@maria.tiraki
|
𝙼𝚊𝚛𝚒𝚊'𝚍𝚊𝚗
Sabah gözlerimi çalan kapı ile açtım yatakta gözlerimi kırpıştırmaya ve kendime gelmeye ayırdığım süre boyunca kapı çalınmaya devam etti bilgin olsun sevgili Andy karanlığıma ışık ol derken sabahın ilk ışıklarında odama gel demek istememiştim! ama ne yapalım kader beni sevemiyor söylediğim her şeyin yanlış anlaşılması normal yataktan kalkıp siyah eteğimi giydim madem bu kadar bekledi biraz daha bekleyebilir öyle değil mi yeşil kazağımı da üzerime giyerken kapıyı açtım evet yine yanıldım karşımdaki kesinlikle Andy değildi "Louis?" dedim onu sorgulayarak sabah sabah rüyanda beni mi gördüm abiciğim ne bu özlem? "ne konuştunuz?" dedi içeri geçerek buyurmaz mısın sevgili abi? bu aşık erkekler de pek bir görgüsüz canım! "ne o Andy'nin bir parçası eksik miydi? neresini yemişim söyle kendi uzuvlarımdan birini hediye edeyim" bu ne güvensizlik arkadaş akşam bıraktık işte kızı yanına kadar "Maria ciddiyim ne konuştunuz? o hiçbir şey anlatmıyor" helal sana Andy anlatma merak etmeyi bilsin canım bu ne "demek ki anlatmamız gereken bir şey yok" kahvaltı saatinde beni uyandırdığına göre bir ilk yaşatıp kahvaltıya ineceğim "söylesene yine nasıl zehirli laflar söyledin de bu kadar düşünüyor?" dedi rahat bir tavırla duvara yaslanarak ben konuşmam bile ne zehirli lafı "düşünecek bir şeyler verdim" dedim ve çantamı aldım "çıkarken kapıyı arkandan kapatmayı unutma" kapıya doğru birkaç adım anca atabilmiştim "seni seven biri olmadığı için onu suçlama onu seviyorum çünkü o mükemmel biri" sesi tam arkamdan gelene kadar yürüdü beni kollarımdan tutup kendisine çevirdiğinde doğrudan gözlerimin içine baktı "sana verilmeyen sevginin tek suçlusu sensin biz değiliz" ve tekrar aynı şey oldu sevgili abim son lafı söyledi ardından kapımı çarparak çıkıp gitti beni enkazımın altında bırakarak defolup gitti gözümden akan bir damla yaşı elimin tersiyle sildim "ben Maria'yım sevgiye hiç ihtiyaç duymadım!" titrek sesimi umursamadan rahatça bağırdım çünkü biliyorum ki çoktan gitti ayrıca bu saatlerde bütün öğrenciler hem de hepsi kahvaltıya iner benim bir gün bile inmediğim o yere akan bir başka yaşı da sildiğimde ben onların akmasına izin vermediğim için akmaktan vazgeçmiş gibi bir anda durdular "vay arkadaş kimseye naz yapma hakkım yok!" kendi kendime gülerken bir kez daha bağırdım gülüşümü kesen şey kapımın tekrar çalması oldu "gel bakalım Andy kuş" dedim kapıya dönerek açtığımda bir gün içerisinde iki kere yanılmıştım Lucas kapıyı açtığım anda kollarını bana sardı acaba ne kadarını duymuştu? ona karşılık vermesem de bir süre öyle durdu bana iyi gelmediğini söyleyemem hatta ona sıkıca sarılmayı çok isterdim ama birine daha bağlanmayacağım bağlandığım herkes tarafından bırakıldım Scrops dışında o gitmedi henüz "ne kadarını duydun?" dedim merak ettiğim tek şeyi dile getirerek güldüğünü sarsılan bedeninden anladım "sadece Louis'in çıkışını gördüm ve ondan sonra söylediklerini duydum" benden ayrılıp çantamı elimden aldı "önemi yok bana naz yapabilirsin söz sıkılmadan çekerim" dedi gülümseyerek kolunu omzuma atıp beni odadan çıkardığında ona baktım "bu gün bana yakalandın sessiz kız bu yüzden kahvaltıya iniyoruz" kapımı kapattığında kıkırdadım "beni oraya götürmek için zaman kolluyorsun" dedim kısık bir kahkaha attı "bu fırsatı yakalamak hiç kolay olmadı" beraber büyük ana binaya gidene kadar keyfimi yerine getirmek için uğraştı hayır neler olduğunu neden kavga ettiğimizi sormadı sık gülmediğimi bile bile beni güldürmeye çalışmaktan başka bir şey yapmadı açıkçası işe yaramadı dersem yalan söylemiş olurum bu gün enerjim gayet yerinde ama bu baş belası enerjimi yükseltmeyi başaran nadir insanlardan kahvaltı salonuna girdiğimizde Liam ikimize bakarak ıslık çaldı "yılın ikilisi! gel buraya onu nasıl getirdiğini merak ediyorum" yanındaki koltuklar boştu karşısında Alex, Andy ve Louis oturuyordu acaba benim neşeli ikizim neredeydi? salona kısaca göz gezdirdiğimde köşede Tommy ile oturan ikizimi gördüm bu okula kimse okumak için gelmedi değil mi? neden herkes ilişki yaşıyor Lucas arada boş bir sandalye bırakarak Louis'in tam karşısına oturdu ona neden bu kadar ters bakıyor bilmiyorum ama ikimizin çantasını da kendi sandalyesinin yanına asarken bile bakışlarını ayırmadı erkekler işte iki baş belasının ortasına oturduğumda sonunda bakışları bana döndü sıcak bir gülümseme yüzüne yayıldı kısa süre bana baktıktan sonra ikizine döndü "nazını çekmek hiç kolay olmadı ama sonunda ikna ettim" dedi hiçte naz yapmadım bir kere gayet uslu uslu geldim yani yalan çok kötü bir alışkanlıktır baş belası hemen bırak "bu gece berabermişsiniz?" dedi Alex bir bana bir Andy'ye bakarak evet çok düşündüm ve hayatımın aşkının Andy olduğuna karar verdim "öyle miymişiz?" dedim Andy'ye dönerek ağzında çiğnediği lokmayı yutarken başını salladı "dün gece dedik ya Lydia ile bana ders çalıştıracaktın" hadi Lydia neyse ama sen benim anlattığım dersten bile kaçarsın be kızım! "öyle ya doğru nerede çalıştırıyordum ben sizi bak uçmuş gitmiş aklımdan" dediğimde Louis'in ve Alex'in sorgulayıcı bakışları bize döndü ne var arkadaş unutamaz mıyım? "senin aklından uçup gitti? hem de ders?" dedi Louis inanmayan bakışlarla "ne çeviriyorsunuz bakalım ikiniz?" Alex'in bu lafıyla ikizler de bize ters ters bakmaya başladı aferin zeka küpleri bu kadar zekisiniz ama sınıfınızda birinci Tommy şuan sizi alkışlamak isterdim ama işte bu minicik yalan elimi kolumu bağladı "yakalandık minik kurt" dediğimde Andy gözlerini irice açarak bana döndü "doğruyu söyleyeceğiz ne yapalım" dedim Lucas arkasına yaslandığında bende ona yaslandım "Andy bana bir ödevini yaptırıyor bütün dönem kaçtığı için kendisi pek anlamamış" Lucas buna inanmış olacak ki kolunu omzuma atarak rahat bir nefes verdi Alex oturduğu yerde dikleştiği sırada yüz hatları anlamsız bir şekilde gerildi acaba bu sefer hangi lafıma kızdı "sen kimseye yardım etmezsin?" dedi Louis masanın izin verdiği kadarıyla üzerime eğilerek "bu seferlik bir istisna bir daha yaparsa kesin birkaç uzuvu eksilir" dedim Andy'ye kısa bir bakış atarak bu bakış "onları orada istemiyorum" bakışıydı ve o bunu anlamış olmalı ki yüzüne gerçek bir gülümseme yerleştirip masadaki herkese tek tek baktı "ne güzel bir ekip olduk değil mi?" dedi bence çok abartılı olduk altı kişi çok fazla "siz üçünüz çok güzelsiniz" dedim üçü birden aynı anda bana döndüğünde Liam ve ben kıkırdadık "evet gerçekten mükemmel uymuşsunuz" dedi Liam gülerek "ve biz üç kişi çok iyiyiz" dedi Lucas doğruca sevgili abime bakarak ancak bu cümleye sinirlenen nedense Alex gibi görünüyordu yüz hatları tekrar aynı şekilde gerildi Louis ise gayet rahat bir şekilde omzunu silkti "üç kişilik arkadaş grupları uğursuzdur" dedi Alex ters ters bakarak "biz uğursuzluğa inanmayız" dedim ona iddialı bir bakış atarak mavi gözlerini bana çevirdiğinde içimde bir huzursuzluk hissettim "bir gün aranızdan sadece bir kişi kaldığında da bunu söyleyecek misin?" tek kaşı sorgularcasına havaya kalktı evet demek istiyordum ama sesimi çıkarmadım içimdeki huzursuzluk büyüdükçe büyüdü Lucas'ın beni dürttüğünü hissettim ancak tepki vermek içimden hiç gelmemişti bakışlarım ikisinin gülen yüzünde gezindi peşimi hiç bırakmadıkları için onlara kızıyorum ama ya bir gün peşimi bırakırlarsa? oturduğum yerden kalkıp çantamı elime aldığımda ikisinin de gülüşü soldu Alex ise bakışlarıyla beni takip ediyordu sorduğu sorunun bende bıraktığı etkiyi anlamış gibiydi ama hayır anlayamazdı tepkisizliğim ilk defa işe yaradı "bahçeye çıkacağım hiç iştahım yok" dedim bakışlarımı o huzursuzluk okyanusundan çekerek "tamam bizde doyduk zaten gel beraber çıkalım" dedi Liam ayağa kalkıp kolunu omzuma atarak başımı aşağı yukarı salladığımda Lucas da ayağa kalkıp elimdeki çantayı tekrar aldı o da kolunu omzuma attığında bu halleri tebessüm etmeme sebep oldu beraber bahçeye çıktığımızda bahçe hala bomboştu buna rağmen onları en kuytu köşeye çektim "neler olduğunu anlat?" dedi Liam karşıma ikizinin yanına oturarak "neden bahsediyorsun?" hayır sanki her gün gelip bütün yemekleri yiyorum normalde kapısının önünden geçmem ben oranın "bir anda çıkmak istemediğini biliyorum sessiz kız" dedi kaşlarını kaldırarak "o sorudan sonra bir anda ayaklandın" Lucas bunu söylerken ne düşündüğümü çözebilecekmiş gibi bakıyordu yüzüme keşke çözebilecek olsaydı "sizce haklı mı?" dedim kendimi tutmayı bırakarak "hadi ama saçmalıyor işte" dedi Liam gülümseyerek "çocuk bariz senden etkilenmiş sende benimle yakın olunca ve birde üçümüz iyiyiz deyince kıskandı işte" Lucas uzanıp elimi tuttu "ciddiyim Maria sadece saçmaladı" ilk defa birinin elini bu kadar sıkı tuttuğumu fark ettim anlaşılan bağlanmak istemediğim bu iki çocuğa fazlasıyla bağlanmıştım "tamam o zaman şöyle yapalım" dedi Liam cebinden küçük bir bıçak çıkartarak ikimiz de ona bakarken bana gülümsedi parmağının ucuna bir kesik attığında kaşlarımı çattım "kan yemini edelim hem söz de veririz" Lucas gülerek ikizinin elinden bıçağı aldı ve o da parmağına bir kesik attı ikisi de bana baktığında bakışları ile içimi rahatlatmaya çalışıyordular "ne sözüymüş bu?" dedim uzanıp Lucas'ın elindeki bıçağı alırken "herkesi bırakabiliriz" dedi Liam benim parmağımı kesmemi izlerken "ama birbirimize bunu yapmayalım" dudaklarım hafifçe yukarı kıvrıldığında ikisi de zafer kazanmış gibi güldüler "tamam verelim bakalım şu sözü ama sözünüzü bozarsanız ikinizi de öldürürüm" Liam elini uzatıp parmağından akan kanı masaya damlatırken daha çok güldü "size söz veriyorum bizi sadece ölüm ayıracak" birkaç damla kandan sonra elini çekti bu defa Lucas elini onun uzattığı yere uzatarak kanlarının karışmasına izin verdi "söz" dedi gözlerimin içine bakarak "ölüm bizi ayırana dek sizi bırakmayacağım" gülümsedi "ve nazını çekeceğim Maria ikimiz de çekeceğiz" artık nazımı çekmen umurumda değil baş belası benden önce ölüp gitme yeter o da elini geri çektiğinde bu defa elini uzatan kişi ben oldum kanımın onların kanına karışmasını izledim "bizi herkes bırakabilir" dedim kanı izlemeye devam ederken "ama biz birbirimize bunu yapmayız" başımı kaldırıp ikisine baktım "sözüm olsun ulan ölene kadar size katlanacağım!" ikisi de kahkaha attığında kıkırdadım ikizi parmaklarını birbirine bastırıp yeminlerini mühürledi ardından ikisi de ellerini bana uzattığında içimde bir cesaret hissettim parmağımı önce Liam'ın parmağına bastırdım yaralarımızı tanıştırdım ardından parmağımı çekip onun kesik parmağını avcumun içine aldım çıkan siyah duman Lucas'ı gülümsetti kısa süre sonra parmağını bıraktığımda yaranın olmadığını görmek onu şaşırtmamıştı hayır her gün biri sizi iyileştiriyor mu? ne bu sakinlik! parmağımı Lucas'ın parmağına bastırdığımda gülümsedi "seni bunu kendine yaparken görmüştük" ona baktığımda göz kırptı parmağını avcumun içine aldım siyah duman tekrar ortaya çıktığında ikisi de gayet mutlu görünüyordu onun yarası da kapandığında onlara ters ters baktım "ne zaman gördünüz? siz beni mi izliyorsunuz? sapıklık genetik mi? yoksa siz hobi olarak mı yapıyorsunuz? tam olarak ne amaçlayarak insan izliyorsunuz acaba? söz yargılamayacağım" dedim tek nefeste bu defa ikisi de şok geçirmiş gibi görünüyordu şaşırması gereken benim arkadaş izleniyorum burada bu okulda da mahremiyet diye bir şey kalmamış öğrencilerinize sahip çıkın be! "öncelikle dilinin açılmasına çok sevindik" dedi Lucas sonunda kendisine gelerek "ayrıca seni izlemiyoruz Scrops'un hapisten çıktığı gece seni ararken görmüştük" vay uzun zamandır da kandırılıyormuşum ne güzel! "bu sözü ve yemini geri alamıyor muyum? neden sakladınız ki bildiğinizi?" Liam kahkaha attı komik bir şey söylemedim ben ciddiyim saklamak için uğraşıyoruz burada bildiğinizi bilseydim uğraşmazdım enerjimin katillerisiniz baş belaları! "senin kendini hazır hissettiğin zaman anlatacağını biliyorduk" dedi Lucas doğru bu açıdan hiç düşünmemiştim bana güvenmeleri gerçekten çok hoş dedikleri gibi de kendimi hazır hissettiğimde onlara söylemiştim "o zaman yemin bozmamıza gerek yok" dedim onlara gülümseyerek bana güldüklerinde bahçenin sonunda dolmuş olduğunu fark ettim oturduğum yerden kalktığımda ikisinin de bakışları bana döndü "derse gidiyoruz hadi" Liam abartılı bir iç çektiğinde Lucas onun bu hareketine kahkaha attı "hoşgeldin sessiz kız" Dedi ayağa kalkıp ikizini de kaldırarak derse gittiğimizde onlardan ayrıldım bir kere onlarla oturma gibi bir hata yapmıştım bütün ders boyunca susmayan Liam yüzünden katil olmadığıma mutlu olmam lazım aslında o günden sonra her ders onlardan ayrı oturmaya başladım zavallı Lucas ikizini yalnız bırakamayacağı için onunla kalmak zorundaydı profesör sınıfa girdiğinde çantamdan defterimi ve kalemimi çoktan çıkarmıştım zihnimi zorlayan bütün düşünceler o anda yok oldu o an bütün dikkatimi derse verdim.
☯️
Derslerden sonra odama çekilmiştim ta ki Lydia gelene kadar heyecanı her yerden belli oluyordu neye bu kadar heyecanlı bilmiyorum bu heyecanla bize yardım edebilecek mi ona da emin değilim açıkçası umarım yanlış bir karar vermemişimdir zira bu sadece zaman kaybı olur okuldan çıktığımızda herhangi birinin bizi fark etmesi zordu ikimiz de tamamen siyah giyinmiştik onun siyah saçları açıktı düzenli bukleleri yine göze çarpıyordu ben ise kızıl saçlarımı sıkı bir topuz haline getirmiş kapüşonumun içine sokmuştum saçlarımı seviyorum ancak bazen fazla göz alıcı oluyorlar ormana girdiğimizde Lydia adımlarını yavaşlattı cidden buradan korkuyor olamazdı değil mi? birkaç adım önünde durup ona baktığımda yüzünde tedirginlik vardı "bana öyle bakma bu ormanda ne tür yaratıklar var bilmiyoruz ayrıca yırtıcı hayvanlar kurtarıcıları söylemiyorum bile madalyonun sende olduğunu öğrendiklerine göre kesin buralarda bir çok kurtarıcı vardır!" Dedi neredeyse nefes almadan gözlerim çıksaydı da bakmaz olsaydım ne çok konuşuyorsun kızım sen! "korkma bir şey olmaz kendimizi koruyabiliriz ya" Dedim onu rahatlatmak için küçük adımlarla yanıma gelip elimi tuttuğunda istemsizce göz devirdim Andy bile bu kadar korkmazdı yürümeye başladığımda adeta peşimden sürüklendi ben kendimi zor taşıyorum bir de bu çıktı başıma harika! göl kenarına vardığımızda oturdum Andy bizden sonra gelecekti neden bilmiyorum ama Louis ve Alex onu bir türlü bırakmıyordu Lydia yanıma oturduğunda gerginliği biraz olsun azalmış gibiydi "bu gölün lanetli olduğunu biliyorsun değil mi?" Dedi gözlerini göle dikerek elbette biliyorum oradan bakınca cahile benzer bir halim mi var? aklıma burada Scrops ile ilk karşılaşmamız gelince yüzümde oluşan tebessümü engelleyemedim "biliyorum elbet" dedim sesim kısık çıkmıştı buradaki anılara ihanet etmemek için kısık sesle konuşuyordum belki de "kaç yaşında öğrendin?" dedi merakla bakışlarımı ona çevirdiğimde anlamsız bir gülümsemesi vardı "neyi?" dedim gölün lanetli olduğunu her cadı ve büyücü bilmek zorundaydı dünyanın öbür ucunda yaşasalar bile bundan bahsetmediği çok netti "bu kadar tepkisiz olmayı böyle doğmuş olamazsın ya?" aslını istersen tatlı kız böyle doğdum az kalsın ölü sanılıp mezarı boylayacak kadar tepkisiz ve sessizdim "üç yaşımdayken babam öğretmişti" dedim bu doğruydu hep sessiz bir çocuk olsam da yüz ifadelerim vardı bunu gizlemeyi bana babam öğretmişti "neden öğretti?" ne çok soru soruyorsun arkadaş bir bildiği vardı elbet ağaçların arasından gelen Andy'yi görünce derin bir nefes aldım işte beni ilk kurtarışını gerçekleştirmişti "özür dilerim Maria" dedi yüzünde mahcup bir ifade vardı geç kaldın diye bu kadar üzülme kızım herkes geç kalır "sorun değil çok beklemedik zaten" dedim oturduğum yerden kalkarken sorusu cevapsız kalan Lydia da peşimden kalktığında Andy başını bir sağa bir sola salladı "onun için değil" dedi acaba bu sefer ne gibi bir şey yaptın da özür diliyorsun Andy kuş "ya ne için?" sorumu cevaplamaya fırsat bulamadan ağaçların arasından çıkan Louis ve Alex ne için özür dilediğini anlamamı sağladı tanrı aşkına onların burada ne işi vardı! "ciddi misiniz siz?" dedim çığlık atmak istiyordum bu kadar mı güveniniz yok bana? "onlardan kurtulamadım affedersin" hayır resmen gel bizi öldür diyorlar arkadaş ama ben bunları öldürsem suçlu olurum nerede adalet! "madem kurtulamadın bu gün iptal odalarınıza dönün" dedim onlara arkamı dönerek doğruca ormanın içine doğru yürüdüm "ama bir şey daha var" dedi Andy lütfen düşündüğüm şey olmasın. lütfen düşündüğüm şey olmasın. Durmak istemedim ancak ayaklarım adeta yere mühürlenmiş gibi hareket etmiyorlardı ihtiyacım var ya ihanet ederler zaten bana "Maria onlar biliyor" sesi kulaklarımda yankılandı kasıldığımı hissetmiştim bu güne kadar onlara sadece iyileştirme gücümü göstermiştim şimdi yıllarca ustaca sakladığım bir gücü tek gecede nasıl öğrenebilirlerdi? ayrıca insan bir şoka girer kardeşin kimsenin sahip olmadığı güçlere sahip ve sen bunu yıllar sonra öğreniyorsun ben olsam ne hali varsa görsün der gelmezdim ne işin var senin burada ya! "neyi biliyorlar?" dedim onlara dönmek için bile hareket edemiyordum resmen donup kalmıştım "buraya geldiklerine göre ne olduğu gayet ortada" dedi Lydia sağ olsun çok rahatlattı beni hakkı ödenmez "sana kızmıyorum" dedi Louis neden kızmıyorsun? kızsana arkadaş! kız gelme yüzümü görmek isteme tehlikede olmandan daha iyidir "Lisa da kızmıyor" hadi ama o da mı biliyor? söylemediğiniz birisi kaldı mı? tek bir kişi omzumda hissettiğim eller sonunda hareket etmeme sebep olduğunda irkilerek başımı çevirdim Alex mavi gözlerinde anlayışlı bir ifade ile bana bakıyordu ama anladığı hiçbir şey yoktu kendimi geri çekip temasından kurtulduğumda bile bakışları hiç değişmedi nerde bana öldürecekmiş gibi bakan o maviler? "kızamazsınız zaten" dedim bakışlarımı doğrudan abime çevirerek "buna hakkınız yok" bana hiçbir zaman o güveni veremedikleri için buna hakları yoktu "haklardan konuşabilecek son kişisin Maria" dedi birkaç adım ile bana yaklaşırken pardon neden acaba? "bizden yıllarca bunu saklamaya hakkın yoktu aynı evde yaşıyorsak bunu bilmemiz lazımdı öyle değil mi?" teknik olarak hayır bu benim hakkımda bir şey size de bir zararı yok yani açıklamak zorunda değildim ama işte gel de bunu sevgili abime anlat "bu gün iptal madem biliyorsunuz yarın Andy'yi bırakırsınız" her şeyi bilmeleri belki bir işime yarardı "bu gün iptal falan değil yanınızda olacağız bu gün de yarın da" dedi Alex emrivaki bir ses tonu ile "öncelikle o emir veren sesini sakın bir daha üzerimde kullanma ben kardeşin değilim emrinde olan bir cariye hiç değilim kendine gel sınırlarını bil" dedim sesimin sakin çıkması onu boğma isteğimi öldürmüyordu "kardeşim değilsin ama Andy ile bir bağlantın var yani ya kabul edersin ya da bu eğitimi unutursun" dedi doğrudan gözlerimin içine bakarak ona bakarak aramızdaki mesafeyi kapattım "öyle mi diyorsun?" dediğimde üzerime eğildi nefesi yüzüme çarptığında etkileyici bir şekilde gülümsedi "aynen öyle diyorum" başımı dikleştirdim sanki o an orada sadece ikimiz vardık "güzel o zaman görev iptal" dediğimde şaşkınlıkla kaşlarını çattı "nasıl yani?" dedi kısık bir sesle "kulaklarında problem yok ya Noir duydun görev iptal eğitim falan almıyoruz" yüzüne biraz daha yaklaştığımda yüz hatları gerildi "bunu göze almam" dedim fısıldayarak "bu büyük bir hata olur" neden bahsettiğimi anlamıştı bakışları Louis'e döndüğünde onları korumaya çalıştığımı anlamıştı "korkmuyorsun" dedi benim gibi fısıldayarak "kendin için korkmuyorsun" başımı sağa sola salladım "ben korkmam" dedim bu defa bakışlarımı arkasındaki ağaçlara çevirdim "en azından kendim için" sessiz kaldı bunun sebebi yanımıza gelen abimdi Alex'in kolunu tutup aramızdaki mesafeyi açtı "fısıldayarak ne konuşuyorsunuz bilmiyorum ama mesafenizi koruyun" dediğinde abartılı bir şekilde göz devirdim "eğitim almıyoruz" dedim tekrar ormana doğru yürürken "herkes hayatına devam edecek" Alex bileğimi kavrayıp beni kendisine yaklaştırdığında neler olduğunu anlayamamıştım kulağıma yaklaştı "yardım etmeme izin ver" dedi sesi o kadar yakındı ki ürperdim "onlara zarar gelmeyecek sadece yardım etmeme izin ver" bir süre sessizliğimi korudum "hadi ama gücünü kontrol etmezsen onları hiç koruyamayacaksın" lanet olsun! neden bu kadar haklı olmak zorunda ki? "karışmak yok" dedim sonunda kabul ederek "eğer eğitim esnasında tek bir lafınızı dahi duyarsam şakam yok o anda her şeyi iptal ederim" son noktayı koyduğumda bileğimi ondan kurtardım geri çekilmeden önce sessizce güldüğünü duydum "hiç şakan olmadı zaten kiraz çiçeği" benden uzaklaşıp Andy'nin yanına gittiğinde neden kiraz çiçeği dediğini anlamaya çalışıyordum bir bitki olacaksam kesinlikle kaktüs gibi dikenli bir bitki olurdum kiraz çiçeği gibi narin bir çiçek olmazdım "o zaman siz beyleri geriye alalım" Lydia'nın sesi ile ona döndüğüm esnada Louis ve Alex ağaçların altına oturduğunda Lydia asasını bizim etrafımızda dolaştırdı mavi bir ışık toprakların arasından yükselip etrafımızı sardığında kaşlarımı çattım "bu ne için?" dedim Lydia ufak bir tebessüm ile bana baktı "burası birini öldürmek için çok müsait" dedi ne yani bizi mi öldüreceksin onu anlamadım "bu şeyin içinde ölmem yalnız ben? yakın beni!" dedim hepsi gülmeye başladığında kendimi yere attım hayır neye gülüyorsunuz arkadaş ölmem ben burada "bu sizi öldürmek için değil" dedi Lydia gülüşünün arasından "bu bizi ölümden kurtarmak için" elini mavi ışığın içinden geçirdi "biz içeri girebilir ve tekrar dışarı çıkabiliriz ama siz veya güçleriniz ben izin vermedikçe çıkamazsınız" dedi ne yalan söyleyeyim taktir ettim doğrusu çok akıllıca "yani kimse beni yakmayacak öyle mi?" arkadaş niye kimse beni yakmıyor ya? Ben yanıp yanmayacağımı merak ediyorum "kimse seni yakmayacak Maria" dedi Alex gülerek ne diyebilirim ki hüsrana uğradım "şimdi" dedi Lydia ve bütün dikkatimi ona vermem saniyelerimi aldı "Andy senden istediğim bana ışığı çağırman" dedi doğrudan ona bakarak Andy ellerini birbirine sürttü ardından etrafımızı saran kalkana doğru uzattı Lydia'nın ışıklı bir kalkan oluşturmasının nedeni buymuş anlaşılan ışık ellerine doğru süzülüyordu ancak sanki karşı taraftan biri onu tutuyormuş gibi yavaş yavaş geliyor bazen geri çekiliyordu oturduğum yerden onu izlemeye o kadar odaklanmıştım ki ışığın bana doğru süzüldüğünü çok geç fark ettim mavi ışık önce etrafımda birkaç tur döndü her dönüşünde parlaklığı artıyordu "harika şimdi durdur onu" dedi Lydia bence de durdur onu çünkü derime her temas ettiğinde canımı yakıyor Andy ellerini yumruk haline getirdi ancak ışık etrafımda dönmeye devam etti artık o kadar parlaktı ki hiçbir şey göremiyordum "şunu durduracak mısın? kör olacağım!" dedim sesimi yükselterek "durmuyor!" diye bağırdığında sakince gözlerimi kapattım anlaşılan bu şey gittikçe daha da parlayacaktı kör olmak şuan hiç işime yaramazdı sonuçta değil mi? "Andy onu durdurmak zorundasın" Alex'in sesini duyduğumda sinirle kaşlarımı çattım "onun aklını karıştırmayı kes!" dedim tanrı aşkına sesim neden bu kadar sakin çıkıyor? "Maria gölgeler!" dedi Lydia neredeyse haykırarak yok ama böyle olmaz siz canlı yayın açın herkes görsün ne yaptığımızı böyle çok sessiz sakin oldu kimlerle iş yapıyorum ya! ellerimi kaldırdığımda ışık sonunda etrafımda dönmeyi bıraktı havadaki ellerimi sarıp birbirlerine değmesini engellediğinde Andy'ye ters bir bakış attım ancak onun da onları geri çekmek için uğraşmaktan yorulduğunu anlamak hiçte zor değildi ellerimdeki acı arttıkça arttı sonunda kemiklerimde bile bir yanma hissettiğimde yüksek sesle inledim sanki bunu bekliyormuş gibi ağaçların altındaki gölgeler hızla üzerimize doğru geldiğinde biz daha neler olduğunu anlamadan ellerimi saran ışık kaçar gibi Andy'ye doğru süzüldü gölgeler az önce ışığın yaktığı ellerimi sardığında başımı kaldırıp ışıkları elinin etrafında rahatlıkla çeviren Andy'ye baktım az önce neden yapamadığını anlamaya çalışıyordum ancak bakışları bana döndüğünde adımları geriledi bu sefer neler oluyor acaba? oturduğum yerden kalktığımda ellerimi saran gölgeler arkamda uzun bir adam formuna büründü bir yüzü yoktu rüzgarda savrulan kumlar gibi savruluyordu ancak formu hiç bozulmuyordu "Maria gözlerin" dedi Andy bizi çevreleyen kalkanlara yaslanmıştı "ne varmış gözlerimde?" normal kahverengi gözler işte neyine bu kadar şaşırdı anlamadım gitti "bir şey olmadı" dedi Alex birkaç adım öne çıkarak bizi çevreleyen kalkana yaklaştı arkamdaki gölge adam ona doğru atıldıysa da koruma kalkanı geçmesini engelledi ona elimi uzattığımda sanki beni görebiliyormuş gibi başını bana çevirdi bir süre olmayan yüzüne baktım kısacık bir süre ama ona baktıkça içimde bir huzursuzluk hissettim gölge adam başını eğip tekrar arkama geçti "neler olduğunu söyle?" dedim Alex'e dönerek bir konuda kararsız gibiydi "gözlerin tamamen siyah olmuş" dedi Louis bakışları doğrudan Andy'nin üzerindeydi "ne var bunda gözlerim kahverengi karanlıkta siyah gibi görünüyor bunu biliyorsun zaten" hayır yani yeşil falan olsa tamam şaşır derim ama siyahın neyine şaşırıyorsun! "hayır Maria" Louis lafını bitiremedi "kes artık sesini" Alex yüzünde rahatlatıcı bir gülümseme ile bana baktı "sadece derin bir nefes al ve sakinleş" dedi biri ona zaten sakin olduğumu söylerse mutlu olurum kaşlarımı çattığımda ne düşündüğümü anlamış gibi güldü "bak gözlerin tamamen kararmış göz bebeklerin yada beyaz kısım yok ama sorun yok sakinleşirsen hepsi geçecek" dedi gözlerim mi kararmış? vay be ne güzel görünüyordur şimdi Alex kalkanın içine girdiğinde gölge adam tekrar ona doğru ilerledi elimi kaldırdığımda olduğu yerde dursa da hırıltılı bir ses çıkardı bu ses durmak istemediği anlamına geliyor olmalıydı en azından itaat ediyor Andy'nin ışığı onu da yapmıyor! bak aklıma geldi sinir oldum canımı nasıl yakmıştı bakışlarımı tekrar ona çevirdim ışığı çoktan yok etmişti bunu şimdi yapması da ayrı bir sinir bozucuydu Lydia onu kalkanın içinden çıkarttığında Alex ile yalnız kaldık kalkanın etrafını sarmaya başlayan gölgelere baktım sadece üzerimiz açık kalmıştı "bu şekilde dışarıdan kimse bizi göremez" dediğinde kaşlarımı çattım "bunu bilerek yapmadım" dedim kendimi savunarak "ama yaptın" bana yaklaşırken bakışları gözlerimden bir an olsun ayrılmıyordu acaba düşündüğüm gibi hala güzel miydim? belki de canavara benziyordum bu düşünce gözlerimi kaçırmama sebep olmuştu keşke üzerimizi de gölgeler kapatsaydı en azından birbirimizi görmezdik parmakları çenemi kavradı başımı kaldırmama sebep olduğunda tekrar gözlerine baktım "hala çok güzel görünüyorsun" düşüncelerimi mi okuyor bu benim? sesli dile getirmediğime eminim yüzüme yaklaştı gerilmemek elde değildi nefesi yüzüme vuruyordu ve bu bana anlamsız bir huzur veriyordu kollarımı kavrayıp ona arkamı dönmemi sağladığında gölge adam ile yüz yüzeydik yani onun yüzü yok bu sebeple yüz yüzsüzeydik desem daha iyi olacak sanırım ikisinden de uzaklaşmak için hareket edecektim ki kollarımı daha sıkı tutarak beni kendisine yasladı "benden ne istiyorsun Noir?" dedim derin bir nefes alarak nefesini ensemde hissediyordum kollarımı tutan elleri gevşedi yavaşça belime dolandı bana sarılması beni rahatlatmıştı belki bu sebeple gözlerim kendiliğinden kapandı dudaklarını usulca kulağıma sürttü "kendini bana bırakmanı istiyorum kiraz çiçeği"
|
0% |