@mariaxmd
|
Evet canlar yeni bölümle geri geldim biraz geç yazmak istedim çünkü oy ve görüntüleme biraz artmasını bekledimm hazırsanız bölüme başlayalımmm 🂱 İyi okumalarrrr 🂱 Tarihleri alalım╰┈➤ Yorum yazmayı oy atmayı unutmayın ne kadar çok olursa, yazma isteğim ve bölüm gelme hızı o kadar yüksek olur... Hatırlama . . . . “Ne yapayım canım ben mi dedim kurt kardeş gel de beni bir reddet diye hem ben sadece 3 kere reddedildim canım oda herkesin başına gelebilir öyle şansızlık diye bir şey yok ortada Belki hayvan sevilmeyi sevmiyor sonuçta o bir yırtıcı hani hatırlatayım o bir kurt ve tekrar hatırlatmam gerekirse sende 2 kere ret yedin canısı.” “Ama bir hayvandan yemedim.” “Aman ne büyük başarı!” “Evet öyle dünyanın en güzel kuzu sarması” Sinirle ayağı kalktım bununla daha fazla aynı odada kalırsak iyi şeyler olmayacaktı. Ama seviyorum ya salağı. “Aşağı inelim yoksa burda biraz daha kalırsak kavga etmemiz kaçınılmaz olucak.” “Aşağı inelim bakalım hem bundan sonra bir güzel gezeriz, sinemaya falan gideriz eğleniriz baya” “Vallahi de” “Vallahi” Sonra kol kola girip zıplaya zıplaya aşağı indik. . . . . ❦Hatırlatma bitti ❦ Yemeğimizi yedikten sonra bulaşıkları yıkayıp önceden yıkanan tabakları dolaplara yerleştirdik. Daha doğrusu ben bulaşıkları yıkıyorum hanımefendi 3,4 tabak kaldırdıktan sonra “aman da çok yoruldum” deyip hemen işin içinden sıyrılıp televizyonun önüne çömdü. Valla Ezgi yaşıyorsun bu hayatı kızım yeminle. Yemek derdi yok teyzem yapıyor. Temizlik derdi yok teyzem yapıyor ama şimdi ne yalan söyleyeyim kız arada temizlik yapıyor ama tâbiki benim kadar değil o yüzden çokta bir derdi yok sayıyoruz. Hayat ona güzel be! Birde benim ana kraliçeme bakın. Kadın sen artık büyüdün, o yüzden kendi yemeğini kendin yapman temizliğini kendin yapman gerekiyor diyor. Tamam anacım bende biliyorum kendi temizliğimi kendim yapmam kendi yemeğimi kendim hazırlamam gerekiyor ama bende Ezgin’nin hayatından nasiplensem olmaz mı? İç çekerek elimdeki kalan suyu gidermek için elimi sallayıp evimizin bir parçası haline gelen yeşil mutfak beziyle kuruladım. Mutfağımız açık mutfak olduğu için salona bağlıydı. Mutfağa girdiğiniz zaman sol tarafınızda masa ve pencere vardı karşınızda buzdolabı, tezgah ve onun üzerinde duvara sabitlenmiş dolaplar ve diğer unsurlar sizi karşılıyordu. Velhasılıkelam mutfaktan Ezgi’ye baktığımda hâlâ aynı vaziyette duruyordu. Koltuğa oturmak yerine yerde bağdaş kurmuş hipnoz olmuş bir şekilde televizyon izliyordu. Ah şu kız... Bende televizyon izlerken bir şeyler atıştırmak maksadıyla dolaptan cips, kuruyemiş ve çokoprens çıkardım. Çokoprens sen dünyanın en güzel atıştırmalıklarından olabilir misin? Evet öylesin. Neyse biz konumuza geri dönelim çok saptık yine dönelim yeniden. Atıştırmalıkları tepsiye dizdikten sonra Ezgi’nin yanına gittim. “Gel gel Maysa bak görüyor musun Nigar’ı? Dokunulmazlığı alamadı ya." Kim? Ne? Nigar? Dokunulmazlık? “Ne?” “Kız görmüyor musun? Televizyondaki Nigar’ı diyorum hani MasterChef Türkiye ‘de olan.” Televizyonda gerçekten MasterChef Türkiye vardı. Ezgi MasterChef Türkiye mı izliyordu yani? Benim tanıdığım Ezgi hani kuzenim olan!? “Sen normalde de MasterChef Türkiye mi izliyorsun” “Yok ya izleyecek sabah kuşağı bulamayınca buna bakayım dedim ama iyi sardı ilk defa burada izliyorum bende kavgalarını seyretmek güzel oluyor” “Anladım.” “Getirdiklerini ne zaman masaya koymayı düşünüyorsun acaba?” “Ha?” Gözleriyle kucağımı gösterdiğinde kucağıma baktım. “Haaa evet şey kucağımda unutmuşum.” Durdu yüzüme baktı baktı. Sonra gülecek gibi olduğunda hemen söze atıldım. “Sen canım bir anda öyle soru sorunca ne yaptığımı unuttum ya pat diye öyle soru sorulur mu? Ayrıca sen sabah kuşağını, akşam kuşağını boş ver Televizyon bile izlemezsin ki! Nerden geldi sana bu televizyon aşkı? Sen önce onu cevapla sonra gül” “Telefonda bakacak bir şeyler bulamadım canım sıkıldı o yüzden” “Hıhı sen onu gel benim külahıma anlat” Dediğim gibi mahalledeki ayıplayan teyzeler gibi yalandan şaşırmış numarası yapmaya başlamasın mı? “Seninde unutmuşum deme laflarını benim külaha anlatalım o zaman.” “Nedenmiş o?!” “Ne nedeni sen değil misin? Misafirler gelince ben masa örtüsünü nereye koydum diye evde dört dönen? “Ee yani olabilir böyle şeyler ne var bunda?” Ezgi iç çekerek bıkkın bir sesle soruma cevap verdi. “Maysa masa örtüsü omzundaydı. Omzuna atmışsın sonra evde gezinip masa örtüsünü nereye koydum deyip duruyorsun.” Konuşurken de bir yandan eliyle omzuna bir şeyler atıyormuş gibi yaparak konuşmasını tasdikliyordu. Bu kızda hiçbir şeyi unutmuyor ama kendisine gelince ‘aaa! Ben öyle mi yapmışım öyle bir şey hiç hatırlamıyorum. Alla alla ne ara yapmışım’ demesi yok mu? İNSANI DELİRTİR. Bunun aklı hep benim unutkanlığıma, sakarlığıma çalışıyor. Anlamadım ki garezin bana mı Ezgi? “Aman sen de benimle ilgili hiçbir bir şeyi unutmazsın ama kendine gelince 3 maymunu oynuyorsun bununda tamam be kuzen.” Hadi hadi boş ver unutup unutmamayı da çokoprensten ye sen seversin al.” Deyip çokoprensi koyduğum kaseden 3,4 tane çokoprens alıp eline verdim yoksa konu uzayıp hiç bilmediğimiz yerlere sapabilirdi. Ve buna hiç gerek yok. Kural 1’e her zaman uyalım. Asha’dan Maysa’nın kuralları bölümüne hoş geldiniz canlarım işte size birkaç kural gösterelim. Kural 1 Laf dalaşına başladıysan Ezgi’ye yemek ver. Eğer Ezgi’yle laf dalaşına girdiyseniz ve sonucunda kaybediyorsanız yada artık sıkıldıysanız ve konuyu kapatmak istiyorsanız ona yemek yerin. Evet hepsi bu kadar kendisi yemeklere asla dayanamaz. Size küçük bir öneri de vereyim konunun uzun bir süre açılmasın diyorsanız ona en sevdiği yiyeceklerden verin. Böylece rahatlıkla biraz kafanızı dinleyebilirsiniz. Kural 2 Yemek yemeği kabul etmediyse yemek yapın. Evet. Verdiğiniz yemeği yada yiyeceği artık her neyse kabul etmediyse bir bahaneyle onu mutfağa sokup bir şeyler yapmanız lazım. Bu genellikle kurabiye yada diğer tatlılar olur hanımefendi tatlıya bayılır. Bugünlük kurallar bölümümüz bu kadardı. Sonraki bölümlerde görüşmek üzereee. Görüşürüzz. Maysa’dan devam “Hadi alışverişe gidelim.” Ezgi’nin bana seslenmesi ile ona doğru döndüm. “Olur da niye gidiyoruz ki?” “Hatırlatırım ki kızıl şapşal, senin yakında doğum günün var onun için kendimize kıyafet bakmaya gitmeliyiz.” “He olur tamam gidelim.” Bu arada doğum günüme sadece 2 gün kalmıştı. SADECE 2 GÜN!!! Allah’ım lütfen iyi geçsin lütfen... “O zaman hazırlanalım” çünkü biraz daha oturursak o alışverişe hiç bir zaman gidemeyeceğiz. “Biraz daha otursak Maysa ondan sonra hazırlanmaya başlayalım olur mu? Hmm? “ “Ben senin o birazcık oturmalarını iyi biliyorum. Olmaz. Hayır. Biz ne kadar oturursak o kadar alışverişe gitme hayallerimiz suya düşer. O yüzden hemen kalkıp hazırlanıyorsunuz hanımefendi.” “Off!! Tamam kalkıyorum ya ne var azıcık da Nigar’cığımı izleseydim. Ne olurdu ki? Hem şimdi en güzel kısmına yani tadım kısmına geçmişlerdi. Nerden dedim ben alışverişe gidelim diye of of!!!” “Az laf çok iş az laf çok iş. Hadi hadi kalk giyin. Bende senden sonra giyinirim. Hem gece tekrarı veriliyor MasterChef’ in o zaman izlersin bu kadar çok izlemek istiyorsan. Nasılsa gece 3’e 4’e kadar ayaktasın? Hayır anlamıyorum ki napıyorsun o saatte kadar?” Sonunda zor zor Ezgi’yi kaldırdıktan sonra söylene söylene yukarı çıkarken bir yandan da bana laf yetiştirmeye başladı. “Dedi gece 1’e 2’e kadar benimle oturan şahıs.” O çoktan merdivenleri çıkmış odaya varmışken arkasından bağırdım “Ben en azından 1’e 2’e kadar oturuyorum senin gibi sabahlayıp, zombi gibi gezmiyorum etrafta arada fark var. Ve her zaman senden önce kalkıyorum hatırlatırım!” Sonrasında bana cevap vermedi yada ben onun sesini duymadım. Onun giyinmesi beklerken vakit geçirmek amacıyla getirdiğim cipsi kucağıma alıp koltuğa iyice yayılıp Ezgi’nin izlemek için 2 saat söylendiği o “tadım” kısmını izlemeye başladım. Adamlar iyi yemek yapıyor be! Biz çıksak oraya senden geçtim ben bile stresten yumurta kırmayı bile unuturum. “he valla nasıl o kadar tarifi kafalarında tutuyorlar? Ben tarifleri açmadan yemek yapamıyorum birde kendi kafasından tarif yapmalarını istiyorlar birkaç malzeme verip bununla ne yapabilirsen onu yap diyorlar. O kadar sürede karar vereceksin de malzeme toplayacaksın da hiç strese girmeden güzel bir yemek yapacaksın valla zor iş. Televizyona çıkıyorlar onun da baya bir stresi vardır.” “Biz az önce birbirimizi onayladık mı? Düzgünce konuştuk? Biz? Düzgünce? Birbirimizi onayladık? Başımıza taş yağacak” “Bana da öyle geldi. Neyse canım arada öyle olur güneş bile tutuluyor biz mi anlaşmayacağız” “Güneş tutulması ile bizim anlaşıp anlaşmamızın alakası ne beyinsiz” “Onun kadar nadir diyorum seni aptal. Zaten şuanda onun kadar nadir bir andı.” “Aman senin laflarını anlamak ne mümkün. Hıh! Ben gidiyorum seninle uğraşamam.” “Hıı haklı olduğumu gördün tâbi laf yetiştiremiyorsun bu durumda da hemen kaç.” “Hiçte bile öyle bir şey yok.” “Tamam tamam.” “HAZIRIMMMM BENNNN!!” Yukarıdan gelen sesle dağa doğrusu höykürmeyle Ezgi’nin giyindiğini anladım. “Tamam geliyorum bende hazırlanayım.” Elimdeki cipsle beraber yukarı çıktım. Allah’ım bacaklarım çok ağrıyor ya olmaz ki böyle ben nasıl yürüyeceğim? Aman hallederiz bir şekilde dinlene dinlene yaparız alışverişimizi kaçmıyor ya mağazalar. 2 SAAT SONRA “BİTTİMM BENNĞĞĞ” 2 saat aralıksız mağaza mağaza gezdikten sonra nihayet avm’nin içindeki bir banka oturmuştuk. Tabi ayaklarımız gövdemizden ayrılmış bir şekilde... Ezgi’nin başımıza açtığı işten sonra şikayet edip durmasına bende katıldım harbiden iyi yorulmuştuk. “Bendee! Bacaklarını hissetmiyorum çok ağrıyor, başım da dönüyor bayılacağım ahanda şuraya bayılacağım!” Derken elimle yeri gösteriyordum. “Ama iyi gezdik ha! Değil mi? İyi geldi ayoll.” “Valla bana hiç iyi gelmedi! Ben ne güzel mis evimde oturacaktım. Hepsi senin başının altından çıktı yok doğum günü de yok bilmem takı da, ayakkabı da... Hayır yani ne gerek var? Alsak alsak bir elbise alacaktık öyle diyordun! Şimdi bu alışveriş çantasının içinde neler var, bana sayar mısınız hanımefendi rica etsem?!” Diye dayanamayıp bir anda paylaşmıştım artık. Biz hiç böyle konuşmamıştık. Planlarımızda sadece bize uygun güzel bur elbise bulup almak vardı -yani galiba tek benim planımda varmış önümde onlarca alışveriş çantası görünce daha bir emin oldum- ama hanımefendi göre bir elbise alınacağı zaman o elbiseye göre takı çanta ayakkabı hatta şartlara uygunsa fular yada şapka da alınmalıymış. “Ama anlattım ya tek elbise almakla olmaz diye niye şimdi söyleniyorsun?” “Bunu avm’nin önüne gelince değil de evin içindeyken söylebilirdin mesela!” “ Alla alla sen de beni tanımıyor musun canım benim ona göre kara verseydik.” “Öyle öylede ben nerden bileyim böyle olacağını iki parça bir şey alır yarım saat, 1saat gezeriz geliriz diye düşündüm hadi taş çatlasın 1.5 saat gezerdik ama 2 saat nedir gözünü seveyim ayaklarım koptu.” “Tamam ya haklısın oldu mu?! Hadi gidelim bende yoruldum eve gidince yataktan çıkarsam bana da Ezgi demesinler.” “İnşallah hadi bakalım.” Deyip alışveriş çantalarını elimize aldık. Eşyalarımızı alıp avm’ nin çıkışına doğru gidiyorduk ki bir kadın bana çarptı.
Bölüm sonuuuu
Bölüm yaklaşık 7- 8 sayfa
Aslında daha uzun yapacaktım o yüzden yayınlamamıştım. Ama bu yks öğrencisi olduğum için yazmaya vaktim olmuyor. O yüzden de şimdilik bu haliyle atacağım ne zaman yeni bölüm atarım bilmiyorum söz vermeyeyim. Vaktim oldukça bölüm atacağım.
Ve söylemeliyim ki yavaş yavaş olaylar başlıyorrr. Yavaş yavaş yeni bebeklerim geliyor kitabıma.
Sizce kadın kimm?
Bölümü beğendiniz mi?
Oy ve yorumu unutmayalım lütfen.
Ve bir yanlışım varsa bana söyleyin düzelteyim
Kitabımın konusu ilginizi çekmiyorsa burası size göre değil.
|
0% |