Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5.Bölüm

@maria.tiraki

𝙼𝚊𝚛𝚒𝚊'𝚍𝚊𝚗

 

Karanlığın içindeydim hayır korkmuyorum karanlık bana hep güvende hissettirmişti ama tabii şu kafama taktıkları şeyi çıkarsalar rahat bir nefes alsam çok iyi olacak ama ne yapalım kaderimiz buysa çekeceğiz bu arada sanırım yeni bir gömleğe ihtiyacım var çünkü bu hayvanlar beni kaçırırken üstümdekini parçaladılar! hayır ne vardı gel bizimle deselerdi? giderdim ki ama yok hemen hayvan güçlerini kullanacaklar tabii buldular incecik kızı düşürdüler de yere bir tekme de onlar atsın bu kader benim yüzümü görünce ben bu nemrut surata gülmem mi dedi ne oldu anlamadım ki "madalyon nerde?" dedi ses değiştiren bir büyü kullanmıştı galiba yok bu kendi sesiyse lütfen bir daha konuşmasın bu ne arkadaş kulağım kanadı "lütfen susar mısın kulağımı kesip şuraya atma isteği uyandırıyorsun bende" dedim alaya vurarak birkaç gülüş duyduğumda kendi kendime sırıttım oh olsun sen misin beni kaçırıp döven "kesin! son kez soruyorum madalyon nerde?" diye gürledi şuan tek derdimiz madalyon mu? ben kan kaybediyorum! ayrıca doğum günümü Scrops ile kutlamak istiyordum bu hayvanlar işime neden çomak soktu ki "bağırma! boynumda" elbette boynumdaki gerçek madalyon değildi gerçeğini sarıldığım sırada sevili kurdumun boynuna takmıştım zavallı kurt anlamadı bile umalım da ben şunlardan kurtulana kadar da anlamasın anlarsa... yandın kızım Maria bu sefer parçalar seni o yabani kurt "boynuna bakın şunun!" şu mu? yalnız uyarayım komik ses benim bir adım var biri boynumdan sahte madalyonu aldığında ensemdeki yaraya temas eden eli sesli inlememe sebep oldu dikkat nedir bilmez misin eşkıya bozuntusu! "burada abi" dedi bunun da sesi değişikti "senin sesin ne tatlıymış" dedim acımı gizlemek için dalga geçerek tekrar gülüşmeler doldu kulağıma "eyvallah" dedi kıyamam beni ciddiye aldı bu yazık ya "bunu ne yapalım?" arkadaş ben eşya oldum da haberim mi yok? ne yapacaksınız salacaksınız gerçek madalyonuma döneceğim "şelale vardı şurada ellerini çözmeyin sandalyeden kaldırın atın boğulsun gitsin" cidden mi ya? daha yaratıcı bir fikir bulamadın mı? "bir şey önerebilir miyim?" dedim araya girerek bıkkın bir iç çekiş geldi kulağıma helal olsun Maria bu yoldan devam "konuş" emriniz olur paşam tanrım bu erkekler neden bu kadar öküz? "yaksanıza oğlum beni şimdi şelaleden kurtulurum başınıza bela olurum falan uğraşmayın benimle" ha bir de şu kafamdaki şeyi çıkarırsanız tadından yenmez "abi bu kız aptal sanırım" dedi yanımdan bir ses hiçte bir kere sizden daha aptal olmam imkansız "yakın şunu" bak sen bana ikidir şu diyorsun bir kez daha dersen sahte madalyon falan demem öldürürüm seni "yalnız benim adım şu değil" dedim dayanamayarak kahkaha attı "oğlum alın götürün şunu deli edecek beni" ama ben onu uyarmadım mı? uyardım arkadaş! bunu o istedi. Ellerimi hafifçe birbirine sürttüm kural bir Starfire ailesinden birini kaçırıyorsanız hele ki o kişi Maria Starfire ise bileklerini bağlamak yetmez ellerinin birbirine değmesine izin vermeyin avucumun içinden çıkan rüzgarı yönlendirerek önce bileğimdeki ardından da beni sandalyeye bağlayan ipleri çözdüm tabii yere düşmemeleri için onları bulundukları yerde tutmaya devam ettim adım sesleri komik sesin arkasını döndüğünü anlamama sebep olduğun sağa sola eğerek tutulan boynumu açtım "izninle sesi tatlı çocuk" dedim ayağa kalkarak ipleri serbest bıraktığımda yere düşme sesi beni gülümsetti ellerimi birbirine sürtüp rüzgardan kurtulduğumda kafama geçirdikleri şeyi çıkardım odada altı adam vardı hepsinin yüzünde koyu mor maskeler vardı "lan madem maskeniz var ben neden saatlerdir karanlığın içindeyim?" diyerek haklı bir isyan patlattım "doğru söylüyor aslında neden abi?" dedi yanımdaki çocuk tanrım düşmanın da akıllısını versen keşke! "oğlum sen salak mısın? tutsana şunu!" bakın sonra Maria taktı oluyor hayvan herif takmış şu sözüne suçlu ben miyim burada? çocuk üstüme atıldığında birkaç adım geri çekildim ellerimi tekrar birbirine sürtüp ona uzattığımda siyah alevler bedenini sardı acı haykırışına tepkisiz kalarak yanan bedenini izledim "lan tutun şunu!" bu adamı sona bırakacağım arkadaş! dur sen dur elimi üzerime gelen bir başka adama uzattığımda rüzgar onu havaya kaldırdı önce sertçe tavana çarptı belki sadece o çarpma olsaydı kırıklar en kötüsü koma ile atlatırdı ama ardından onu tutan rüzgarı geri çektim saniyeler içinde yere düştüğünde kemik kırılma sesleri yüzümü buruşturmama sebep oldu "hadi beyler yaralı ve kan kaybetmiş bir kız ile başa çıkamıyor musunuz?" dedim şuan fark ettim bu hayatımda geçirdiğim en kötü ama en güzel doğum günüydü bu defa iki kişi geldi üzerime nerde hasiyet? bir kızın üzerine iki ayı gibi adam gelinir mi ya! ellerimi kaldırdığımda oldukları yerde durdular gözleri yavaş yavaş kızarmaya başladı acaba şuan ne yapıyorum? evet küçük bir ayrıntıyı söylemedim ben bu güçleri pek kontrol edemiyorum her ne oluyorsa kendiliğinden oluyor ben sadece onları ortaya çıkarıyorum. Adamların maskelerinin altından boyunlarına doğru inen kan ve bağırışları beyin kanaması geçiriyor olma ihtimallerini düşünmeme sebep olduğunda patlayan kafaları ve yüzüme bulaşan kanları yanıldığımı anlama sebebimdi "hassiktir lan!" diye bağırdı son adam komik sesi yere iterek bulunduğumuz baraka gibi yerden çıktı camdan elimi ona uzattığımda ayağı bir şeye takılmış gibi düştü ağaçların gölgeleri yavaş yavaş birleşmeye başladığında sanki bunu yapan ben değilmişim gibi izliyordum ben neymişim be! gölgeler adamın üzerini tamamen örttüğünde görünen tek şey o gölgeler oldu birkaç dakika sonra ise gölgeler geri çekildi tekrar ağaçların altına ait oldukları yere döndüklerinde gördüğüm şey kanımı dondurdu adamın bütün parçaları birbirinden ayrılmıştı her biri olması gereken yerde birbirinden ayrı duruyordu "sen canavarsın!" dedi ayağa kalkarak cidden kaçmaya çalışmayacaktı değil mi? elimi ona uzattım "sana adım şu değil demiştim" dedim soğuk sesim geri dönmüştü adamın gözlerinde bariz şaşkınlık vardı "bunları sana şu dediğim için mi yaptın?" dedi inanamamış gibi "bir Starfire soyuna asla şu deme bu bizim için aşağılamadır" dedim zaten artık diyemezdi elimi hafifçe sağa doğru çevirdiğimde ağzından ve burnundan sular çıkmaya başladı derisi çekilmiş gibi kemikleri belli olmaya başlamıştı sesi güçlükle çıkıyordu "sen gerçekten babanın kızısın!" dedi ardından kan kusmaya başladı onun yanına diz çöküp elindeki sahte madalyonu aldım "haklısın ben babamın kızıyım." öksürdüğünde onun da kanı yüzüme bulaşmıştı elimle yüzümü sildim fakat bu kanlardan kurtulmak için soğuk bir duş almayı kendime görev bildim "kötü kanlar..." dedi sesi daha da kısılmıştı gözlerinin içine bakıp tatlı tatlı gülümsedim "ama bak o kötü kan söndürüyor hayatını." dedim cevap vermek için ağzını açtı ancak kelimler daha ağzından çıkmadan başı yana döndü gözlerindeki ışık yavaş yavaş sönerken uzanıp gözlerini kapattım "bu arada adım Maria" dedim yanından kalkarken barakadan çıktığımda çoktan akşam olmuştu çantamı barakanın dışındakı odunların üzerinde buldum madalyonu boynuma takarken onu elime aldım "Maria ismini hiç unutmamanız dileği ile iyi geceler!" dedim yüksek sesle ardından kısa bir kahkaha attım "ve iyi ki doğdun Maria!" diye bağırdım bu defa kalan son gücümle.

 

☯️

 

Scropius delirmek üzereydi bu gün bir kızına kavuşmuştu ancak diğer kızını kaybetmişti elindeki baykuş madalyonu öyle çok sıkmıştı elinde kesik açılmıştı madalyon üzerine değen kanı emiyor hiç iz bırakmıyordu Louis ve Lisa oldukça sakin görünüyorlardı sonuçta o Maria idi ona bir şey olmazdı en azından ikisi de bunu umuyordu "fazla sakinsin" Lisa aklındaki düşünce selinden Tommy sayesinde kurtuldu başını çevirip ona baktığında yeşil gözleri ikizinin gözleri gibi ifadesizdi "ölmeyecek o şey" boğazı düğümlendi genç kızın "o bana söz verdi" diyebildi Tommy ona gülümsedi "verdiği her sözü tutar mı?" tek kaşı usulca havaya kalktı çocuğun Lisa bakışlarını Scrops'un elindeki madalyona çevirdi "genel olarak hepsini" dedi fısıldar gibi ikizinin bu sözünü tutmasını istiyordu ancak şunu gayet iyi biliyordu Maria "ölmem" derken ölmeyeceğine dair söz vermemişti onun içini rahatlatmak istemişti "abin neden gitmedi?" Tommy bakışlarını Louis'e çevirdi "o da benim gibi düşünüyor olmalı" şimdi Lisa da abisine bakıyordu "Noir bile gitti" dedi çocuk ona bakarak "onun için bu kadar endişelendiğini bilseydim sen de git derdim" Tommy kızın bu lafına güldü "gitmezdim ki" Lisa ona sorgulayan bakışlar attığında çarpık bir şekilde gülümsedi "burada seninle olmak daha mantıklı geliyor bana" cümlesi kızı gülümsetmişti Tommy hiç çekinmeden kolunu onun omzuna dolayıp onu kendisine bastırdı "gerçekten göründüğün kadar sakin misin Lisa?" genç kız başını ona yasladı "aslını istersen çok endişeliyim" dedi fısıldayarak genç çocuk çenesini onun başına yasladı "o geri gelecek" dedi buna kendisi de inanmıyor gibiydi daha fazla tutamadı kendisini genç kız gözyaşları aksın diye kendisini çocuğun göğsüne yasladı Tommy yorum yapmadan bu kızın göğsüne gözyaşlarını akıtmasına izin verdi. Andy içinde bir huzursuzluk hissediyordu sanki vücudundaki bütün güç çekilmişti sadece uyumak ve bir daha uyanmamak istiyordu ölü bir bedende yaşıyor gibi hissediyordu Louis onun bu durgun hallerini fark etmişti tek dileği onun kardeşi ile herhangi ruhsal bir bağının olmamasıydı kızıl saçlı kız kendisini ona yasladığında kollarını ona doladı "belki de odana çıkıp biraz dinlenmelisin" dedi endişeli bir şekilde Andy başını bir sağa bir sola salladı "Alex onunla dönmeden uyumayacağım" dedi Lisa ve Louis'in aksine o da oldukça stres altındaydı ve bunun nedenini çözemiyordu o sırada okula doğru koşan Liam'ı gördüler "revire haber verin!" diye gürledi sesindeki öfke miydi endişe mi belli olmuyordu onun peşinden okula giren Lucas elindeki telefonla hararetli hararetli biri ile konuşuyordu şimdi paniğe kapılabilirdi Louis doğruca Liam'ın yanına gitti "o nerede?" Lisa gözyaşları içinde yanlarına geldi "yalvarırım yaşadığını söyle!" dedi gözyaşlarını durduramıyordu "yaşıyor" dedi Lucas telefonu kapatarak okulda sedye ile çıkan revir ekiplerini gösterdi "ağır yaralı bulduğumuzda baygındı" Louis içinde büyüyen bir öfke hissetti Scrops ise yıkılmıştı neler olduğunu anladığından beri dizlerinin üzerinden hiç kalkmamıştı başını kapının direğine yasladı içine akıttı gözyaşlarını tıpkı onun için acı çeken minik kuzusu gibi görüşüne kardeşi girdiğinde bakışları doğrudan kucağında yatan kıza kaydı cansız bir oyuncak bebek gibi görünüyordu kızıl uzun saçları aşağı sarkıyordu onu o halde görmek kahretmişti yaşlı kurdu kaskatı kesildi adam o anda yanından koşarak geçen Louis'i fark edemedi kardeşini Alex'in kucağından alırken kendisini suçluyordu genç çocuk gözyaşları kendisinden bağımsız akıyor görüşünü bulanıklaştırıyordu tüy gibi hafifti kız kardeşinin hareketsiz bedeni üzerinde Alex'in deri ceketi vardı yırtılmış gömleği ceketin altından bile belli oluyordu hiç inanmamıştı ki Louis kardeşinin kendisini feda ettiğine doğum gününden kurtulmak için kaçtığını düşünmüştü hep bu yüzden onu aramaya gitmemişti yarın sabah sapasağlam geri döneceğine inanmıştı hadi ama o Maria idi kimse için kendisini tehlikeye atmazdı onun düşündüğü tek kişi hep kendisi olmuştu kız kardeşini kırılgan bir porselen misali yatırdı sedyeye beyaz çarşaf anında kızın kanının rengini aldığında haykırdı Louis "o ölüyor mu?" Lisa abisinin bu cümlesi ile hıçkırdığında gözlerini kanlar içerisindeki ikizinden alamıyordu ta ki biri onu çevirip görüş açısını dağıtana kadar "o ölmeyecek Lisa unuttun mu sana söz verdi" Tommy kızı göğsüne çekip sarıldığında genç kız bir kez daha hıçkırdı "vermedi!" dedi titreyen bir sesle "ölmem dedi o bana söz vermedi!" dedi bu kez daha fazla ağlayarak "yapma topla kendini o kız okul birinciliğini kimseye kaptırmaz" Tommy kızı güldürmek için söylemişti bunu nitekim başarılı olmuştu da kız gözyaşlarının arasından kıkırdadı "bak o Maria" dedi bu defa kızın yüzünü avuçlarının arasına alarak "o ölmez" Lisa belli belirsiz bir tebessüm etti Maria çoktan revire götürülmüştü Andy yere düşen Louis'in yanına oturdu onu kendisine çekip sarıldığında o bile sessizce gözyaşlarının akmasına izin vermişti Louis başını kızın göğsüne yasladı onun limon kokusu burnuna geldiğinde kendi kardeşinin kokusunu hiç hatırlamadığını fark etti Andy onun kahverengi saçlarını okşadı "bir şey olmayacak" dedi fısıldayarak oradaki herkesi teselli edecek biri vardı aslında ancak hala oturduğu yerde artık boş olan yolu izleyen yaşlı kurdu kimse oradan kaldıramadı kimse onu kendisine getiremedi. Maria revirde gözlerini açtığında vücudunda bir uyuşma hissetti "bana ne yaptınız?" dedi başındaki hemşireye "tanrım uyandın iyi misin?" genç kız yattığı yerde dikleşmeye çalıştığında hemşire onu durdurdu "kalkma tatlım dikiş atılıyor narkoz verdik" Maria onu itti hala dikiş atılırken yatakta dikleşti hemşire tekrar ona doğru yaklaştığında "yaklaşma!" diye bağırdı var gücüyle dikiş atılan bacağını güçlükle kendisine doğru çektiğinde dikiş atan hemşire şaşkınlıkla ona baktı "sakın dokunma bana!" diye gürledi bu defa "tatlım korkma bak okuldasın her şey yolunda" dedi dikiş atan hemşire kızı sakinleştirmek için Maria ifadesiz bakışlarını ona çevirdi "korkuyor gibi mi görünüyorum?" dedi ardından bakışlarını az önce kendisini tutan kadına çevirdi "temas sevmem." dedi emir verir gibi "ama dikiş atmamız lazım çok kan kaybettin" dedi kadın "ben hallederim çıkın" kızın söylediği söz iki kadının da gözlerinin irice açılmasına sebep oldu kıpırdamamaları kızı daha da sinirlendirmişti "çıkın!" diye bağırdı sonunda ikisi de hızlı adımlarla dışarı çıktığında biri doğrudan bay Barnes'e haber vermeye gitti kapıda bekleyen Lucas ve Liam neler olduğunu anlamamıştı sessiz arkadaşlarının sesini duymuşlardı ancak neden bağırdığını anlayamamışlardı "dikiş istemedi" diye kısaca açıkladı onlara bakan kadın Lucas doğruca odaya girdiğinde Maria ayağa kalkmış yırtık gömleğini tekrar giymişti "ne yapıyorsun kızım sen delimisin?" Maria eteğini aramak için uğraşmadı bile dizlerinin üzerine gelen gömlekle kapıya yöneldiğinde Lucas bileğini kavradı "nereye gideceksin?" dedi sesi oldukça naif çıkıyordu "madalyonumu almaya" dedi Maria karşısındaki çocuk koltuğun üzerinde duran deri ceketi ona giydirirken ona itiraz etmemişti "beraber gidelim ve benden destek alarak yürü yoksa seni buraya geri getiririm" dedi onu kolunun altına alıp kendisine yaslarken genç kız o an fark etti nasıl yorgun olduğunu canı ilk defa bu kadar yanıyordu kapıdan çıktıklarında Liam da onlara katıldı ikizinin attığı bakışlardan sorgulamaması gerektiğini anlamıştı bahçeye indiklerinde Maria gördüğü manzara karşısında şoka girdi ikizi bir köşede abisi bir köşede ağlıyordu ikisi de perişan haldeydi "Lucas biri mi öldü?" dedi bahçedekilerin haline anlam vermeye çalışarak onu ilk fark eden ise Alexander oldu "Maria burada ne işin var?" kızı boydan boya süzdü "tanrı aşkına yaralarını neden sardırmadın?" Scrops sonunda başını çevirip onu gördüğünde hızla ayağa kalktı sarsak adımlarla yanına gittiğinde Maria onun mavi gözlerinde saf acıyı gördü belki acısını dindirmek için belki de kendisini iyi hissetmek için burukça gülümsedi yaşlı adam kızın boynundaki sahte madalyonu çıkardı elleri hiçbir yaraya temas etmemek için fazla dikkatliydi gerçek madalyonu kızın boynuna taktığında Maria kendisini tamamlanmış gibi hissetti bu madalyon onda olmadığı zaman eksikti sanki Scrops bu defa kızın ellerini tuttu avuç içlerini dudaklarına bastırdı "bunu bir daha yapma" dedi sesi titriyordu "ben bu gün kızıma kavuştum kuzucuk" avuç içlerini tekrar dudaklarına bastırdı "ama bir diğer kızımı kaybetme kokusu ile göz göze geldim" bu defa avuç içini burnuna yasladı sanki kokusunu içine çekiyormuş gibi derin bir nefes aldı "bunun ne kadar zor olduğunu anlatamam kuzucuk" dedi sonunda mavi gözlerinden akan yaş kızın avucunun içine düştü "bu yüzden gerekirse sana yalvarırım" bir damla yaş daha "sakın kızımı benden alma Maria." dedi kız başını hafifçe aşağı yukarı salladığında tekrar etrafa baktı herkes neden onu izliyordu ki? "tanrı aşkına kim öldü sevgili kurt?" cümlesi Scrops'u güldürdü "sen öldün ya sessiz kız helvanı yedik bilmiyor musun?" diyerek araya girdi Liam kız bakışlarını ona çevirdi "acı biberli miydi bari?" dedi dalga geçerek Liam yüzünü buruştururken Lucas kahkaha attı "acı biberli helva mı olur kızım?" Maria ellerini teslim olurmuş gibi havaya kaldırdı "valla ben bilmem olacak" Lucas bir kahkaha daha patlattığında kıkırdadı "bakın söylüyorum bir gün öldüğümde hiç biriniz" etrafında kendisini gülümseyerek izleyen arkadaşlarına baktı "hem de hiç biriniz arkamdan tatlı yiyip tatlı konuşmayın" bu sefer elini yumruk yapıp havaya kaldırdı "helvam acı biberli olacak o kadar" Andy kahkaha attığında peşinden Louis de güldü "tamam lan helvanı ben yapacağım hem de en acı biberi kullanacağım" dedi Andy gülüşünün arasında Maria ona baktı "helal kız sevdim seni" Louis ikisine hayranlıkla baktı kız kardeşini ilk defa bu kadar enerjik görüyordu "bu okul birilerine iyi gelmiş anlaşılan" dedi kız kardeşinin gülen yüzüne bakarak "benim acı bibere alerjim var yalnız onu ne yapacağız?" dedi Alex yüzünde etkileyici bir gülümseme ile Maria bir süre düşündü mantıklı bir cevap bulamayınca omuzlarını kaldırıp indirdi "o zaman sende benimle birlikte öl" dedi gayet ciddi bir tavırla acı biberli helva konusunda şaka yapmıyordu çok ciddiydi Alex düşündü bakışlarını karşısındaki kızdan hiç ayırmadan düşündü "ölüm de beraber yaşam da beraber diyorsun öyle mi?" Maria abartılı bir şekilde göz devirdi "geber Noir" dedi dudağının bir köşesi hafifçe kıvrılırken Alex de onun gibi sırıttığında Lucas güldü "beraber ölün de birinizin helvası güzel olsun" dedi Liam ancak içten içe bu ekipteki kimsenin ölmemesi için dualar ediyordu bu ekip her birine iyi gelmişti.

 

 

Loading...
0%