz sayın yargıç?" dedim kendimden emin bir şekilde konsey üyeleri dahil olmak üzere herkes bize baktığında bakışlarında hiçbir değişim yoktu sonuçta bunun gerçek bir madalyon olmadığına emindi "kurtarıcılara çalışmıyorum küçük hanım" dedi yüksek sesle baykuş kanatlarını açtı gözlerindeki ışık artarken salonda yüksek bir baykuş sesi yankılandı sesi kesilir kesilmez zincir daha da sıklaştı ve yargıcın acı haykırışı kulaklarıma müzik oldu eli doğrudan madalyona gitti onu çıkarmak için elinden geleni yapıyordu ah sanırım bir şeyi söylememiştim madalyonu sadece komutu veren çıkarabilir yani çokta önemli bir bilgi değildi sonuçta değil mi? "yardım edin beni öldürüyor" diye haykırdı ancak salondaki kimse ona yardım etmek için öne çıkmadı sonuçta casusları kimse sevmezdi casus olduğunu mahkeme salonuna geldiğim ilk anda anlamıştım bileğindeki ağaç dövmesi onu ele vermişti "müvekkilimin beraatini talep ediyorum" dedim onun haykırışını göz ardı ederek doğrudan konsey üyelerine baktım "kabul edilmiştir mahkum Scropius Noir bu saatten itibaren özgürdür" dedi konseyin ortasında oturan en yaşlı adam dönüp yargıcın boynundan madalyonumu aldığımda sonunda haykırmayı bırakmıştı inleme seslerini ise salonda kopan alkış sesleri bastırmıştı "alın şu haini!" dedi yine aynı yaşlı adam gardiyanlar yerde acıyla inleyen adamı götürürken o ayağa kalkıp elini uzattı "tebrik ediyorum bayan Starfire tıpkı babanız gibi akıllı ve serin kanlısınız" dediğinde içimde oluşan gururu tarif edemem uzanıp elini sıktım kısa süre içinde bütün konsey üyeleri salondan ayrılmıştı bense üzerimdeki cübbeyi çıkarıp avukatlardan birinin eline aceleyle tutuşturdum hızla aşağı indiğimde Scrops kurtulmuş olduğunu yeni anlamış gibi kahkaha atarak ayağa kalktı gülümseyerek ona koştum kolları anında belime dolandı beni kaldırıp etrafında döndürdüğünde ilk defa babam dışınsa birine böylesine sıkı sarılmıştım kısık bir öksürük sesi duyduğumuzda beni yere indirdi Alex'i o an fark ettim abisine sarılmak istiyor gibiydi ama kendisini tutuyordu Scrops ona doğru bir adım atıp kollarını açtığında kendisini tutmayı bırakıp kollarının arasına girdi birbirlerine ilk defa sarılan abi kardeş sanki ayrılsalar Scrops tekrar o kafese girecekmiş gibi birbirlerini bırakmadılar neredeyse on beş dakika sonra mahkeme salonunu boşaltmamızı isteyen bir gardiyan sayesinde ayrıldılar salondan çıktığımızda Scrops birkaç imza vermek için bizden ayrıldı Alex sürekli bana kaçamak bakışlar atıp duruyordu "sorun ne?" dedim kendimi tutamayarak "teşekkür ederim" dedi durup bana döndü "rica ederim" ona döndüm beni kendisine çekip sarıldı ve acaba ne oldu? bedenim kaskatı kesildi! oğlum sarılacaksan haber versene be "ikiniz ayrılın bakalım" Scrops beni kolumdan tutup geri çektiği için onu öpmek istiyorum tanrım beni kurtarmayı çok seviyor "ben gidiyorum" dedim sakinleşince "gidiyor musun?" dedi Scrops bana gülümserken "bu kez ağlama" dedim bu kez onu burada bırakarak gitmiyordum o da bizimle geliyordu başarmıştım ve sanırım yapmak istemediğim şeyi yapmıştım onu babam gibi görmeye başlamıştım.

 

☯️

 

Maria onlardan ayrıldığında iki kardeş beraber akademiye gitme kararı aldı birbirleri hakkında bilmedikleri çok şey vardı kaçırdıkları çok zaman olmuştu telafi edilmesi gereken günlerin listesi oldukça kabarıktı "onunla ne zamandır görüşüyorsunuz?" dedi Alexander abisi mavi gözlerini ona çevirirken o doğrudan önüne bakıyordu "Maria ile mi?" doğru anladığını biliyordu yine de bunu ondan duymak istemişti "evet onunla işte" diyerek onu geçiştirdi "on iki yıl oldu o beş yaşındayken görüşmeye başladık" ufak bir açıklama bile Alex'in boğazında anlam veremediği bir düğüme sebep oldu "ondan hoşlanıyor olamazsın değil mi?" dedi bu defa o da mavi gözlerini abisininkilere dikmişti Scrops gülümsedi "sen mi hoşlanıyorsun yoksa?" kardeşi ile ilk defa böyle bir şey konuşuyordu "o suratsız duygudan habersiz kızdan asla hoşlanmam!" diyerek kestirip attı Alex abisinin çattığı kaşlarından kaçınmak için yere baktı "onun hakkında gerçek düşüncelerin bunlar mı Alexander?" dedi ona kınayan bakışlar atıyordu genç çocuk başını salladı "bunlar" değildi bunlar dile getirmesi kolay olanlardı gerçek düşüncelerini henüz çözememişti "ondan hoşlanmaman iyi oldu çünkü kesinlikle onu seviyorum" diyerek sert bir ses tonu ile onu azarladı "bu senin kararın abi ama kızınla tıpa tıp aynı ve o senden çok küçük" bakışlarını abisine çevirdi "onu seviyorum dedim Alexander ona aşığım demedim o kız benim ikinci kızım gibi bu yüzden sakın kızımdan hoşlanma" akademinin kapısının önünde onları bekleyen ekibi görünce gülümsedi Andy, Lisa, Louis hatta Lucas ve Liam bile ordaydı onlara Maria haber vermiş olmalıydı peki o neredeydi? Louis'in kaşları neden çatılmıştı? onlara iyice yaklaştıklarında Andy duramadı koşarak babasına sarıldı Scrops yıllarca bu anı beklemişti bu anın hayali ile yaşamıştı kollarını kızına sarıp onun kokusunu içine çekti alıştığı kızıl saçların arasında alışkın olmadığı limon kokusu Maria'nın kiraz kokusu geldi aklına bu iki kız birbirlerine ne kadar benziyorlarsa o kadar farklıydılar uzun süre öylece kaldılar geri çekilen Andy oldu o Alex'e sıkıca sarılırken Louis elini yorgun ama mutlu adama uzattı "Louis Starfire, Maria'nın- " sözünü Scrops kesti "abisisin biliyorum" Louis'in elini sıkar sıkmaz Lisa'ya baktı "sende ikizisin değil mi Maria ikinizden de çok bahsetti" etrafa baktı gözleri onu arıyordu minik kuzusunu "Maria nerede acaba?" dedi sonunda dayanamayarak "sizinle değil miydi?" dedi Lucas o da kaşlarını çatmıştı "adliyeden bizden önce çıktı buraya gelmiştir diye düşünmüştük" diyerek açıkladı Alex "ah sürprizimiz yandı!" isyan eder gibi konuştu Lisa ancak o da en az herkes kadar ikizinin nerede olduğunu düşünüyordu böyle bir günde ortadan kaybolacak potansiyeli vardı ancak bunu asla yapmazdı bu günün Lisa için ne kadar önemli olduğunu biliyordu Scrops elini ensesine attı o an bir anlığına duraksadı eline gelen zincir fazla tanıdıktı zinciri takip ederek kazağının içindeki baykuş madalyonu çıkardı herkes madalyona baktığında Scrops anlamıştı ne olduğunu anlamıştı "siktir!" diyebildi sadece ağzından başka bir cümle çıkmadı biliyordu böyle olacağını aklında bir anı canlandı o anıda minik Maria sol patisindeki yarayı iyileştiriyordu Scrops ise yüksek sesle inlemişti "geçecek dayan sevgili kurt" o minicik bedeni ne de güçlü görünüyordu o gün "bunu yapmamalısın" demişti Scrops tıpkı mahkemeye mektup yazdığını öğrendiğinde söylediği gibi Maria ise ona gülümsemişti "senin için gerekirse kendimi feda ederim sevgili kurt" demişti ve bu gün Maria dediğini yapmıştı onu hapisten çıkarmak için madalyonu kullanmıştı peşine takılacaklarını biliyordu bu yüzden sarıldıkları ilk anda madalyonu ona inanan tek kişinin sevgili kurdunun boynuna takmıştı onlardan erken ayrılmıştı çünkü bir çatışma anında onları ateş hattında tutmak yada daha kötüsü onları da çatışmaya dahil etmek istememişti oysa sorsalar herkesin onun hakkında söyleyeceği ilk şey ne kadar bencil birisi olduğu olurdu ayakta duramadı Scrops dizlerinin üzerine düştü "bu madalyonu onlara asla vermem!" diyen sesi yankılandı zihninde asla demişti ama onlara asla yakalanmayacağım dememişti Maria Starfire, bencilliğin insan hali olarak adlandırılan kız bu gece sevgili kurdunu korumak için kendisini feda etmişti.

 

 

Loading...
0%