1. Bölüm

Yaşam

Beyza Kaya
marigmor

Gökyüzü düştüğünde bin yıldız ölürmüş. Savaşın ganimetleri topraklara kazınırmış. Geçmiş ve gelecek kardeş ama birbirilerini tanımazlarmış. Çünkü zaman hiçbiri için yaşamazmış.

Dünya derin bir sessizliğe gömüldü. Ellerinin arasında sıkıca tuttuğu güç herkesin kaderiydi. Nehirler kendini siyaha bıraktığında umutlar en kuytu köşede can çekişmeye başladı. Ellerinin arasındaki güç yavaşça kıpırdamaya başladığında gitmek vaktinin geldiğini biliyordu. Sarı haleleri kollarının arasındaki bedene parlayarak baktı. Yüzündeki gülümseme hem acının hemde mutluluğun eseriydi. Çok fazla vakit yoktu, gitme vakti almasını gereken için geliyordu. Bedeninin etrafını sarı ışık sarmaya başlarken gözleri tüm yaşama kör oldu.

Savaşın büyük yıkımı herkesi etkilemişti. Kaçış yoktu. Yapılması gereken kaçınılmazdı.

Zemin titremeye başladı.

Yok oluş herkesi etkileyecekti.

Kollarının arasındaki güç giderek uyandı ve enerji yaymaya başladı.

Gözleri görmemesine rağmen her şeyi hissedebiliyordu.

Kör olmasına rağmen görür, sağır olmasına rağmen duyardı.

Vakit gelmişti. Ağır adımlarla titreyen zeminde ilerledi. Bulunduğu yerin sonu yoktu.

İşaret parmağını kaldırdı ve güce uzandı. Parmağından çıkan ışıklar güce doğru uzandı ve etrafını ip gibi sarmaya başladı. Dudaklarından derin sözcükler fısıldandı. Uzun ve yorucu sözcüklerin ardından güç sessizliğe gömüldü.

Tıpkı dünya gibi.

Derin nefes aldı ve görmemesine rağmen her şeyi bildi.

''Her şey şimdi başlıyor.''Denge bozulduğunda gökyüzünde bin yıldız öldü. Savaşın sebepleri yeryüzünün topraklarına kazındı ve varlıkları unutuldu. Kader, Ölüm ve Yaşam dengenin bozulması ile birbirilerinden koptular, sonsuzluğun arasında yeniden buluşabilmek için kayboldular.

Gökyüzündeki yıldızlar, birer birer ölümlerine doğru giderek ışıkları sönüyor ve sonsuzluğun içerisinde yok oluyorlardı. Hiçliğin ortasında, göksel sunağın üstünde bir beden durdu. Her yıldızın düşüşünde bedeninde büyük bir acı dalgası yayılıyordu. Bu sonsuzluğun içerisindeki attığı adımlar zamana ait değildi. Beden yuvarlak bir zemin üzerinde duruyor ve düşen yıldızlara büyük bir kederle bakıyordu. Yere kadar uzanan altın sarısı saçlarında yıldızı temsil eden ışıklar vardı ama yıldızların ışıkları titrek şekilde dalgalanıyordu. Üzerinde bembeyaz uzun bir elbise, elbisenin kuyruğunda ise gökyüzünün sembolleri dışında bir şey yoktu. Aynı zamanda bedenin üzerine işlenmiş yıldız sembolleri ile gökyüzünden düşmüş yıldızı gösteriyordu.

Bin yıldız gökyüzünden yok olduğunda, dünya derin bir sessizliğe gömüldü. Zaman herkes için durdu tek bir toz zerresi bile hareket etmedi. Ellerinin arasında beyaz örtüyle sarılmış küçük bir beden vardı. Bu bebek herkesin kaderiydi. Başını çevirip dünyaya baktı ve durmuş zamanı izledi. Ellerinin arasındaki bebek yavaşça kıpırdamaya başladığında kederli gözlerini dünyadan çevirdi. Böyle bir bebeğin kainatın yıldızlarından bile güzel olmasına hayretler içerisinde bakıyordu. Küçük burnu, yumruk yaptığı elleri ile tamamen savunmasız gözükse de aslında evrenin en büyük güçlerinden birini taşıyordu. Sarı haleleri kollarının arasındaki bebeğe parlayarak tepki verdi, sanki bebeğin dikkatini çekmek istiyordu. Yüzündeki buruk gülümseme hem acının hem de mutluluğun eseriydi. Daha fazla vakit geçirmek istiyordu ama ne yazık ki sonsuzluğun içerisinde bile buna vakitleri yoktu. Zaman, almasını gereken için büyük hızla geliyordu. Bebeği tekrardan sıkıca tuttuğunda gökyüzündeki bininci yıldız da öldü. Sarı saçlarındaki yıldızlar, bedenindeki semboller de sönerek gücünü kaybetti. Ruhundaki canlılık soldu ve gözleri yaşama kör olarak tüm ışığını kaybetti.

Küçük beden, huzursuzluğu hissetti ve bir anda ağlamaya başladı. Sesi bulundukları alan içerisinden çıkamıyor, sonsuzluğa ulaşamıyordu. Artık bu zaman dilimindeki gerçekliğe ait değildi. Savaşın büyük yıkımı tüm diyarları etkilemişti. Kaçış yoktu. Yapılması gereken kaçınılmazdı.

Zemin titremeye başladı. Gücünü kaybettiği için olduğu yerde hafifçe sendeledi ama kucağındaki küçük bedeni düşürmedi, göremediği gözlerini sıkıca kapattı. Kollarının arasındaki güç giderek uyandı ve enerji yaymaya başladı. Gitme zamanıydı, başını hafifçe eğdi ve dudaklarını küçük bedenin anlına bastırarak son kez temas etti ve kokusunu içine çekti.

Gözleri artık görmemesine rağmen her şeyi hissedebiliyordu. Kör olmasına rağmen görür, sağır olmasına rağmen duyardı.

Vakit gelmişti. Ağır adımlarla titreyen zeminde ilerledi. Küçük beden, kollarının arasından yukarı havalandı. Ellerini kaldırdı ve küçük bedene doğru uzandı. Parmağından çıkan ışıklar küçük bedene doğru uzandı ve etrafını ip gibi sarmaya başladı. Zemin artık parçalanıyordu. Parçalar birer birer sonsuzluğa katılıyor ve yok oluyordu. Dudaklarından derin sözcükler fısıldandı. Uzun ve yorucu sözcüklerin ardından beden ağlamayı kesti ve sessizliğe gömüldü.

Tıpkı dünya gibi. Derin nefes aldı ve görmemesine rağmen her şeyi bildi.

''Kader her şeyi görür ve kadere bağlı kimse olacaklardan kaçamaz. Kaderin kendisi bile.''

 

 

 

 

Bölüm : 01.08.2024 22:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...