27. Bölüm

27. BÖLÜM

Marselkalp
marselkalp

 

 

Oy ve yorumlarınızı unutmayın lütfen. Şimdiden teşekkür ederim.

KEYİFLİ OKUMALAR

​​​🍀

 

Sabahın altısından beri uyanık olmak gözlerimi fazlaca yorarken daha fazla açık tutamayacağımı hissederek "Ada?" dedim.

Dinç bir şekilde karşımda duran canım arkadaşım on bir saattir uyanık değildi ki beni anlasın.

"Efendim Nazom?"

"Ada ben ne yapacağım?" Dediğimi hemen anlayan Ada'ya dünden beri Yavuz'u anlattığım doğruydu.

"Kuşum merak etme affeder."

"Affetmez çok ağır laflar söyledim."

"Nazom Yavuz seninle iki gün bile küsemez."

"Mesaj attım dönmedi, aradım açmadı." Sözümle birlikte kahkaha attı Ada. "Bırak da az nazlansın."

"Bugün yanına uğrayacaktım ama babam fark eder diye korkuyorum. Yarın babam askeriyeye gidecek, o zaman evine gideceğim." Tam bir albay kızı gibi plan kurmuştum.

"Tahsin amcam da yazık tatilde bile rahat bırakmıyorlar onu. Uzaktan bile görevini yapıyor canını yediğim." Ada'nın sözüyle kıkırdamaya başladığımda odaya babam girdi. "Neye gülüyorsunuz?"

"Hiç öyle amcam havadan sudan." Ada'nın sözüyle aklıma gelenleri hemen dilime getirdim. "Bu arada ben birazdan çıkacağım. İlkaylara gideceğim."

"İlkay?" diye sordu babam.

"Ozan abinin eşi." dediğimde "Hayırdır?" dedi.

"Dün onlara söz verdim maç izliyeceğiz." Sözümle babam da Ada da kahkaha atmaya başladı. Çünkü benim futbolla tek alakam beşiktaşlı olmamdı. Bir futbolcu ismi sorsanız bilemezdim.

"E hadi git bakalım." Babamın sözüyle tebessüm edip ayağa kalktım. "Ada saçımı tararsın değil mi?"

"Ayh ben de olmasam." diyen Ada burnunu iyice havaya kaldırırken aynı anda ayağa da kalktı. Birlikte odamın yolunu tutup kısa sürede odama ulaştık. Kıyafet seçmeye koyulurken Ada da düzleştiricili tarağı eline aldı.

Favori kıyafetim hâline gelen beyaz pantolonumu ve siyah kısa kollu kazağımı elime alıp gömlek yakası gibi olan yakasını düzelttim. Bunları giyip saçıma da şekil verdim mi işim bitiyordu.

Telefonumum titreşim sesi gelince kıyafetleri yatağıma bırakıp telefonu elime aldım. Arayanın İlkay olduğunu görünce bekletmeden açtım. "Alo?"

"Merhaba Nazelif, nasılsın?"

"İyiyim İlkay teşekkür ederim, sen nasılsın?" Dolabımı karıştıran Ada'ya elimle ve ağzımla sessiz ol demeye çalışırken İlkay yeniden söze girdi. "Ben de iyiyim canım. Akşam için Ozan, Yavuz'u da çağırmak istiyor. Yavuz da galatasaraylıymış. Ama ben sana sormadan çağırmak istemedim."

İlkay'ın ince düşüncesi tebessüm etmeme sebep olurken telefonu hoparlöre aldım. "Yani bu benim için daha iyi olur. Hem bu sayede Yavuz'a kendimi affettirme fırsatı bulurum."

"Sevindim." diyen İlkay sözlerine devam ederken bizi pür dikkat dinleyen Ada'ya baktım. "O zaman akşama görüşmek üzere."

"Hoşça kal." deyip aramayı sonlandırdım ve Ada'ya döndüm. "Ada kuşum saçımı maşa yapalım. Bir de biraz makyaj yapalım ama çok olmasın."

"O iş bende." diyen Ada'nın sihirli ellerine kendimi bırakıp bir saat içinde hazırlandım. Saat akşam yediyi gösterirken evden çıkıp beni aşağıda bekleyen Ozan abinin aracına bindim. Doğuda hava hemen karardığı için etraf karanlıktı. Bu karanlık yolun kısa süreli yolculuğu sonunda İlkayların evine ulaştık.

"Hoş geldiniz." diyen İlkay'a sarılıp selamlaştıktan sonra "Yavuz geleceğimi bilmiyor değil mi?" dedim.

Bu heyecanlı hâlime kahkaha atan İlkay "Sende benim evlenmeden önceki hâlimi görüyorum." dedi.

Öylesine bir gülümsemeyle gülümsediğimde İlkay devam etti. "Yok merak etme haberi yok."

"İyi bari." dediğim anda kapı zili çaldı.

"Hadi sen aç." diyen İlkay'la başımı olumsuzca iki yana salladım. "Sen aç."

Beni ikiletmeyen İlkay kapıyı açınca nefesimi tutarak Yavuz'a baktım. Beni beklemiyor olduğu her hâlinden belli olan Yavuz yine de bozuntuya vermeden içeri girdi. Gözlerini benden ayırıp İlkay'a ve yanımıza gelen Ozan abiye çevirdi. Hafif bir sitemle onlara bakarken İlkay söze girdi. "Hoş geldin Yavuz."

"Hoş buldum." diyen Yavuz elindeki tatlı poşetini İlkay'a uzatıp devam etti. "Misafiriniz varmış, hiç de söylemediniz."

Beni gördüğüne hoşnut olmayan Yavuz moralimi iyice bozsa da pes etmeye niyetim yoktu.

"Nazelif ya, yabancı mı?" Yürü be Ozan abi!

Bir şey demeden içeri adımlayan Yavuz kendi eviymiş gibi rahat davranırken biz de arkasından yürüdük. Ev modeli aynı olduğundan Yavuz'un salonu bulması pek zor olmamıştı. Üzerindeki montunu çıkarıp yanına bırakırken İlkay alıp odadan çıktı. Siyah kısa kollu tişörtüyle önüne dönen Yavuz gözlerime şenlik havası katarken yerine oturdu. Dışarıdan eşine seslenen İlkay'la, Ozan abi de dışarı çıktı. Yavuz'la yalnız kalmak beni daha da stres ederken ona baktım. O ise bana bakmadan telefonuyla ilgileniyordu. Bu durum bir kez daha hevesimi kırarken Ozan abi içeri geri geldi ve maç kanalını kurmaya başladı.

Maçın başlama düdüğü çalınca İlkay heyecanla odaya koştu. Elindeki mısırları masaya bırakıp maçı izlemeye koyuldu. Anlaşılan tek fanatik Ozan abiyle Yavuz değildi.

Yabancısı olduğum futbolcular topun peşinde koşarken gözlerimi yavaşça Yavuz'a çevirdim. Pür dikkat maça odaklanmış olan Yavuz, İlkay'ın biz gelmeden önce masaya bıraktığı çekirdekten yemeyi de ihmal etmiyordu.

"Bak Nazelif nasıl ara pastı!" Ozan abinin gururlu ses tonundaki sözüyle yeniden gözlerimi ekrana kilitledim. Birbirlerinden top çalan futbolculara ne kadar uzak olduğumu bir kez daha düşünürken, İlkay o mısırların bize yürüyerek gelmeyeceğini fark ederek ayağa kalktı.

Önüme bıraktığı mısırdan iki tane ağzıma atıp siyahi adamın topla yaptığı şovu izledim. Gerçekten işin hakkını veriyor diyecektim ki top ondan alındı.

"Hadi be koçum!" Yavuz'un sözünün hemen ardından Ozan abi ve Yavuz hafif ayağa kalktı. Muhtemelen gol olacağını düşünüyorlardı. Ama maalesef top direkten döndü. İkisi de hayal kırıklığıyla yerine otururken İlkay'a baktım. İlkay da pür dikkat maç izliyordu ama onlar gibi tepki vermiyordu.

"Yürü aslanım!" Ozan abinin aslanım dediği kişi Icardi'ydi. Çok şükür bu kadarını biliyordum.

Zihnimde 'Aşkın olayım' şarkısı çalarken yeniden Yavuz'a döndüm. Koyu gözleri maça odaklandığından dolayı daha da koyulaşmışken göz kapaklarını da hafif kısmıştı. Çene kası belirgin bir şekilde gözükürken eline mısır aldı. Bekletmeden yiyince çene kasları daha da belirginleşti. Yutkununca daha da belli olan adem elması hareket ederken gözlerimi ondan ayırdım. Durduk yere göz göze gelmek istemiyordum. Ah be Yavuz, yangın yeri hep buralar sayende...

"Evet Muslera topu iyi yakaladı." Spikerin sözüyle üçü de aynı anda tuttukları nefesi geri bıraktı. Ortam derin nefes alma sesleriyle doluşurken İlkay söze girdi. "Sıkıldın değil mi?"

Başımı olumsuzca iki yana sallayıp küçük bir tebessüm ettim. "Yok yok iyi böyle."

Gözüm istemsizce Yavuz'a kayarken onun zaten bana baktığını gördüm. Ama benim bakmamla aynı anda gözlerini benden ayırdı. Bu kısa süreli bakışmamız maçın ilk yarısı boyunca devam ederken ilk yarının bittiğini haber veren düdük çaldı. Sıfır sıfır biten ilk yarı benim açımdan pek de heyecanlı değildi. Bakalım ikinci yarıda bizi neler bekleyecekti?

"Size yaptığım ağlayan kekten koyayım." diyerek ayağa kalkan İlkay'ın hemen ardından ben de ayaklandım. Ancak elini öne uzatan İlkay buna engel olup "Sen otur canım." dedi ve gözlerini Ozan abiye çevirdi. "Sen de kalk canım."

İlkay'ın komutları komiğime giderken Ozan abi ayağa kalktı. İkisi de kısa sürede odayı terk edince bir kez daha Yavuz'la baş başa kaldık. Bir kez daha telefonuna gömülen Yavuz'un telefonunu elinden çekmek istesem de çekmeden "Yavuz." dedim.

Hiç oralı olmayan Yavuz benimle konuşmayınca inat yapıp ben de onunla konuşmama kararı aldım. Tripse tribin âlasını atardım!

Yaklaşık on dakika sonra elinde iki tabakla odaya giren Ozan abi ortamın soğukluğunu fark etmiş olmalıydı. Çünkü gülen yüzü hafiften solmuştu. Arkasından gelen İlkay da aynı durumu yaşarken "Ellerine sağlık İlkay." dedim.

"Afiyet olsun, inşallah beğenirsiniz." İlkay'ın önüme bıraktığı tabağa bakıp devam ettim. "Valla görüntü süper."

Tebessüm eden İlkay, Yavuz'a dönüp söze girdi. "Nasıl Yavuz, güzel olmuş mu?"

Bir çatal yiyen Yavuz eliyle mükemmel işareti yaparken lokmasını hızlıca yutup konuştu. "Mükemmel olmuş valla ellerine sağlık."

"İlkay'ım diye demem, tatlıda çok hamarattır ama yemekte..." Ozan abinin sözüyle yüzünü astı İlkay. "Aşk olsun yemeklerim de güzel benim."

"Güzel hayatım güzel de tuzsuz yapıyorsun be."

"Seni düşünüyor." Yavuz'la aynı anda konuşmamız bir kez daha birbirimize bakmamıza sebep olurken bu kısa süreli bakıştan bu sefer gözlerini ilk çeken ben oldum.

"Sonuçta tuz tansiyon yapar." dediğimde "Konuş be doktorum." dedi İlkay.

Kahkaha atıp söze giren Ozan abiye döndüm. "Ne demiş Canan Karatay, tuz yiyin."

"Emin misin?" diye soran Yavuz pastadan yeni çatal alıp devam etti. "Sen şeker ye şeker."

Ortam ben ve İlkay'ın kıkırtılı sesiyle dolarken ikinci yarının başlama düdüğü çaldı. Hepimiz maça dönerken pastamdan bir çatal aldım. Gerçekten de çok güzel olan pastadan yeni bir çatal daha alıp art arda iki lokma yuttum.

Spikerin heyecanlı sesiyle gözlerimi maça kilitlerken daha ne olduğunu anlamadan Yavuz'la Ozan abinin sesini işittim. "Goool!"

Yavuz'un yanı başındaki telefon çalınca sevincini yarıda kesen Yavuz ciddi yüz ifadesiyle ayağa kalkıp odadan dışarı çıktı. Birkaç saniye içinde yeniden odaya girip "Ozan." dedi ve devam etti. "Çıkmamız gerek."

"Hayırdır inşallah?" İlkay'ın sözüyle fazlaca tedirgin olan ben de "Ne oldu?" diye sordum.

"Önemli bir şey değil." diyen Yavuz bana bakmadan devam etti. "Nazelif'i de yol üzeri evine bırakırız."

Ben de Ozan abi gibi ayaklanırken İlkay'ın ağlamaklı sesi geldi. Eşine dönen Ozan abi "Oyy gülüm." deyip İlkay'ın gözyaşlarını sildi. "Merak etme gidip geri geleceğim."

"Dikkat edin birbirinize." İlkay'ın sözüyle odadan çıkıp araya geçtik. Montlarımızı veren İlkay nemli gözleriyle "Bunu telafi edelim." dedi.

"Ederiz." dedim ona sıkıca sarılmadan hemen önce.

Vedalaştıktan sonra hızlıca evden çıkıp aşağı indik. Yavuz aracına doğru yürüdüğü için ben ve Ozan abi de o yöne ilerledik. Yavuz'un aracına gelince arka kapıyı açıp oraya oturdum. Yavuz ve Ozan abi de öne kurulunca araç çalıştı. Kısa sürede bizim eve vardık ve araçtan inmeden önce "Dikkat edin kendinize." dedim.

Yavuz başını sallamakla yetinirken Ozan abi de beni telkin edecek sözler söyledi. Aceleleri olduğu için hızlıca araçtan inip içimden ettiğim dualarla evimin yolunu tuttum.

Allah'ım tüm vatan evlatlarını koru, hiçbirinin ayağına taş değdirme. Vatanın can evlatları, Allah'a emanetsiniz...

Hâkim Bakış Açısı

Halit Komutanlarının emriyle tabura çağırılan askerler birlikte komutanlarının odasına ilerlediler. Kapıya vuran Yavuz olumlu komutu duyunca içeri girdi. Askerleri de arkasından girerken hepsi aynı anda komutanlarına selam verdiler.

"Oturun aslanlar." diyen Halit Komutan elindeki kumandayla karşısındaki ekranı açtı. Tüm timin gözü oraya kayarken Halit Komutan söze girdi. "Zifir biraz önce bize bu çipi verdi. Kafatasına yerleştirmişlerdi."

Selim ve Kaan iğrenerek bu durumu karşılarken Yavuz söze girdi. "Neden bu iyiliği yaptı?"

"Biz de anlamadık. Bu bir şifre de olabilir. Ya da belki bir tuzak... Ama peşine düşmemiz lazım."

"Bu mallar nerede peki komutanım?" Tuna'nın sözüyle ekrana baktı Halit Komutan. Gözü ekrandaki uyuşturucu tırlarındayken devam etti. "Zifir'in dediğine göre bu mallar sınır kapımızda."

"Theo'ya ait olan bu malları sınır içine sokmaya çalışacaklar?" Kaan'ın soru sorar nitelikte olan sözüyle başını salladı Halit Komutan. "Sonra da bunları gençlerimize piyasa edecekler."

"Sizin göreviniz aslanlar Yeşil Masa butonuna hemen şimdi basmak. Çınar pazar akşamına size yer ayırttı ama bu çok geç olabilir. Bu yüzden oraya şimdi gideceksiniz. Çınar sistemden bunu halletti. Tuna yani Hazar, Anastasia'yla ilgilenirken sen Yavuz; yani Soner, Majar'dan bilgi sızdıracaksın. Burada yalnız olmayacaksın, Kaan da seninle olacak. Şimdilik bize tek gereken Majar'ın odasındaki kapalı kutu... O kutuyu Milli İstihbarat Teşkilatı'mızın yürüttüğü operasyon sayesinde bulduk. Kutunun aynısını analizci arkadaşlarımız yaptı. Bizzat aynı olan kutuyu asıl kutuyla değiştireceksiniz. Çok tehlikeli bir iş yapacaksanız aslanlar. Ama ben size güveniyorum."

"Güveninizi boşa çıkartmayacağız komutanım!" diyen Yavuz hızlıca devam etti. "Kutuyu nasıl içeri girdireceğiz?"

"Kapının önünde bir pastane aracı duracak. İçindekiler MİT'ten arkadaşlar. Şansa bakın ki bunlar pasta sipariş etmişler. Aslanlardan biri gerçek pastayı götürürken biri de kutuyu içeri sokacak. O an oradakileri oyalamak da sizde. Kameraları Çınar buradan halledecek. Zaten çok kamera yok. Bir Majarın odasında, bir de kumar katında var. 'Çilekli pasta siyaha bulanmış.' Şifreniz de bu."

Halit Komutanın cümlesi sonlanınca beklemeden söze girdi Yavuz. "Biz bir plan çizip izninizle hemen harekete geçeceğiz."

"Gidebilirsiniz." Halit Komutanın sözüyle herkes ayağa kalkarken Halit Komutan sözlerine devam etti. "Unutmayın oradaki bütün kapılar Theo'ya çıkıyor!"

Askerler baş selamı verip bir bir odadan çıktıktan sonra Yavuz hızla söze girdi. "Beş dakika içinde odamda olun."

"Anlaşıldı komutanım!" diyen askerler bir bir kapının önünden ayrılırken Yavuz da odasına doğru ilerledi. Çekmeceden çıkardığı dosyayı eline alıp bir kez daha gözden geçirdi.

Yavuz incelemelerini yaparken beş dakika da dolmuştu. Kapıyı tıklatıp içeri giren askerler ip gibi sıraya dizilirken "Selim." dedi Yavuz.

Hazır ola geçen Selim "Emredin komutanım!" deyince Yavuz'un gülmesi geldi. Ancak işin ciddiyetinden dolayı bunu bastırıp hızlıca söze girdi. "Ozan ve sen mekana hiç girmeyeceksiniz. Tuna, ben ve Kaan da mekandan hiç çıkmayacağız. En azından bir şeyler elde edene dek!"

"Bizim görevimiz nedir komutanım?" Selim'in meraklı sözünü toyluğuna veren Yavuz hızlıca söze girdi. "Siz buradaki dosyalarla ilgileneceksiniz. Ama aynı zamanda bizimle iletişim hâlinde olacaksınız. Siz bizim beynimiz olacaksınız."

"Anlaşıldı komutanım." diyen askerlerine kısaca başını sallayan Yavuz, Kaan ve Tuna'ya döndü. "Tuna Anastasia'nın yanında, ben masada, Kaan keşifte. Tehlikeye düşecek bir durum olmayacak. Her şey kusursuz olsun istiyorum. Tereyağından kıl çeker gibi Yeşil Masadan bilgi süzeceğiz. Anlaşıldı mı?"

Tüm askerler verilen görevin bilincinde bir şekilde "Anlaşıldı komutanım!" dediler.

"Hadi çıkıyoruz." diyen Yavuz masadaki telefonunu cebine atıp askerleriyle birlikte odayı terk etti.

Askerler araca yerleşirken Yavuz da alacakları kutunun benzeri olan kutuyu bagaja koydu. Hep birlikte yola çıkan timin sessizliğini Tuna bozdu. "Komutanım?"

"Hı?" diyen Yavuz hafiften arkasına döndü.

"Komutanım biz Feyza'yla nikah günü almaya karar verdik." Tuna'nın sözüyle yüzüne tebessüm eklendi Yavuz'un. Tam söze girecekti ki aracı kullanan Kaan ondan önce atıldı. "Aslanım benim lan! Aferin yakışır krala."

"Eyvallah." diyen Tuna arka koltuktan kendini biraz öne itti ve merakla Yavuz'un ağzından çıkacak sözleri bekledi.

"Hayırlı olsun kardeşim. İnşallah en yakın zamanda yapıyoruz o zaman düğünü."

"İnşallah komutanım." diyen Tuna büyük bir rahatlıkla arkasına yaslandı.

"Eee de hele ne zaman baklava alacaksın bize?" Kaan'ın sözüyle otuz iki diş sırıttı Tuna. "Artık düğünde yersin."

"Kabul etmem vallahi etmem! Bu düğün olamaz derim vermem Feyza yengemi sana." Kaan'ın sözüyle Yavuz da Tuna da kahkaha atmaya başladı.

"Veren verdi, alan aldı Kan! Sana da hayırlı olsun demek düşer." Yavuz'un sözüyle başını iki yana salladı Kaan. "Baklavamı yemeden hayırlı olsun demem."

"Alacağım lan boşboğaz."

"Heh şimdi oldu." diyen Kaan aracın gazına biraz daha yüklenirken devam etti. "Hayırlı olsun kardeşim."

Kaan'ın bu âni değişimi Yavuz'u iyice güldürürken Kaan yeniden söze girdi. "Yagıçıyla Nazonun arası limoniymiş bu arada."

Tek kaşı havaya kalkan Tuna tekrar öne gelip "Hayırdır komutanım?" dedi.

"Sonuna kadar haklıydı." dedi Yavuz aklına gelenlerle.

"Merak etme komutanım her şey düzelir. Bir yarına çıkalım biz barıştırırız sizi." Tuna'nın sözüyle elini öne uzattı Yavuz. İşaret parmağını havada asılı tutarak söze girdi. "Sakın! Böyle bir şey yapmayacak kimse."

"Niye ya niye niye?" diyerek iyice çocuklaşan Kaan'a bir tane yapıştırmak isteyen Yavuz bu eylemini faaliyete geçirmeden söze girdi. "Çünkü, haklı olduğu hâlde hâlâ ona kızgınım."

"Sen de düştün demek bu girdaba. Ha komutanım?"

"Düştük vallahi bir girdabın içine savrulup duruyoruz."

"Merak etme o rüzgar sert eser ama ağaca zarar vermez."

"Kesinlikle Yagıçı. Bak bu adamla Feyza üç kez küstüler. Bir nevi üç kez boşandılar." diyen Kaan içinde bunun analizini yaparken devam etti. "Lan şimdi gerçekten her ayrılık boşanma sayılır değil mi? Daha Ada'ya kavuşamadım bile ne ayrılığı lan!"

Kaan'ın kendi kendine verdiği iç çatışmaya gülemeyecek kadar yorgun olan Yavuz "Beynimi s*ktin." dedi.

"Tamam sustum." diyen Kaan ağzına yalandan bir fermuar çekip sessizliğe büründü ve yolun geri kalanı sessizlikle geçti. Herkes iç çatışma hâlindeyken Tuna haddi hesabı olmayan küsmelerinin saçma nedenlerini hatırladı. Küçük bir tebessümle geçip giden ayrılıkları aklından çıkardı.

Nazelif'le nasıl barışacağını düşünen Yavuz'sa bunun için bir çıkar yol arıyordu. Gururunu bir kenara bırakıp Nazelif'e koşmak istiyordu. Sevdiği kadına sıkı sıkı sarılmak istiyordu.

"Evet, mekan burası." Kaan'ın sözüyle düşüncelerine ara veren Yavuz hızlıca sözlerine başladı. "İnce iş, dumura uğratmaya gerek yok. Herkes ne yapacağını biliyor. Bugün yalnızca kutu!"

"Birlikte mi gireceğiz komutanım?"

Başını sallayan Yavuz "Birlikte gireceğiz." dedi ve devam etti. "Unutma, sen zengin ve çapkın kuzenim Hazar Kutay'sın."

"Hadi göreyim sizi koçlar." diyen Yavuz kapıyı açınca herkes kapısına yöneldi. Bir bir araçtan inen aslanlar emin adımlarla hedefe yürüdü. Her hedefleri kızılelma olan askerler şimdi olduğu gibi her zaman bu yolda yürüyeceklerdi. Gerektiğinde kan kusacalar ama kızılcık şerbeti içtik diyeceklerdi. Şehit kardeşleri olacaktı elbet! Ama bin yiğidin doğacağı bilincindeydiler. Gün gelecek şehadet şerbetine layık olacaklardı belki de. Ama yine durmayacaklardı. Geriden gelenler onların intikamını alacak ve daha güçlü bir şekilde saldıracaklardı.

Bir ölünce her şey bitti sanacaktı hain! Ama bilmiyordu ki ardından binlercesi gelecekti. Vatanın her karış toprağını koruyan Mehmetçik, dillere destan zaferler yazacaktı. Vatana can fedaydı; onlar, vatanın feda edemeyeceği canıydı!

Bagaja yönelen askerler etrafa bakarken Yavuz da kutuyu alıp pastane aracının yanına yürüdü. Arkasından gelen askerler bir adım geride durup gözcülük yaparken MİT çalışanı Yavuz'un yanına adımladı. "Çilekli pasta siyaha bulanmış!"

Şifreli konuşmaya karşılık veren Yavuz "Temizleyelim lütfen." dedi ve adamdaki bakışlarını timine döndürdü. Eliyle onay işareti yapan Kaan her şey iyi demek isterken Yavuz tekrar MİT çalışanına döndü. Biz harekete geçiyoruz. Onları en fazla beş dakika oyalayabiliriz."

"Beş dakika bize çok bile." diyen MİT çalışanı diğer arkadaşıyla konuşup hızla araca bindi.

Emin adımlarla yürüyen Yavuz ve timi tam mekanın önüne gelmişlerdi ki "Vur bana Tuna!" dedi Yavuz.

Tuna şok içinde komutanına bakarken Yavuz bir kez daha konuştu. "Emrediyorum, vur bana."

İkilemde kalan Tuna 'Emrediyorum' lafını duyunca elini yumruk yapıp komutanının elmacık kemiğine vurdu. Hafif sendeleyen Yavuz bu planı yeni katmıştı hesaba ve anlaşılan çok kolay olacaktı. Yere tüküren Yavuz "Hakkını helal et kardeşim!" deyip Tuna'ya aynı şekilde karşılık verdi. Bir anda karışan cadde Kaan'ın bağırmalarıyla daha da karışırken kapıda duran iki adam da bu yöne koştu. Kapıdaki adamları atlatan MİT çalışanları aynı anda içeri girip gitmeleri gereken yöne ilerlediler. Önceden mekanın krokisi hakkında konuşmuş olan MİT ve taburdaki askerler ortak nokta olarak lavaboyu seçmişlerdi. Bunu kulaklıktan haber veren Selim'e hapşırarak "Anlaşıldı." diyen Kaan bir taraftan da acıyla yakınmaya devam etti.

"Ne oluyor?" Halit Komutanın sözüyle "Yavuz Komutanım kavga çıkardı." dedi Ozan.

"Hiç dümdüz olmaz bu çocuk. İlla bir iş yapacak." diyen Halit Komutan Yavuz'un verdiği her karara güvendiği için daha fazla sorgulamadan kabul etti.

Yavuz'un şoförü konumunda olan Kaan'sa onları ayırmaya çalışırken havalı sözcükler kullanmayı da ihmal etmiyordu. "Ah brolar, yapmayın siz kuzensiniz."

Kendini tutan mekan korumasına diklenen Yavuz aynı boyda olduğu adamı yakasından tutup "Sen kimsin lan!" dedi.

"Gidin başka yerde kavga edin!" diyen adam yakasını Yavuz'dan kurtarıp bir adım geriye gitti. Adamın yerine gideceğini fark eden Yavuz adama doğru ilerleyip "Sen gel bi gel sen lan!" dedi.

Adamı kışkırtmayı başaran Yavuz tekrar adamla burun buruna gelirken adam bir yumruk attı. Başını eğen Yavuz atik bir hareketle bu yumruktan kurtulup diziyle adamın karnına vurdu. Hemen ardından dirseğiyle sırtına vurup adamı yere düşürdü. Acıyla yerde duran adamı tutan Yavuz tam o an diğer korumanın silahının hedefinde oldu. Aynı anda Kaan da silahını çıkarıp diğer korumaya doğrulturken tiz bir ses geldi. "Neler oluyor burada?"

🍀

Uzun, aksiyonlu bir bölümm!

Beğendik mi?

Yeni bölümde görüşmek üzere, hoşça kalınn!

Instagram: marsel.000000

 

Bölüm : 05.07.2025 18:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...