Yeni Üyelik
2.
Bölüm

два

@marillajuly

7 Ağustos 1821

 

Taehyung, Taehyung, Taehyung.

 

Senin adın bu.

 

Bana neler olacak bilmiyorum.

 

Sana neler olacak bilmiyorum.

 

Tek bildiğim seni kendimden çok sevdiğim.


 

13 Ağustos 1821

 

Bir insan ölümsüz olabilir mi? Ölümsüz doğabilir mi? Hangi annenin rahmi böylesine kirlenebilirdi? Hangi anne çocuğuna böyle bir zehri akıtabilirdi? Sanırım bu soruların cevabının farkındayım. Sana zehrimi akıttım. Özür dilerim.


 

15 Ağustos 1821

 

Bay Wilson bunların benim suçum olmadığını söylüyor. Senin kalbinin sonsuza kadar kan pompalayacak olması benim suçum değilmiş. Ama bu nasıl olur? Başka bir rahmin içinde olsan sana bu lanet verilir miydi?


 

22 Ağustos, 1821

 

Her gün tüplerce kan veriyorum. Sürekli başım dönüyor ve kusuyorum. Başıma kablolar bağlıyorlar. Ne olduğunu bilmiyorum. Zihnim sürekli bulanık. Düzgün düşünemiyorum. Hiçbir şeyden zevk almıyorum. Bitsin istiyorum ve bazen de seni karnımdan çıkarabileceğimi düşünüyorum. Çıkarabilirsem bir laneti yaşamazsın çünkü. Her yemekten sonra boğazıma yolladığım parmaklarım orada tahriş oluşturdu ve karnımdaki kesikler çoğalıyor. Seni çıkarmak zorundayım. Dünyaya gelemezsin.


 

30 Ağustos, 1821

 

Bay Wilson’ın dediğine göre bugün senin oluşumunun tam beşinci ayı. Bundan sonra ne yaparsam yapayım ölmeyeceksin. Sen artık varsın ve var olmaya devam edeceksin.


 

7 Eylül, 1821

 

Odamdaki katı önlemler yumuşatıldı. Öncesinde kendime verdiğim ve sana verebileceğimi sandığım zararları oluşturacak her şey kilitli dolaplardaydı. Şimdi kilitleri umursamıyorlar. Ben ölsem ve sen rahmimden çıkarılsan bile yaşayacaksın.

 

Bunların hepsini seni sevdiğimden yaptım. Seni bu kirli dünya ile sonsuzluğa kadar baş başa bırakmamak için yaptım.

 

Başaramadım.

 

Üzgünüm.


 

12 Eylül, 1821

 

Bundan sonra mahvolmanın bir manası yok. Boğazım çoktan iyileşti. Karnımdaki kesikler iyileşiyor.

Daha az kan veriyorum ve daha az hasta hissediyorum.

 

İsterdim ki seninle beraber ben de sonsuz olayım ama doğduğun gün öleceğimi biliyorum. Seni yalnız bırakacağım için üzgünüm ama zamanı karşı geldiğini göremeyeceğim için mutluyum.


 

“Annaenne!” çalışma odasına daldığım gibi bana çevrilen iki çift göz beni durdurmadı. “Taehyung! Böyle kaba bir giriş çok yanlış.” elimdeki siyah defteri parmaklarım arasında sıktım. Hiçbir şey umrumda değildi. Bir ayağını diğerinin üstüne atmış Bay Wilson’dan bile çekinmiyordum.

 

“Anlatın.” ikisinin önünde durdum ve defteri önlerindeki sehpaya fırlattım. Sinirden ve kafa karışıklığından kuduruyordum. “Taehyung, sakin ol.” Bay Wilson önlerine attığım defterin kime ait olduğunu çok iyi biliyordu ancak bana yine de sakin olmamı söylüyordu. “Sakin olmak mı? Sen annemi mahvetmişsin. Anlıyor musun? Bu defteri bir kez açıp okudun mu? Yaptığın ‘deneylerin’ annemin sağlığı üzerinde ne kadar kötü bir etki bıraktığının farkında mıydın?”

 

Benden böyle bir tepki bekliyor olmalılardı. İkisi de gözünü bile kırpmadı. “Taehyung annenin çok zor bir hamileliği oldu. Senin deyiminle bu ‘deneyler’ gerekliydi.”

 

Ellerimin titrediğini hissediyordum. Inanılmaz bir öfke ile dolup taşıyordum. “Annem yaptığın işkenceler bitsin diye karnını kesip beni çıkarmaya çalışmış, daha karnında hücreyken beni kusmaya çalışmış. Sen nasıl bir stres altında olduğunu anlamadın mı? Bu kadar önemli miydi bir çocuk doğurması? Ve sen! Sen anneanne, bir torunun olması kızının ölmesinden ve delirmeye başlamasından daha mı önemliydi? İstediğine ulaştın mı? Bir şey söylesene-”

 

Yüzümde yankılanan tokatın hangi ara ayağa kalkan anneannemden gelmesi ile sözüm yarıda kesilmişti. Yanağım sızlıyordu ve elim hala titriyordu. Tanrı aşkına! Ben ölmeyecektim ama annem ölüydü. Tamı tamına on sekiz yıl önce bugün annem ölmüştü. Onun yüzünü bile bilmiyordum. Bana kalan tek şey duvarlara asılı çizimleri ve şimdi de bu defterdi. Benim uğruma ölmüştü ve o dokuz ay boyunca elinden tüm benliği alınmıştı. Bu onların suçu değil de kimindi?

 

“Senin annen doğumda ölmedi. Defterin tamamını okusaydın bunu anlardın Taehyung ama her zamanki gibi fevri davranmakla ve herkesi yargılayıp kendini kurban göstermekle suçlusun. Sen kurban değilsin. Beni anlıyor musun? Sen benim kızımın bana bıraktığı son şeysin ve benim anne olarak son görevim ölene kadar seninle güzelce ilgilenmek.”

 

“Olga, yeter.”

 

“Sus Wilson! Senin annen her yıl hapishanede ziyaret ettiğin baban tarafından öldürüldü.”

 

“Ne?” Yanağımı hissetmiyordum ve kalp atışım durmuş gibiydi. Bedenimi hissedemiyordum. Bay Wilson yere bakıyordu ve anneannemin gözlerinden hüsran ve öfke akıyordu. “Anneanne, ne diyorsun?”

 

Sehpadaki defteri eline aldı ve sayfaları kurcaladı. Defterin sonlarındaki bir sayfaya gelince durdu ve okumam için bana uzattı.

 

3 Ocak, 1822

 

Man-seok geri döndü. Hamile olduğumdan bile haberi yokken şimdi nasıl ona bir oğlu olduğunu söyleyeceğim? Nefret ettiği karısından kaçıp başka koyunlara giren bir adamken ona nasıl bir oğlu olduğunu söyleyeceğim? Benden kurtulmanın her yolunu ararken şimdi yapacağı tek şey beni öldürmek ve Kuzey’e kaçmak olur. Bunu biliyorum. Daha önce yapmaya çalıştı. Göğsümün altında bıçağının izi var.

 

Çenemi kavrayı ona bakmamı sağladı. Bu onun en sevdiği hareketti. “Annenin doğumu sandığımızın aksine güzel geçmişti.” Soğuk parmaklarını çehremden çekerek yerine oturdu. “Yaşıyordu, sağlıklıydı. Geçirdiği ayları atlatmak için biraz zamana ihtiyacı vardı ancak iyiydi, iyileşiyordu. Sonra baban geldi. Annene hep kötü davranmıştı ancak annen ne zaman gitmek istese izin vermiyordu. Kontrolü elinde tutmak istiyordu ve ipler biraz gevşeyince deliriyordu ve çocuk istemiyordu. Annenin senden önce kaç tane düşüğü olduğunu hatılayamıyorum bile. Ama sen. Sen tutundun Taehyung ve bu onu delirtti. O gün annen bende kalıyordu ve güvende olduğunu sanıyorduk. Ama sabah onu bulduğumuzda boğazı derince kesilmiş ve çoktan ölmüştü. Bunun bir anne için ne kadar zorlayıcı olduğunu tahmin edebiliyor musun? Ben mahvoldum ve o şerefsizi de hapse tıktırdım.”

 

Konuşurken bir sigara içmiş ve önündeki bardaktaki şarap tamamen bitmişti. Ayakta durmaya dayanamıyordum. Bacaklarım beni tutmuyordu. Ve görüyordum ki anneannem de daha fazla konuşmaya dayanamayacaktı. O yüzden Bay Wilson’a döndüm.

 

“Ama ben her yıl onu ziyarete gidiyorum. Nasıl izin verdiniz buna? Bana annemin hasta olduğu için öldüğünü söylemiştiniz ve ben şimdiye kadar bunun böyle olçduğunu sanıyordum. Sonra beni doğururken öldüğünü sandım ve şimdi de… Tanrı’m!”

 

“Yaklaşık beş yaşındayken sürekli babam diye tutturmaya başladın Taehyung ve biz gerçekten hayatımızda ilk defa ne yapacağımızı şaşırdık ve ne kadar istemesek de onunla seni her yıl bir defa görmesi için anlaşma yaptık.”

 

“Ne?”

 

“Bu biraz daha karışık bir konu Taehyung. Bunu şu an ne sen ne de biz kaldırabiliriz.”


 

5 Ocak 1822

 

Birini duyuyorum. Боже, я доверяю твоим силам, спаси меня.

 

 

 

 

 

-- -- --

 

 

 

bölümün geç geldiğinin ve biraz bilgi dolu olduğunu biliyorum ama hikayenin istediğimden daha uzun olmaması için bu gerekliydi. <3

Loading...
0%