23. Bölüm

23. BÖLÜM

Marselkalp
marselkalp

 

Oy ve yorum konusunda lütfen hasssiyet gösterin. Sizden zor bir şey istemiyorum. Yalnızca hak ettiğim değeri görmek istiyorum. Bu arada bu platformdan herhangi bir şey kazanmıyorum. Ama sizin yorumlar ve oylar paradan kat kat daha kıymetli. Lütfen yardımcı olun❤️

KEYİFLİ OKUMALAR

🍀

 

Sonunu düşünen kahraman olamaz diyerek kapıyı açıp babamla karşılaşmayı bekledim. Hislerim beni yanıltmamışken karşımda babamı gördüm.

"Nazelif!" dedi babam. Sesi tüyler ürperticiydi.

Tam ağzımı açıp söze gidecektim ki babam devam etti. "Ayaklanmışsın üsteğmen!"

"Şükür." dedi Yavuz dalga geçen ses tonuyla.

"Hâlâ kızımın etrafındasın!" Babamdan korktum. Yirmi altı yıllık babamdan delicesine korktum. Onu bu ses tonunu ilk defa duyuyordum.

Gülümsedi Yavuz. Hiç de samimi olmayacak şekilde gülümsedi. "Nerede durup durmayacağım konusunda sizden izin mi almam gerekiyordu?"

"Yavuz!" dedim. Lütfen sus Yavuz...

Yavuz'un alaylı yüz ifadesi ve babamın keskin bakışları arasında kalmak beni çok yormuştu.

"Kızımın, etrafında dolaşmayacaksın, yoksa!" Babamın sözüyle "Yoksa?" diye sordu Yavuz. Tek kaşı havada, gayet de rahattı.

"Seni sürgün ederim." Yapardı... Babam bunu yapacak güçteydi.

"Bize her yer vatan komutanım! Bunu siz daha iyi bilirsiniz tabii."

"Yurt içinde sürgün edeceğimi kim söyledi?" dedi babam da alayla gülerken.

Babama doğru bir adım atan Yavuz sinirle, burnundan soluyarak, konuşmaya başladı. "Elinizden geleni ardınıza koymayın."

İş iyice ciddi bir hâl alırken "Baba?" dedim.

"Eve geç Nazelif." Olay çıkmasın diye Yavuz'un yanından geçip ayakkabımın üzerine basarak dışarı çıktım. O an tekrar babamın sesini duydum. "Gözüme çok batıyorsun."

Yavuz’un hafifçe yukarı kıvrılan dudaklarının ve ince bir tebessümün eşlik ettiği, gözlerinin hafifçe kısılmasıyla babama küçümsercesine baktı. Babamın da Yavuz'dan pek bir farkı yokken "Baba hadi!" dedim.

Yavuz'un babamı hafife alan ve bunu belli etmekten çekinmeyen yüz ifadesi beni fazlasıyla gererken babam yeniden söze girdi. "Bu kadar göz önünde olmak iyi değil."

"Ne yaparsınız, göz önünde olmayı seviyorum."

"Benim gözümün önünde olma!"

"Bakmayın görmezsiniz."

"Aile terbiyesi almadığın ne belli!" Babam insanı vuracağı yeri iyi biliyordu. Maalesef ki bu konuda babasını bile tanımazdı.

Çenesi kasılan Yavuz dişlerini sıkarak konuşmaya başladı. "Sınırı aşıyorsunuz!"

"Ne o beni döver misin?"

"Bizde büyüğe el kalkmaz! Büyük büyüklüğünü yapmasa bile!"

"Hadi Baba! Yavuz lütfen!" Sanki ben orada yokmuşum gibi davranıyorlardı.

"Bu ay içinde yüzbaşı olacakmışsın." Babamın sözüyle Yavuz histerik bir gülüş attı. "Beni benden daha çok araştırıyorsunuz."

"Araştırdığımı kim söyledi? Bizzat evrakını ben imzaladım. Yüzbaşı olmaya hak kazanamadın üsteğmen!" Ben babama şok içinde bakarken Yavuz'un sinirli sesini duydum. "Sizin derdiniz ne tam olarak!"

Soru sormaktan çok bağırarak konuşmuştu Yavuz. Ne yapacağımı bilemez hâlde söze giren babamı dinledim.

"Birincisi asker, bana sesini yükseltme! İkincisi, seninle bir derdim yok, başarılarını yetersiz gördüm. Hele bir de senin yüzünden bir sivil kaçırıldı..."

"Nazelif'in kaçırılmış olması benim suçum ancak bu terfim konusuna karışamayacak bambaşka bir konu."

"Doğrudur!" dedi babam. Otuz iki diş sırıtarak devam etti. "Ancak Galip Cihangir davası gayet de terfine karışabilecek bir konu."

Babamın tam olarak ne demek istediğini bilmiyordum ama o tek cümle Yavuz'u çıldırtmaya yetmişti. Sanki beynine bir yıldırım düşmüş gibiydi; gözleri fal taşı gibi açıldı, yüzü kıpkırmızı kesildi ve dişlerini o kadar sıktı ki çene kasları seğirmeye başladı. Kısa bir an donup kaldı, sonra da tüm eşyaları devirecekmiş gibi bir hışımla öne doğru bir adım attı. "Benden çok mu korkuyorsunuz da bu kadar araştırma yaptınız?"

"Senden korksam işine karışmazdım!"

"Doğru, işime çomak sokmazdınız." dedi Yavuz sinirden patlayacak konuma gelmişken.

"Şimdi s*ktir ol git Galip Cihangir'le olan sorununu çöz!"

"Baba-" Daha baba kelimesi dudaklarımdan dökülmemişti ki Yavuz dışarı çıkıp babamın yakasına yapıştı. Bu babama koz vermekten başka bir şey değilken "Yavuz!" dedim. "Lütfen."

Sesim o kadar yorgun çıkmıştı ki bu sesin bana ait olduğuna inanamamıştım. Ancak daha önemli bir şey vardı şu an; babam ve Yavuz birazdan yumruk yumruğa girecek hâldeydiler.

"Çek o elini!" Babamın yüksek sesi salondakiler tarafından duyulmuş olmalı ki hepsi bir bir buraya doldu.

"Aman Allah'ım!" diyen Nevin teyzenin hemen yanındaki Kaan söze girdi. "Yagıçı ne yapıyorsun?"

Yavuz elini hışımla çekip bir adım geri gitti. Sinirden yandaki çöp kovasına tekme attı. Kova merdivenlerden aşağı doğru kayarken babamın sesini duydum. "Albayın üzerine yürümekten açığa alınmaya hazır ol üsteğmen!"

Babam arkasına dönüp eve girince sinir topu olmuş Yavuz'a baktım. Babam da o da boş yere birbirlerini geriyorlardı. Yavuz bir şey demeden içeri girip hışımla kapıyı kapatınca arada öylece bir başıma kaldım.

Hakim Bakış Açısı

Hışımla içeri giren Yavuz, Nazelif'i orada öylece bırakmak istemezdi ama biliyordu ki konuşursa kıracaktı. Nazelif'i kırmamak adına kapıyı kırarcasına kapatıp etrafındaki meraklı gözlere bakmadan odasına doğru yol aldı. Kendini kasmaktan ağrıyan göğsünü umursamadan yatağına oturdu. Dizinin birini sallarken Kaan içeri girdi. Kapıyı kapatıp Yavuz'un yanına oturan Kaan'a bakmadan söze girdi Yavuz. "Git Kan!"

Dudağını ısıran Yavuz ayağa kalkıp iki elini başına götürdü. "Lan bu adama ne yapayım lan ben!"

Odanın içinde bir oraya bir buraya giden Yavuz ne yapacağını bilemez hâldeyken devam etti. "Lan ben ne yaşıyorum!"

"Yagıçı bir anlat hele ne oldu?"

"Beni o it adamla vuruyor."

"İt adam?" diyen Kaan fazla düşünmeden bildi it adamın kim olduğunu. İt adam Yavuz'un babasıydı. "Yagıçı bak oyununa gelme o zaman sen de."

"Beni açığa alacakmış s*ktiği-" durdu Yavuz. Sinirle çıkmıştı bu sözcükler ağzından. "Lan yüzbaşı olmama bile çomak soktu lan!"

"Yagıçı bu adamın tek derdi Nazelif'in etrafında olman."

"Herkesin belasını s*kerim de kimse beni Nazelif'ten ayıramaz."

"Sana ayrıl demiyorum Yagıçı. O adamın yaptıklarını sineye çek."

"Sineye çekilecek şeyler yapmıyor ki."

"Haklısın Yagıçı ama emin ol bu adamla iyi geçinmekten başka şansımız yok. Adam albay lan!"

"İşte beni durduran şey o ya..." dedi Yavuz sinirle. Kalktığı yere geri oturup devam etti. "Lan ona yaptığım bir şey de yok! Niye davayı gün yüzüne çıkarıyor. Lan Halit Komutan bu davayı kapatmak için neler yaptı lan! Bana değil de o adama biraz saygısı olsun!"

"Seni o davayla mı tehdit etti?" diye sordu Kaan şok içindeyken.

"Evet!" dedi Yavuz dirseklerini dizine yerleştirip başını ellerinin arasına alırken. Derin bir nefes almayı denedi ama göğsündeki kesik buna izin vermedi. Kesik nefesiyle geri üfledi dışarı. "Lan ben Nazelif'le evlenmek istiyorum lan! Bu adam-"

"Abim benim bak halledeceğiz. Biz kimleri kimleri yola getirdik." Kaan'ın sözleri Yavuz'u yatıştırmak içindi. Yoksa o da ne yapılacağını bilmiyordu. İlk kez albayla karşı karşıya geliyordu ya...

"Lan tüm babalar mı pislik olur lan!" Yavuz'un sözüyle Kaan elini Yavuz'un yaralı olmayan omzuna yerleştirdi. "Ama sen iyi bir baba olacaksın..."

Dudakları yukarı kıvrıldı Yavuz'un. Zihni, bebeğiyle ilgili rengarenk hayallerle dolup taştı. Minik ayaklar, tombul yanaklar, ilk kelimeler... Parkta el ele yürümeler, salıncaktaki kahkahalar, uyumadan önce anlatılan masallar... Tüm bu düşünceler sinirini bir anda alıp götürdü. Sanki az önceki Yavuz'la bu Yavuz bambaşka kişilerdi.

Başını yukarı kaldırıp gözlerini yumarken derin nefes aldı. O an Kaan'ın sesi duyuldu. "Hayat Yagıçı... Hayat sınav yeridir."

Can kardeşine bakarken söze girdi Yavuz. "Ne o içine Tuna mı kaçtı?"

"Tuna demişken; dışarıdakilere ayıp olmasın Yagıçı. Hadi toplan da gel." diyen Kaan son kez Yavuz'un omzuna vurup ayağa kalktı. Tam odadan çıkacakken "Kan!" dedi Yavuz. "Sağ ol kardeşim." diye devam etti.

Tebessüm eden Kaan "Badin her daim yanında." dedi ve odadan dışarı çıktı.

Aradaki meraklı gözlere bir bir bakıp "Yagıçı iyi, merak etmeyin." dedi.

"Girip bir bakayım mı?" Handan'ın sözüyle dişlerini sıkan Kaan gülümseyerek dişlerini sıktığını belli etmemeye çalışırken konuştu. "Yok Handan yalnız kalmak istedi."

Başını sallayan Handan "Kimdi o adam?" diye sordu.

"Uzun hikaye." diyen Tuna, Handan'ın sesini duyacak hâlde değildi. "Feyza'm sana anlatır."

Topu Feyza'ya atan Tuna salona doğru adımlarken Handan da arkasından yürüdü. Handan'ın hâlâ burada oturacağını anlayan Kaan strese girerken Handan'ın elindeki telefonu çaldı. Telefonu açan Handan "Alo?" diyerek söze girdi.

"Kızım nerede kaldın?"

Karşı tarafın konuşmasının hemen ardından Handan tekrar söze girdi. "Ay onu tamamen unutmuşum ya. Tamam dayı geliyorum hemen."

Telefonu kapatan Handan "Benim gitmek gerek dayıma sözüm vardı." dedi.

Bu durumdan pek hoşnut olan tim bunu belli etmezken Kaan söze girdi. "Yaa tüh."

"Hadi hoşça kalın." diyen Handan salona gidip çantasını aldı ve aradaki insanların yanından geçip dış kapıyı açtı.

"Otursaydın kızım." diyen Nevin teyze Handan'ı pek sevmediğinden yarım ağız konuşmuştu.

"Sağ ol Nevoşum benim." Handan'ın sözüyle herkes içten içe iğrense de kimse bunu belli etmedi.

Handan'ı yolcu ettikten sonra salona geçen ev ahalisi sohbet muhabbet ederken ortama Yavuz giriş yaptı. Bir duş alıp rahatlayan Yavuz içeri girince hiçbir şey yaşanmamış gibi davrandı. Odadakiler de Yavuz'a uyum sağlarken Nevin teyze söze girdi. "Oğlum sen uzan biraz."

Başını iki yana sallayan Yavuz "Böyle iyiyim teyzem." dedi.

Nevin teyze ve Feyza bulaşıklar için mutfağa kalkmışken Kaan odadan çıkmalarını bekledi ve onlar çıkınca söze girdi. "Size bomba haberim var."

Kaan'ın sözüyle koltukta daha da yayılan Yavuz rahat bir şekilde otururken konuştu. "Nedir?"

"Ada." dedi durdu Kaan.

"Eee?" diye sordu Tuna.

"Ada bana sarıldı!" Kaan'ın sözüyle herkes tebrik edercesine Kaan'a baktı.

"Helal be abime." diyen Selim, Kaan'ın Ada'ya bir adım daha yaklaşmasına çok sevinmişti.

"La hayırdır nasıl oldu bu?" Tuna'nın sözüyle otuz iki diş sırıttı Kaan. "Yagıçım sağ olsun."

Ben ne alaka dercesine Kaan'a bakan Yavuz'la, Kaan yeniden söze girdi. "Senin bulduğun iş sayesinde bana sarıldı. Gel lan öpeceğim seni."

Hiç üşenmeden ayağa kalkan Kaan Yavuz'un elini öpmeye yönelince Yavuz buna izin vermeyip kahkahasıyla söze girdi. "O kadar yaşlanmadım lan!"

Yavuz'un elini öpemeyeceğini anlayan Kaan başına bir öpücük bırakıp "Senin saç ve sakalı kesmek lazım." dedi.

"Yarın gider keserim." Yavuz'un sözüyle Kaan başını iki yana salladı. "Berberini buraya getireceğim. Senin yorulmaman gerek."

Bu yoğun ilgi Yavuz'u sıksa da bir taraftan da mutlu ediyordu. Nazelif'in, timinin ve tüm sevdiklerinin etrafında pervane olması Yavuz'u içten içe mutlu ediyordu. Gençliğinde göremediği kıymeti şimdi fazlaca görüyor olmak onun için tarif edilemez bir mutluluk olmuştu.

"Abi Nazelif, Handan konusunu sorun etmiyor inşallah?" Selim'in sözüyle başını yavaşça salladı Yavuz. "Etmediğini söylüyor ama içten içe bu durumdan rahatsız oluyor."

"Haklı." dedi Kaan çok bilmiş edasıyla başını sallarken.

"Haklı haklı olmasına ama Halit Komutanım için ona saygı duyuyorum. Başka bir nedeni yok." Yavuz'un sözünden hemen sonra sözü Tuna devraldı. "Bunu biliyoruz abi ama sana bu kadar yakın olmasına izin verme. Bir sınır çiz."

"Dikkat edeceğim buna."

"Bir gariban Selim kaldı be." Kaan'ın içli içli çıkan sesi adeta bir annenin çocuğuna yakarışı gibiydi.

"Tek tabanca olmak en iyisi abi." Selim'in tedirgin çıkan sesi onu ele verirken Tuna "Bunda bir şey var." dedi.

Yavuz ve Kaan da bunu fark etmişken "Yok bir şey abi valla." dedi Selim.

O an içeri giren annesiyle derin bir nefes alıp melek annesine baktı. Her an onu kurtaran melek annesi bu kez de onu kurtarmıştı.

"Hadi gençler her biriniz işin ucundan tutun da bu eve çeki düzen verelim." diyen Nevin teyzeyle, Kaan ayağa kalktı. "Benim işim vardı ya."

Tuna da bir şeyler deyip sıyrılmak isteyecekken Nevin teyze konuştu. "Kimse bir yere gitmiyor herkes ben ve Feyza'ya yardım edecek!"

Yavuz'a döndü Nevin teyze. "Sen de geç dinlen evladım."

Otuz iki diş sırıtma sırası Yavuz'a geçmişti. "Tamam teyzem."

Time döndü Yavuz. "Emir büyük yerden!"

Herkes oflayıp puflarken ayağa kalktı Yavuz. "Bakın burası cillop gibi olacak tamam mı!"

"Tamam ya tamam." diyen Kaan oflaya puflaya Nevin teyzenin elindeki el bezini aldı.

Nazelif'ten

İki zıt kutup...

İki zıt kutbu bir arada tutmanın bir formülü yok muydu?

Babamla Yavuz arasındaki bu uçurumu kapatmak için çırpınıyordum ama sanki iki farklı dünyanın kapısı ardına kadar aralanmış ve bu kapılardan birini sonsuza dek kapatmadan ikisini bir arada tutamayacaktım. Her an patlamaya hazır bir bomba gibiydi bu zıtlık ve ben o bombayı etkisiz hale getirmek istiyordum.

Bu soru, kafamda bir yankı gibi sürekli dönüp duruyordu. Belki de sorun, doğru formülü bulmak değil, onu doğru malzemelerle bir araya getirmekti. Ve bu malzemeler, sadece fikirler değil, aynı zamanda empati, anlayış ve belki de en önemlisi, zaman olacaktı...

İmkansızı mümkün kılmak için her yolu denemeye hazırdım. Babam ve Yavuz'un zıtlığını onlara rağmen düzeltmek istiyordum ve bunun için elimden geleni yapacaktım.

"Galip Cihangir davası ne be?" Ada'nın sözüyle oflayarak yatağımdaki küçük yastığı üzerimden çektim.

"Bilmiyorum Ada... Ben ne sevdiğim adamla ilgili doğru dürüst bir şey biliyorum, ne de yıllardır babam olan Tahsin Albayı tanıyabiliyorum."

"Kuşum benim, burada arada kalan hep sen oldun ve maalesef olmaya da devam edeceksin."

"Bir de sevgili olduğumuzu duysa neler yapar acaba?"

"Ay hiç sorma düşünmek bile istemiyorum." diyen Ada kafamı dağıtmak adına devam etti. "Sana yeni işim hakkında bilgi vermedim ben değil mi?"

Beynimi patlatarak bu ikilemden çıkmak yerine Ada'ya uymaya karar verdim. "Çok hoş bir mekan tek dedin."

"Evet Nazoo, bir görsen..."

"Götürüp bana bir şeyler ısmarlarsın artık." dediğimde otuz iki diş sırıttı Ada. "En güzel spesiyalimden bir tek sana yapacağım."

"Nazelif!" Kapımın tıklatılmasıyla derin bir nefes alıp yatağa uzandım. Uyuyor taklidi yapmaya hazırlanırken Ada da yatağımdan kalktı ve kapıya gitti. "Yeni uyudu amca."

"Sesiniz geliyordu." diyen babam Ada'nın yanından sıyrılıp içeri girince gözlerimi yumdum.

"Nazelif?" dedi babam bir kez daha.

Cevap vermedim.

"Uyumuyorsun, aç gözlerini."

Yine cevap vermedim.

"Kızım için gerekirse dünyaları yakarım." dediğinde dayanamayıp söze girdim. "Kızının canını yakıyorsun."

"O adama karışmam senin canını mı yakıyor." Gözlerimi açıp yatakta oturur hâle geçtim. "Babamı tanıyamamak benim canımı yakıyor."

Yanıma oturan babam elini saçıma götürüp okşarken söze girdi. "O adamın geçmişi pek parlak değil."

"Geçmişi parlak değil diye geleceğini de mi karanlık yapacaksın?" dediğimde durdu babam. Ellerini saçımda dolandırmayı kesmeden devam etti. "Şu an beni anlamasan da ileride bana hak vereceksin kızım."

"Baba bu konuda sana hak vereceğimi sanmıyorum. Yavuz benim-" Doğru kelimeyi seçip devam ettim. "Arkadaşım."

"Arkadaşın hiç düzgün ve tekin değil kızım."

"Baba bir teröristten bahsediyor gibi konuşma lütfen. Yavuz da senin gibi bir asker."

"O asker kaç kez üstlerinden uyarı almış biliyor musun? Ve her seferinde de nasıl oluyorsa üstünü örtmüşler."

"Sen de gençken üstlerinden kaç kez uyarı almıştın baba."

"Benimki basit şeylerdi kızım. Operasyon dışına çıkmak gibi. Ama o adam bir askeri yoğun bakımlık yapacak kadar vurmuş." dediğinde sinirden güldüm. "İnanmadım baba."

Babamın bire on katarak anlatım yaptığı doğrudur. Belki böyle bir şey vardı ama eminim ki babam abartarak anlatmıştı.

"Adam öfke kontrolü yüzünden yargılanmış ama sen inanmadım diyorsun. Hem ayrıca ailesinden haberin var mı?"

"İnsanları geçmişiyle yargılamamak gerek baba."

"Görünen köy kılavuz istemez kızım." Saçımdaki elini çekip derin nefes aldı. "Senden onunla görüşmemeni istiyorum."

Baba biz sevgiliyiz desem babam Yavuz'u yüzde kaç olasılıkla vururdu?

Olasılıklar bunu hesaplayamaz Nazelif.

"Baba bana böyle bir baskı yapma. Ben istediğimle görüşürüm ve kimin doğru kimin yanlış kişi olduğuna karar verebilecek yaştayım."

"İnatçılığınla beni bile geçersin."

Seni geçmek mümkün değil baba...

"Karışmıyorsun değil mi?" dedim.

"Tamam ama ya sana elini kaldırırsa?"

"Baba!" dedim şok içinde son harfi uzatırken. "Ben ne zaman kimi hayatıma alıp kimi hayatımdan çıkaracağımı biliyorum. Böyle bir şey olmaz, ki diyelim oldu. Onun da gereğini yaparım."

"Onu açığa almak için elimden geleni yapacağım."

"Yapmayacaksın baba."

"Üzgünüm Nazelif." dedi ve devam etti babam. "Üzerime yürüdü kızım!"

"Baba lütfen diyorum. Söz veriyorum bir daha böyle bir şey yaşanmayacak."

"Senin için bu kez affettim ama bir daha olursa affetmem." Kısa bir nefes sonrası sözlerine devam etti. "Onunla görüşmeyeceksin değil mi?"

"Görüşeceğim baba."

"Nazelif, seninle nasıl başa çıkacağım?"

"Benimle başa çıkmak yerine insanlara şans vermeyi dene baba." dedim ve kısa bir nefes alıp devam ettim. "Bir davadan bahsettin, neydi o?"

"Git arkadaşına sor!" diyen babam ayağa kalkıp odanın çıkışına yürüdü. "Umarım ben haklı çıkmam kızım."

Babamın odadan çıkmasıyla derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Odanın içinde öylece ayakta beklerken gözüm yataktaki telefonuma kaydı. Elime alıp Yavuz'u arayıp aramama arasında kararsız kaldım. En son dayanamayıp aradım.

İlk çalışta hemen açılan telefonun ardından Yavuz'un sesini işittim. "Nazelif?"

"Yavuz babam adına özür dilerim. Çok üzerine geldi."

"Sorun değil alıştım babana."

"Merak etme seni açığa almayacak. Ama lütfen bir daha babamla yüz göz olma."

"Beni açığa alırsa alsın Nazelif. Ondan korkacak değilim. Ayrıca ben onunla yüz göz olmuyorum, o bana sataşıp duruyor."

"Yavuz." dedim. "Günay Cihangir baban mı?"

"Lanet olası biri, konuşmaya bile değmez." Bu cümlelerinden anladım ki Günay Cihangir Yavuz'un biyolojik babasıydı.

"Ben babana ne yaptım Nazelif..."

Bunun altında ne vardı bilmiyordum. Babamla Yavuz arasındaki gerginlik, sanki görünmez bir halat gibi ikimizi de bağlıyordu ve ben bu düğümün nasıl çözüleceğini bir türlü bilemiyordum. Her ikisi de hayatımın en önemli erkekleriydi, ama aralarındaki bu anlaşılmaz soğukluk beni çıldırtıyordu. Babamın Yavuz'a karşı takındığı o mesafeli, hatta bazen düşmanca tavır içimi acıtıyordu. Normalde o kadar sıcakkanlı ve anlayışlı olan babam, Yavuz’un adı geçtiğinde sanki bambaşka birine dönüşüyordu. Gözlerinde daha önce hiç görmediğim bir sertlik beliriyor, sesi buz gibi kesiliyordu.

Onların bu sessiz savaşının altında ne yattığını bilmiyordum ama bu durumdan inanılmaz derecede sıkılmıştım. Sanki ben de bu gizemin bir parçasıydım ve çözülmeden huzur bulamayacaktım. Aklım sürekli bu konuya takılıyordu, her ikisiyle de konuştuğumda konuyu açmaya çalışıyordum ama hep bir duvarla karşılaşıyordum. Bu işin altından ne çıkacaktı bilmiyorum ama öğrenmek zorundaydım.

"Özür dilerim Yavuz. Babam adına özür dilerim."

"Ben özür dile diye demedim Nazelif. Benim bilmediğim bir şey mi var?"

"Ben de bilmiyorum. Babamın tek derdi benim yanımda olman değil bence. Ama ne olduğu konusunda en ufak bir fikrim yok."

"Neyse bir şey varsa çıkar yakında."

"İyi misin?" diye sordum.

"İyiyim iyi."

"Söz verdim ama sanırım bugün gelemeyeceğim. Yarın babamın işleri vardı. Evden çıkarsa gelirim." Konuşmasına müsaade etmeden devam ettim. "Pansumanını yaptın değil mi?"

"Feyza sağ olsun çıkmadan yaptı."

"Yarın da ben yaparım." dediğimde "Nazelif?" dedi Yavuz.

"Efendim?"

"Şu an sana evlilik teklifi etsem cevabın ne olurdu?"

🍀

Yavuz'un şöyle dan diye girmeleri yok mu, bitiyorum shshshsj

Hadi bakalım siz ne cevap verirdinizz?

Instagramdaki kanala bekliyorum. Yeni bölümlerden bol kesit atıyorum haberiniz ola :)

Yeni bölümde görüşmek üzere, hoşça kalıın kalp kalp kalp

Instagram: marsel.000000

 

Bölüm : 27.05.2025 20:55 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...