Yeni Üyelik
7.
Bölüm

coffee indeed.

@marillajuly

Min Yoongi: Merhaba Jimin

Ben sizin ofisin park alanındayım

13.45

 

 

 

 

 

Park Jimin: Hemen geliyorum!

 

 

 

 

Çok özür dilerim yeni gördüm.

13.53

 

Min Yoongi: Acele etmene gerek yok

Yavaş yavaş gel

 

 

 

 

 

Park Jimin: Özür dilerim tekrardan, geliyorum <3

 

Min Yoongi: Kalp mi?-

Kalp–


 

Geç kalmıştım. Min Yoongi yaklaşık on dakikadır aşağıda beni bekliyordu ben ise Bayan Choi’ye kaçıracağım toplantıya benim yerime girmesi için açıklama yapıyordum.

 

‘’Bay Park, müşterilerimiz Çin’den geldiler. Bu toplantıyı kaçıramazsınız!’’

 

‘’Önemli bir işim var. Sana verdiğim dosyada konuşulacak her şey ayrıntılı olarak yazıyor. Bizim ne istediğimizi biliyorsun zaten. Benim yerime gir ve onlara çok önemli bir işimin çıktığını söyle.’’

 

‘’Ama Bay Park,’’

 

‘’Bayan Choi, zaten bir hafta burada kalacaklar. Otellerini biz ayarladık ve ödedik. Sanırım bunun karşısında biraz anlayışlı davranabilirler. Eğer benim yokluğumu kabul etmezlerse bu hafta içerisinde bir tane toplantı daha yapabileceğimizi söyleyin.’’ ceketimi giyerken acele acele konuşurken sekreterimin ne diyeceğini beklemeden odamdan koşar adımlar ile çıkıp kapanmakta olan asansöre yetişmiştim. Gözüm kararmıştı resmen etrafımdaki hiçbir şeyi fark edemiyordum o yüzden Seokjin’in sesini duyduğumda irkildim. ‘’Agust D ile buluşmak için Çin’den gelen müşterilerimizi iptal ettiğine inanamıyorum.’’ arkamda duran arkadaşıma döndüm. Seokjin hem menajerim hem de en yakın arkadaşlarımdan biriydi. Bir sekreterim olduğu için menajere ihtiyacım yoktu ama Seokjin’in varlığı her şeyi kolaylaştırıyordu. ‘’Sus lütfen, bunu bizimkiler dışında kimse bilmiyor. Bayan Choi sevdiğim biri vefat etti sanıyor sanırım.’’

 

‘’Betin benzin atmış çünkü. Bembeyazsın.’’

 

‘’Ne?’’ Seokjin’in sözleri üstüne hemen aynaya dönmüş ve yanaklarımı sıkmaya başlamıştım kızarmaları için. ‘’Sakin ol, şaka yapıyordum.’’ ellerimi yüzümden uzaklaştırdı ve gülmeye başladı. ‘’Ne gülüyorsun?’’ aynı anda tüm duygular hissedilebilir miydi? Ben hissediyordum çünkü. ‘’Kesinlikle aşıksın sen bu adama.’’ bunu duyduğum an Seokjin’i öldürmek ister gibi eksi ikinci kata, otoparka geldiğini belirten sesini duydum. Kapı açıldığı gibi koşmaya hazırlanıyordum ki kapının ardında Min Yoongi’yi gördüm.

 

Elinde kaskı, üzerinde siyah ceketi vardı ve saçları kask takmaktan dolayı kabarmıştı. Gördüğüm en güzel manzaraydı. Seokjin beni arkadan dürtmeseydi asansörden çıkmayı düşünmez ve saatlerce karşımda duran adamı izlerdim.

 

‘’Tanrım, çok üzgünüm, geç kaldım değil mi?’’ asansörden çıkarken kolumdaki saati kontrol etmeye çalışıyordum. ‘’Jimin, sorun değil.’’ ismimi yüzlerce belki de binlerce kişi söylemişti bu yaşıma kadar ancak kimsenin sesi bende böyle bir etki yaratmamıştı. Paniğim hemen kayboldu ve Min Yoongi’ye baktım. Gülümsüyor ve paniğimden keyif alır gibi görünüyordu.

 

‘’Gidelim mi?’’ sorusuyla başımı salladım ve Seokjin’e veda etmek için arkama bakındım ama kimse yoktu. ‘’Az önce gitti, sana da görüşürüz dedi aslında ama duymadın sanırım.’’ bana doğru eğilerek konuşan adama geri döndüm. Yüzündeki ifade kesinlikle eğlendiğini gösteriyordu. ‘’Gidelim.’’ dedim.

 

– – –

 

Min Yoongi’nin dediğine göre en sevdiği kafeye gelmiştik. Burası küçük bir kütüphane gibiydi. Şehrin çıkışına doğru olan bu kafenin içi kitaplarla doluydu. Bir duvarı tamamen albüm posterleri ile doluydu: Radiohead, Slipknot, Metallica, AC/DC, Guns N' Roses, The Rolling Stones, Led Zeppelin, Pink Floyd…

 

Bu yer resmen bir cennetti. Normal masalar yerine raflar arasına konulmuş armut koltuklar ve küçük sehpalar vardı. Arka tarafta büyük bir mutfak vardı ve mutfağın yanından, çalışma odasına açılan kahverengi bir oda vardı. Herkesin gelebileceği bir yerdi. Herkes için uygundu ve sessizdi. Ayrıca Min Yoongi’nin en sevdiği yerdi. Bu bile burayı sevmem için bir sebep, diye düşündüm rafları incelerken.

 

Geldiğimiz gibi bana buranın küçük bir turunu yapmıştı ve oturacağımız yeri seçmemi söylemiş, içecekleri alıp geleceğini de eklemişti. Elinde tuttuğu kaskı bana emanet etmiş ve mutfağın oraya doğru gitmişti. Ne istediğimi sormamış ve ona güvenmemi söylemişti. Ben de dediğini yapmış ve en son rafın oralarda, kuytu köşede kalan iki armut koltuktan birine oturmuştum. Oturduğum yeri sever diye düşünmüştüm ki haklı da çıkmıştım. Elindeki iki kupa ile bana doğru yürürken her geldiğinde oturduğu yerin burası olduğunu söylemişti.

 

Kupaları iki koltuğun arasındaki sehpaya yerleştirip kendi yerine oturdu. Kaskı gösterdi. ‘’Kaskı aldığın için teşekkür ederim. Hem içecekleri hem de kaskı taşımak biraz zor olurdu sanırım.’’ gülümseyerek kafamı salladım. ‘’Dünyanın en korkutucu deneyimiydi, motoruna binmek.’’ kafasını geriye atarak kahkaha attı. ‘’Biliyorum korktuğunu, öyle bir sarıldın ki bana kaburgalarım kırılacak sandım.’’

 

‘’Ah, özür dilerim. Seni rahatsız etmek istememiştim. İlk defa motora biniyorum korktum o yüzden.’’ kahvesinden bir yudum aldıktan sonra kafasını salladı. ‘’Sorun yok, şaka yapıyordum. Korkman doğal.’’

 

Gülümsedim.

 

Gülümsedi.

 

Gözlerimi kaçırdım.

 

Sonunda konuşmaya başladım. ‘’Bakalım nasılmış.’’ kahveyi gösterdikten sonra sıcak kupayı dikkatle elime alıp bir yudum içtim. Gözlerim refleks olarak açılırken hemen yanımdaki adama baktım. ‘’Hayatımda içtiğim en güzel kahve. Adı ne?’’

 

‘’Adını söylemem, benim kendi tarifim.’’

 

‘’Sen mi yaptın?’’ şaşkınlıkla söyledim.

 

‘’Evet, buraya kaç yıldır geliyorum ve sahibi ile çok yakınız. En yakın arkadaşım hatta. O yüzden rahatça kullanabiliyorum mutfağı. Ayrıca arkadaşımla, Soojin adı, ilk burada tanıştım ve burası resmen istifa etmek üzereydi. Ama bir şekilde burayı ayakta tutmayı başardık ve o zamandan beri de neredeyse her gün buradayım.’’

 

‘’Çok sevindim buranın ayakta kalmasına. Çok güzel bir yer.’’

 

‘’Öyle.’’

 

‘’Arkadaşın burada mı? Tanışmak isterim.’’

 

‘’Yok, burada değil. Bugün kapalı aslında burası. Ancak birkaç güzel söz söyleyince Soojin’e her şeyi yaptırabilirsin. O yüzden izin verdi gelmemize.’’

 

‘’Arkadaşını zor durumda bırakmasaydın benim için.’’

 

‘’Zor durumda bırakmadım ki. Senin adını söylediğim gibi olur dedi zaten. Tüm koleksiyonlarına bayılıyor. Hatta seninle işbirliği yapacağımı söylediğimde çıldırdı ve sizi tanıştırmamı istedi.’’

 

‘’Gerçekten mi? Keşke burada olsaydı ben de onunla tanışmak isterdim. Neden gelmedi?’’

 

‘’Seninle ilk buluşmamız çünkü. Soojin gelseydi seni tamamen kendine alacaktı. Ama bugünlük benimsin o yüzden başka zaman tanışırsınız.’’

 

Içimden çığlıklar atıyordum ve sanırım yüzüm kızarmıştı. Hafifçe öksürdüm ve konuyu değiştirmeye çalıştım. ‘’Mesajlaşırken proje ile ilgili birkaç sorun olduğunu söylemiştin.’’

 

‘’Evet, söyledim.’’

 

‘’Neydi peki?’’

 

‘’Çekimlerle ilgili. Sanırım son koleksiyonunuzdaki narin parçalar ile bu yeni koleksiyonu birleştirip çekimleri öyle yapmak istiyorsunuz?’’

 

İş konuştuğumuz için az önceki çığlıklarım azalmıştı. Onay verircesine başımı salladım. ‘’Evet, öyle yapmayı düşünüyoruz.’’

 

Elindeki kupayı sehpaya koydu. ‘’Bu da demek oluyor ki başka modeller ile beraber çekim yapacağım?’’

 

‘’Evet, bir sorun olur mu bu?’’

 

‘’Biraz.’’

 

‘’Nasıl?’’

 

‘’Şöyle; ben diğer modeller ile çekim yapmak istemiyorum.’’

 

‘’Ama iki koleksiyonu birleştiriyoruz o yüzden başka modellerle çekim yapmaya ihtiyacımız var.’’

 

‘’Biliyorum. O yüzden de sana bir şey sunmak istiyorum.’’

 

‘’Sun bakalım.’’

 

‘’Ben diyorum ki diğer modellere ihtiyaç yok onların yerine sen geç.’’

 

‘’Ne?’’

 

‘’Çekimleri seninle yapmak istiyorum. Namjoon’a sordum bunu ve bana modelleri işe almış olabileceğini söyledi.’’

 

‘’Evet, aldım.’’

 

‘’Onları ayrı çeker ve satış sitesine onların fotoğraflarını koyarsınız ve bizim fotoğraflarımızı da promosyon yapmak için kullanırsınız. Olmaz mı?’’

 

Neye uğradığımı şaşırmıştım. Min Yoongi benimle çekim yapmak istiyordu ancak bunu şirkete kabul ettirmek zor olabilirdi. Her ne kadar yetkili ben olsam da diğerlerinin sözlerini çok umursuyordum. Bu kabul ettirilmesi zor bir şeydi. Bunları Yoongi’ye söyledim.

 

‘’Endişeni anlıyorum ama düşünsene eğer fotoğraflarda sen de olursan medyanın daha çok ilgisini çekeriz.’’

 

‘’Haklısın.’’

 

Başını onaylarcasına salladı. Ona tam dönerek konuştum. ‘’Biraz düşünmeme izin verir misin? Zaten çekimlere başlamamıza biraz zaman var.’’

 

‘’Tabii ki de. İstediğin kadar düşün, hemen şimdi cevap vermek zorunda değilsin. Eğer sonunda kabul etmesen bile bunu göz önünde bulundurduğun için şimdiden teşekkür ederim.’’

 

Bu konuşmadan sonra o koltuklarda ne kadar oturduğumuzu hatırlamıyorum ama tekrar motorunun arkasında oturmuş, kollarımı beline dolamış iken havanın karanlık serinliği bedenime çarpıyordu.

 

 

Loading...
0%